Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@denizinmavisi23

(2 gün sonra)

Duhan

Yine aynı rutinle güne başladım. Kahvaltı, ilaç saati, kısa bir yürüyüş ve odaya geri dönüş. Ancak bu sefer beni bekleyen küçük bir ziyaretçim vardı.

 

Armağan, meraklı bakışlarla etrafa bakınıyordu. Mavi, kot kumaștan tulumu ve beyaz ceketi ile bir hayli havalı olmuştu küçük hanım. Gülümseyerek yanına gittim.

 

-Merhaba, annenin odasını mı arıyorsun?

 

Beni fark edince gülümsedi. Omuz silkip, başını iki yana salladı.

 

-Hayır, sıkıldım.

 

-Sen de biraz dolașayım dedin.

 

-Evet.

 

Armağan elini uzattı ve kendini tanıttı. Tıpkı bir hanımefendi gibiydi.

 

-Adım Armağan. Armağan Sargın.

 

Onunla aynı hizaya gelip, elini sıktım ve kendimi tanıtım.

 

-Memnun oldum, hanımefendi. Ben de Duhan Sıraç İskender. Ama genelde bana Duhan derler.

 

Armağan'ın kafası karışmış gibi bir hali vardı.

 

-Ama annem sana Sıraç diyebiliyor. Ben de diyemez miyim?

 

Bu soruyu sorarken, yüzünde öyle masum bir ifade vardı ki, ona asla hayır diyemezdim.

 

-Elbette diyebilirsin, Armağan.

 

Bunu söylediğimde gözlerinde gördüğüm mutluluk pırıltıları paha biçilemezdi.

 

-Șu oda senin mi?

 

Soruyu sorarken parmağı ile benim odamı gösterdi.

 

-Evet, bu odada kalıyorum. Annen izin verirse gelirsin, olur mu?

 

-Gelirim, Sıraç abi.

 

Gülerek el salladı ve yanımdan uzaklaştı. Bir süre onu izledim. Sıcakkanlı bir küçük hanımdı. Odama geri döndüm. Bir süre sonra Birce, yanında Armağan ile geldiğinde gülümsedim. Acaba Atiye'nin çok mu işi vardı?

 

-Hayırdır, Duhan bey? Gözlerin Atiye'yi mi aradı?

 

Gülerek Armağan'a döndü ve sanki bir sır verir gibi: "Biliyor musun, Duhan abin, annene aşık." dedi. Birce'yi boğamazdım çünkü birincisi bir kadına el kaldırmak bana yakışmazdı, ikincisi hem Kadir, hem de Atiye canıma okurdu.

 

Armağan'a dediklerinin de sırasıydı yani! Ya annesi ile olmamı istemezse? Ya beni o anlamda kabullenmezse? Her ne kadar iyi bir tanışmamız olsa da bu, Armağan'ın bize onay vereceği anlamına gelmiyordu.

 

Ben bunu düşünüp gerim gerim gerilirken, Armağan'dan beklediğimin tam tersi bir tepki vermişti.

 

-Gerçekten mi? Peki bunu anneme diyecek misin, Sıraç abi? Eğer söylemeye çekiniyorsan ben de söyleyebilirim. Belki annem de seni seviyordur, olamaz mı?

 

Armağan'ın verdiği tepkiyle biraz olsun rahatladım. Acaba gerçekten Atiye de beni seviyor mudur?

 

-Bunu benim için yapabilir misin, Armağan?

 

-Yaparım tabii. İrfan abi gibi casusculuk yaparım olmaz mı?

 

Demek küçük hanım, İrfan'ı da tanıyordu. Armağan'ı tanıdığını bana demedin ya, alacağın olsun, İrfan!

 

-Sen nereden biliyorsun bakalım İrfan abinin casusculuk yaptığını?

 

Omuz silkerek cevapladı.

 

-Müge teyzem sağ olsun, annemin yanında olmadığım zamanlarda hep onu anlatıyor. Telefonda konuşurken de benden bahsediyor. Yoksa sana beni söylemedi mi?

 

-Hayır, seni önceden tanıdığını söylemedi hiç.

 

Armağan, anladığını belli ederek başını salladı. Daha sonra Birce'ye yalvardı benimle biraz kalmak için. Birce ise beni bu konuda uyardı ve ancak ona karşı dikkatli olursam izin vereceğini söyledi.

 

Merak etmemesini söyledim. Kendi cüssemde birine zarar verebilirdim ama çocuklar benim kırmızı çizgimdi. Onların saçının tek telini koparana acımazdım.

 

O yüzden benim Armağan'a zarar verme ihtimalim yoktu. Küçük hanım yanıma oturdu ve bıcır bıcır konuşmaya başladı. Konuşacak konu kalmayınca bu sefer de yanında getirdiği aktivitelere dahil etti beni.

 

Saatler böyle keyifli bir şekilde geçerken, Armağan'ın yorulduğunu ve neredeyse uyumak üzere olduğunu fark ettim. Küçük hanımın üzerini örtüp, çantasını topladığım sırada Atiye'nin beni izlediğini fark ettim.

 

-Şey... Küçük hanım meraklı bakışlarla odama bakıyordu...

 

Bir el hareketi ile lafımı böldü ve bizi izlemeye devam etti bir süre. Vereceği tepkiyi merakla beklerken, Atiye'nin yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu.

 

Açıkçası gerilmiștim, itiraf ediyorum. Sonuçta benim durumum ortadaydı ve Armağan'ın benim yanımda olması onu korkutabilirdi. Aklından elli tane kötü senaryo geçebilirdi. Normaldi yani.

 

Onun verdiği bu içten tepki ile biraz rahatladım. Yanıma geldi ve her zaman oturduğu yere oturdu.

 

-Armağan genelde herkese kolay kolay yaklaşamaz. Seni sevmiş olmalı.

 

İkimiz de gülümseyerek, sedyede uyuyan küçük kıza baktık.

 

-O çok tatlı bir kız, sana da benziyor. Emin misin öz kızın olmadığına?

 

Atiye, bu sorum üzerine kahkahalar attı. Ohooo! Hatun böyle güzel gülecekse, benim kalpten gitmem işten bile değil.

 

Ben bu afallamıș halimi saklamaya çalışırken, Atiye sorumu cevapladı.

 

-Bunu ilk soran sen değilsin, gören herkes benzetiyor ama hakkımda yaptığını düşündüğüm araştırmada ne yazıyorsa o.

 

Hah! Hemen fark etti onu araştırdığımı. Gerçi ben de açık verdim kabul ediyorum.

 

-Yakalandım, değil mi?

 

-Tahmin ettim sadece. Armağan seni çok yormadı değil mi?

 

-Hayır, onunla çok iyi anlaştık. Aslında onunla vakit geçirmek bana da iyi geldi.

 

Atiye bir süre sessizce bizi izledi. Ben ise sanki küçük bir çocuk gibi Atiye'ye baktım.

 

-Onu yine getirebilir misin?

 

-Okulu olmadığı zamanlarda getiririm.

 

Bunu duyduğuma sevinmiștim. Atiye ise verdiğim tepkiye tatlı bir gülüşle karşılık verdi. Armağan'ı kucağına alıp, odadan ayrılmadan önce el salladı ve ofisine gitti.

 

Ben ise keyifli bir şekilde yatağıma uzandım. Kapımda duran Eren'i yanıma çağırdım.

 

-Eren, gel bakayım. Senden bir isteğim olacak.

 

-Geldim, abi.

 

-Armağan için biraz alışveriş yapmanı isteyeceğim. Anneannem ya da kızlardan yardım alabilirsin.

 

Eren bir anda karşımda kıvranmaya başladı. Bir șey diyecek gibi bir hali var ama...

 

-Eren, koçum bir derdin mi var? Kıvranıp duruyorsun?

 

-Abi şey... Benim konuştuğum biri var, onunla da gidebilirim.

 

-Vay vay vay! Kim bu şanslı kız?

 

-Nalîn, abi. Nalîn Aksu.

 

Duyduğum isim karşısında hem şaşırdım, hem de gülmemek için kendimi zor tuttum. Nalîn ve ikizi Nare, Müge'nin yakın dostuydu ve iki kardeş bir moda evi ișletiyorlardı. İrfan'ın Müge'ye olan aşkı sayesinde kızcağız hakkında öğrenmediğim kalmamıştı.

 

-Müge’nin dostu olan Nalîn mi? Ulan hangi ara konuşmaya başladınız? Şimdi mi denir bu?

 

-Daha çok yeniyiz be abi, o yüzden demedim.

 

-Peki, o zaman Nalîn ile halledersiniz alışveriş işini.

 

-Tamam, abi.

 

Eren odadan çıktı ve ben bir günü daha düşünceler içinde bitirdim.

 

Armağan ile tanışmak, bende çok farklı duygular uyandırmıștı. Uzun zamandır hissetmediğim, belki de hayalini bile kuramadığım duygular... Rüyamda gördüğüm o küçük kızın aslında Armağan'ın ta kendisi olduğunu anladığımda, yüzüm gülümsemekten artık ağrıyacak hale gelmişti.

 

O küçük kız, bana çocukluğumun en güzel zamanlarını hatırlatmıștı. Ya da bu lanet psikolojik durumum yüzünden gerçekleștiremediğim hayallerimi...

 

Çok bir şey istemezdim, ailemin yaşadığı o güzel duyguları yaşamak istedim sadece. Birini sevmek, biri tarafından gerçekten sevilmek, bir yuva kurup mutlu olmak istedim...

 

Bu kliniğe yatırıldığımda; bütün bu hayallerimin suya düştüğünü düşünecek kadar umutsuz vakanın tekiydim, şimdi olanlara bakıyorum da, boşuna ümitsizliğe kapılmışım.

 

Mucizeler gerçekten de ansızın gelirmiş. Atiye ve Armağan'ın hayatıma girişi gibi. Günü bu düşüncelerle bitirirken, Armağan ve Atiye ile bir sonraki karşılaşmamızı iple çeker olmuştum.

 

(3 hafta sonra)

 

Atiye ile olan konuşmalarımız ve bana uyguladıkları yeni tedavi sayesinde artık nöbet geçirmiyordum eskisi gibi. Ailemin ölümünden dolayı kendimi suçlamayı da bırakmıştım. İlaçlarla zehirlendiğimden de kesin olarak emindik artık. Ben yine her zamanki gibi odamda dinlenip, Armağan'a yapacağım sürprizi düşünürken, o tanıdık sesi duydum.

 

-Sıraç abiii! Ben geldiiim!

 

Armağan'ın sesini duymamla başımı kapıya çevirdim ve gülümsedim. Kalkıp, kollarımı açtım, küçük hanım koşarak bana sarıldı.

 

-Hoșgeldin, Armağan. Özlettin kendini.

 

Tatlı tatlı güldü ve "Ben de seni çok özledim, Sıraç abi." dedi. Ona sakladığım hediyeleri gösterdim. Eren, Armağan için bir sürü süslü taç ve tokalar, kıyafetler, aklınıza ne gelirse almıștı.

 

Armağan'ın bütün bunları gördüğünde verdiği ilk tepki biraz çekingen olmuştu.

 

-Sıraç abi, bunlar çok fazla, ya annem kızarsa?

 

-Merak etme, annenin gönlünü alırım ben.

 

Göz kırparak kurduğum bu cümleden sonra, bir nebze olsun rahatlamış görünüyordu. Alışveriş çantalarını merakla karıştırırken, gördüğü bir şeye sevinçle tepki verdi.

 

-Rapunzel tacı da almışsın! Çok güzel! Çok teşekkür ederim.

 

-Rapunzel'i çok seviyorsun galiba.

 

-Evet, çok severim. Baksana, tıpkı onun gibi mor giyindim.

 

Tacı taktıktan sonra, tıpkı bir prenses gibi reverans yaptı. Gözlerindeki o mutluluk parıltılarını görmek paha biçilemez bir andı. Bir müzik açtım ve yanına gidip ona elimi uzattım.

 

-Prensesim, acaba bu dansı bana lütfeder misiniz?

 

Gülerek elini avucuma koydu. Bir süre bu küçük prenses ile dans ettik. Nedenini gerçekten bilmiyorum ama onunla vakit geçirmek beni iyi hissettiriyordu. Bir an için Armağan'ın babası olma ihtimalimi düşündüm. İhtimali bile güzeldi, Atiye, Armağan ve ben... Belki bir gün bir aile olabilirdik.

 

 

Loading...
0%