Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bölüm 2

@denizinmavisi23

Melih 

 

Yoğun bir iş günü, avukat arkadașlardan biriyle konuşa konuşa bürodan çıktım. Yorgun olduğum için, çantamı arka koltuğa atıp, eve doğru yola çıktım. Evin önünde durduğumda, arka koltuktaki çantamı almak için kapıyı açtım ve gördüğüm manzara ile neye uğradığımı şaşırdım.

 

Araçta, yerde elinde bir çanta, üzerinde kana bulanmış gelinliği ile bir kız öylece yatıyordu. Öfkelendim, onu bu hale getirenlere, onu bir şeylere mecbur bırakanlara öfkelendim. Apar topar, kardeşim Firuze'ye mesaj atıp, sessizce kapıya çıkmasını söyledim. Bizimkiler uyumuștur diye düşündüm, panik olmasınlar dedim durduk yere.

 

-Abi? Ne oldu?

 

-Firuze, şunları elimden al, güzelim.

 

-Tamam da... Hiiihh! Abi bu ne?!

 

Yerde yatan kızı, o da fark etmişti.

 

-Șșș! Bizimkiler duymasın, panik olurlar gece gece. İçeri geçelim, anlatırım. Yarasına bakabilir misin?

 

-Elimden geleni yaparım, abi. Hadi, bir an önce içeri girelim.

 

Onu kucağıma aldım ve eve girdik. Misafir odasına yatırdım ve gergin bir şekilde beklemeye başladım.

 

-Onu arabanın arka koltuğunda buldum.

 

-Anlamıyorum, abi. Kim, neden böyle bir şey yapar?

 

-Bilmiyorum, Firuze'm. İnan bana, benim de aklım almıyor.

 

Firuze, önce kızın kucağında tuttuğu çantayı bir kenara koydu, daha rahat müdahale edebilmek için. Sonra da yaraları ile teker teker ilgilendi. O yaraları gördüğümde, çekmiş olabileceği acıyı düşünüp, erkekliğimden utandım resmen. Bu çok berbat bir durumdu. Firuze, işini bitirdiğinde, bana dönüp kızın durumu hakkında özet geçti.

 

-Abi, sen de gördün. Bu kıza şiddet uygulamıșlar, bir yarası da enfeksiyon kapmış. Çok kan kaybı yok neyse ki. Yine de toparlanması biraz zaman alabilir, ama o iyi olacak.

 

Firuze'nin dedikleri, öfkeme tuz biber ekmiști. Sakinleșmek için kendimi zorlasam da, pek başarılı olduğum söylenemezdi. Elimden bir kaza çıkar ve sese uyanır diye düşünüp, odama geçtim. Üzerimi değiştirip, uykuya daldım.

 

Bir hayli eski bir zamandaydım; etrafıma şaşkınlık içinde bakınıp dururken, onu fark ettim ve gözlerime inanamadım, arabamda yaralı halde bulduğum o kız, ailesi ile önümden sessizce geçiyordu, belli etmeden takip etmeye başladım.

 

Düğünün yapılacağı yere geldiğimizde, kenarda gördüğüm iki adam dikkatimi çekti, biri șüphesiz damat olacak șerefsizdi, yüzündeki o pis sırıtmadan tiksinmiștim. Diğeri ise, kızın nefret yüklü bakıșlarından anladığım kadarıyla babasıydı ve onun da yüzünde aynı pis ifade vardı.

 

İkisinin de suratlarını dağıtmamak için kendimi tuttum. Birden mekan değişti ve kendimi evin içinde, onun hazırlandığı odada buldum. Gelinliğini giyinmiş, aynada kendisine dolu dolu gözlerle bakıyordu. Çok güzeldi, ancak mutsuzluğu, çektiği acı, babası olacak o pislik herife olan nefreti gözlerinden okunuyordu.

 

Annesi olduğunu öğrendiğim kadın, panik içinde girdi odaya, kızını kaçırmak istiyordu buradan, konuşmalarından anladığım kadarıyla Karadeniz'liydiler. Eline bir çanta ile, köstekli bir saat tutușturdu, ancak bu saat görünüş olarak farklıydı.

 

O gece, avucunun içinde sıkı sıkı tuttuğu saatten farklı olarak, kelebek motifliydi ve ortasında mavi bir taş bulunuyordu. İkisi de evden çıktı, onları takip ettim. O iki aşağılık herif, peşlerine düşmüştü, Kadının koşacak takati olmadığından, kızına bağırdı.

 

İsmini de o an öğrendim. Șirin... İsminin anlamını taşıyordu gerçekten, tam onun peşinden koşacağım sırada, o alçak, "DİLRUBA!" diye bağırdı. Ardından, silah sesi duyuldu. Pislik herif, Dilruba hanımı vurmuştu.

 

Öfkeme yenik düşüp, ikisini de gebertmek istiyordum, ama yapamazdım. Dilruba hanım, son nefesini vermeden önce bana baktı ve "Kızım sana emanet..." dedi.

 

Koştum, Șirin'e yetiştiğimde, elindeki saatin kapağını açmış, kurcalıyordu. Birden saat tıkırtıları duyuldu ve ortalığı bir ışık kapladı.

 

Tam da o esnada uyandım. Firuze, elinde bazı kağıtlarla yanımda duruyordu.

 

-Abi, bunlara bakar mısın? Benim beynim yandı.

 

Kağıtları okuduğumda, ikinci bir şok yaşadım. Bulduğumuz kızın adı, gerçekten de Șirin'di. Üstelik, doğum tarihi de çok eski bir zaman dilimine aitti. Yani, gördüğüm rüya, aslında gerçekte olan şey olabilirdi. Soyadının Köksal, doğum yerinin Trabzon olduğunu öğrendim elimdeki kağıtlardan, 23 yaşındaydı.

 

-Abi, mümkün mü böyle bir şey?

 

Ona, gördüğüm rüyayı anlattım. Firuze de, benim gibi şaşkındı.

 

-Abi, bence olayları bir de onun ağzından dinleyelim. Bunu da bir süre sır tutalım.

 

-Haklısın, ben de bu belgeleri kullanıp, kimliğini çıkarmaya çalışayım. Biraz zor, ama hallederim. Annemler uyandı mı?

 

-Şimdi kalktılar, onlara da durumu anlatacağım.

 

-Bol şans.

 

Firuze odadan çıkınca, kafam allak bullak vaziyette duşa girdim. Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Odama geçip, üzerimi giyindim. Firuze'nin verdiği belgeleri çantama koydum.

 

Firuze, çok az uykuyla duruyordu. Șirin ile ilgilenmekten olsa gerek. Benim işe gitmeme vakit vardı. Gördüğüm rüyadan sonra uykum kaçmıştı.

 

Șirin'in kaldığı odaya gittim sessizce. Mışıl mışıl uyuyordu. Karşımda, zamansız bir misafir vardı. Zamansız ve güzel..

 

Kısa bir süre sonra uyandı, beni görünce panik olmuştu. Arabama bindiği için kızacağımı sanmıştı.

 

Canımı en çok acıtan ise, Șirin'in başına gelenleri özet geçtikten sonra, gözyaşlarını tutamamasıydı. Ona sarıldığımda, kalbinin hızlandığını hissetmek, tuhafıma gitmişti. Cidden, ona sarıldığım için heyecanlanmıș olabilir miydi?

 

Yok arkadaş, ben iyice saçmaladım. Daha kızın acısı taze, benim düşündüğüm şeye bak! Kafamdaki düşünceleri rafa kaldırıp, Șirin'in sırrını saklamaya odaklandım.

 

Onunla konuşup, sakinleștiğinden emin olduktan sonra, son hazırlığımı yapıp, evden çıktım. Elimdeki belgelerle bu küçük hanımın kimlik işlemlerini halletmem ne kadar kolay olacaksa artık.

 

Büroma gittim ve davalarla ilgilenmeye başladım. Öte yandan da boş bulduğum vakitlerde kimlik ișlemlerini halletmeye uğraşıyordum.

 

İlginçtir, hiç bir zorluk çıkmamıştı. Sanki gizli bir el bana yardım ediyordu. Buna anlam vermesem de, üstüne düşmedim ve rahat bir şekilde Șirin'in kimlik işlerinin büyük çoğunluğunu hallettim. Geriye Șirin'in halledeceği bazı küçük detaylar kalıyordu.

 

Mesaim bitip de eve gittiğimde, Șirin'in heyecanlı bir şekilde kapıyı açtığını gördüm. Hadi Șirin heyecanlıydı, belki de ben öyle anlamıştım ama bana ne oluyordu?

 

Niye kalbim bu kadar hızlı atıyordu? Çocukça bir gülüş, bu kadar güzel olabilir miydi? Akşam yemeği boyunca gözümü bir saniye bile ondan ayıramadım. Annem bana manidar bakışlar atıyordu ama ben oralı bile değildim.

 

Vakit geç olduğunda, odama geçip, biraz uyumaya çalıştım, ancak nafile. Aklım, hemen yan odamda uyuyan Șirin'de iken, uyumam imkansızdı.

 

Sabah, kapımın çalınması ile uyandım. Șirin'in sesini duymamla bütün uykum kaçtı.

 

-Melih, kahvaltı hazır, herkes sofrada.

 

-Tamam, șirine. Geliyorum. Zaten konuşmamız gerekiyor.

 

Șirin, odadan çıktıktan sonra, heyecandan neredeyse kafesinden firar etmek üzere olan kalbimi sakinleștirmeye çalışıp, üzerimi değiştim.

 

Herkese günaydın deyip, masaya oturdum ve direkt konuya girdim.

 

-Şirine, seninle dışarıda bir iki küçük işimiz var.

 

-Ne işi?

 

-Hani kimliğini kaybetmiștin ya, güzelim. Unuttun mu?

 

Sesimi bilerek manidar tutmaya çalıştım, anlayacağını umarak. Anlamıştı anlamasına da, neden ona "güzelim" demiştim ki?

 

Dahası, ona "güzelim" dediğimde verdiği o tatlı tepki, neden bu kadar hoşuma gitmişti? Yalan diyemem, güzeldi. Sadece dış görünüş olarak da değil üstelik, her haliyle, tavrıyla güzeldi.

 

Ben bütün bunları düşünürken, biricik kardeşim Firuze, Șirin'i hazırlanması için kendi odasına götürdü. Annem ise yanıma oturup beni sorguya çekmeye başladı.

 

-Oğlum, gerçekten kızın kimliği mi kayıp? Bak, benden bir şey saklamıyorsun değil mi?

 

Şaşırmıştım, annem Șirin ile ilgili bir şeyden mi şüphe etmişti? Söylemeli miydim o gece olanları? Söylesem bana inanacak mıydı?

 

-Oğlum, bak... Bana istersen deli de, kızmam sana ama bu kız sanki eski bir dönemden gelmiş gibi. Şikayetçi olduğumdan değil ama, sanki sen ve Firuze benden bir şey saklıyorsunuz gibi hissediyorum. Zaten, kızın kan revan gelinliğinin modelini gördüğümde de ișkillenmiștim de yeri değil diye bir şey demedim. Şimdi de şu kimlik meselesi çıktı. Gerçekten neler oluyor, Melih?

 

Anlaşıldı, biz Firuze ile bunu saklayalım, kimseyi inandıramayız diye düşünürken, annem de anlamıştı. Ona her şeyi anlatmaktan başka yolum yok gibi görünüyordu.

 

-Anne, doğru mu anladım? Sen onun eski bir zamandan gelmiş olmasından mı şüphe ediyorsun?

 

-Biraz deli saçması gelecek ama... Evet, oğlum. Tam olarak da bundan şüphe ediyorum.

 

-O zaman şüphelerinde haklısın, anne.

 

-Ah be oğlum, niye türlü hikayeler anlattınız o zaman? Ben bunu duyunca kızacak kadar kötü biri miyim?

 

-Anne, şüphelerin doğru ama Șirin'in hikayesinde bir yalan yoktu. Kız, geldiği zamanda bütün bunları yaşayıp da geldi buraya. O gece nasıl olduysa özellikle büromun önünde uyanmış. Arabama bir şekilde girmiş saklanmıș, ben de onu o halde koyacak değildim ya.

 

-Vah zavallı yavrucak... Demek hepsini gerçekten yaşadı ha... İyi yapmışsın, oğlum. Onu ölüme terk etmedin ya. Sen merak etme, bu bizim ailemizden dışarı çıkmaz.

 

-Teșekkür ederim anne.

 

Annem konuyu değiştirdi. Bu sefer yine yüzünde o manidar gülümseme vardı.

 

-Bak bakayım bana. Yoksa senin Șirin'e gönlün mü kaydı? Kıza nasıl davrandığın dikkatimden kaçmadı.

 

Bunu soracağını tahmin etmiştim. Ancak verecek bir cevabım yoktu. Şimdilik. Neyse ki, Șirin hazırlanmış ve salona gelmişti. Kırmızı kazak ve pötikareli pantolon giydiğini gördüğümde, biraz şaşırdım çünkü Firuze bu kıyafetleri çok seviyordu. Șirin ile paylașacağını hiç düşünmemiştim.

 

Hemen arkasından gelen Firuze'ye döndüm. Gülümseyerek omuz silkti.

 

-Bence en çok Șirin'e yakıştı.

 

İkisinin iyi anlaştığını bilmek hoşuma gitmişti doğrusu. Hem, Feride bir yerde haklıydı, üzerindekiler kesinlikle Șirin'e çok yakışmıştı.

 

-Çıkalım mı, Melih?

 

Çekingen çıkan sesiyle konuştuğunda bütün düşüncelerimden sıyrıldım.

 

-Çıkalım, şirine.

 

Kapının önünde durduğumuzda istemsizce mi olduğunu bilmiyordum ama Șirin'in koluma girdiğini gördüm. Bu halimiz, sanki yeni evli çiftleri andırıyordu. Gülümsedim. Șirin, yaptığını fark edip, iyice utandığından, elini çekmek istediğinde ona engel oldum. Bu halimiz aşırı hoşuma gitmişti. Şirinem de bunu fark etmiş olacak ki, elini çekmekten vazgeçti.

 

-Umarım sorunsuz hallolur her şey.

 

Çaktırmadan, boynunda duran madalyona baktım. Yine parlamıştı.

 

-Merak etme, şirine. Halledeceğiz.

 

O gün, kimlikle ilgili diğer işlemleri sorunsuz bir şekilde halletmeyi başardık. Şirinemi küçük bir Ankara turuna çıkardım ve biraz da alışveriş yaptık.

 

Eve döndüğümüzde, Șirin'in yüzü gülüyordu. Onu böyle mutlu görmek, paha biçilemezdi, çok güzel bir gülüşü vardı. İster istemez benim de keyfim yerine gelmişti.

 

Öte yandan da Firuze'nin garip ve durgun hali de gözümden kaçmamıştı elbette. Acaba onu üzen bir olay mı olmuştu?

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%