Kerem duyduklarıyla önce kendinden sonra Edadan iğrendi. Kendinden iğrenmesinin nedeni yüreğinin umut etmeye tekrar başlamasıydı. Oysa ki onun yüreği değil miydi kadınlardan kaçan.. Onlara yüz vermeyen.. Yıkılmamak için yıkan. Kırılmamak için kıran.. Hayal kırıklığı yaşamamak için kadınlara inanmayan.. Şimdi kalkmış Edaya inanmıştı şu aptal yüreği..
Eda`dan nefret etmesinin nedeni şüphesiz ki aşığının canını yakmak için onu kullanmasıydı. `Nikah tarihleri bile aynı günmüş be..`
Bir de Elanın `onu hala seviyor musun?` sorusu vardı. Hayır dememişti Eda. Demek hala eski sevgilisini seviyordu. "Nasıl midesiz bir kadın ki sevdiği adama nispet olsun diye sevmediği bir adamla evlenip yatağına girecekti."
Oradan ayrılmadan önce Elanın `Peki şimdi ne olacak evlenmekten vaz mı geçeceksin?` diye sorduğunu duyduysa da cevabını beklemeden hayal kırıklığıyla orayı terk etti.
Aşığına acı çektirmek için kendisine ihtiyacı vardı. Edanın böyle bir fırsatı kaçırmayıp kendisiyle evleneceğinden adı gibi emindi Kerem.
Kerem duyduklarından sonra kadınlardan tekrar soğudu. Ona göre kadınlar; pahalı peynir kokusunu alan fare gibiydi..
Bir de az kalsın, Söyledikleri yüzünden Edadan özür dileyecekti. "Lanet olsun hepinize" diye tıslayarak otelin bahçesine indi. Sinirden aşağı yukarı yürüyerek ne yapması gerektiğini düşünüyordu.
Bir an önce buradan gitmeliydi, o iki yüzlü kızı bir daha görmemeliydi. Hemen arabasına doğru yürüdü ama binemedi. Onu durduran yüreğinin yangını, kırılan umutlarıydı.
Eda onun yüreğini tekrar yakmıştı. "Bunu ona ödetmeliyim" dedi. Eda onu nasıl salak yerine koyduysa Keremde onu salak yerine koyacaktı.
Ondan; Umutlarını, Hayallerini, Anneliğini çalacaktı...
Şimdi Taş kalpli Yavuz Arslanlı olma zamanıydı...
Ela, Ali`nin insanları iterek onlara taraf yürüdüğünü görünce karşısındaki adama daha çok kızdı. Madem Ali`yi daha fazla kendi çabasıyla itemiyordu tanımadığı bu yabancı adamdan biraz yardım alması sorun olmazdı. Adamın şaşkın -kahve karışımı yeşil- gözlerini görünce gülmemek için kendini zor tuttu. "Bana yardım etmek zorundasın" dedi Ela..
Adam ellerini, dudaklarına kapanan ellere uzatarak Ela`nın ellerini dudaklarından çekti. Tek kaşı havaya kalkarken tehditvari bir tonda sordu. "Zorunda mıyım?"
Ela, sinirlenerek "Evet zorundasın!" dedikten sonra adama ihtiyacı olduğunu kendine hatırlatarak daha sakin konuşmaya çalıştı. "Bak sana her şeyi açıklayacağım ama şu an değil. Senden beni hemen öpmeni istiyorum"
Koray kaşlarını çatarak olanlara anlam vermeye çalışıyordu. Karşısındaki kadın deli olamayacak kadar güzel, şaka yapamayacak kadar korkmuş görünüyordu. Ancak Koray yine de bunun şaka olduğunu varsayarak konuştu. "Ne tür bir oyun oynuyorsun bilmiyorum ama böyle emir vermeye devam edersen istediğini yapmam. "
Ela kaşlarını çatarak cazgırlık moduna geçiş yaptı."Beni deli etme be adam, sen kahkaha atmasaydın Ali`nin dikkatini çekmez, buradan gizlice çıkıp giderdim." Daha sonra sabırsızlıkla arkasına baktı, Ali yaklaşıyordu. Karşısındaki adama tekrar dönerek yalvarır bir tonda konuştu. "Beni öper misin? Lütfen! Yalvarıyorum. Daha ne yapayım ayaklarına mı kapanayım?" son kelimelerini fısıldayarak söyledikten sonra omuzunda bir el hissetti, tam kafasını omuzundaki ele çevirecekti ki bir anda yerinden kaldırılıp kucağa çekildiğini ve dudaklarındaki baskıyı hissetti. Bir kaç saniye ne olduğunu idrak edemedi. Daha sonra omuzundaki el, barın basık havası, yüksek müzik sesi.. her şey silindi. Aklında sadece şu an karşılık verdiği adam ve dudakları vardı...
🌷Bıraktığın Kadın, Bulduğun Kadın mı?🌷
"Ben seni çok sevdim Fırat, kendimden çok hem de.. Gözlerinde bana karşı olan bir çok bakış gördüm. Nefret, tiksinti ve aşağılama.. Bunların hepsini görmezlikten gelebilirim ama gözlerindeki hüzünü daha fazla görmezden gelemem. Buna sebep olduğumu bilerek seninle evlenemem. Fırat Karaduman, seninle evlenmekten vazgeçtim. Git hayallerini yaşa!" diyerek ellerimi Fırat`ın yüzünden çektim. Yerden kalkıp onun gibi yatağın ucuna oturdum. Dolu gözlerimi karşıya diktim. O dediğimin doğruluğunu sorgularken ben onsuzluğa nasıl alışacağımı düşünüyordum. Yaklaşık yarım saat sessizce oturduk. Saat gece on ikiye geliyordu. Fırat`tan hiçbir tepki alamayınca kurumuş boğazımla tekrar konuşmaya karar verdim.
"Senden son kez bir şey isteyebilir miyim?" Fırat, gözlerini bana çevirmeden cevap verdi.
"İste.." Soğuk ve boğuk bir ses tonuyla gözlerim acı içinde kapandı. Bir daha bu sesi duyamayacağımın bilinciyle gözlerim doldu. Geri kalan hayatımı onsuz yaşayabilmem için bunu istemeliydim.
"Benimle ilk ve son kez burada, şimdi sevişir misin.?"
🌷🌷🌷
❁ Aysu karşısında Uğuru görmenin verdiği şaşkınlıkla kala kalmıştı. "Uğur senin ne işin var burada?" diye hayretle sordu.
"Bu nasıl bir soru Aysu burası benim evim" dedi Uğur.
Aysu`nun şaşkınlığı sinire dönmüştü. "Demek senin evin öyle mi? Sormazlar mı adama beş senedir neredeydin diye!" Uğur yaptığı hatayı biliyor ve şu an bunu konuşmak istemiyordu. Gevşekçe gülerken Aysu`yu baştan ayağa süzdü. "Görmeyeli ne kadar da güzelleşmişsin su perisi"
" Seni lanet adam kes şunu" diye bağırdı Aysu. Uğurun dudakları alayla yukarı kıvrıldı. "Tam olarak neyi kesmemi istiyorsun Su perisi?"
Aysu çileden çıktığını hissederek "Bana açıkta bir yerim varmış gibi bakmayı ve Su Perisi demeyi kes! "dediyse de Uğurun işaret etmesiyle üstüne baktı. Şu an gecelikle olduğunu hatırlayınca yüzü kızarmaya başladı.
❁ Aysu kendini Uğurun dokunuşlarına kaptırmışken zar zor kapının çaldığını duyar gibi oldu. Uğurun ellerini durdurarak nefes nefese "Uğur kapı çalıyor" diyerek anın verdiği boğuklukla konuşmaya çalıştı. Uğur ise istifini bozmadan "Boş ver su perisi çalar, çalar giderler." diyerek Aysu`nun dudaklarına kapanacakken gözlerini yuvalarından çıkaran o cümleyi işitti.
"Anne! Aç kapıyı korkuyorum..."