@dikenligul
|
Yatak odası seçme faciasından sonra güzel bir restorantta öğle yemeği yedikten sonra yatak odasına halı, perde, iki rahat koltuk ve avize seçmeleriyle akşam olmuştu. Bu süreler içinde gerek olmadıkça birbirleriyle konuşmamışlardı. Şu öpücük işleri baya karıştırmış, sınırları taşırmıştı. Kerem, "Eve geçelim. Yarım saate yatak odası takımını getirirler." Eda, "Mağazadaki çocuk iki gün içinde göndeririz demişti." Keremin gözleri yoldayken anlık olarak çattığı kaşlarıyla Edaya döndü, "Birincisi o adama çocuk deyip durma, ikincisi sen daha Yavuz Arslanlıyı tanımadın. İstediğim şeyin ertelenmesini sevmem." Dedikten sonra elindeki arabaya takılı olan telefonuyla bir yeri arayıp konuştu. "Ben eve geçiyorum. Yarım saat içinde aldıklarımı yollayın." Karşıdan cevap beklemeden telefonu kapattı. "Kerem keşke önce odayı boşaltsaydın. Spor malzemelerin varken eşylara nereye gidecek. Sonra temizlikte yapılması gerekiyordu." Eda bunları söylerken Keremin kaygısız yüzüne bakıyordu. Kerem, Eda'ya ukala gülüşünden göndererek önüne döndü. "Sen onları kafana takma ben evden çıkmadan Rüstem'e eşyaları boşaltması için anahtar verdim. Ondan sonra da temizlik yapılacaktı." "Ne güzel herşeyi de düşünmüşsün" derken yüzü düştü Edanın. Bu ukala gülüşlü adamı sevmiyordu. Bu adam onun tanıdığı Keremden çok farklıydı. 'Hoşgeldin Yavuz Arslanlı' diye kendi kendine söylendi. Eve geldiklerinde Kerem üstünü değiştirerek eşofmanlarını giydi. Daha sonra salonda oturan Edayı alarak yeni yatak odasına geçtiler. Eşyalar gelmeden önce yerlerini belirlemeye çalışarak odanın ortasında yan yana durdular. Eda, "Kerem yatağı şuraya koysak olur mu?" diye sordu. Kerem, "Oraya gün ışığı vuruyor. Sabahları rahatsız olursun. Kaplamalı duvarın olduğu yere koyalım. Zaten arkadaşım burayı yatak odasına göre tasarlamıştı ben istediğim için sonradan spor odasına çevirdik. Yani o duvarı bilinçli olarak öyle kaplamış" dedi Eda düşünürken ellerini dudaklarına vurarak kabullendi. "Tamam yatak oraya yerleştirilcek o zaman komodinlerde yatağın iki yanına gelir." Diyerek iki eliyle yanları gösterdi. Keremde bunu kabullenerek arkasını döndü. "Dolapta şuraya gelir" diyerek yatağın karşısını gösterdi. "Şifonyer de oraya" derken kapının yanını işaret etti Eda. Kerem, "Son olarak gelecek koltukları yatağın çaprazına koyalım. Birini de pencerenin önüne koyalım.Hem bak buradan güzel güneş alır." Diyerek pencerenin yanına yürüdü. Eda, "Haklısın burası koltuk için güzel. Güneşli havalarda kitap okurum. Yağmurlu havalarda kahvemle dışarıyı seyrederim." Derken Keremin yanına gelerek onun gibi dışarıyı izlemeye başladı. Eda herşeye rağmen mutluydu. Bütün günü Keremle geçirmiş ara sıra sinir edilsede genel itibarıyla güzel bir gündü. Şimdi ise eşyaların yerlerini beraber belirlerken Kereminde bu odada kalmasını ne kadar da çok istiyordu. Beraber aldıkları eşyalar ve beraber düzenledikleri oda... Keremin evini çok sevmişti. Zevkli ve yeni eşyalarla döşenmiş bir evdi. Ancak her yeni gelin gibi Eda da evde kendi dokunuşunu istiyordu. Bugün yaptıkları alışverişler ve beraber dizayn işi Edanın çok hoşuna gitmişti. Dışarıya bakıp bunları düşünürken Keremin onu izlediğinden habersizdi. Kerem karşısındaki kadına bakarken ne düşüneceğini nasıl davranacağını unutuyordu. Edadan uzak durmak onu görmezden gelmek istiyordu. Ancak birşey oluyor o kendisini yine Edaya bakarken buluyordu. Gözleri, Edanın hiçbir halini kaçırmak istemiyor gibi hep ona kayıyordu. O da isterdi. Gerçek bir evlilik, yeni bir ev, yeni bir mutluluk ama bu evlilikte içine sinmeyen birşeyler vardı. Bunu ancak Edadan öğrenebilirdi.. Eda, Kereme dönünce izlendiğini gördü. Bir kaç saniye Keremin gözlerine dalsa da kendini toparlayıp arkasını dönerek konuştu. "Sarkıt lambalar buraya çok yakışacak. İyi ki abajur tarzı almadık. Lambaları ne zaman taktıracağız?" "Yarın elektrikçi çağırır, lambaları taktırırız."Diye konuşurlarken kapı çaldı. Beklenilen yatak odası takımı geldi. Eda ile Kerem kapıda durmuş eşyaları yerleştiren elemanlara eşyaların nereye konulacağını söylüyordu. Sonunda eşyalar yerleşmiş, perde takılmıştı. Geriye sadece lambalar kalmıştı. Kerem ile Eda yorgunca salondaki L koltuğa bedenlerini atar gibi oturdular. Kerem kafasını arkaya yaslayarak gözlerini kapatırken Eda ayaklarını altına toplayarak Kereme döndü. "Kerem ben acıktım. Dolapta yiyecek birşeyler var mı?" Kerem gözleri kapalı cevap verdi."Yoktur. Çünkü ben evde yemem" "Ne yapacağız peki" "Pizza söyle telefon numarasını biliyorsun." "Tamam" diyerek asık suratla dolaptaki numarayı arayıp siparişleri verdi Eda. Geri koltuğa otururken "Çok acıktım umarım bir an önce gelir." Derken Keremin istifini bile bozmamasına sinir oldu. İçinden Keremin umursamazlığına kızarken telefonu çaldı. Arayan babasıydı. Eda, "Babacığımmm" diyerek telefonu cevapladı. "Ne yapıyorsun güzel kızım." Eda, "Keremleyim baba, yatak odası takımı aldık. Onunla uğraştık bütün gün. Sen napıyorsun eve geçtin mi?" diye sorarken Kerem koltuğa yaslı olan kafasını Edaya çevirerek gözlerini açtı. "Yok kızım evde değilim. Haftasonu olduğu için Mahir ile Leyla beni bırakmadı beraber onların yazlıklarına gittik. Şilede.. sizi de çağıracaktık ama işiniz vardır diye aramadık." Eda, Kereme bakarak "Hala şilede misiniz peki" diye sordu babasına. "Evet kızım Pazar akşamı döneceğiz. Ela nasıl, Onunla konuştun mu?" Eda gözelerini Keremin hapsinden kurtararak "Ela burada değil. Gül teyze ayağını kırmış ona bakmaya gitti." "Tüh tüh yazık olmuş. Sen napacaksın peki hala mı anahtarın yok" Eda tam babasına cevap verecekken kapının çalmasıyla Kereme baktı. Keremin kalkmaya hiç niyeti yoktu. Edanın vereceği cevabı merak ediyordu. Bu yüzden kapıyı umursamayarak oturmaya devam etti. 'Demek Eda bu akşamda burada kalacaktı. Acaba Eda, bu geceyi yeni odasında mı geçirirdi?' Kerem bunları düşünürken kapının zili tekrar çaldı. Eda babasına "bir dakika babacığım" diyerek telefonu eliyle kapattı. "Kapı!" Diyerek kapıyı gösterdi Kereme. Kerem bir kaşını kaldırarak "Duyuyorum" dedi. Eda, "Bakmayacak mısın?" "Sen bak" diye umursamazca omuzunu silkti Kerem. " Telefondayım Kerem." diyerek sinirle soludu Eda. Kerem Edaya ters ters bakarak kapıya gitti. 'Şu pizzacı bir on dakika sonra gelseydi de Edanın cevabını duysaydı.' Eda, Keremin arkasından ters, ters bakarken babasına cevap verdi. "Sen beni dert etme baba benim yedek anahtarım var. Hadi herkese selam söyle öptüm." Diyerek telefonu kapattı. Keremin salona girmesiyle Eda eline çantasını alarak dış kapıya doğru yürüdü. Tam dışarıya çıkacakken Keremin kolunu tutmasıyla durdu. "Bırak beni gidiyorum." "Nereye?" diye sordu Kerem. "Niye umrundaki Kerem" "Ne demek o Eda. Akşam,akşam olay çıkarma geç içeriye yemekler soğuyor." "Geçmiyorum. Acıktım derken umursamayan, Pizzacıya kapıyı bile açmak istemeyen bir adamla yemek yemeyeceğim" "Yani içeriye gelmeyeceksin" diye sorarken kaşını çatmıştı. "Gelmiyorum" diyerek burunun havaya kaldırdı Eda. Kerem, "Peki" deyip arkasını dönerken Edanın gözleri doldu bu adam onu hiç önemsemiyordu. Açlıktan ölmek üzereydi ama Kerem peki diyerek bırakmıştı onu. Kerem aniden önüne dönerek Edayı omuzuna attı. Eda, korkudan çığlık atarken elindeki çantasına daha çok sarıldı. Kerem, "Benim sinirlerimle oynamamanı tavsiye ederim. Kuzucuk yoksa bu kurt pizzadan önce seni ham eder" derken Edayı salondaki koltuğa attı. "Kötü kalpli , pis , ukala kurt!" diyerek gözlerini kaçırdı Eda. Kerem, Edaya kınayıcı bakışlarını atarak mutfağa gitti. Mutfaktan iki bardak alarak masaya oturdu. Pizzaların kutusunu açıp tam yemeğe başlayacakken Eda'nın yerinden kımıldamadığını gördü sinirlenmeye başlamıştı artık. "Eda, pizzanı sandalyede mi yoksa dizimde oturarak yemek mi istersin" diyerek tehditvari bir şekilde tek kaşını kaldırdı. Eda, Kerem'in dediklerini bir an hayal etti. Kalbi dayanmazdı ki bu yakınlığa.. Kerem tam sandalyesini geri çekip kalkacakken, Eda "tamam" diye bağırdı "Sandalyede yerim, geldim" diyerek Kerem'in karşısına geçerek nefes almadan pizzasına eliyle gömüldü. Arada fantasından koca yudumlar almayı da ihmal etmiyordu. Eda kalan üç pizza dilimini yiyemeyeceğini anlayınca kafasını kaldırarak Keremle göz göze geldi, "Sen ne ara bitirdin yemeğini" diye utanarak sordu. Resmen yemeği görünce gözü dönmüş Keremi bile unutmuştu. Ah birde elle yemişti! Şimdi Kerem bunu başına da kalkardı. Kerem dudaklarındaki hafif gülümsemeyi toparlayarak "Şu an cidden kendimden utandım. Seni ne kadar aç bırakmışım doymayıp arada beni de yersin diye korkmadım değil hani" Eda utanarak "Niye öyle dedin.. Doydum zaten. Bak üç dilim kaldı. Onları yiyemeyeceğim hem sen benden daha açmışsın ki hepsini bitirmişsin. Şuan korkması gereken benim. Hala benim pizzalarıma bakıyorsun" derken pizzasını Keremin önüne uzatarak "Arada beni de yeme diye pizzalarımı sana veriyorum yiyebilirsin" dedi. Kerem kocaman bir kahkaha patlatarak Eda'nın pizza kartonunu eline aldı Yavaşca ayağa kalkıp Edaya sır veriyormuş gibi eğildi. "Korkma güzelim ben tatlı sevmiyorum" Edaya göz kırptıktan sonra televizyonun karşısına geçerek haber kanalı açtı. Eda masada ağzı açık kaldı. 'Ne dengesiz adam bu' diye söylenerek masayı toplamaya girişti. Masayı toplamayı bitirip iki bardağı da yıkadıktan sonra "Ben eve geçiyorum" diyerek Kerem'in yanındaki çantasına uzandı. Çantasını alacakken Keremin ani atağıyla kendini bu sefer keremin kucağında buldu. Kerem kollarıyla Edanın beline sıkıca sarıldı. "Nereye kuzucuk daha karpuz kesmedik" diye alayla konuştu. "Sayın Kurtcuk benim eve gitmem gerek.. Yoruldum.. Uykum da geldi. Hem sen iyi alıştın beni oraya buraya çekmeye." Derken Keremin kollarından kurtulmaya çalışıyordu. "Çek şu patilerini belimden" diyerek kızgınlıkla konuştu. Kerem Eda'nın Kurtçuk demesine mi? Patilerini çek deyip onu hayvana benzetmesine mi gülsün bilemedi. Eda kendi kendine kollarından kaçmaya çalışırken küçük bir çocuk gibi görünüyordu. "Demek kuzu olduğunu kabul ettin ki beni de Kurt'un olarak görüyorsun." "Hayır hayır kabul etmiyorum. Ben kuzu değilim. Benim adım Eda Korkmaz kimseden korkmam ben" Kerem, "benden bile mi?" Diye sorarken Edayı kendine çevirmiş Edanın ayakları yandan sarkıyordu. Eda gözlerini Keremin gözlerine dikerek konuştu. "Evet Kerem Yavuz Arslanlı senden bile korkm-.."derken sözleri Keremin dudakları ile kesildi. Kerem sabahtan beri Eda'nın dudaklarının tadını unutmaya çalışırken şimdi yaptığı şeye anlam veremiyordu. Eda koca gözleri ve kırmızı dudaklarıyla ona o kadar yakındı ki bir an Kerem kendisini tutamayarak. Edanın dudaklarına kapandı. Edayı zorlayarak ağzını aralayarak kendini zevk havuzuna bıraktı. Kerem kendisini zorlayarak dudaklarını Edadan ayırdı. "Benden korkma!" Eda "Korkmam" diyerek Kereme cevap verirken sesi gerçekten kurt'un pençesine düşmüş kuzu gibi uysal çıkıyordu. Nasıl çıkmasın ki Keremin her öpücüğünde aklı başından gidiyordu. Ani ve baş döndürücü, midesini burkan, kalbini yerinden çıkacak kadar attıran.. duygu geçişlerini yaşıyordu. "Senin anahtarın yoktu unuttun mu? Nasıl eve gideceksin" diye sordu Kerem az önceki alev aldıran andan sıyrılmak istercesine. Eda gözlerini kaçırarak cevap verdi. "Yedek anahtarım var" Kerem kaşlarını öyle mi der gibi kaldırarak "Bunu sadece baban yutar. İkimizde anahtarının olmadığını biliyoruz. Kal burada güzel bir duş al. Yeni yatağında uyu" "Olmaz. Kalamam hem kalsamda o odada yatamam." Eda hala Keremin kucağındaydı. Her ne kadar rahatsız olsa da kıpırdanmamak için kendini zor tutuyordu. Kerem, "O da niye?" derken kaşlarını çatmıştı. Eda, sanki bir sır veriyormuşcasına fısıldıyarak "Unuttun mu ben karanlıktan hoşlanmam" deyiverdi. Kerem, yüzünde oluşan gülümsemeyi Edaya belli etmemeye çalışarak sordu. "Hatırlıyorum ama bu huyun geçmedi mi?" "Geçmedi" derken başını ellerine indirmişti Eda. Kerem, kucağında oturan kadın görünümlü çocuğa hayran bakışlarını saklamayarak bakıyordu. Aradan yıllar geçse de Eda sanki hiç değişmemiş gibiydi. Bu ise Keremin oldukça hoşuna gidiyordu. Edaya ait herşey bu aralar hoşuna gider olmuştu ya neyse.. "Tamam yine beraber yatarız. Olmaz mı?" "Rahatsız olmaz mısın?" "Hayır. Hem yeri gelecek beraber yatacağız buna alışsak iyi olur." Eda hala ellerine bakarak kısa bir süre düşündü. Şu an anahtarı olmayan bir eve gidemezdi. Üniversiteden bir kaç kız arkadaşı ise ya evlenmiş ya da aileleriyle yaşıyordu. Onlara da gidemezdi. En iyi yer Keremin yanıydı. "Peki hadi yatalım. Çok yoruldum." Kerem, Edanın çekingen hallerine daha fazla dayanamayarak Edanın yüzünü kendine taraf çevirdi. "Eda, niye yüzüme bakmıyorsun?" "Ben... yok birşey hadi gidelim" diyerek Keremin kucağından indi. Kerem, ona bu sefer engel olmadı. Beraber yatak odasına geçerken Kerem, Edaya temiz havlu ve kendi pijamalarından verdi. "Al bunları giy. Benim şampuan ve duş jelini kullan. Banyo dolabında temiz diş fırçası ile banyo lifi de var." "Tamam teşekkür ederim." Diyerek banyoya giren Eda Kapıyı kapattıktan sonra bir elini gögüsüne koydu. Kalbi çok hızlı atıyordu. Az önce olanlar.. yani Keremin onu öpmesi... içerideyken bunu neden yaptığını bir türlü cesaret edip Kereme soramamıştı. Şimdi de Keremin ona bu kadar iyi davranması aklını ya da kalbini karıştırıyordu. Vücudunda ve saçlarında Keremin kokusu, banyoda iki lif ve iki diş fırçası, üstündeki Keremin pijamaları ile kendini hiç olmadığı kadar buraya bu adama ait hissetmesi suç muydu acaba. İçeride yatmakta olan adam hem onundu hemde asla onun olmayacaktı.. Eda aklı ile kalbinin savaşı yüzünden tedirgin bir şekilde yatağa girdi. Önce sırtını Kereme taraf çevirerek kapıyla bakıştı. Kendini rahatsız hissederek sırt üstü döndü. Daha sonra içindeki şeytanın sözünü dinleyerek Kereme taraf döndü. Keremin erkeksi yüzüyle karşılaştı. Çenesindeki gamzesinden başalayarak, uzun kapalı kirpikleri, kirli sakalı ve dağınık saçları derken onu izlemeye başladı. Keremin nefesini yüzünde hissetmesi, onunla aynı yorganı ve aynı sıcak yatağı paylaşması Eda için paha biçilmezdi. Kendini Kereme ait hissediyor, işin kötü tarafı bu duyguyu yadırgayamıyordu. Bünyesi bu adama alışmaya niye bu kadar müsaitti ki? Ne vardı kendisi de, Kerem gibi hemen uykuya dalabilecek kadar umursamaz olsa. Yaklaşık yarım saat Keremi izlerken gözlerinin kapanmasına direnemeyerek Keremli rüyalara geçiş yaptı Eda. Kerem ise yüzüne vuran düzenli nefesten Edanın uyuduğunu anladı. Sırf Edayı kendi pijamaları içinde, görüp sanki hiç çekilmiyormuş gibi daha da ona çekilmemek için gözlerini kapatıp uyuyor numarası yapmıştı. Şimdi ise bu numarayı devam ettiremeyecek kadar kendini Edaya yenilmiş hissediyordu. Yanındaki kadın onun karısı olacak onunla bu evde yaşacakken nasıl kendini ondan uzak tutacaktı. Şimdi bile kendini zor tutarken.. Burnuna kendi kokusuyla karışmış Edanın bahar kokusu gelirken, gözleri kendi kıyafetleri içinde minicik kalan kadını izlerken, küçük burnu, dolgun büzük dudakları ve sarı saçlarıyla Keremin içini yakıyordu. Keremin elleri bu ayrılığa dur demek için Edanın belini bularak sıkıca sarıldı. Edayı kendi tarafına çekerek burnunu kokunun kaynağına yani Edanın boynuna gömdü. Bütün gece ya Edayı soludu ya da Edanın yüzünü izledi. Nefesini dinledi, saçlarıyla oynadı.. bunları yaparken hiç tereddüt etmiyor, Edanın uykusunun ağır olduğunu bildiği için bu kadar rahat davranıyordu. Yıllar boyunca burnunda tüten bahar kokusuyla uykuya daldı. Bölüm sonu.. |
0% |