Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bölüm

@dikenligul


Eda güne boş bir yatakta uyandı. Kerem yanında yoktu. 'İyi de nereye gitmişti bu adam' diye düşünürken bonyonun kapısı açıldı.


Kerem tüm cazibesi ve altına giydiği kot pantolonuyla karşısında duruyordu. Banyodan yeni çıktığının belirtisi olan ıslak saçları ve çıplak omuzuna attığı tişörtüyle Eda'nın içini bir hoş ediyordu.


 


Uyanmışsın diyerek gülümseyen Kereme dalıp gitti. Kerem bu sabah gözüne daha bir yakışıklı gelmişti. Utanmasa 'sen hep böyle gezsene' derdi. Gözlerini Keremin kaslarından ayırmadan süzerken kendi durumu aklına düştü. Uykudan yeni kalkmıştı, gözleri, dudakları ve yüzü şiş şişti kesin. Bu güzel tabloya yakışmıyordu kendisini pasaklı gibi hissederken yanakları utançtan kızardı. Yataktan ani bir aceleyle fırladı.


"ıı şey günaydın ben bir lavaboya gireyim" diye gülümseyerek Keremin yanından hızla geçti. Kendini banyodaki aynanın karşısına buldu. Dağılmış sarı saçları ve hafif şişmiş göz altları ve üstüne kırk beden fazla gelen pijamalarla ne de güzel Arslanlı olmaya çalışan bir Korkmaz kadınıydı..


Eda kendisini ömür boyu lavaboya kilitmeyi düşünse de Keremin kapısını çalıp konuşması ile bu düşüncesini ertelemek zorunda kaldı.


"Eda işini hızlı hallet. Annemle konuştum hala Şiledelermiş. Bizi de kahvaltıya bekliyorlar. İki saate orada olmamız lazım."


"Çıkıyorum" diyerek lavabodan çıkmadan önce dün giydiği bugünde giymek zorunda kaldığı kıyafetlerine göz gezdirdi. Gömleği biraz kırışık dursa da önemli değildi.


"Nereden çıktı Şileye gitmek? Dün babamla konuşurken hiç gelin dememişti."


"Annem haftasonunu hep beraber geçirelim istiyor. Hazırlanda gidelim"Eda dün akşam olanları hatırlayarak suratını astı.


"Sen git ben kahvaltımı evimde yapmayı düşünüyorum on beş dakikaya çıkarız ben evime geçerim. Sen de şileye"


Kerem bu durumdan sıkıldığını belli edercesine derin bir nefes aldı. "Hatırlatmama izin ver senin içine girip kahvaltı hazırlayacak evin olsa da anahtarın yok."


Eda gözlerindeki sinirli parıldamayla ve beline koyduğu eliyle Kereme cevap verdi. "Evet canım seninde dediğin gibi bunları yapacak bir evim var. Ayrıca evime girmek için anahtarım olamasa da çilingirci Hüseyin abi var."


"Hüseyin abi demek! Hımm.."diyerek düşünceli görünmeye çalıştı Kerem. "Bu Hüseyin abiyi daha önce niye aramadın da benimle kalmayı kabul ettin."


Eda, Keremden kaçırdığı gözlerini yatağa dikti. "Gecenin köründe adamı nasıl arayıp çağırsaydım. Rahatsız olduysan bir daha kalmam"


Kerem artık sinirlenmeye başlamıştı. "Eda ne saçmalıyorsun birkaç haftaya zaten burada kalmaya başlayacaksın kaldı ki burası seninde evin derken ben ciddiydim. Naz yapmayı bırak!"


"Naz falan yapımıyorum neden anlamıyorsun Kerem seninle şileye gelmek istemiyorum." Bıkkınca kendini yatağa oturdu Eda.


Kerem, Edanın başına dikilip yüksek sesle "Neden?" diye sordu.


"Neden mi!" derken Edanın sesi hayrete düşmüşcesine çıkıyordu. "Akşam yaptıklarını unuttum mu sanıyorsun. Önce beni umursamadın, sonra beni un çuvalı gibi koltuğa fırlattın daha sonra da zorla yemek yedirtin ve evime gitmeme izin vermedin"


Kerem ciddi olamazsın bakışı atarak konuşmaya başladı. "Sorun seni umursayıp umursamamak değildi, sadece yorgundum Eda. Hem seni un çuvalı gibi sırtıma almasaydım geç bir saatte anahtarı olmayan bir eve gidecektin ve sana zorla yemek yedirttiğimi düşünmüyorum. En azından pizzaları yerken çatal, bıçak ya da ne bileyim peçete kullanmayacak kadar kendinden geçmişken bunu zorla yaptığını söyleyemezsin."


Eda umursamazca omuzunu silkti. Kerem sakin olmaya çalışarak Edanın yanına oturdu."Eda bak Pazar Pazar benim sinirlerimle oynama. Annem çağırıyor Oraya tek başıma gidipte ne diyeyim! Eda hanım şu an bana tripli ondan gelmeyecek mi?"


Eda sinirle Kereme döndü. "Hayır canım! Söyleyeceğin şey tam olarak şu, Ben Eda'nın kalbini kırıp bir özür bile dilemeyi ona çok gördüm bu yüzden kızcağız bir daha kalbini kırmayayım diye benden uzak durmak istiyormuş o yüzden bu kahvaltıya benimle gelmedi " diyerek ayağa kalktı.


Eda umursamazca üstünün kırışıklıklarını düzeltmeye çalışırken Kerem, Edaya biraz kaba davrandığını kabullenmişti. Dün üstünde fazla durmak istemese de Edayı hareketleriyle üzdüğünü yeni farketmişti. Kerem öyle her zaman kadınları önemseyen biri olmamıştı ama Eda'nın her kırgın bakışında kendinden nefret ediyordu. Edayı iki kere öpmesine rağmen hiçbir açıklama yapmamış konuyu kapatarak kendinden de Edadan da kaçmak en mantıklısı gelmişti. Bu yüzden akşam ona umursamaz davranmış onu önemsemediğini düşünmesine izin vermişti.


Kerem üstündeki kırışıklıklarla oynayan Eda'nın elini tutarak kendisine çevirdi."Biliyorsun anneme böyle söyleyemem. Hem bak babanda orada annem ailecek kahvaltı yapılacak diye çok sevinerek bizi beklediğini söyledi." diyerek yumuşak bir ses tonuyla konuştu


Eda, Keremi gözünü ayırmadan dinledi. Oraya herşeyden önce Leyla annesi için gitmeliydi bililyordu ama üstü nolacaktı. Üç gündür aynı şeyleri giymek istemiyordu."Üstüm nolacak kırış kırışım" diyerek gömleğiin gösterdi Eda.


Kerem, "Yoldan bir şeyler alırız sen dert etme. Hadi çıkalım" diyerek Eda'nın elini yavaşca tuttu. Beraber evden çıktılar.


................


Kerem arabayı bir mağazanın önünde park etti. "Buradan birşeyler alalım" diyerek Eda'nın inmesini bekledi.


Beraber mağazaya girdiklerinde satıcı kız hemen yanlarına geldi. "Merhaba hoşgeldiniz size nasıl yardımcı olabilirim?" hafif kırıtarak Kereme sordu.


Kerem de Edayı gösterirken "Günlük birşeyler alacağız" dedi


Satıcı kız,"Ben size yardım edeyim. Nasıl bir şey istiyorsunuz? Pantolon, etek, elbise?" diye sorularını sıralarken Edaya bakmak yerine Kereme genişçe sırıtarak bakıyordu.


'Yahu biz hiç mi evlenecek bir çift gibi durmuyoruz? Baksanıza parmaklarımıza yüzük var bee' diye çemkirmemek için kendini zor tutuyordu Eda. 'Dün mağazadaki eleman şimdide buradaki satıcı kız insanı katil eder bunlar' diye düşündü. Yavaş yavaş Keremin dün düştüğü durumu da anlamaya başlamıştı.


Eda, "Tatlım kıyafetler benim için alınacak" derken yüzük olan eliyle saçını düzeltti. Sonunda elindeki yüzükle kızın dikkatini çekebilmişti. Kızın gülen suratı asılırken bir Edanın yüzüğüne bir Keremin yüzüğüne bakıyordu. "Bu arada sana gerek yok biz bakarız değil mi hayatım?" diyerek Kerem'in elinden tutup raflar arasında gezinmeye başladı.


Kerem, Eda'nın kıza ayar verme çabalarını hafif sırıtarak izliyordu. Az önce kıyafet seçmeye gönülsüz olan kız, şimdi Kerem'in elini tutmuş rafdan rafa gezerek heyecanla bir şeyler arıyordu.


Kerem, bu kadın milletinin alışveriş tutkusuna diyecek söz bulamıyordu. Uzun süre Edanın birşey seçmemesi üzerine Kerem isyan etti.


"Eda artık al bişeyler de çıkalım geç kalacağız"


" Ne yapayım Kerem.. Leyla anneye kahvaltıya öyle sıradan kıyafetlerle gidemem. diyerek gözlerini raftan ayırmadı "Hah işte! hem rahat hem şık" diyerek beyaz, güpürlü,ince askılı elbiseyi eline aldı.


Daha sonra üst rafta gözüne çarpan taba renk, bilekten bağlamalı topuklu ayakkabıyı görünce gözünden resmen kalp çıktı. "Kerem şu ayakkabıyı nasıl alabiliriz çok uzak" derken hızla Kerem'in elini bırakıp zıplayarak yetişmeye çalıştı.


Kerem kahkahalarla gülerken "Böyle zıplayarak yetişebileceğini mi sanıyorsun? Sen git giyin ben şimdi görevlilerden isterim "


"Tamam otuz sekiz numara olsun ben hemen giyinip geliyorum" deyip koşarak kabine geçti.


Kerem kafasını sağa sola sallayarak Eda'nın arkasından güldü. Ayakkabıları görünce Eda'nın gözlerinden nasılda kalp çıkmıştı. 'Demek alışverişi seviyordu onun inatçı kuzusu.' Etrafa bakarak görevli aramaya koyuldu.


Mağazanın sahibi olan kadın, Keremin karşısına geçti. "Buyrun bir şey mi istiyorsunuz"


"Evet nişanlım için şu yukarıdaki taba ayakkabılardan otuz sekiz numara istiyorum"


"Doğru seçim biliyor musunuz ben bu mağazanın sahibiyim. Bu ayakkabılar için ise çok özel bir markayla çalışıyorum. Gerçekten çok iyiler bu işte. Bu arada zevkinize hayran kaldım"


Kerem kadının konuşmayı uzatma çabasına kaşlarını çattı. "Zevkli olduğumu nerden çıkardınız hanım efendi?"


"Kıyafetleriniz ne kadar da erkeksi, ne kadar da şık.. Nerede kaldı sizin gibi zevkli insanlar. İnanın bazen öyle adamlar geliyor ki zevksizlik abidesi giyimlerinden tutunda seçtikleri şeylerden ucuzluk akıyor" sonlara doğru sesine tiksinti katarak cümlesini tamamladı kadın.


Kerem, bu kadından tiksinti duymaya başlamıştı. Bir insanı kıyafetine ya da dış görünüşüne göre yargılamak iğrenç bir şeydi. Kendini tutamayarak bunu kadına da söyledi."Hanımefendi ucuzluk insanın ruhundadır zevkinde ya da görünüşünde değil!" Kadınla daha fazla muhatap olmak istemediği için "Bir an önce şu ayakkabıları getirin de nişanlıma vereyim" diyerek konuşmayı kesti. Kadın, Keremden beklediği ilgiyi göremeyip üstüne bir de azarlanınca suratı asıldı." Tamam getirteyim" diyerek satış yapan kızlardan birini yanına çağırdı. kodunu söyleyerek depoya gönderdi.


Kız getirdiği ayakkabıyı Eda'nın kabinine götürerek Eday uzattı . Eda beyaz elbisesinden sonra gelen ayakkabılarını giyerek açık bıraktığı saçlarını havalandırdı. Aynadaki halinden memnun bir şekilde Kerem'in yanına geçmek için kabinden çıktı. O sıra Keremle kadını kasa'nın önünde gayet yakın bir şekilde konuşurken görünce gözleri doldu.


Kerem, Eda'nın aldıklarını kasadaki kıza öderken mağaza sahibi kadının peşinden gediğini biliyordu. Kadın kasadaki kızın elinden kaptığı fişi Kereme verirken yanlışlıkla! Kerem'in parmaklarına dokundu. Kendine göre seksi bir fısıltıyla konuştu." Beni yanlış anlamanızı istemem ben kimseyi dış görünüşüne göre yargılamam benim kastettiğim şey dış görünüşleri değil yanlarında taşıdıkları ucuz kadınlar"


Kerem kadının dediği şeyi net olarak anlamıştı ve şimdi kadının çevir kazı yanmasın bilinciyle hareket ettiğini de tabi. Bu yüzden uzatmayıp kafasını sallarken kadın devam etti.


"Ancak aklıma takılan bir şey var yanınızdaki kadın gerçekten nişanlınız mı? Kızlar öyle söyledi ama ben inanamadım. Sizin gibi bir adamın yanında öyle birini taşımasına üzüldüm." derken süzüm süzüm süzülüyordu.


Keremin artık canı sıkılmaya başlıyordu. Bu kadına bir ders vermenin zamanı geldiğini hatta geçtiğini düşündü. Kadının elinden fişi alırken kadının tarafına eğilerek kollarından destek aldı.


"Benim gibi bir adam derken? Sizce ben nasıl biriyim ki?" diye Kadını taklit ederek fısıldadı.


Kadın ağzından salyaları akarak cevap verdi. "Siz güçlü, zevkli, ateşli, baştan çıkarıcı, cazibeli.."


Kerem kadının bu cüretkarlığına sinirinden gülüyordu. "Bu kadarı yeterli. Peki sizce yanımda nasıl birşey taşımalıyım?"


"Sizin yanınıza şık, albenisi olan ve sizi her zaman tatmin edebilecek bir şey taşımalısınız" derken Keremin kendisiyle flört ettiğini sandı kadın. Oysa Kereme göz süzmek yerine daha dikkatli baksa Keremin gülüşünün altından ne kadar sinirli olduğunu anlayabilirdi.


"Kaliteli olması ve ucuz olmaması da önemli değil mi?" diye tek kaşını kaldırıp sordu Kerem.


"Kesinlikle" diyerek cilveli bir ses tonuyla cevap verdi kadın.


"Peki bu şey yakınımda bir yerde mi?"


"Hemen karşınızda bile olabilir" Kerem kadının oltaya gelmesine gülerken kafasını sağa sola salladı o sırada kendilerini izleyen Edayı gördü. Eda'nın yüzünün sinirden kıpkırmızı olduğunu ve ona öldürmek ister gbi baktığını görünce Edayı eliyle yanına çağırdı.


Eda sinirli halde Kereme yaklaşırken 'Pislik, kadınla nasılda flört ediyor. İkisininde saçını yolmak vardı. Bir de utanmadan yanına çağırıyor. Uzaktan az izledin gel bir de yakından bak mı demek istiyor acaba' diye söylenerek yavaş ve sinirli adımlarla ikisinin yanına ulaştı. Kerem Eda'nın belini bir koluyla sarıp yanağına uzun bir öpücak bıraktı. "


Gel sevgilim bak hanımefendi buranın sahibiymiş. Bana, yanımda taşıyabileceğim şık,albenisi olan, her daim tatmin edecek kaliteli kesinlikle ucuz ve basit olmayacak birşey arıyorduk."


Eda bu durumu garipseyerek"Peki bulabildiniz mi sevgilim?" diye sordu.


Keremin, kadına karşı onu sarıp öpmesi kadınlık onurunu okşamıştı. Bu yüzden Keremin kendisine ait olduğunu vurgular gibi 'Sevgilim' demişti.


"Hanımefendinin yardımları sayesinde çok aramaya gerek kalmadı. Zira bana yerini gösterdi."


Eda gülümserken "Neredeymiş o bir şey? " diye sordu.Kadın sırıtırken Edaya 'tekmeyi yiyecek' gözüyle bakıyordu.


Kerem, "Orada" derkenkendisini göstermesiyle kadının gülümsemesi arttı.


"Ne orada Kerem""Şık, albenisi olan, Kaliteli senin mutluluğunla benim tatmin olacağım şu çanta.." derken eliyle kadının arkasındaki cam rafta yer alan marka çantaları gösteriyordu.


Kadının gülen yüzü yavaşça solarken. Böyle birşey yaşayacağı aklının ucundan bile geçmemişti. Bu adam az önce onun flörtüne cevap vermemiş miydi?Kerem, "Hanımefendi biraz kenara çekilir misiniz? Nişanlım şu 'basit, ucuz olmayan' çantayı göremiyor" Deyince kadının rengi atarak kenara çekildi.


"Şu pembe çantayı paketleyin" diyerek kredi kartını uzattı Kerem.


"Ta..tabiki" diyerek çantaya uzanıp onlara uzatan kadının rengi kırmızıdan mora dönmeye başlamıştı artık.Kerem, fişini almak için tekrar kadına yaklaşırken fısıldadı. "Az önce konuştuğumuz gibi ben ucuz ve kolay şeyleri sevmem. İşte bu yüzden bu kadın benim yüzüğümü taşıyor." Geri çekilirken devam etti. "Neyse size iyi avlar...Pardon günler" diyerek elindeki fişi buruşturup kadının ayaklarının önüne attı.


Eda'nın elini tutarak mağazadan çıktı. Herşeye rağmen ucuz bir kadın olmadığı için Edaya minnettardı.


Bölüm Sonu..


Loading...
0%