Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@dikenligul


Eda bazen yanında oturan adamı tanıyamıyordu. Bu günde tanıyamamıştı ve bu yüzden ters köşe olmuştu. Kerem'in onu alçalttığını düşünürken tam tersi Kerem onu kadına karşı yükseltmişti.


Eda camdan dışarı bakarken dışarıda gördüğü şeyle hemen Kereme döndü.


"Kerem dur!"Kerem,Edanın ani çıkışıyla arabayı hemen kenara çekerken bir yandan da gözleriyle Edayı kontrol ediyordu. Araba kenarda durunca Kerem hemen kemerini çıkararak Edaya döndü.


"Eda ne oldu miden mi bulanıyor?"


"Hayır" diyerek sevimlice gülümsedi Eda.


"O zaman deli gibi ne bağırıyorsun. Senin yüzünden telaş yapıp yoldan çıkacaktım."


"Abartma be Kerem. o kadar da bağırmadım" derken gözleri arabanın tavanında geziyordu. Bir anda heyecan yapmıştı o sebeple birazcık fazla sesi yüksek çıksa da kesinlikle bağırdığını kabul etmiyordu.


"Bitti mi?"


"Ne?" diye sordu Eda.


"Arabanın tavanını izlemen bittiyse neden bağırdığını söyleyecek misin?


"Şey biraz geride çiçekçi vardı. eli boş gitmek olmaz şimdi. Leyla anneye çocukken topladığımız papatyadan alsak"


"Ciddi misin bu yüzden mi kaza yapacaktık?"


"Abartıyorsun Kerem. hadi zaten yeterince geç kaldık. Geri gidip çiçekleri alalım."


Kerem kafasını onaylamazsa sallarken kemerini takıp arabayı geri geri sürmeye başladı. Edanın ani heyecanlı çıkışlarına alışması gerekecekti..


.....................................


Uzun bir yolculuktan sonra Kerem, arabayı park edip yol boyunca ondan gözlerini ayırmayan Edaya döndü. "İstersen biraz da içeride bak!"


Eda sarsılarak kendine geldi. Keremin dediğinden birşey anlamayarak sordu."Neye içeride bakacağım"


"Bana! Kaç saattir bakıyorsun zaten yetmedi mi? Yetmediyse biraz da kahve içerken bak çünkü baya geç kaldık. Kesinlikle kahvaltıya yetişemedik."


Eda Kerem'in sözleriyle kendine geldi. Çiçekleri aldıklarından beri Keremi izlerken dalıp gitmişti. Eda bu dalıp gitmelerinden korkmaya başlamıştı. Hayatta en korktuğu iki şey vardı. biri, ömrü boyunca gerçek aşkı bulamayacak olması , ikincisi ve en önemlisi aşık olduğu insanın ona aşık olmaması..Eda, Kereme aşık olmamayı kendine not düştü. Bu ilişkinin sonu baştan belli olduğu için aşık olursa kendini toplayamacağını biliyordu.


Kerem, kapıyı çalmadan önce "Bari bir söz verdik bunu tutalım Mutlu olduğumuzu sansınlar tut elimi" diyerek Edaya elini uzattı.


Eda bir uzatılan ele bir Kerem'in gözlerine baktı, Kerema hak verdi. Aileleri onların mutlu olmasını çok istiyordu. Babasıyla yaptığı duygulu konuşmayı hatırladı. Ona 'seni emanet edecek birini bulduğum için çok mutluyum' demişti. Babası, Keremle evlenmesini ve mutlu olmasını istiyordu. Bu yüzden Edada Keremle mutluymuş gibi yapacaktı. Kerem'in elini tutarken elinden kalbine yayılan ısıyı görmezden geldi.


Kerem zili çaldı. Kapıyı Leyla hanım açtı. Önce çocuklara sonra birleşen ellerine bakarak mutlu oldu hemen Edaya sarılarıp keyif dolu bir sesle,"Hadi geçin içeri ailecek güzel bir pazar kahvaltısı yapalım" diyerek Kereme de sarıldı.


Kerem annesine sarılarak "Leyla sultan anlaşılan Şile sana yaramış. Çok keyifli görünüyorsun""Oğlum evime geliniyle geliyo. Tabiki keyifli olacağım. Kızım sen nasılsın "


"İyiyim Leyla annem, babamı bırakmamışsınız"


"Evet burda kızım bırakmayız babanı. Hadi iki ihtiyarda 'acız' diye isyan çıkarmadan masaya geçelim diye kıkırdayarak masaya yönlendirdi çifti.


Eda babasının oturduğu tarafa gelerek ona sıkıca sarıldı "Nasılsın babam"


"İyiyim kızım ama siz niye geç kaldınız bak Leyla annen sana maydonozlu yumurta kırdı"


"Mm en bi sevdiğim" diyerek Leyla hanıma döndü "ellerine sağlık Leyla annem"


"Ay yerim senin annem diyen dilini. Mahir bak ne kadarda şirin gelinimiz" dedi Eda da Mahir beyin tarafına geçerken Kereme 'gördün mü?' dercesine tek kaşını kaldırdı.


Mahir beye dönerek "Mahir babam sen nasılsın" diye sarırdı.


"İyiyim kızım sağ ol" diyerek Leyla hanıma döndü "Duymaz mıyım leyla bak bana da babam diyor kızımız" diyerek Eda'nın beline kollarını sarıp sıkıca sarıldı.


Kerem ise bu sevgi gösterisini ağzı açık izliyordu"Anne baba ben size yirmi dokuz senedir böyle hitap ediyorum. Bir kere ne şirin demediniz. Bu ne gelin sevgisiymiş" diye homurdanıp Ali beyin eline uzandı Ali bey Kereme sımsıkı sarılarak "Kıskanma oğlum Eda onların kızları olduysa sende benim oğlum oldun" diyerek sırtına vurdu. Kerem yüzündeki sırıtmayla Edaya gördün mü anlamında göz kırptı.


Hep beraber masaya oturuldu neşe içinde Pazar kahvaltılarını yaptılar.Kahvaltılar yapıldıktan sonra herkes bahçeye çıkmıştı. Eda ise kahve yapmak için mutfaktaydı. Kerem ortaya hitaben konuştu. "Aslında iyi yaptığınız bizi çağırmakla. insan bu sıcakta denize girmekten başka birşey yapmak istemiyor da işte işler yüzünden tatile hasret kalıyoruz"


"Bize çok iyi geldi burası oğlum. Sizi de şehrin kalabalığından kaçıralım" dedik.


"Kahveleri içtikten sonra denize gidelim mi?" diye sordu Kerem.


"Siz gidin oğlum ben yan komşumuza geçeceğim. Babanları da güneş çarpıyor o yüzden serin yerlerde oturup tavla oynuyorlar." Dedi Leyla hanım.


O sırada elinde kahvelerle Eda geldi. Kahveleri dağıtırken "Nereye gidecekmişiz?" diye sordu.Kerem kahvesinden içmeden önce cevapladı Edanın sorusunu, "Annemlere denize gidelim dedim de gelmek istemediler."


"Aa niye baba hep beraber gitseydik işte" derken suratı asıldı Eda'nın."Kızım benim başıma güneş geçiyor. İlk gün baş ağırısından yatamadım. Bizim için en iyisi serin yerlerde kalmamız." Diyerek açıklama yaptı Ali bey.


Eda, "Tamam o zaman başka zaman gideriz" derken düşen yüzüyle kahvesinden içti."Kızım siz niye bize bakıyorsunuz ki.Siz gidin yüzün, gezin. Gençsiniz siz bize bakmayın"


"Olmaz ki öyle Mahir baba" diyerek itiraz etti Eda. "Olur canım niye olmasın" diyerek dostunu destekledi Ali bey.


"Sen biz yaşlıların keyfini beklersen hiç eğlenemezsin kızım. Bu yüzden hemen kahveleri içip dışarıya çıkıyorsunuz." Diyerek itiraz istemeyen bir sesle konuştu Leyla hanım.


"Annemler haklı Eda. Biz çıkalım. Eğer benimle yüzmekten korkuyorsan söyle."


"Niye korkacakmışım ki? Bir kere ben çok iyi yüzerim."


"Bilemem. Belki yarış yaparız ve her zaman ki gibi ben kazanırım diye korkuyorsan söyle""Alakası bile yok. Kaldı ki sen beni görmeyeli ben çok geliştirdim kendimi."


"Kerem gülerek Ali beye döndü. Doğru mu söylüyor Ali baba önlem almam gerekiyor mu?"


Ali bey de Kerem gibi gülerken, "hafife almasan senin için daha iyi olur oğlum. Biliyorsun millet gazla, Eda inatla, çalışır." Deyince bahçede kahkahalar yükseldi.


.........................


"Benim mayom yok"


"Benimde bu yüzden önce mayolarımızı ve eksiklerimizi alalım. Ondan sonra da senin ifadeni alayım."


"İfade almak ne be? bana bak! Sen daha Eda korkmazı tanımıyorsun. Benim ifademi alacak adam-.." bu kadarda büyük konuşmak istemeyip lafını keserken başka yerden devam etti Eda. "Herneyse işte ben kazanacağım."


"Demek kendine bu kadar güveniyorsun. Ya ben kazanırsam"


"Öyle birşey olmayacak."


Kerem "Var mısın?" serçe parmağını Edanın gözüne kadar sokarcasına kaldırdı.


"Neye?" diye şaşkınlıkla sordu Eda.


Kerem kendinden emin bir şekilde "İddiaya" dedi. Eda, Keremin meydan okumasına cevap verdi. Altta kalamazdı elbette.


"Pekala Neyine peki?"


"Hmmm benden en çok istediğin şey ne?"


Eda hiç düşünmeden "Gerçek bir evlilik" dedi.Kerem,Edanın bu isteğine afallarken kafasını olumsuz anlamda salladı. "Bu çok büyük birşey bunu kabul edemem" derken serçe parmağını indirecekkenEda, "Tamam dur. O zaman mutlu olacağım bir balayı. Peki ya sen ne istiyorsun" derken Keremin serçe parmağını kendi serçe parmağıyla kavradı.


Kerem kısa bir süre düşünerek cevabını verdi. "Bu hakkımı saklı tutmanı istiyorum. Zamanı geldiğinde söyleyeceğim."


Eda kaşlarını çatarken itiraz etti. "Ama bu da benim için büyük. Ucu açık iddiaları sevmem." Kerem sen bilirsin şeklinde bir kaşını kaldırarak, "Ben seninkini kabul ediyorsam. Sende edebilirsin." Dedi.


Eda, Keremin ne isteyeceğini bilemiyordu ancak bilidiği tek şey varsa o da bu iddaya girip kazanmayı deli gibi istediğiydi. "Pekala Anlaştık"


"Anlaştık" diyerek serçe parmaklarını ayırdılar.


..............................


Eda aldığı mayo ve pareoyu kabinde giyerken Keremde deniz şortunu giymiş Edanın çıkmasını bekliyordu. Kerem, Edayı bikinilere bakarken görünce itiraz etmemek için kendisini zor tutmuş Eda bikinilerden mayolara dönünce rahat bir nefes almıştı. Hangi adam kendinden uzak tutmak istediği kadını iki parça iple görünce kendine hakim olabilirdi kiEdanın kabinden çıkmasıyla Keremin gözleri istemsiz Edanın vücudunda geziye çıktı. askıda sade duran mayo nasıl olmuştu da Edanın vücuduna bu kadar yakışıp onu bu kadar seksi gösterebilmişti! Kerem alt taraflarının hareketlendiğini hissederken içinden de Edaya kızmayı ihmal etmedi. Bu kadına açık şeyleri yasaklamalıydı. Yoksa iki güne kalmaz düz duvara tırmandırırdı bu kadın onu .Eda ise Keremin giydiği deniz şortuna bakarken, gözleri ister istemez six packli baklavalarına ve kaslı bacaklarına kayıyordu. Bir insan nasıl hem bu kadar karizmatik olup hem de bu kadar asık suratlı olurdu ki. Keremin kendisini öfkeli bir şekilde incelediğini görünce utanarak yerinde kıpırdandı.


"Gidelim mi?"


"Çıkalım mı?" aynı anda söyledikleri şeyle gülümsediler.


..........................................


"Üç dediğimizde başlıyoruz Eda. Karşıdaki kayalığın oraya ilk varanın istediği olacak"


"Bir" 


"İki"Derken 


Eda Keremin "üç" demesine fırsat vermeden denize atladı.


Bu yaptığı Edaya göre hile sayılmazdı. Çünkü kerem ona göre çok daha iri ve kesinlikle çok daha başarılıydı. Bunu küçükken yaptıkları yarışlardan biliyordu. Kerem yüzmeye,koşuya ve basketbola küçüklüğünden beri önem verirdi. Vücuduna bakan biri bu alışkanlığını bu yaşına kadar devam ettirdiğini anlayabilirdi.


Eda, kendine yetişmeye çalışan Keremle heyecanlanarak kulaçlarını hızlandırdı.


"Şimdi yakaladım seni kuzucuk." Keremden gelen sesle arkasına baktığında Keremin çok yaklaştığını gördü.


Keremle aynı hizaya gelince bitiş çizgisine az kalmıştı.


"Ah kerem ayağım" derken geride kalmıştı Eda.


Kerem, Edanın bağırışını başta anlamasa da bir an için dönüp arkasına bakınca Edanın su yüzeyinde kalmaya çalıştığını gördü. Bir an bile düşünmeden geriye doğru yüzdü. Yaklaştıkça Edayı göremedi. Aklını kaybetmişçesine suyun üstünde etrafa bakıp Edayı görmeye çalıştı. Dibe çökmüş olabileceğinden korkarak dibe daldı. Dipte hiç birşey göremeyip su üstüne çıktığında Edanın bitiş çizgisinden ona baktığını gördü. Kerem herşeyi anladığında gözlerinden ateşler fışkırarak Edaya doğru hızlı ve sinirli kulaçlar attı. Edanın yanına ulaştığında bir eliyle saçlarını arkaya attıktan sonra diğer eliyle Edayı kendisine çekti."Sen aklınımı kaybettin. Ayağına kramp girdi sandım. Sana yetişemediğimi düşündüm."


Edanın kazandığı için mutlu olan yüzü Keremin onu kendisine çekip hırsla bağırmasıyla asıldı. "Kerem sakin ol. Ben özür dilerim. Başta gerçekten kramp girer gibi oldu. Sana bağırdığımda çok korkmuştum. Daha sonra-.."Derken sözünü Kerem kesti.


"Daha sonra Hazır Keremi kandırmışken yarışa devam edeyim dedin dimi? Ben orada aklımı yerken sen bitiş çizgisine yetişmeye çalışyordun öyle değil mi?"


"Kerem ben özür-"


"Dileme Eda. Şu an sana çok kızgınım." Derken Edayı hala sıkı tutuyordu Kerem. sanki Edanın hala burada olduğuna inanması için onu hissetmesi gerekiyormuş gibi onu bırakmak istemiyordu. hayatında hiç bu kadar korktuğunu hatırlamıyordu. Edayı yine kaybetmek..


Edaya karşı hissetiği bu duygularla nasıl baş edecekti.


"Kerem canım acıyor."


"Acısın Eda hep benim mi acıyacak." Derken hala sinirliydi. Bu sinirini ne Edanın dolan gözleri ne de o ıslak, öpülesi elma şekeri andıran dudakları geçiremiyordu. Edanın sağ gözünden düşen yaş Keremin kendisine gelmesini sağladı. Yavaşça Edanın kolunu bırakırken "Önden yüz" dedi sert sesiyle.


Bundan sonra aralarında konuşma geçmedi. Yüzeye çıkıp duş alarak üstlerini giyindiler. Bir kafeye yemek yemek için oturduklarında ikisi de çok sessizdi. Yemeklerini aynı sessizlikte yedikten sonra Kerem sinirle konuştu."Bir iddia için değer miydi Eda?"


Eda gözlerini masa örtüsünden kaldırmayarak fısıldadı."Değerdi."


"Bana tatile gitmek istediğini söyleseydin seni gönderirdim. Bu yaptığın çok saçmaydı."


Eda sanki ona hakaret edilmiş gibi kızgın bir suratla gözlerini Kereme dikti."Benim amacım tatil değildi. Sadece seninle gerçek bir balayı geçirmek istiyordum. Gerçek mutluluğu yaşayacağımız bir balayı olsun istedim. İkimizde biliyoruz ki bu yarışı kazanmasaydım sen benimle balayına gelmezdin."


"Gelmezdim ve yine gelmeyeceğim. Hileyle bir yarış kazanılmaz"dedi Kerem siniri hala geçmemişti. kendini aptal yerine konmuş gibi hissediyordu.


"Hile değildi. Adaletliydi. Şu haline bak sen çok yapılısın,kolları çok uzun benim seninle yarışıp kazanma ihtimalim yoktu. Ben hile yapmasaydım bile bu yarış hiç adil olmayacaktı."


"Bunu bilerek benimle iddiaya girdin. Seni zorlamadım."dedi Kerem.


Eda Kerem cevap vermeyip yüzünü denize dönerek yüzünü astı.


...........................


Kerem, Edanın asık yüzünü görünce 'değecek mi?' diye düşünmeden edemedi. Edanın istediği balayı gerçekten onları mutlu edecek miydi?


Deniz kıyısında yan yana yürürlerken Kerem bir anda Tamam" dedi. Bu kararı aldığına pişman olmaması için içinden dualar etmeye başlamıştı bile


Eda hiç ciddiye almadan denize bakarak yürümeye devam etti. Kerem yüksek sesle cevabını tekrarladı."Tamam diyorum. Seni, mutlu edecek olan o balayına çıkalım."


Eda parıldayan gözlerle kereme döndü. Yanlış duymamıştı dimi. Kerem balayına çıkmayı kabul etmişti."Gerçekten mi?" derken gülen yüzü bir anda soldu. kaşlarını çattı. İşaret parmağını Kereme sallarken "Eğer oyun oynuyorsan kötü olur" demeyi de ihmal etmedi.


"Ben sen miyim Eda. Kerem Yavuz Arslanlı verdiği sözü tutar."Eda, Keremin kendisine yalancı demek istediğini takmamayı tercih etti."Çok teşekkür ederim" diyerek Keremin üstüne atladı. Kereme sıkıca sarılırken Keremde, kollarındaki kadının haline içten bir gülümseme gönderdi. Ne yazık ki Eda bunu göremedi."Ama bir şartım var" dedi Kerem.


"Tamam ne şartın varsa hepsine tamam diyorum. Yeterki balayına çıkalım."


"Keşke önce duysaydın ama neyse zaten kabul ettin."


Az önce umrunda olmayan şartı şuan merak etmeye başlamıştı Eda. "Peki neydi şartın?"


"Bence yarışın iki kazananı var. Sen numara yapmasaydın ben. Numara yaptığın için sen kazandın. Sen balayını kazandın. Ben ise söylediğim gibi zamanı gelince senden istediğim şeyi yapmanı.."


Eda ne kadar ısrar etse de Keremin ondan ne istediğini söyletememişti. Daha fazla üstelemeden anın tadını çıkarmaya karar verdi.


Biraz daha plajda yürüdükten sonra Kerem, Edayı ağlayan kayalara götürdü.


"Kerem kayalardan su akıyor." Eda şaşkın şaşkın bir Kerem bir kayalara bakıyordu.


Kerem kahkaha atarak Edanın elini kavradı. "Gel baklım madem daha önce şileye gelmedin bende sana burayı göstermek istiyorum." Diyerek Edanın ellerini ıslak kayalara yasladı. Kendi elini de Edanın elinden çekmeden Edanın arkasına geçti."Bu kayanın ıslak olmasının nedeni ağlamasıymış."


Eda elinin üstündeki sımsıcak elle ve Keremin, kulağındaki sıcak nefesine mest olmuşsa da şaşkınlığı daha ağır basmıştı. Bu yüzden yüzünü arkasındaki Kereme çevirerek " Nasıl yani?"dedi.


Kerem Edanın şaşkın ördek tavırlarına gülümsedi. Edayı kayaya taraf çevirerek bir elini beline koydu. Avucundaki Edanın elini hafif hafif kayalarda gezdirirken efsaneyi anlatmaya başladı."Efsane, yörenin zenginlerinden olan Dimitrinin güzel kızı Eftelya ile çoban öksüz Mehmet arasında geçiyor. İkisi de birbirini çok seviyormuş. Sonunda da birbirlerine açılmışlar. Çoban Mehmet Eftalyayı sevdiğini onunda gönlünün olduğunu hemen anasına anlatmış. Anası şaşkın ve çaresiz bu işin sonu olamayacağını anlatsa da nafile dinlemez Mehmet.."


"Yani İmkansız aşk olduğu başından belliymiş" diye sorarak Keremin sözünü kesti Eda. Arkasındaki adamın sıcaklığı ve kokusuyla sarmalanmıştı o sıra.


Kerem, "Aşk bu iki gencin yüreğine düşmüş bir kere Eda. Ne imkansız dinler ne yoktan anlar." dedikten sonra sanki aralarındaki mesafe fazlaymış gibi Edaya daha da sokuldu. Edanın saçlarını koklarken sözlerine devam etti."Kaç kez istemeye gittiyse de her defasında reddedilir Mehmet. Sonunda ana oğul kovulurlar çiftlikten. Mehmet çaresiz Eftalya çaresiz..Mayıs ayının son günleri gizlice son kez buluşurlar. Kayanın üstünde yan yana oturup hasret giderirler. Uzun uzun konuşup bir yol çare ararlar.. Sonunda anlarlar ki bu dünya da kavuşmalarına imkan yok. Usulca ayağa kalkıp birbirlerinin gözlerinin içine bakarlar. Birbirlerine son kez sarıldıkları sırada gözlerinden süzülen yaşlar birbirine karışır. Sözsüz bir anlaşma gerçekleşmiştir aralarında.. El ele tutuşurlar ve gözlerini kapatarak atlarlar denize. Bu dramatik hadiseye tanıklık eden kaya da dayanamayıp ağlamaya başlamış. O günden bu yana kayanın gözyaşları hiç dinmemiştir. Bu yüzden adı 'ağlayankaya' olarak kalmıştır.


"Kerem bu çok acıklı" Edanın sesi boğuk çıkarken gözünden akan yaşı sildi.


Kerem hızla Edayı kendine çevirdi. Elleri Edanın yüzünde gezerken gözyaşlarını sildi."Aşk bu Eda herkese sevdiğiyle kavuşmak nasip olmaya biliyor..."


Bu acıklı hikaye sonrası Edanın kaçan keyfini yerine getirmek isteyen Kerem, Edayı Şile fenerine götürdü. İçerisi müze halinde olan feneri gezdiler. Şile kalesini de gördükten sonra deniz manzaralı bir restoranda akşam yemeklerini yediler..

Bölüm Sonu..


Loading...
0%