@dikenligul
|
Eda sabah gözlerini yeni bir güne açmıştı. Nerdeyse üç haftadır gelinlik, düğün yeri, düğün pastası ve davetiyelerin seçimi, dağıtımı derken günler Eda ve Kerem için oldukça yorucu geçmişti. Edaya sorsalar bu kadar canının çıkmasındansa sade bir nikahla evlenmeyi tercih ederdi. Ancak aileler biricik çocuklarını düğünsüz evlendirmemekte ısrarcılardı. Kerem ise her ne kadar bu duruma zorla düşürülmüşse de annesi yorulmasın diye Edaya hazırlıklar için yardım ediyordu. Bu kadar kısa zamanda düğün hazırlamak delilikti. Hem iş hem hazırlıklar derken her gün evine yorgun geliyordu. Şileden sonra Edaya daha ılımlı davranmaya başlamıştı. Bunda annesinin uyarıları ve Edanın içten davranışlarının etkisi de vardı elbet. 'Acaba gerçekten Eda paragöz kadınlardan değil miydi?' 'Peki ya gerçekten basit bir kadın değilse Edaya bir şans vermeli miydi?'Bu aralar böyle sorular Keremin aklında gezer olmuştu. Eda hazırlıkların yoğunluğu nedeniyle heyecanlanacak zaman bulamamıştı. Evlenmelerine bir hafta kalmıştı. Düğün İstanbulun en güzel oteli olan Bluweste şirin bir kokteyl tarzında gerçekleşecekti. Keremle yaptığı anlaşma sonucu balayına gideceklerdi ancak Kerem nereye gideceklerini ısrarla söylemiyordu.Eda bazı zamanlar düşünmeden edemiyordu. Keremle gerçek bir evlilikleri olsaydı nasıl olurdu diye. Seneler önceki tanıdığı Keremi sorsanız çok iyi bir eş, çok iyi bir erkek derdi. Keremle olmak onun sevgisini hissetmek güzel şeydi.. Kerem bir kişiyi sevdi mi onu tüm ruhuyla severdi ama Kerem bir kişiden nefret ediyorsa da onu tüm ruhuyla lanetlerdi. Eda ikisinin ortasında olduğunu hissediyordu. Bu canını yakıyordu Kerem'in yanında kendini arafta kalmış gibi hissediyordu. Telefonuna uzanıp saate baktı. Saat neredeyse ona geliyordu. Kerem bir saate gelirdi. Bunu bilmesine rağmen yatağında tembellik ediyordu. Bir an önce yerinden kalkıp gelinliğinin son provasına katılması gerektiğini hatırlayarak yataktan sıçradı.Akşamdan duş aldığı için direkt üstüne beyaz şifon gömleğini altına mavi kot patolonunu giyerek paçalarını kıvırdı. ayaklarına mor süet stilettonlarını geçirdi. Stilettolarının bağıcıklarını ayak bileklerine sararak püsküllerini yana attı. Saçını önüne örgüden bir taç yaptıktan sonra uçlarına kalın maşayla şekil vererek açık bıraktı. Yeşil gözlerini açığa çıkaran günlük bir makyajla hazırlığını tamamladı.Keremden gelen mesaj ile çantasını alarak hızlı adımlarla aşağıya indi.  Keremi kahverengi deri ceketiyle arabasına yaslanmış bir şekilde buldu. Kerem yanağına ufak bir öpücük koyarak Edayı karşıladı. "Günaydın" diyerek Eda'nın geçmesi için arabanın kapısını açtı "Sana da günaydın. Teşekkür ederim" diyerek koltuğa oturdu. Şileden döndükten sonra Keremin ona iyi davranması Edayı şaşırtsa da mutlu ediyordu. Ya Kerem onun samimiyetine inanmıştı. Ya da annesinin uyarılarına maruz kalmıştı. hoş bu iki ihtimalde Edanın yararınaydı. Keremin ona kötü davranması Edanın daha çok üzülüp kabuğuna çekilmesine neden olurdu. Düğün arifesinde Keremden kırıcı davranışlar görmemek en iyisiydi. Leyla annesinin de sık sık onu arayıp Keremin kötü davranıp davranmadığını sorması da artık garibine gitmiyordu. Eda her zaman aralarının iyi olduğunu söylüyordu. Bazı şeylerin oturması gerektiğini o da biliyordu. Bu yüzden şikayet etmek yerine sabretmek gerektiğine inanıyordu. Yol boyunca sessizlik her zamanki gibi en yüksek sesteydi. Nihayet biri bu yüksek sesten sıkılarak konuşmaya karar vermişti. Kerem, "Dur tahmin edeyim yine kahvaltı yapmaya yetişemedin dimi?" dedi. Eda ellerine bakarak başını sallamakla yetindi. Kerem Eda'nın bu haline hafif gülerek,"Ben de bir kahveyle duruyorum istersen önce kahvaltı yapalım" diyerek gözlerini yoldan ayırırarak kısa bir süre için Edaya baktı. Eda, Keremle göz göze gelerek " Bence önce provayı atlatalım sonra rahat rahat yeriz" dedi. "Peki öyleyse istikamet Elif'in moda evi" Eda gelinliğinin son rütuşlarının yapılması ile kendini kuğuya benzetti. Bir farkla dışı beyaz zarif ama içi siyah, dertli bir kuğu. Keremi evliliğe zorlayan, kendisini ve onu kara bir geleceğe sürükleyen baş belası bir kuğu.. Elif, "Canım böyle iyi mi? İçine sinmeyen birşey varsa hemen değiştirelim" diye sorarak bilmeden de olsa bir süreliğine Edayı düşüncelerinden ayırdı. Elif, Edadan on yaş büyük, Leyla hanımın arkadaşının kızıydı. Moda evinin sahibiydi. Birçok çalışanı olmasına rağmen Eda'nın gelinliğini Eda'nın isteklerine göre bir aydan kısa zamanda tamamlamıştı. Eda, aynadaki halinden memnun olmuştu. Elife sarılarak bu mutluluğunu da belli etti. "Eline sağlık Elif abla hayallerimden bile güzel oldu." Elif Edanın sarılmasına karşılık verirken gülümsüyordu. Edayı görür görmez ısınmıştı. O da Kerem'in bir nevi ablası sayılırdı. Kerem'in böyle naif bir kızla evlenmesi onu da mutlu etmişti. Edadan ayrılarak"Güzelim hiç mütevazi olmayacağım gelinliği güzel tasarladım kabul ediyorum ama sen de kabul etmelisin ki malzemem de sağlamdı. Şu fiziğinin güzelliği mankenlere taş çıkaran cinsten. Haliyle gelinliğide çok güzel taşıyorsun" dedi. Eda gözleri mutluluktan dolarak,"Sağ ol ablam. Elindeki işleri bırakarak tüm ay'ını benim gelinliğim için harcadın. Dediğim gibi bayıldım" diyerek gülümsedi. O sırada kabinden damatlığıyla çıkan Kerem, Edaya bakakaldı. Elif her ne kadar uğursuzluk dese de Kerem hiç takmamış Eda'nın yanında olmuştu. Sonuçta neydi bu kadar gizli tutulması gereken şey beyaz bir kumaş parçası diye düşünmüştü. Bu düşünce Edayı tamamlanmış gelinlikle görene kadardı. 'Gelinlik bir insana bu kadar mı yakışır?' Gelinlik, Edayı o kadar masum temiz göstermişti ki.. Bir an Edaya ettiği bütün hakaretler yüzünden önce kendine sinirlendi. Sonra ise bu kızı bu kadar masum durmasına.. Yüz hatları gerildi, çenesi kasıldı. Bu kıza gün geçtikçe daha çok bağlanıyordu Eda, Kerem'in çenesinin kasıldığını görünce ya kendisini ya da gelinliği beğenmediğini düşünerek üzüldü. Elife dönerek "Abla ben bu halini sevdim. değiştirilecek bir şey yoksa çıkarayım" Elif az önce mutlulukla bakan gözlerin solduğunu görünce Edayı üstelemeden "Tamam canım kızlar yardım etsin çıkarın gelinliği" diyerek çatılan kaşlarıyla Kereme yöneldi "Kerem kızın gelinliğiyle ilgili hiçbir yorumda bulunmadın. Yoksa beğenmedin mi?" "O ne demek abla senin zevkini beğenmesem niye Edayı getireyim? Gelinliği de çok güzel yapmışsın" "O zaman Edaya yakıştıramadın. Suratındaki ifade nasıl desem" diye etrafa bakınarak Edanın gitmiş olduğunu görerek devam etti. "Biraz daha çeneni kasarsan dişlerini kıracakmışsın gibi" Kerem, sıktığı çenesini rahat bırakırken "Alakası yok abla. Benim takımımda iyi sorun yoksa üstümü çıkaracağım" diyerek kaçmaya çalıştı. Elifin moda evinden çıktıkları zaman Kerem'inde Eda'nında suratı sirke satıyordu.Eda, Keremi hiç istemediği bir evliliğe hapsettiğini bazı zamanlar unutsa da Keremin bir aksi tavrı ya da bir sinirli bir bakışını görünce duvara tosluyordu. BaştaKeremin gelinliği beğenmediğini düşünmüştü. Ancak kabine girerken Kerem'in Elif ablaya onun yaptığı gelinliği beğendiğini söylediğini duydu. 'Demek gelinliği beğendi ama içindekini beğenmemişti.' Belki de bu güzel gelinliğe Eda gibi birini yakıştıramamıştı. Hangi erkek sevmediği bir kadına gelinliği yakıştırabilirdi ki.. Kaldı ki Kerem onu sahtekar, para delisi bir kadın olarak görüyordu. Düğün alışverişine çıkılan önceki günler aklına düşünce Kerem ona bu güne kadar kötü davranmamış ılımlı olmuştu. Her konuda fikrini belirtiyordu bu gün ne olmuştu ki Kerem yine ondan uzaklaşmıştı. Edanın düşünmekten beyni patlayacak hale gelmişti. Kerem ise bu kıza bu gelinliği bu kadar yakıştırmaması gerektiğini düşünüyordu. Gelinlik, para delisi bu kadını bu kadar masum, dikkat çekici, cazibeli.. her neyse işte göstermemeliydi. Eda onun gözünde annesini kandırarak parası için evlenen bir kadındı bunu değişmesine izin veremezdi... ' İzin veremez miydi?' Edayla her gün yan yana olunca bu mümkün gibi gelmemeye başlamıştı. Gün geçtikce Edaya daha fazla alışıyor ve benimsiyordu. İğrenmek bir yana onu bugün masum bulmuştu! işte şu an kime kızgın olduğunu bilmiyordu Edaya mı, kendine mi? Karar veremiyordu Kerem. Arabayı sonunda kahvaltı yapacakları bir restorana park edip içeriye doğru yürüdüler. Masaya yerleştiklerinde yanlarına gelen garsonla Kerem Edaya dönerek "Ne istersin" diye sordu. "Farketmez ortaya serpme söyleyebilirsin" Vurdum duymaz bir tavırla konuşmuştu Eda. Bu gün olanlardan sonra kahvaltı edecek iştahı kalmamıştı. Kerem hala çatık olan kaşlarıyla garsona dönerek "Tamam o zaman iki kişilik ortaya serpme kahvaltı ayrıca patetes kızartması ve sahanda yumurtada olsun. Çayı da demlikle getirseniz kafi" diyerek Edayı izlemeye başladı. Ilık esen rüzgar ile bukleli saçlarının uçuşunu, dumanlanan gözlerini, kırmızı büzük dudaklarını, ufak beyaz burnunu.. Edanın gözleri o kıyıya vuran dalgalara dalmışken aklı Keremin davranışlarındaydı. Keremin bir iyi bir kötü davranmasıyla nasıl baş edecekti, Evlenince de mi böyle olacaktı? Bir gün iyi bir gün kötü.. kafasındaki sessiz çığlıkları susturmaya çalışarak Kereme döndüğünde Kerem'in onu izlediğini görünce utandı. "Çok düşünceli görünüyorsun Eda. İstediğini bilmesem senin de bu evliliği zorla yaptığını düşüneceğim." başta bu evliliği Mert'i unutmak hatta ondan kurtulmak için istiyorken şimdi Keremin sevgisine sahip olabilme umuduyla istiyordu. Keremin dediğine ne yanıt vereceğini bilemeyerek sessiz kaldı. Edadan yanıt alamayan Kerem"Ne oldu Eda yoksa benimle evleneceğine şimdiden pişman mı olmaya başladın? Bu benim için iyi zaten bu evliliğin pişmanlık olacağını sana bizzat evlenince göstericeğimi belirtmiştim." Eda gözlerini devirdi. Keremin ılımlı davranışları demek buraya kadardı. Bıkmıştı bu adamın saçma düşüncelerinden, tehditlerinden"Pişman falan değilim. Sadece günler çok hızlı ve yorucu geçti. Bir an önce düğün günü gelip geçse de bende dinlensem" dedi. Dediği doğruydu. Düğün telaşı derken hiç dinlenememiş, kendini dinleyememişti. Kerem güçlü bir kahkaha atarak kafasını arkaya yasladı. bu sinirli bir kahkahaydı. gülmesini dindirdikten sonra alayla Edaya baktı."Dinlensen! Tabi canım dinlen.. Oh işinden de ayrılmışsın tabi koca parası yemektense çalışmayı kim isterki tipik, basit kız hayali" Eda kırılmış bir gözle Kereme baktı. Keşke Kereme onu aldatan bir şerefsizle aynı yerde çalışamayacağını söyleyebilseydi.. Garson gelip kahvaltıları dizmeye başlamıştı Eda, kırgın gözlerini masaya konulanlara çevirdi. Garson son olarak börek tabağını koyup geri çekildi. Eda'nın gözleri börek tabağını bulunca farkında olmayarak dudağına dişini geçirdi. Donuk bir ifadeyle tabağa bakarken gözünden bir damla yaş düştü. Yine o güne gitmişti. Annesi yine elinde böreklerlerle karşıdan ona gülümsüyordu. Şimdide karşıya geçiryordu. 'Geçme anne!' diye bağıramıyordu. O anı tekrar yaşamanın verdiği üzüntüyle Edayı bir titreme aldı. Sessiz çığlıkları boğazına takıldı. Nefes alamadığını hissetti. Boğuluyordu sanki. Kerem son kelimeyi söylemenin gururuyla eline telefonunu alıp maillerine bakarken garsonun geldiğini, sofrayı donatmayı bitirdiğini hareketlerinden anlayıp telefondan başını kaldırdı. Teşekkür ettikten sonra eline çatalını alıp hangisinden önce başlasam diye masadakilere göz gezdirirken gözü bir anda börek tabağına takıldı. Edanın görmemesi için hızla börek tabağını kapıp arka masaya uzanarak fırlatır gibi koydu. Ardından telaşla Edaya döndü. Gördüğü şeyle çenesi seyirdi. Eda ondan önce börek tabağını görüp transa geçmişti. Edanın donuk bir şekilde dişlerini geçirdiği dudaklarından ince bir şerit gibi sızan kanı, gözünden akan bir damla yaşı görünce geç kaldığını anlamıştı. Hemen masadan kalkıp Edayı oturduğu sandalyesinden kaldırarak kendi oturdu. Edayı kucağına alarak onu kendine çevirdi.Büyük elleri Edanın yanaklarını kavrarken yüksek sesle konuştu."Eda bana bak.. Bak ben burdayım!" diyerek sarstı ama Eda'nın transtan çıkmaya niyeti yok gibiydi. gözleri Edanın gözyaşları daha da artmıştı. Gözünü bir noktaya dikmiş hiçbir tepki vermiyordu.Kerem biraz daha sakin olmaya çalışarak sesini alçalttı. Sesini yükseltmesi sadece Edanın gözyaşlarını artırmaktan başka bir işe yaramıyordu."Güzelim bana bak, bak ben Kerem, senin çocukluğun.Hadi be güzelim çevir o güzel gözlerini, Gör beni!" diyerek iki eliyle kavradığı Eda'nın yüzünü kendine çevirip kendini göstermeye çalışıyordu. "Bahar kokulum gör beni!" derken ne yapacağını bilmiyordu. Kollarının arasında titreyen bedeni ne yapsa toparlayamıyordu. Bir türlü Edanın dikkatini çekemiyordu. Edanın nefes alamadığını kilitlediği çenesinden ve kıpkırmızıya dönen yüzünden anlayabiliyordu. Her ne kadar kendine Edayı bir daha öpmeyeceğini söylese de bunu yapmak zorundaydı. Nedenleri daha fazla düşünmek istemeyerek dudaklarını Edanın dudaklarına kapadı. Diliyle Edanın ağzını aralamaya çalışırken sonunda Edanın direncini kırdı. Derin bir nefes gönderdi Edanın ciğerlerine. Amacı nefes verip geri çekilmekken Edanın ona sımsıkı sarıldığını hissedince geri çekilmek için bir nedeni kalmamıştı. Elini Edanın saçlarına gömerek onu kendine daha da bastırdı. Edanın titremesi durmuş ona karşılık veriyordu. Kerem Edanın kendine geldiğini anladığı için öpüşmeyi uzattı. Öpüşme derinleştikçe Keremin aklından geçen tek bir düşünce vardı. Bu kadının derin yaraları vardı.. Eda o sıralar annesine araba çarpacağı anı tekrar yaşarken yerinden havalandığını hissetti. Kerem onu kucağına almıştı. Sonra tanıdık bir his, tanıdık bir koku, tanıdık bir ses... Kerem'in sesini duyuyordu ama ne söylediği hakkında hiçbir fikri yoktu. Daha sonra bahar kokulum dediğini duydu. Bahar kokulusu; küçükken Kerem ona bu ismi takmıştı. Kerem küstüğü zamanlar Edaya adıyla seslense de üç gün sonra dayanamayıp 'bahar kokulum' diyerek geri adım atadı. İşte şimdi yine Kerem'in bahar kokulusu olmuştu... Edayı gerçek hayata çeken Kerem olmuştu. O andan kurtarmıştı. Annesi tekrar gözleri önünde ölmeden Kerem ona yetişmişti. Sımsıkı sarılmıştı. Ona nefes olmuştu. Sımsıcak elleri, ciğerlerini dolduran ferah nefesi onu tekrar hayata döndürmüştü. Dudaklarında sıcak bir dokunuşla etrafa görmeyen gözlerle izlediğini anladı. Titremesi durmuştu. Keremin dudakları dudaklarındayken elleri Keremin omuzlarını buldu. Kereme baktığında gözlerini kapatmıştı. O da Kerem gibi gözlerini yumarak kendini Keremin öpücüklerine bıraktı. Sanki kayıp parçasını bulmuş gibi hissetti . Az önce korkudan titrerken şimdi heyecandan titriyordu. Birbirlerinden ayrılınca Eda gözlerini yavaşça açarken "Gördüm " dedi. Kerem ise derin nefes aldıktan sonra gülerek alnını Eda'nın alnına dayadı. Bölüm Sonu.. |
0% |