@dikenligul
|
Eda gece boyunca bol bol tepinip eğlenmişti. Gece yatağına geçtikten sonra güzel bir uyku çekerek düğün sabahına gözlerini açtı. Dün o kadar çok eğlenmişti ki.. İyi ki Leyla anne ile Elanın sözünün dinleyip kına gecesi yaptım diye düşündü. Keremin dünkü bakışları aklına geldi. Derin ve anlamlı bakışları.. Keremin hali tavrı da bir garipti. Gecenin sonunda "seninle bir şey konuşacağım" demişti. Ela'nın gelmesiyle konuşmaları yarım kalmıştı. Kapısının tıklatılmasıyla Eda neredeyse şok geçirecekti. Zira eve taşındıkları günden itibaren Ela kapısını çalmaz odaya direkt girerdi. Kapıda beklemeye alışkan olmayan arkadaşının kapıyı açıp kafasını uzattığını gördü. Elindeki tepsiyle içeriye girip kalçasıyla ufak bir şov yapıp kapıyı kapatan arkadaşına gözleri pörtlemiş şekilde bakmaya devam ediyordu Eda. "Oda servisiiii, Güzel gelinimizi uyandırmaya geldim." deyip şirince sırıtıyordu. Daha sonra Edanın pörtlemiş gözlerini görünce gülümsemesi söndü. "Eda, kuzum yine pörtlettin gözlerini ?" Eda elleriyle Ela göstererek "Sen az önce benim odamın kapısını mı çaldın?" diye sordu. "Evet insanlık için küçük beni için büyük bir gelişme değil mi?" Tepsiyi Edanın kucağına koydu. "Yuvadan uçmanın şerefine "diyerek tepsideki portal suyunu havaya kaldırdı. Eda şaşkınlığından arınırken Elanın hareketine kıkırdadı. Deli dolu bir arkadaşı vardı. Tepsideki diğer meyve suyuna uzanarak arkadaşını taklit etti "Şerefee " diyerek bardakları tokuştururlarken Eda aldığı yudumla yüzünü ekşitti."Bu ne be!" Ela arkadaşına şirin gülümsemelerinden gönderdi."Çilek suyu! Ben bir anda gaza gelip senin portakal suyunu içtim. O benimdi." "Iyy ela bu çok şekerli.. Nasıl içersin böyle bir şeyi?" " Bende portakal suyunu çok ekşi buluyorum. Sana nasıl içiyorsun böyle bir şeyi diyor muyum. Hem seninki o kadar ekişi ki midemi acıtıyor." Eda tiksinerek elindeki meyve suyunu Ela'ya iteledi. Al al şunu.. Bence sen düğünden önce beni zehirlemeye niyetlisin."Hafif alaylı bir şekilde devam etti. "Hadi itiraf et peynir diye tepsiye turp falan mı koydun " Elanın gözleri sinirden çakmak çakmak olmasına içten içe gülmeye başladı. En çokta arkadaşını sinirlendirmeyi özleyecekti. Ela, Edanın neşe kaynağıydı. Onu sinirlendirmek her zaman hoşuna gitmişti. Ela sinirle gözlerini devirdi. " Aman be sana da yaranılmıyor. Bırak yeme" derken tepsiyi almaya çalışıyordu. Eda bir köşesinden Ela bir köşesinden tepsiyi çekiştiriyordu."Ya bunu benim için hazırlamıştın yemeden bir yere götüremezsin" dedi Eda. "Yeme canım belki içine fare zehiri de koymuş olabilirim. Şimdi bırak şu tepsiyi"diyerek gözlerinden alevler çıkarken tepsiyi son gücüyle çekti. Elanın deli gücü karşısında elinden kaçmak üzere olan tepsiyi Eda son anda tuttu. Arkadaşına sevimli bir bakış atarken " Kızma Eloşum sadece şakaydı. Hadi bırak tepsimi hepsini bitireceğim söz veriyorum" dedi. Ela, Edanın sevimli bakışlarına kanmamak için başka tarafa bakıyordu. Edanın dürtüklemesiyle istemeye istemeye ona döndü. Arkadaşının şirin gülüşünü görünce gülmeye başladı. "Tamam al ama Çabuk ye bir an önce otele geçmemiz lazım. Kuaför gelmiş her şey hazırlanmış. Anlayacağın bir tek sen eksikmişsin." Eda ağzına ballı ekmeğini atarken sızlandı. "Ya niye bu kadar erkenden hazırlanıyorum" "Düğünden önce fotoğraf çekiminiz olacaktı unuttun mu?" Eda sırf fotoğraf çekinmeye yetişmemek için hareketlerini yavaşlattı. Çayını eline alırken dudaklarına dişlerini geçirmiş gözlerini tavana çevirmişti. " Hıhı unutmuşum" dedi. " Bende yedim! Beni delirtme Eda. Çocuklarınıza göstereceğiniz romantik düğün fotoğrafınız olmasın mı?" Edanın iştahı çocuklar kelimesiyle kapanmıştı. Elindeki çayı tepsiye koyup tepsiyi Elaya doğru itekledi. "Aman be Eloşum adam benden nefret ediyor. Sen kalkmış çocuk diyorsun" Ela yanına itilen kahvaltı tepsisine bir de arkadaşının üzgün yüzüne baktı. Arkadaşının elini tutarken ona umut olmak istedi."Leyla hanımın da dediği gibi sabırlı ol. Belki işler düşündüğümüz kadar kötü gitmez " Eda elini arkadaşının elinin üstüne koyarken kendi kendine sabırlı olmasını içinden tekrarladı. Sabır.. sabır.. Kırık bir gülümseme gönderirken "Tamam o zaman ben bir duş alayım sora çıkarız." dedi. .............................. Eda aynadan kendine bakıyorken içeri Ela girdi. "Eda su perisi gibi görünüyorsun. Çok güzel oldun be" derken eli totosuna gitti. "Tü tü tü maşAllah dur kıçımı kaşıyayım da nazar değmesin "dedikten sora Edayla göz göze gelince kahkahalarını salmaya başladılar. Kahkahaları arasında konuşmaya çalışıyordu Eda. " O neydi be öyle Ayten teyze gibi tükürmeler toto kaşımalar.. Ah makyajım bozulacak" derken gülmekten yaşaran gözlerini dikkatle silmeye çalışıyordu. "Aman gözünü seveyim daha fazla gülme. Güzelim makyaj bozulacak." derken arkadaşını doğuma gönderir gibi derin nefesler almaya başladı Ela."Böyle derin nefesler al.. ver.." diyerek arkadaşını sakinleştirmeye çalışıyordu. Eda da arkadaşını taklit edip derin nefes alıp verdi. Sonunda sakinleşmişti. "Az önceki iltifatların için teşekkür ederim Eloşum" dedikten sonra arkadaşını baştan aşağıya süzdü. "Bu arada sende çok güzel olmuşsun. Mavi sana çok yakışıyor" deyip ellerini tutarken bir şey hatırlar gibi kaşları kalkmıştı. "Ama bu elbiseni hatırlamıyorum. Ne zaman aldın? " "Ben almadım ki eniştem almış. Moda evinden senin gelinliğinle beraber benim içinde kıyafet getirtmiş." diyerek arkadaşının koluna hafifçe vurdu. "Kız Eda düşünceli çıktı taş kalpli prens." Keremin bu hareketi Edanın çok hoşuna gitti. Bir yanı kendine kızıyordu. bu hengamede Elanın ne giyeceği aklına dahi gelmemişti. Arkadaşının yüzündeki gülümseme onun da gülmesine neden oluyordu. "Eminim ki senin ona taş kalpli prens dediğini duysa sana en çirkin elbiseyi alırdı." Ela gözlerini büyük büyük açarken kıkırdadı. "Benim enişteme kim taş kalpli diyormuş göster de ağzını burnunu kırayım" diyerek gülümsedi. Eda "Seni pis yağcı" derken telefonunun sesini duydu. Gülen yüzü telefondaki ismi görünce söndü. Sinirle telefonu meşgule atıp Elaya döndü. "Kimdi o?" diye sorarken Elanın da gülümseyen yüzü düşmüştü. " Mert! Allahın her günü arıyor kafayı yiyeceğim. " "Bu adam kendini ne sanıyor da seni böyle bir günde bile huzursuz edebiliyor" derken Edanın telefonuna mesaj geldi. Eda elleri titreyerek mesajı okuyordu. "Ne diyor soysuz" Ela sinirlerine zor hakim oluyordu. Eda telefonundan gözünü ayıramayarak mesajda yazanları anlattı. Elleri titriyordu. Gözleri dolmuştu ancak ağlamayacaktı. kendine söz vermişti onun için göz yaşı dökmeyecekti. "Şu an kendi düğünündeymiş.. Bir şans diyor. Bir şans.. Eğer ona şimdi gel dersem her şeyi, herkesi bırakıp bana gelirmiş. Kastettiği her şey sence de bebeği mi? Benim için bebeğinden mi vazgeçecek? Sence ben onun kadar yüzsüz müyüm,onu kabul eder miyim? Peki ya kalpsiz miyim doğmamış bir bebeği babasız bırakacak kadar.."derken gözleri sonunda telefondan arkadaşına döndü. Ela o gözlerde boşluk gördü. Arkadaşının bakışları ilk kez bomboştu. "Değilsin eda! Ne sen onun kadar yüzsüz ne de acımasızsın. Ancak hayat acımasız.. Geçen sene bu zamanlar onunla evlilik planları yapıyordun. Mert eğer düzgün bir adam olsaydı. Belki de şu an onunla evleniyor olacaktın.. Bu biraz yıkıcı olabilir ancak buna üzülecek son kişi olmalısın. kendini şanslı saymalısın.. Onun kadar kötü ve acımasız bir insandan evlilik bağıyla bağlamadan önce kurtuldun." "Ya giden senelerim onunla geçirdiğim yıllarım. Lanet herif yüzünden hayatım tepetaklak oldu. Herkes onunla olacak evlilik haberlerimi beklerken ben kalkmış Keremle evleniyorum. Bazen diyorum ki bunlar kötü bir kabustan ibaret. Uyanacağım ve Mert bana geçti hayatım diyecek. Gördüklerin kabustan başka bir şey değil diyecek..Böyle bitmemeliydi Ela anlıyor musun böyle bitmemeliydi! Yıllarım onunla geçti. Onu düşününce kendimi bomboş hissediyorum. onu unutmak kendimi unutmak demek, anılarımı unutmak demek ve ben bunu istemiyorum... Çok zor mutlu oldum Ela hepsi de onun sayesindeydi. Şimdi nasıl o anıları sileceğimi bilmiyorum.. Şu halimize nikah tarihimiz bile aynı. Aynı gün evleniyoruz ancak başkalarıyla!!!" Ela arkadaşının içini dökmesini beklerken son cümlesiyle korkmaya başlamıştı. Merti hala seviyor olabilir miydi? Böyle bir şey olursa eğer Kerem ne olurdu. Ona elbise için teşekkür etmeye gitmiş gözlerindeki umudu görmüştü. Kim ne derse desin o kendi gözleriyle Keremin gülen yüzüne tanık olmuştu. Kerem de bu evliliği istiyordu. Edayı istiyordu. Ya arkadaşı.. O kimi istiyordu? "O..onu hala seviyor musun? Mert'i sana yaptıklarını bildiğin halde istiyor musun? Bunları kim söylüyor kalbin mi gururun mu?" Eda bu soruya cevap veremedi. Kendini attığı koltukta elini başına aldı. Merti seviyor muydu? Bilmiyordu.. Ya Kerem.. Şu an Kereme karşı hissettiği kalp çarpıntıları,mahcupça hisleri hepsi devre dışıydı. Aklında sadece Mert ve yarıda kalmışlık hissi vardı.Ona o kadar çok güvenmiş ve inanmıştı ki kurdukları hayallerin bir bir yıkıldığını şimdi görebiliyordu. Mert, içinde öyle bir fırtına çıkarmıştı ki ne hissettiğini ne düşündüğünü kendisi bile bilmiyordu." Ela, arkadaşının sessiz kalışıyla aklındaki başka soruyu sordu. "Ona,Kereme aşık olduğunu ve bu yüzden onunla evleneceğini niye söyledin ki?" dedikten sonra hatırlarmış gibi tekrar konuştu. "Onun canını yakmak için! Sonuç olan yine sana oldu. O seni aldattığı kadın ve bebeğiyle mutlu... Peki ya sen? " "Be..ben bilmiyorum.."diyen Eda kekeleyerek elleriyle oynamaya devam etti. "Keşke duygularından emin olana kadar böyle bir yükün altına girmeseydin. Niye be Edam niye içinde kopan fırtınalara daha önce kulak vermedin, Niye kendinle birlikte Keremi de sürükledin?" Söyledikleriyle Edanın daha da içine kapandığını görse de aklındakileri sormadan duramıyordu Ela. "Peki şimdi ne olacak Keremle evlenmekten vaz mı geçeceksin?" .................................................. Kerem kendine itiraf etmek istemese de bugün çok mutluydu. Çocukluk aşkı, dinmeyen sevdalısıyla evlenecekti. Dün Edayı önce yeşil elbisesi sonra giydiği kabarık bindallısıyla görünce söylediği tüm çirkin laflara kızıyordu. O masumdu hiç kimsenin olamayacağı kadar masum. Nasıl olur da Eda gibi birini Eylül gibi para göz bir kıza benzetebilmişti. İşte bu hatasını düzeltmek için dün akşam kınadan sonra Edayla konuşup özür dileyecekti. Elanın Edayı yoruldu artık diyerek kapıp gitmesiyle özürünü dileyememişti. 'Belki' dedi içinden bu günden sonra her şey daha güzel olur. "Her zamankinden daha da yakışıklı olmuşsun oğlum." Odasına giren annesinin yanaklarını öptü. "Teşekkür ederim anne. Her şey için.." diyerek gözlerinde minnetle bakıyordu. Eğer cümlenin sonunu getirseydi şunu derdi; Beni tekrar Edaya kavuşturduğun için teşekkür ederim.. Leyla hanım için Keremin üstü kapalı minnetinin nedenini anlaması çokta güç değildi. Çünkü o bir anneydi Evladının demediği şeyleri bile anlayabilirdi.. "Ne demek oğlum herşey sizin mutluluğunuz için.Balayına yarın mı çıkacaksınız?" "Bilmiyorum Eda çok yorulursa yarın çıkarız.Ama bana kalsa düğünden sonra arabayla gitmemiz daha iyi olur" "Gidin biraz kafa dinleyin oğlum. Senin de böyle bir tatile ihtiyacın vardı. Keşke yurt dışına gitseydiniz" "Belki daha sonra. Şimdi işleri bırakıp yurt dışına çıkamam." "Sakın orada iş falan düşünme. Edayla tatilinin keyfini sür" Leyla hanım oğlunun gülen yüzünü gördükçe mutlu oluyordu. İyi ki Eda evlenmeyi kabul etmişti. Etrafına bakınarak Edayı aradı. "Ee gelinim nerede.. hala aşağıya inmedi mi?" "Güya Ela getirmeye gitmişti. Onlar şimdi konuşmaya dalmışlardır. Ben gidip getireyim." Kerem annesinden ayrılarak otelin asansörüne bindi. Heyecandan yerinde duramıyordu. Ayağının teki asansörde sabırsızca ritim tutuyordu. Edaya balayı olarak nereye gideceklerini söylememişti. Edayı şimdilik Antalya'daki arkadaşının lüks oteline götürecekti. Bir dahaki yaz ise yurt dışına götürecek kendilerine upuzun bir tatil ayarlayacaktı. Dün bütün gece Edanın dediklerin düşünmüştü. Tatil boyunca onu mutlu edecek, deniz ve kuma doyacakları her anın eğlenceli geçeceği bir balayı yaşatacaktı ona. Tatil dönüşü ise yaptıkları için özür dileyecek evliliklerini gerçeğe çevirmeyi teklif edecekti.. Eda'nın odasına yüreğindeki umut ve yüzündeki gülümsemeyle yürüdü. Kapıyı tıklatacakken kapının açık olduğunu fark etti. Açık kapıdan tam girecekken ona takılan lakabı duydu. Ela ona taş kalpli prens diyordu. Kahkaha atmamak için kendisini tuttu. 'Ben sana gösteririm hain baldız' Elanın ona enişte demesi de hoşuna gitmişti.."Biraz daha eğleneyim" diye düşünerek içeriye girmedi... Kızları dinledi.. duyduklarıyla yüzündeki gülümsemesi yavaş yavaş silindi.. Çenesi kasıldı.. Elleri yumruk halini aldı. Tüm bu duyduklarını gelip başkası anlatsa sanırım bunun yalan olduğunu düşünürdü. Duyduklarını şu an bile Edaya konduramıyordu. Nasıl bir bataklığa düşmüştü. Duydukları kalbine batıyor, umudu çıkmaza derinlere gömülüyordu. Edanın düğün günlerinde bile sevgilisiyle konuşması ve mesajlaşması.. Bunlar ne iğrenç şeylerdi. Bir gel demesini bekliyormuş sevgilisi.. onu aldatan sevgilisi.. aldattığı kadından çocuk yapan sevgilisi.. aynı gün fakat başkasıyla evlenen sevgilisi.. Kerem bunları zamanla sindirebilirdi. Eda ona gelip bunları anlatabilir, ona güvenebilirdi. Keremin sindiremeyeceği şey ise Edanın, Kendisi yerine o adamla evlenmesi gerektiğini söylemesiydi. Bir de sonlarının böyle olmasından mutsuz olması ve Her şeyin kabus olmasını dilemesiydi.. Kerem duyduklarıyla önce kendinden sonra Edadan iğrendi. Kendinden iğrenmesinin nedeni yüreğinin umut etmeye tekrar başlamasıydı. Oysa ki onun yüreği değil miydi kadınlardan kaçan.. Onlara yüz vermeyen.. Yıkılmamak yıkan. Kırılmamak için kıran.. Hayal kırıklığı yaşamamak için kadınlara inanmayan.. Şimdi kalkmış Edaya inanmıştı şu aptal yüreği.. Eda'dan nefret etmesinin nedeni şüphesiz ki aşığının canını yakmak için onu kullanmasıydı. nikah tarihleri bile aynı günmüş be.. Bir de Elanın onu hala seviyor musun? sorusu vardı. Hayır dememişti Eda. Demek hala eski sevgilisini seviyordu. "Nasıl midesiz bir kadın ki sevdiği adama nispet olsun diye sevmediği bir adamla evlenip yatağına girecekti. "Oradan ayrılmadan önce Elanın Peki şimdi ne olacak evlenmekten vaz mı geçeceksin? diye sorduğunu duyduysa da cevabını beklemeden hayal kırıklığıyla orayı terk etti. Aşığına acı çektirmek için kendisine ihtiyacı vardı. Edanın böyle bir fırsatı kaçırmayıp kendisiyle evleneceğinden adı gibi emindi Kerem. Kerem duyduklarından sonra kadınlardan tekrar soğudu. Ona göre kadınlar; pahalı peynir kokusunu alan fare gibiydi.. Bir de az kalsın, Söyledikleri yüzünden Edadan özür dileyecekti. "Lanet olsun hepinize" diye tıslayarak otelin bahçesine indi. Sinirden aşağı yukarı yürüyerek ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Bir an önce buradan gitmeliydi, o iki yüzlü kızı bir daha görmemeliydi. Hemen arabasına doğru yürüdü ama binemedi. Onu durduran yüreğinin yangını,kırılan umutlarıydı. Eda onun yüreğini tekrar yakmıştı. "Bunu ona ödetmeliyim" dedi. Eda onu nasıl salak yerine koyduysa Keremde onu salak yerine koyacaktı. Ondan; Umutlarını, Hayallerini, Anneliğini çalacaktı...Şimdi Taş kalpli Yavuz Arslanlı olma zamanıydı... Bölüm sonu.. |
0% |