@dikenligul
|
Kerem, annesinin ısrarla eve çağırmasından rahatsızdı. Kesin yine yemek yerken evlenmediğinden dem vuracak, tatlıya geçince komşularının oğullarını örnek gösterecek, kiminin düğünü kiminin nişanlısını kiminin çocuğunu anlatarak evliliğe özendirmeye çalışacak, kahve içerkende öldürücü darbeyi vurarak beğendiği kızın konusunu açacaktı. Ama Kerem, her zaman ki gibi annesinin göstereceği kızın; saçına, boyuna, gözüne göz rengine, ten rengine, ağzına, burnuna hatta beninin olmasına ve daha nice kusurlar bularak annesini susturmayı başaracaktı. Akşam olunca babasının odasına uğrayarak beraber eve geçtiler. Yol, babasından annesinin bu sefer hangi kızdan bahsedeceğinin bilgisini almaya çalışarak geçti ama babası bu konuda hep annesinden yanaydı ve kereme hiçbir bilgi vermedi.Arada altan alta sırıtıp duruyordu. Kerem, babasının bu sırıtmasını tanıyordu kesin annesi hiçbir kusur bulamayacağı bir kızla karşısına gelecekti. "Baba çok kötüsün ne olur bu gece bana yardım etsen annemle tek başıma baş edemiyorum" "Olmaz evlat annen napıyorsa senin iyiliğin için yapıyor artık bende torun sevmek istiyorum. Bak hafta sonu kuzenin Samet evleniyor. Düşün Samet bile evleniyor. Bir sen, bir Sametin kardeşi Serhat kaldınız. Kaldı ki Serhat senden dört yaş büyük yani artık anlayacağın ailede evlenme sırası sonunda sende" diyerek sırıttı. "İnanamıyorum, Samet.. bizim Samette mi evleniyor? Hay Yarabbim ne var şu evlilikte Samet gibi çapkın biri bile evleniyor." "Hah işte oğlum evlilik güzel şey , biz de sen bu güzellikten mahrum kalma diye uğraşıyoruz" diyerek bıyık altından gülmeye devam etti. Eve varıp yemeğe oturduklarından beri annesi sesini çıkarmıyordu. Annesi çok mutlu görünüyordu yemek bitip kahveye oturmadan Kerem kaçması gerektiğinin bilinciyle annesinin yanağına eğilip kocaman öperken; "Annem benim arkadaşlarla buluşucam ama önce eve uğrayıp duş alıp üstümü değiştirmem gerek artık kahveleri başka bir gün içeriz" deyip kaçmaya hazırlanmıştı ki "Oğlum aşkolsun burası senin de evin hatırlarsan yukarıda duşunu alıp kalan kıyafetlerinden elbette ki giyinebilirsin bu yüzden oturda şu yaşlı anacığınla zaman geçir" derken babası tek kaşı havada hadi buna da bahane bul gibisinden Keremin yüzüne bakıyordu. Kerem, battı balık yan gider mantığıyla kalktığı koltuğa geri oturup "Tamam hadi bekliyorum göster şu bulduğun kızın resmini" dedi "Ne resmi oğlum sen çok alıştın resim olayına ama artık resim falan yok çünkü resimlere kulp takıp beni kandırarak kaçıyorsun sana bulduğum kızı hafta sonu kuzenin Sametin düğününde görüceksin ve sana bir uyarı kızı elinden kaçırmamaya bak eğer bu kızıda kabul etmezsen" deyip kocasına dönerek "ne yapıyorduk hayatım" diye sordu. Karısından pası alan Mahir bey ciddi tavrını takınarak konuştu. "ilk olarak kendi evini kapatıp buraya taşınacaksın, arabandan olmakla kalmayıp şirketteki pozisyonunda işçi pozisyonuna indirilecek ayrıca bilirsin arkadaşlar arasında hatrım sayılır. Şirketten istifa edersen de iş başvurularında olumsuz sonuç almanda olasılıklar arasında" diyerek kerem görmeden karısına göz atmayı da ihmal etmedi "Baba bu da nerden çıktı.sizin bana karşı güç birliği yapmanıza neden olan kız kim" "Onu annenin de dediği gibi düğünde öğrenirsin hadi seni arkadaşların bekler oğlum son kez bekar günlerinin tadını çıkar evlenince karının yanından bir saniye bile ayrılmak istemeyeceksin kendimden biliyorum " deyip oğlunu kışkışlayarak yerinden kalkan Mahir, Leylanın yanına oturup kahvelerini yudumlayarak zaferlerinin tadını çıkarttılar. Bir haftadır Mertle sadece telefonda konuşan Eda artık bu durumdan sıkılmaya başlamıştı. Pazartesi Mertle konuşup sorunun ne olduğunu çözmesi gerektiğini aklına not edip babasının ısrar ettiği düğüne katılmak için hazırlanmaya başladı.Düşük omuzlu siyah mini elbisesinin altına haki yeşili sitilettoları ne güzel de olmuştu. Hayran dolu bakışlarını ayakkabılarına yönlendirerek "İyi ki almışım sizi güzellerim" deyip saçlarını da ortadan ayırıp topuz yapınca da işte düğüne hazırdı. Ali bey kızının kapısını çalıp içeri girince "Oo kızım çok güzel olmuşsun gece boyunca yanımdan ayrılmasan iyi olur" deyip gülerek kızına sarıldı. Eda nın cevabı da babasına sımsıkı sarılmak olmuştu. Nasılda özlemişti babasını.Babası geleli bir hafta oluyordu ve bir haftadır şaşırtıcı olsa da babası Mertle ilgili hiçbir konuşma yapmamış bu bir haftayı hep neşe içinde geçirmişlerdi. Kerem hala kendinebu sıkıcı düğünde ne aradığını soruyordu cevap tabiki annesinin ısrarıydı ha birde unutmadan tanışacağı müstakbel karısını bekliyordu Kerem şu yaşına kadar annesinin diretmelerinden kaçmıştı Annesine kalsa evlenmeye geç kalmış ne var sanki yirmi dokuz yaşında bir bekar sanki kendisi kalmıştı.. şimdide oturmuş kazasız belasız düğün salonundan çıkmanın bir yolunu arıyordu. Babasının kollarında düğün salonuna giren Eda kimsenin tanımıyor olmasının tedirginliği ile babasının yönlendirdiği masaya yaklaştılar. Eda masada bulunanlardan Leyla hanıma yönelerek "Leyla annem" diyerek Leyla hanıma sımsıkı sarıldı. "Eda kızım sen ne kadar da büyümüşsün güzelleşmişsin gözlerime inanamıyorum" diyerek Edayı döndürerek yüzündeki gülümsemeyle tekrar sarıldı. Leyla hanımdan ayrılan Eda, Mahir beye de aynı sıcaklıkla sarılarak babasının yanına geçti masadakiler koyu bir muhabbete girişmişken Kerem, kuzenini şimdiden tebrik edip annesine acil işinin olduğunu söylemek için masalarına yöneldi. Masalarında oturan kızı farkederek "Ah Kerem Sametle ne diye laf dalaşına girdin bak işte kız gelmiş bu saatten sonra zor kaçarsın artık" diyerek masaya yaklaştı ve Eda nın yan tarafında durarak önce Ali beye "Merhaba" diyerek elini uzatıp sıktıktan sonra Edaya geçti Edayı görünce hafif bir sarsıntı geçirmişti. Geçmiş gözünün önüne geldi tam da Edaya kal diye yalvarırken Eda'nın kabul etmediği o günü hatırladı. Anılardan silkelenerek ona da soğuk bir "Merhaba" ile elini sıkarak yerine geçti. Eda Kerem'in yıllar sonra görerek irkirdi. Titreyen elleriyle Kerem'in elini sıksa da Keremden gelen mesafeli ses tonuyla bu titremesi arttı.Ellerini hemen masanın altına sakladı. Kerem karşışına geçip oturdu ve bir daha Edadan tarafa hiç bakmadı ta ki Leyla hanım "Çocuklar sizine bir kararımızdan bahsedeceğiz" diyerek söz alınca Kerem'inde Eda'nında gözleri leyla hanıma döndü. "Biz artık yaşlandık torun tombalak sevmek isitiyoruz" Kerem hemen işi şakaya vurarak "Sev annem sev ama bir on yıl sonra sev hatta niye bekliyorsunuz ki Samet üç aya yapar bir tane, hem zaten siz Sametle Korayı benimle bir tutarsınız ya işte Sametin çocuğuda sizin torununuz sayılır" diyerek işten yırttığını düşündü. Ancak annesi keremi azarlayarak konuştu."Kerem işi şakaya vurma biz seninle Eda'nın evlenmesini istiyoruz" "Annecim ne dediğinizin farkında mısın? Benim, ben oğlun! benim de hakkım değil mi senin ve babam gibi severek evlenmek.. Sevmediğim biriyle evlemmemi nasıl istersiniz, hem belki benim bir sevdiğim var.. Siz bana hep bencilsin diyorsunuz ya asıl siz benden daha bencilsiniz" diyerek masadan kalkacakken babasıyla gözgöze geldi kerem ve bu gün babasıyla konuştuğu konu geldi aklına "Oğlum düğünde olacaksın değil mi? " "Evet baba anneme söz verdim ne kadar sıkılsam da annemin hatrına gelip o kızla da tanışıcam" "Aferin oğlum Allahtan konu annen olunca bencilliğini bir kenara bırakabiliyorsun, hoş sadece annen için değil.. yani şirkette önemli tabi" diye düşünür gibi yaptı. "Baba başlama şimdi, bencilsin diye inan bana en güzeli bu üzülmeden üzmek.. bu hayatta önemli olan üzülmemek. Ayrıca daha kabul etmedim sadece annem için sadece annem için düşüneceğim ne şirket ne para annemin sağlığı için" diyerek kaşını kaldırdı. "Dediğin gibi annenin sağlığı herşeyden daha önemli, iki sene önce bypass ameliyatı oldu ve üzüntü stresten uzak durmalı annen en büyük zararı bizden sevdiklerinden alırsa daha kötü olur. Biliyorum dikkat ediyorsun bir dediğini iki etmiyorsun ama yine de seni uyarmalıyım. Bu akşam ne olursa olsun sakın anneni üzme" Kerem sıkkınlıkla iç çekti. Babası bu akşam tanışacağı kızı devlet sırrı gibi saklıyordu."Baba bu akşam ne olucak söyle ki hazırlıklı olayım o kız kim?" "Bunu üç saat sonra öğreneceksin oğlum hadi ben çıkıyorum karım beni bekler" deyip arkasını dönüp tam gidecekken ışıldayan gözlerle geri dönüp "oğlum bir bilsen karının olması o kadar güzel bir duygu ki onun hergün bana kapıyı açması, benim için yemek yapması benim için süslenmesi girdiğim evin onun gibi kokması, günü onunla kapatıp güne onunla başlamak, sırf benim için sabahın erken saatinde uyanıp benimle beraber kahvaltı yapması, en kararsız anlarımda yetişmesi, ben söylemeden onun dertlerimi anlaması, beni benden iyi tanıması, beni benden çok önemsemesi...ah neyse ne ben karımı özledim. Hadi düğünde görüşürüz." diyerek jet hızıyla odadan çıkan Mahir bey arkasında kafası karışık ağzı bir karış açık bir kerem bıraktı. Kerem çenesini kasarak annesini dinlemeye devam ederken Eda keremi gergin bir balona benzetti o an her an patlayacak olan bir balon.. Bunun haricinde Eda anlamaya çalışıyordu, Babası Merti bildiğine göre neden böyle bir fikre karşı gelmemişti. Yazık değilmi bana Kereme ve Kerem'in sevdiğine.. Keremin sevdiği bu söz Edanın yüreğini burkmuştu bir an. Kendini toplayıp Merti düşünmeye çalıştı. Tamam iki yıldır evlenme teklifi etmemiş olabilirdi ama Mert onu seviyordu. elbette önünde sonunda evlenirlerdi. Şimdi gidip Merte "Ah Mertcim, acısıyla tatlısıyla bir kaç yıl geçirdik ya seninle.. Heh işte silelim o yılları. Çünkü babamın isteğiyle bir koşu çocukluk aşkımla evlenip birde torun yapmam gerek mi? " "Mahir baba, Leyla annem sağ olun beni geliniz olarak kabul görmüşsünüz Ama" derken babası Eda'nın elini kuvvetlice sıktı dönüp ona baktığında Merti söyleme diyerek fısıldadı. Ee ben şimdi Merti söylemezsem ne bahane uydurup evlenmek istemediğimi söyleyecektim? Diye düşündü Eda. Ah iki ucu bir şeyli değnekti. "Yani hepiniz biliyorsunuz ki Keremle biz uzun süredir ayrıydık ikimizde çok değiştik. Birbirimizi artık tanımıyoruz bu evlilik çok zor olur. Bizi çok yorar. Ben isterseniz her hafta sonu ziyarete gelirim görüşürüz olmaz mı ?" diyerek bir umut gözlerinden gözlerini ayırmadı. Keremde Eda'nın da bu evliliği istemediğini anlayınca rahatlamış gibi hissetmesi gerekirken sinirlendiğini hissetmişti. Ellerini masanın altından yumruk yaparak Edayı izledi. Leyla hanım hemen söze girdi "Kızım seninle Kerem'in arasına ışık yılı bile girse sizin kalbiniz birbirini tanıyor ki zaten sizden hemen evlenmenizi isteyen yok, sadece görüşüp kalplerinizi birbirinize yakınlaştırmanızı istiyoruz.. Kalpleriniz hatırlasa yeter" deyip Kereme dönerek "Hadi oğlum toplantı masasına döndü masamız. Düğün burası ayol kaldırda Eda kızımı dansa, millet çift görsün" diyerek kıkırdadı. Masadaki beylerde Leyla hanımın "Bu gece konuşmayı bana bırakın ben onları farkettirmeden birbirine işlerim" derken bu kadar kolay bu işi halledeceğine imkan vermemişlerdi. Dans eden çocuklara bakarak sonuç bir harika diye düşündüler. Eda, Kerem'in yavaş adımlarla yaklaşmasını, onun elini kavrayışını, arkasından dans pistine yönlendirmesini,dans pistinde durup Eda'nın saçını kulağının arkasına sıkıştırışını, bir elini omuzuna bir elini de sıcacık avucuna almasını kukla gibi ona ayak uydurarak izledi. Aslında şuan ne yapmaları gerektiğini konuşmaları gerekiriken dans pistinde dans ediyor olmaları Edayı tedirgin etti. Yoksa Keremde mi kabul etmişti bu evliliği? Eda kafasını eğmiş dudaklarını ısırıp Keremle hafif sallanarak dans ederken bunları düşünüyordu. Bir anda Keremden bir kahkaha koptu. Eda Kereme bakmak amacıyla başını kaldırdığı anda kendini büyülü bir ormanda buldu. O yeşil gözler, o sert erkeksi kokusu, Küçük kavisli burnu, İnci gibi beyaz dişleri ve Kirli sakalıyla.. sanki onu ilk kez görüyormuş gibi dudaklarından keremin adı çıktı."Kerem " içinden de devam etti. "kirli sakal bir adama bu kadar mı yakışır. Adam bir düş gibi dikilmiş karşıma bende muhteşem bir yemekmiş gibi onu izliyorum." Kerem Edayı dansa kaldırdığından beri Eda dışında her yere bakarken bir an bakışları Edaya kaydı ve kahkaha patlatıverdi. "Bir insan hiç mi değişmezdi" bir an karşısında küçük Edayı görür gibi oldu Eda küçükken tedirgin olunca yaptığı dudak kemirme hareketini hala yapıyordu bir anda eskiye döndü. Eda keremle futbol oynamak için inatlaşıpta topu ilk dakikadan salona atıp, üstüne üstlük Dila annesinin en sevdiği vazoyu kırması ve onu annesine söylerken ki hali.. İşte o zamanda dudaklarını dişleyip dururdu ne de tatlıydı. Birbirlerinin gözlerine bakarken Zaman kerem için o an durdu. Sanki Eda ondan hiç gitmemişti. Sanki onu hep burda, kollarında tutuyordu. Ama sonra toparlandı Kerem.. Eda onu terkedip gitmişti ve Kerem Yavuz Arslanlıdan geriye Yavuz Arslanlı kalmıştı. Çünkü Eda giderken Kırılgan Keremide götürmüştü. Ailesini çokca uyarmasına rağmen annesi babası ona hala Kerem diyordu Onun dışında herkes onu Yavuz diye tanırdı. Bunun nedeni her Kerem adını duyduğunda Edanın onu bırakıp gittiği günleri hatırlatıp canı yanardı. Canını yakan kişi şu an tam karşısında ona Kerem diyordu utanmadan hiç gitmemiş gibi hala nasıl Kerem derdi anlamıyordu. "Kerem yok sen giderken keremi de yanında götürdün. Beni bir başıma bencil Yavuzla bıraktın" nasıl derdi nasıl acılarını gösterirdi bu kıza hemen bencil Yavuz olup Eda onun canını daha da acıtmadan O Eda'nın canını acıtmalıydı. Kerem Eda'nın belindeki ellerini dahada sıkarak Edayı kendi vücuduna bastırtıktan sonra Eda nın kulağına eğilip korkutucu bir ses tonuyla "Bir daha bana kerem deme! Benim adımı Sıradan insanlar gibi çağıracaksın Yavuz Arslanlı diye" Bölüm sonu..  |
0% |