@dikenligul
|
Eda, gözlerini açtığında yine yanı boştu. Gözlerini hayal kırıklığıyla kapatırken aklına dün gece geldi. Dün gece bu yatakta uyumamıştı ki, en son Keremi beklerken koltukta ağlıyordu. Kerem! Kerem mi onu getirmişti buraya? Hızla yatakta diklenirken eline yaptığı baskıyla dudaklarından acı bir inilti çıktı. Parmakları! Tabi ya dün yemek yaparken parmaklarını kesmişti. Parmaklarını göz hizasına kaldırırken minik dudakları 'o' şeklini aldı. Eda parmakları yerinde yokmuş gibi şaşkınca eline bakakaldı. Parmaklarına pansuman yapılmış, yara bandıyla sarılmıştı. Gözleri parmaklarından koluna çıktı orada da sargı bezi vardı. Dün kolunu yaktığında acısını anlamamıştı ancak şimdi yanan yer sızlıyordu. Bezi çıkararak kolunun durumuna baktı. Yanan yer kızarmıştı. Sargı bezini takmadan yataktan kalktı. Kerem için giydiği kırışmış kırmızı elbisesini çıkararak eşofmanlarını üstüne geçirdi. Banyodaki işlerini hallettikten sonra korkak adımlarla Keremin odasına yürüdü. Keremin odasının önünde dururken dün olanları düşündü. Keremin ondan istediğini.. Bebek! Kerem ondan bir Arslanlı bebeği doğurmasını istemişti. Edada bunu isterdi ancak Kerem ondan bebeğini bırakıp gitmesini istemeseydi. Yapamazdı ki, bu saatten sonra ne Keremden ne de Bebeğinden vazgeçebilirdi. Dün yaşanan kavga hiç olmamış gibi davranacaktı. Eğer Kereme sadece onu sevdiğini ikna ederse ne bebeğinden ne de kocasından ayrılmasına gerek kalmazdı. Bir cesaretle Keremin yatak odasından içeriye girdi. Kocası yine dağınık saçları, çıplak üstüyle yüzüstü uyuyordu. Bu haliyle ne kadar da çocuksu görünüyordu. Eda, Keremi izlemeye dalmışken bu odaya neden geldiğini hatırladı. Keremi uyandırması gerekiyordu. Parmağına neden pansuman yaptığını, onu neden koltuk köşelerinde bırakmadığını öğrenmesi gerekiyordu. Sessiz bir şekilde uzaktan seslendi. Keremin sağı solu belli olmuyordu. Kalbini tekrar kırmaması için bir süre uzak durmayı düşünüyordu. "Kerem.. Kerem uyuyor musun?...Kerem uyanman gerek..." Kerem sırt üstü dönerek kolunu başının altına aldı. Umursamaz bir şekilde cevap verdi."Ne var Eda" Keremin uykusu Edanınkinin zıttına hafifti. Dün de bugün de Eda odaya girer girmez uyanmıştı. Eda gözlerini çarşafın inmesiyle ortaya çıkan vücuttan ve kafasının altındaki kaslı koldan alırken parmağını Keremin göz hizasına çıkarttı. "Pansumanı sen mi yaptın? "Belki! Senin için bir önemi var mı? "Var tabi ki. Kerem anlasana senin varlığın benim için önemli" "Haklısın sonuçta ben olmasan nasıl Arslanlı olurdun" Eda derin nefes alırken sinirlenmemeye çalışıyordu. "Akşam önemli bir işin mi vardı? "Önemli bir işim yoktu. Arkadaşlarla takıldık. " dedikten sonra gözlerini kapattı. Bu Eda için seni takmıyorum git demekti. "Arkadaşlarınla başka bir zaman takılsaydın. Dün senin için yemek yapmıştım." Keremden herhangi bir tepki görmeyince devam etti. " Mesajımı görmedin mi?" "Gördüm." dedi Kerem. Gözlerini hala açmamıştı. "O halde?" "Önemsemedim." Eda Keremin vurdumduymaz hallerine üzülürken ayakları onu taşımaz oldu. kendini yatağın ucuna bırakırken gözleri Keremi izliyordu. Bezgin bir şekilde itiraf etmeye başladı. "Kerem, görmezden geleyim diyorum olmuyor. Niye böyle davranıyorsun?.. Sırf bir şeyler duydun diye beni böyle yargılama! Sana karşı dürüst olacağım. Bildiğin gibi başta bu evliliği istemedim. Bunun nedenini sana anlatmıştım. Seni, annemin ölmesinden sorumlu tuttuğum için mahcuptum. Seninle görüşmekten çekinirken bir anda evlenin dediler.. Korktum! Seni tanıyamamamdan, değişmiş olmandan korktum. Daha sonra Mert'in beni uzun süredir aldattığını öğrendim. Mert o an benim için bitti. Ama o beni bitiremedi. Yüzsüzce benden bir şans daha isteyip durdu. O an aklıma sen geldin. Neden olmasın dedim. Ailemiz bizi bir arada görmek istiyordu. Bir anda ona evleneceğimizi söyledim. Bencilce davrandım bunu kabul ediyorum. Fikrini almadan seni bu evliliğe sürüklememeliydim." Keremden hiç bir ses çıkmıyordu. Hatta bir ara Eda onun uyumuş olduğunu bile düşündü. Ancak kendini anlatmadan bu odadan çıkmayacaktı. Devam etti. "Bir kaç gün aramadı, sormadı. Tamamen bitti sandım. Kınamın olduğu gün başladı aramaları, Düğün günümüzde de devam etti." dedikten sonra rahatsızca yerinde kıpırdandı. Keşke o lanet kelimeleri Kerem duymasaydı. "Düğün günü.. Herhalde evlilikten korktuğum için saçmaladım. Bana inanmalısın benim için Mert diye biri kalmadı. O benim nefretimi bile hak etmiyor.. Ben sadece seni seviyor-" Kerem çenesini sıkarken gözlerini açmadan Edayı dinledi. Edanın anlattıklarıyla rahatlaması falan mı gerekiyordu? Öyleyse niye kendini daha da sinirli hissediyordu. Edanın son cümlesi ile sinirine hakim olamadı. Edayı bileğinden tuttuğu gibi altına aldı. Şişmiş boyun damarları ile Korkutucu görünüyordu Kerem. "Sakın o cümleyi bitireyim deme! Senin aksine kimimiz için çok değerlidir o iki kelime. Bir daha benim yanımda sevmek lafını ağzına dahi alma. Zira senin ağzında çok basit kalıyor.." Bedeninin altında duran karısının tüm yumuşaklığını hissetmesi Keremin bir an afallamasına neden oldu. Aklını toparlamak için Edanın üstünden çekilerek ayağa kalktı. Eda Keremin üstünden kalkmasıyla boğazına düğümlenen nefesini serbest bıraktı. Sırtını yatak başlığına dayarken bacaklarını kendine çekerek sarıldı. Şimdi ise Kerem ayaktaydı. Aşağı yukarı giderken sakinleşmeye çalışıyordu. Kerem, sonunda sakinleşir gibi olduğuna kanat getirince yatağın karşısındaki koltuğa oturarak bacak, bacak üstüne attı. Sakin çıkmasını umduğu ses tonuyla konuştu. "Sen bana geç geldin, sen bana doğruları geç söyledin Eda. Sana ve dediklerine asla inanmıyorum. Ancak merak ettiğim bir şey var.. Beni kullanmana değdi mi, Aşığının canını yakabildin mi?" Eda, ağlamaya başlamıştı. Kerem ona hiçbir zaman inanmayacaktı. Güven bir evliliğin yapı taşlarındandı. Evliliklerinin sallantıda olması içini yakıyordu. Kerem neden anlamıyordu. Emindi işte onu sevdiğinden. Pişmandı, onu kullandığından.. "Kerem, yalvarırım böyle konuşma. Söylediklerimin hepsi saçmalıktı. Mertten intikam almak istedim. Bu da saçmaydı. Ancak intikamım beni sana getirdi." Cık cık cık derken kapalı gözleriyle kafasını salladı Kerem. Gözlerini açtığında ise gözlerinden nefret akıyordu. "İntikamın sana beni getirmedi, intikamın sana Arslanlı kadını olmayı getirdi. Arslanlı kadını olmak ise sana, bu evi, aşağıdaki lüks arabayı, limitsiz kredi kartlarını, elindeki koca tektaşı, annemi, babamı her şeyimi sana ait yaptı." 'Kalbimi bile.' "Vay canına Eda ne kadar da gözü kara bir kadınsın. Sen kalk sevgilinin kazığından sonra intikam uğruna bir başkasının yatağına gir!" Eda, Keremin gözlerinde gördüğü nefret ve sözlerinde duyduğu aşağılamayla dondu. Günler öncesine kadar adını aşkla fısıldayan adam şimdi nefretini fısıldıyordu ona. "Kerem gözünü seveyim deme böyle. Biz birbirimizi küçüklükten beri tanıyoruz. Ben güç delisi bir kadın değilim hem ben-" derken sözünü Kerem hızla ayağa kalkıp Edayı kolundan çekerek onunda yataktan kalmasını sağladı. "Bir de o vardı! Küçüklük muhabbeti.. Hani şu beni yüzüstü bıraktığın zamanlar değil mi? Bana gözünde suçlu etiketi yapıştırıp kendini koruduğun günler.. Sana yalvardım be! Yanında olmak istedim. Seni korumak istedim. Sen gittin, ben bittim.." Kerem sinirlerine hakim olmaya çalışarak Edayı bıraktı. Bir eli belinde diğeri alnını ovarken sağa sola yürüyordu. Tekrar Edanın karşısında durunca gözlerinde yenilmişlik vardı. "Aslında sorun sende değil biliyor musun? Sorun bende. Yıllar sonra geldin girdin hayatıma, sana bir dur diyemedim. Dur artık Eda, Beni kandırmaktan vazgeç. Ben seni de derdini de anladım. İki hafta daha.. İki hafta sonra hamile olup olmadığın anlaşılır. 9 ay sonra bebeğimi bana verip sevgilinin kollarına koşabilirsin." Edanın çamuru bu saatten sonra bataklığı olmuştu. Debelendikçe dibe çöküyor, Kerem ondan uzaklaşıyordu. Kerem ise ne derse desin içindeki ateş sönmüyordu. Şu an Edanın karşısında sessizce ağlaması bile ateşini körüklüyordu. "Git eski sevgilin Merte. Havanı at arabanı, yüzüğünü ve pahalı giysilerini göster. Senden daha yağlı kapı buldum de!" Kerem, karşısındaki kadının ağlamasına daha fazla dayanamadı. Edayı yanık olan kolundan tutup odasından dışarı fırlattı. Kapıyı kapamadan Edanın, yanık kolunu tutarak, gözünden son bir göz yaşı aktığını gördü. 'Yanık olan kolu olduğunu bilmeden çok sıkı tutmuştu O kolu, Canını çok yakmış mıydım? diye düşünerek Kapıyı Edanın yüzüne çarparcasına kapattı. "Aptal kadın!" diye bağırdı. Alnını kapıya yaslayarak sessizce konuştu.'Hala canın yanıyor diye canım yandığı için bende aptalım.' ................................................ Keremin kapısında içi dışına çıkana kadar ağlayan Eda her şeyin daha beter olduğunu ve Kereme nasıl ulaşacağını bilmiyordu. Bildiği tek şey ise gögüs kafesinin içindeki kalbinin parçalanırmışcasına ağrıdığıydı. Eda hissizleşene kadar odasında ağladıktan sonra Elayı aramaya karar verdi. "Alo, Ela bitti her şey" derken dinen göz yaşları yine akmaya başladı. "Eda kuzum biten ne, ağlıyor musun sen, ne oldu? hemen anlat" "Ela, Kerem düğün günü Mertle ilgili konuştuklarımızı duymuş ve yanlış anlamış benim onunla para için-" derken ağzından çıkan hıçkırıkla devam edemedi Ela atlayarak "Tamam kuzum. Dur ağlama. Ben mi geleyim yoksa buluşalım mı? Dışarı çıkacak gibi misin?" "Çıkabilirim. Eve geleyim. Orda konuşalım. Ben burda bir saniye bile kalmak istemiyorum." "Tamam kuzum gel ben iki saate işten çıkarım evde buluşalım. Kendini çok yıpratma olur mu balım" "Tamam görüşürüz " Eda telefonu kapatır kapatmaz valizini hazırladı. Evden çıkmadan son kez evine baktı. Daha birkaç gün önce geldiği bu eve kalbini bırakıp gitmek canını çok acıtıyordu. Bu kadar kısa sürede eve ve Kereme alışması imkansız gibi görünebilirdi ama Eda bu eve yani Keremin mabedine ayak bastığı ilk andan beri sanki ait olduğu yerdeymiş gibi hissetmişti. Edanın gözünde bu evde yoktu. Onun evi Keremdi ve şimdi evinden ayrılması canını acıtıyordu. Bazı insanlar daha fazla kanamamak için gitmeyi tercih eder. İşte Eda da o insanlardandı. Keremin verdiği kredi kartını almamıştı. Valizleriyle girmişti valizleriyle çıkıyordu.. .............................................. Eda iç çekerek eski evinin kapısından girdi. İçinde tuhaf bir his vardı. Bir şeyler yanlıştı. Mesela yanlış evdeydi. Yanlış ruh halindeydi.. Onun şimdi Keremin evinde Keremle mutlu olması gerekiyordu. Bunların olmayacağını artık anlamıştı. Kocası ondan nefret ediyordu. Dönen başını tutarak eski yatak odasına yürüdü. Yatağına kendini atarak başının dönmesinin geçmesini bekledi. Kaç gündür stresten yemek yiyemiyordu. Midesine kramplar giriyor zorlayınca da kusuyordu. Bünyesi zayıf düşmüştü. Keremi ve sözlerini düşünürken, bitkin olan ruhu hemen uykuya daldı. Eda yüzünde gezen parmakların kime olduğunu anlamıştı. Buruk bir gülümsemeyle gözlerini açtı. "Kuzum ağlamışsın" Bu bir tespit değildi. Ela aslında arkadaşının neden ağladığını soruyordu. "Ben hiç iyi değilim Ela. Çok acıyor.." Ela telaş ederken "Neren ağrıyor yoksa sana vurdu mu? Hemen hastaneye gidiyoruz kalk" dedi. Edayı telaşla yataktan kaldırmaya çalışıyordu. Eda yataktan kalkmadan diklenerek Elayı yanına çekti. Yatak başlığına sırtlarını vererek oturdular. Eda başını arkadışının omuzuna koyarak "Saçmalama Ela! Kerem bana fiziksel olarak zarar vermez" 'Duygusal olarak çoğu zaman' Ela bıkkınlıkla "Ne demek o? Eda yine başladın duygusal konuşmalarına.. Vurdu mu vurmadı mı? Anlat bana ne oldu" "Her şey çok güzeldi Ela. Balayında yüzümün gülmediği tek bir an bile olmadı. Bana o kadar iyi davrandı ki. Kendimi çok değerli hissettirdi. Buz pateni yaptık, yüzdük, go karta bile bindirdi. Sonra piknik yaptık, romantik akşam yemekleri yedik, sahilde gezdik, alışveriş yaptık.. Sonra eve döndük. Bana kötü davranmaya başladı. Meğerse düğün günü konuşmalarımızı duymuş. Sırf yüzme yarışmasında bana söz verdiği içinmiş o güzel tatilimiz. Biliyor musun Ela" diyerek hıçkırdı "Mert'i sevdiğimi sanıyor. Onunla soyadı için parası için evlendiğimi sanıyor. Mert, beni bırakınca Kerem zengin diye onun kollarına atmışım kendimi.. Bir de şey dedi" diyerek ağlaması şiddetlendi. Ela arkadaşının omuzundaki yüzünü kavrayarak kızgınlıkla "Ne dedi Eda?" diye sordu. "Ona bebek verecekmişim. Hamile kalınca ona bebeğimi verip hayatından çıkacakmışım. Ela bunlar çok saçma o benimde bebeğim. Ben onu nasıl Kereme bırakabilirim?" "Vay taş kalpli adam. O soyadını da o parasını da alsın çok münasip bir yerine.. Tövbe, tövbe.. İnsanı deli eder şu Kerem illeti. Ah be Eda, sana dedim değil mi bunu Kereme anlatalım diye eğer anlatsaydık Adam kapı köşelerinden bizi dinlemez, kendi kendine çıkarım yapmazdı. Bu kadar da acımasız olmazdı. Belli ki amacı canını acıtmak. Bunda da gayet başarılı olmuş. Onu annenin sorumlusu olarak yaftaladığın için seni de para gözlülükle yaftalıyor. Onu bir başına bıraktığın için, seni bebeğinden ayırarak bir başına bırakmak istiyor. " diyerek yataktan kalktı. Ela böyleydi. Çok iyi gözlem yapar, sonrada her şeyi kafasında kurgulardı. İçten içe irdeleyici insan olsada dışında bir şey takmayan hayat dolu Ela rolünü iyi oynardı. Keremi sevmişti ancak şimdi arkadaşının canını yakan Keremden nefret ediyordu. Eda o kadar duygusal ve narin biriydi ki Keremin gönlü nasıl el vermişti de Edayı bu hale getirmişti. Ela odaya ilk girdiğinde arkadaşının haline acımıştı. Onun ışıltılı gülüşlü arkadaşı gitmiş, yerine ağzı burnu ve gözlerinin çevresi kızarmış bitkin bir kız gelmişti. Daha sonra yatakta tek bıraktığı arkadaşına gözü takıldı. Kız zaten içi çıkmıştı ağlamaktan. Salak Ela diye geçirdi içinden şimdi kendini toplamalı, toplamalı ki arkadaşını toplayabilmeli.. Derin nefes alarak yatağa oturdu Ela. Edanın ellerini avucunun içine alarak "Ah kuzum ya, sen kocana çok pis aşık olmuşsun ama anlayamadığım bu kadar kısa sürede ona nasıl bağlandığın" "Keremle beni birbirimize küçüklükten bağladılar ama ben bu bağı her zaman inkar ettim. Keremi terk ettim. Onu düğünde gördüğümde kalbim yerinden çıkıyordu daha sonra dansa kaldırdığında ona o kadar yakın olmak, kokusunu solumak.. Görevi sadece kan pompalamak olan kalbimi neye uğradığını şaşırttı. Kalbim o kadar güçlü o kadar hızlı atıyordu ki.. Daha sonra kendine gel Eda dedim. Neden bu heyecan? Seni seven bir sevgilin var dedim. Merti düşünerek sakinleştim. Şimdi düşününce ben her zaman Keremi beklemişim. Ondan boşa kaçmışım. Onunla birlikte olmak o kadar muazzamdı ki.. Sanki eksik parçam tamamlanmıştı. kalbim diğer yarısını bulmuş gibi huzurla doluyor. Ona herşeyi anlatarak gitseydim belki evlenmemizi kabul etmezdi. Ancak beni Mertin insafınada bırakmazdı. Beni o yapışkandan korurdu. Ben ne yaptım Ela? Onu sıkıştırarak bu evliliğe zorladım. Mertle olan ilişkimi ayrılığımı herşeyi benden öğrenemedi başka türlü öğrendi. Şimdi onun gözünde onu evliliğe zorlayan para göz adi bir kadınım.. Ona ne dersem diyeyim inanmayacak.. " " Ne yapmayı düşünüyorsun? Eve dönüp ona o bebeği verebilecek misin?" Ela arkadaşını hayretle dinlemişti. Bu kız resmen aşık! "Keremi kazanmam için o eve dönmeliyim. Haliyle de Keremin teklifini kabul etmeliyim. Eğer işler düşündüğüm gibi giderse yani Kereme kendimi inandırabilirsem. Onu bir daha bırakmayacağımı anlayıp ve bebeğimizle bir aile olmamıza izin verir." Ela, arkadaşının anlık polyanna halini bozarak araya girdi. "Aksi halde Kerem sana karşı yumuşamazsa bebeğinden olursun bunu da düşündün mü? Bence hemen boşanma davası açıp ondan kurtulmalısın. Bu adam seni üzmeye devam edecek gibi duruyor." "Olmaz. Keremi bırakamam. Ben onun gülümseyen yüzünü gördüm, benimle konuştuğu samimi ses tonunu duydum, sıcak kollarında yattım, bal dudaklarını tattım. Bu saatten sonra ondan geçemem. Onun nefes aldığı evde kalmak bile bana yeter." "Yapma bunu Eda. Canın daha çok yanacak. Anlasana! Adam senin canını yakmak istiyor." "Ben Keremin canını çok yakmışım be Ela.. Varsın o da benim yüreğimi ateşiyle yaksın.." Bölüm Sonu.. Yeni gelenlerin şerefine bir gecede iki bölüm sizlerle.. |
0% |