@dikenligul
|
Eda ile Ela uzun uzun konuştular. Sonunda Ela,"Madem çok meraklısın. Yan bakalım taş kalpli prensinin intikam ateşinde." diyerek pes etti. Arkadaşına ne derse desin onu kararından vazgeçirmek imkansızdı. Tutmuştu bir kere Eda'nın inadı. Edanın, soluk yüzüne bakınca yemek yemesi gerektiğini hatırladı. Edayı yataktan kaldırmaya çalışırken iteklemek zorunda kaldı. "Üff! Ela ya, niye itekliyorsun?" diye mızmızca konuştu Eda. Şu an iteklenmek değil yastığa gömülüp depresyona girmek istiyordu. "Hiç o yanaklarını şişirme Edoşum. Yürü mutfağa gidiyoruz. Seni bilmem ama ben en yakın arkadaşımın açlıktan ölmesini istemem." diyerek Edayı zorla mutfağa soktu . Edayı masaya oturtup domates çorbası yapmaya başladı. Ela, bir yandan çorbasını karıştırırken diğer yandan da arkadaşının kafasını dağıtmak için komik şeyler anlatıyordu. Eda gülüyordu ama gülüşü bir an bile gözlerine yansımıyordu. Çorba hazır olunca masayı kurarak soğutmadan çorbayı hızla içtiler. Ela, Edanın moralinin düzelmesi için film izlemeyi teklif etmiş ve komedi filmi açmıştı. Odada televizyonun sesi yankılanırken Ela önündeki cipsten yiyor, Eda dondurmasını kaşıklıyordu. Ela komik sahnelere gülerken Eda somurtuyordu. Saatin geç olmasıyla Edanın uykusu geldi. Eda yorgunlukla esnedi. "Elaa benim çok uykum geldi." " Tamam canım sen yat." " Sen ne zaman yatacaksın?" "Biraz daha oturur sonra yatarım. Sana iyi geceler tatlım." Eda, "Sana da" derken arkadaşının yanağına öpücük kondurarak odasına geçti. Saatlerdir salonda bir başına oturan Ela arkadaşı için ne yapacağını düşünüyordu. Kapı zilinin çalmasıyla gözleri saati buldu. Saat on iki buçuktu. Kapıya yürüyerek delikten baktı. Gelen kişiyi görünce sinirden kasıldı. 'Ne işi vardı bu adamın!' Kerem kapıda dikilmiş sabırsızca kapının açılmasını bekliyordu. Ela şu an Kereme çok sinirliydi arkadaşının kırgın ve üzüntülü hali gözlerinden gitmiyordu. Derin nefes alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı. Ne yazık ki arkadaşı bu taş kalpli adama aşıktı ve Ela arkadaşının mutluluğu için herşeyi yapardı. Buna arkadaşının kocasını dövmemek için kendini tutması da dahildi. Kapıyı açar açmaz kapı duvara savruldu. Ela, 'İyi ki kapının arkasında değilim' diye düşündü. Şimdiye tüm organlarım dümdüz olmuştu. Şaşkınlıkla açtığı gözlerini kapıdan alarak Kereme yönlendirdi. Kerem, karşısında kızgın boğa gibi burnundan soluyordu.. Bu iyi bir şeydi. Ela yüzünde oluşan alay ile arkadaşını üzen adama seslendi. "Bu ne sinir, taş kalpli prens! Yoksa oyuncağın mı kayboldu?" Keremin gözleri ateş saçarken aynı zamanda etrafta geziyordu. Aradığını bulamayınca daha da sinirlendi. "Ela zaten yeterince sinirliyim. Birde sen beni delirtme!!" Ela çaktırmamaya çalışsa da tırsmıştı. Ellerini kaldırarak salladı. "Tamam sakin ol. Ne istiyorsun?" "Edayı! Nerede o? Çağır gelsin." diyerek kükredi Kerem. Ela, sakin tutmaya çalıştığı sesiyle "Çağıramam." dedi. Kerem kapıda tüm heybetiyle dikilirken, işaret parmağını Elaya doğru salladı. "Sakın bana Eda burda değil deme." Ela, Keremin bu hallerine göz devirmekle yetindi. 'Hem kızı evden kaçır hem de gel bana hesap sor!' "Yoo, gayette burada." "Ela, benim ayarlarımla oynama. Çağırsana o zaman ne bekliyorsun?" " Çağıramam. Çünkü uyuyor." Ela kollarını göğsünde birleştirirken omuzunu silkmişti. "Git uyandır o zaman! Onu da mı ben söyleyeyim?" Bu emirvari konuşma Ela için son damlaydı. Göğsünde birleştirdiği kollarını sinirle açtı. Bu sefer o işaret parmağını Keremin burnuna, burnuna sallıyordu. "Bana bak taş kalpli prens. Birincisi ben senin çalışanın değilim benimle bu tonla konuşamazsın. Hele ki benim evimde.. Ya misafirliğini bilip sakince içeri geçersin yada defolup gidersin buradan!" Kerem derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. 'Şu yaptığına bak.. gecenin bir saatinde, genç bir kızın evini basıyor. Onun üstüne yürüyordu. Eda kesinlikle tüm ayarlarını bozmuş olmalıydı.' Daha ılımlı olmaya çalışarak salona doğru yürüdü. Üstündeki takım elbisenin ceketini çıkararak gömleğinin kollarını dirseğine kadar sıyırdı. Bacaklarını açarak kendini koltuğa bıraktı. Edayla kavga ettikten sonra direkt şirkete atmıştı kendini. Geç saate kadar çalıştıktan sonra eve gelmiş o evde Edanın varlığını bulamayınca korkmuştu. Edanın kendine bir şey yapmış olmasından onu tekrar kaybetmekten deli gibi korkmuştu. Daha sonra aklına burası gelince arabayı nasıl kullandığını önemsemeden soluğu burada almıştı.. "Ne zamandır burada?" Ela, Keremin sakinleşip insan gibi konuşacağını anlayınca onun karşısına geçerek oturdu. "Öğleden sonra valizini toplayıp gelmiş olmalı. Ağlaya ağlaya uykuya dalmış. Sen arkadaşıma naptığını sanıyorsun? Onu bu kadar üzmeye hakkın yok!" "O benim karım. Ona istediğimi yaparım." İşte yine başlıyordu sinirlenmeye. "Hayır yapamazsın! Kendin de söyledin. O senin karın, kölen değil." "Onu eve götürmem gerekiyor. Annemler yarın, akşam yemeğine gelecek. Annem söylemese de evliliğimizi kontrol etmeye geldiğini biliyorum. Bu yüzden bir kaç gün kalırlar. Hadi akşam oyalarım. Peki ya diğer günler.." "Anladım. Ancak onu uyandıramayız derin uyur. Sen şimdi git. Yarın erkenden gelip alırsın" "Onu uyandırmadan da götürebilirim. Bana odasının yerini gösterirse-" Ela anında Keremin lafını kesti. "Olmaz ona da ben izin vermem. Eda, buna kendi karar verdiğinde bu evden çıkabilir." " Edayı almadan gitmem." Kerem kararlıydı. O eve tekrar Edayla girecekti. "Aman ne kıymetli karın varmış, geç yat karının yanına. Sabah konuşup halledersiniz aranızdaki sorunları. " Kerem derin bir nefes çekerek kafasını koltuğa dayadı. Edanın nefesinin olmadığı o evde tek başına kalamazdı. Ancak onunla aynı odada da kalamazdı. "Sen bana yastık, çarşaf işte bir şeyler ayarlasana Ela. Ben bu koltukta yatarım." Ela hayretler içinde Kereme baktı. 'Başım belada bu manyak çiftle..' "Saçmalama Kerem! Korkma Eda seni yemez . Hem duyduğuma göre beraber uyumuşsunuz hatta uyumaktan ileri bile gitmişsiniz ." diyerek göz kırptı. Kerem, Edanın bunu arkadaşına anlatmış olduğuna hayret etti."Siz kızlar cidden herşeyinizi birbirinize anlatırsınız değil mi?" "Kesinlikle! Bu bizim doğamızda var. Birbirimize her şeyi anlatırız ki dostumun dostu kim, düşmanı kim ona göre davranalım. Kızın olunca sen de anlarsın!" diyerek kıkırdadı. Keremin dudaklarında ufak bir gülümseme oluştu. O ve kız babası olmak. Bu kendisine verilen en tatlı ceza olabilirdi. " Sence ben Edanın dostu muyum düşmanı mıyım, Beni hangi kategoride görüyorsunuz?" Ela, kafasını yana yatırarak gözlerini kıstı. Elini düşünürmüş gibi çenesine yasladı. "Eda'nın düşmanı olmadığına eminim. Ama dostu da değilsin.Sen Araf'sın be taş kalpli." Sahi Kerem Eda'nın neyiydi? Edadan, intikam alması onu düşmanı yapar mıydı, Ya Edayı delicesine sevmesi.. o zaman dostu mu sayılırdı ? Araf olmak mı yoksa arafta kalmak mı? Bir insan için hangisi daha kötüdür..? Kerem, Eda için araftı. Eda ise Kerem için arafta kalandı. Şüphesiz bu ikisi için de zordu.. Şu saatten sonra ne Kerem, Edanın gitmesine izin verildi. Ne de Eda, Keremden giderdi. Onlar birbirinin arafıydı.. Kerem bunları düşünürken gözlerini boşluğa dikmişti. Ela, Keremi derinlere daldıranın kendisi olduğunu bildiği için onu o derinlerden yine kendi çıkardı. "Eğer evliliğinize bir şans verirsen, Edanın dostu olursun. İçindeki ateşten arınmadığın sürece arafta kalmaya mahkumsun. Bunu kendine de Edaya da yapma" "Yeter Ela. Çatlayan başımı daha da ağrıttın. Ben Edanın yanına gidiyorum." derken yürümeye başlamıştı bile. Elanın direktifiyle Edanın odasını buldu. "Koridorun sonundaki oda, Edanın odası.." ........................................ Kerem odaya girdiği andan itibaren baş ağrısının kesildiğine şahit oldu. Edanın bahar çiçekleriyle harmanlanmış kokusu ona iyi gelmişti. Kokuyu derin soluyarak Edanın yanına yaklaştı. Dizlerini bükerek karısıyla yüz yüze geldi. Edanın yastığa dağılan saçlarına iç geçirerek baktıktan sonra eller hasret kalmışçasına Edanın saçlarını buldu. Edanın saçlarını okşarken bu sabah olanları düşündü. Sözleriyle Edanın canını çok acıtmıştı. Ancak Edanın evden gideceğine olanak vermemişti. Bir daha bunu yapmak istemiyordu. Edanın canını yakmak istiyordu. Ama bunu tehdit ederek değil onu görmemezlikten gelerek yapmalıydı. Eda gibi bir kadını nasıl görmemezlikten gelecekse! Kadının kokusu bile başlı başına aklını başından alıyordu.. 'Aklına Elanın dedikleri takıldı. Eda, kaç gündür yemek yiyemiyormuş. Bu akşam zar zor bir kase çorba içirmiş. Kerem şimdi biraz düşününce eve geç gittiği gece Edanın yemek yemeden kendisini beklediğini hatırladı. Sabah kavga ederlerken de Edanın bir ara dengesini kaybedecek gibi olduğunu.. 'Açlıktanmış meğer!' Böyle olmaya devam ederse Eda sağlığında olurdu. Kerem Edanın yemeğine dikkat etmeyi aklına yazdı. Ona bir şey olmasına dayanamazdı.. Yarım saattir aynı pozisyonda Edayı izlemesi yeterdi. Yanında pijamaları olmadığı için üstünü tamamen çıkararak yatağa girdi. Edaya taraf dönerken Edadan uzak durmaya çalışıyordu. Uzaktan burnuna gelen karısının kokusunu tam alamamanın verdiği huzursuzlukla arkasını döndü. Karısı yanında yatarken kollarına alamamak gücüne gitmişti Keremin. Kerem evdeyken Edayı yanında yatırmadığı zamanlarda zor olsa da bir kaç saat uyuyabiliyordu. Şimdi Edayla aynı yatakta, sıcaklığını bu kadar yakından hissederken uyuması imkansızdı. Kollarına alsa, kokusunu yakından koklasa.. Kaç gündür üstündeki huzursuzluğu gider miydi? Kerem dayanamayarak Edaya taraf döndü. Kollarını karısının beline sararak karnında birleştirdi. Burnunu o enfes saçlara dayayınca tamamlanmış, huzurunu bulmuştu. Eda uykusunda üşürken şimdi pamuklara sarılmış gibi hissediyordu. İkisi de dudaklarında oluşan gülümseme ile deliksiz uyudu. Sabah önce Eda uyandı. Arkasındaki sıcaklık burnuna dolan kokuyla Keremin yanında olduğunu anladı. Keremin gevşemiş kollarında kendini çevirerek Keremin yüzüne döndü. Elleri Keremin yeni çıkmaya başlayan sakallı yanağını okşarken 'Gece huzurla uyumamamın sebebi ,huzurumun yanımda olmasıymış' diye sessizce söylendi. Kerem yavaş yavaş gözlerini açarken, Edanın ormanı andıran yeşil gözleriyle karşılaştı. 'Bu ne güzel bir sabahtı.' Eda yanağını elinin altına alırken fısıldadı. "Ne zaman geldin?" Her zaman. "Dün gece." "Niye?" diye sordu Eda. Kerem, Eda gibi fısıldayarak cevabını verdi.. "Seni, evimize götürmek için." "Orası benim evim değil Kerem. Orası benim çaresizliğim, yalnızlığım, mutsuzluğum." 'Sensizliğim.' Kerem sinirle yatakta diklendi. "Ne istiyorsun Eda. Ne yapmamı bekliyorsun. Yetmedi mi kalbini kırmam. Sana bunu bana borçlusun derken ne şakam vardı ne ricam. Sen o eve geleceksin, o çocuğu bana vereceksin. Vermezsen eğer ahtım olsun seni de o herifi de ölmekten beter ederim." Hani Edayı tehdit etmeyecekti! "Tamam. Seninle o eve geleceğim. Sana o bebeği vereceğim." dedi Eda. Sesi sakin ve kendinden emin çıkıyordu. "Ancak şartım var." "Benimle pazarlık yapma! İnan bana sen zararlı çıkarsın Eda." "Zarar mı? Sen bana daha ne yapabilirsin ki Kerem." Kerem, kendisi gibi diklenerek boş gözlerle bakan karısının teklifini kabul edecekti ancak önce ne isteyeceğini merak etti. "Ne istiyorsan söyle" 'Beni sevmen için bir şans.' diyemeyeceği için onun yerine " Tehditlerinden ve nefret söylemlerinden uzak, huzurlu bir evlilik. Bunu başta varsa şayet bebeğimiz için daha sonra da kendim için istiyorum. Seninle kavga etmek beni çok yoruyor." Kerem de kavgalardan bıkmıştı. "Tamam. Artık eve gidelim. Ev berbat durumdaydı. Biz gidene kadar temizlik yapılacak. Parmağındaki kesikler iyileşene kadar yemekleri Rüstem'in karısı Gül yapacak." "Olur." diyerek yataktan kalktı Eda. Ağlamaktan açmaya vakit bulamadığı valizine, çıkardığı pijamalarını koyarken Keremde takım elbisesini giyiyordu. Evden, Elanın işe gitmeden önce hazırladığı kahvaltıyı yaparak çıktılar. Arabayla, sessizlik içinde evlerine vardılar. "Ben duş alacağım. Sen de dinlen istersen." dedi Kerem. "Tamam." Kerem arkasını dönmüş odasına giderken Edanın sesiyle durdu." Şey.. Leyla anneler kaç gibi gelir ona göre hazırlanayım." "Sekiz.. Bizdeki akşam yemeği saatidir. Ona göre hazırlanırsın." diyerek odasına geçti Kerem. Her şey üst üste geliyordu. Edadan uzak kalmaya çalıştıkça bir şeyler onu Edaya itiyordu sanki. Şimdi de ailesi gelecekti. Bu da demek oluyordu ki Edanın kokusunu soluyacağı, aynı zamanda ondan kaçamayacağı uzun geceler.. Kerem, duşunu alıp üstünü giyinerek evden çıktı. İlk iş şirkete uğramak oldu. Oturduğu masada beli tutulunca uzun bir süredir aynı pozisyonda çalıştığını fark etti. Telefonu eline alırken cama doğru yürüyerek babasını aradı. "Baba şirkette misin?" "Hayır evlat. Anneni aldım, size geçiyoruz. Sende geç kalma. " "Tamam ben de çıkıyorum." Ailesinin evi merkeze bir saat uzaklıktaydı. Şirket ise eve yarım saat uzaklıktaydı. Kerem eve ailesinden önce gitmek için yola çıktı. Trafiğe yakalanmadan eve gelmeyi başarmıştı. Kapıyı anahtarıyla açarken evden güzel kokuların geldiğini fark etti. Adımlarını direkt mutfağa yöneltti. İki kadınında arkaları dönüktü. Eda önündeki tahtada domatesleri dikkatle kesip salataya eklerken, Gül çorbayı karıştırıyordu. "Gül abla bu kadar çeşit yemek yapmayı nereden öğrendin?" "Annemden güzelim. Aslında önemli olan çok çeşit bilmek değildir. Artık bilmediğin yemeği internetten kolayca öğrenebiliyorsun. Asıl meziyet el lezzetindedir. Anacağımın da eli bir lezzetlidir ki anlatamam. Çanakkale' de yaşıyor. Gidersem eğer sana sarmalarından getiririm." Edanın anne kelimesiyle yüzü asıldı. O annesinden öyle çeşit çeşit yemek yapmayı öğrenememişti. Annesi ona sadece kremalı tavuk güveci öğretmişti. Bu yemeği çok iyi yapabiliyordu. Babasının dediğine göre eli tıpkı annesi kadar lezzetliymiş. Eda, gözlerinden geçen bulutları yok ederken karşısındaki güler yüzlü kadına gülümsedi. "Getirirsen çok sevinirim. Gül abla biliyor musun? Babam da benim elimin lezzetli olduğunu söyler. " "Ee bu güzel haber, geriye sadece yemek yapmayı öğrenmen kalıyor. Yapabildiğin yemek var mı?" Edanın yüzü aydınlandı. " Fırında Kremalı tavuk güveci çok güzel yaparım. Herkes bayılır. Sonra makarna yapabiliyorum. Kahvaltı da krep hazırlarım o da güzel olur. Sadece ağır yemekler yapamıyorum. Sarma sarmak, mantı açmak gibi.. Bir de sulu yemeklerin suyunu kaçırıyorum ya da çok kurutuyorum. Çok acele edince sakar oluyorum. Yemek uğruna bir kaç parmağımı feda ettiğim zamanlar sıklıkla oldu.." "Anladım ben seni. Sana en güzelinden yemek dersi vermek şart oldu. Ancak önce mutfak güvenliğinin üstünde uzun bir süre durmamız gerek. İlk ders.. Yemek için parmaklarını feda etmek yok! Emin ol onlar ellerine daha çok yakışıyor " derken kıkırdadı Gül. "Tamam anlaştık. Parmaklarım elimde kalacak" derken Eda da gülüyordu. Kerem, Edanın gül ile aralarında geçen diyaloğu gülümseyerek izliyordu. Gül, apartmanın kapıcısı Rüstem' in karısıydı. Çiftin yaşları Keremden büyük olmasına rağmen Kerem onlara adlarıyla hitap ederdi. Genelde akşam yemeklerini evde yemediği için onun için yemekler sorun olmazdı. Sadece ailesinin geleceği günler Gülden yardım alıyordu. "Bakıyorum kaynaşmışsınız hanımlar." Keremin kalın sesiyle kadınlar boş bulunup yerlerinden sıçradılar. Şoku ilk atlatan Gül oldu. " Hoş geldiniz Yavuz Bey. Bu arada evliliğinizi tebrik ederim. " Kerem, "Sağ ol Gül." dedikten sonra Edaya yaklaşarak yanağına öpücük bıraktı. "Babamla konuştum canım, yarım saate gelirler. Hazırlıklar ne durumda?" Eda, Keremin kendisini öpmesine şaşırırken ağzı açılmıştı. Bu da neydi? Kereme anlam veremezce bakışlar atarken Gül ablasının, Kereme cevap verdiğini duydu. "Her şey hazır Yavuz Bey." "İyi bakalım. Ben üstümü değiştirip geliyorum hayatım" diyerek elini, Edanın omuzuna koyarak dikkatini çekti. "Tamam" Edanın sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Keremin ona göz kırparak gitmesiyle arkasından bakakalmıştı. "Hadi canım sen de git hem üstünü değiştir hem de kocana bak. Masayı hazırlayıp çıkarım bende." Eda Şaşkınlığını üstünden atmaya çalışırken başını olumlu anlamda salladı. .......................................... Eda, Keremin kapısında dururken tedirginlikten dudağını ısırıyordu. Keremin ailesi geliyor diye valizini daha önce kaldığı odaya koymamış, Keremin odasına koymuştu. Şimdi ise Kerem içerideyken odaya girmeye çekiniyordu. Malum o odada daima kavga ettikleri içindi bu çekince.. Sonunda kapıyı çalarak içeriye girdi. hiç bir ses duymaması üzerine içeriye girdi Eda. Karşıdan kendisine gelen Keremle bir süre nutku tutuldu. Kerem soyunma odasından çıkarken üstüne spor kıyafetler giymişti ya da tam anlamıyla giyememişti. Eda, Keremi üstünü giyerken yakalamıştı. Kerem kafasına geçirdiği tişörtüyle giyinme odasından(bakınız Medya'da) çıkarken karşısında bir adet şaşkın Eda bulmayı beklemiyordu. Yan gözlerle baktığında Edanın gözlerinin kaslarında olduğunu gördü. Dudakları anında yukarı kıvrıldı. Ağır çekimle tişörtünü indirirken gözlerini Edadan çekmiyordu. Sonunda tam anlamıyla giyindiğinde gözleri, Edanın gözleriyle birleşti. Eda gözlerini Keremden alamadığı için ve üstüne üstlük Kereme yakalandığı için yanan yüzünü yellemeyi şu an çok isterdi. Ancak bunu yapmadı. Açıklama yapma gereksinimine girerken dudaklarını bir kez daha kemirdi. "Ben.. şey kıyafetlerim burada olduğu için giyinmeye geldim." "Buyur öyleyse.. diyerek yüzündeki muziplikle giyinme odasını işaret etti Kerem. Eda giyinme odasına gitmeden aklındakini sordu. "Kerem içeride olanlar.. Yani senin bana davranışın-" Keremin yüz ifadesi bir anda ciddiye döndü "Öyle olması gerekiyor Eda. Unutma! Başkalarının yanında biz, mutlu bir çiftiz. " ............................................. Yemekler yenilmiş çay faslına geçilmişti. Eda, Leyla annesiyle mutfak tarafındaki masada karşılıklı otururken, Kerem ile Mahir bey de içerideki koltuklara kurularak tavla oynuyordu. Eda elindeki çayı önlerine koydu. "Teşekkür ederim Kızım." "Afiyet olsun Mahir babam." dedi yan gözlerle Kereme baktı. Kerem gözlerini tavlaya dikmiş bir şekilde hamlesini düşünüyordu. Eda çayları bıraktıktan sonra Leyla annesinin karşısına geçerek çayını içmeye başladı. "Nasılsın kızım? Evlendiğinizden beri vakit bulup arayamadım." "İyiyim Leyla annem. Sen nasılsın, sağlığın nasıl? Evlenmeden önce sol kolunun uyuştuğunu söylemiştin?" Leyla hanım gözlerini etrafta gezdirirken gözlerini Edadan kaçırmaktı niyeti. "Bende iyiyim kızım. Üzülmeyince iyi oluyorum. Seni Keremle bir arada gördükçe ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Eee balayında neler yaptınız ? Biraz tatilinizi anlatsana." Edanın gözleri parladı. Tatilleri çok güzel geçmişti. Tatil boyunca yaptıkları aktivitelerden bahsetti. Gezdikleri yerleri anlattı büyük bir şevkle anlattı. Leyla hanım Edanın ellerine uzanırken gülümsüyordu. "Benim güzel kızım. Sen hep mutlu ol. Anladığım kadarıyla güzel bir balayı geçirmişsiniz. Şimdi nasılsınız peki? Lütfen bana gerçeği söyle Kerem sana hala kötü davranıyor mu?" Edanın gözleri babasıyla tavla oynayan Keremi buldu. Kerem attığı zarların altı gelmesiyle babasının asılan suratına karşı kahkaha atıyordu. Keremin gülümsemesine takıldı bir süre. bu adamın en çok gülümseyen yüzünü seviyordu.. Leyla annesinin sorusu aklına geldiğinde gülen yüzü soldu. Keremle ağır kavgalar etmişti. Ancak sonunda anlaşmaya varmışlardı. Anlaşma kendisi için avantaj gibi görünse de Edanın çocuğundan ayrılacak olması nedeniyle dezavantajlı bir anlaşmaydı. Şimdi kalkıp Leyla annesine bunları anlatsa kadın küt diye şuraya düşerdi. Bu yüzden doğruları kendine saklayarak cevap verdi. "İyiyiz sanırım bana alışmaya başlıyor." ................................ Eda meyve tabaklarını bulaşık makinasına dizerken içeriden gelen gülüşme sesleriyle mutlu olduğunu hissetti. Bu insanlar onun ailesi olmuştu. Keşke babam da burada olsa diye geçirdi içinden kaç gündür babasıyla konuşmadığı geldi aklına yarın babasını aramayı aklına yazdı. Saat epey geç olmuştu. Hazırladığı yatak odasına tekrar bakmak için salondan çıktı. Kendi odasına geldiğinde ortalığa göz attı. Yatağa temiz çarşaf sermişti. Leyla annesinin elinden aldığı küçük el çantasının içindekileri gardıroba yerleştirmişti. Bu ziyaret en çok Edaya yaramıştı. Gerek Gül ablası gerekse Leyla annesiyle konuşmak onu mutlu ediyordu. Kapının açılmasıyla yanına gelen Kereme baktı. "Annemlerin uykusu geldi." "Tamam ben de son kez bakmak için gelmiştim. Oda hazır" diyerek çıkmak üzereyken Keremin elini kolunda hissetti. "Neler konuştunuz? Annem seni çok rahatsız etti mi?" "Hayır, biraz tatilden biraz düğünden bahsettik. Leyle anneyle konuşmak bana iyi geliyor." Kerem, dikkatle Edanın gözlerine bakıyordu. "Seninle konuşmak anneme de iyi geliyor." ................................. "Leyla anneciğim çantanızdaki giysileri gardıroba astım. Sürahide su da bıraktım. Mahir baba senin için de iki yastık koydum. Başka bir şeye ihtiyacınız olursa lütfen söyleyin" "Sağ ol kızım bu gün bizim için yeterince yoruldun. Hadi sen de git dinlen bakayım." dedi Mahir bey gelinini ilk günden bu kadar yormak istemiyordu. "Bir şey yapmadım ki Mahir baba. Yemekleri Gül ablayla birlikte yaptık zaten.. Bulaşıkları da makine yıkadı." "Mahir haklı kızım. Hadi sen bizi merak etme. Git yat." "Tamam. İyi geceler." "Size de güzel kızım" Eda yatak odasına girdiğinde Keremin yatağa çoktan girmiş olduğunu gördü. Banyodaki işlerini bir an önce hallederek Keremin yanına yattı. Keremin uykuda kendisine taraf dönmesiyle hayran hayran Kereme bakmaya başladı. Göz kapakları ağır ağır kapanırken gördüğü son şeyin Keremin yüzü olmasından memnun kalarak derin bir uykuya geçiş yaptı. Kerem ise Edanın düzenli nefes sesini duymasıyla uykuya daldığını anladı. Kolları istemsiz bir şekilde Edanın beline giderken onu yakınına çekti. Saçlarını koklarken vücudu gevşemişti. İşte şimdi uyuyabilirdi.. Bölüm Sonu.. |
0% |