@dikenligul
|
"Canım annem ben geldim. Yokluğun çok zor be annem. O kadar özlüyorum ki seni. Şuramda bir sızı.. Bazen hayatın yoğunluğu yüzünden unutuyorum seni. O sızı da diner gibi oluyor ancak sonra bir kedinin annesinden süt emişinde, parktaki çocuğun anne diye bağırışında, sokaklardan geçerken burnuma gelen menemen kokusunda ya da kına gecemdeki annesinin yavrusunu hor görmesinler türküsünde, o sızı kendisini belli ediyor. Gitmedim bak yaran hala seninle diyor bana. bak orada oğlun gibi sevdiğin adam duruyor. Ah be annem, meğer sen ne kadar da haklıymışsın onu damadın olarak görmekte. Nasılda biliyormuşsun yüreğimin şifasının o olacağını. Ben göremedim anne onu suçladım onu istemediği bir evliliğe zorladım. Şimdi ise ona aşık oldum. Onu nasıl yanımda tutarım bilmiyorum ama anne ben Keremsiz olmak istemiyorum. Onunla geçsin bütün güzel ya da kötü günlerim. Onunla güleyim gerekirse de onunla ağlayayım. Onsuzluk fena be anne. Ona bir kere seni seviyorum demeye çalıştım ama izin vermedi, o cümleyi bana layık görmedi.. Ben de bir karar verdim. Beni sevdiğini söylemediği sürece bende söylemeyeceğim. Bir daha gurursuz davranmayacağım. Bunu şimdi böyle büyük bir kararlılıkla diyorum ya Keremin gözüne bakınca, gülüşünü görünce ya da ne bileyim sesini duyunca aklım uçuyor. Verdiğim kararlar gidiyor. Ben kalıyorum ve Kereme olan sevdam.. " Eda, annesine içini döktükten sonra gözlerini silerek arkasını döndü. Kerem ile babası ona öncelik tanımış, uzaktan işini bitirmesini bekliyorlardı. Eda yüzündeki buruk bir gülümsemeyle Keremi çağırdı. Kerem, yüzündeki ciddiyetle mezarlığa yürüdü. Eda, bugün gözüne çok bitkin geliyordu. Bir an önce kahvaltı yapıp direncini kazanmalı diye düşündü Kerem. Sonunda mezar taşının önünde durdu. Dila Korkmaz.. Onun Dila annesi... Annesinden asla ayırmadığı kadın. Ne çok severdi onu. Kerem, bir keresinde Edayı sınıfındaki çocukla çok yakın görmüştü. O gün o çocukla kavga etmiş daha sonra çocuk abilerini toplayıp Keremi dövdürmüştü. Pansumanını Dila annesi yapmıştı. Dila annesinin pamuğu dudağına dokundurmasıyla Keremin ağzından acı bir inleme firar etmişti. Kimse bilmedi Keremin niye dayak yediğini.. sadece Dila annesi. O her şeyi bilirdi. O gün de bildi. Kerem umutsuzluğa kapıldığı günler Dila annesi ona göz kırpar "Edayı seninle evlendireceğim. Asma güzel yüzünü "deyip onu toparlardı.. Ondan sonra da Eda için yediği dayakların acısını hissetmez olurdu. Sonunda Eda onun olacaktı ya daha ne isterdi..? Ne mi isterdi? Mesela, Edanın onu sevmeden, onu kullanarak evlenmesi işte Kerem bunu hiç istemezdi. Gerekirse Edayı daha önce yaptığı gibi varlığı olmadan, kokusunu duymadan yine sevmeye devam ederdi. Böylelikle ondan nefret etmez, yanındayken özlemez, ona dokunurken başka bir adamı sevdiğini düşünerek yanmazdı.. Edanın yanında durdu. Eda ağlamış mıydı? İşte bir de bu vardı Edayı ağlatmak istemesi ama onun ağladığını görünce sıkışan yüreğine söz geçirememesi. "Eda iyi misin?" Eda yüzündeki buruk gülümsemeyle güldü. "İyiyim. Gel bak sen de konuş annem seni çok özlemiştir. Ben babamın yanındayım " diyerek gitmek üzereyken Kerem onu kolundan tuttu. "Gitmene gerek yok" Eda şaşkın bir şekilde Kereme baksa da kaldı. şimdi ikisi de yüzünü mezarlığa dönmüş duruyordu. "Dila annem, bu hayatta ben hep kaybeden oldum. Seni kaybettim, mutluluğu kaybettim, kendimi kaybettim" 'En önemlisi Edayı kaybettim.' "Sen ve annem, şu hayatta kadınlara olan umudumu diri tutan insanlarsınız. Bana bir kadının şefkatli, sevecen, dürüst" derken dürüst'ü Edaya bakarak söylemişti Kerem. "olduğunu gösteren mükemmel bir kadındın. Böyle olmasını istemezdim özür dilerim Dila anne." Keremin dilediği özrün nedeni, Dila annesine verdiği sözü tutup Edayı mutlu edemeyecek olmasıydı.. Eda, Keremin sözleriyle yer yarılsa içine girsem diye düşündü. Kendini hiç bir zaman Kereme affettiremeyecekti. Bunu her geçen gün daha da iyi anlıyordu.. .............................................. "Kızım sen çok bitkin görünüyorsun. Yerini mi yadırgadın yoksa?" "Herhalde öyle olmuştur baba.." "Anneniz şimdi çok sevinmiştir. İlk kez kızıyla damadını bir arada gördü." "Bizde mutlu olduk baba. Eda Ali baba haklı sen çok bitkin görünüyorsun. Bir an önce kahvaltını yap eve geçelim dinlen. Gece de yola çıkarız." "Ne yaptın be oğlum, ne gecesi? kalın işte bir kaç gün daha. Sen zaten kendi işinin patronusun. Bir kaç günlük izin versen ya " "Çok isterdim ama yeni bir proje aldık, bütün iş Korayın başına kaldı. Benim de gidip yardım etmem gerek. Bir sürü toplantı da var." "Olmadı ki şimdi. Peki sen gitsen, Eda bir kaç gün daha kalsa.. O da özlemiştir buraları beraber gezeriz." Eda babası ile Keremin konuşmalarını masadaki kolunu yanağına yaslamış bir şekilde dinliyordu. Kendisine dönen Kerem ile son kararı kendisinin vermesi gerektiğini anladı. Ne diyecekti. Babasıyla kalmak ister miydi? Eda kendini hem bitkin hissediyor hem de Keremsiz buranın tadını çıkaramayacağını biliyordu. Her şeyden önce Keremi özlerdi. Eda mahcup bir şekilde babasına döndü. "Babacım kusura bakma, ben kendimi iyi hissetmiyorum. Gezsek de keyfine varamam, bir dahaki gelişimizde daha uzun kalırız değil mi Kerem" diye dönerek Kereme sordu. Kerem gözlerindeki parıldamayla Edayı dinledi. Kararı ona bırakmakta hata mı ettim diye bir ara düşünmüştü. Edanın çatı altında olmasını seviyordu ya da bu bir alışkanlıktı fark etmez. Sonuçta Eda onunla gelmeyi istemişti. " Olur, tabiki" diyerek Edaya gülümsedi. ................................................. "Dikkatli gidin çocuklar. Eve varınca beni arayın ya da mesaj atın olur mu merak ederim" "Tamam babacım sen uyu biz sana mesaj atarız." diyerek babasına sarıldı Eda. Buradan her gidişinde yüreği acıyordu. Kolay mı? Canının yarıları buradaydı. Annesi ve babası.. Yolculuk geldikleri gibi sessizlikle gidiyordu. Eda dün gece uyuyamamanın verdiği yorgunlukla gözlerini kapatmıştı. "Babanla kalırsın sanıyordum" Eda Keremin sesini duymasıyla gözlerini araladı. "Kalmamı mı isterdin? Varlığın seni rahatsız ediyorsa ben Elanın yanına geçebilirim." "Saçmalama Eda. Millete nasıl açıklarız" " Tabiki unuttum kusura bakma, dışarıya karşı evli ve mutlu bir çifti oynuyorduk değil mi?" " Yine ne oluyor Eda." "Ateşkes Kerem. Malum artık Ankara sınırlarından çıktığımıza göre ateşkesi bozabiliriz." diyerek cama taraf döndü Eda. Gözlerini yumarak uyumaya çalıştı. Kerem ise az önce aralarında geçen konuşmadan bir şey anlamamıştı. Eda yine inatçılığı tutmuştu belli ki. En iyisinin üstüne gitmemek olduğunu düşündü. Kerem kollarındaki Edayla dairelerine çıkıyordu. Eda bunu adet edinmiş olmalıydı. Tatilden döndükleri gün de Kerem onu böyle evlerine taşımıştı. Eve girince Edayı nereye yatıracağını bilemedi. Açıkçası Kerem, Edayla ve onun bahar kokusunu soluyarak uyumak istiyordu. Araları zaten açıktı biraz daha açılsa sorun olmazdı. Bu yüzden Edayı kendi yatak odasına götürdü. Edanın uykusu ağırdı. Uyandırsa da zor uyanırdı. Bu yüzden eline gelen siyah gecelikle Edanın üstünü değiştirdi. Kendi üstünü de çıkardıktan sonra altındaki pijamasıyla yatağa girdi. Edaya arkadan sarılırken burnu aşinası olduğu yere Edanın boynunu buldu. Göz kapakları ağırlaşırken Edaya, babasının teklifini kabul edip onu tek yollamadığı için minnet duydu. ...................................................... Eda gözünü açtığında nerede olduğunu bir an anlayamadı. Burnuna dolan Keremin muhteşem kokusu ve belindeki güçlü kollarla 'evinde' olduğunu anladı. Keremin kollarını gevşetmeye çalışsa da başaramıyordu. Son kez gevşetme umuduyla kollarını açmaya çalıştı ve Keremin kolları gevşedi. Eda, Keremi uyandırmış olacağına üzülürken arkasını döndü. Kerem hala uyuyordu. Edanın sabahları yapmaktan keyif duyduğu şey Keremi izlemekti. Kerem yine onu taşımıştı demek.. Peki ya niye diğer odaya değil de buraya yatırmıştı? Bu sorular Keremin yanında önemini kaybediyordu. İyi ki onu o odaya yatırmamıştı önemli olan da buydu. Saçları altında kaldığı için acıyordu. Saçlarını omuzunda topladı Eda. Aklına gelen fikirle yüzünde Munzur bir ifade belirdi. Biraz Keremle oynayabilirdi. Eline aldığı bir tutam saçı Keremin burnuna sürtmeye başladı. Kerem ilk başta tepki vermiyordu. Eda ısrarla Keremin huylanmasını için daha çok burnuna sürttü. Yine Keremden tepki yoktu. Eda korkmaya başladı. Bir insan nasıl huylanmazdı. Ya Kereme uykuda bir şey olduysa.. Keremin gevşek kollarından çıkarak üstüne eğildi. Kulağını Keremin ağzının yakınına getirerek nefes alıp almadığını kontrol ederken kendini bir an da Keremin altında buldu. Gözleri şaşkınlıkla büyürken ağzı 'o' şeklini almıştı. "Kerem ne yapıyorsun" "Benimle oyun oynayan, karımla oynuyorum." dedikten sonra Edanın açık ağzına ufak bir öpücük kondurdu. "Se..sen uyumuyor muydun?" Eda utanmıştı. "Benim uykum senin aksine çok hafiftir güzelim." diyerek çekimine karşı koyamadığı aralık dudakları dudaklarının arasına aldı Kerem. Eda, Keremden gelen ani atakla hem mutlu olmuş hem de üzülmüştü. Geçen gece bir arsız gibi Keremi baştan çıkarmıştı. O gecenin sabahında ise yine Kerem onu üzmüştü. 'Bir daha değil' diye düşündü. 'Bu kez de Keremin yakması sonrası buz tutturmasına dayanamam' "Kerem" diyerek Keremi üstünden itmeye çalıştı. Kerem, şaşırarak "bir yerin mi ağrıyor" diye sordu. Eda kafasını iki yana sallarken ben istemiyorum diyebildi. Bu kelime nasıl ağzından çıkabildi onu bile bilmiyordu şu an. Kerem kaşlarını çatarak tekrarladı. " İstemiyorsun? " "Ben sadece senin ihtiyacın olmak istemiyorum." "Ne istiyorsun öyleyse" Keremin kafası karışmıştı. Daha iki güne kendisini baştan çıkaran kadınla bu kadının arasındaki farkta neydi? "Ben duygusal bir birliktelik istiyorum. Beni sev-.. önemsediğin için bir birliktelik yaşamak istiyorum." 'Beni sevdiğin için yaşayacağımız birliktelik' "Birlikteliklerimizde seni önemsemediğimi söyleyemezsin Eda. Ben bazı adamlar gibi ihtiyacımı görüp gitmiyorum. Senin de zevk alman için çabalıyorum." diyerek sinirle konuştu Kerem. Eda nasıl görmezdi? Ona kızgın olduğu halde birlikteliklerinde kızgınlığı küskünlüğü bırakıp birlikte bir bütün olduklarını.. Keremin sinirle kendini yatağın yan tarafına atmasıyla Eda serbest kaldı. Kereme dönerek "Ben ondan bahsetmiyorum Kerem. Ben duygusal birliktelikten bahsediyorum. İkimizin karşılıklı aynı duyguyu hissettiği bir birliktelik." dedi. Keremin hala şaşkın şaşkın baktığını görünce "Neyse Kerem. Klişe gelecek ama başım ağrıyor." diyerek arkasını dönmeye yeltense de Kerem onu sıkıca sardı. "Benimle olmak istemiyor musun yani?" Edanın kalbi daima istiyorum diyerek çığlık çığlığa bağırsa da "Hayır" dedi. "Ne şimdi ne sonra bir daha bana dokunmanı istemiyorum." Kerem Edanın davranışlarına anlam veremiyordu. Bu davranış biçimi Keremi öfkelendirdi. "Son kararın mı?" "Son kararım" Kerem yüzündeki alaycı bir sırıtmayla devam etti. "Başka kadınların olacağını biliyorsun o zaman." Edanın boğazına bir yumru oturdu yinede güçlü kalmaya çalıştı. "Evet bunu zaten evlenmeden önce de dile getirmiştin." Kerem kahkaha attı ama bu kahkaha sinirinden gelen yalan bir kahkahaydı "Peki karıcığım. Beni başka kadınlara kendi ellerinle yolladığını sakın unutma" dedikten sonra çarşafı savurarak yataktan kalktı. Takım elbisesini giyip, telefonunu, arabasını anahtarını alarak odadan çıkacakken son kez Edaya döndü. "Son sözün ne?" Kerem bunu sorarken bir yanı kal demesini bekliyordu. Edanın yüreği 'kal 'dedi 'Beni bırakma .. Ben sensiz nefes alamam ki.. Senin teninde başkasının dokunuşlarını kaldıramam ki ' dese de diliyle "Git" dedi. "İstediğin yere, istediğin kadına git" diyerek çarşafını kafasına kadar çekerek kapının kapanma sesini duymamayı diledi Kerem Edanın kafasına kadar çektiği çarşafa baktı. 'Salak kadın istediğim yer de, kadın da sensin. Senin sevmediğin adam olmak işte bu çok iğrenç bir şey' diye düşündükten sonra kapıyı yavaşça çekerek evden ayrıldı. Bütün gün Kerem ne aramış ne de yemeğe gelmişti. Saat sabahın beşi ve Eda kan çanağına dönen gözlerle cama yaslanıp yağan yağmuru izliyordu. Sıkıntılıydı.. Sıkıntısından kurtulmanın en iyi yolunu yazmakta buldu. Derdini, aşkını yazarsa belki rahatlardı.. Bir defter aldı eline yüreğini dökmeye başladı. Ne beraber ne de ayrı olmak... Niye bu kadar zor? Sen gideli saatler oldu ve ben saatlerdir sensizim. Sende bensiz.. Yüreğimi tanıyamıyorum sanki seninmiş gibi bana inat senin için atıyor ve sen şimdi başka sevgilerde teselli bulurken cayır cayır yanıyor. Ah sevgilim sana ne kadar kal demek istesemde diyemedim o kadar yoktun, o kadar yabancıydın ki görmedin. Deli gibi çarpan kalbimi, gözlerimdeki seni.. Aklın hep başkasını sevdiğimdeydi. Sonunda birbirimize yabancı olduk birlikte ama yalnız, iki yabancı.. Şuramda bir boşluk.. Şuram anlam veremiyor, nasıl bu kadar kısa sürede sana kapıldım? Tükendim artık! Nefesim yoruldu, sesim yoruldu, ben yoruldum.." diyerek defteri kapattı uyumayacağını bilerek uykuya daldı. Günler geçti, Eda düzenlediği odada ayrı, Kerem kendi odasında ayrı yatıyordu. Kerem o geceden sonra her gece eve geç gelip direkt odasına gidiyordu. Günlerce görüşmüyorlardı. Eda artık kendine acımayı bırakıp iş aramaya başlamıştı. Bir kaç görüşmede soyadını duyanlar KaraArslanlı inşaatta neden çalışmadığını sorup onu 'Biz sizin için küçük geliriz' diyerek nazikçe reddediyordular. Eda Pazar günleri bile Keremin evde olmadığını bildiği için geç uyandı. Duşa girdi. Spor taytını ve pembe spor atletini giyerek ıslak saçlarını kurutup tepeden sıkı bir at kuyruğu yaparak mutfağa geçti. Bu aralar kilo almıştı, İşe başlamadan önce fazla kilolarını verse iyi ederdi. Her gün yarın diyerek spor yapmayı erteliyordu ancak bu kez kesin karar vermişti yarın o spora başlanılacaktı.. Kendine maydonozlu omlet hazırladı. Kapıya asılan bir ekmek ile gazetesini alarak kahvaltıya oturdu. Çayından bir yudum alıp gazetesindeki iş ilanlarına göz gezdirdi. Karşısındaki sandalyenin çekildiğini görünce bir an irkildi. İlanlara o kadar dalmıştı ki Keremin geldiğini görmemişti. Kerem sandalyeye kendini külçe gibi bıraktı. Edanın önündeki yarısı duran omleti önüne çekerek, ekmeğini de alarak yemeğe başladı. Eda elindeki gazeteyle tutulmuşçasına Kereme bakıyordu. Kendine gelip "O benim yemeğimdi" dedi isyan eder bir tarzla.. Kerem hiç cevap vermeden yumurtayı bitirdikten sonra Edanın çay kupasına uzanıp onuda birkaç saniye içinde bitirdi. "Yorgunum Eda. Gece geç geldim." diyerek masadan kalkarken geri döndü." Ha bir de çok ses çıkartıyorsun. Biraz sessiz ol uyuyacağım" diyerek odasına geçti Eda hayret içinde arkasından bakakaldı adama bak! Hiç utanmadan geç geldiğini ve çok yorulduğunu söylüyor. Oldu olacak onu yoran kadının ten rengini, beden ölçülerini söyleseydi.. "Hah sessiz olacakmışım öyle mi?" diye kendi kendine konuşurken direkt Keremin odasına daldı. Keremi yatağında yüzüstü çıplak görünce 'Sen ne güzel bir dejavusun' diyerek sesizce söylensede hülyalı bakışlarını son anda düzeltti. Keremin yeni açtığı gözlerine bakarak "Sen ne.. ne.." Nasıl söyleyeceğini bilemeyerek gözleriyle etrafa baktı. Dudağını tereddütle ısırdı. "Ne ne Eda? Başım ağrıyor. Ne söyleyeceksen söyle de git" "Hah" diye bir ses çıkardı Eda. "Başı ağrıyormuş. Başı ağrıyan insan evine erken gelip uyur. Ben niye sen uyu diye ses yapmayacakmışım. Yapacağım efendim. Hem benim bugün için planım vardı. Kerem hafif sırıtarak "Ne planıymış bu? Eminim ki planını sessiz bir şekilde de gerçekleştirebilirsin" "Hayır ben şey" diyerek dudağına dişlerini geçirdi Eda. "Heh ben temizlik yapacağım" "Ne gerek var Eda? Haftada iki gün kadın geliyor ya. Memnun değilsen çıkartayım onu." Eda telaşla ellerini önünde sallayarak "Sakın kadını işinden etme! Ben sadece dip köşe uzun bir temizlik yapacağım. Yoksa kadın gerekli herşeyi yapıyor. Onunla sorunum yok." "Tamam Eda sorunun yoksa git başla temizliğine" 'Başlayamam' "Neden?" diye sinirlenerek sordu Kerem. "Çünkü temizliğe önce bu odadan başlayacağım." dedi Eda. Bugün bu adamı yatırmamaya kararlıydı. Bölüm Sonu.. İyi günlerimiz olsun .. |
0% |