Yeni Üyelik
28.
Bölüm

28. Bölüm

@dikenligul


Eda komidinin üstünde parmağını gezdirdi. Kereme artistik bakışlar atarken gözlerini parmağına indirdi. Parmağında gram toz göremediyse de suratını buruşturdu. "Iyy! çok tozlu"


Kerem, oflayarak yataktan kalktı. Edaya sinirli bakışlar atarak odasından çıkıp Edanın odasına gitti. Edanın yatağına girince yastıktan buram buram Edanın bahar kokusu geliyordu. Burnunu yastığa gömdü. Edaya olan özlemini gidererek uyumaya başladı. Yarım saat sonra kapı büyük bir gürültüyle açıldı.


Eda elinde paspas sopasıyla Kereme hınçla bakarak "Odadan çıkman gerek. Temizlik sırası bu odada." dedi. Sırf Keremi gıcık etmek için temiz evi tekrar temizlediğine inanamıyordu.


Kerem sinirle yataktan kalkıp odasına yönelecekken Eda bağırdı. "Odana gidemezsin! Orayı yeni paspasladım. Daha kurumamıştır."


Kerem hayretle Edaya baktı. "Ee ben nerede uyuyacağım?"


"Kısa bir süre için salondaki koltukta uyuyabilirsin bence. Bu arada koridordan geçerken iz yapma orayı da yeni sildim."


Kerem, hayretle Eda döndü."Uçma yeteneğim yok benim. Salona gitmek için yere basmam gerekiyor. Yere de basarsam iz olur."


Eda umursamazca omuzunu silkerek. Beline astığı toz beziyle komodinin tozunu alıyormuş gibi yaptı. "Bekle o zaman. biraz kurusun yerler"


Keremle, Edanın umursamaz hallerine sinirden kudururken, Edaya kızmak için döndü. Ancak sesini çıkarmadan Edayı izlemeye başladı. Eda başındaki bandanası, dar taytı, sporcu atletinin üstünde bir omuzu düşen beyaz badisiyle çok şirin duruyordu.


Kerem söyleyeceklerini unuttu. Ayakta yeterince dikildiğine kanaat getirerek elindeki yastıkla salona yöneldi. On beş dakika sonra Eda elinde elektirikli süpürgeyle girip süpürgeyi çalıştırana kadar uyumaya çalıştı Tam uykuya dalmıştı ki o iğrenç makine sesini duydu. Uzandığı koltukta sinirle diklenirken Edanın on beş dakika içinde odayı temizleyip buraya gelmesinin imkansız olacağını düşündü. Bu kadın kesin ona inat yapıyordu. Karısının bugün onu uyutmayacağını çok iyi anladı. Reste karşı rest yapacaktı.


Koltuktan kalkıp oturur vaziyete geçerek Edayı izlemeye başladı. Eda eğildikçe bol tşörtünün içinden görünen dolgunluklar Keremin gözlerini şenlendiriyordu. Edanın eğilip yerdeki yastıkları teker teker koltuğa atmasıyla Kerem iç geçirdi. O sırada makineyi kapatan Eda, Keremin iç çekişini duyunca makineye eğilmiş bir şekilde Kereme baktı.


Keremin gözlerini, badisinden içeri bakarken görünce hemen dikleşti. "Ne yapıyorsun Kerem?"


Kerem, Edanın kızarmaya başlamasından büyük bir onur duyarak ayağa kalkıp Edaya dokunmadan burnunun ucuna kadar girdi. Dudaklarını Edanın kulağına değdirmeden ancak çok yakınına getirerek sıcak nefesini üfleyerek konuştu. "Dokunmuyorum ama bakmakta mı yasak?"


Keremin dedikleriyle utançtan kızaran yüzü şimdi de sinirden kızardı. "Sen çok terbiyesiz bir adamsın"


"Evet karıcım öyleyim hatta her zaman öyleydim. Araya zaman girince unutmuşsun sen." Yalancı bir üzgün ses çıkararak devam etti. "Bunu sana zevkle hatırlatacağım" diyerek Edanın konuşmasına izin vermeden belini sardı. Yakınlığına dayanamadığı dudaklara kapandı. Edayı karşılık vermemeye zorluyordu. Eda dolan gözleriyle Keremin öpücüklerine karşılık vermemekte inat ediyordu. Kerem hangi ara bu kadar insafsız olabildi? Bu adam başkalarını öptüğü dudaklarıyla nasıl aşkını kirletebilirdi? Keremi sinirle ileri iterek yanağına tokadı patlattı.


Gözlerinden akan yaşı sinirle koluyla sildi. "Sen ne adi bir adamsın! Başkalarını öptüğün dudakların ve başkalarının tenine dokunduğun ellerinle.." dedikten sonra Keremin belindeki elini ittirerek "bana dokunma!" Sinirle bandanasını saçlarından sökercesine çıkarıp koltuğa fırlattı. Koşar adımlarla odasına gitti.


Arkasında bakakalan Kerem sinirden güldü. "Hem başka kadına git diyor, hemde gitttiğimde deli oluyor. " Edanın attığı bandanayı koltuktan alıp cebine koydu.


...................................


Eda akşam yemeğini iki kişilik hazırlayarak masayı kurdu. Şimdi sadece Keremi masaya çağırması kalmıştı. Keremin odasının önünde, derin nefes alarak kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Kapıyı çalarak içeri girdi.


Kerem bilgisayarın başında incelediği çizimle ilgili notlar alıyordu. Sırtı Edaya dönük, Edanın kapıyı bile çaldığını duymayacak kadar kendini işine kaptırmıştı. "Aptallar bu kadar maliyete taş döşeme mi olur?" diye kükredi.


Eli kapı tokmağında dalmış bir şekilde Kereme bakan Eda, Keremin kükremesiyle yerinden sıçrayarak ses çıkardı. Kerem arkasındaki Edaya bakarak "Sen ne zamandır oradasın" diye hödükçe bağırdı.


Eda gözleri dolarak "Şey az önce geldim. Kapıyı da çaldım ama duymadın sanırım."


"Duymadım! ne vardı?"


Eda dolan gözlerine aldırmadan kaşlarını çattı. "Yemeğe çağıracaktım, ama boş ver gelme" diyerek odadan koşar adım çıktı.


kerem suçunu anlayarak bilgisayarı kapatıp karısının peşinden gitti. Edanın karşısındaki sandalyeyi çekerek oturdu. "Ne yiyoruz?"


"Sen değil, gördüğün gibi ben çorbamı içiyorum" diyerek kafasını çorba kasesine eğerek çorbasını içmeye devam etti Eda. Kerem yarım ağız gülerek Edanın önündeki kaseyi çekti.


"Bu benim inatçı keçi. Kendine yeni bir tane al"


Eda, Keremin önünden çorba kasesini çekip iştahla yemesi üzerine dudaklarında gülümseme belirse de yüzünü toplayıp kendine çorba koyarak yemeğe devam etti.


Kerem ağzını silerek sandalyeye yaslandı. Yemek yapamadığını sanıyordum. Kendini bu kadar geliştirdiğini bilseydim gece yarılarına kadar iş yerinde kalmaz, erkenden yemeğe gelirdim."


Edanın o sırada içtiği su boğazında kaldı. Öksürürken Keremden gözlerini alamıyordu. Kerem telaşla yerinden kalkıp Edanın yanına oturarak sırtına vursada Eda sanki uzaylı görmüş gibi Kereme bakarak öksürüyordu. "Ne yani sen, kaç gündür şirkette misin?"


Kerem gülümseyerek "Evet, Sen nerde olduğumu sanıyordun ki?" dedi. Günlerdir Edanın onu başka kadınlarla sandığını bilse de bilmemezliğe yattı. Eda gözlerini kaçırarak "Ben şey.. Sen başka yani hani konuşmuştuk ya.." diyerek saçmalamaya devam ederken Kerem Edanın yüzünü avuçları arasına aldı. Karısını bu kadar korkuttuğu yeterdi. "Evliliğimiz süresince sana ihanet etmem Eda. Bu kadar aşağılık bir adam değilim" diyerek dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak geri çekildi.


"Ellerine sağlık yemeklerini çok sevdim. İyi geceler güzel kokulu kadın." diyerek odasına yöneldi.


Eda ise şaşkın bir okadar mutlu bir şekilde arkasından bakakaldı. Kerem onu aldatmamış, dudakları başka dudağa, teni başka tene değmemişti.


..............................................


Zaman geçiyor, Çift birbirlerine daha da alışmaya başlıyordu. Kerem o geceden sonra her akşam yedide evde oluyor, Beraber yemek yiyerek, film izleyip ayrı odalarda uykuya dalıyordular.


Akşam yediye doğru hazırladığı sofraya bakarak iç çekti. Keremle iki ayı devirmişlerdi. Günler Eda için sıradan ve umutsuz geçiyordu. Hafta içi Keremle erken kalkıp sessizce kahvaltı yapıyor, Keremi işe gönderdikten sonra kahvesini pişirip umutla yaptığı iş başvurularından olumlu cevap alma ümidiyle maillerine giriyordu. Beklediği maili göremeyince her zaman girdiği kariyer sitesine girip iş arıyor, başvuru yapıyordu. Öğlene doğru yıkılmış umutlarıyla cips açıp çikolata yiyerek kadın programları izliyordu. Keremin gelmesine bir kaç saat kala, yemeğini yapıyordu.


Eda, Kapının çalmasıyla hazırladığı masaya üsten bir göz geçirerek kapıya yürüdü. Kapıyı açtığında Keremin suratının buruşuk olduğunu gördü.


"Yine mi başın ağrıyor?"


"Evet hemde çok. Hemen yemek yiyip yatsam iyi olur."


"Yemek hazır zaten." diyerek masaya geçti Eda. Keremde üstünü değiştirerek masaya geçince çorbalar içilmeye başlandı.


"Yarın iş görüşmem var. Muhtemelen yemek yapamayıp dışarıdan yemek söyleriz"


Kerem biten çorba kasesini yana ayırarak tabağına karnıyarık ve pilavdan aldı."Çalışmana gerek yok. Bunu daha önce de söylemiştim. Sonuçta diğer kadınlar gibi koca parası yemek seninde hakkın."


"İstemiyorum Kerem. Seninle paran için evlenmediğimi ne zaman anlayacaksın? Ben sadece.." diyerek gözlerini kaçırdı. "Her neyse zaten seni ilgilendiren kısmı akşama yemek olmayacak. Gerisi ise sadece beni ilgilendirir."


Kerem bir kaşını 'sen öyle san' der gibi kaldırdı. "Hangi şirketmiş bu, ben tanıyor muyum?"


"Tanıyıp tanımadığını bilmiyorum ama işe girene kadar şirketin ismini sana söylemeyi düşünmüyorum" Kerem alayla güldü. "Niyeymiş o"


"Sana güvenmiyorum"


"Ne konuda bana güvenmiyormuşsun?"


"Bilmiyorum belki benim kuruntum ama şu ana kadar girdiğim bir kaç iş görüşmesi iyi geçerken sana söyledikten sonra olumsuz mail alıyorum. Acaba bu konuda parmağın olabilir mi?"


"Alakası yok, zaten senin soyismini yani benim soyismimi duyan gerek olmadığını, şımarık ve zengin gelininin bir anlık hevesi" diye düşünerek işe almıyordur. Eda Keremin sözleriyle üzüldü. Kırgın bir sesle konuştu.


"Benim çalışmak istemem, geçici bir heves değil ve bende şımarık biri değilim. Sadece evde oturmak, hergün saçma kadın programları izlemek bana göre değil!"


"Madem çok istiyorsun, git bakalım. Milyonuncu red cevabını al. Benim için farketmez. Yarın da dışarıdan pizza söyleriz." diyerek arkasını döndü. yürümeden vazgeçip geri döndü.


Eda, yıkılan umuduyla masada kalmışken Keremin geri dönmesiyle umudu yeşerdi. Belki de Kerem dediklerinden pişman olmuştu.. 'Sana inanıyorum, o işi alacaksın ' gibilerinden bir söz bekledi ama Keremin ağzından çıkan şey şuydu. "Bu arada, karnıyarık tuzlu olmuş"


Eda sinirle Keremin arkasında bağırdı. "Kaz kafalı herif!" Hışımla karnıyarığından bir parça aldı. "Çok güzel olmuş karnıyarığım.." Kerem güzel karısının arkasından söyledikleriyle gülümsedi. İşlerin stresiyle uğraşırken sadece bu kadının yanında nefes aldığını hissediyordu. Karısı güzel olduğu kadar da zekiydi. Nasıl da anlamıştı girdiği iş görüşmelerini onun engellediğini. Yine engelleyecekti sadece zamanını bekliyordu.


Seneler boyunca onunla evlenme hayali kurarken, yan odadaki karısına dilediği gibi dokunup sevgisini gösteremiyordu. Karısı onun onurunu kırmış onunla oynamıştı. Bunları düşünmek Kereme iyi gelmiyordu. Üstünden tişörtünü sıyırarak yatağına girdi. Bir saattir yatakta olmasına rağmen baş ağrısı yüzünden uyuyamadan dönüp durdu.


Kapı tıklama sesi duyduğunda önce yanlış duyduğunu düşündü. Pencereyle bakışmaktan sıkıldığı için birazda kapıyla bakışayım diye düşünerek kapı tarafına döndüğünde kapıda elinde su ile dikilen Edayı gördü.


Tereddütle konuşan Edayı dinlerken, akşam üzeri ona bağırdığı için üzüldü.


"Kapıyı çaldım, duymadım sen"


"Duymamışım, sen neden geldin?"


"Başın hala ağrıyor mu?"


Sırtını başlığa dayayarak üst bedeninden sıyrılan örtüsüyle yatakta doğruldu Kerem. Başını sallarken, elini alnına kaldırıp ovmaya başladı..


Eda gördüğü manzara karşısında ayaklarına yürüme emrini veremiyordu. Adam şu an güzel bir tablo gibi karşısında duruyordu. Çıplak üstüyle yatakta doğrulmuş, üstünden sıyrılıp belinde duran siyah çarşafıyla enfes bir manzara sunuyordu Edaya.


Keremin, elini kaldırıp başını ovalamasıyla kaç haftadır unuttuğu o güçlü kaslar Edanın ağızını sulandırdı. 'Kızım sen böyle arsız değildin hem adamın başı ağrırken sen neyin derdindesin' diyerek kendine ayar vermeye çalışsa da içinden bir ses 'Ama çok tatlı! Keşke ağrıyan başını öpsem de geçse' diye düşünerek derin bir nefes çekti.


Kerem Edanın iç çekmesiyle gözlerini kaldırarak Edaya baktı. Keremle göz göze gelen Eda Keremin bakışlarının gerçekten açı içinde olduğunu gördü. Adamın gerçekten baş ağrısının dayanamayacak bir seviyeye ulaştığını anladığında hemen yatağın kenarına ulaşarak elindeki ilacı uzattı.


"İlaç getirdim." Kerem ses çıkarmadan ilaçı ağzına koyup Edanın elindeki suya uzanarak suyla beraber içti.


Eda, heyecanla "Geçti mi?" diye sordu. Keremin başı çatlayacak derecede ağırmasaydı Edanın bu çocuksu ifadesine kahkahalarla gülebilirdi.


"İlacın anında etki edeceğini düşünmüyorsun değil mi?" Bitkin bir şekilde sormuştu Kerem.


"Tabi ki düşünüyorum, yani ben çok başı ağrıyan bir insan değilimdir ama bazı şey ağrılarında" diyerek gözünü kaçırdı.


"Ne ağrısı Eda" diyerek gülümsedi Kerem.


"Anla işte kadınların ay başında.. üff karın ağrısı işte. Benim o aylarda çok karnım ağrır, bende hemen ilaç atarım. Daha sonra ağrımı düşünmemeye çalışıp rahatlatıcı şeyler düşünürdüm."


"Peki işe yarıyor muydu?


"Yaramaz olur mu? Dinerdi hemen ağrım. Bazı ağrılar strestendir. Sen şimdi rahatlatıcı bir şeyler düşün manzara gibi sonra hemen ağrını unuttursun"


Kerem kafasını iki yana sallayarak gülümsedi." Sen neden bu kadar ilgilendin baş ağrımla?"


Eda bozularak ayağa kalktı. "Neyse senin ağrın geçmiş gibi ben odama gideyim" diyerek kalkacakken kolunda Keremin sıcak tutuşunu hisseddip geri oturdu. Kerem Edanın gitmesini istemiyordu. Ne olurdu bu gece onun kokusuyla sıcaklığıyla sarmalansa? Bu ufacık ilaçtansa Edanın kokusu onun ağrısını hafifletmişti.


"Sadece bu gece yanımda kalır mısın? Delilik biliyorum ama başımın ağrısını yanında unutuyorum. Sanırım bu gece benim rahatlatıcı manzaram sensin."


Eda bir an afalladı. Keremden böyle bir söz beklemiyordu. Kaldı zamanında onu bu odada istemeyen adam şimdi gitmesini istemiyordu. Ne diyeceğini bilemeyerek Kereme arkasını dönerek yatağın ucunda oturmaya başladı. Kerem, Edanın arkasını dönmesiyle onunla uyumak istemediğini anladı. 'Sevmediği birinin yanında yatmak zor gelmiştir' diye düşünerek sinirlendi. O da Edaya arkasını döndü. Çarşafı üstüne çekerek yatağına uzandı.


" Giderken ışığı kapatırsın" diyerek gözlerini kapadı. 'Şu halime bak! Bu yaşımda kız yanımda yatsın diye ayaklarına kapanacağım nerdeyse .. Ah Kerem bu evlilik ona ceza olmaktan çıkıp senin belan oluyor diye düşündü.


Işık kapanma sesi ardından kapının açılıp kapanma sesini duydu. İnamak istemeyerek kafasını kaldırıp kapı tarafına baktı. Kimsenin olmadığını görünce öfleyerek kafasını yastığına attı. Sırt üstü dönüp bir kolunu gözlerinin üstüne koydu. Az önce dinen baş ağrısı ona bu gece nöbetçiyiz diyerek varlığını hatırlattı. "Lanet olsun" diye bağırarak yataktan kalktı.


Pencereye yürüdü. Çatlayan başını pencere camına vurup dağıtmak istiyordu. Bir anda kapısının açıldığını duyarak arkasını döndü. Eda beyaz geceliğinin üstüne giydiği beyaz sabahlığı ve açık bıraktığı sarı saçlarıyla karşısında duruyordu.


 "Ne var Eda?" 


Keremin arkasını dönüp uyuması ile ağrısının gittiğini düşünüp odasına gitmişti Eda. Tam yatağına girecekken Keremin bağırtısını duyup odasında çıkmıştı. Şimdi Keremin huysuzluğu karşısında ağrısının hala geçmediğini anladı. Ne olurdu ki bir gece yatsam onunla diye düşündü. Ürkek adımlarla Keremin yanına yaklaşarak elinden tuttu.


Keremi yatağa yönlendirerek önce kendi yatağın sağ tarafına geçti sol tarafa eliyle vurarak Keremi çağırdı. Kerem bir kukla gibi Edanın dediklerini yaparak onun istediği gibi yatağın sol tarafına uzandı. Eda sırtını yatak başlığına dayadı. Yanında uzanan Kereme "Başını karnıma koy" dedi.


Kerem anlamsız bakışlar attı. "Neden?"


"Çok soru soruyorsun" diyerek Keremin başını hafifçe kaldırıp karnına koydu. Daha sonra ellerini Keremin şakaklarına koyarak ovmaya başladı.


Kerem Edanın elini yüzünde hissettikçe rahatlıyor, kokusunu duyumsadıkça gevşiyordu. Yarım saat sonra Keremin hiç kıpırdamamasıyla Eda onun uykuya daldığını düşündü. Elini şakaklarından çekerek saçına koyup yavaşça saçını okşamaya başladı. Kucağındaki adam kocasıydı. Bedenini ve ruhunu ele geçiren adam.. Edanın gözünden bir damla düşerek Keremin burnuna damladı. Acı çekiyordu. Aynı evde yaşamalarına ve her gün görmesine rağmen onun hasretini çekiyordu. Sevdiğin yanında ve sen ona doyunca sarılıp öpemiyorsun bu yeterince zor geliyordu kalbine. Bu anı kaçırmayarak bütün gece uyumadan Keremi izledi. Yorgun muydu? Değildi. Keremi izlemek, onun kokusunu koklamak, onunu sıcacık teninde ellerini gezdirmek sekiz saatlik uykunun verdiği dinçlikten fazlasını verirdi. Haftalardır kaçan huzuru geri gelmişti. Göz yaşlarını tutamayarak sanki Kerem karşısında onu dinliyormuş gibi içini dökmeye başladı.


Bölüm Sonu..


Loading...
0%