@dikenligul
|
"Biliyor musun Kerem büyüdükçe romantik biri oldum. O filmlerde gördüğümüz müthiş aşklara inanmayı seçtim. Hep beni çıkarsız safça sevecek birini aradım.. Bitmez bir aşk ve tutkuyla sevecek biri.. Kim olduğumu unutsam da varlığını unutamayacağım biri, gülüşünde asılı kaldığım, nefesinde soluklandığım, dokunuşlarında canlandığım, aklıma da kalbime de hükmedecek biri.. Tıpkı benim ona ait olmam gibi bana ait olacak biri.. Birlikte mutlu olacağım, birlikte ağlıyacağım ve mutlak huzura, ölüme bile beraber gideceğim biri, varlığına her gün şükredeceğim biri .. Bunlar çok uzak gibi dururdu hatta imkansız. Şu dünyada aşkı bulanların ne kadar şanslı olduğunu düşünürdüm. Alışkanlık değil, sadece sevdaydı istediğim. Gelsin gitmesin, bana keşke dedirtmesin.. Benim için bulmak zor oldu. Bu süreçte aldatıldım, yıprandım, yüreğim yaralandı ama yaşadıklarım için ah etmiyorum. Çünkü bu acılar beni sana getirdi sonunda seni buldum. Birbirimize ait olduğumuz o kısa anlarda şükür ettiğim adam varlığına bin şükür.. Sen beni sevmiyorsun, paramı seviyorsun dedin binbir parçaya bölündü kalbim. En acısı ne biliyor musun seni seviyorum ve bunu sana sesli söyleyemiyorum çünkü aşkımın temizliğine inanmazsın tıpkı bana inanmadığın gibi.. Meğer hep seni beklemişim. Sana ait olmaya, sana sığınmaya gelmişim. Zaman geçiyor ve ben bir korkak gibi davranıyorum. Seni kendime çekip beni kabul etsene be adam diyemiyorum. Önce uzaktan sevmeye başladım. Günler geçti ben seni sen yokken sevmeye devam ettim. İşten döndün, evimizin kapısını çaldın. Ben geldim dedin. Hoşgeldin dedim. Bu sefer hoş gelişini sevdim, seninle yemek yemeyi, seninle film izlemeyi, seninle filmin aynı sahnesinde gülmeyi hatta aynı evde yaşamayı sevdim. Sanırım seni kendimden daha çok sevdim ve şimdi şu anımıza şükür ki seni sana dokunarak seviyorum. Ellerim tutkunu olduğum saçlarında, gözlerim sonum olan yüzünde bana mutluluğu vadediyor. Uyurken şu yüzünde olan gülümseme var ya işte sen güldükçe benim içimde kelebekler kanat çırpıyor. Ne olur beni ayırma kendinden. Ben burada yine sensiz, yine sessiz severim seni, yeter ki beni uzağa itme sensiz olamam ki.. her şeyim.. imkansızım.. yürek yangınım.. kalp sızım. Başıma gelen en güzel şey.." ............................................ Sabah olmuş, Eda sırtı yatak başlığına dayalı uyuyakalmıştı. Uyandığında omuzları tutulmuş ve vücudu kilitlenmişti ama önemsemedi. Önemsemesi gereken kişi yanındayken ağrının ne önemi var dı ki? Sevdiğinin yüzündeki sonsuz huzurla dizlerinde uyuması ne de güzeldi. Uyanmadan biraz daha izlemeyi seçti. biraz daha sevdi, biraz daha söz verdi. 'Sen yeter ki beni bırakma, ben senden hiç bir zaman gitmem 'dedi. Keremin uyanmaya başlamasıyla çenesini kapalı tutma zamanının geldiğini anladı. Keremin önce kirpiği kıpırdadı sonra o müthiş okyanus ötesi gözleri açıldı. 'Okyanus gözlerinden sevdiğim.' Kerem kaşlarını çatarak nerede olduğunu anlamlandırmaya çalıştı. Gözleri etrafta dolaşırken okyanusları, Edanın ormanlarını buldu. Bütün gece Edanın bu rahatsız pozisyonda uyumuş olması Keremin canını sıktı. Hemen Edanın dizlerinden kalkmaya çalıştı. Edanın onu tutmasıyla geri yattı." Eda sen bu halde uyuyabildin mi? " 'Ah okyanus gözlü kahramanım, ben yıllarca sensiz kalmamayı , uykusuz kalmaya tercih ederim' diye düşündü bunları seslice söyleyemediği için yine kahroldu. "Evet uyuyabildim yani sorun yok senin başın ağrıyor mu hala?" Kerem, yavaşça kalkarak Eda gibi sırtını yatak başlığına yasladı. Edanın göbeğindeki tatlı ağırlık vücudunu terk etti ve Eda soğuk ayazlarda kaldığını hissetti. Kerem eliyle başını yoklayarak gülümsedi. "Geçmiş." Gülüşlerinden öptüğüm adam. Kaç hafta sonra bana tekrar gülümsedi. Kerem durduğu yerde Edayı izlerken, içini sımsıcak eden gözlerden gözlerini ayıramıyordu. Ne kadar da masum görünüyordu karısı. Ancak keşke göründüğü gibi olsa o zaman ne de güzel evlilikleri olurdu. Bu ihtimali Eda kendi elleriyle itmişti. O da diğer kadınlar gibi maddiyata tutkundu Keremin gözünde. Bu bakışmadan rahatsız olarak sahte bir boğaz temizleme sesi çıkardı. Eda boğaz temizleme sesini duyunca kendine gelip aceleyle yataktan kalkmaya çalıştı. Bahanesi ise hazırdı. "Ben en iyisi kahvaltı hazırlayayım. Sende sıcak bir duş al, gevşe" diyerek odasına kaçtı. Kaçarken dağılmış saçları bir omuzundan sıyrılan beyaz geceliği ve yataktan kalkarken yaptığı bacak şov ile Kerem kesinlikle duşa ihtiyacı olduğunu düşündü. Edanın dediğinin aksine soğuk bir duşa girdi.Eda ise kendini sıcak suyun altına sokmuş gece boyunca tutulan yerlerinin gevşemesiyle rahat bir nefes almıştı. Keremin yanında ağrılarını önemsememişti ama bu gün görüşmesi vardı ve görüşmede karşısındaki adamın gözlerine bakmak isterdi. Tutulmuş bir boyunla bunu yapmak zor olabilirdi. Nihayet bedeni gevşemişti. Duştan çıktıktan sonra kırmızı takım elbisesini giyip topuklu ayakkabılarını ayağına geçirdi. Ceketin içine giydiği siyah büstiyerin 'v' yakası biraz derin olsa da Eda kendini bu kıyafetlerin içinde çok güçlü hissettiği için değiştirmek istemedi. Sarı saçlarını kurutup, maşayla hafif dalga verdi. Hafif göz makyajı ve takımının renginde ruj sürerek hazırlığını tamamladı. Siyah çantasını alarak mutfak masasının bir köşesine bıraktı. Bir yandan kahve yaparken bir yandan Keremle kendine tost hazırlamaya girişti. Kahveleri masaya alıp tostları çıkardıktan sonra arkasını döndüğünde Keremin dibinde olduğunu gördü. İki eli açık bir halde, ikisinde de tabak varken korkudan içini çekti. Kerem yüzündeki gülümsemeyle Edanın ellerindeki tabakları alarak Edayı tezgahla arasına sıkıştırdı. Edanın üstünden uzanarak tabakları arkadaki tezgaha bıraktı. Dudakları arasında beş santim varken ve ılık nefesi Edanın nefesine karışıyordu. " Hayırdır, yolculuk nereye?" "Dün akşam söylemiştim ya Kerem. İş görüşmesine gideceğim." "İş görüşmesi.. Imm.. evet hatırladım. Ancak sen bir iş görüşmesi için fazla güzel olmuşsun." Kerem bunları söylerken parmakları rahat durmuyordu. Baş parmağı Edanın boynundan başlayarak büstiyerinin v yakasına kadar okşayarak indi. Eda, bu çıldırtıcı dokunuşlarla Keremin paramağının geçtiği yerlerin alev aldığına yemin edebilirdi. "Daha önce seni iş kıyafetiyle görmemiştim" dedikten sonra Edanın kulağına yavaşça yaklaştı. O yaklaştıkça Edanın kalbi koşuya çıkmışcasına attı. "Hem de kırmızı. Daha önce sana kırmızının çok yakıştığını nerede söylediğimi hatırlıyor musun?" Kerem bunu Edaya genelde yatak odasında birbirlerinde kayboldukları zamanlarda derdi. Keremin bunu en son söylediği günden itibaren haftalar geçmişti. Eda bu duruma içten içe tekrar üzüldü. Keremin dudaklarında ukalaca bir gülüş belirdi."Amacın beni kışkırtmak mı güzelim? Eğer öyleyse seninim. Toplantılarımı unut! " Keremin yakınlığından sonra sözleri Edanın kalbini de vücudunu da ateşlere sarmıştı. Mümkünmüş gibi solukları daha da hızlanmış kalbi dört nala koşuyordu. Bu adam her defasında bu seksi tonu kullanmak zorunda mıydı? Eriyen bedenini sıvı halden çıkarıp bir umut katı hale getirmek için nefes almaya çalıştı. Kahretsin ki okyanus mavileri ona bakarken, toprağımsı kokusunu içine çekerken maddenin katı haline dönüşemiyordu. Biraz Keremsiz hava sahasına ihtiyacı olduğunu düşünerek Keremi kendinden uzaklaştırdı. Derin bir soluk aldıktan sonra konuşmayı başardı. "Ne seninle ne de tahminlerinle uğraşamam Kerem. Sayende kahvem soğudu. Tostumun kaşarları katılaştı ve en önemlisi iş görüşmeme geç kaldım." diyerek tezgahtaki tostunu masaya taşıyıp aceleyle yemeye çalıştı Eda. Keremin az önceki alaycı tavrından eser kalmamıştı. Sinirle arkasını dönerek ellerini masaya dayadı. "Sen şimdi bana bu halde iş görüşmesine gittiğini mi söylüyorsun?" Eda Keremin gözlerinden çıkan ateşlerle yanabilirdi şu an. Geri dönüşü yoktu bu gün o işi almak zorundaydı. Ancak o işi alırsa kendine güveni gelirdi. Eda ufak bir kabul ile başını salladıktan sonra alaycı bir uslüpla devam etti. "Sana defile olsun diye giydiğimi falan sanmıyorsun değil mi?" "İnan bana Eda. Öyle sanmamı senden çok isteyen olmazdı. Şimdi beni deli etmeden üstünü değiştir. Yok yapmam dersen de bunu senin için zevkle yaparım.." Duyduğu tehditle Edanın yüzü bembeyaz oldu. Kerem öyle kıyafete takacak bir adam olamazdı. "Kerem saçmalama bak görüşmeye geç kalacağım. İzin ver gideyim." Eda geri geri yürüyerek masadaki çantasına ulaşmaya çalıştı. Eda çantasına ulaşamadan Kerem, ondan önce masadan alarak yere doğru fırlattı. Kerem Edanın çalışmasına izin veremezdi. Belki de şuan karnında bebeğini taşıyordu. Kendisini değilse bile bebeğini düşünmesi gerekirdi." Yeter Eda! Görüşmeye falan gitmek yok. Ya şuan kanında bebeğimi taşıyorsan. Onu da kendinle birlikte yormaya hakkın yok" "Eğer karnımda bir bebek taşıyorsam. Bu sadece beni ilgilendirir. Yorulduğum zaman işten izin alabilirim ve sen Kerem bu konuda bana karışamazsın." Edanın sinirden başı dönmeye başlamıştı. Elini masaya koyarak masadan destek aldı. Keremin acımasız hallerinden nefret ediyordu. Kerem, Edayı durduramayacağını bildiği için acımasız yönünü devreye soktu "Beni deli etme Kadın! Bebeğime hamileysen bu beni de ilgilendirir. Sen istesen de istemesen de en yakın zamanda o bebeği bana vermeye mecbursun!" Eda gözlerindeki çaresizlikle Kereme bakıyordu. Bir bebeğin annesi olmak.. Daha evlilikleri oturtamamıştı ki.. Tartıştıkları şeye bak. Olmayan bir bebek için kavga ediyorlardı. Eda şu an hangisine üzülsün bilemedi. Bir bebeğe hamile kalamadığına mı, Hamile kalırsa bebeğini bırakmak zorunda olacağına mı? "Sen ne zaman böyle kötü bir adam oldun Kerem. Yapma böyle olmak zorunda değil..-" "Odana git Eda. Bu gün de evden çıkma" Kerem, Edanın solgun yüzünü görünce kavgayı daha fazla uzatmak istemedi. "Bunu bana yapamazsın. Beni bir suçlu gibi eve tıkamazsın. Sosyalleşmek benim de hakkım!" "Demek sosyalleşmek istiyorsun öyle mi? Pekala," diyerek bir yeri aramaya başladı Kerem. "Alo kardeşim. Bu akşam bizde toplanalım. Hatta kızlara adresi verin şimdiden gelsinler eve." diyerek kapattıktan sonra Edaya döndü. "Kızlar gelecek. Onlarla sohbet ederek de sosyalleşebilirsin" Eda gözlerindeki hayal kırıklığıyla Kereme bakıyordu."Sana inanamıyorum Kerem." diyerek odasına kapandı. Kerem gün geçtikçe ona karşı daha da katılaşıyordu. Eda artık ne yapması gerektiğini bilmiyordu. ............................. Kerem, Edanın oyalanması için başvurduğu işlere ses çıkarmıyor, mülakata girdiği yerin patronuyla konuşarak, onları vazgeçirtiyordu. Bir noktadan sonra Edanın yılmasını bekliyordu. Ancak Eda her defasında yılmak yerine azimle başvurularını artırıyordu. Keremin sabrı da bir yere kadardı. Eda sadece onun evinde olmalı, Edayı sadece o görmeliydi. Başkalarının Edanın sesini duymasını, yüzünü görmesini, ona dokunmasını istemiyordu.. Kıskanıyordu ancak bunu kendisine itiraf etmeyip bebek için diyordu. 'Sadece bebek için..' Kapının çalmasıyla odasından çıktı Eda. Keremle ettikleri kavgadan sonra Kerem basıp çıkmıştı evden. Eda ise kavga yüzünden kendini bitkin hissederek uykuya dalmıştı Bu aralar kendinde bir uyku hali, bitkinlik baş göstermişti. Bunların hepsi strestendi onun için. Kapıyı açmasıyla düğünde tanıştığı şeker kadınlarla karşılaştı. Dicle, kendine has güzelliği ve güler yüzlülüğü ile Edaya sarıldı. Düğünde gördüğü kadınla şimdi gördüğü kadın arasında fark vardı. Farkın en başını Edanın bitkinliği ve sönmüş gözleri çekiyordu. "Merhaba Edacım. Sana hayırlı olsuna geldik." Edanın dudaklarında yorgun bir gülümseme belirdi."Çok iyi yaptınız canım. Hoş geldiniz. Buyrun içeri." Aysunu da içeriye yönlendirirken konuştu. "Sen de hoş geldin Aysucum." "Hoş bulduk şekerim. İkizler Eda ablalarını özlemiş. Bizde gelip görelim dedik." "Yerim ben onları." dedikten sonra gözleri Aysunun daha da büyümüş göbeğine gitti. " İkizler görmeyeli daha da büyümüş" "Ayy hiç sorma son iki ayları kaldı. Aramızda kalsın ama aynı babaları. Onun gibi sabırsızlar. Her gece kıpır kıpır bir uyutmadılar." Kızlar koltuklara otururken Aysu'nun dediğine gülüyordular. Dicle kahkaha atarak elini Aysunun şişkin karnına koydu. "Yeğenlerimi şikayet etme Aysu. Onlar sadece sizi görmek için fazla hevesliler" "Tamam Dicleciğim etmem. Ben bir doğurayım da nasıl olsa doğduklarında onlara Uğur ile sen bakacaksın. O zaman da sen şikayet edersen çeker vururum seni." dedi Aysu. Ciddi olmaya çalışsa da şu an ciddi olmak bir yana şirin görünüyordu. "Oy,oy oy, benim hamişim yine bunalıma mı girdi? Korkma sen ben onlara da sana da iyi bakacağım." Eda kızların haline gülerken biraz olsun içinin açıldığını hissetti. Araya girme ihtiyacı hissederek sordu."Kızlar kusura bakmayın sormayı unuttum. Ne içersiniz?" "Limonata olabilir değil mi Aysu?" "Evet şekerim limonata iyi gelir Bu sıcak havalarda." Hoş bir sohbet etrafında limonatalarını içtiler. Kızlar Edanın solgun yüzüne ve bitkin görünüşüne üzülmüşlerdi. "Edacığım sanki üzerinde bir bitkinlik var. Çokta solgun görünüyorsun." Aysu da Dicle'yi destekleyerek sordu."İyi misin şekerim? Yardım edebileceğimiz bir konu var mı?" Eda üzgün bir şekilde ne demesi gerektiğini şaşırdı."Sağ olun kızlar iyiyim ben. Arada Keremle atışınca üzülüyorum. Üzüntüden de başım dönüyor ve yorgun hissediyorum. Sanırım evliliğe ikimizde alışamadık" Kızlar rahatlar gibi oldular. Evlendikten sonra düzenin oturması açısından herkesin yaşadığı bir süreçti bu. Dicle aklına gelen şeyi hemen sordu. "Edacım yanlış anlama beni lütfen ama hamile olma ihtimalin var mı? Sanmam camın. Midem bulanmıyor, yeme düzenimde normal. Stres yüzündendir muhtemelen" "Edacım belki strestir ancak sen yine de eczanedeki testlerden bir kaç tane alıp yapsaydın. Hamilelik her kadında farklı belirtiler gösterebilir." dedi Dicle. Aysu da Dicle'yi destekledi. "Dicle haklı bak mesela ben. ilk çocuğuma hamileyken iştahım almazdı, bazı kadınlarsa hamilelikte daha çok yemek yermiş." Dicle, Aysunun söylediklerine kafa salladı."Biliyor musun Eda bende kızıma hamile kaldığımı, kızım üçüncü ayına gelince anlamıştım. O zamanlar Fırat ile ayrıydık. Ben iştahsızlık ve yorgunluğumu hep ona yormuştum. Bir gün annemin şüphelenip beni hastaneye götürmesiyle öğrendim." Eda yüzündeki şaşkınlıkla kızları dinledi. Olabilir miydi? Kendini bitkin ve uykulu hissetmesi içindeki bebeği yüzünden miydi? Peki ya bebeği karnındaysa, Eda bebeğinden ayrılmaya hazır mıydı? "Ah kızlar kafam çok karıştırdınız. Ne yapsak? Gidip test alayım mı?" Eda kendine içten içe heveslenme diye uyarı verse de sevinmeden edemiyordu. Elleri ayakları minik, Kereme benzeyen bir bebek.. Aysu heyecanla konuştu. "Sen dur. Dicle alıp gelir hemen" Dicle'de heyecanlanmıştı. "Evet canım ben hemen gidip üç beş Allah ne verdiyse alıp gelirim." ........................................... "Eda, tatlım bitmedi mi işin?" " Bitti geliyorum."Eda tuvaletten elindeki yaklaşık beş testle çıktı. Testleri masanın üstüne koyup heyecanla beklediler. Çizgi tekten çifte döndüğünde kızlar heyecanla bağırdılar. "Hamilesin!" Eda şok olmuş bir şekilde testlere bakarken gözleri dolmuştu. Gözünden bir damla yaş düşerken dudaklarında bir gülümseme oluştu. "Hamileyim.." Bölüm Sonu.. |
0% |