Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30. Bölüm

@dikenligul


Aysu, Edanın gözyaşlarını silerek ellini tuttu. Bu duygusal anı çok kısa süre önce o da yaşamıştı."Evet canım hamilesin. Hadi sil göz yaşlarını bu haberi kocana nasıl vereceksin onu düşünelim."


" İstersen biz gidelim. Sen ona güzel bir yemek hazırla bu akşam söyle ona baba olacağını" dedi Dicle


Aysu ile Dicle, Edanın mutluluktan ağladığını sanıyordu. Eda mutluydu mutlu olmasına ama bebeğinden ayrılacağını düşününce yüreği şıkışıyor, durmadan akan gözyaşlarını durduramıyordu. Eda burnunu çekerek konuştu.


"Kereme bugün bu haberi veremem. Lütfen kızlar bugün beni yalnız bırakmayın"


"Tamam canım. Peki Kereme ne zaman söylemeyi düşünüyorsun?"


Eda gözlerini kaçırarak cevap verdi."Ben şimdilik Kereme söylemeyi düşünmüyorum. Sizden de kısa bir sürelik bu sırrı saklamanızı istiyorum."


Aysu şok olmuş bir şekilde Edaya baktı. "Niye yoksa bebeği doğurmamayı mı düşünüyorsun."


Eda ellerini dizlerinde birleştirerek kafasını eğdi."Be.. ben ne yapacağımı bilmiyorum kızlar. Bu bebeği doğurmaya hazır mıyım bunu da bilmiyorum." dedikten sonra ağlaması şiddetlendi. Kızlar birbirine üzgün gözlerle baktı. Edanın niye böyle davrandığını anlayamıyordular


Dicle Edanın diğer tarafına geçerek sırtını sıvazladı. "İyi de neden."


Eda"Korkuyorum" diyerek dizlerine yasladığı elleriyle yüzünü kapattı.


Aysu anlamayarak Edaya baktı. "Küçücük bir şey ya o. Ondan nasıl olurda korkarsın"


Eda yüzünü kaldırarak sağında elini tutan solunda sırtını sıvazlayan kızlara titrek gözlerle baktı. "Sorunda o işte. O küçücük şeyin bana ihtiyacı olacak. Ben onu nasıl bı..ra-k..ı..ca..ğı-m" diyerek hıçkırmaya başladı. "Eğer o doğarsa mutsuz olur." dedi hıçkırıklarının arasında.


Kızlar Edanın hıçkırarak konuştuğundan bir şey anlamıyordu. İkisinin de anladığı tek şey vardı Eda bu bebeği istemiyordu. Dicle çantasından mendil alarak Edaya verdi. Eda gözyaşlarını silerken hıçkırıkları iç çekişmesine dönmüştü. Edanın sakinleştiğini gören Aysu açtı ağzını yumdu gözünü. O, şu an içlerinde en hassasıydı. Bebeklerini kendi elleriyle öldürdüğünü düşünemiyordu bile.


"Bebeğini öldürmeyi mi düşünüyorsun. Sen o kadar kötü biri misin Eda?"


Eda kızarmış gözleriyle Aysuya baktı. "Aysu lütfen gelme üstüme."


"Nasıl gelmeyeyim Eda. Bebeğinden nasıl vazgeçersin."


Edanın bitkin halinden korkan Dicle, Aysuyu susturmaya çalıştı. "Aysu! Kızı rahat bırak."


"Nasıl rahat bırakayım Dicle görmüyor musun? Biz burada onun mutluluktan ağladığını düşünelim. O ise bencillik yapıp bebeğini aldırmayı düşünsün"


Edanın elleri göbeğini buldu. Küçük bir nohut tanesi kadar olsa bile ona zarar geleceğinden korkarak bu hareketi refleksle yapmıştı. Bebeğini aldırmayı aklına getirmeye bile korkarken Aysunun bunu sürekli söylemesi yüreğini sıkıştırıyordu. Bebeğini nasıl kendi elleriyle öldürürdü ki?


Peki ya doğarsa? Eğer doğarsa annesiz, bir hayata doğacak daha mutsuz olacaktı bebeği. Kerem onları ayıracaktı. Eda bunu bilerek bebeği nasıl doğurabilirdi ki o bu kadar bencil değildi. Peki bir kez de o bencil olsa.. Bebeğinin annesiz de mutlu olacağını düşünüp onu doğursa..


Kesin karar vermemek için "Düşünmek istiyorum kızlar. Bunun içinde lütfen ne Kereme ne de kocalarınıza bir şey demeyin lütfen." dedi Eda.


Aysu sinirle Edanın yanından kalkıp tekli koltuğa geçti. Dicle ise Edaya karşı daha anlayışlı olarak ondan söz istedi. "Tamam ama bize söz ver Eda. Ne olursa olsun ondan vazgeçme. O sana verilmiş bir armağan."


Aysu kollarını önünde birleştirmiş Edaya arkasını dönerek konuşmuştu. "Eğer onu aldıracaksan bile bunun kararını tek başına veremezsin. Bunu Keremin de bilmesi gerek."


Eda üzgün bir şekilde kızlara baktı. "Beni çok yanlış anlıyorsunuz. Ben de bu bebeğin doğmasını çok istiyorum. İnanın bana onu her şeyden çok severim. Ancak bilmediğiniz şeyler var. Bebeğimin geleceğini düşünmem gerek ve ne karar verirsem vereyim bunu önce Keremle paylaşırım. Kereme söylemeyeceksin değil mi Aysu?"


Aysu, Edaya döndüğünde onun ağladığını gördü. Kendisi de ağlamaya başlamıştı. Akan gözyaşlarını sildi. Edayı çok sevmişti. Keremi ise tanıştığı andan beri seviyordu. Bir bebeğin annesi tarafından öldürülmesine her zaman karşıydı. Ancak Edanın gözlerinde gördüğü anlık ışıldamaya güvenerek söz verdi. "Tamam Eda."


...............................................................


Eda makineye bulaşıkları yerleştirirken Kerem salondaki boş çay tabakları mutfağa getirdi. Aklına takılan soruyu sordu. "Bu gün siz kızlar, çok durgundunuz. Bir sorun mu var?"


Eda, bulaşığı yerleştirirken dondu, Kızlarla anlaşmıştı ancak bu sırrı uzun süre saklamayacaklarını da gitmeden söylemiştiler. Kereme dönmeden bulaşıkları yerleştirmeye devam etti.


"Yok bir şey. Siz gelmeden yemeği yetiştirmeye çalıştık. Ondan yorulmuştuk."


Kerem, Edanın bütün gece mutsuz bir şekilde oturmasının nedenini kendisi olduğunu sanarak üzüldü. Karısının üstüne çok gitmişti. Edaya arkadan yaklaşarak beline sarıldı. Ellerini Edanın karnında birleştirerek saçlarını kokladı.


"Bahar kokulum bana küs mü?"


Eda Keremin ellerini göbeğinde hissederken gözleri doldu. Şu an üç kişiydiler. Bu muazzam bir duyguydu. Edanın sol gözünden bir yaş düştü.. 'Bebeğim babanı hissediyor musun?'


"Değilim Kerem, Şimdi bırak beni daha makineyi doldurmadım." Bu soğuk ses tonuyla Kerem Edayı düşündüğünden bile fazla kırdığını anladı. Edayı kendine çevirerek beline sımsıkı sarıldı. Edanın elleri Keremin göğsüne yaslanarak aralarında sıkıştı.


"Kerem ne yapıyorsun?"


"Özür dilemeye çalışıyorum Eda. Sabah çok sert çıkıştım. Ama anla beni bebeğimiz olursa izin almak falan zor olur."


Edanın solgun yüzü Keremin her bebeğimiz dediğinde bir ton daha atıyordu. "Tamam Kerem, sorun değil zaten ben de kendimi iyi hissetmiyorum. İş aramaya biraz ara vermek iyi oldu."


Keremin dudaklarında gülümseme belirdi." Cidden mi? Ben senin inat damarına bastığımdan oldukça emindim oysa ki."


"Off Kerem, sana da yaranmıyor. Hadi bırak beni"


Barışma öpücüğü istiyorum. Yoksa bırakmam


Eda gülümserken kafasını salladı. Keremin onu bırakmadığını görünce gözlerini pörtletti. "Sen ciddisin"


"Hiç olmadığımı kadar.." diyerek Edanın dudaklarına kapandı. Eda hasreti olduğu dudaklara kavuşmanın mutluluğuyla karşılık verdi. Bu adam onun ömrü, mutluluğu, bebeğinin babasıydı..


......................................


Bebeğini öğrenmesinin ardından günler geçti. Eda ne cesaret edip doktora gidebildi ne de Kereme bebekten bahsedebildi. Geçen günlerde sadece düşündü. Bebeği doğarsa mı daha mutlu olur doğmazsa mı? Hayatı boyunca başkalarının bencilliğini çekmişti Eda. Kendi bencilce davrandığında ise Keremin nefretini kazanmıştı. Şimdi yine bencillik yapıp o çocuğu istiyordu. Bu kararının sonu kötü olacaktı ve bunu biliyordu. Ancak ne olursa olsun bebeğini kendi elleriyle öldürmeyecekti.


Keremle kendisine güzel bir kahvaltı hazırladı.


"Günaydın"


"Günaydın Eda. Bu gün iyi görünüyorsun"


"Evet bu gün bende kendimi iyi hissediyorum. Hadi otursana bak maydanozlu yumurta yaptım"


Kapı zilinin çalınmasıyla Eda ağzına son lokmasını atarken "Sen kahvaltını yap, ben bakarım" dedi Kereme. Kapıyı açtığında eli kapının kolunda iken karşısındaki kadına bakakaldı.


Karşısında Mertin karısı Dilek vardı. Dileğin gözleri ağlamaktan şişmiş ve kızarmıştı. Yüzü öfke ile kararmıştı. Eda bu kadının hangi yüzle kapısına geldiğini bilmiyordu. Dileğin onu itmesiyle Eda yerinde yalpaladı. Dilek delilmişçesine bağırıyordu. "Ah ettin değil mi, Bebeğime ah ettin. Bu yüzden Allah'ta onu benden aldı. Hayatımı bitirdin. Bebeğimi benden aldın." diyerek Edayı itekliyordu. Eda salona doğru itilirken boş gözlerle Dileğe bakıyordu. Dilek bebeğini mi kaybetmişti? Masum bir bebek onun yüzünden ölmüş müydü?


Ama hayır! Eda hiçbir zaman Dileğin bebeğine Ah etmemişti ki.. Bunu Dileğin onu salonunu kapısına sert bir şekilde ittirdiğinde idrak edebilmişti. Kapıya sert çarptığında elleri refleks olarak bebeğini bulup göbeğini tuttu. Kerem, gelen seslerle ayağa kalktığında Edanın kapıya itildiğini gördü. Hemen Edayı yakalamaya çalışsa da yetişememişti. Edayı belinden sararak arkasını çekti.


"Sen kimsin lan. Karımı böyle itip kakamazsın."


"Karın demek. Böyle iğrenç bir kadına karım demeyi nasıl da için alıyor sayın Yavuz Arslanlı. Bu kadın katil bu kadın beni kocamdan ayırdı. Bu kadın benim hayatımı bitirdi. "


"Ne demek bu açıkla hemen." dedi Kerem. Eda Keremin arkasında anın verdiği ağırlıkla titriyordu.


"Bu kadın yüzünden Mert beni hiç bir zaman tam anlamıyla sevmedi, ama ben onu çok sevdim. Bebeğimiz olunca beni sever sandım. Mert bana ne dedi biliyor musun? Benim yerime Edayla evlenmeli ve bebeğin benimle değil onunla olması gerekiyormuş, bebeğimi düşürmem ilahi adaletmiş, Ben bunları onları ayırdığım için çoktan hak etmişim.. İçim acıdı be.. Kalbim söküldü. Ben bunları hak etmedim. Sadece sevdim. Anlıyor musun? Sevdim." diyerek bitkince yere kapaklandı Dilek. Bebeğinin acısı bir yana sevdiği adamın ondan gitmesi çok koymuştu. Belki saplantılıydı aşkı ama aşıktı Mert'e bunu ona her baktığında tekrar tekrar anlıyordu. O kayıp verirken Edanın mutlu bir şekilde yaşamasını istemiyordu. Zamanında Mert'i şimdi de kocasını kendine aşık etmeyi başarmıştı Eda.Bu kadın niye bütün erkeklerin sevgisini kazanıyordu..


Kerem, kadının yere kapaklanmasıyla ne yapacağını şaşırdı. Edanın tişörtünü sımsıkı tuttuğunu ve arkasında zangır zangır titrediğini de hissediyordu. Kadına bir an için acıdı. Ne de olsa o da sevilmeme durumunu iyi biliyordu. Bu hayat böyleydi. Deli gibi seversin ancak sevilmezsin..


Dilek kendini toplayarak gözyaşlarını sildi. Tekrar ayağa kalkarken Edanın üstüne yürüdü. "Bu sürtük kocama beni ve bebeğimi bırakmasını söyledi. Bebeğime ah etti." Kerem, karısına edilen hakaretten sonra tişörtünü Edanın elinden hızla kurtarırken Dileğin koluna asıldı.


"Karım hakkında doğru konuş lan. Böyle devam edersen dilini kesip köpeklere atarım." diyerek bağırdı. Dileğin gözlerinde korku peyda oldu. "Şimdi defol git evimde. Karımı bir daha rahatsız edersen seni hapiste süründürürüm." diyerek kadını sürüklercesine kapının önüne çıkardı. Dilek, Edayı bir kez daha kıskandı. Onun kocası hiç arkasında olmamış onu hiç korumamıştı. Acıyordu canı.. Edanın da canı acısın istedi. Sessizce fısıldadı. "Geri geleceğim Eda. Canının, canını senden söküp alacağım. Yemin ediyorum. Ölmekten beter edeceğim seni..."


Kerem geri geldiğinde Edayı az önceki pozisyonda buldu. Eda durduğu yerde zangır zangır titrerken ağlamamak için sıktığı gözleri kızarmış, ellerini kendine sarmıştı. Kerem Edanın yüzünü elleri arasına aldı.


"Eda, güzelim, bana bak. Geçti güzelim, ben buradayım." Eda rüyadan uyanır gibi az önce Dileğin düştüğü yerden gözlerini alıp Kereme dikti.


"Kerem, yemin ederim ben bebeğe ah etmedim. Mert'e Dileği bırak benimle ol demedim. Ben bunu yapmadım. Yapmam ya" diyerek tutmaktan kızaran gözyaşları aktı. Kerem Edaya sarılırken bir eli onun saçlarını diğer eli belini okşuyordu.


"Tamam güzelim. Sakinleş biraz. Bedenin buz tutmuş. Gel seni sıcak bir duşa sokalım." Diyerek Edayı kucakladığı gibi banyoya götürdü. Edayla bebekmişçesine ilgilendi. Edanın saçlarını kurutarak onu yatağa yatırdı. Telefondan Koraya gelemeyeceğini bildiren bir mesaj atarak yatağa girdi. Edanın titremesi hafif artçılarla devam ederken Kerem onu sımsıkı sardı. Eda ise gevşeyen sinirleri ile uykuya daldı.


Keremin ise aklında dolanan soruyla uyuyamıyordu. Aklına, Edanın Dilek ile bebeği bırakmasını Mertten istemesi geliyordu. Gerçekten Eda bunu istemiş miydi? Eda bu sefer doğruyu söylüyor olabilir miydi? Artık neye inanacağına şaşırmıştı Kerem. Hangi Eda gerçekti? Kollarında tuttuğu kız çocuğu kadar masum Eda mı, yoksa Onu kullanıp, insanların hayatıyla oyuncak gibi oynayan bencil Eda mı?


.......................................................


Eda uyandığında hava karanlıktı. Kendini bitkin hissetmesine rağmen ayağa kalkmaya çalışarak evde Keremi aradı.


"Niye ayaklandın. Çorbanı yatağına getirecektim"


"Bu çorbada nerden çıktı. Hem ben hasta değilim ki "


"Nasıl hasta değilsin. Banyo yaparken kustun ya güzelim. Belli ki yaz gribi olacaksın. Annemden sana tarhana yapmasını istedim. Soğutmadan dolduralım"


Edanın gözleri doldu. "Sen benim için taa annenlerin evine mi gittin?"


"Evet güzelim. Çok bitkin görünüyordun bu yüzden uyanmazdın. Ben de bir kaç saatliğine gittim."


"Kerem, sen çok güzel bir adamsın" diyerek Kereme sarıldı Eda. Keremin dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak geri çekildi. Kerem ani ve kısa gelen öpücükle homurdandı. Bu kadar kısa öpücük mü olurdu? Eda geri çekilirken Keremin homurdanmalarına gülümsedi. "Çorbayı soğutmayalım o halde"


....................................................


"Eda emin misin? İstersen bu gün de kalayım seninle"


"Hayır Kerem, işe git artık! Zaten kendimi iyi hissetmesem niye göndereyim seni"


"Tamam ama, kötü hissettiğin an ara beni. İtiraz yok yarın doktora gideceğiz. Dört gündür kusup duruyorsun."


"Tamam söz yarın gideriz. Hadi sen de git artık" diyerek Keremi evden gönderdi. Dileğin başına gelenler elbette kötüydü. Hiç bir kadını yaşamasını istemezdi. Ancak Dileğin yaşadıklarının sorumlusu olarak kendisini göstermesi çok saçmaydı. İlk o Mert'i elinden almıştı. O çocuğunu düşürmüştü. O Mert'e kendini sevdirememişti. Bunda Edanın suçu neydi ki? Eda kararını verdi. Yarın Keremle o hastaneye gidecek, bebeklerini görecekti. Onu aldırmayı anlık düşünmesi bile salaklıktı. Bebeği onun herşeyiydi.


"Çabuk ol Kerem! Çok yavaşsın."


"Eda biraz yavaş ye bu ne acele?" Eda kahvaltısını bir an önce bitirip bebeğini görmek aynı zamanda da göstermek istiyordu. Bu bebeğiyle ilk tanışması olacaktı ondandı bu heyecanı.


"Of Kerem, hem hastaneye gidelim diyorsun hem de yavaşsın hadi kalk doydum ben bir an önce hastaneye gidelim." diyerek Keremi iteklemeye başladı. O olayın yaşandığı günden itibaren dört gündür Keremle evdeydiler. Bu dört günde Kerem ona çok iyi bakmış, Hamilelik belirtileri ise daha da ortaya çıkmıştı.


Kerem, Edanın hareketlerine anlam veremese de Edanın tatlı telaşlı halleri hoşuna gitmişti.


Hastanenin yakınına geldiler. Kerem, arabayı park edecek yer ararken Eda sabırsızca yerinde kıpırdanıyordu. "Güzelim istersen önden git, ben arabayı park edecek yer bulup geliyorum."


"Tamam ama çabuk ol lütfen." diyerek Keremi dudağından öptü Eda. İçi içine sığmıyordu. Bir karar vermişti. Verdiği kararın doğru ya da yanlış olduğunu yaşayarak görecekti. Karşıya geçip hastane yolunda yürüdü. O sıra Dicle'ye haber vermeye karar verdi. Ne de olsa Edaya bebeğini doğurması için cesaretlendiren Dicle ile Aysu'ydu. Verdiği kararı Dicle'ye söylese Dicle'de, Aysu'ya anlatırdı. Çalan telefonda Dicle'nin tatlı sesini duydu Eda.


"Dicleciğim nasılsın?"


"Ah iyiyim canım sen yani siz nasılsınız?"


"Bizde çok iyiyiz. Şu an hastaneye gidiyorum. Keremde arabayı park edip gelecek. Bu gün bebeğimizi göreceğiz."


"Eda çok sevindim. Doğru kararı vereceğini biliyordum."


"Bende çok mutluyum, bebeğimi göreceğim için çok heyecan..-" Derken bir anda Eda bileğinden yakalandı. Elindeki telefon yere düştü. Arkasına baktığında serseri kılıklı bir adamın elinde pamuk gördü. "Ne oluyor, Siz de kimsiniz. Bırakın be..ni.." direnmeye çalışsa da eterli pamuğun ağzına kapanmasına engel olamadı.


"Eda.. Eda.. iyi misin Eda bir cevap ve-.." Edayı kaçıran adam yerdeki telefonu ayağıyla ezdi. Edayı kucaklayarak çalışır duran arabasına koydu. Hızla uzaklaşarak oradan ayrıldı. Geride Edanın kırılmış telefonu, çantası ve saçından düşen mavi bandanası kalmıştı..


Bölüm Sonu..


Loading...
0%