Yeni Üyelik
31.
Bölüm

31.Bölüm

@dikenligul


Kerem, park edecek yer bulduktan sonra Edanın yürüdüğü yoldan hastaneye yürümeye başladı. Ayağına takılan şeyle dikkati yeri buldu. Yerde kırılmış bir telefon vardı. Az ileride ise kadın çantası ile bandanası.. Kerem robotik hareketlerle bandanaya eğilip onu eline aldı. Burnunu bandanaya kapatmasıyla hayranı olduğu kokuyu duyumsadı. Eda! Bu eşyaların Edanın olduğunu idrak etmesiyle beyninden vurulmuşa döndü. Deli gibi etrafına bakarken Edayı arıyordu. On dakikada karısını nasıl götürebilmişlerdi. Telefonunun çalmasıyla sinirle cevapladı.


"Ne var!"


"Kardeşim, Dicle aradı beni. Edayla konuşurken Edanın sesi kesilmiş. Neler oluyor, siz iyi misiniz?"


"Allah kahretsin! Eda kaçırıldı Koray. Biz hastaneye gelmiştik, arabayı park edecek yer bulamadığım için Eda önden gitti. Şimdi ise telefonu kırılmış halde yerde buldum." derken bir eli belinde etrafına bakınıp Edanın iyi olduğuna kendini inandırmaya çalışıyordu. Acılarını her zaman açtığı gibi yine Koraya açılmıştı Kerem. " Yardım et bana Kardeşim. Aklım durdu. Nasıl bulacağım onu?" Kerem, yalvarırcasına konuşmuştu.


"Tamam abicim. Sakin ol. Ben hemen emniyet müdürünü arıyorum. Hastanenin konumunu at ve bizi bekle."


"Çabuk ol Kardeşim, Edayı bir an önce bulmam gerek. Biliyorsun onun benden gitmesi, benim ruhumun ölmesi demek. Çok sürmesin Koray, onun kokusunu, sesini, nefesini özlerim..."


...............................


Yarım saat sonra Koray yanındaki polis ekibiyle hastaneye ulaştı. Yaptıkları ilk iş hastanenin kamera kayıtlarına bakmak oldu. An be an kayıt ile Edanın kaçırıldığı resmileşti.


"Kerem bey biz şimdi plakayı sorgulattık ve plaka çalıntı çıktı. Bu aşamada bize yardımcı olmanız gerekiyor, şüphelendiğiniz biri ya da birileri var mı?"


Keremin aklına hemen Mert geldi. Karısını o kaçırmış olabilirdi. "Mert var, ondan sonra onun deli karısı Dilek var."


Polis memuru kafasını sallarken elindeki deftere notlarını alıyordu."Pekala işe önce Mert bey ve karısını sorgulamakla başlayacağız. Sizden ricamız bu süre içinde sakin olmanız ve bize güvenmeniz."


"Ne sakinliği memur bey! Benim karım şimdi kim bilir hangi hasta ruhlunun elinde. Bir an önce onu bulun"


Koray, elini Keremin koluna koydu. "Tamam abicim sakin ol. Bulacaklar onu"


Polislere yeterli bilgi vermek için Kerem, Elayı aradı.


"Alo Ela, Edayla en son ne zaman konuştunuz?"


Ela afalladı bir an. Keremin sesi çok kötü geliyordu. Kesin bir şey olmuştu. Korkarak sordu. "Edaya bir şey mi oldu?


"Soru sormayı bırak da yardımcı ol." diye bağırdı Kerem.


Ela , kötü bir şey olduğuna emin olarak cevap verdi.. "Ben bu aralar çok yoğunum. Bu yüzden yaklaşık bir aydır konuşamıyoruz. Şimdi ne olduğunu anlatacak mısın? "


"Sonra Ela, sonra. Şu Mert denen herif Edayı düğünden sonra rahatsız etmeye devam etmiş mi?"


"Sanmıyorum. Düğünden sonra bir daha rahatsız etmedi."


"Tamam şimdi senden istediğimi hemen yapman gerek. Bana Mert'in adını, adresini, karısını.. hakkında ne biliyorsan mesaj at."


"Tamam gönderirim ama neler oluyor artık söyler misin?"


"Eda kaçırıldı. Mertten ve dilekten şüpheleniyoruz."


" Bu nasıl olur? Eda kaçırılırken sen nelelerdeydin be adam." diyerek kızdı Ela. Arkadaşını yalnız bırakmamalıydı.


Kerem bile kendini suçlarken Elanın da onu suçlamasıyla gözleri doldu. Gerçekten Edayı koruyamamıştı. "Uzatma Ela. Bana mesajı gönder Edayı bir an önce bulmam gerek" diyerek hemen telefonu kapatmaya çalıştı.


"Gönderiyorum ancak Edanın kılına bile zarar gelmeden onu bul. O benim herşeyim."


"Onu bulacağım Ela. Bulunca da bir daha bırakmayacağım."


...


Kerem ile Koray, telefona gelen mesajın olduğu adrese gitti. Mertin odasına baskın yapar gibi girdiler. Kerem direkt Mertin yakasına yapıştı.


"Nerde lan karım, söylemek için üç saniyen var "


"Ne..ne diyorsun sen?"


"Kadınım lan, Onu sen kaçırdın biliyorum. Şimdi ciğerlerini sökmeden bana karımın yerini söyle!"


"Ben bir şey bilmiyorum."


"Seni öldürürüm lan. Cesedini kimse bulamaz.. Sen karımı düğün günü bile onu rahatsız eden bir şerefsizsin. Senden her şey beklenir."


"Kabul ediyorum. Edayı çok üzdüm, çok rahatsız ettim. Ancak o kadar. Onun üzülmesini hiç bir zaman istemedim. Ben onu kaçırmadım. Evet Edanın bana dönmesini çok istedim hala da istiyorum, ama bunu Edayı zorlayarak asla yapmam."


Kerem, Mertin yüzsüzce hala karısını istediğini söylemesine sinirlenerek Mertin burnuna kafa attı.


"Hala istiyorum da ne demek lan. O bir Arslanlı kadını! Onu istemeyi bırak hayal bile edemezsin. Şimdi söyle o deli karın nerede?"


Mert, eliyle kanayan burnunu tutarken karısının sorulmasıyla şaşırdı. "Dilek yapmış olamaz."


"Çokta güzel olabilir. Daha dört gün önce gözü dönmüş bir şekilde evimizi basarak karıma hakaret etti. Nerde lan karın?"


"Be..ben onunla ayrıldım. Nerede olduğunu ne yaptığını bilmiyorum" Mert içinden dua etmeye başlamıştı. Dilek bu kadar ileri gitmemiş olsun diye.


"Yürü lan gidiyoruz. Polise Dilekle ilgili her şeyi anlatacaksın. Kadınıma bu gece kavuşacağım. Anladın mı beni?"


Mert, bu adamın Edaya her kadınım demesine yüreği burkuluyordu. O, Edayı hiçbir zaman böyle sahiplenemeyecekti.


Beraber karakola giderek, Dilekle ve nerede olabileceği ile ilgili konuştular Karakola Dicle, Fırat ve Aysu ile Uğur girdi.


"Kardeşim iyi misin?" diye sordu Fırat.


"Değilim kardeşim. Karım yok. kafayı yemek üzereyim."


"Geçecek kardeşim. Eda bulunacak" dedi Uğur.


"Bir an önce bulunsun be kardeşim. Eda bir de hastaydı. Daha hastalığının ne olduğunu bile öğrenemedik" diye hayıflanarak arkasındaki sandalyeye vücudunu atarak oturdu.


Dicle ile Aysu birbirlerine korkak bakışlar atıyordu. Keremin hala karısının hamile olduğundan belli ki haberi yoktu. Bunu, polislerin ve Keremin bilmesi gerekiyordu. Dicle kafasını sallayarak fısıltı ile "Ben söylerim" dedi Aysuya.


"Kerem, Eda hasta değildi... Eda.. Hamileydi." Dicle'nin ortaya attığı bomba Keremin içini yaktı.


Kerem, kan çanağına dönen gözlerini yerden alarak Dicle'ye çevirdi.


"Hamile mi? O bunu ne zamandır biliyor ve en önemlisi bana neden söylemedi?"


Dicle, "Şey..." derken Aysu'ya yardım etsin diye bakış attı.


Aysu, Dicle'nin tıkandığı yerde devreye girdi. "Başlarda hamile olan her kadının yaşayacağı o korkuyu yaşadı. Kendinden emin olmak için seni biraz bekletti. Ancak bu sabah Dicle'yle konuşmuş. Senin bebeğinle tanışmanı, hastanede sağlayacaktı."


"Demek ondandı. Kusmaları halsizliği.. Ben bunu nasıl anlayamadım." diyerek kafasına vurdu Kerem. "Eğer bilseydim onu bir saniye bile yalnız bırakmazdım." diyerek devam etti. Şimdi korkusu ikiye katlanmıştı. Karısına ve çocuğuna yetişemezse diye ödü kopuyordu. Kerem çaresizliği dibine kadar hissettiği bir zaman daha tanımıyordu.


Koray, komiserle konuşup geldiğinde Keremin daha da yıkılmış olduğunu gördü. Daha sonra bu yıkıklığın nedenini öğrenerek Kereme destek oldu.


"Kerem, hadi kalk abiciğim. Gidiyoruz."


"Nereye?"


"Eda ile yeğenimi bulmaya.."


...........................................


Eda gözünü açtığında tanımadığı bir odada, sandalyeye bağlıydı. En son olanlar zihnine düşünce tepinerek bağırmaya başladı.


"Çıkarın beni.. Kimsiniz siz.. Bırakın beni.."


Kapının açılmasıyla Dileği gördü Eda. "Sen?"


"Ben ya.. Ne oldu Eda hanım diliniz bir yerinize kaçtı."


Eda şaşkınlığında arınarak sinirle bağırdı. " Sen kafayı mı yedin? Beni niye kaçırdın."


Dilek psikopatça güldü."Niyesini evine gelip anlatmıştım oysa. Hafızanı tazeleyelim o zaman. Sen benden bebeğimi aldın. Şimdi bende senden bebeğini alacağım. Anlayacağın ödeşme zamanı Eda hanım."


Eda'nın şaşkınlıkla gözleri açıldı."Sen nasıl..?"


Hamileliğini sadece iki kişi biliyorken, bu deli kadının nasıl onun bebeğini bildiğini anlamlandıramadı.


"Seni kapıya ittiğimde elini karnına indirdiğini gördüm. O an aklına sadece bebeğini korumak geldi. Bunu sezdim. Seni kaçırırken de şimdi de emin değildim. Tereddütlerim vardı. Ancak şu yüzündeki ifade ile haklı çıktığımı biliyorum." diyerek kahkaha attı.


Eda önünde bağlanan ellerini korkuyla göbeğine siper etti. "Dilek bu yaptığın suç, boşu boşuna masum birini kaçırdın. Eğer beni şimdi bırakırsan söz veriyorum Kimseye adını vermeyeceğim."


"Sen her zaman aptal bir kadın oldun Eda. Mertle gözünün önünde yatarken de aptaldın, Mertin yalanlarına kanarken de aptaldın. Şimdi de aptalsın. Seni bırakabileceğimi nasıl düşünürsün?"


Eda geçmişte aptal yerine konduğunu biliyordu. Ancak bu nedense şu an canını yakmıyordu. Şu an için aklı sadece bebeğindeydi. Onu kaybetmemeliydi. Korkuyu en derinlerinde hissetti. Güçlü durmaya çalışarak kafasını dikleştirdi.


"Ne istiyorsun benden. Ne istediysen aldın. Şimdi benim olanlara yine gözünü mü dikiyorsun. Ben senin bebeğine bir şey yapmadım! ama senin hastalıklı beynin bunu bir türlü anlamıyor."


"Yaptın!" diye bağırdı Dilek. "Sen Merti de bebeğimi de elimden almak istedin. O gün Merte beni ve bebeğimi bırakmasını söyledin. Mutlu olman bile yetmedi değil mi? Benim mutsuz olmamı istedin"


"Hayır! Senin mutluluğunda mutsuzluğunda umurumda değil. Evet, Mert'e seni ve bebeğini bırakmasını söyledim, ama bunu yapmasını ondan istemedim. Onu denedim, seninde içine kurt düşürmek istedim. Şimdi ne kadar yanlış yaptığımı görüyorum ancak beni de anla o gün canım çok yandı. Sinir harbiyle söylenen kelimelerdi onlar."


"Yalan söylüyorsun! Sen hala Mert'i istiyorsun." diye bağırdı Dilek.


"Niye anlamıyorsun Dilek? Ben Merti değil kocamı seviyorum. Eğer Mertle olan ilişkini anlatsaydın ne ben ne de siz.. hiçbirimiz bu kadar yıkıcı bir duruma düşmezdik. Ben sizden sonra neler yaşadım haberin var mı? Yıkıldım, kendime olan güvenim sarsıldı. Sonra Kerem girdi tekrar hayatıma. Sildi süpürdü tüm yıkılmışlığımı. Onunla tekrar doğarak Eda Arslanlı oldum. Sen şu an Keremin karısını, Arslanlı kadınını kaçırdın. İnan bana bunun hesabını Kerem senden soracak."


"Ben zaten dipteyim Eda. Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı. Ne sen ne de kocan bu saatten sonra bana bir şey yapamaz." diyerek odadan ayrıldı Dilek. Aklı karmakarışıktı. Edaya hala inanmıyor ve acı çekmesini istiyordu ancak Masum bir bebeğe sırf annesinden intikam almak için öldürmek her geçen dakika daha zor geliyordu. Aklını toplayıp vicdanını kenara çekmeliydi.


Eda Dileğe karşı kaldırdığı savunma kalkanlarını Dileğin odayı terk etmesiyle düşürerek ağlamaya başladı. "Bul bizi Kerem?"


........................


"Nereye gidiyoruz Koray"


"Dileğe babanesinden kalan İstanbul dışında bir ev varmış. Edanın orada olduğundan şüpheleniyor polisler."


"Edaya geç kalmıyoruzdur değil mi Koray?"


"Kalmıyoruz abi, bulacağız Edayı." Arabalar hızla yol alırken Kerem bir an önce Edaya yetişebilmeyi diledi. Şu an istediği tek şey Edayı ve bebeğini sağlıklı şekilde bulabilmekti.


..............................


"Bu ne? Bana ne yapıyorsun, Bırak beni" diye avazı çıkana kadar bağırarak, çırpınmaya başladı Eda. Elleri kolları bağlıydı. Gücü Dileği durdurmaya yetmiyordu.


"Rahat dur Eda, Görende seni kesiyorum zanneder, oysaki sadece düşük iğnesi yapıyorum." Eda düşük iğnesini duyunca daha da çırpındı. Ancak Dilek koluna mengene gibi yapışmıştı.


"Dilek yalvarırım yapma. Alma onu benden" diyerek ağlamaya başladı Eda. Bütün kalkanları inmişti.


Dilek hiç içi acımadan iğneyi Edanın koluna enjekte etti. Eda çırpındıkça Edanın kolunu daha sıkı tutup kolunu moraltmıştı. Sonunda iğnenin tamamını enjekte ettikten sonra Edaya son bir bakış atarak konuştu.


"Biraz da sen izle, sevdiğinin seni terk edişini.."


Daha sonra hazırladığı bavulu alarak yurtdışına çıkmak için evi terk etti Dilek.


Eda sımsıkı bağlı bilekleriyle karnın tutup bebeğinin gitmemesi için dua ediyordu. "Bırakma beni bebeğim. Lütfen gitme. Yemin ediyorum seni bırakmayacağım." Karnına ağrının saplanmasıyla acı içinde inledi. "Ahhh.. ahh.. Seni kimselere vermeyeceğim söz veriyorum.. Ahh. ahhhh..." Eda bir yandan ağlıyor bir yandan yalvarıyordu.


"Ne olur Allahım bebeğimi koru,ahhhh... Ona bir şey..ahh... olmasın.. Kerem..ahhh.. Neredesin?"


Eda hissettiği ılık sıvıyla korkarak gözlerini bedenine çevirdi. Ilık sıvının kan olduğunu görünce ağlaması şiddetlendi. Bebeği onu terk ediyordu. Bunu hissediyordu. Elinden hiçbir şey gelmiyor sadece izliyordu. Zaman su misali aktı. Edanın kanaması daha da arttı. Eda kendini halsiz hissetmeye başladı. Gözleri yavaş yavaş kapanırken, gözlerinin önünde bir resim canlandı. O resim kalbini attıran adama aitti... Ellerini zorlukla Keremin yüzüne çıkartarak okşadı. "Geldin.."


"Ben senin için hep gelirim, hiç gitmem bahar kokulum."


Edanın dudaklarında bir gülümseme oluştu. Mırıldanarak, "Bu sefer de bebeğimiz için geldin." dedi. Daha fazla tutamadığı göz kapakları kapanırken, dudaklarındaki gülümsemeyle kendini karanlığa bıraktı.


Bölüm Sonu..


Loading...
0%