Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32. Bölüm

@dikenligul


Kerem oturduğu sandalyeden hızla ayağa kalkarak doktorun karşısına dikildi.


"Karım nasıl?"


"Eda hanım hastanemize getirildiğinde çok kan kaybetmişti. Bu yüzden değerleri oldukça düşüktü aynı zamanda abortus yani düşük gerçekleşmek üzereydi. Önceliğimiz kanamayı durdurmak oldu. Kanamanın durmasıyla karınıza düşük önleyici iğne yaparak düşüğü engelledik.Şanslısınız ki eşinizi zamanında bulup hastaneye getirmişsiniz. Eğer düşük başlamış olsaydı ve bu kadar çok kan kaybetmeyle bunu durdurmamız hem anne açısından hem de bebek açısından çok zor olurdu."


"Doktor bey zaten aklım durmuş bir de siz uzatarak anlatıyorsunuz. Bunu söyleyin bana, Karım ve bebeğim onlar iyiler mi?"


"Normalde ikiz gebelikler başlı başına risklidir. Erken doğum ve düşük tehlikesi en sık görülen risklerdir. Sorunuza gelirsek, karınız ve bebekleriniz iyi Kerem bey."


Kerem, şok içinde doktora bakakalmışken zaman onun için durmuştu sanki. Ne anne ve babasının sevincini ne de arkadaşlarının tebrik etmelerini duyuyordu.. Eda ile bebekler iyiydi. Bebekler.. İkiz! O Edadan gelecek olan bir bebeğin hayalini kurarken bile kalp krizi geçirecek gibi olurken şimdi de Edadan gelecek olan iki mucize.. Kerem duyduklarına inanamıyordu. Mutluydu. Hayal ettiği ne varsa bir bir gerçekleşiyordu. Hem de fazlasıyla.. Dudaklarında oluşan gülümsemeyle konuştu.


"Karım, ne zaman uyanacak? Bir an önce onu evimize götürmek istiyorum."


"Eda hanım çok kan kaybettiği için yorgun düşmüş. Kan takviyesi ve serumlarla gücünü geri kazandırmaya çalışıyoruz. Muhtemelen bu gece uyanamaz yarın sabah uyanınca onu muayene ederim. Sorunu veya şikayeti olmazsa kontrollere sık gelmesi kaydıyla yarın taburcu edebiliriz." diyerek Kerem ile ailesinin yanından uzaklaştı doktor.


Kerem babasına dönerek sarıldı. "İkizlerim olacak baba. Ben de iki küçük mucizenin babası olacağım." dedi.


"Aslan oğlum benim" diyerek oğlunun sırtına vurdu Mahir bey. Kerem babasından ayrılıp annesine sarıldı. Ayrıldıklarında, Leyla hanım oğlunun yanağını elleri arasına alarak dolu gözlerle konuştu. "Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Tebrik ederim canım oğlum. Sen Edayı hep sevdin hep korudun ve çokça sabrettin. Sonunda ona ve bebeklerine kavuştun."


ilerleyen zamanda arkadaşları Keremi tebrik ederek evlerine dağılmıştı. Kerem annesi ile babasını göndererek Edanın başucundaki sandalyede oturmuştu.


Eli Edanın elinde gözlerini saniyelik olsa bile kırpmadan karısını izliyordu Kerem. Biraz geç gitselerdi bebeklerini ve Edayı kaybedecekti. Bunun düşüncesi bile korkunçken Kerem az daha bu ihtimali yaşayacaktı. Edayı bulduğundaki zaman dilimine gitti aklı.


Onu kanlar içinde sandalyede bulduğunda aklını yitireceğini hissetmişti Kerem. Büyük adımlarla karısına yaklaştığında karısının halsiz bir şekilde başının yana düştüğünü görünce nefessiz kalmıştı. Karısının yanaklarını tutarak kendine baktırdı. Edanın yeşil yorgun gözleri açılıp onun gözleriyle buluştuğunda Keremin nefes alamayan ciğeri Edanın kokusu ve bakışıyla tekrar nefes alır hale geldi. Edanın gülümsemesiyle Keremde gülümsemişti. Sonunda karısını bulmuştu...


'Geldin' demişti karısı.. Kerem ise Edadan hiç gitmemişti ki. Eda onu terk ettiğini sandığı zamanlar, Eda üniversiteye başladığı zamanlar, Edanın doğum günleri, Edanın sevgilileri, Edanın sevinçleri Edanın hüzünleri.. Kerem hepsine uzaktan tanık olmuş. Edayı hep uzaktan izlemişti. Bir gün onun olabilme ihtimaline tutunarak sabretmişti. Şimdi ise Eda tamamen onundu. Yanında hediyeleri, bebekleriyle beraber..


.....................................


Eda gözlerini açtığında burnuna dolan hastane kokusuyla yüzünü buruşturdu. Hastanedeydi de niye? Dilek ve yaptıklarını hatırlayınca elleri anında göbeğine gitti. Bebeği onu terk etmiş miydi? Gözlerinden yavaşça gözyaşı akarken Edanın içi yandı. En son kanamasının çok fazla olduğunu hatırlıyordu. O kadar kanamaya bebeği onu terk etmiştir. Gözlerini tavana sabitlemiş, elleriyle çarşafı sıkıyordu. Odada kimse yoktu. Kerem neredeydi? Belki de Kerem bebeğini ona söylemediği için kızmış onu burada bırakmıştı. Eda düşüncelere dalıp ağlarken kapı açıldı.


Kerem karısını gözlerini tavana sabitlemiş bir şekilde ağlarken görünce elindeki suyu masaya bırakarak sandalyesine oturdu. Bir eliyle Edanın elini kavrarken diğer eliyle karısının gözyaşlarını yumuşakça sildi.


"Güzelim, ağrın mı var?"


Eda, Keremin yumuşak ellini avucunda hissedince Kereme döndü. Keremin gözlerindeki şefkatle ağlaması şiddetlendi.


Kerem, karısını belinden kavrayıp yatak başlığına yaslarken kendisi de yatağa oturdu. Karısı göğsüne sinip ağlamaya devam ederken özür diliyordu.


"Özür dilerim.. özür dilerim.. onu koruyamadım. Yapma dedim. ama dinlemedi. Aldı benden bebeğimi.."


Kerem, karısının bebeğini düşürdüğü için ağladığını anladı. Edanın yüzünü kendisine çevirerek dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı.


"Ağlama güzelim. Onları korudun. Bebeklerimiz çok iyiler ve hala bizimleler." Edanın hıçkırıkları devam ederken kırmızı gözleri Kereme şaşkınlıkla bakıyordu.


"Bebekler?" derken aklı cümle kuramaz olmuştu.


"Evet güzelim. Bebekler.. İkizlerimiz olacak."


"Kerem, doğruyu söylüyorsun değil mi? Ne olur bu bir rüya olmasın." Eda içinde çiçeklerin açtığını hissediyordu. Bir yanı kahkahalarla gülmek isterken diğer yanı bunun bir rüya olduğunu, uyanınca bebeklerinin olmayacağını fısıldıyordu.


Kerem, Edanın şaşkın haline kahkaha attı. "Değil güzelim. Bu bizim en güzel gerçeğimiz." diyerek Edanın susuz dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı..


.........................................


"Güzel kızım bizi çok korkuttun. Şimdi nasılsın?"


"İyiyim Leyla annem geçti. Ne olur endişelenme ben de torunlarında iyiyiz." Eda, herkesi korkuttuğunu karşısında ona üzgün gözlerle bakan ailesi ve arkadaşlarını gözlerinden anlıyordu. Bu sefer üstündeki bitkinliği atmaya çalışarak enerjili bir tonda konuştu.


"İyiyim dedim ya hadi silin şu yüzünüzdeki üzüntüyü. Mutlu olun. Mutlu olalım." deyince herkesin suratında gülümseme belirdi. Eda uyanınca doktora haber verilmiş, doktor bir kaç tetkikler yaparak sonucuna göre bu gece Edanın çıkıp çıkmayacağına karar verecekti. Şimdi ise herkes Edayı ziyarete gelmişti. Babası Ali Beye durumu Eda, evine geçince anlatmak istediği için kimse Ali beye bir şey anlatmamıştı. Önce Leyla annesi ve babası sonra da arkadaşları doktor gelmeden, Edayla vedalaştılar.


"Canım kendine çok dikkat et. Bir şeye ihtiyacın olursa Dicleye ya da bana söyle"


"Teşekkür ederim Aysu. Sana da Dicle. İyi ki sizi tanımışım."


Kızlar aralarında konuşurken erkeklerde Kereme geçmiş olsun diyordu.


"Geçmiş olsun kardeşim. Allah bebeklerini ve karını sana bağışladı."


"Öyle kardeşim. Sağ olun bu süreçte yardımcı oldunuz."


"Yeri değil biliyorum kardeşim ama Dileğe ne oldu, hala bulunmadı mı?"


"Dilek sahte kimlikle yurtdışına kaçmış kardeşim. Bir yandan polis peşinde ama bulabileceğini sanmıyorum. Kadın çok iyi saklanmış. Babam ve tanıdıkları da bulamıyor."


"En yakın zamanda bulunur kardeşim sen kafana takma. Sen sadece karını ve bebeklerini düşün."


"Öyle yapcam kardeşim. Geldiğiniz için sağ olun."


Herkesle vedalaştıklarından sonra odada tek kalmıştılar.


"İyi misin güzelim? Ağrın varsa doktoru çağırayım."


"Ağrım yok da . Sıkıldım gidelim artık buradan Kerem" diyerek dudaklarını bükmüştü Eda.


Kerem, karısının küçük bir kız çocuğu gibi dudaklarını sarkıtmasına gülerken doktor kapıda göründü. Doktor burnuna düşen gözlüğü ile elindeki kağıtları okuyup bitirdikten sonra suratındaki gülümsemeyle Edaya döndü.


"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Eda hanım?"


"Ben ve bebeklerim iyiyiz. Bizi ne zaman çıkartacaksınız"


Doktor, Kereme bakarken gülümsedi. "Hastanede olmak birilerinin canını fazla sıkmış sanırım. Ben de size müjde vermeye geldim. Tetkikleriniz temiz çıktı. Sizi az sonra taburcu edebiliriz. Ancak öncesinde ikiz gebelik ve özen göstermeniz gereken bir kaç husus hakkında bilgilendirmem gerek sizi."


"Buyurun sizi dinliyoruz." dedi Kerem. Tetkiklerde sorun olmaması onu da rahatlatmıştı.


"Öncelikle tehlikeli aylardasınız. İkiz gebeliklerinde ciddi oranda riskleri olduğunu daha önce anlatmıştım. Erken doğum ve tekrar düşük ihtimallerine karşı yatak istirahati yapmanız gerekmektedir. Ağır yük kaldırmaktan ve ağır iş yapmaktan kaçının. Stresten uzak durun.Size vereceğimiz beslenme programını dikkate alarak vitaminlerinizi ve kanamayı durduran ilacınızı düzenli kullanın. "


...............................


"Eda, hadi bir karar ver artık. Ne izleyeceksek izleyelim. Bak saat kaç oldu."


"Tamam Kerem. Dur hah buldum! Bunu izleyelim." Kerem rahat bir nefese bıraktı. Sonunda diye düşündü.


"Güzelim bunu dün izlemiştik ya."


"Evet ama çok güzel değil mi Kerem? Bir daha izleyelim."


"Olmaz güzelim. Aynı filmi tekrar izlemeyi sevmiyorum. Sen arkana yaslan bu gece filmi ben seçiyorum."


Eda, çocuk gibi üfleyerek kollarını göğsünde birleştirdi. Arkasını yaslanmış haldeyken Keremin beş dakikada film bulup onu televizyona takışını izledi.


"Şimdi güzelim ben listendeki mısırı patlatıp geliyorum." diyerek hızla mutfağa gitti Kerem.


Bebekleri sekiz aylık olmuştu. Hastaneden çıktıklarından beri Kerem, tabiri caizse Edanın elini soğuk sudan, sıcak suya sokmuyordu. İşe erkenden gidip erkenden geliyor, yemekleri ise kapıcının karısı yapıp hazırlıyordu. Edaya ise ağır işler yapmamak ve ilaçlarını düzenli kullanmak kalıyordu. Bebeklerinin sağlığı için sık sık kontrole gidiyordular.


Aradan geçen aylar boyunca Keremin Edayla yapmaktan en çok keyif aldığı aktivite film izlemek olmuştu. Edanın dışarıya çıkıp yorulmamasını istemediği için Edayla film izleyerek zamanı geçiriyordu. Eda ile yan yana oturup film izlemek hoştu ancak yine de Eda filmin tamamını izlemesine izin verseydi daha hoş olabilirdi...


Eda için film izlemek tabiri yanlış sayılırdı çünkü Eda film izlemez, filmi yaşardı. Büyük tepkiler verir bu da Kerem için çok komik olurdu. Hatta filimi bırakıp Edayı izlemişliğide vardı. Film üzücüyse kesinlikle ağlardı karısı. Mutlu olduğu sahnede çocuklar gibi şakırdı..Öpüşme yada sevişme sahnelerinde genelde dolu olan ağzından genzine birşeyler kaçırırdı. Öksürük krizide ne hikmetse o sahneler geçene kadar sürerdi. Kerem Edanın bunu bilerek yapıp yapmadığını öğrenmek için bu gece sevişme sahnesi olan 'Sin' filmini seçmişti.


'Hadi bakalım Eda hanım. Bana bilerek mi izlettirmiyorsun sevişme sahnelerini görelim'


Eda göbeğine yerleştirdiği koca mısır kasesinden avuç dolusu mısır alarak yemeye başladı. Önlerindeki sehpaya meyve suyu, bardak ve bir kaç tane çikolata koymuştu Kerem. Koltuklara yerleştiklerinde Eda uzanıp iki kakaolu sütün birini kocasına verdi. Diğerini kendisine aldı.Kerem bir eline aldığı süte bir de Edaya baktı.


"Seni anladım da ben niye çikolatalı süt içiyorum?"


"Aşk olsun Kerem, bu da ne demek ben hamileyim bana her şeyde destek olmak zorundasın. Bu süt ise bile" derken dudakları titriyordu. Bundan sonraki aşamanın ağlama olduğunu çok iyi bilen Kerem, karısının gözlerine bakarak sütü fondipledi. Sütü içtikten sonra yüzünde oluşan iğrenmeye engel olamadı Kerem.


Edanın dudakları şaşkınlıkla aralanırken Keremin bu sabırlı hallerine bir kez daha hayran kaldı. Eda, kendisindeki değişikliklerin pekala da farkındaydı. Bir kere daha fazla ağlak ve alıngan olmuştu. Çokça neşeli, çokça telaşlıydı. Ani duygu değişimleri onu bile şaşırtıyordu. Bir keresinde rüyasında gördüğü kokoreci Keremin almasıyla gecenin beşinde midesine indirmişti. Normalde kokoreç ve türevlerinden nefret eden Eda için devrim niteliğindeydi bu.


Sonunda filmi başlatıp izlemeye başladılar. Eda malum sahne geldiğinde elinde biten sütüyle televizyonun karşısında tavşan gibi kalmıştı. Böyle bir sahne beklemediğinden ne yapacağını şaşırdı. Hemen ağzına bir kaç tane mısır attı. Boğulur gibi ses çıkararak içli içli öksürdü. Numarasına devam ederken Keremden hiç bir hareket görmemesiyle hem öksürmekten hem de ilgisizlikten gözleri doldu. Öküz kocası yanında ölse bile umurunda olmaz dercesine filmden gözünü ayırmıyordu. Keremin nefes almadan sahneyi izlemesiyle içi burkuldu. Sehpanın üstündeki bardağı doldurarak öksürürken mısırların tahriş ettiği boğazına su gönderdi. Tekrar dönüp Kereme baktı. Adam resmen kedinin ciğere baktığı gibi televizyondaki sevişme sahnesini gözünü kırpmadan izliyordu.Eda kocasının böyle şeylere bakmasına sinir oluyordu. Kadının her yeri gözüküyordu. Artık dayanamadı. Yavaşca sehpadan kocasının getirdiği vişne suyuna eğildi Tam kendine doğru elini çekerken meyve suyu istemeden(!) Keremin bacağına döküldü.


Kerem dakikalarca karısının dikkatini çekme cabalarına inatla karşılık vermeyip içten içe kıs kıs gülmüştü ama bu son yaptğını kırk yıl düşünse tahmin etmezdi. Kerem telaşla ayağa kalktı. Gri renkli eşofmanının önü kırmızı olmuştu.. Hayretle büyüttüğü gözlerini Edanın gözleriyle birleştirdi. Birşey diyemeden Edanın dolu gözlerle ayağa kalktığını gördü.


"Kerem ben özür dilerim. Kendimi o kadar filme kaptırmışım ki bir anda nasıl oldu anlayamadım."


Kerem, tek kaşını kaldırdı. "Öyle mi dersin? Aslında ben nasıl olduğunu çok iyi biliyorum sen hiç kendini yorma güzelim."


"Ne..ne biliyorsun ki?" diye kekeleyerek sordu Eda. Gözleri Keremin gözleri hariç her yeri gezdi.


"Söyle bakayım. Sen, filmdeki kadınları, benden mi kıskandın?"


"Hah ne alakası var canım ben kimseyi kıskanmıyorum. Hem var ya o kadınlar estetik güzeli be!Ben hamile kalmadan onlardan kat be kat güzeldiğ-." derken elleri kolları telaşla hareket ediyordu Edanın. Kerem alacağı cevabı almıştı. Karısı ciddi ciddi izledikleri filmdeki sahnelere kendince sansür koymuştu.


Eda, hamileyken, günleri Keremin burnundan getirmişti. Kerem bunu inkar edemezdi. Ancak karısı ve bebekleri sağlıklı olsun. Kerem bir sekiz ay daha kapris, kıskançlık ve ağlama krizlerini çekebilirdi. Dudakları kadınını daha fazla yormamak için Edanın dudaklarına kapandı. Arkalarındaki kanepeye otururken Edayı kucağına çekti. Nefes alır gibi.. Su içer gibi karısını öptü. Ani gelen öpücükle Edanın başı döndü, midesine kramp girdi. Kereme karşılık verirken mutluydu. Bu adam onun dört mevsimiydi. Mutlu edince yazı, Üzünce kışı, Bir bakışı yüreğine baharı getirirken, Bir kaş çatması yüreğindeki yaprakları döküyordu. Daha fazlasını isteyip Kereme biraz daha sokulmaya çalışırken Kerem dudaklarını ayırdı.


"Islağım güzelim." derken üstündeki kırmızı lekeyi gösterdi. Eda lekeye bakarken dökülen vişne suyunun böyle koca bir kan gölüne dönüşemeyeceğini düşündü. Gözleri irice açılırken


"Kerem! Bebekler.." diyerek ağlamaya başladı..


Keremde öpücüğün verdiği rehavetin dağılmasıyla bu kırmızılığın nedeninin vişne suyu değil Eda olduğunu anladı. Edanın yanaklarını avuçlarına alarak kendisine bakmasını sağladı.


"Şştt bebeğim sakin ol. Şimdi hemen doktora gideceğiz. Onlara hiç bir şey olmayacak. Strese girme ki bebeklerimiz hep bizimle olsun."


Hıçkırıkları arasından "Ta..tam..am" derken kafasını salladı Eda. Daha metanetli olmaya çalışarak beraber yavaşça ayağa kalktılar. Kerem Edayı kucaklayıp evden çıktı..


Araba yolda hızla giderken Kerem ile Eda yüreğinde bebeklerini kaybetme olasılığının ağırlığını hissettiler.


Bölüm Sonu..


Loading...
0%