@dikenligul
|
Eda içeriye adımını atar atmaz Leyla annesinin heyecanla sorduğu soruyla kalakaldı. "Eda kızım düğün tarihini ne zamana kararlaştırdınız? Lütfen iki aydan daha erken bir tarih olduğunu söyleyin bana" diyerek hem edaya hem kereme baktı. Eda bu soruya ne cevap vereceğini bilemeyerek Kereme baktı. Aileler onları bu konuyu konuşsunlar diye odaya göndermişti. Ancak onlar kavga etmekten tarihi bile kararlaştıramamıştı. Kereme baktığınıda keremin bu konuyla hiç ilgilenmiyormuş gibi kafasını çevirmesiyle iş başa düşmüştü. Hem mertten bir an önce kurtulmak hem de Leyla annesini mutlu etmek için Eda kendi kafasında kararlıştırdığı tarihi söyledi. "Bir ay sonra" Edanın söylediğini duyan Kerem şokla Edaya döndü. Bu kız ne yapmaya çalışıyordu. Tamam evlenelim demişti. Ama bu kadar erken bir tarih düşünmemişti. Annesinin sorusuna elinden gelse, hiç bir zaman diyecekti ağzından bu laf çıkmasın diye kafasını çevirip Eda ya bırakmıştı. Ancak Edanın bir ay sonra diyeceğini tahmin edememişti. Ne bekliyordu ki kız her şeyi itiraf etmişti. Şimdide bir an önce evlenip koca parası yemek istiyordu. "Çok sevindim. Mahir duydun mu bak bir ay sonraya düğünümüz var. Çok mutluyum" "Duydum karıcığım. Tebrik ederim çocuklar" diyen Mahir bey tereddütlü görünüyordu. Keremin bir anda hem Edayı hem de bir ay sonra evlenmeyi kabul edeceğini beklemiyordu. Karısının mutluluğuna gölge düşürmemek için bunu daha sonra yalnız kalınca keremle konuşmaya karar verdi. "Benim biricik sarı kızım demek bir ay sonra yuvadan uçacaksın. Keşke annende bu günleri görseydi." diyerek kızına sarılan Ali bey , Leyla hanım kadar mutluydu. Eda keremin bakışlarından korksada gülmeye çalışarak tebrikleri kabul etti. Babasına sarıldı. Eda "Keşke babacım" dese de annesinin bu günleri görmemiş olmasına sevindi. Çünkü annesi ondan nefret eden biriyle evlenmesini istemezdi. Eda gülümeseyerek herkesle sohbet ederken Kerem suratını asmış onları izliyordu. Edanın gülüşüne dalınca bir anda o gün düştü aklına. Edanın kendisini terkettiği gün.. Ali babasıyla istanbulu terkettiği gün gözünün önüne geldi kerem Eda'nın kolunu tutmuştu. "Bırakmam seni gitme.. Söz veriyorum bütün acılarını dindiriceğim. Ben seni annen kadar sever baban kadar korurum seni bir an bile incitmem... Babanı ikna et Eda seni alıp götürmesin benden. Hem sen gitmezsen baban da sen olmadan gidemez bu şehirden." Peki Eda ne demişti. "İstemiyorum Kerem. Artık ne seninle arkadaş olmak ne de senin beni sevmeni istemiyorum.Ben babama senin yüzünden gitmeyelim diyemem. Burada seninle de kalamam.. Babam üzülür kıyamam ona bensiz yapamaz. Senin için asla babamı üzmeyeceğim. Babamdan başka kimsem kalmadı." Ben babanı üz ya da ondan ayrıl demiyorum ki. hem o nasıl laf öyle Eda. Sen kimsesiz değilsin. Annem var babam var. Ben varım. Hem ben de sensiz yapamam.. Ben de çok üzülürüm. Bana da kıyabilecek misin" demişti Kerem çaresizlik içinde. Edanın yanıtı ise kısık bir şekilde sölediği "özür dilerim"di "Seninle görüşmek, sesini duymak, yüzünü görmek istemiyorum. Unut beni Kerem. Arama, sorma, çıkma karşıma. Ben gidiyorum ve sen bir daha hayatımda olmayacaksın. hiç olmamışsın gibi yaşayacağım sen de öyle yaşa.." diyen Eda ağlayarak Kerem'in yanağına son bir öpücük kondurduktan sonra evnini taşındığı kamyonete binerek gitmişti. Eda babasıyla gitmeyi seçmişti. Kerem'inden ayrılmıştı. Kerem arkasından ağlayarak "Gelme bir daha.. Gelme! Çıkma bir daha karşıma." diye bağırmıştı. Kerem bir anda eskiye gitmiş. Hatırladığı anıyla ilk günmüş gibi tekrar canı yanmıştı. Şimdi karşısında oturup etrafa gülücükler atan kadın, karşıma çıkma diyen kadın onun karısı olmak için karşısına çıkmıştı.. Hayat ne garip diye düşündü Kerem... Yıllar önce canımı yakan kadının canını yakacağım diye kendine söz verdi. Kerem sabah uyandığında gerinirken gözü yüzük parmağına takıldı. Kendi haline sinirle sövdü. "Şaka gibi.. Ben Kerem Yavuz Arslanlı, Eda Korkmazla nişanlıyım. Şu halime bak! Aç gözlü bir kadının eline düştüm. Annem yüzünden istediğimi yapıp yüzüğü bile atamıyorum. Lanet olsun" diyerek üstündeki yorganı iteledi. Yarı çıplak yattığı yatağından kalkarak banyoya yöneldi. Kerem geceleri üstüne bir şey giymeden uyurdu, En çok kış aylarını, soğuğu severdi.- Eda'nın aksine diye- düşündü. -Eda soğuktan ve ıslak olan her şeyden nefret ederdi. En sevdiği şey güneş ve denizdi. Denize aşık birinin Ankaraya gitmesi kadar saçmaydı Edanın gidişi. Kerem düşüncelerinin gittiği yönü farkederken kendine sövmeyi ihmal etmedi. Hala Edayı düşündüğüne inanamıyordu. Zamanında gitme dediği halde giden , gelme dediği halde ise yıllar sonra karşısına çıkan kadını düşünmemeliydi. Eğer edayı görmezse onunla ilgilenmezse onu bir daha düşünmezdi. Bu fikirle rahatladığını hissetti. Kararını verdi. Artık Eda yı görmezlikten gelecekti. Ona sadeece annesi için katlanacaktı. Altında havlusu ile duştan çıktığı zaman telefonunun yanan ışığını görünce eğilip kim aramış diye baktı. Arayan tabi ki annesiydi. Bir defadan fazla aramış olması Keremi telaşlandırmıştı. Hemen annesini aradı. Annesinin evde tek başınayken kalp krizi geçirdiği günden beri telefonu hep açık olur. Kızgında olsa üzgün de annesinini telefonunu hep cevaplardı. Annesi yine kalp krizi geçirirken ona ulaşamazsa diye korkuyordu. Karşıdan annesinin sesini duymasıyla gevşedi. "Annem aramışsın, banyodaydım. İyi misin bir sorun yok di mi? Dedi "Ah telaşlandırdım dimi kusura bakma oğlum. Ben iyiyim telaş yapma. Ben senden bir şey isteyecektim. hani nişanlandınız ya bir an önce Edayla buluşup nikah tarihi alın. Ordan da evin eksiğini gediğini tamamlayıverin. Bir de Eda kızımın hiçbir şeyden eksik kalmasın ne isterse al olur mu?" "Annecim bende bu konuyu konuşacaktım. Şimdi siz bir aya düğünü nasıl yapacaksınız. Bence bu tarihi bir kaç ay hatta bir yıl sonraya erteleyelim. Anca hazırlanırsınız. Hem nikah için bir aya tarih alamayız dolmuştur zaten." Diyerek şansını deneyemeye çalıştı. Belki annesini buradan vurursa düğünü ertelerdi. "Oğlum babanın arkadaşı Hasan abinin oğlu Veli var ya heh işte o size yardım edecek. Ben unuttum söylemeyi demek yaşlılık işte. Şu dünyadan göçmeden oğlumun evlendiğini görmek için acele ediyorum be oğlum ne zaman ne olacağı belli değil." Diyerek kocası mahir beye bakan Leyla hanım kocasına göz kırparak oğlunun istediğini yapması için yorgunca konuşuyordu. Annesinin dedikleriyle elleri yumruk oldu Keremin. Her şey annesi içindi o yeter ki mutlu olsun bir ay sonraya evlenmeyi de kabul etti. "Anne öyle konuşma. Tamam ben Edayı alıp bir ay sonraya tarihi alırım" "Tamam oğlum" diyerek yorgunca konuşan Leyla hanım yerinde zıplayarak bir kaç kez kalçasını sallayıp dans ederken sesini aynı tonda tutmaya çalışarak konuştu. "Düğün hazırlamayı da bana bırakın bir aya herşeyi ayarlarım ben" "Anne sen zaten hastasın. Böyle bir yükün altına niye giriyorsun ki. Sen dur ben bir Edayla konuşayım. Olmadı biz ayarlarız bir şeyler." "Hayır oğlum ben seni bilirim her şeyi bu seferde kızın üstüne yıkarsın. Olmaz hem bende yardım etmek istiyorum. Bir tane oğlum var. Bir daha nerde düğün hazırlayacağım." Kerem yamuk gülüşünü takınarak "Nerden biliyorsun belki boşanırız Edayla. Bana yine düğün hazırlamak zorunda kalırsın" Morali bozulan Leyla hanım işinin çok zor olduğunu kendine tekrar etti. -Bu oğlan zor adam olurdu. Daha evlenmeden boşanmanın hayalini kuruyor demek.. Ben sizi bir evlendireyim de sen bir daha zor bırakırısın Edayı- diye geçirdi içinden. "Boşanma falan olmayacak hadi siz bakının bir şeylere yetişemediğinz yerlerde ben devreye girerim" "Tamam anne bakarız. hadi ben Edayı arayayım o zaman" dedi ve telefonu kaptattılar. Ardından Edayı aradı. Kerem aramadan önce eda güzel bir rüya görüyordu. Rüyasında Keremi bir yatağa bağlamıştı. Kerem karşınıda yine o ukala gülüşüyle ona bakıp "bana hiç bir şey yapamazsın" diyerek dalga geçiyordu. Eda tam Kereme tokadı basacakken derinlerden telefon sesin duydu. Sesin nerden geldiğini anlamak için etrafına bakınırken. Gerçekliği döndü. "Herşey rüyaymış. Ah keşke tokadı bassaydım da öyle uyansaydım." Diye kendi kendine üzülürken hala çalan telefona düşmanıymış gibi baktı. Bu güzel rüyayı bozsa, bozsa Ela bozardı. Bu yüzden telefonu eline aldığı gibi Elayı azarlamaya başladı. "Ela hatırlatda görüşünce seni boğayım. Güzelim rüyamın içine etti. Ne güzel rüyamda Keremi yatağa bağlamıştım. Bana gülerek bakan o ukala suratına tokatı yapıştıracaktım. Ondan bütün hıncımı alacağım sırada aradın" Kerem edanın nefes bile almadan anlattıklarına içte içe kahkaha patlatmak istiyordu. Ancak bu kıza yüz vermek istemediğinden kendini toplayarak konuştu. "Eda beni yatağa bağlamakla ilgili fantazilerin olduğunu bilmiyordum. " Eda duyduğu sesle hemen telefonun ekranına baktı. Bu Keremdi ama bu nasıl olurdu. Ah akılsız kafam. Elayı bir posta da bunun için boğacağım. En gereksiz anlarda hep ela arardı beni diye üzgünce söylenirken telefonun ucundaki Keremi hatırlayıp telefonu yavaşça kulağna tutarak "A..alo kerem sen misin?" "Evet tatlım benim. Aslında bir aya evlenmemiz o kadar da kötü gelmemeye başladı. Yatak fantezilerini heyecanla beklemeye başladım. Bak ne diyeceğim. Senin yatakla ilgili fantazilerini öğrendik bir ara bana gel de benim yatakla ilgili fantazilerimi gör" Kerem'in yaptığı imayla Edanın yüzü kıpkırmızı kesildi. İyi ki Kerem şu an onun yüzünü göremiyordu. "Terbiyesizce konuşmalarına bir son vermezsen telefonu kapatacağım Kerem." Derken sesinin titremesine engel olamıyordu. Yatak fantazileride neydi ıggk! "Ah sen ve fantazilerin akıl mı bıraktı bende? Ne için aradığımı söylemeyi unuttum. Bu gün buluşmamız lazım. Nikah tarihi almamız gerekiyormuş. Bir saate hazır ol" deyip cevap beklemeden kapattı. Eda ise az önce utançtan kırmızı kesilmişken. Şimdide sinirden kırmızı kesilmişti. Bu Kerem akla zarardı. Şu alaycı, imalı sesi ve şu fikir sormadan söyleyeceğini söyleyip karşısındakini düşünmeyip kapatışı... Kerem küçükkende böyleydi. Hep onun istediğinin olmasını isterdi Eda düşüncelere dalmışken Keremin dediğini hatırladı. Bir saat vaktinin olduğunu yeni idrak edip hemen kendini banyoya attı. Yarım saatlik banyo sonrası toprak tonlarındaki omuzu fırfırlı badisinin altına kot pantolonunu giyerek badisini pantolonunun içine koydu. son olarak krem, beyaz şefaf üçlüsü stilettolarını ayağına geçirerek, hafif toprak tonlarda makyajını yapıp saçlarına iri maşalar atarak hazırlığını tamamladı. Telefonuna gelen mesaj sesiyle çantasını alarak aşağı indi. Evden çıkarken ne babası ne de arkadaşı evde yoktu. Demek babası yine mahir babanın yanına gitmişti. Ela ise zaten işteydi.  Dışarıya çıktığında hava güneşli ve tatlıydı. ve Eda derin bir nefes alarak başını gökyüzüne kaldırdı. Bu havalarda içi hep fıkır fıkır kaynardı. Gülümseyerek kafasını eğerken Kerem'in arabasını gözleriyle aradı. Caddenin karşında beyaz Suv'a yaslanan Keremle göz göze geldi. Eda, Keremi ilk kez takım elbisenin dışında bir giysiyle görmüştü. Kerem bu haliyle hem daha genç hem de bir hayli yakışıklı görünüyordu. Üstündeki beyaz gömleği, altındaki mavi kot pantolonu ve dağınık saçlarıyla ne de ulaşılmazdı. Eda bir anda gereksiz bir gurur duydu. 'Bu adam benim kocam olacaktı. Ama ne koca benden nefret eden yakışıklı kocam' diye düşünerek arabaya doğru yürüdü.  Kerem neredeyse on dakikadır Edayı bekliyordu. Sonunda Edanın apartmandan çıktığını görünce arabasına yaslanarak Edanın hareketlerini izlemeye başladı. Edanın sıcak havayı hissedince mutlu oluşunu.. Yüzünü kaldırıp gökyüzünü izleyişini.. Yeşil gözleriyle etrafta kendisini aramasını.. yeşillerin, kendi açık mavilerini bulması ve Kereme doğru yürümesi.. Bunlar Kereme ağır çekimdeymiş hissi veriyordu. Eda yüzündeki gülümsemeyle kendisine taraf gelirken Keremde onu izliyordu. Eda güzeldi hem de çok güzel bir çok adamın kendisine eş olarak seçip gurur duyacağı bir güzelliği vardı. Ama içi çirkindi. Kerem bir anda dün yaptıkları konuşmayı hatırlayınca Edaya olan siniri geri gelmişti. Edanın arabaya binmesini beklemeden kendisini şoför koltuğuna atarak motoru çalıştırmaya başladı. Eda ise Kereme doğru yürürken, Keremin değişen yüz ifadesine dikkat etti. Tebessümle onu izleyen adamın yüzü bir anda kasılmış ve kaşları çatılmıştı. Eda bu gününde zor geçeceğine kendini alıştırarak arabaya bindi. Bölüm Sonu.. |
0% |