Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@dikenligul


"Şimdi nereye gidiyoruz" diye sordu Eda.


"Telefonda da dediğim gibi evlendirme dairesine gün almaya gidiyoruz" diye soğuk bir cevap geldi Keremden.


"Peki bir ay sonraya tarih bulabilecek miyiz?"


"Babamın arkadaşının oğlu yardımcı olacak." diyerek sessizliğe gömüldüler.


"Kerem telefonda olanlar için özü-"


"Gereksiz konuşmalarla başımı ağrıtma Eda " Buraya kadardı. Zaten yeterince konuşmaya çabalamıştı Eda. Eğer Kerem konuşmak istemiyorsa o da konuşmazdı.


Evlendirme dairesine vardıklarında Kerem telefonunu çıkarıp Veliyi aradı,


"Veli biz geldik. Sen neredesin? ... Tamam geliyoruz " dedikten sonra telefonu kapatarak önden yürümeye başladı. Eda Kerem'in onu daha ne kadar görmezden gelmesine gıcık olsa da günün kolay bir şekilde geçmesi için bunu sorun etmemeye çalıştı.


"Veli " diyerek elini uzattı Kerem.


"Hoş geldin Kerem abi" diyerek önce Kerem'in sonra "Sen de hoş geldin yenge" diyerek Eda'nın elini sıktı veli.


Velinin dediği yenge kelimesi Edanın hoşuna gitmişti. Bu kelime kendini birine ait hissetmesine yol açıyordu bu yüzden başkalarını aksine yenge kelimesinden hoşlanıyordu..kendini kereme ait hissetirdi bu kelime ama Eda'nın aksine bu kelimeden hoşlanmayan Kerem, veliye kızgın bir bakış atarak velinin karşısına oturdu.


"Evet veli söyle bakalım bir ay sonraya bize tarih verebilecek misin?"


"Tabi ki abi, istediğiniz özel bir tarih var mı?" Bunu soran Velinin telefonu çalarken devam etti.


"Siz karar verin ben hemen geliyorum". Diyerek odadan çıktı.


Edaya eline aldığı takvime bakarken kulağına üfleyen sıcak nefes hissetti.


"İstediğin bir tarih var mı? Her şeye karar verdiğine göre tarihi de sen belirle" diyerek Eda dan uzaklaştı. Eda, Keremin yakınlaşmasının verdiği sıcaklığa alışmışken soğuk ve alaycı sesiyle buz kestiğini hissetti. Derin bir nefes alarak Kerem hiç canını acıtmamışcasına elindeki takvime bakmaya devam etti.


Veli gelince Eda yüzündeki gülümsemeyle Veliye "26 Ekim için boşluk var mı?" diye sordu.


"Hemen bakayım yenge" deyip bilgasayara yöneldi.


Kerem ise Edanın neden 26 Ekimi istediğini düşündü. Düğününden İki gün sonra da kendi doğum günü olacaktı. 'Ne de güzel yeni yaşımı karımla karşılayacağım' diye düşündü.


"Nikah tarihiniz tamamdır. Hayırlı olsun" diyerek elini uzatan veliye karşılık verdiler


Kerem yapılması gerekenleri Veliden öğrenmiş. İlk iş hastaneye gidip kan vermek olmuştu. Kan verirken Edanın gözlerini kapatmasıyla Keremin dudaklarından gülümseme geçti. Zaman her şeyi değiştirirdi ama Edanın iğneden korkmasını değiştirmemişti demek..


Kerem ne yaptığından emin olmayarak bir anda Edanın elini tuttu. Eda elinin sıkıca kavranmasıyla sımsıkı kapattığı gözlerini aralayarak Kereme baktı.


"Şu dudaklarını ısırma kanatacaksın"


"Ha" diye kaba bir nida kaçtı Edanın dudaklarından. Kerem, Edanın bu haline kahkahayla gülerken Eda ise şu an ne hastanede oldukları ne de koluna iğnenin geçtiğinden farkında değildi. Bu adam karşısında bu kadar içten ve sıcak gülerken dünya yansındı kime ne..


Hastaneden çıktıklarında Eda şaşkındı. İğneyi hiç hissetmemişti. Kereme dalmışken hemşirenin koluna bant yapıştırmasıyla kendine gelmişti. Canı hiç acımamıştı. Bu çok eneteresandı.


"Kahvaltı yaptın mı?"


"Nasıl yapabilirdim ki? Bana sadece bir saat verdin" Kerem gülümseyerek göz kırptı.


"Huysuzluğunun nedeni belli oldu. İstikamet kahvaltı salonu " Eda ağzı açık Keremi dinledi. Huysuz olan asıl kendisiydi. Sabahtan beri yüzü sirke satıyordu. Şimdi kalkmış ona huysuz diyordu. Bu adam insanı katil ederdi. 'Dengesiz şey' diye fısıldayarak Keremi takip etti.


Kahvaltı edilmiş. Diğer evraklar tamamlanmıştı.


"Saat beş oluyor. Benim evimde yaşayacağımız için eve geçelim. Sende değiştirmek istediğin şeyleri not alırsın. Yarında evin eksiklikleri alırız" diyerek arabayı çalıştırdı Kerem.


Sıkıntıyla oflayan Eda arabada kereme taraf dönerek konuştu "Kerem bu daha ne kadar devam edecek?"


"Ne?"diyerek Edaya dönen Kerem kısa süre Edanın gözlerine bakıp tekrar önüne döndü.


"Bana sormadan bir şeylere karar vermen" Keremin dudaklarından alaycı bir kahkaha çıktı


"Demek öyle, hatırlarsan hem evliliğimize hem de tarihine sen karar vermiştin. Bana sormadan!"


"İkisi alakasız sonuçta bunlar olurken sende yanımdaydın, itiraz edebilirdin"


"Bir işe yarayacak mıydı. Unut gitsin tamam ne istiyorusun. Düğüne bir ay kalmışken sana yeni bir ev mi bulayım?"


Keremin kırıcı olduğundan haberi var mıydı acaba.. Eda, keremin bu alaycı tavırları Edayı kırmaktan başka işe yaramıyordu. "Ha..hayır böyle bir şey demedim ben sadece biraz nazik olup senin evinde yaşamak isteyip istemediğimi sorabilirdin"


"Pekala senin aklında bir ev mi var?


Hayır yok ama.. Senin başka kadınları götürdüğün evde nasıl yaşayabilirim ki"


"Sonunda ağzındaki baklayı çıkardın. Müstakbel karım beni geçmişimden mi kıskanıyor?"


"Ne alakası var Kerem ben.. Neyse kabul ediyorum. Bir şey demedim say" diyerek kollarını gögüsünde bağlayarak susmayı tercih etti.


Keremin evi, şu zenginlerin kaldığı çok katlı, küçük metrekareli, güvenlikli, otoparklı şehir merkezinde lüks bir rezidanstı. Kerem'in arkasından asansöre bindi.


"Ev kaçıncı katta?"


"15. Kat"


"Çok yüksekmiş."


Ortamda gergin bir hava vardı. Eda bu havayı dağıtmak için konuşmaya çabalasa da Keremin ketumluğunu çözebileceğini sanmıyordu.


Sonunda asansörden inerek daireye girdiler. Kapıdan içeri girince onları yatay bir koridor karşılıyordu. Koridorda karşılıklı dört kapı vardı. Bunlardan biri Kerem'in ebebeyn banyolu yatak odasıydı.


İkinci kapı spor odası, diğer kapı ise ortak banyo ve tuvaletten oluşuyordu. Dış kapının tam karşısında yarısı duvarla ayrılmış salondan mutfağı görmeye imkan sağlayan Amerikan mutfak vardı. Mutfakla ile salonu ayıran duvara bitişik dört sandalyeli camdan bir mutfak masası yerleştirilmişti. Daire küçük olmasına rağmen rahat ve sıcak görünüyordu.


"Nasıl buldun" diyerek kafasını gergince kaşıdı Kerem.


"Değiştirmek istediğin şeyleri not al ben duş alıp üstümü değiştiriceğim. Daha sonrada yemek yiyip eve bırakırım seni" diyerek Edaya döndü.


Eda gözlerini gezdirdiği salondan Kereme çevirdi.


" Küçük ama sıcak. İnsan burada yabancılık çekmez"


"Çekme zaten artık burası senin de evin" diyen Keremin sözleriyle Edanın içinden ılık birşeyler aktı. 'Kendisine ait bir ev ve kendisine ait bir adam' bu düşünceden hoşlanıyordu.


"Teşekkür ederim." Derken birbirlerinin gözlerine dalmışlardı. İlk kendini toplayan Eda oldu. "Sen git duşunu al ben de etrafa bakınayım biraz"


"Pekala buzdolabında pizzacının numarası var sanada uygunsa pizza yiyelim.


"Benim içinde uygun. Ben şimdi ararım."


 


Eda Kerem'in odadan çıkmasıyla evi süzmeye başladı. Salonda oldukça rahat görünen krem rengi L koltuk vardı. Yanında ise yeşil dönen tekli bir koltuk vardı.


Koltuğun karşısında camdan füme bir sehpa, sehpanın karşısında büyük ekran televizyon vardı. Televizyonun tam altındaki beyaz uzun açık dolapta playstation, modem, telsizli ev telefonu bulunuyordu.


 


Ev genel olarak Eda'nın hoşuna gitmişti. Evden içeri girdiği ilk anda onu Kerem'in ferah, misk ve amberle harmanlanmış kokusu sarmıştı.Bu bile Edaya başlı başına huzur veriyordu.


Bunun yanında koltuğun üstündeki çember şeklindeki aydınlatıcıya da bayılmıştı ev küçük olmasına rağmen seçilen açık renkler, mutfaktaki ve salondaki aydınlatıcılar evi çok daha huzurlu gösteriyordu


Eda yavaşca mutfağa yürüdü. Mutfak küçük ve şirin görünüyordu. Burada hakim olan renk genelde fümeydi. Mutfak dolaplarını açıp baktı. Burada bir çok eksik vardı. Anlaşılan Kerem bu evde hiç yemek yapmamıştı. Buzdolabına dönerek Kerem'in dediği yerde pizzacının numarasını bulup aramaya koyuldu. Telefonu kapattıktan sonra gözü buzdolabına takılan magnete kaymıştı. Kerem buzdolabına anne babasının fotoğrafını tutturulmuştu. Fotoğrafta Leyla annesi, Mahir babasının kollarının altında birbirlerine aşık bakışlar atarken habersiz çeklidiği beli olan bir pozdu. Birbirlerini ne kadar da seviyorlardı."Acaba ben de bu kadar mutlu olabilecek miyim?"


"Bunu zaman gösterecek müstükbel eşim" Eda, daldığı bir anda Keremin sesini duyduğu için irkilmişti. Kerem de buzdolabının önüne gelip anne ve babasının fotoğrafına bakarak konuştu.


"Ben çektim bu pozu. Beraber kahvaltıya gitmiştik. Gittiğimiz yerde onlar bahçeyi gezerken yakaladım bu pozu."


" Birbirlerini seviyorlar."


"Hemde çok. Benim de onlar gibi olmamı istiyorlar. Bu yüzden bu evlendirme çabaları." Eda, ne diyeceğini bilemeyerek başka resmi gösterdi.


"peki ya şu fotoğraf"


"Mezuniyetimde çekindik. İkisinin arasına girmek zordur." diyerek kahkaha atan Keremle, Edanın da neşesi yerine gelmişti.


"Naptın buldun mu eksik?" diye sordu Kerem.


" Mutfak takımın neredeyse yok" diyerek kafasını sallayan Edaya, gülümseyerek bakan Kerem raflardan birine uzanarak bardaklarını Edaya gösterdi.


"6'lı su bardağı takımım var bunlar mutfak takımından sayılmaz mı?" Eda, Keremin bu şirin haline gülmemek için kendini kasarken kaşlarını çatmayı başardı.


"Zaten 6'lı su bardaklarının hatrına neredeyse dedim" diyerek göz kırpttı.


Birbirlerine gülümseyerek bakan çifti çalan kapı ayırdı. Kerem kapıya bakmak için Edanın yanından ayrılırken kendi kendine gülümsüyordu. Pizzaları alıp içeriye geçerken Edanın masayı hazırlamış olduğunu gördü.


Kerem pizzaları açarken, Eda kolaları meşhur su bardaklarına dolduruyordu. Kerem iki pizzadan birinin mısırsız ve sosisli olduğunu görünce gözlerindeki ışıkla Edaya döndü.


Eda,Kereme gülümseyerek kendi pizzasını aldı. "Sosissiz mısırlı bana, sosisli mısırsız sana" diyerek konuştu.


"Unutmamışsın" Kerem gölerindeki ışıkla Edaya bakıyordu. Yıllar geçmiş olmasına rağmen niye böyle hissediyordu. Sanki hiç bir zaman ayrılmamışlardı. Sanki Edanın gidişinden itibaren zamanı Kerem için dondurmuşlar da Edanın dönmesiyle zaman akmaya başlamıştı.


"Unutmadım" diye gülümseyerek pizzasından yemeye başladı Eda. Keremin hayran bakışlarından utanmıştı .


"Diğer odaları gezdin mi?"


"Hayır seninle gezmek istedim" dedi Eda.


"Tamam yemeğini bitir, gezelim"


Eda yemeğini bitirip ellerini ıslak mendille silerek ayağa kalktı, "Hazırım"


"Takıl peşime" diyerek odaları gezdirmeye başladı Kerem.


Eda Keremin arkasından yürürken giydiği ev pijamalarına baktı. Üstünde siyah, vücuduna yapışan kaslarını belli eden kısa kollu bir tşört ile altında siyah dar eşofman giymişti . 'Bir insan pijamaların içinde bile bu kadar karizmatik görünebilir miydi?' Eda keremin ona dönmesiyle utanarak başını eğdi. Kerem Edanın bu tepkisine gülümseyerek karşılık verip kapısını açtığı odadan içeriye soktu onu.


"Burası yatak odası"


"Burası çok güzel dekor edilmiş. Odan seni yansıtıyor"


"Teşekkür ederim. İç mimar arkadaşım yaptı. Tabi ki benim direktiflerimle"


" Giyinme odasına bakabilir miyim?"Edanın sorusuna Kerem omuz silkerek


"İstediğini yapabilirsin" dedi. Keremden izni kapan Eda, camlı yerden geçerek giyinme odasına geçti.


" Kerem burası harika yatak odasındayken bu kadar büyük olduğunu tahmin etmemiştim. Burası ayrı bir oda kadar büyük"


"Kıyafetlerim fazla" diyerek gülümsedi Kerem.


"İstersen diğer odaya gidelim."


"Tamam" diyerek giysi odasından çıktılar.


"Burası ortak kullanılan Banyo ve tuvalet" diyerek diğer kapıyı açtı.


" işte burası da senin kalacağın oda" Eda, Keremin dediği ile beyninden vurulmuşa döndüyse de hayalkırıklığını başka bir zaman yaşamak için şu an kendini sıkarak gülümsedi.


"Burası da güzelmiş. Ev küçük gibi görünüyor ama odaları ferahmış "


"öyle.." diyerek sıkıntıyla Edaya bakarak devam etti."Burayı spor odası olarak kullanıyordum. Artık senin odan olacak bu yüzden istersen burayı tamamen senin istediğin şekilde döşeyelim."


"Çok iyi olur. Ben bir ara Elayla çıkıp yatak odası takımına bakarım. Daire bu kadar mıydı, başka oda kalmadı di mi?"


"Kalmadı. Gezimiz kısa sürdü. Ben büyük ev sevmiyorum. Bir de tek kişi olunca burası yetiyordu." Eda yalnış anlaşıldığını anladı. Kerem, aynı odada kalmayacaklarını söylediğinden beri Eda kendinde değildi. Bu yüzden farketmeden evi küçümsemiş gibi görünmüştü.


"Lütfen beni yanlış anlama ben sadece yorulduğum için sordum. Yoksa dediğim gibi ev çok sevimli ve sıcak ."


Kerem rahatlamışçasına nefesini dışarı bıraktı " İyi o zaman. Gel salona geçelim konuşmamız gereken şeyler var" diyerek önden salona doğru yürürken Edaya koltukları göstererek "Sen otur. Ben kahve yapayım"


Bölüm Sonu..


Loading...
0%