Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@dikenligul

Koray, Elayı eve bıraktıktan sonra şirkete gitti. İçi içine sığmayarak önüne gelene gülücük saçarak odasına girdi. Çok mutluydu. Aylar sonra karısı geri dönmüştü ve yanında hediyesiyle.. Bebeğini duyduğundan beri onunla tanışmayı dört gözle beklemişti. Sonunda bebeğini görmüştü. Minnacık bir noktaydı ama bu bile Koray'ın içini mutlulukla doldurmuştu. Koray kendisini koltuğuna bırakırken kahkaha atıyordu. Onu gören Kerem de arkadaşının peşine takılarak içeri girmişti.


Kerem, "Kuzen nasılsın?" diye sorarken temkinli yaklaşıyordu Koraya. Koray ile en son konuşması kısa olmuştu. Koray onu arayıp bebeğin olup olmadığını sormuş cevabını alınca da sinirle telefonu yüzüne kapatmıştı. O günden sonra onu arayacak cesareti bulamamıştı Kerem.


"Gel kuzen gel. Çok iyiyim. Oğlum sonunda baba oluyorum." derken sandalyesinden ayağa kalkarak kollarını erkekçe bir gururla iki yana açtı. Kerem arkadaşının mutluluğuyla işlerin yoluna girdiğini anlayarak gülümsedi. Koray'a sarılarak tebrik etti.


Kerem ile Koray karşılıklı koltuklara geçerken iki erkeğinde yüzünde gülümseme vardı. "Ela sana nasıl davranıyor?"


"Aman tahtaya vur abiciğim. Ela artık benden kaçmıyor hatta inanmazsın ama bu sefer kendini naza çeken taraf benim"


"Oh kardeşim bu günlerin tadını çıkar. Bir kaç ay sonra hamilelik bunalımına girer, bebek doğduktan sonra da lohusalık bunalımı ohoo işin çok zor."


"Aman be abi karım yanımda olsun, bebeğim sağlıklı doğsun daha ne isterim. Varsın istediği kadar zorluk çıkarsın. Sevene, sevdiği hiç eziyet olur mu?"


"Olmaz ya abiciğim hiç olur mu?" derken Kerem de ikizleri ve Edayı düşünüyordu. Onlarsız nefes alabileceğine inanamıyordu.


"Ela ve bebek nasıl?"


"Çok iyiler. Buraya gelmeden Esraya gittik. Esra, Ela'yı çok sevdi. Bebeğin gelişimi de gayet normalmiş. Ancak yine de içimde bir huzursuzluk var. Sanki her an Ela'yı kaybedecekmişim gibi hissediyorum."


Kerem arkadaşına bakarken mutluluğunun bir ömür devam etmesini diledi.


"Abiciğim sana tavsiyem karını karşına al ve karşılıklı sorunlarınızı konuşup birbirinize sevginizi itiraf edin. O zaman bak her şey nasıl da yoluna giriyor. O zaman senin bu kaybetme korkun biter"


Koray ciddileşerek ellerini önünde birleştirdi. Bir kaşı havaya kalkarken gözleri ateş saçıyordu. "Birbirimizi sevdiğimizi mi? Kerem, Ela beni sevmiyor ki. O bana bebek için geri döndü. Şimdi de bu iyi davranmaları sadece ortamın gerilmemesi için."


"Bak işte! Bunu birbirinize yapmayın abi. Ne demek ortamın gerilmemesi için. Bir kadın sevmediği bir adama geri dönmez. Ela başarılı bir kadın. Eğer seni sevmeseydi sana gelmez kendine yeni bir hayat kurardı. Siz iki keçi birbirinizi sevdiğinizi itiraf etmediğiniz sürece mutlu olamayacaksınız demedi deme" diyerek ayağa kalktı. Arkadaşlarının boşuna birbirlerine acı çektirmelerine artık sinirlenmişti.


Koray, odadan çıkan Kerem'e boş gözlerle bakarken acaba dedi. Ela onu sevmeye mi başlamıştı?


................................................


"Edoşum inanabiliyor musun? Esra, Koray'ın randevulaştığı kadın değil benim doktorummuş." diye bunu beşinci kez tekrarlayan arkadaşına gülerek bakıyordu Eda.


"Ben zaten ihtimal vermemiştim ki Eloşum. Koray seni severken böyle şeyler yapmaz."


"Ayy arkadaşım Esranın doktor olduğunu duyduğumda Korayın resmen üstüne atladım." derken kıkırdıyordu Ela.


"Ben zaten bu aralar sende bir tuhaflık görüyorum arkadaşım. Koray'dan bahsederken ağzın sulanıyor" derken kahkaha atıyordu Eda.


Ela'nın yanakları hafif pembeleşirken arkadaşına kirpiklerinin altından utangaçça baktı. "Ayy Edoşum madem konu açıldı. Sormamda bir sorun olmaz değil mi? Böyle bazen içimden Koray'ı öpmek ve onunla daha fazla şeyler yapmak geliyor. Ama bu seferde o bana soğuk davranıyor. Acaba beni sevmeyi bırakmış olabilir mi?"


Eda arkadaşına gözlerine devirdi. "Eloşum sevgi aşk böyle kolay bitecek bir şey mi? Adam hamilesin diye temkinli yaklaşıyordur sana"


Ela'nın yüzü asılırken arkadaşının dediğinin doğru olmasını diledi.


...........................


Koray'ın eve gelmesine yakın Ela yine marifetlerini konuşturarak yemekler yapmıştı. Kapının kilidinin dönmesiyle kapıya yürüdü. Koray kravatını çıkarmış.. Sabah ki mutluluğunun aksine suratı asıktı.


"Hoş geldin. Sen üstünü değiştir ben de yemekleri tabaklara koyayım" derken Koraya temkinli bakışlarını yolladı Ela.


"Ela bu sefer gerçekten yemek istemiyorum. Nazlanmadan yemeğini ye bebek aç kalmasın. Ben odama çıkıp direkt uyuyacağım. " diyerek odasına çıkan Koray'ın arkasından dolu gözlerle baktı Ela.


Koray onu sevmeyi bırakmıştı İşte. Odama çıkacağım demişti. Yani o oda artık Koray'ın idi. Bebek aç kalmasın demişti. Onun için Ela değil bebeğin beslenmesi önemliydi. Ela sessizce gözyaşı akıtırken masaya oturdu. Kendini birkaç şey yemeğe zorlayarak sofrayı kaldırdı. Odaların önünde dururken sessizce Koray'ın ona verdiği yatak odasına geçip soğuk yatakta bütün gece sessizce ağlayarak uyudu.


...........................................


Sabah uyandığında gözleri ağrıyordu Ela'nın. Yaklaşık beş gündür Koray ona soğuk davranıyor ve eve suratsız bir şekilde geliyordu. Ela bunlara takılmamaya çalışsa da üzülüyordu. Üzüntüden bebeğinin zarar görmesinden korkuyordu.


Ela bu sabah kendini hasta ve yorgun hissediyordu. Sanki üstüne kocaman bir deve oturmuş da onun yataktan çıkmasını engelliyor gibiydi. Komodinin üstündeki telefonuna uzanarak saate baktı. Saatten önce dikkatini çeken şey Koray'dan gelen mesajdı.


Saat sabahın onuydu. Koray ise ona mesajı saat yedide atmıştı. Mesajı açınca içi burkuldu. Mesajda Koray'ın acilen İzmir'e gitmesi gerektiği ve bebeğe çok dikkat etmesi gerektiği yazıyordu. Ela umutsuzca yataktan kalktı. Koray için konumu bebeğinin annesi olmasıydı demek..


Ela artık Koray'ın bu hareketlerinden sıkılmıştı. Tam herşey yoluna girecek derken işler yine sarpa sarmıştı. Ela sinirle valizini toplamaya girişti. İstenmediği yerde bir dakika bile kalmayacaktı.


...................................


Koray, İzmir'e adımını atar atmaz onu eniştesi karşıladı.


"Yağmur nasıl enişte?"


"İyi değil oğlum. O şerefsiz kızımın vücudunda yara açmış ancak en büyük yarayı Yağmur'un psikolojisi almış. Bir haftadır iyi değil. Yemiyor, gülmüyor, konuşmuyor oğlum."


Koray sıkıntıyla yüzünü sıvazladı. "Ben ne diyeceğimi bilemiyorum enişte. O şerefsizi aratıyorum her yerde ancak yok, bulamıyorum. Babası, iti çok iyi saklamış."


"Ne yapacağız Koray? Yağmur'u böyle görmeye dayanamıyoruz."


"Dur enişte bir de ben konuşayım Yağmur ile.. Gökhan adında psikolog arkadaşım var. Onunla da konuştum. Olanları anlattım. Gökhan, Yağmuru görmek istedi. Yağmuru ikna edersem onu da yanımda götüreceğim."


Yağmurun babası, Koray'ın omunuzu sıktı. Yaşlı adamın gözleri kızarmıştı. Belki de hayatında ilk kez nasıl bir baba olduğunu sorguluyordu .


" Ben daha önce Yağmuru bu kadar güçsüz görmemiştim. Sen de kusura bakma oğlum seni de rahatsız ettik. Bizim yüzümüzden karını bırakıp buraya geldin"


Koray'ın gözünün önüne bebeği ile Ela geldi. Bir kaç gündür onları arka plana atmıştı. Ancak Yağmuru evinden gönderip Onur'un insafına bıraktığı için de kendini suçlu hissediyordu..


Koray, düşünce dolu yüz ifadesiyle Yağmurun kapısını tıklattı. İçeriden ses gelmese de içeriye adımını attı. Yağmuru yatakta solgun yüzü ile uzanırken buldu. Yağmur onun için hep olmayan kız kardeşi gibiydi. Bayramlar da onlara gelirdi. O günlerde Yağmur'un gözlerinde hep bir hüzün olurdu. Annesi ve babasını fazla görememekten şikayet ederdi. Bu yüzden onlara gelip sıcak aile ortamında bayramını yapar, yaz tatilini geçirirdi. Yanlarında olduğu sürece Koray onu gezdirir bir abi şefkatiyle korurdu.


Koray, Yağmurun yanındaki sandalyeye yavaşça yerleşirken elleri geçmişi düşünmesiyle Yağmurun saçlarına gitti. Kızın saçlarını okşarken gözleri Yağmur'un dudağının kenarındaki kurumuş kanda, gözündeki morlukta takılı kalmıştı. Bir eli yumruk halini alırken o adamı doğduğuna pişman edeceğine tekrar yemin etti. Yağmur'un inleyerek gözlerini açmasıyla suratındaki tehditkar ifade yerini yumuşak bir gülümsemeye bıraktı.


"Koray " diyen Yağmur'un sesi çatlaktı.


"Günaydın uyuyan güzel." demesiyle Yağmur'un dudağından küçük bir kıkırtı kaçtı. Küçükken de Koray onu böyle uyandırırdı. Dudağının kenarının acımasıyla kıkırtısı inlemeye döndü.


"Dur güzelim, yorma kendini." derken kaşları çatılmıştı. Yüzü ciddi bir ifadeye dönerken ellini yatağın altından yumruk yaptı. Bunu kardeşi gibi sevdiği birine yapan Onuru dövmek istiyordu.


"Yağmur seninle biraz konuşalım kardeşim.. Seni buraya gönderdiğim için o şerefsiz kadar suçluyum.. Benimle İstanbul'a gelmeni istiyorum. Onur yakalanana kadar yanımda kalacaksın."


Yağmur sırtını yastığa dayanarak diklenmeye çalıştı. Ancak vücudundaki ağrılar nedeniyle kalkamayınca utandı aciz halinden. Koray'ın yardımıyla diklendi. Boğazını temizleyerek konuşmaya başladı. "Senin hiçbir suçun yok. Suçlu olan tek kişi Onur. Bu yüzden lütfen beni yanında götürme. Bırak evimde kalayım."


"Olmaz. O herif yine gelirse ne yapacaksın Yağmur? Annen ile baban bugün üzgün.. Peki yarın? Yine şirket işleri, kendi sevgilileri derken seni unutacaklar. Seni bir daha o şerefsizin ellerine bırakmayacağım.." derken sinirle ayağa kalktı. "Bu sana son sözüm. Hemen valizini toplat. Akşama doğru İstanbul'a gidiyoruz. Kendine acımayı da bir an önce bırak.." diyerek odadan hışımla çıktı.


................................................


Koray, yanında Yağmur ile evinden içeriye girerken evin ışıkları kapalı ve çok sessiz görünüyordu. Kaşlarını çatarak mutfağa gitti. Mutfakta hazırlanmış bir yemek masası yoktu. Yağmura ilk odayı gösterirken kendisini hızla odasına attı. Odasında Ela'yı bulamayınca yan odaya geçti Ela orada da yoktu. Gözleri, açık gardolaba kayınca gözlerimden alevler çıktı.


Eline telefonu alıp Ela yı aradı ancak telefon kapalıydı. Telefonu kulağından indirirken aklında tek bir sonuç belirdi Ela onu yine bırakıp gitmişti..


Bölüm Sonu..


Loading...
0%