@dikenligul
|
Ela anlatmaya nereden başlaması gerektiğini bilemiyordu. Koray'ın sıkıntılı olduğu yüzünden belliydi. Gözleri az önce yaşadıkları tartışmaların izlerini taşıyordu. İçinden bu adama her şeyi anlatmak geldi. Ancak bu hisse karşı mantığı daha güçlüydü. Her şeyi değil sadece bilmesi gerektiği şeyleri anlatmalıydı. "Aslında ben İstanbul'da yaşıyorum." diyerek başladı cümleye. "İzmir'e iş toplantısı için geldim. Genelde dışarıya pek çıkmam ama dün Aylinin ısrarıyla o bara gittim" derken ellerine bakıyordu. "Aylin kim?" Ela, Koray'ın sert bir şekilde sorduğu soruyu duyarak kendisinin dün akşamdan beri Koray'ın gözünde çok küçük göründüğünü düşünmeden edemedi. Ani bir silkelenmeyle yerinde diklendi. Gözlerini onun gözlerine sabitleyerek cevap verdi. "Aylin benim üniversite arkadaşlarımdan biri. Şimdi de aynı yerde çalışıyoruz. Dün akşam beni bara davet edince Alinin orda olacağını bilmeyerek gittim." Koray, düşünceli bir sesle, "Ali, şu dün gece kaçtığın adamdı değil mi?" diye sordu. Ela kafasıyla onaylayarak devam etti. "Ali, çalıştığım şirketin avukatıdır. O da arkamızdan gelmiş İzmir'e. Aylin, Aliye bir şeyler hissettiği için onu da bara çağırmış. Ancak Alinin bana karşı olan davranışları nasıl desem.. ıı fazla samimi ve bu Aylini üzüyor. Bende kimseyi üzmeden Alinin bana karşı ilgisini köreltecek yollar arıyordum. O an anlamadığım bir cesaret geldi ve sen de gözüme kurtarıcı gibi göründün." Koray gözlerini Ela'nın gözlerinden çekip yere indirdi. Ali'nin, Ela'ya samimi davrandığını duyunca sinirlendiğini hissetti. Tam olarak ne kadar samimi? diye sormamak için kendini tutuyordu. Dün gece o adamda hoşuna gitmeyen bir şeyler vardı.Ela'nın konuşmasıyla gözleri tekrar Ela'nın mavilerini buldu. "Ali'yi seviyorum ama Aylin'i daha çok seviyorum" dedi. Koray'ın kaşları çatıldı. Seviyor demek! "Seviyorsun demek , o zaman arkadaşının aşkı diye mi kaçıyorsun?" Alay edercesine devam etti. "Aylin senin gibi arkadaşı olduğu için çok şanslı" Koray'ın sinirlenmesiyle yanlış anlaşıldığını düşündü Ela. Gülümseyerek yanlış anlamayı düzeltti. "Benimki öyle bir sevgi değil. Ben Ali'yi arkadaş olarak, insan olarak seviyorum. Ali iyi biri ama ben ona aşk anlamında hisler beslemiyorum." Koray rahatladığını hissetti. Konudan iyice sapmıştılar.Asıl soruyu sordu. "Söyle bakalım benden ne gibi bir yardım bekliyorsun?" Ela, Koray'ın yardımına mecburdu. Çünkü şu an ona yardım edebilecek kimsesi yoktu. Ekibini hayal kırıklığına uğratmıştı. Ekibi toplantıda çabalarken o burada bu bir yatak kadar rahat ve sıcak olan Koray'a sarılarak yatıyordu.. Banyoda Aylin'le konuşmuş, toplantının bittiğini öğrenmişti. Projeyi Ela olmadığı için Aylin sunmuştu ancak projenin her aşamasında Ela olduğu için tüm ayrıntıları O biliyordu. Aylin'in sunuşu daha yüzeyselmiş ve sorulan çoğu soruya da yanıt verememiş. Projelerini pazarlayamamışlardı. Bu da projelerinin seçilmeyeceği anlamına geliyordu. Ela, arkadaşıyla konuşup kapattıktan sonra babası aramıştı. Haberleri bu kadar çabuk alması babasının sektördeki ağırlığından kaynaklıydı. Ela son pazarlığını da kaybetmişti. Projeyi alamamıştı. Söz verdiği gibi Ankara'ya dönüp babasının şirketinde çalışması gerekiyordu. Ela düşüncelerinden sıyrılarak şirince gülümsedi."Otele daha dün giriş yapmıştım. Alelacele de bara geldiğim için valizimi bile açmamıştım. Düşündüm ki benim yerime odama gidip bilgisayar çantam ile valizimi getirirsen iyi olur." dedikten sonra gözlerini kaçırarak parmaklarına baktı. Koray başka istekleri olacağına kanat getirerek, "Başka?" diye sordu. Ela, Koray'ın çıplak, geniş, sert.. göğüslerinden gözlerini alarak başka tarafa çevirdi. "Bir de artık üstünü giyinsen. " dedi. Koray konuşma boyunca sadece pijama altıyla Ela'nın karşısında durduğunu yeni hatırladı. "Ona da tamam" diyerek gülümsedi. "Ben duştan çıkana kadar sen bilgisayardan biletini al ondan sonra da bize yiyecek birşeyler söyle." diyerek banyoya gidecekken Elanın sesini duydu. "Ben yemek istemiyorum Koray lütfen bir an önce bu şehirden gitmek istiyorum." "Olmaz önce yemek yemen gerekiyor. Solgun görünüyorsun. Düşüp bayılmanı istemem." diyerek telefonu eline aldı. Kahvaltı sipariş ettikten sonra banyoya geçti. Ela'nın kaldıkları otele geldiler. Ela ekibiyle karşılaşmak istemediği için anahtarı Koray'a vererek valizini ve bilgisayar çantasını mahcup bir şekilde getirmesini istedi. Şimdi Koray otele gitmiş Ela da arabada içi içini yiyerek Korayı bekleren planını yaptı. Hemen eve gidip bugün ve yarın deli gibi ağlayacaktı. Ancak yenilgiyi bir hafta sonra sonuçlar açıklanınca kabul edecekti. bu yüzden babasına her şeyin daha bitmediğini bir hafta sonra kesin olarak kazanamazsa geleceğini söyleyecekti. Ela'nın gözleri istemeyerek doldu. Niye babası da başka babalar gibi kızının mutluluğunu düşünmüyordu. Düşündüğü ve sevdiği tek şey şirketiydi.. Ela, araba kapısının açılmasıyla gerçek dünyaya döndü. Koray gelmişti. "Hadi seni uçağına yetiştirelim" diyerek gaza bastı. "Ayrılık vakti. Bu sana yaptığım son iyilik tabi bunları da iyilikten sayarsan" diye gülümseyerek konuştu Koray. Bu kızın onun yaptığı iyilikleri görememe gibi bir sorunu vardı. Bunu ufak bir alayla yüzüne vurmuştu. Ela yorgun bir şekilde gülümsedi. " Sana bir özür borcum var biliyorum. Haklıydın sana çok zorluk çıkardım. Özür dilerim sen her ne kadar kaba, küstah biri olsanda iyi bir adamsın. Yaptıkların için teşekkür ederim. Bu arada korkmana gerek yok bir daha senden iyilik istemeyeceğim." Koray'ın omuzlarından destek alıp biraz da ayaklarıyla yükselerek Koray'ın yanağına ufak bir öpücük kondurdu. Dün geceki öpüşmelerinden sonra bu öpücük küçük bir minnet göstergesiydi. Ayrılmadan önce son kez Koray'ın kokusunu soludu. Bu adam onda tarifi olmaz duygular yaşatıyordu. Koray'ın yanında kendini güvende hissetmesi tuhaf sayılacak bir şeydi. Koray'ın elindeki valizini aldı. Koray ergenler gibi küçük bir öpücükle heyecanlanan kalbini yatıştırmaya çalışırken Ela'nın kokusuyla yüreği titredi. Kollarını ona dolayamadan Ela'nın ondan uzaklaşmasını izledi. Ela, evine girdiğinde kendini çok bitkin hissediyordu bunun yanında yenilmişlik hissi ağır basıyordu. Telefonunun ısrarcı çalmasıyla babasının aradığını tahmin edebiliyordu. Derin bir nefes koy vererek telefona cevap verdi. "Neredesin?" Eda bıkkın bir şekilde kendini yatağına bırakırken"Evdeyim baba." dedi. Telefondan gelen kükreme sesiyle telefonu biraz uzağına tuttu. "Ela! Beni nasıl kandırırsın? Senin buraya gelmen gerekiyordu. Önce üniversite okumak için İstanbul'a gittin daha sonra staj bahanesine sığındın ve beş yıl boyunca başarılı bir iş hayatın olduğuna inandırdın beni. Beni bir daha kandırmana izin vermeyeceğim. Yarın evini kilitleyip Ankara'ya dönüyorsun." "Baba ben seni kandırmıyorum. İş hayatım oldukça parlak gidiyor.(-du) Ufak bir aksaklık olduğu için toplantıya katılamayıp sunumu yapamadım ancak projemize inanıyorum. Bir hafta daha beklemek istiyorum." "Başarısızlığının bir hafta sonra tescillenmesini mi beklemek istiyorsun?" Babası telefonda bir süre bekledikten sonra devam etti. "Tamam Ela. Bu sana verdiğim son Şans bir hafta sonra sonuçlar açıklanıp projen kullanılmazsa Ankara'ya gelip şirkette çalışmaya başlayacaksın." "Tamam baba. Başka bir şey yoksa çok yorgunum dinlenmek istiyorum." "Son bir şey daha var Ela. Şartlarım daha bitmedi. Biliyorsun ki Mehmet amcanın oğlu yurt dışından döndü. Onunla nişanlanmanı istiyorum. Bu sayede Mehmet amcanla ortaklığımız pekişir." Ela babasını kapalı gözlerle dinlerken son dediğiyle yerinden ok gibi fırladı. Babası hayatına sürekli müdahale ederdi buna alışmıştı ancak nişanına karar verecek kadar ileri gideceğini hiç düşünmezdi. Bu şartlar ağırdı. Ela bir kez daha bara gittiği geceye, Aliye hatta Koray'ın rahat sıcak göğsüne lanet etti. "Baba ileri gidiyorsun. Kiminle nişanlanacağıma nasıl karar verirsin. Hem ben çocuğu tanımıyorum bile." "Ben hemen evlenin demiyorum ki zaten önce nişanlanarak birbirinizi tanırsınız daha sonrada evlenirsiniz." Ela artık kendisini tutamadı."Baba hadi itiraf etsene ben senin için neyim? Duyguları olmayan iki tarafı birbirine bağlayacak bir halat mı?" "Ela! Beni sinirlendiriyorsun. Ya bir hafta sonra gelir dediklerimi yaparsın ya da Ela adında bir kızım olduğunu unuturum" diyerek Elanın yüzüne kapadı telefonu. Ela telefonu kulağından indirmeden öylece boş duvara baktı. "Bir kızın olduğunu ne zaman hatırladın ki.." ......................... Koray önündeki projelere bakarken yardımcısı da yapılan sunumlar hakkında bilgi veriyordu. "Aklınızdakine uyan bir projeyle karşılaştınız mı?" "Hepsi çöp Selami. Ancak şu sanki yaklaşmış gibi. Anlat bakalım hangi firma ve konuşmacının sunumu nasıldı?" "Bu proje Arf mimarlık ofisine ait Koray bey. Açıkçası bu proje diğerleri arasından benim de dikkatimi çekti. Bu yüzden aklıma takılanları sordum ancak projenin baş sorumlusu toplantıya katılamadı. Onun yerine başkası sundu ve sorularıma haliyle tatmin edici bir cevap alamadım." "Bu ne sorumsuzluk. Adama bak. Tenezzül edip toplantıya katılmamış mı?" "Ne sorunu vardı bilemiyorum. Bu arada kadın efendim." "Anlamadım?" " Sunumu yapacak olan kadınmış. İsterseniz özel olarak bir görüşme ayarlayalım. Sizde aklınızdaki değişiklikleri söylerseniz. Bu proje olabilir." Koray bir süre düşündü. Fazla zamanı yoktu. Bir an önce projenin onaylanıp inşaatına geçilmesi gerekiyordu ve elinde tuttuğu ise kötünün içinde en iyisiydi. "Tamam Selami kadına yarın için randevu ver." ......................... Ela iki gündür üzüntüden yemek yiyemiyordu. Sürekli yataktaydı. Depresyona girdiği için sürekli uyuyor. Sürekli uyuduğu için de depresyondan çıkamıyordu. Elinde uyumaktan başka bir çözüm yoktu. Uyumayınca geçen saatleri sayıyor kafayı sıyırma derecesine geliyordu. Her geçen gün ümidi kırılıyordu. Telefonunun çalmasıyla derin bir of çekti. Yine babası olmalıydı. Duymazlıktan gelebilirdi. Geldi de.. Telefon üçüncü cevapsız aramaya düşecekken eline aldı. Hayret babası değildi! Boğuk sesiyle cevapladı." Efendim." "Ela Toprak?" "Benim buyrun." "Ela hanım. Karaarslanlı İnşaattan arıyorum. Projenizle ilgili görüşmek için sizi şirkete çağırıyoruz yarın için müsait misiniz?" Ela heyecanla yerinde doğruldu."Be..ben evet müsaitim. Peki projem onaylandı mı onun için mi görüşeceğiz." "Hayır Ela hanım henüz bir karara varılmadı. Biz sadece aklımıza takılan bir şey olmasın diye birebir görüşme ayarlıyoruz. Yarın saat on bir de bekliyoruz. Geldiğiniz de ismimi söylerseniz sizi bizim kata yönlendirirler. Adım Selami. Görüşmek üzere" "Tamam Selami Bey. Teşekkür ederim. Görüşmek üzere." Ela, telefonu kapattıktan sonra üzerindeki çarşafı tekmeleyerek ayağa kalktı. Bu bir umuttu. Bir an önce sunumunun üstünden geçmeli akıllarında soru işareti bırakmamalıydı. İşe ilk kahvaltı yapmakla başladı. Daha sonra projesinin başına geçip kahve eşliğinde dersine çalıştı. ......................... "Girin" Ela derin nefes aldıktan sonra heyecanını yatıştırarak içeriye girdi. Masada tüm heybetiyle oturan adamı görünce ağzı açık kaldı. Küstah adam, Koray Karahanlı mıydı? Koray kafasını kaldırmadan Elayı toplantı masasına buyur ederken okuduğu dosyaya imza atarak ayağa kalktı. Kadının hareket etmediğini anlayınca kadına döndü. İrice açılan bir çift gökyüzü mavisi gözlerle karşılaştı. "Ela senin ne işin var burada?" Ela'nın buraya gelmeden içinde oluşan umutlar birer birer yok oldu. Barda hafif bir kadın gibi kendisini öptürmeye çalışan, tanımadığı bir adamın yatağında uyanan bir kadın kesinlikle bu şirket için çalışacak birinin özellikleri olamazdı. Koray dinlemek dahi istemeyecekti. Bunun bilinciyle kapıya doğru hareketlendi. "Ben.. özür dilerim.." Dolu gözlerle kaçarcasına odadan çıktı. Koray anın verdiği şaşkınlıkla yerinde dikilirken kafasında şimşekler çaktı. Projenin baş sorumlusu Elaydı. Toplantı günü ise birlikte uyuyakaldıkları için toplantıya katılamamıştı. Peki şimdi niye kaçarcasına gitmişti? Masadan telefonu ve anahtarını alarak Elanın peşinden çıktı. Ela göz yaşlarını silerken kendine kızıyordu. Gerizekalı. Aptal. Beceriksiz.. Dünyada o kadar erkek varken sen Koray Karahanlıyı bulup onunla zorla öpüş. Ne kısmetsizim ben ya. Kaderimde Mehmet amcanın çapkın oğluyla evlenmek mi var? Ne yapacağım ben ya diyerek sinirden nereye yürüdüğünü bilmeden yürümüştü. Ancak ayakları onu parka getirmişti. Saat on bir olduğu için park bomboştu. İnsanlar olsa da takacak durumda değildi zaten rezil olduğu kadar olmuştu. Bu yüzden çekinmeden boş olan salıncaklardan birine oturdu. Ayağındaki stilettoları çıkararak kumlara koydu. Elbisesinin ne kadar yukarıya çıktığına aldırmadı. Kafasını salıncağın demirine yaslayarak yavaşça kendini sallamaya başladı. Gözyaşları usulca akarken kendini sallamayı da bıraktı. Böyle zamanlarda annesini arıyordu. Annesi iki sene önce ölmüştü. Annesi onu babasına karşı hep savunmuştu. İstanbul'a gelmesini ve kalmasını annesine borçluydu. Keşke annesi şimdi burada olsa onu eskisi gibi sallasa, gözyaşlarını silse, sımsıkı sarılsa.. Ela gözyaşlarını silerken salıncağın öne itilmesiyle dengesini kaybetme korkusuyla salıncağın demirlerine sıkıca tuttu.. Başını arkasına çevirmesiyle dondu. Koray! "Kimse seni sallamıyor diye ağlamana gerek yok gökgözlü kadın. Ben seni sallarım" Ela ayağıyla salıncağı durdururken Koraya bakmadan salıncaktan indi. Yerdeki ayakkabılarını alıp hızla yürümeye başladı. Bu adama hep böyle rezil olmak zorunda mıydı? Hem salıncakta oturmasını hem ağlama krizlerini görmüştü. Koray kovalamaktan sıkılmıştı. "Nereye gidiyorsun" diye Elanın arkasından bağırırken Ela hiç durmadan yürüyordu. Koray hızlı adımlar atarak Elayı kolundan yakalayarak kendine çevirdi. "Ela kafayı mı yedin. Neden kaçıyorsun?" "Senden kaçıyorum Koray. Asıl sen kafayı mı yedin niye takip edip duruyorsun?" "Odamdan hiç bir açıklama yapmadan gittiğin için olabilir mi? "Olamaz" diyerek gidecekken Koray onu kendine doğru çekti. Dudakları arasında santimler varken Korayın eli, Elanın beline sımsıkı sarıldı. Kadife gibi çıkan sesiyle "Neler oluyor Ela? Anlat bana" dedi. Ela'nın bedeninden bir titreme geçti. Korayın varlığını bütün hücrelerinde hissediyordu. Bu duvarlarında delik açıyordu. Ela daha fazla dayanamayarak Koraya sarıldı. Burnunu Korayın boynuna gömüp hıçkırarak ağlamaya başladı. Koray kollarındaki kadın bedeninin hıçkırıklarla sarsılmasını sıkıca sararak durdurmaya çalıştı. Bir eli belindeyken diğer eli Elanın saçına çıktı. Ellerinin altındaki ipekleri okşamaya başladı. Elanın hıçkırıkları durup iç çekmeye dönünceye kadar Koray onu sarıp sarmaladı. Nasıl ve neden bu kadar yakın olduklarını ve birbirlerinde niye huzur bulduklarını bilemeseler de bu anın hiç bitmemesini istiyordu yürekleri..
Bölüm Sonu... |
0% |