Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@dikenligul


Ela kendini Korayın kollarından çıkmaya zorladı. Korayın kanatları altından ayrılınca kendini nasıl da savunmasız hissetmişti...


Koray Elanın ellerini kavrayarak gitmesine engel oldu. "Hadi gel güzel bir yere oturup bir şeyler yiyelim."


Ela hemen kafasını olumsuz anlamda salladı. Ağlamaktan boğuklaşan sesiyle " Gerek yok tokum ben hem bir an önce eve gitmem gerekiyor" dedi. Bir an önce Ankaraya gitmek için valizini toplaması gerekiyordu.


Koray Elayı baştan aşağıya süzmeye başladı. Bu kadını görmeyeli üç gün olmuştu. Ancak bu üç günde kadın gözüne daha savunmasız ve daha zayıf gelmişti. Elayı ikna etmek zorundaydı. Gözlerindeki hüzün Korayın içine batıyordu. "Ela lütfen.. Bak saat öğle vakti olmuş. Saatlerdir çalışıyorum ve çok acıktım. Acı bana !"


Ela gözlerini parkın etrafında gezdirdi. Koray niye ısrar ediyordu ki. Bırakıp yoluna gitse ya! Son kez diye düşündü. Son kez kendi istediğini yapacaktı. sonrası zaten babasının istekleriydi..


Gözlerini, yaşlı ağaçtan alarak önce birleşmiş ellerine sonra da korayın kahve-yeşil harelerine çevirdi. "Tamam.."


.............................


Arabada yol alırken Elanın sessizliği Korayın canını sıkıyordu. Bu kadını daha yeni tanımasına rağmen onun bu kadar üzgün ve sessiz biri olmadığını biliyordu. Elanın bir sorunu vardı ve Koray bu sorunu bahane ettiği yemekte öğrenecekti. Ela şu an gözüne dokunsa kırılacak bir değerli bir taş gibi görünüyordu. Onu incitmeden olanları öğrenmeliydi. Bu yüzden onu deniz kenarına götürdü.


Arabayı park ederek Elaya döndü.


"Dürüm mü istersin yarım ekmek mi?"


Ela, bundan sonra olacakları düşünürken Korayın sesiyle irkildi. Koraya döndüğünde kaşlarını çatmış onu izlerken buldu.


Ela çekinik bir şekildi "Efendim?" diye sordu.


"Burayı beğenmedin sanırım. Başka bir yere mi gitmek istersin?"


Ela etrafına bakınınca küçük bir köfte arabasının önüne park ettiklerini gördü. Koray onu yanlış anlamıştı. " Ben bir an dalmışım. Benim için sorun olmaz. Burası iyi." dedi. Korayın yüzündeki rahatlamış ifadeyi görünce aklındaki tüm olumsuzluklar kayboldu. Korayın gülüşü bulaşıcı mıydı neydi? Oysa bu kadar hüzünlü bir durumda gülmesi mümkün değildi. Koray arabadan inerek kendi tarafına gelene kadar Ela onu izledi. Kapısı açıldığında Korayın uzattığı eline düşünmeden elini koydu. Arabadan uzaklaşıp bir banka gelene kadar elleri ayrılmadı. Koray onu oturtup elini çekmek zorunda kaldığında Elanın kafasına tüm olumsuzluklar istila etmeye başlamıştı. Korayın köfte arabasına gidişini izlerken derin bir iç çekti. Acaba Mehmet amcanın oğlunun yanında Koray kadar rahat hissedebilir miydi?


Koray köfteleri alarak banka yürümeye başladı. Banka oturmuş hüzünlü gözlerle denizi izleyen kadın, satılmaması -başkasına verilmemesi- gereken güzel bir tablo gibiydi.. Elindeki ekmeklerle Elanın yanına oturdu. Ela onun geldiğini anlamamış dalgın dalgın denizi izliyordu. Koray ise bu resmi kafasına çizercesine sessizce Elayı izledi. Elanın koyu saçları rüzgarın ahengine kapılmış, gözleri denizi kıskandıracak kadar açık bir maviye bürünmüştü. Beyaz teni daha da solmuş, dudaklarındaki hafif gülüş ile rahatlamıştı yüzü.


Ela, Koraya dönünce kendisini izlediğini gördü. Utanarak gözlerini ellerine indirdi. Ela böyle utangaç bir kız değildi ama bir kaç gündür yaşadıkları onu değiştirmişti sanki ya da Korayla tanıştıktan beri.. Rahatsızca yerinde kıpırdandı. Rahatsızlığını Koray da anlamış olacak ki ekmeğini uzattıktan sonra gözlerini denize çevirdi.


"Yemeğe başlayalım. Karnım zil çalıyor." Sessizce ve sakince geçen yemek faslı sona erdi. Ela sabah elmadan başka bir şey yiyememişti. iştahı iyice kapanmıştı. Ekmeğinin tamamını bitiremeyeceğini düşünmüştü ancak şu an bir fili bile yiyecek potansiyelde hissediyordu kendini.


"Artık konuşalım mı?" Ela şu an konuşmamak için tekrar köfte yemek istiyordu. Ancak midesinin bunu kabul etmeyeceğini de biliyordu.


"Hayırı cevap olarak kabul edecek misin?" diye sordu Korayın kabul etmeyeceğini bile bile.


Koray gülümseyerek onaylamazca başını salladı. "Ela toplantıya yetişemediğin için mi bu kadar yitiksin?"


Ela'nın gözleri büyüdü. "Hayır tabiki. Yani evet o da var ama asıl sorun daha büyük"


"Sorun ne Ela?"


Ela bir an da kendine gelir gibi oldu. Ne yapıyordu böyle kendini, tanımadığı bir adama niye anlatacaktı ki? "Koray sen kimsin ve benim sorunlarım neden seni ilgilendiriyor. Sen değil miydin bir daha yardım etmek istemeyen?"


"Ela sakin ol. Ben o gün onu şakasına dedim. Eğer yardım edeceğim bir sorunun varsa bunu bilmek isterim."


Ela bir an dedi. Söylesem mi? "Olmaz Koray bunu kendim çözmem gerek yemek için teşekkürler eve döneyim artık." Diyerek ayağa kalkıp üstünü düzeltti. Koray kaşlarını çatmış oturduğu yerden dik dik bakıyordu Ela'ya. Oturduğu yerden Elanın bileğini kavradı. Bu kavrayış Elanın canını acıtamayacak bir gevşeklikteydi. Ela ister istemez irkildi. Babasının kavrayışından farklıydı. Babası canını yakmak için kolunu tutardı. Koray ise acısını dinlemek için.


"Beni sinirlendirme Ela. Otur şuraya daha konuşmamız bitmedi!" Ela Koray'ın gevşek ellerine karşıt baskın ve sinirli sesiyle tekrar kalktığı yere oturdu. Yumuşamamalıydı! Bu hatırlatmayla kaşlarını çatıp Koraya kızdı.


"Asıl sen beni sinirlendirme ne bu ağır abi tavırları."


Koray sinirle soluğunu bıraktı. "Ela kavga çıkararak konuyu kaynatamazsın. Anlat sorun ne? Anlat seni içinden çürütmeye başlayan derdini. Belki bir çare bulurum.." dedi. 'Ya da çare olurum.'


Ela Korayın yeşil-kahve harelerine bakarken gözyaşlarını tutamadı. Hiçbir zaman babası onu böyle karşısına alıp, derdin ne kızım dememişti. Babalık yapmayı bilmeyen keşke baba olmasa.. Acaba Koray nasıl bir baba olurdu? Böyle kızını karşısına alsa onla az önceki sesinin zıttıya böyle sakince konuşsa... Koraydan çok güzel baba olurdu diye düşündü. Bu düşünceler Elayı daha da ağlamaya itti.


Korayın kolları anında Elaya sarıldı. Onu sakinleştirmek için sırtını sıvazladı. "Anlat hadi.."


"O proje için gece gündüz uğraştım. Ama sorun o değil. Asıl sorun babam.. Babam benim eve dönmemi istiyor. Sonra da..-" derken hıçkırmaya başladı. Koray Elayı kollarından çıkararak yüzünü elleri arasına aldı. "Sonra da ne Ela?"


"Arkadaşının oğluyla evlendirmek istiyor. Beni ortaklıklarını pekiştirecek bir ip gibi görüyor. Sanki onun kızı değilmişim de şirketinin malıymışım gibi gibi davranıyor."


Koray kaşlarını çatmıştı. Hem anlamadığı hem de sinirlendiği için. "Anlıyorum ancak bunların projeyle ne ilgisi vardı."


"Babam beni bir süredir yanına çağırıyordu. En son ki ısrarına önemli bir proje üstünde olduğumu bunu başarırsam terfi alacağımı söyledim. Bu nedenle beni geri çağırmaktan vazgeçti. Bu yüzden bu proje benim için çok önemliydi."


"Proje senin için bu kadar önemliyse bu gün neden kaçar gibi odamı terk ettin? Biliyorsun ki bu projeden ben sorumluyum. Neden kalıp beni ikna etmedin?"


Ela göz yaşlarını silerken Koray'ın anlamaya çabalayanı haline tanık oldu. Ne de şirin görünüyordu... Ela mahcup bir tavırla kafasını kucağına indirdi. Sesi kısık çıkmıştı. "Nasıl ikna edeyim Koray? Sana zorla kendimi öptürüp, gece boyunca uğraştırmışım. Bu kadar zavallı davrandıktan sonra nasıl senin karşına geçip projemi anlatabilirdim?"


Koray küçük burnu ve göz çevreleri kızarmış olan kadının çenesini kavrayarak gözlerini, gözleriyle birleştirdi. "Gayet de güzel anlatabilirdin. Senden bir söz istiyorum Ela. Bir daha hem özel hayatında hem de projede bir sıkıntı olduğunda kafanda kurmadan lütfen önce bana gel."


"Proje mi, ne demek oluyor bu?" Elanın şaşkınlığı Koraya kahkaha attırdı. Ela Korayı izlerken sorduğu soruyu bile unutmuştu.


"Bu baş mimarımız olduğunda aklına bir şey takılırsa önce bana gel demek oluyor" diyerek göz kırptı Koray.


Ela silkelenerek kendine geldi. Koray ona acıyordu! "Koray bana acıma! İnan bana böyle gözümde babamdan bile daha kötü oluyorsun"


Koray sanki az önce kahkahalarla gülen o değilmişçesine kaşlarını çattı. "Ela az önce ne söyledim ben? Kafanda kurma! Ben sana acıdığımdan değil projen, diğer çöplerin yanında daha iyi olduğu için bunu söylüyorum. Bu yüzden bu saatten sonra sadece işin başından aşkın olduğu için ağlayacaksın tatlım." diyerek göz kırpttı.


Ela gözlerini kırpıştırarak gözlerindeki bulanıklığın dağılmasını sağladı. "Projeyi cidden beğendin mi?"


"Kısmen.. Yine de değişmesi gereken yerler var"


"Korayyy" diye çığlık atarak Koray'ın boynuna sarıldı Ela. Bu gün ne de çok sarılmıştılar..


...............................


Ela evine girer girmez kendini duşa attı. Duşta rahatladıktan sonra yatağa uzanarak -Korayı- yani bu gün olanları düşündü. Her başı sıkıştığında Korayın iyilik perisi gibi dibinde bitmesi inanılır şey değildi. Telefonunun çalmasıyla tüm mutluluğu kaçtı.


"Efendim baba"


"Neredesin Ela?"


"Evimdeyim.." kısa kelimeler kullanarak bir an önce babasının telefonu kapatmasını diledi.


"Ela sen beni sinir hastası mı yapacaksın, Ne evi? Buraya ne zaman gelmeyi düşünüyorsun?"


Ela mutlu çıkmasını engelleyemediği sesiyle konuştu."Ben Ankaraya gelemem. Çünkü projem kabul edildi. Biliyorsun ki baş mimar olarak projemin başında olmalıyım baba"


Babasının sinirle bağırmasıyla Ela yerinden sıçradı. "Elaaa! Ne saçmalıyorsun sen. Katılmadığın bir toplantıyı nasıl kazanabilirsin. Bana oyun oynama yarın o valizini toplayıp gel!"


Ela artık bıkmıştı. Yalan söylemediği halde babasının gözünde her zaman yalancıydı. "Baba! Bana emredemezsin. Sırf sen istiyorsun diye kariyerimi yarıda bırakamam. İster inan ister inanma senin adına üzgünüm baba. Ancak projem kabul edildi."


Telefonda babasının derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştığını duydu. otuz saniyelik bir aradan sonra babasının sesi daha ılımlı geliyordu. "Kariyerini çok seviyorsan devam et işine ama haftaya Mehmet amcanla geliyoruz. Ozan zaten İstanbul'daymış. Seni Ozana isteyecekler.. Sonra birbirinizi tanırsınız. Ozanla anlaşırsan birlikte orada yaşamaya da işine de orada devam edersin."


Şimdi Elanın derin nefes almaya ihtiyacı vardı. "Baba ne Mehmet amcası ne Ozanı? Ben sevmediğim biriyle evlenmem."


"Niye Ela yoksa şimdi de sevdiğim var mı diyeceksin? Daha baş mimar yalanına da inanmış değilim."


Ela derin bir 'ah' çekti.. "Senin yalan dediklerin benim hayatım baba." Daha sonra babasına söz anlatamayacağına ikna olarak telefonu kapatmaya çalıştı. "Rahatsızım ben şimdi kapatmam gerek."


Telefonu kapatınca ağlamamak için kendini zor tuttu Ela. Babasını nasıl vazgeçireceğini bilemiyordu. Nasıl olurda tanımadığı bir adam -Koray- onu mutlu ediyorken, yıllarca tanıdığı başka bir adam -babası- onun mutsuzluğu için çabalardı..


...........................................


Koray arkadaşlarıyla toplanmıştı. Elayla bir haftadır projenin üzerinde çalışıyorlardı. Ela çok akılı bir kızdı. Koray'ın istediklerini anında projeye dahil ediyordu. Ancak hala sorun varmış gibi görünüyordu. O güzel yüzü hep asık ve üzgündü. Bir kaç kez Koray neyi olduğunu sormuş karşılığında da yalancı bir gülümsemeyle bir şeyin olmadığını söylemişti Ela. Aklını Ela'dan uzaklaştırmaya çalışarak sohbete döndü.


"Oğlum siz niye evlenmiyorsunuz?" diye sordu Kerem.


"Ben de bu sorunun cevabını çok merak ediyorum Abi cidden siz niye evlenmiyorsunuz" diye Koray ve Ozana hitaben sordu Yusuf.


Koray arkadaşlarına tek kaşını kaldırarak bakmıştı. Daha düne kadar bağlılıktan kaçan adamların evlenip barklanınca diğer arkadaşlarının da bu yola düşmelerini istemeleri de niye? Keremin çok güzel bir evliliği olduğunu görmüştü Koray. Aynı şekilde Yusuf'un ama evlilik ya da bağlılık ürkütücü geliyordu.


"Abi adamlar haklı evliliğin zamanı geldi. Bu yüzden size müjdemi vermek isterim. Babam bu gün İstanbul'a geliyor. Yarın bana kız isteyecek." dedi Ozan. Masadaki herkes şaşkındı.


"Oğlum Ozan sen bu kızı daha önce gördün mü? Kız çok mu güzel?" diye sordu Kerem. Ozan kıza vurulmuş olmalıydı böyle bir şeyi kabul ettiğine göre diye düşündü herkes.


"Yok be abi nerede göreceğim. Zaten yurtdışındaydım. Güzelde olsa çirkinde olsa fark etmez bana " diyerek gevrekçe sırıttı.


"Senin yurtdışında sevgilin vardı. Ona ne oldu?" diye sordu Koray. Ozanın, bir kadının güzelliğine önem vermediğini söylemesine inanamadı.


"Danielayı mı diyorsun? Hala var.. Güzelim beni bekliyor. Babam evlilik konusunda çok ciddi bu yüzden ben o kızla evlenirim abi. Bir kaç göstermelik evcilik oyunu ve tadına baktıktan sonra direkt yurtdışına sevgilimin kollarına kaçarım. O da burada ne yapıyorsa yapsın."


"Oğlum sen ne şerefsizsin sevgiline gideceksin madem niye kızın günahına giriyorsun. Hangi kadın böyle bir şeyi kabul eder ki ya kız da kabul etmezse?"


"Aman be abi görmediği bir adamı kabul edebiliyorsa bunları da kabul etsin bir zahmet. Belli ki kız da paragöz bir şey, veririm parasını susar oturur. Hem benim bu yaptığım şerefsizlik değil çapkınlık Koray'da iyi bilir bu işleri.. Siz tabi emekli olduğunuzdan unuttunuz."


Koray kaşlarını çatmış bir halde arkadaşını dinliyordu. Ozan -şerefsizlikleriyle- çapkınlıklarıyla nam salmış biriydi. Hangi baba kızını Ozana verecek kadar gözü dönmüştü. Koray içten içe kıza acıdığını düşündü. Koray çapkın olabilirdi. Ancak bir kadının kalbini kırmaktan kaçınır onlara değer verirdi. Ozanın kendisiyle onu aynı kefeye koymasına da sinirlenmişti.


"Neyse abi ben kaçarım. Yarın size evin adresini mesaj atarım toplanın gelin eğlenceyi kaçırmayın." diyerek gitti Ozan.


"Koray ne diyorsun bu duruma, Yarın gidelim mi?" diyerek kaşlarını çatmıştı Kerem. Belli ki masadaki herkes Ozanın bu düşünüş ve konuşma tarzına sinirlenmişti.


Ne diyeyim kardeşim. Gidelim de görelim şu Ozanla evlenecek bahtsız kadını.."


Bölüm Sonu....


Loading...
0%