@dikenligul
|
Ela uyandığında gün daha yeni doğuyordu. Güneşin kızılımsı ışığı Koray'ın vücudunda, saçlarında geziyordu. Ne güzel bir manzaraydı bu. Gece kulağında Korayın sesiyle uyumak, sabah onun görünüşüyle uyanmak.. Ela'nın içi , Koray'a bakarken eriyordu sanki hem eriyor hem de yanıyordu. Bu adam onun kocasıydı.. Kocası.. Dün Koray'ın anlattığı şey aklına geldi. Ne güzel demişti öyle. Koca demek dağ demektir.. Ela'nın dağı daha küçükken babası olmuştu. Büyüyünce ise işler değişmişti. O dağ onun en çok içini yakan olmuş, onu zayıf yönlerinden tutup silkeleyen yara olmuştu.. Şimdi ki dağı bu adamdı. Peki 3 ay sonra hala dağı olmaya devam edecek miydi? Ela'ya kar'ım demişti Koray. Kulağındaki ses onu ne de rahatlatmıştı. Şu an kollarında yattığı adam ne de huzur kokuyordu.. Belindeki sahiplenici eli, yüzüne vuran ılık nefesi, kapalı kirpikleri.. bunlar Ela'yı hiç olmadığı kadar rahatlatıyordu. Sanki yuvasız bir kuştu, oradan oraya savrulmuştu ve sonunda yuvasını bulmuştu.. Yuvası Koray'ın sıcak kolları olmuştu. Bu düşünce yavaşça ürkmesine neden oldu. En son bir insanı bu kadar sevdiğinde ne olmuştu. Ölmüştü.. Annesinin de sıcak kolları, onu koruyan elleri vardı. Ancak şimdi yoktu. Bu yıkım olmuştu Ela için.. Bir daha o kadar acı çekmek istemiyordu. Bu yüzden bağlanmak yoktu. Kalan olmakta yok! Aklının ve duygularının sınırlarında o kadar çok kaybolmuştu ki. Koray'ın uyandığının ve onu izlediğinin farkına bile varmamıştı. Ta ki Koray'ın belindeki eli saçına gidene kadar. Koray, uyandığında karısının yüzündeki gülümsemeyi görmüştü. Bu şüphesiz onun için güne güzel bir başlangıçtı. Ancak daha sonra karısının yüzünden geçen hüzne ve korkuya şahit olmuştu. İşte bu vakit onu daldığı uzak diyarlardan çıkarmanın vakti geldiğini düşünerek saçına dokundu. Ela ufak bir irkilmeyle gözlerini gözlerine çevirmişti. Sabah sabah Gökgözlerdeki hüzün Koray'ı da üzdü. Koray uyku mahmurluğunun verdiği boğuk sesiyle konuştu."Günaydın." "Sana da günaydın Koray." dedi Ela. Yeni güne Koray'ın kollarında uyandığı için utanmıştı. "Nasılsın?" "İ..iyim" dedi Ela. Koray'ın bunu neden sorduğunu anlamamıştı. "Sen hep iyi ol Ela." derken gözlerini Ela'nın gözlerinden ayırmadı Koray. Bilsin istedi. Ela'yı her kötü anında çekip alacak olan kişinin o olduğunu, onun her zaman iyi olmasını dileyen kişinin o olduğunu bilsin ve anlasın istedi. "Acıktın mı?" Ela, Koray'ın gözlerindeki şefkati gördü. Hüzünlü düşünlere son vermesi gerektiğinin farkına vararak konuştu. "Hem de kurtlar gibi" "Hadi kalkalım ve küçük Kurdumuzu doyuralım." ............................ "Şu son krepi de al" diyerek Ela'nın tabağına kalan son krepi çikolatalayarak koydu Koray. "Koray yeter şiştim yiyemem." "Sen de ne kadar az yiyorsun Ela. Beş krep yedim sen ise sadece iki tane. Şunu da ye üç olsun." Ela tabağından üç dilim salatalık alarak ağzına tıkıştırdı." Kusura bakma ağzım dolu" diyerek dolu ağzıyla konuştu. Koray tek kaşını kaldırarak Ela'nın yanına oturdu. "Bekliyorum." "Neyi?" "Ağzındaki elbet bitecek ve ben de sana zevkle şu çikolatalı krepi yedireceğim." "Tamam bekle" diyerek ağzındakini olabildiğince yavaş çiğniyordu Ela. Koray ise bir elini yanağına yaslamış Ela'nın küçük pembe dudaklarını izliyordu. Ela'nın lokması azalmaya başlamıştı. Koray'ın dikkatini dağıtacak bir şeyler düşündü. Ancak ne derse desin Koray'ın dikkatini başka bir yöne çekemeyeceğini anladı. Çünkü Koray gözlerini dudaklarına dikmiş başka hiçbir şeyle ilgilenmiyordu. "Ah! karnım." diyerek karnını tuttu. "Benim tuvalete gitmem lazım." dedikten sonra masadan hızla kalktı tam Korayın arkasından dolanıp çıkacaktı ki bir anda kendini Koray'ın kucağında yan oturur vaziyette buldu. Bir eli Koray'ın boynuna giderken diğer eli göğsüne tutunmuştu. "Koray ne yapıyorsun?" Gözlerini irice açarak Koray'a baktı. "Bana hiçbir zaman yalan söyleme gökgözlü kadın." Ela'nın içinden ılık bir şeyler koptu. 'Gökgözlü Kadın..' Koray ne de güzel söylemişti bunu.. Bir kaç saniye Koray'ın gözlerine dalıp giderken kendine gelerek kucağından inmeye çalıştı. "Koray ya bırak" diyerek kendini naza çekti Ela. Nazının geçecek birisinin olması ne güzeldi. Annesinden sonra unutmuştu bunu. Koray, Ela'nın gözlerinin irice açılmasıyla Gökgözlere yine dalmıştı. Ta ki Ela'nın kaçmak için çabalamasıyla belindeki kolunu daha da sıktı. "Krepini yemeden mutfaktan çıkamazsın." "Tamam, bırak yiyeceğim." "Olmaz hanımefendi. Yalan söylemenin cezası Krep' ini kucağımda ve ellerimden yiyeceksin." Ela'yı elleriyle besleme fikri Koray'ın hoşuna gitmişti. "Koray bu ceza fazla ama" derken gözlerini tekrar irice açmıştı Ela. Koray'ın kucağında oturmak çok tuhaf gelmişti. Bir de ellerinden yemek mi yiyecekti? "Sen bilirsin biz de akşama kadar burada bu pozisyonda dururuz. Bu arada fazla kıpırdanmasan iyi edersin.." "Rahatsız mı oldunuz paşam?" diyerek sinsice güldü Ela. "Yoo ben rahatsız olmadım hatta bu durumdan en çok ben memnunum ama biraz daha hareket edersen o güzel kalçaların dürtülmekten rahatsız olacak." diyerek ön tarafını işaret etmesiyle Ela durumu çözdü. Yüzü yanmaya başlarken gözlerini Koray'ın alaycı gözlerinden kaçırdı ve bir put kadar hareketsiz kalmaya özen gösterdi. Koray kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Ela'nın kızaran yüzü boynuna kadar inerken bunu izlemek her yönden cezbediciydi. Daha önce çikolata sürdüğü ve sardığı krepi alarak Ela'nın dudaklarına uzattı. Ela hala başka tarafa bakmakta ve gözlerini kaçırmakta ısrar ediyordu. Ta ki burnunun önüne getirilen krepi görene kadar. Krepe kızgın bakışlarını yollayarak koca bir ısırık aldı. Ne kadar büyük ısırıklar alırsa o kadar çabuk Korayın kucağından inerdi. Lokmasını yutmadan tekrar ısırmak isteyen Ela'ya karşı çıkmayarak krepi uzattı Koray. Ela tekrar lokmasını yutmadan krepi istedi. "Ela biz insanlar krepi doymak için yeriz senin gibi intihar etmek için değil. Boğulacaksın az yavaş ye." "Yovoş mo? Hoyor bir on öncö bötmösü lozom" hem ağzındakini yutup hem Koray'a cevap vermenin sonunda ufak bi öksürük krizine girdi. Koray'ın içirdiği meyve suyuyla bu krizi aştı. "Sana yavaş ye dedim değil mi?" "Ben de sana bir an önce buradan kalkmak istediğimi söyledim." diyerek kızdı Ela. "Ela şu haline bak. Ne kadar da zayıfladın. Böyle olmaz bünyen zayıf düşerse daha kötü şeyler olur. Miden almıyorsa bile kendini biraz zorlaman gerekir." Ela, Koray'ın kendisini düşündüğünden yedirdiğini biliyordu. Yaptığı naz boşunaydı. Şimdi daha uslu olarak krepinden normal boyutlarda ısırık aldı ve yavaşça yemeye başladı. Gözlerini karşıya dikmiş lokmasını çiğnerken Koray'ın dudaklarına baktığını hissediyordu. Bu tekrar kızarmasına neden oluyordu. "Son lokma" diyerek Ela'nın yüzünü kendisine taraf çevirdi Koray. Elindeki lokmayı Ela'nın ağzına koyduktan sonra elini Ela'nın belinden çekerek yanağına koydu. Oradan önüne düşen saçları kulağının arkasına itti. Elleri rahat durmayarak Ela'nın dudaklarını buldu. Alt dudağını hafifçe okşarken Ela'nın zor bir şekilde yutkunduğunu gördü. Ela'da kendisi kadar heyecanlanmış olmalıydı. Bunu bilmek Koray'ı rahatlattı. Parmağı bu sefer Ela'nın üst dudağında gezindi. Ela Gökgözlerini ona dikmiş bekliyordu. Beklediği şeyi isteyip istemediğini bilmeden sadece bekliyordu. Koray'ın elini ensesinde hissetti. "Çok güzelsin.." Bu duyduğu kelimeyle titredi. Koray'ın ağzından çıkacak olan en ufak bir iltifata bile açtı Ela. Koray tarafından güzel bulunmak onu mutlu etmişti. Kafaları yavaşça birbirlerine eğilirken dudakları birleşti. Ela öpüşmenin tadını çıkarırken, Koray'da Ela'nın tatlı dudaklarının tadını çıkardı. Çekinik başlayan öpücük tarafların daha fazlasını merak etmesi sonucu büyüdü. Diller birbirini buldu. Koray aklını kaçıracakmış gibi hissediyordu. Ela'nın bu kadar güzel olacağını nefesinin nefesine bu kadar tatlı geleceğini hayal dahi edemezdi. Şimdi dudaklarının altındaki pamuk şekeri tadındaki dudakların onu bağımlı yapacağından emin bir şekilde öptükçe öpüyordu. Hiç ayrılmak istemezcesine sarılmıştı kolları Ela'nın bedenine. Ellerini kasarak Ela'nın bedeninde gezmemesi için büyük çaba sarf ediyordu. Ela onu tanımayana kadar ya da onun kadar ona deli divane olmadan ileri gidemezdi.. Nefesleri kesilinceye kadar öpüştüler akıllarında ayrılmak yoktu. Ta ki "Ben geldiiiim!" sesini duyana kadar.. Ela, Koray'ın kucağında sıçlarken Koray onu daha sıkı tuttu ve kalkmasını engelledi. "Aaaooo pardon çocuklar ben sizi rahatsız ettim" diyerek arkasını dönen annesine mi yoksa kucağında kafasını boynuna gömen kadına mı gülsün bilemedi Koray. Sonuçta mutluydu ve gülümsemek için ikisinden daha güçlü bir nedeni vardı o da Ela'nın pamuk şekeri kadar pembe ve tatlı olan dudaklarını tatmış olmasıydı.. "Şey neyse siz şey yapın.. Imm ben şeyi söylemek için geldim. Hah! Akşam yemeği... Ela kızım yemek yapmasın bize gelin hatta Ela'nın babasını da çağırın dünürümüzle tanışalım artık. Neyse çok böldüm sizi akşam görüşürüz" diyerek kaçan annesinin arkasından kahkahayı bırakıverdi Koray. Ela kızarmış yüzüyle nefes nefese kalmış bir şekilde Koray'ın boyun girintisine saklanırken hala basıldıklarına inanamıyordu. Ne kadar da utanmıştı. Koray'ın gülmesiyle şaşkın gözleri dudaklarına takıldı. Bembeyaz dişleri, dolgun ve aynı zamanda az önce öpüştüklerini belli eden kırmızı parlak dudakları ile bu adama bakmak dayanıklı bir kalp gerektirirdi ve şu an Ela kalbinin dayanıklı olduğundan emin değildi. Korayın gözlerindeki parıltı yerini sinsi bir ifadeye bıraktı. "Dudaklarıma öyle bakmaya devam edersen tekrar dudaklarına yapışabilirim. İnan bana bu sefer beni pamuk şekeri tadındaki dudaklarından annem bile ayıramaz." deyince Ela'nın gözleri irice açıldı ve Koray'ın kucağından hemen kalktı. "Ben şey yapayım.. Yatak odasını düzelteyim.." diyerek mutfaktan kaçarcasına gitti. Merdivenleri çıkarken Koray'ın arkasından attığı güçlü kahkahayla Ela'nın da dudakları kıvrıldı. Bu adam hem akla hem kalbe zarardı.. Bölüm Sonu.. |
0% |