Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@dikenligul


Sonunda da güzel bir akşam yemeği yiyerek odaya döndük. Odada üçümüz Yağmurun en sevdiği karlar kraliçesi çizgi filmini izliyorduk ki Yağmurun babasının kucağında uyuya kaldığını fark ettik. Ben televizyonu kapatırken Fırat da Yağmuru ilerideki yatağa yatırıp yanıma geldi..


"Bu gün konuşamadık Yağmurla" diyerek yanıma oturdu.


Ondan biraz uzaklaşmak adına koltuğun koluna taraf kaydım "Öyle oldu ama konuşmamamız iyi oldu. Çünkü bugün çok mutluydu. Moralinin bozulmasını istemedim"


Fırat gözlerini üzgünce bana çevirdi. "Neden böyle düşünüyorsun? Yağmur beni sevdi. Babası olduğumu duyunca bence sevinecek."


"Bilmiyorum Fırat" Ellerimi önümde birleştirerek sıkıntıyla ofladım.


"Bu günün geleceğini biliyordum Fırat. Ben sadece Yağmurun üzülmesini istemiyorum. Acaba biraz daha sana alışmasını mı beklesek?" diye fikrimi sorduğum anda Fırat şiddetle karşı çıktı.


"Olmaz! Ben ona artık kızım demek istiyorum. Onun bana Fırat deyince içimin nasıl yandığını biliyor musun?"


Anlayışlı bir şekilde kafamı salladım. "Bilmiyorum ama anlayabiliyorum. Yağmur bana anne dediği her an dertlerimden arınıyorum. Onun minik ağzından bana olan bağlılığını duydukça mutlulukla doluyor içim." Dönüp Yağmura baktım. Bir elini yanağına koymuş dudakları büzüşük yatıyordu.


"Kızım her gün daha da büyüyor. Soruları da büyümesiyle orantılı olarak değişiyor ve zorlaşıyor. Bazı soruları beni sıkıştırıyor bazen ise öyle sorular soruyor ki sanki hiç büyümemiş ve hiç büyümeyecek gibi masum.. Onu çok seviyorum Fırat. O üzülecek diye aklım çıkıyor."


Fırat bana destek olmak adına omuzumu sıvazladı. "İnan bana babası olduğumu duyunca sevinecek. Çok enteresan değil mi? Daha bir kaç haftaya kadar ne sen ne de Yağmur hayatımda yokken şimdi bütün hayatım siz oldunuz. Şu içerideki çocuk.." deyip arkamızdaki yatağa baktı.


"Çocuğumuz için içim şefkatle doluyor. Ona her şeyi vermek, her şeyi tattırmak istiyorum. Canı yanmasın, gözlerindeki ışık hiç solmasın istiyorum. Şaşırırken mavi gözlerini iri açması, gülümsemesi, nazlanması ve en çok da kokusu.. her şeyiyle mükemmel bir çocuk Yağmur. Onun hala benim olduğuna inanamıyorum."


Fırat içerideki çocuğun varlığına hala inanamıyordu. Bunda benim suçum vardı. Senelerce baba ile kızı saçma bir gurur yüzünden ayırmıştım. Üzgün bir şekilde "O senin Fırat" diye fısıldadım.


Ben de senindim dememek için kendimi zor tuttum. Fırat beni kendine döndürerek gözlerime baktı.


"Yağmurdan önce seninle konuşmamız gerek Dicle. Bazı zamanlar aklımı kaçıracak gibi oluyorum. Beni nasıl o kadar sevebildin ve o geceden sonra için sızlamadan beni nasıl terk edebildin?"


"Nedenlerin sence de bir önemi kaldı mı Fırat? İlla ki bir cevap istersen anlatayım. Seni neden sevdim, İnan ki bu soruyu kendime milyonlarca kez sordum ama kendime bile cevap veremedim. Bu sorunun cevabı asıl sende. Senin gizlediğin yandan gülüşlerin, Irmağa olan şefkatin ya da bana karşı sert bir o kadar da koruyucu tavırların da.. Bilemiyorum işte. Bir gün bir baktım ki sen aslında bendin. Hayalin gece gündüz gözlerimin önündeydi. Senin sesin, yüzün ekmek su kadar değerliydi minik kalbim için."


"O akşam otel odasına geldiğimde seni ertesi gün ki nikah için ikna etmekti amacım ama senin acı çekmen içimi acıttı. Dedim ya ben sen olmuştum. Acınla acıdı içim. Daha önceleri söylediğin sözler, ettiğin tüm hakaretlerin acıtmadığı kadar acıttı içimi senin canının yanması. İşte o zaman kendi kendime dedim ki hayalini gerçekleştir ve bir daha Fırat'ın hayatını bozma Dicle. Ancak yine içimde bir umut vardı. Gece bitmeden beni istediğini belli etseydin ya da nikahı istediğini ima etseydin senden uzaklaşmaz bu kadar acı çekmezdik. O gece ne sen kal dedin ne de ben kalacak bir neden buldum. İstediğini gerçekleştirip gittim bende. İstediğin gibi her şeyi üstüme alarak, seni azat ederek gittim senden. İlk aylar sana defalarca sitem ettim. Çünkü seninle birlikte mutluluğumda gitmişti. Bir gün Yağmuru öğrendim haftalardır bedenimde büyüyormuş meğer. Daha sonra mutluluğum hüzne dönüştü. Yağmurda kan uyuşmazlığı tespit edildi. Bu yüzden her aşamada takip edildim ve hamileliğim riskli geçti. Doğumdan önce ve sonra Yağmura iğneler yapıldı. Canım yansa da Yağmuru düşünerek ayakta durdu. Anlayacağın Fırat, senin bu saatten sonra yanımda olman benim için bir şey ifade etmez. Yağmurun mutluluğu için bir arada olmamız gerekirse oluruz ama daha fazlası değil!"


Dicle'nin anlattıklarıyla yerin dibine battım. Ben yıllardır Dicle'ye lanetler okurken o yeri gelmiş kızımızın canıyla uğraşmış. Şimdi de tam bir teslimiyetle Yağmuru düşünüyordu. Bu Dicle benim yıllar önce bırakıp gittiğim kadından daha farklıydı. Ya da aynıydı ama ben gerçek Dicle'yi hiçbir zaman görmek istemediğim için böyle geliyordu bana.


Dicle yorgunca yerinden kalkıp pijamalarını giymek için banyoya gitti. Ben de kalkıp kendi pijamalarımı giyip ortaya aldığım Yağmurun sağına geçtim. Banyonun kapısı açıldı. Dicle salık bıraktığı saçları ve giydiği askılı geceliğiyle peri gibiydi. Gözleri az önce oturduğumuz koltuğa kaydı beni orada göremeyince yatağa döndü. Bir an bana hayret eder gibi baktıktan narin sesini duydum.


"Burada kalmana bir şey demedim ama aynı yatak olmaz." Yağmur uyanmasın diye sessiz konuşuyorduk.


"Neden olmaz Dicle? Hatırlarsan zamanında aynı yatağa girdik. Bak bunun kanıtı da şu an kollarımda.." bunu dememle Dicle kızardığını saklamaya çalışarak kafasını başka tarafa çevirdi. "Hadi gel hem bak aramızda Yağmur var. Sana saldıramam!"


"Saldırmayacağını biliyorum ve hatta Yağmurun olduğu o gece ben saldırmıştım sana unuttun mu?" Dedi. Bu sözü Yağmurla ilk tanıştığım nişan gecesinde Dicle'ye demiştim.


Onu, olacakları planlayarak üstüme saldırmakla itham etmiştim. O zaman alındığı şeyi daha yeni söylüyordu. Gülümseyerek Dicle'nin gerginliğini almaya çalıştım.


"Sen beni kışkırtmaya mı çalışıyorsun? Gelip yatağa yat. Bu gecelikle önümde biraz daha durursan bu sefer sana ben saldırırım." Hakikaten de öyleydi. Dicle ne akla hizmet yanında gecelik getirmişti hem de kısa ve saten.. Bu kadın beraber odada kalacağımızı bilerek beni tavlamak için mi bunları almıştı yanına.


"Çek gözlerini üstümden tabi ki aynı odada kalacağımızı bilmiyordum. Hem bu sıcakta polar giyecek değilim." Diyerek odanın lambasını kapattıktan sonra yağmurun sol tarafına geçti. Demek ben sesli konuştum ki alınarak bana yatakta arkasını döndü.


Yarım saat geçti ama ben uyuyamıyordum. Acaba Dicle uyumuş muydu hiçte hareket etmiyor diye düşünürken Dicle uyku arasında bize önünü döndü. Bir kolunu Yağmura atarak bize yaklaştı. O yaklaşınca tatlı nar kokusu daha bir keskinlik kazandı. Kızım da annesi gibi kokuyordu ama Dicle'nin kokusunda kadınsılık varken Yağmurun hafif bebe şampuanıyla karışan bu kokusu ona masumluk katıyordu. İkimizin eli Yağmurun sırtında birleşti. Elimi yağmurun sırtından çekerek Yağmurun üstünden Dicle'ye sardım. İkisinin de yüzü bana dönük yan yatıyorlardı. Yağmur ile Dicle ne kadar da tatlı duruyordu. Dudaklarını büzüştürmüşler huzur içinde yatıyorlardı. Nasıl oldu da ben seneler boyunca böyle güzel şeylerden mahrum kalmıştım. Bunda Dicle'nin annesinin suçu olduğu kadar bizimde suçumuz vardı. Dicle ile ben gururumuzun kurbanı olmuştuk. Ona kal demediğim için bana bir daha gelmemişti. Ben ise o gün evde bana sırtını dönüp duymazlıktan geldi diye onu bir daha arayıp sormamıştım.


Kollarımda ailem burnumda onların kokusuyla ben de huzurlu bir uykuya daldım.


Sabah kıkırtıyla uyandım. Burnumda Dicle'nin kadınsı kokusu, kollarımda dolgun hatlar ki bir elim kalçasında olmalı ki hala gözlerimi açmamıştım. Sanırım Dicle'nin de kafası boyun girintimdeydi. Çünkü ritmik bir üfleme hissediyordum boynumda.. Kıkırdama daha da arttı odada bizden başka biri mi vardı? Kesin Irmaktı diye düşünürken gözlerimi zorda olsa açtım. Dicle'nin arkasında yataktan inip bize bakarak kıkırdayan kızımı görmemle sırıttım.


Ne Irmağı ya bu melodik kıkırdama benim kızımdan geliyordu.


"Yağmur ne yapıyorsun orada senin de bu yatakta olman gerekiyor" diye fısıldayarak konuştum. Dicle Fısıltımdan rahatsız olmuş olacak ki bana biraz daha sokularak mızmızlandı. Dicle'yi daha fazla rahatsız etmek istemediğimi için Yağmuru içeriye yollamayı akıl ettim.


"Hadi sen televizyonda çizgi film bul. Sesini de kıs olur mu prenses anne uyanmasın."


"Tamam Fıratcım. Sen de sessiz ol ama tamam mı? Çünkü annem uykudan uyanınca huysuz oluyor dikkat et" diyerek minik ayak uçlarıyla odadan çıkarak televizyona yakın koltuğa arkası bize dönük oturdu. Gözlerim Dicle'nin yüzünü görmek ister gibi ona bakmaya çalışıyordu ama nafile Dicle kafasını boynuma öyle bir bastırmıştı ki..


Bende olanla yetindim gözlerimi kapatarak onu hissettim. Dolgun kalçalarındaki ellerimi biraz daha aşağıya indirdim.Geceliğinin eteği yukarıya sıyrılmıştı. Çıplak bacakları elime geliyordu. Göğüsleri göğüslerime yaslanmış, sıcaklığı bütün kaslarımı zorluyordu ve aklım bana ihanet ederek o geceyi hatırlıyordu. Dicle'nin vücudunda kaybolduğum geceyi..


Gittikçe sertleşen kaslarım beni zorluyordu. Dayanamayarak Dicle'nin kalçasını okşamaya başladım. Başta Dicle'den itiraz sesleri yükselse de daha sonra dudaklarını boynumda hissettim. Kahretsin neden şu televizyon odası yatak odasının içindeydi ki.


Her ne kadar Yağmur hem televizyona odaklanmış hem de uzağımızda olsa da araya bir duvar gerekiyordu. Dicle'nin uyandığından emin olarak onu sırt üstü çevirdim. İtiraz etmesine fırsat tanımadan üstüne çıktım. Çığlık atacakken sesini kendi dudaklarımla boğdum. Başta gözlerimin içine bakarak tatlı tatlı karşılık verirken sertliğimi ona daha fazla bastırmamla uykudan uyanır gibi sarsılarak beni üstünden itmeye çalıştı.


Dudaklarımı dudaklarından ayırarak sessizce fısıldadım.


"Şşh sessiz ol Yağmur televizyona odaklanmış ama senin bağırtılarını duymasa iyi olur."


Beni itmeye devam ederek"Kalk üstümden" dedi.


Çapkın göz kırpışıma ağzı açık kaldı. "Niye ben böyle gayet iyiyim."


"Sana kalk dedim Fırat" diyerek beni ittirmeye çalışıyordu. Bunun nafile bir çaba olduğunu anlamasıyla derin bir of çekti.


"Bu yaptığın çok adice burada sırf Yağmur için bulunuyorum. Sen kalkmış kızımın olduğu yerde benimle sevişmeye çalışıyorsun."


"Birincisi sen sadece Yağmur için değil bizim içinde buradasın ve ikincisi güzelim inanmayacaksın ama ben uslu bir çocuk gibi sadece senin kalçanı okşuyordum. İlk sen başlattın boynuma öpücükler kondurarak." Dicle gözlerini kaçırarak kekeledi. Ah ne de tatlı görünüyordu. "Be..ben ne yaptığımı bilmiyorum sanırım kendimi rüyada sanmıştım."


"Bundan beni rüyalarında gördüğümü mü çıkarmam gerek? Nasıl bir şekilde gördüğünü de sormayacağım çünkü az önce olanlar ne çeşit rüyalar gördüğünü bana açıklıyor."


Gözlerini kaçırmasıyla dediğimin ne kadar doğru olduğunu anladım. "Hadi kalk üstümden yağmur yanlış anlayacak."


"İyi kalkalım ama bir gün rüyalarını gerçeğe çevirmek istersen sana zevkle eşlik ederim güzelim" diyerek burnuna öpücük kondurdum ve bir an önce kendimi banyoya attım. Soğuk bir duş Dicleli bir sabaha iyi giderdi.


....................


Yatakta kırmızı suratımla Fırat'ın bıraktığı şekilde uzanıyordum. Ellerim dudağıma gitti. Bu ne be ergen kızlar gibi kızarıp bozarmalar ben bir anneyim.. Puff diyerek yerimden doğruldum. Yağmura baktığımda kızım televizyona dalmış gitmişti. Oh adam burada beni sıkıştırsın kızım orada çizgi film izlesin!


Yataktan kalkarak Yağmurun yanına geçtim oturduğu yerden alarak onu kucağıma oturttum. "Ne yapıyorsun bebeğim?"


"Winx izliyorum anne yeni mi kalktın?"


"Ben yeni kalktım da sen ne zaman kalktın uyandığımda yoktun." Yağmur kıkırdayarak konuştu.


"Erken kalktım ben o arada da Fırat'la seni izledim. Anne, Fırat çok iyi biri ona baba diyebilir miyim?"


Ağzım açık kızıma bakakaldım. Biz bunu ona nasıl söyleyeceğiz derken kızım çoktan onu babası olarak görmüştü.


"Bunu önce Fırat'la konuşman gerekiyor bebeğim belki onun da sana söylemek istedikleri vardır."


"Tamam konuşalım nerede o?"


"Onun önce güzelce bir soğuk bir duş alması gerekti bebeğim. Kahvaltıdan sonra konuşuruz."


Fırat çıkana kadar üstümüzü değiştirmiş kahvaltımız gelmişti. Hep beraber güzel bir kahvaltı yaptık. Daha sonra mayolarımızı giyerek aşağıya havuza indik. Üstümdeki kırmızı pareoyu çıkartırken Fırat'ın gözlerinden ateşler çıkıyordu .


Etrafımızda erkek den çok kadın ve çocuk vardı. Havuza yakın şezlonglara yerleşmiştik. Yağmurla ben beyaz mayo giymiştik. Bu anne kız uyum takıntımız başlarda başkalarına gülerek başlamıştı. Ne derler gülme komşuna gelir başına. Daha sonra Yağmurda bu modaya uymak isteyince sesimi çıkarmamıştım. Artık benim de hoşuma gidiyordu. Kızımla bir giyinmek çok şirinceydi.


Önce Yağmuru güzelce yağladım. Yağmur kumda oynayan çocukların yanına gitmek isteyince onu gönderip kendime yağ sürmeye başladım. Yağı güzelce bacaklarıma kollarıma yedirdim. "Ver sırtına da ben süreyim" dedi Fırat.


"Gerek yok zaten sırtım kapalı istersen al sende sür yoksa her yerin kızaracak." diyerek kremi uzattım. Ancak Fırat almak yerine çocuk gibi omuzunu silkti.


"Çççk sürmeyeceğim şimdi o cıvık şeyi ellerime bulaştıramam."


İnatla elimi indirmeden uzatıyordum. "Fırat kızarmış tavuğa dönersin bunu sürmezsen."


"Madem çok istiyorsun sür o zaman" diyerek bir anda yerinden kalkıp bacaklarımın arasına yerleşti. Yerimde rahatsızca kıpırdandım.


"Ya Fırat ne yapıyorsun?"


"Hadi sür artık yavaştan kaşınmaya başladım."


Elime güneş kremi alarak sırtına sürmeye başladım. Ellerim Fırat'ın vücudunda gezinirken geçtiğim yerlerde Fırat'ın kasılmalarını hissedebiliyordum. Açıkçası Fırat'ın çıplak sırtı benimde kasıklarımda sızıya neden oldu. Kendimi toplayamaya çalışarak kısa sürede sırtını kremledim.


"Kalkabilirsin" dedim Fırat ise kalkmak yerine önünü bana dönerek gülümsedi


"Ön tarafımı da yağlasana senin yüzünden amele yanığıyla gezmek zorunda kalacağım."


"Önüne de sen yap" diyerek onu itmeme rağmen gücü yetmemişti.


"Sen yap hadi Dicle." Sinirle elime kremi boca ettim. Göğüslerine sürmeye başladım. Ben utana çekine onu kremlerken o yüzünde ukala bir sırıtmaya bana bakıyordu.


"Fırat sen hayırdır? Dört sene öncesine kadar bırak sırıtmayı gülmeyi bilmeyen bir adamken şimdi her hareketime sırıtıp duruyorsun."


"On dakikadır sağ göğsümü kremlemen hoşuma gitti. Ancak merak ettiğim şey sola da aynı özeni gösterecek misin?"

Utanarak elime baktım. Hemen sol tarafını kremlemeye başladım."Çok pissin Fırat dalmışım"


"Neye bana mı göğsüme mi?"


Yüzüm daha çok kızarırken elimi vücudundan çekerek kremi yanıma fırlattım. "Of Fırat yeter bu kadar kremlendin işte" diyerek kalkmaya çalıştım. Kalkamadan beni yerime oturttu.


Şimdi gülen yüzü eski ciddiyetine bürünmüştü. "Ben banyodayken Yağmurla ne konuştun?"


"Sana baba demek istiyormuş"


Gevşeyen yakışıklı yüzünü hayranlıkla izledim. "Yes biliyordum. Kızım da beni sevdi işte."


"Hıhı sevdi hadi bırakta gideyim." Diyerek tekrar kalkmaya yeltenirken tekrar beni yerime oturttu.


"Akşam yemekten sonra konuşalım mı?"


"Olur sonra da maşa ve koca ayı izleriz" diyerek güldüm.


"Yine mi çizgi film? Kız babası olmak ne kadar da zormuş" diye dudak büken Fırat'a gülümsedim


"Oho sen daha kız babası ne demek olur fragmanını görüyorsun. Hele bir babası olduğunu duysun sana neler yaptırır çizgi filimi özlersin."


"Hadi ya" derken suratındaki korku ifadesi görülmeye değerdi. Daha sonra yüzündeki korku kendini gülümsemeye bıraktı.


"Amaan kızım değil mi istediğini yapar. Hadi gel beraber yüzelim" dedikten sonra bu sefer o beni kolumdan tutarak kaldırdı. Yağmuru omuzuna çıkararak suya girdi. Şimdi havuzda kızımın şen kahkahalarıyla eğleniyorduk.


Bölüm Sonu..


Loading...
0%