@dikenligul
|
Şezlonglara geçip Fırat ile Yağmurun suda oynamasını izliyordum. Yağmur, kaplumbağalı deniz yatağında kıkırdayarak babasına su atıyordu. Fırat'ta onunla eğlenerek suya giriyor başka bir taraftan çıkıp Yağmuru güldürüyordu. "Ne güzel bir manzara" diyen sesle güneşimi engelleyen adama baktım. "Aa Enes merhaba" "Merhaba Dicle. Başta seni tanıyamadım hatta konuşmaya gelirken bile endişeliydim. Boşa tereddüt etmişim" diyerek yakışıklı suratıyla gülüp yanımdaki şezlonga oturdu. Enes benim üniversiteden arkadaşımdı. Yakışıklı bir yüzü, yapılı bir vücudu vardı. Sarışın ve mavi gözlüydü. Tipik türk kızlarının beşte üçünün hayır diyemeyeceği tipti. Üniversitede herkes Fırat'ı sevdiğimi bilirdi. Bu yüzden kimse tarafından teklif almamıştım. Etrafımda bana ilgisi olan bir çok erkek vardı. Bazı şeyleri anlasamda anlamamazlığa gelmek en iyisiydi. Zira Enes de benimle yakınlaşmaya çalışan erkeklerden değildi. Bu yüzden onunla sohbet etmeye devam ettim. Güzelliğimden konuştu, yaptığı işi anlattı. Asiyi sordu. Sanırım Asiyi bir hayli merak ediyordu. Biz tatlı tatlı gülüşürken Fırat kacağındaki Yağmurla yanımaza gelmişti. Yağmuru kucağıma bırakırken, "Kızımız üşümeden gidelim" dedi. Kaşları çatık mıydı Fırat'ın, iyi de neden? Enes bir bana birde kucağımdaki Yağmura bakarken gülümsemesi daha da büyüdü. "İnanmıyorum bu güzellik senin kızın mı?" "Evet Enes" diye Enes'i onaylarken kızıma döndüm. "Yağmur tatlım arkadaşımla tanış. Bu Enes, Enes bu güzeller güzeli kız da benim Yağmur tanem. Yani adı Yağmur" dedim gülerek. "Tanıştığıma memnun oldum Dicle'nin yağmur tanesi" diyerek elini uzatan Enese Yağmur da gülümseyerek elini uzattı. "Ben de memnun oldum Enes. Senin ne kadar da güzel gözlerin var. Aynı Mert'e benziyor." Diyerek kıkırdadı. Yağmurun gülmesiyle başımın ucunda hala ayakta dikilen Fırat'tan homurdama geldi. Kafamı kaldırıp baktığımda Mert'e mi yoksa Enese mi sövüyordu anlayamadım. Enes gülümseyerek "Mert?" diye sordu. "Kreşten bir arkadaş değil mi kızım?" "Hıhı çok tatlı bir arkadaş" diyerek iç çeken Yağmurla kahkaha attık. Enes sonunda Fırat'ın homurdanmalarını duyup ayağa kalktı. "Enes Bakır" diyerek Fırat'a elini uzattı. Fırat'ta kendi adını söylerken çocuğun elini bir sıktı ki Enesin rengi kızardı. Hemen ayağa kalkarak müdahale ettim. "Neyse Enes, Yağmur üşümeden gidelim biz görüşürüz." Diyerek ellerini ayırdım. "Tamam ama ben numaranı kaybettim. Resepsiyona bırak bir ara" diyerek göz kırptı. Fıratın elini Enes'ten kurtarırken tutmuştum o da elimi bırakmamıştı. Enesin göz kırpmasından sonra Fırat'ın nefesi hızlandı. Tuttuğum elimi istemsizce sıktı. Ben, "Tamam görüşürüz" derken Yağmuru kucağına alıp, beni çekiştiren Fırat'ın arkasından sürüklendim. Odaya geçtiğimizde Yağmurla duş alıp, çıktık. Ardımızdan Fırat'ta girmişti. Hala çıkmamıştı. Şimdi akşam yemeğine inmek için hazırlanıyorduk. Yağmuru önce hazırladığım için o çizgi film izlerken bende ayakta saçımı maşalıyordum. Dikkatle maşamı yaparken belime sarılan kollarla yerimden sıçradım. Arkamda belindeki havluyla ıslak vücudunu bana dayayan Fırat vardı. iyi ki makyaj aynası Yağmurun göremeyeceği kör noktadaydı. "Fırat ne yapıyorsun?" dememe rağmen Fırat bana cevap vermeden elimdeki maşayı masaya bırakıp beni kendine çevirdi. Kaşları çatıktı. "O adamda kimdi?" "Kim Enes mi?" diye şaşkınlıkla sordum. " Adı lazım değil anma şunu da kim olduğunu söyle." "Söyledim ya üniversiteden arkadaşım." "Demek öyle" diyerek dudaklarını yanağıma sürttü. Kulağıma kadar çıkıp fısıldadı. "Peki resepsiyona numaranı bırakacak mısın?" Ben hızlanan nefesim ve sönüp şişen göğsümle ağzımdan tek bir kelime bile çıkaramadım. Çünkü Fırat şu an tüm bedeniyle bana dayanmış, bir eli kalçamdaydı. Diğer eli ise sırtımdan bastırarak beni kendine yapıştırıyordu. Nefes nefese ismini söyledim. O daha da beni kendine bastırırken gözlerimi kapattım. Fıratın nefesi yaklaştıkça beklentim artıyordu. "Söyle bakalım bırakacak mısın?" diye tekrardan sordu. Nefes nefese cevap verdim. " Bırakmayayım mı?" "Bırakma dersem bırakmaz mısın?" diye sorduktan sonra dudaklarını boynuma bastırdı. Oradan sonra çeneme, daha sonra burnumda ve anlımda dudaklarını gezdirirken, "Bırakmam!" diye sesli bir şekilde nefes alarak konuştum. Fıratın uzaklaştığını anladığımda içimdeki hayal kırıklığı ile, "Ee hani dudaklarıma öpücük?" diye kendi kendime içimden söylenerek gözlerimi açtım. Karşımda Fırat sırıtıyordu. "Bırakma o zaman..!" diyerek dolaptan elbiselerini aldı. Arkasına bakmadan banyoya gitti. Ben banyo kapısına ağzı açık bakarken o banyoya tekrar girmeden bana göz kırparak kapıyı kapattı. Adi adam resmen hormonlarımla oynamıştı. ......................................................................................... Çok şirin bir restorantta yemek yedik. Dondurmalarımızı da bitirdikten sonra Fırat Yağmura dönerek ciddi bir şekilde konuşmaya hazırlandı. Konuşmayı ben başlattım. Yanımda oturan Yağmura dönerek ellerini tuttum. "Yağmur tanem sana bir şey söylememiz gerekiyor." "Söyle annem" diyerek gülümsedi. "Kızım hani bana hep soruyordun ya babam nerede diye ben de sana uzakta diyordum." "Hıhı" diyerek önce bana sonra Fırat'a baktı. Gülümsemesi solmuştu. "Baban sonunda seni görmek için yakınımıza geldi." Bundan sonrası Fırattaydı. Fırat elini uzatarak Yağmuru kucağına çağırdı. Yağmur asık suratıyla sandalyesinden inerek Fırat'ın kucağına tırmandı. "Yağmur ben seni çok sevdim. Biliyorum ki bu karşılıklı. Sende beni çok sevdin hani seninle ilk tanıştığımızda bana bir soru sormuştun ya. Bana sen baba gibisin demiştin. Ben gerçekten de şirin güzel bir prensesin babasıymışım. Bunu bende geç öğrendim." diyerek dolan gözlerini kapatıp açtı. "Eğer istersen sana baba sıcaklığı, baba sevgisi ve ne istersen veririm. Seni kollarımla sarar herkesten korurum." derin nefes alarak onu boş gözlerle izleyen Yağmurun elinin üstüne öpücük kondurdu. "Ben senin babanım Yağmur. Ama baban olmam beni kabul edeceksin anlamına gelmiyor. Burada önemli olan senin düşüncelerin. Sen beni baban olarak kabul edip sevebilecek misin?" Yağmurun dudakları titriyordu. Elini Fırat'ın elinden çekip aldı. Minik eli yumruk olmuştu. "Neden bu kadar geç geldin? Ben her akşam senin gelmen için dua ediyordum." "Özür dilerim güzelim ama biz büyükler bazen bazı şeyleri batırabiliyoruz. Hata yaparız ama önemli olan hataları en kısa sürede telafi etmek. Ben seni yalnız bıraktım bu yüzden hatalıyım. Ama izin verirsen bunu telafi edip yanında olurum." Yağmurun mavi gözleri kızarmıştı. Kızım ağlamamak için kendisini sıkıyordu. Tıpkı benim gibi.. "Beni bir daha bırakmayacağına söz verir misin?" Fırat'ın dudakları yukarıya kıvrıldı. "Söz veriyorum kızım bir daha hiçbir yere gitmeyeceğim. Seni bırakmayacağım." Yağmurun da gülümsemeye başladığını görünce kollarını kocaman açtı Fırat. "Şimdi baba kız kucaklaşması yapabilir miyiz?" ...........................................................FIRATTAN.................... Dediğim şey ile Yağmur önce annesine baktı. Dicle elindeki peçeteyle gözlerini siliyordu. "Annemde gelsin. Aile kucaklaşması yapalım" diyerek gülümsedi. Dicleyi yanıma çağırdım. Kızarmış gözleriyle gülerek bize yaklaştı. Yağmur kucağımda, Dicle yanımdaydı. Onları kanatlarımın altına alarak sarıldım. Asıl ihtiyacım olan şeyler yurtdışında değilmiş, buradaymış. Benim yaşam kaynaklarımmış onlar. Yağmur kıkırdayarak uzaklaştı. "Fıratcım sakalların gıdıklıyor." Dicle yeşil ıslak gözleriyle kolumun altından çıkmadan kızı gibi kıkırdadı. "Bebeğim Fırat'a niye adıyla hitap diyorsun?" "Ama anne sende Fırat diyorsun." diye mızıldandı kızım. "Ben derim çünkü Fırat benim yaşıtım sayılır ama senin baban. Az önce konuştuk ya. Bu yüzden ona baba demelisin bence." Yağmur minik elleriyle ağzını kapattı. İri gözleri farkındalığa yeni vardığı için açılmıştı. "Fırat ben sana şimdi baba mı diyeceğim?" Dicle'yle gülümseyerek birbirimize baktık. Ben yağmurun ağzından çıkan baba kelimesine mutlu olurken Dicle kızının heyecanına gülüyordu. "Tabi ki prensesim. Ben senin babanım ya hani.." diyerek gülümsedim. "Peki sen sadece benim babam olacaksın değil mi?" "Evet kızım sadece senin babanım." "Baba.." diyerek yanağıma öpücük kondurup kıkırdadı kızım. "Anne, kreşteki herkese babamı anlatacağım. Benim de artık babam var." diye.. ........................................................DİCLEDEN ................................. Otele gelmiştik. Yağmur yolda babasının kucağında uyuyakalmıştı. Onu yavaşça yatağa yatırarak televizyonun önündeki koltuklarda yana yana oturduk. "Sonunda babası olduğunu öğrendi." Üstümden büyük bir yük kalkmış gibi hafif hissediyordum kendimi. "O çok güzel bir kız. Onu çok da güzel yetiştirmişsin Dicle" Gözlerime farklı bakan Fırat'a daha da yakınlaştım. "Çünkü senin kızın. Bu yüzden bu kadar güzel yetişti. Beni hiç üzmedi biliyor musun. Hep uslu oldu. Bazen çikolata almadığım, parka götürmediğim için Asi teyzesi gibi diklense de beni üzecek sorular sormuyordu." Fırat bana daha da yaklaşarak yanağımı avucuna aldı. "Deli gibi merak ediyorum" diye fısıldadı dudaklarıma doğru. Gözlerimi kapatmamak için zor tutuyordum kendimi. "Neyi?" diye bende boğukça fısıldadım. "Hamileyken nasıl göründüğünü? Yağmurun dünyaya geldiği ilk halini, neleri aşerdiğini , dört sene boyunca yaptığın her şeyi.." "Ne önemi var ki bunların işte buradayım, buradayız..." "Buradasınız ve benimsiniz." demesiyle dudaklarıma kapandı. Sonunda dudakları dudaklarımdaydı. Dudakları soğuk görüntüsünün tam tersiydi ve hala sıcacıktı. Sıcak dolgun dudakları dudaklarını yiyecek gibi hareket ediyordu. Nefesi hala karanfil kokuyordu. Sanırım karanfil kokulu sigarasını hala bırakmamıştı. Karanfili ben en çok bu adamda sevmiştim... Kendimizi öpücüğün büyülü etkisine kaptırmışken Fırat'ın telefonu çaldı. İlk başta önemsemeyerek devam etmek istedi ama ben Yağmurun uyanmasından çekinerek geriye çekildim. Nefes nefese Yağmur uyanmadan aç demeye çalıştım. Fıratın suratı asıldı ama yapacak bir şey yoktu. Kızımın uykusunun bölünmemesi daha önemliydi. Fırat elindeki telefonla odadan dışarıya çıktı. Bense kızaran yanaklarıma ellerimi bastırdım. Hala Fırat'a karşı karşı koyamamam hata mıydı? Fırat'ın konuşması uzun sürmüştü. Bense ne yapacağımı bilemeyerek onu koltukta bekliyordum. Geri gelipte kaldığı işi devam ettirir miydi? Bu kadar kolay olmam onu iğrendirir miydi diye düşünerek yarım saat öpüştüğümüz koltukta oturdum. Konuşmasının daha da uzun süreceğini düşünerek banyoya gittim. Banyoda ihtiyaçlarımı görüp çıktığımda Fırat hala yoktu. Yavaşça yatağa yaklaşarak Yağmuru kollarımın arasına aldım. Sırt üstü uzandım ve tavana bakarak düşündüm. Gecenin bu saatinde bu kadar saat kiminle görüşüyordu. Sevgilisi var mıydı? Bu kadar saattir konuştuğuna göre kesin vardı. Şimdide onunla konuşuyordu belli ki. Bense aptal bir kadın olarak onunla hem öpüşmüş hem daha fazlası olacak mı diye onu beklemiştim. Ahh salak Dicle! Bazen.. yok yok çoğu zaman ,salakça davranıyorsun. Sinirle gözlerimi yumdum. Kapı sesi duymayı bekleyerek uykuya daldım. ............................................................................ Yanağımdaki ıslak öpücükle uyandım. Yağmur bana dönmüş kollarıyla beni sarmıştı. Yanaklarıma minik öpücüklerinden konduruyordu. "Günaydın annem" "Günaydın yağmur tanem" derken gözlerim Fırat'ı arıyordu. Ama odada yoktu. Ne yani sabaha kadar gelmemiş miydi? "Babanı gördün mü bebeğim?" derken banyonun kapısı açıldı. Fırat ıslak saçlarını elindeki havluyla kurutuyordu. Üstündeki takım elbiseyi görmem ile artık buradan gitme zamanımızın geldiğini anladım. "İyi uyudunuz mu?" diye gülümsedi. "Evet hem de deliksiz." demekle yetindim. Yağmur kollarımda çıkarak yatakta ayağa kalktı. "Baba ben çoook güzel uyudum." Diyerek kollarını açtı.Baba kızın sarılmasını izlerken aklımda dün geceden beri dönüp duran soru vardı. Fırat'ın sevgilisi var mıydı? Bölüm Sonu.. |
0% |