@dikenligul
|
Fırat'ın arabası annemlerin evinin kapısında durdu. Yağmurun suratı asılmıştı. "Bir daha ne zaman görüşeceğiz baba?" "Bu hafta yoğun olacağım prensesim ama elimden geldiğince seni görmeye geleceğim." "Bir sorun olmaz değil mi?" diyerek bana döndü. Hah sonunda beni hatırlaması ne büyük bir şerefti. Beni gece öp sonra bir şey deme. Yol boyunca beni görmezden gel. Şimdi de sadece Yağmuru görmek için geleceğini söyle. Salaktım ben Salak! Ama suç bende. Hala adamla ilgili arsızca şeyler düşünüyordum. Adam bir öptü diye kendi kendime gelin güvey olmam da neydi? "Olmaz" diye sert çıkıştım. Fırat bir kaşını kızgınlıkla havalandırdı. Sanırım gelmesine olmaz dediğimi sanmıştı. Cümlemi tamamlamamla rahatladığını inen kaşından anladım "Yani sorun olmaz. Birbirinizi yeni buldunuz. Tanıyıp ısınmanız gerek bu yüzden kızını görmeye gel!" Diyerek arabadan çıkıp arka koltuktaki kızıma yöneldim. Bizim ardımızdan Fırat'ta arabasından çıkarak valizleri ve Yağmurun koltuğunu çıkardı. "Bunları yukarıya taşımana yardım edeyim mi?" Ay canım ne de nazik peh! "Gerek yok Meriç daha çıkmamıştır o çıkartır. Sen yoğunmuşsun madem bir an önce işine git." İçimden ise sevgiline koş çok uzak kaldın üç günde hasretinden erimiştir diye söylendim. Fırat benim tavrıma anlam veremiyormuş gibi boş bakışlarla bana baktıktan sonra Yağmurun ceketini çekmesiyle kızımın önüne eğildi. "Prensesim ben şimdi gideyim. Beni özlersen annende numaram var arasan hemen gelirim." "Tamam babacım" diyerek Fırat'a sarıldı. Kızımın mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Sırf bu mutluluk için Fırat'ın sevgilisine bile katlanılabilirdi.. Yani sanırım.. Herhâlde.. ya da puff bilemiyorum! Eve girdiğimizde herkes masada kahvaltı ediyordu. Irmakta bizdeydi ve Irmak dahil herkes bize merakla bakıyordu. Gülerek kafamı salladım. Bu Yağmurun artık Fırat'ı bildiğini onaylama işaretimdi. Irmak ve Meriç'in yüzleri gülerken babam, annem ve Asinin yüzleri kasılmıştı. Irmak Yağmura seslenerek yanına çağırdı. "Yağmurcuğum kucağıma gel halam." Yağmur koşarak Irmağın kucağında yerini aldı. "Ee tatilin nasıl geçti?" Diye sordu Meriç kendince durum değerlendirmesi yapıyordu. Yağmur gülen yüzüyle cevapladı. "Çok güzeldi dayı gezdik, yüzdük yemek yedik. Heh birde babamla tanıştım. " "Peki babanı sevdin mi halacım." Yağmur kafasını sallayarak ona uzatılan salatalığı ısırdı. "Evet hem de çok. O hayallerimdekinden bile daha iyi. Bana sarılıyor, öpüyor. Bir de prenses diyor." "Mutlu olmana sevindim halacım. Peki baban nerede?" "İşleri çok yoğunmuş ama bana söz verdi. Beni görmeye gelecekmiş. Gelir değil mi dayı?" "Gelir güzelim söz verdiyse gelir." Masada bunlar konuşuluyorken. Annem ve babam tepkisizdi. Annemle göz göze geldiğimiz anda bana salonu işaret etti. Konuşma faslı başlıyordu. Yavaşça solana geçerken arkamdan babam, annem ve Asi'nin geldiğini duyuyordum. Koltuğa oturup sakin olmaya çalıştım . Fırat'a olan zaafımın hala devam ettiğini onlara belli etmemeliydim. Fırat benim için sadece Yağmurun babasıydı. Başka bir şey olamazdı. Olamaz mıydı sahi? "Anlat bakalım Dicle." "Ne anlatayım ki baba?" "Yağmuru duyunca nasıl tepki verdi O deli Fırat." Gözlerim anlık kapandı. Ailem Fırat'ı sevmiyordu. "Şey önce afalladı biraz ama Fırat'ı sevdiği için yadırgamadı. Kendisin bırakmayacağıyla ilgili sözler aldıktan sonra kabullendi babasını." "Peki sen ne yaptın?" bunu soran annemdi. "Ben kendimi o an çok üzgün hissettim. Yağmurun babasını özlediğini ya da beklediğini biliyordum. Rüyalarına kadar girip onu üzdüğünü tahmin etmemiştim. O an kendimi çok suçlu hissettim anne. Belki o düğünü iptal ettirmeseydim ya da Fırat o gün bana gelip devam etmemiz için bir şey deseydi, Yağmur baba sevgisiyle büyüyecekti. Kendi hayallerimiz için Yağmuru çok üzdük. Şimdi onun mutluluğu için her şeyi yapmaya hazırım." Annem dediklerim ile gözlerini kaçırarak sorusuna devam etti. "Peki Fırat'ın verdiği söz.. Şu Yağmuru bir daha bırakmayacağıyla ilgili. Nasıl olacak bu siz şehir dışında yaşıyorsunuz." Rahatsızca yerimde kıpırdandım. Bunu düşünmemiştim. Benim ve Yağmurun hayatı Antalya'daydı. Fırat ise işi ve evi ile burada yaşıyordu. "Bu konuları konuşacak vaktimiz olmadı. Dediğim gibi yağmurun mutluluğu için gerekirse-" diyerek cümlemi tamamlayamadan annem sinirle çıkıştı. "Sen ne demeye çalışıyorsun Dicle? Sırf Yağmurun mutluluğu için seni sevmeyen bir adamla mı yaşayacaksın?" "Ben.. " diyerek çaresizce Asiye baktım. Asinin yüzündeki üzgün ifade annemi durduramayacağını gösteriyordu. Babam ise ne sinirli ne de mutlu hissiz bir ifadeyle bana bakıyor cevabımı bekliyordu. "Dediğim gibi daha konuşmadık. Ben Yağmurun mutluluğu için taşınırım. İstanbul'a gelip bir ev tutarım. Fırat'ta istediği zaman Yağmurla görüşür." Asi dayanamayarak araya girdi. "Peki sen Dicle? Fırat'ın istediği zaman evine girmesiyle sen iyi olacak mısın ya da Fırat bir kadınla evlense kızını yeni karısıyla gelip görse ne duruma düşeceksin. Bunları hiç düşündün mü?" Gözlerimi kaçırdım. "Ne yapmamı isterisin Asi, kızımı babasından tekrar mı ayırayım?" Annem sinirle ayağa kalkarak konuştu. "Ayır ya da ayırma diyemeyiz ama Fırat'a durması gereken çizgiyi göster Dicle. Ona yüz verme Ona karşı kendini tekrar zayıf düşürme. Senin için sadece Yağmurun babası olsun. Daha fazlası değil!" "Lütfen anne üstüme gelme daha fazla. Benim şimdi odaya çıkmam gerekiyor. Yol yordu biraz." Diyerek odama çıktım. Annemin bu dedikleri çok saçmaydı. Onu Yağmurun babası olarak gör sadece .. söylemesi kolay ya yapması.. Fırat'a aşık biri olarak ona hiçbir şey hissetmiyormuşum gibi nasıl davranırdım. Aşağıda söylemesem de belki diye yüreğimden geçen şey Fırat'la evlenmemizdi. Bunu kendimden başka birine itiraf etmemeliydim. Kapımın çalmasıyla Irmak içeriye girdi. "Girebilir miyim Dicle abla?" "Gel canım" "Çok mu yorgunsun?" "Biraz ama sorun yok. Gel bakalım. Bu arada Yağmur nerede?" "O senin kadar yorgun değil anlaşılan. Aşağıda Meriç'le oyun oynuyorlar. Ben şey soracaktım Abim Yağmuru öğrendiğine göre babam ve anneme ne zaman söyleyeceksiniz?" "Bunu hiç düşünmedim canım.. Haklısın annen ve babanın bunu bilmesinin zamanı geldi de geçti. Ben Fırat'la konuşurum. Bir gün size gelip açıklarız." "İyi olur abla. Annem bu aralar abimin gelişiyle canlandı. Biliyorsun abimin gidişi onu çok üzmüştü. Babam ise abime karşı hala sert. Belki Yağmur onlara iyi gelir." "Tamam canım dediğim gibi Fırat'la bunu konuşacağım. Sen ne yaptın düğün hazırlıklarını?" "Senin önerdiğin otelle konuştuk. Yasin bey senin adını duyunca çok yardımcı oldu. Davet salonunu tuttuk. Menüyü de asistanın otele bildirdi. Yer hazır, gelinlik bakıyorum ama onda da istediğim gibi bulamadım. Senin tavsiyen var mı?" "Aslında madam Lila'nın butiği vardı. Onunla bir holdingin ellinci yılın kutlamasında tanışmıştım. Koyu bir sohbetimiz olmuştu. İstanbul'a gelince tekrar görüşmek istedi. İstersen beraber ona gidebiliriz. Sen gelinlik bakarken biz de sohbet ederiz." "Cidden mi Ah Dicle abla çok iyi olur. Gerçekten aklımı yemek üzereyim. Diktirmeye kalksam yetişmez ama böyle hazır bakınca da emanet gibi üstümde duruyor." "Merak etme güzel bir model bulalım da onu senin vücuduna göre ayarlarız." "Tamam o zaman sen bana ne zaman gideceğimizi mesaj atarsın beraber geçeriz." "Tamam canım. Nikah pastası ve şekerleri ne yaptın?" "Hem holding hem bu hazırlıklar beni bitirdi. Onunla senin ilgilenmeni istesem sana çok mu yüklenmiş olurum. Sonuçta buraya tatile geldin ve ben seni burada da rahat bırakmadım" "Sorun olmaz canım benim de kafam dağılır. Kaldı ki çikolata, pasta ve şekerleme Yağmur ile benim kırmızı çizgimiz." Diyerek güldüm. Irmakla konuşmak iyi gelmişti. Beni Fıratlı düşüncelerden ayırmıştı. Düğünle ilgilenme fikri Fırat'ı daha az düşündüreceği için kaçış yolum olmuştu. ....................................... Düğüne az bir süre kalmıştı. Fırat'la gittiğimiz otelden döneli bir hafta etmişti. Bu süre içinde Fırat her akşam iş çıkışı buraya uğramış, Yağmurla görüşmüştü. Herkesin odalarına çekilme saatinde geliyor, iki saat kalıp gidiyordu. Bu iki saatte Yağmurla oynuyordu. Sonunda ise benim odama çıkarak Yağmura masal okuyup uyutuyordu. Şimdi ben kollarımı göğsümde birleştirerek Fırat'ın aşağıya inmesini tedirginlikle bekliyordum. Onu babasının evine gitmeye ikna edememiştim. Yağmuru tek başıma söyleyemezdim. Tek başıma utançtan ölürdüm. Kaldı ki nasıl tepki vereceklerini bilemiyordum. Fırat'ın adım sesleriyle dudaklarıma geçirdiğim dişlerimi dudaklarımdan çektim. Fırat'ın karşısına dikildim. Fırat'ın gözleri önce kızaran dudağıma takılmış sonra gözlerimi bulmuştu. "Niye tedirginsin? Derdin neyse söyle dudaklarına eziyet etmeyi de bırak." Göğsüme bağladığım kollarımı bıkkınlıkla açarak konuştum. "Tedirginliğimin nedenini bence biliyorsun Fırat.. Konu ailen. Onlara Yağmuru anlatmalıyız ve bunu tek başımıza yapamayız. İnat etme gel yarın gidip konuşalım. Kötü bir tepki vermezlerse başka bir gün de Yağmurla gideriz." Fırat'ın kaşlarının çatıldığını görerek onu sakinleştirmek için biraz yaklaşarak koluna dokundum. " Onlar senin ailen Fırat. Onlara bir şey olsa herkesten çok sen üzülürsün. Yapma böyle hem Yağmur da çok istiyor. Senin annenle babanla tanışmak .. Onları düşünmüyorsan Yağmuru düşün. Yağmur ilgiye aç bir çocuk. Ne kadar çok insan sevse o kadar iyi olur onun için." Fırat'ın yumuşamış bakışları beni daha da cesaretlendirdi. "Annene haber ver yarın kahvaltıdan önce onlara gidip konuşalım." "Tamam seni yarın alırım" dedikten sonra kolumda olan elimi tutarak okşadı. "Yağmur uyudu hadi sende yat .." "Peki ya sen? Gözlerinin altı kaç gündür koyu halkalarla dolu. Uyuyamıyor musun?" Fırat'ın dudaklarından hafif bir gülümseme geçti. "Ben senelerdir uyuyamıyorum Dicle. Alıştım bu duruma. Beni boşver yarın görüşürüz" diyerek elinin içinde olan elimi bırakarak salondan çıktı. O çıkarken boşluğa düşen elimi büyük bir soğukluk kapladı. Fıratın varlığına hemen alışabiliyordum. Yokluğuna ise alışmak zordu. Bölüm Sonu.. |
0% |