@dikenligul
|
"Dicle abla! Bu da sanki çok sıradan gibi değil mi?" Tamı tamına dört saattir dışarıdaydık. Önce Irmağın aklında olan butiklere gitmiş orada aradığımızı bulamayınca bir kaç butiğe de baktık. Sonunda ise eski bir müşterim olan Lale hanımın butiğine gelmiştik. Nehir çok heyecanlıydı ve biraz da aklı karışık her gelin gibi.. "Evet tatlım bu çok sıradan. Ancak az öncekine de çok şatafatlı deyip bunu seçmiştin. Neyse sen onları boş ver de bak Lale hanımın getirdiğine bakalım" diyerek Lale hanımı gösterdim. Lale hanımın elindeki gelinlik şekli bakımından sıradan görünse de üstündeki çiçek işlemeleriyle de bir o kadar şıktı. Irmağın çığlıklarıyla gözlerimi gelinlikten aldım. "Dicle ablaa.. Bu çok güzel hemen denemeliyim" diyerek yardımcı kızlarla kabine gitti. Lale hanımla bakıştık. "Çok tatlı bir kız.Seni de çok seviyor." "Bende onu çok severim. Kız kardeşimden ayrı tutmam. Sayenizde istediği gelinliğe kavuştu." "Öyle mi dersin?" diyerek tereddütlü ifadeyle kabine baktı Lale hanım. Onun bu haline ayıp olmasa gülecektim. Kadının gösterdiği tüm gelinliklere ağızını eğmişti Irmak. "Evet görmedin mi. Nasıl da beğendi.Eminim ki çokta yakışacak." "Bekleyelim o zaman." diyerek göz kırptıktan sonra bana o canımı yakan soruyu sordu. Sahi senin ki nasıldı?" Lale hanımın sorusuyla yüzüm düştü. Sormak istediği şeyi anlamıştım. Gelinliğimi soruyordu. "Benim gelinliğim balık modeldi.." diye konuşurken boğazımdaki yumruyla cevap vermeye çalıştım. Gelinlik, düğün, nikah..Bunlar benim yüreğimdeki düğümdü. Daha başka bir şey sormaması için dua ettim. Başka Ne diyebilirdim ki sadece satın alınırken giydiğim gelinliğin daha nesini tarif edebilirdim ki. Kaçan keyfimle gülümsemeye çalıştım. "Ah gelinlik bir kadın için en önemli şeydir. Düğün fotoğrafın var mı? Senin gibi zevkli ve başarılı bir kadının giydiği gelinliği merak ettim doğrusu..." İşte korktuğum şey başıma gelmişti. Kendimden emin bir şekilde dik durdum. "Aslında gelinliğimi sadece bir kere giydim o da provadaydı. Bazı sebeplerden dolayı düğünümü iptal ettim. Bu yüzden fotoğrafım yok ve evet dediğiniz gibi gelinliğim çok güzeldi. Severek almıştım." "Be..ben özür dilerim" diyerek mahcupça konuşan lale hanımın elini tuttum. "Özür dilenecek bir şey yok lütfen. Geçmişte kalan günler. İnanın artık acıtmıyor." "Sen çok güzel ve güçlü bir kadınsın Dicle" "Teşekkür ederim sizde öyle." Diyerek ellerimi sıkan ellere karşılık verdim. Lale hanım annem yaşında hoş bir kadındı. Dediklerimi duyunca yüzündeki samimi ifadeyle özür dilemesi çok inceydi. Lale hanım gerçekten naif biriydi. "Dicle ama ben seni çok sevdim. Lütfen rahatsız olursan cevaplama. Hatırladığım kadarıyla bir kızın vardı değil mi?" "Evet yağmur tanem. Şu an beş yaşına girecek.Resmini göstereyim" diyerek çantamdaki telefonumu alarak galeriye girdim. "Ay kıyamam annesi kadar da güzelmiş." İltifat alınca kızarma gibi bir huyum vardı. Kim olursa olsun istisnasız hem de. Gülümseyerek teşekkür ettim. "Peki ya babası? Evli değildin sanırım" diye sorarcasına konuştu. Bu soru beni her zaman rahatsız etmiştir. Aslında Lale hanımın dediği gibi bu soruya cevap vermeyebilirdim ama Lale hanımın samimiyeti karşısında cevap vermeyi seçtim. "Babası uzun bir süre yurtdışındaydı. Yağmuru da bilmiyordu. Şimdi ülkeye dönüş yaptı ve artık biliyor. Bilginiz de doğru biz evli değiliz. Sadece Yağmur için birbiriyle görüşen iki insanız." Lale hanım gözlerindeki şefkatle bana sarılıp geri çekildi. Beni koltuklara çekerken ellerimi sımsıkı tutmaya devam etti. "Eminim ki senin için çok zor olmuştur. Babasız çocuk büyütmenin zorluğunu bende bilirim. Kerim öldüğünde Kenan daha dört yaşındaydı. O zamanlar bu butik yok tabi ve benim halim vaktim de yerinde değil . Kerim ile kaçarak evlenmiştim. Bu yüzden arkamda ailem de yoktu. koskoca İstanbulda bir başımaydım. Kerimin annesi bir gün Adanadan İstanbula gelip beni buldu. Kenanı ilk gördüğünde ona bir sarılışı vardı ki işte o zaman bu kadının bizim koruyucumuz olduğunu hissettim. Daha sonra sıkça bize uğrar oldu. Beni ünlü bir modacının yanında işe koydu. Hem işi öğrendim hem çalıştım. Çocuğumu elimden geldiğince güzel yetiştirdim. Oğlum bu hayatta ki en büyük şansım. Sevdiğim adama benzeyen gözleriyle, merhametle süslenen kalbiyle, sonsuz şefkati ve dürüstlüğü ile can yarımdır ve mutlu son" diyerek hem gülüp hem de gözyaşlarını silerek devam etti. "Sonunda kendi moda evimi açtım ve Kenanım da avukat oldu." "Lale hanım siz bana diyorsunuz ama asıl güçlü olan sizmişsiniz neler yaşamışsınız. Size olan saygım daha bir arttı." " Teşekkür ederim tatlım. Bana adımla hitap eder misin? İkimizde hayat hikayemizi birbirimize anlattık. Ben seni arkadaşım olarak görüyorum. Dicle sende beni bir dost olarak gör lütfen" "Teşekkür ederim. Beni arkadaş olarak gördüğün ve hayatını anlattığın için Lale teyze" birbirimize gülümsedik. Bu tatlı kadınla dost olmak bana da iyi gelirdi. Lale teyzenin anlattıklarını düşündüm de meğer ben ona göre daha şanslıymışım. Benim yanımda ailem vardı ama Lale teyzenin yanında kimsesi yoktu. Dört yaşında bir çocukla İstanbul gibi bir yerde sevdiği adamın yokluğu yüreğindeyken nasıl da baş etmişti yokluğa. Gözümden akan bir yaşı silerken Lale hanıma sarılan adama baktım. "Annem. Niye ağlıyorsun sen" diyerek yanağından öpüp tekli koltuğa geçen adamla Lale teyzenin oğlu olan Kenan olduğunu tahmin etmek zor olmamıştı. "Gözüme toz kaçtı oğlum" diyerek bana göz kırpan Lale hanımla kıkırdadım. Kenan beyin gözleri bana kayınca kıkırtımı bastırmaya çalıştım. Bir eliyle kravatını tutup bir elini bana uzatıp eğilen Kenan beye karşılık bende elimi uzatıp tokalaştım. "Merhaba ben Kenan Yiğittürk. Bu güzel kadının en sevdiği oğlu." diyerek annesini gösterdi. "Kenan sen zaten benim tek oğlumsun oradaki en sevdiği oğlu ibaresi biraz tuhaf olmadı mı?" diye kıkırdadı Lale hanım. Kenan bana göz kırparak, "Aman Lale sultan niye bozuyorsun ki?" diye homurdandı. Kenana gülümseyerek karşılık verdim. Kenan belli ki güler yüzlü hoşsohbet bir adamdı. Karşısında somurtmak imkansız gibiydi. Lale hanım ve onun hikayesi bana tanıdık gelmişti. Bu yüzden kendimi bu anne ve oğula yakın hissettim. "Merhaba Kenan bey ben de Dicle Tekiner. Bu güzel kadının arkadaşı" dedim. Kenan beyin gülümseyen yüzün ciddiyete büründü. "Memnun oldum. Annem söylemez belki sen söyle Dicle neden burada oturmuş karşılıklı ağlıyorsunuz?" "Yoo ağlamıyorduk. Lale hanımın dediği gibi buralar çok tozlanmış" diyerek gülümsedim. "Toz demek.. Bence annemin ağlamasının nedeni yaşlılık" diyerek annesine takıldıktan sonra bir sır verilmiş gibi eğilerek fısıldadı. "Yaşlandıkça duygusallaşıyor da biraz." "Şimdi alırım seni ayağımın altına. Ne yaşlısı be ben daha gencim değil mi Dicle" diye yalancı bir kızgınlıkla konuşan Lale hanıma gülümsedim. Ben de oyuna devam ederek Kenan beye oyunbaz bir kaş çatması gönderdim. "Size inanamıyorum, bence sizin gözleriniz yaşlanmış. Lale hanımı bu yüzden yaşlı görüyor . Bence Lale hanım kadar güzel ve güçlü bir kadına sahip olduğunuz için şükretmelisiniz." "Her zaman şükrederim. Annem benim bu hayattaki en güzel şansım" diyerek annesinin ellerini koklayarak öptü. Ne kadar da güzeldiler. Kenan Lale hanımın ellerine eğilip öperken Lale hanım elini Kenanın saçlarına koyarak okşadı. Sesindeki tatlı tınıyla konuştu. "Bu saatte burada ne işin var oğlum?" "Duruşmam erken bitti. Bende seni görmeye geldim annem. Elimdeki dava yüzünden bir haftadır seni çok boşladım" "Dava yüzünden mi başka bir yere taşınman yüzünden mi acaba? Aynı evde zor görürken taşındın hiç göremez oldum seni" diye yağmur gibi dudaklarını sarkıtan Lale hanıma hayretle baktım. İnsanın sevdiğine nazı geçermiş derler ya doğruymuş Kenan bana göz kırparak annesinin yanağından makas aldı. "Lale sultan asma o güzel yüzünü hem sen benim arkadaşlığımı ne yapacaksın bulmuşsun Dicle gibi birini." Bana dönerek sordu. "Dicle demem de bir sorun olur mu?" "Olmaz diyebilirsiniz." Diyerek gülümsedim. "-niz de benim için olmaz Dicle. Bana Kenan de lütfen. Hem annemin arkadaşı benim de arkadaşım sayılır." "Pekala Kenan. Ben sizi yalnız bırakayım da hasret giderin". Diyerek yanlarından uzaklaşıp Irmağa bakmaya gittim. Irmağı kabinde bulamayınca çalışanlara sordum. Prova odasında olduğunu öğrenerek oraya yürüdüm. "Irmak canım karar verdin mi?" "Verdim Dicle abla. Bu gelinlik muhteşem sana göstermeye gelecektim ama tamamen ölçüm alındıktan sonra göstereyim dedim. Sence de güzel mi?" "Bayıldım canım sana da çok yakışmış. Meriç seni görünce nutku tutulacak.." ............................ Sonunda gelinlik alışverişimiz bitmişti. Lale hanım oğluyla konuştuktan sonra onu gönderip yanımıza gelmişti. Beraber bana akşam ki yemek için bordo dar kalem elbise seçip eve geçmiştik. Irmaklara geldiğimizde Irmak mutlulukla beni öpüp odasına çıkarken bende kapıda Yağmurun hazırlanmasını bekliyordum. "Kapıda kaldın kızım o kadar da gelmeden aradın ama dede torunun ayrılması biraz zor oluyor ne yaparsın" diyerek gülen Suna teyzeye gülümsedim. "Nasıl geçti gününüz?" diye sormayı ihmal etmedim. "Siz gittikten sonra yağmurda resmini bitirdi. Mısır patlatıp çizgi film izledik. Daha sonra dedesi geldi. Onunla puzzle yaptılar. Dedesi kitap okurken uyuyakaldı. Siz ne yaptınız çok gezdiniz mi?" "Yani başta biraz yorucuydu ama istediği gelinliği bulunca yorgunluğumuz uçtu gitti." "Biz geldiiik" diye bağıra çağıra dedesinin elinden tutarak gelen yağmur taneme baktım. Yüzünde güller açıyordu. Sanırım onu daha sık buraya getirmeliydim. "Merhaba efendim" diye ufak bir baş selamı verdim kemal amcaya. "Merhaba Dicle. Niye içeriye geçmiyorsun yemek yerdik." "Başka bir zaman yemeğe geliriz Kemal amca şimdi geç oldu." Diyerek yağmuru kucağıma alarak Kemal amcayı dinledim. "Tamam o zaman arayı fazla açmayın torunumu özlüyorum ben" ...................................................................... Eve gelince önce yağmuru giydirdim. "Yağmur tanem sen şimdi aşağıya in televizyon izle ben de hazırlanıp geliyorum." "Tamam anne her zaman ki gibi çok güzel ol tamam mı?" "Tamam bebeğim" Yağmurun aşağıya inmesiyle kısa bir duş aldım. Saçlarımı kurutup düzleştirdim. Düz olan saçlarımı kulak arkama koyarak bordo volanlı midi kalem Elbisemin modelini ön plana çıkardım. Göz makyajımı hafif tutup dudaklarımı bordo rujumla boyadım. Son olarak Yeni sezon siyah açık ayakkabılarımı giyerek elime küçük bir çanta aldım. Tamamen hazır olduğum anda kapının sesini duydum. Tam zamanında .. Aşağıya indiğimde baba kızı salondaki koltuklarda gülerken buldum. Fırat yağmuru gıdıklıyor yağmurda kahkahalarla gülüyordu. "Beni özlediğini söylemezsen seni bırakmam" diyerek gıdıklayan Fırata, Yağmur gülerken zor cevap veriyordu. "Baba yaa...hihihi... dur.. hihihi... tamam tamam diyeceğim ....hihihi" Fırat yağmuru gıdıklamayı durdurmuşsa da ellerini üstünden çekmemişti. "Dinliyorum prensesim" "Bennn... seniii.. hep özlerim hatta en çok ben özlerim babammm" diyerek Fırata sarılmasıyla gözlerim doldu. Bu adam nasıl yapıyordu bilmiyordum bir zamanlar beni kendine aşık ettiği gibi şimdide kızımı kendine aşık etmişti. Kızımın sesindeki özlem onsuz gecelerdeki ses tonuma benziyordu. "Bende seni özledim prensesim hem de her saat her dakika her saniye..." diyerek yağmuru öpücüklere boğdu. Buna yağmurun tepkisi kıkırdamak olmuştu. Dolan gözlerime ellerimle hava vererek onların yanına gittim. "Baba kız birbirinize cilvelenin. Ben burada açlıktan öleyim." "Annem gelmişşş" diyerek kucağıma zıplayan yağmur taneme gülümsedim. "Anne çok acıkmış prenses yemeğe gitmezsek bizi bile yermiş gibi bakıyor." diyen Fıratla hep birlikte kahkaha atmaya başladık. ..................................................................... Restorana girdiğimizde bizim için ayrılan boğaza bakan bir masaya yürüdük. Fırat önce yağmuru sandalyeye koyduktan sonra sandalyemi çekerek oturmamı sağladı. Gözlerim, maviliklerle karşılaşınca gülümsedim"Teşekkür ederim." "Rica ederim hanımefendi. Benim için bir zevkti." diyerek kendi yerine geçti. "Şimdi bu güzel hanımefendilerin karnını doyuracak enfes yemekler sipariş edelim" diyerek garsonu çağırdı. "Karar verebildiniz mi?" diye soran garsonu cevapladı Fırat. "Evet kızım için Izgara tavuk şiş, tereyağlı pilav ve kızarmış patates. Bizim için ise Taze Baharatlarla ile Marine Edilmiş Fırınlanmış Dana Nuar, Patates Püresi ve Izgara Sebzeler ile..Mezelerden ise Haydari, Sumaklı Tabbule, Yoğurtlu Köz Patlıcan Salatası olsun lütfen." "Sizin içinde uyar mı Dicle" diye bana dönünce ağzım açık kalmıştı. Bizi düşünerek yemekleri söylemesi hoşuma gitmişti. "Olur hem Yağmur tavuğa bayılır." "Tavuğu çok severim.." diye şakıyan kızıma gülümserken Fıratın da bana bakarak gülümsediğini görmemle ellerim titredi. Bu adam nasıl bu kadar güzel bakabilirdi ki? Fırat bana gülümsedikten sonra garsona geri döndü. "Yemekten sonra ortaya bademli biscotti ve iki çay alalım. Kızıma da yaş pasta ile meyve suyu şimdilik bu kadar." Garsonun gitmesiyle bize döndü. "Demek kızım tavuğu çok seviyor. Bir gün de benim evime gelirseniz sizin için tavuk sote yaparım." Yağmur gözlerini belertti. Bu haline Fıratla gülerken.. "Baba sen yemek yapabiliyor musun?" "Evet prensesim yapabilirim. Senin baban hem becerikli hem de çok güçlü. Mesela yemekler gelene kadar kucağıma gelirsen sana sarılarak çok güçlü olduğumu da gösterebilirim." Yağmur hemen sandalyesinden kalkarak babasının kucağına tırmandı. "Sarıl bana baba hiç bırakma bizi." Kızım ile babasının sohbetlerini dinlerken aklım eskilere gitti. Yağmurun bana babasını soruşu, onun uzaklarda olduğunu söylemelerim. Ben geçmişe dalmışken masaya siparişlerimiz gelmişti. Fırat yağmuru yerine oturtarak şişteki tavukları yağmurun tabağına dökmüştü. "Hadi bakalım prenses ye tavuklarını" diyerek saçlarını okşadı. Ben onun babalığına dalarken gözleri gözlerimi buldu. "Hadi Dicle sende ye soğutma." " Tamam "diyerek yemeğime başladım. Daha önce bu restorana gelmemiştim. Yemeklerin tadı ise şahaneydi. Yemeklerimizi büyük bir keyif içinde yemiş tatlarımızı yavaş yavaş yiyerek sessizliğin ve boğaz manzarasının keyfini çıkarıyorduk. "Bebeğim yanakların hep pasta olmuş gel sileyim." diyerek masadaki peçeteliğe uzandım "Babam silsin" diyerek çekilen kızımın nazlanma vaktinin geldiğini anlayarak durdum. "Gel bakalım meleğim silelim bal dudaklarını" diyerek kucağına çekmişti Fırat. "Baba burası çok güzelmiş pastası da tavuğu da çok güzelmiş. Keşke daha önce gelseydin. Ben çok sevdim aile olmayı" diyen kızımla yüzüm düştü. Biz sözde aile olmuştuk ama gerçek aile olmamız için önümüzde çok yol vardı. Kalkmamıza yakın masamıza bir kadın yaklaştı. Tanımadığıma emindim. Ben tanımadığıma göre Fıratın tanıdığıydı. Belki sevgilisi belki de eski sevgilisiydi. Bunu düşünmemin nedeni kadın gözlerindeki kıskançlık ve hınçla masamıza yaklaşmasıydı. Bölüm Sonu.. |
0% |