Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm

@dikenligul


"Fırat" diyerek elini Fırat'ın omuzuna koymasıyla sinirden ellerim kaşındı. Şimdi bu kadının Fırat'a dokunan ellerini kırmak vardı ya neyse..


"Merve?" diye şaşkınca karşısındaki kadına bakan Fırat'ın tüm hareketlerini izliyordu gözlerim.


"Akşam yemeği mi?" diye soran kadın ile gözlerimi devirdim.


Yok öğle yemeği gerzek kadın! Tabi ki bunu içimden söylemek zorunda kalmıştım. Fırat'ın cevap vermemesi ile biraz daha yaklaştı masaya.


"Şirketten çıkarken bana söylememiştim. Bilseydim aynı yerde yemek yiyeceğimizi seninle gelirdim."


Fırat bizimle yemeği seçti şimdi yol al.. Ahh! Niye ben bunları içimden demek zorundayım ki.


Gözleri küçümser bir ifadeyle önce yağmur taneme sonra bana kaydı.


"Ablan ve yeğenin mi?"


Nee abla mı? Abla diye sana derler gerzek kadın! Ay yok ben bunun saçlarına girsem. Yağmur tanemde kolunu ısırsa ne güzel olurdu.


Yağmur kaşlarını çatarak kadına baktı. " Ben babamın kızıyım. Yeğeni değilim!"


"Ahh öyle mi tatlım" diyerek sahte bir sevimlilik ifadesi oturttu kadın yüzüne. "Fırat kızın olduğundan bahsetmemiştin."


Fırat kaşların çatarak Merve'ye baktı. Ne yapıyordu bu kadın? Amerika'da birbirlerine yardımcı olmuştular ve arkadaşı olarak görüyordu onu ama bu kadar saygısız davranması sinirini bozmaya başlamıştı.


"Gördüğün gibi kızım ve kızımın annesiyle yemek yiyorum Merve. Hem sen Dicle'yle tanışmadın. Dicle, bu benim Amerika'dan arkadaşım Merve. Şirketi buraya taşıyınca o da ülkesine dönüş yapmak istedi ve benimle geldi."


"Öyle mi" diyerek küçültücü bakışlarımı yolladım. "Ayakta kaldınız" dememle Merve denen kadının yüzündeki sırıtışa an be an şahit oldum. Salak kadın kendisini masama davet edeceğimi sandı. Cümlemin devamıyla suratı gerildi. "İsterseniz masanıza geçin."


"Ben.. geçeceğim masama da geçmeden Fırat'a işle ilgili bir şey sormam gerek" diyerek Fırat'a döndü. "Fırat biraz lobide konuşabilir miyiz?"


"Şimdi ailemle vakit geçiriyorum Merve. İş bekleyebilir. Hadi sen de masana geç artık" diyerek yağmura döndü . "Meleğim pastanın birazı da şuranda kalmış" diyerek yağmur tanemle ilgilendi.


Merve hayal kırıklığıyla masasına geçerken arkasından sinirle baktım. Bu kadın Fırat'la aynı yerde çalışıyormuş ve belli ki Fırat'a kafayı takmıştı. Ya Fırat? O da bu kıza önem veriyor muydu..


Belki de sadece biz varız diye kıza önemsiz davranmıştı. Şirkette belki de çok samimilerdi ki kadın bir şeyden yüz bulup masamıza kadar gelip Fırat'la baş başa konuşmak istemişti. Bu durum beni oldukça rahatsız etti.


"Kalkalım mı?" diye asık suratla konuştum.


Fırat keyfimin kaçtığını anlamış olacak ki yağmura gülen yüzü bana bakınca düştü. "Olur kalkalım" diyerek hesabı ödedi.

O akşam sessizlik içinde araba yolculuğu yaparak eve vardık ve sessizlik içinde yataklara girdik. İçim acımıştı benim yüzüne hasret olduğum başkalarına yüzünü ezberletmişti...


....................................................................................................


Sabah yağmurun bana attığı koluyla uyandım. Dün gecenin sızısı hala yüreğimde iken yataktan hızla kalktım. Yağmur ve Fırat uyurken duşa girdim.


Çıktığımda kızım babasıyla kahvaltı yapıyordu. Sessizce karşılarına oturdum kahvaltımı yapmaya başladım.


"Anne..." hemen başımı kaldırıp yağmura baktım.


"Efendim bebeğim." 


Bu gün hep beraber gezsek olmaz mı?" diyerek dudaklarını bükmüştü ama benim Fırata biraz daha kapılmaya niyetim yoktu. Olmaz bebeğim işlerim var hem babanın da işleri vardır." derken akşamki kadınla beraber çalıştığı anları gözlerimde canlandırırken masanın altındaki ellerimi yumruk haline getirdim. Tırnaklarımın etime battığını hissetsem de enteresan bir şekilde canım acımıyordu. Aklım dün geceki Merve'yi hatırlatıp yüreğimi sıkıştırmakla meşguldü.


"İşler önemli değil. Bugünlük gezebiliriz." diyen Fırat'a sinirle baktım.


"Senin işlerinin önemlilik derecesi beni ilgilendirmez ancak benim çok önemli işlerim var. Bu yüzden kızım bugün babanla olamayız."


Fırat kaşını kaldırarak konuştu. "Senin aksine beni ilgilendirir senin işlerin. Bu kadar önemli olan ne işin var ki?"


Gözlerimi önümdeki çayıma çevirerek Fırat ile bakışmamızı kestim. Kesmeseydim. Ne derse kabul edeceğimden korktum. "Bu gün Irmağın düğününü ve ince ayrıntılarını planlamalıyım."


"Niye sen planlıyorsun ki kendileri yapamaz mı? Hem düğün dediğin ne ki bir pasta bir çiçek bitti." diyerek duygusuz konuşması ile kızaran gözlerimi hızla karşımdaki maviliklere diktim.


"Benim işim bu Fırat! Irmağın nişanına el atamadım. Düğünü planlamak için söz verdim. Düğüne bir aydan az kaldı. Bir an önce çalışmalara başlamalıyım ve bir düğün senin düşündüğünün aksine çok teferruatlıdır. Tabi sen bizim düğünümüz için benim kadar çabalamadığın için bilmezsin" sinirle ağzımdan çıkanlar ile masada derin bir sessizlik oldu. Fırat gözlerinden ateşler çıkararak bana bakarken Yağmur tanem aramızdaki gerilimden dolayı susmuş, dudaklarını bükmüştü.


Yüzüme zoraki bir gülümseme oturttum. "Bebeğim kahvaltıdan sonra seni babaannene bırakayım. Babanla başka bir zaman gezersin." diyerek masadan kalkacakken Yağmurun sesini duydum.


"Ne yani babam bugün bizimle gezemeyecek mi?" diye yağmurun titreyen sesini duydum. Çok güzel kızımın inadı tutmuştu yine!


"Yağmur Rüya Tekiner! Beni üzme artık hadi kalk seni de giydirelim. İşlerim var." diyerek kızımı sandalyeden kaldırarak gitmek için arkamı döndüm.


"O bir Karaduman!" diye yüksek sesle konuşan Fırat ile sırtım dönük durdum.


"Dicle sen ne yaptığını sanıyorsun?" Yağmurun önünde eğilerek gülümsedim. Bebeğim odaya çık ve anne kız kombini yap bize olur mu?"


Yağmur bir babasına bir bana baktı. Daha sonra dediğimi yapmak için merdivenlere yönelerek gözden kayboldu.


Fırat hızla masadan kalkarken arkasından yere düşen sandalyeyi umursamadan önüme dikildi. "Ne yaptığını biliyorum Dicle!"


Kollarımı göğsümde birleştirerek gülümsedim." Ne yapıyor muşum?"


"Kızımı benden uzaklaştırmaya çalıştığını biliyorum. Ancak buna izin vermem Dicle. Kızım bir daha benden ayıramazsın."


Duyduklarım ile önümde birleştirdiğim kollarımı açarak Fırat'ın iki yakasına yapıştım. Tüm öfkemle Fırat'ın yakalarını kavramıştım. "Bakıyorum da kızını ne de güzel sahiplendin Fırat bey! Ben de olsam hazır doğmuş, büyümüş, full paket servis bir çocuğu bende sahiplenirdim."


Fırat'ın elleri yakalarındaki ellerime giderek tuttu. Daha ılımlı konuşmaya başlamıştı. "Dicle yine niye saçmalıyorsun. Ne oldu da beni düşmanın ilan ettin yine."


Ellerime değen elleri ile aklımda sinirlerim gibi uçtu gitti. Gözlerim gözleriyle özlemini giderirken aklımın nereye gittiğinden haberim yoktu. Derin nefes alarak kendime gelmeye çalıştım. Bu hamlem beni kendimden daha çok etti. Burnuma gelen erkeksi kokusuyla içim titredi. Ben nasıl bir derde düşmüştüm. Derdimin başı sonu o'ydu..


Güçsüz çıkan sesimle ellerimde güçsüzce iki yanıma düştü. "Aklım karışıyor Fırat. Yıllar sonra seni nişanda karşımda gördüm. Sonra yağmurun seni öğrenmesi vereceği tepkilerini düşünmekten günlerce uyuyamadım. Ona söyledik seni. İyi güzel de daha sonrası ne olacak bizim Antalya'da bir hayatımız, çevremiz var. Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Kafam karışıyor. Kendimi yorgun hissediyorum. Kafamı toplamaya ihtiyacım var."


Bir de senin hareketlerin var. Bana bir uzak bir yakın davranmaların ve uçmaya meyilli şu boktan aklımla nasıl baş edeceğimi bilmiyorum.


Fırat'ın gözlerinde anlayış belirdi. Bana hak veriyordu sanırım. Elleri bana yaklaştı. Sıcak büyük elleri beni sakinleştirmek için kollarımı sıvazladı..


"Galiba haklısın. Bir anda hayatınıza girdim. Heyecanımla dengeni bozdum. Ama bana da hak vermelisin Dicle. Bir gün küçük bir kızla karşılaşıyorsun ve o kız senin kızın çıkıyor."


"Anlıyorum seni." derken kendimi Fırat'ın sıcak dokunuşlarından uzaklaştırmak için bir adım geri çekildim.


"Bizim bir kaç ay sonra Antalya'ya gitmemiz gerekiyor. Çok işim birikmiş olacak. Sonra Yağmurun kreşi ve arkadaşları var. Bu yaşta onu alışkın olduğu ortamdan ayıramam."


Fırat'ın gözleri doldu. "Peki ya ben? Kızımı benden gerçekten ayıracak mısın?"


"Fırat-" derken Fırat sözümü kesti.


"Tamam. Bunu şimdi değil bir kaç ay sonra konuşalım Dicle. Madem birlikte geçireceğimiz az bir süre var. Beni o zamana kadar itme. Kızımla olmak istiyorum. Benim evime taşının. Birkaç ay da olsa kızımla yaşamak istiyorum."


"Fırat bu olmaz. Ben kabul etsem bile annem kabul etmez. Hem Yağmur sana daha çok alışır ve ayrılması çok zor olur."


"Senden sadece bir şey istedim Dicle. Onu da çeşitli bahanelerle vazgeçirtmeye çalışıyorsun. Anneden çekinmene gerek yok. Ben ne dersem kabul etmek zorunda ve sende zorundasın Dicle. Bunu bana borçlusun. Kızımı benden sakladığın yıllara karşılık birkaç ay bana vermelisin" diyen Fırat ile kararsız kalmıştım.


Ya bu bir kaç ayda Fırat'a bağlanırsam. Ya o Fırat'ın her haline hayran o kız çocuğu Dicle bir daha gitmemek üzere geri gelirse ben ne yaparım. Yıllardır toplamaya çalıştığım gücüm yerle bir olursa..


Öte yandan kızımı da düşünmeliydim. Bencillik edip korkularım yüzünden bir kez daha kızımı harcayamazdım. Babasını geç buldu. Erken kaybetmeyi istemeyecek kadar heyecanlı bir yüreğe sahip.


Gözlerim benden cevap bekleyen Fırat'ta iken aklım kar zarar hesabı yapıyordu. Fırat'ın benden alacaklarına karşılık kızıma vereceklerinin hesabını yaptım ve bu hesaplamada ben her zaman zarara uğrayan taraf olmaya mahkumdur. Kızımın mutluluğu için kendimden ödün vermenin zamanı gelmişti. Şimdi bana düşen şey o küçük Fırat'a bağımlı Dicle'yi içime tamamen gömüp dik durmaktı. Kızım için ve gururum için kaçmayı değil kalıp savaşmayı seçmiştim. Artık bu hikayede yanan değil yakan olacaktım..


Bölüm Sonu...


Loading...
0%