Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26. Bölüm

@dikenligul

Fıratın isteğini kabul etmiştim. Ayaklarımı aşağıya sarkıtarak duvara bakakaldım. Günler Fıratın evinde hızlı geçmeye başlamıştı. Burada kalmaya başlayalı bir hafta olmuştu bile. Bu bir haftada baba kız birbirlerine daha çok bağlanmıştı.


Kapımın tıklatılması ile Fıratın içimi eriten yüzünü gördüm.


"Uyandın mı?"


"Evet gelebilirsin. Yağmur tanem ne yapıyor?"


"Sana kahvaltı hazırlıyor. Hadi elini yüzünü yıka. Aşağıya gel"


Kafamı sallayarak odadan çıkmasını bekledim. Sanki bir şey daha diyecekmiş gibi durdu bir süre. Daha sonra dolgun dudaklarını birbirine bastırarak odadan çıktı.


Derin nefes alıp gücümü toplamaya başladım. Günlerim Fırata kapılmamaya çabalamak ile geçiyordu. Saçlarımı yukarıdan topuz yapıp, yataktan kalktım. İşlerimi halledip aşağıya indim. Baba kız heyecanla oradan oraya koşturuyordu.


"Yardım lazım mı?" diye kıkırdadım.


"Annemm günaydın. Babamla sana melemen yaptık." diyen kızımın önünde eğildim. Burnuna yapışan domates kabuğunu alarak gülümsedim.


"Sana da günaydın bebeğim. Bu arada onun doğrusunun menemen olduğunu daha önce söylemiştim değil mi?"


"Biliyorum annem ama ben melemen demek istiyorum." diyerek inadını konuşturan kızımı gülümseyerek kucağıma aldım.


"Bir an önce kahvaltımızı yapalım bebeğim. Seninle çok sevdiğin bir yere gideceğiz."


Yağmurun mavi gözleri irice açılmıştı. "Nereye gideceksiniz?" diye sordu Fırat.


Fırata baktım. O da mavi gözlerini dikmiş bizi izliyordu.


"Irmak ile Meriçin düğünü için pasta seçeceğiz kızımla." diyerek yağmura göz kırptım.


Yağmur ellerini çarparak boynuma sarıldı.


"Oleyy pasta yiyeceğimm." Anın sevinci ile kızımı kucakladım. Kızım bende ayrılıp babasına döndü. "Baba sen de gelsene bizimle. Antalya da annemle pasta seçmeye giderdik. Çok eğlenceli."


Fırat, Yağmurun anlattıklarını dinledikten sonra gülümseyerek bana döndü.


"Gelmemde bir sakınca var mı?" Yüreğime tam o an bir taş oturdu. Yıllar önce gelmesi ve kendi düğünümüze pasta seçmesini istediğim adam başkasının pastasını seçmek için bizimle gelmek istiyordu.


.........................Yıllar önce............


"Alo Fırat nasılsın?"


"Ne vardı Dicle, niye aradın sabahın köründe."


Yatağımda bacaklarımı birleştirerek dikildim. Elimdeki telefona istemsiz baktım. Fıratın sesi niye bu kadar sert çıkıyordu. Bu kadar mı aramamdan rahatsız olmuştu?


"Ben şeyi hatırlatmak için aradım." derken sesim içime kaçmıştı.


"Dicle ne geveleyip duruyorsun. Hadi söyle de kapatalım. Tüm günümü sana harcayamam."


Fıratın telefonu kapatacağından korkup anında konuştum. "Tamam dur söylüyorum. Geçen hafta konuşmuştuk ya. Düğünümüzde verilecek olan pastayı seçecektik bugün. Unuttun mu yoksa?"


Telefondan uzun süre sessizlik oldu. Biraz daha konuşmasaydı telefonu kapattığını düşünecektim. Derin bir of sesi duydum. "Başımı ağrıtıyorsun Dicle. Pasta seçmekte ne demek? Herhangi bir şey sipariş ver ve bitsin."


"Ama Fırat bunu bir hafta önce konuşmuştuk. İkna olmuştun. Şimdi niye böyle yapıyorsu-"


"Yeter Dicle. Şirkete gitmem gerekiyor. Pasta seçmeye çok meraklı olan biriyle git!" diyerek yüzüme kapatılan telefona baktım.


Kalbimin kırıldığını hissetsem de kalbimi kandırmaya çalıştım. Balayına çıkabilmemiz için çok çalışıyor. Bu yüzden gelemiyor..


...................................... Şimdiki zaman..............................


Hatırladığım anı ile yüzüm düştü. Kızımın mutluluğunu bozmamak için Fıratı ufak bir kafa sallamayla kabul etmiştim. Ancak boğazıma oturan yumru ile zor kahvaltı edebildim.


Şimdi pasta cennetinin içinde oradan oraya babasını da peşinden sürükleyerek giden kızımı izliyordum.


"Baba şunu da deneyelim mi?"


"Aç ağzını kocaman" diyerek kızımın gösterdiği pastadan bir dilim alarak Yağmura yediren Fırata takıldı gözüm. Yıllardır suratında taşıdığı ciddiyete inat kızımla iken sürekli gülüyordu. Bu onu en az üç yaş genç gösteriyordu. Ben onları izlerken yanıma gelen çalışana döndüm.


"Kararınızı verebildiniz mi Dicle hanım?"


"Ayşe hanım pastalar o kadar lezzetli ki inanın seçmekte çok zorlanıyorum."


Ayşe hanım bana kızım ile Fıratı göstererek gülümsedi. "Hiç yardımcı olmuyorlar değil mi?"


Başımı olumsuzca sallayarak gülümsedim. Kızım ve Fırat işin eğlencesindeydi. Her yediği pastaları beğeniyordu.


"Dicle hanım konseptiniz ne?"


" Vintage tarzda bir düğün olacak. En az beş bin kişilik olmalı." dediğim sırada Fırat da yanıma gelmişti.


" Dicle hanım dantelli pasta ister misini?"


Ayşe hanımın sorusuyla Fıratla bakıştık. Onun da bu teklif karşısında kafası karışmıştı.


"Nasıl olur ki öyle?" diye sordum.


"Gelinliğinizde kullanılan dantel deseninin pastanız üzerinde de yer aldığını bir düşünsenize. Beyaz üzerine siyah. Hem düğün konseptinizi tamamlayacak hem de misafirlerinizi oldukça etkileyecek." Ayşe hanımın dediği şeyle yüzümdeki gülümseme dondu. Gelinliğiniz diyordu Ayşe hanım.


"Şey Ayşe hanım. Sanırım ufak bir yanlış anlaşılma var. Düğünü olacak kişi ben değilim. Ben organizatörüm. Kardeşlerime yardımcı olmak için işlerin ucundan tutuyorum." diye kendimi açıklarken yanımda kaskatı duran bedene bakmamak için çabalıyordum.


"Ah öyle mi? Patavatsızlığım için kusura bakmayın. Ben baba kızı görünce düğün tazelemeye geldiniz sandım. " kadın yaptığı patavatsızlığa karşı kızarıp durumu kurtarmaya çalışıyordu.


Yüzüme sahte bir gülümseme oturtmaya çalıştım. "Önemli değil Ayşe hanım. Dediğim gibi kardeşlerimiz için buradayız. Sizin söylediğiniz fikir çok güzeldi. Ben Irmağa bundan bahsedeyim."


Yağmuru yanıma çağırırken Ayşe hanım ile iletişim numaralarımızı almıştık. Pastaneden çıkarken arkamızdan konuşmadan gelen Fırattaydı aklım. Ayşe hanımın dediği şey ile o da en az benim kadar gerilmişti. Zaten kalbim cayır cayır acırken bir de hazırlıklar karşısında insanların sorularına önemsemiyor gibi yapıp cevap verme çabalarım beni yoruyordu. Bu aralar bu sorular ile sık karşılaşıyordum. Fırat ilk kez denk geldiği için çaresizliğimi birinci gözden görüp kendini kötü hissetmişti sanırım.


............................................


Sessizlikle geçen araba yolculuğu sonrası nikah şekeri seçmeye gelmiştik. Bugünümüzü tamamen düğün hazırlıklarına ayırdığımı bildiği için ses çıkarmayıp yanımda yürüyordu Fırat.


"Anne teyzeme en güzel şekeri seçelim." Elimi tutarak yürüyen kızıma gülümsedim. "Öyle yapacağız bebeğim. Teyzenin çok güzel bir düğünü ve nikah şekeri olacak."


Fıratın suratı yine ciddi ve asıktı. Herhalde sevmediği şeyleri yaptığı için kızıyordu içten içe bana. Ama ona gel diyen bu kez ben değildim.


"Anne pembe badem olsun" diyen kızımla kahkaha attım. "Pembe bademli nikah şekeri olmaz ki bebeğim."


"Ama niye bak buraya koymuşlar. Koymuşlarsa olur anne." Fırat eğilerek kızımla aynı boya geldi.


"Bu pembe bademler prenseslerin düğünü için kızım. Senin halan tam bir cadı. Onun için ona pembe şeker seçmeyelim olur mu?" Fıratın dediği şey ile kıkırtımı bastırmaya çalışarak kafamı çevirdim. Hem kardeşini gömüp hem de kızımın gönlünü alarak ikna etmesi ne müthişti.


Yağmur kıkırtıları eşliğinde kafasını salladı. " Haklısın baba. Irmak halam tam bir cadı. Onun için ona siyah badem alalım. "


.........................................................


"Şimdi ne kaldı?" diyerek yola bakan adama döndüm.


"Çiçek.." Gözleri şaşkınlıkla bana döndü. "Onu da mı sana seçtiriyor? Gören de sen evleniyorsun sanar" dediğinde yaptığı gaf ile gözlerini yumdu.


"Zaten herkes öyle sanıyor.." diyerek ellerime baktım.


"Dicle öyle demek istemedim. Yani ne bileyim ya beğenmezse Irmak. Nasıl bunu göze alabiliyorsun?"


Kafamı ellerimden kaldırarak Fırata çevirdim


"Şirkette işler çok yoğunmuş. Kaldı ki tek ben seçmiyorum. Seçtiklerimi fark ettiysen Irmağa atıyor onunla beraber karar veriyoruz. O yine kendi zevkine göre beğeniyor. Yani göze alacak bir şey yok."


...............................................


Bugün yeni gelecek olan gelin çiçekleri için Lale hanımın butiğine gelmiştik. Lale hanım bizi kapıda karşılarken birbirimize sarıldık.


"Dicle hoş geldin."


"Hoş buldum Lale teyze. Nasılsın?"


"Çok iyiyim canım. Hii yoksa bu Yağmur tanen mi?"


Gülümseyerek babasının elinden tutmuş iri mavi gözleriyle bizi izleyen kızıma döndüm.


"Yağmur tanem gel seni arkadaşımla tanıştırayım." Yağmur çekinik bir ifade ile babasının elini bırakarak öne doğru geldi.


"Yağmur ama sen çok güzelsin." diyerek eğilen Lale teyzeye gülümsedim. Yağmur aldığı iltifatla biraz daha yakınlaşarak Lale teyzenin elinden tutarak gülümsedi.


"Seni bir kere öpebilir miyim?" Yağmur Lale teyzeye sarılırken Lale teyze dolu gözleriyle kızımı öptü.


"Çok güzel bir kızın var Diclecim."


"Teşekkür ederiz Lale teyze." diyerek arkamdaki adamı tanıştırmaya başladım.


"Kızımın babası" diyerek kenara çekildim. Fırat, Lale teyzenin elinin üstüne çapkın bir ifade ile öpücük bıraktı.


"Fırat Karaduman." diyerek geri çekildi.


"Kızıma yaptığınız iltifatlar için çok teşekkür ederiz Lale hanım. Ancak asıl güzelliğe sizin sahip olduğunuzu belirtmeden edemeyeceğim." Fıratın iltifatı ile gözlerim anında ona döndü. İlk kez onu böyle flörtöz bir şekilde görüyordum .


Fıratın yaptığı iltifat Lale teyzenin hoşuna gitmiş olacak ki yanakları pembeleşerek teşekkür etmişti. "Ayakta kaldınız buyurun" diyerek bizimkileri içeriye yönlendirirken kulağıma fısıldadı.


"Dicle bu adam o mu?"


"Bana anlattıkların ile kaba ve çirkin birini hayal etmiştim. Ama bu adam hayallerimin ötesinde be kızım. Çok yakışıyorsunuz. Nasıl olurda senin gibi güzel bir kadını görmezden gelmiş aklım almıyor. "


"Boş ver Lale teyze. Konu ben olunca o hep kör" dediğimde Lale teyzenin gözlerinden geçen acıma ifadesiyle içeriye girdim.


.

.


Yağmur gelinlikler arasında kendini kaybetmişçesine koşuyordu. Gelmişken kızım için de gelinlik bakmıştı. Giydiği minik gelinlikle sağa sola sallanarak babasına cilve yapan kızıma gülüyordum.


"Baba nasıl olmuşum?"


"Bir prenses kadar güzel olmuşsun kızım" diyerek kızımı kucağına çeken Fıratı gülen gözlerle izlediğimi yanıma gelen Lale teyzenin göz kırpmasıyla anladım.


"Dicleciğim Irmak bugün ki provaya gelecek miydi?"


Şaşkınlıkla Lale teyzeye döndüm. "Bugün prova mı vardı? Irmak bana bundan hiç bahsetmedi. Acaba unuttu mu ki"


"Unutmuş demek ki ne yapsak ki bu provayı bugün almamız gerekiyordu." diye sıkıntıyla iç çeken Lale teyzeyle benimde içim sıkıldı.


"Yarın gelse olmaz mı? Bu gün önemli bir toplantısı vardı."


"Olmaz canım. Yarın çok doluyuz. Hatta yarından sonraki tüm hafta doluyuz. Provanın bugün olması gerekiyordu." Sıkıntıyla Fıratın yanındaki çantama yürüdüm. Fıratta çatık kaşlarla konuşmalarımızı dinlemişti. Lale hanım Yağmuru yanına çağırarak başka gelinliklere bakmaya başlamıştılar.


"Bu Irmak hanım da çok oluyor artık. Her şeyi sana yaptırdığı yetmiyormuş gibi bir de Lale hanımın yanında mahcup ediyor seni. "


"Şşh Fırat ne diyorsun. Kardeşin hakkında böyle konuşma."


"Neden Dicle. Baksana kadın her günümüz dolu diyor. Ne yapmayı düşünüyorsun?"


"Irmağı arayayım. Toplantı bitmişse hemen gelsin." diyerek Irmağı aradım ancak telefonu açan yoktu. Muhtemelen telefonunu odada bırakıp toplantıya geçmişti. Stresle dudaklarımı kemirirken Fırat ayağa kalktı. Elleri belimi bulurken beni sağa sola çevirdi.


"Fırat ne yapıyorsun?" diyerek ondan uzaklaşmaya çalıştım ancak Fırat beni biraz daha sıkarak kendisine çekti.


"Sen kaç kilosun?"


Gözlerimi belerterek Fırata baktım. "Ne alaka şimdi"


"Sen Irmakla aynı beden değil misin?" Gözlerim Fıratın dediği şeyle daha büyürken bunu nereden bildiğine anlam veremedim.


"Öyle ama neden soruyorsun ki?"


"Provaya sen katıl."


Şaşkınlıkla geri çekildim. "Saçmalama Fırat."


"Neden gelin yerine pasta, şeker, çiçek seçebildiğine göre provasına da katılabilirsin."


"Bu aynı şey deği-"


Fırat bana sokularak kulağıma fısıldadı. Kulağıma değen ılık nefes ile bacaklarımda titreşim oluştu. "Neden korkuyorsun Dicle? Daha doğrusu kimden?"


"Be..ben kimseden korkmuyorum. Beden aynı olsa da ölçülerimiz aynı olmayabilir. Kızın gelinliğini mahvetmeyeyim."


"Hiçbir şey olmaz. Bence bu provaya katılmalısın güzelim..."


.............................................................. Fırattan.........................


O gece her şeyimi ortaya koymuştum. Dicle ve Yağmurun gitmesi demek ailemin gitmesi demekti. Hayatta hiçbir şeyden korkmayan ben bundan deli gibi korktum. Hiç gitmesinler hep benimle kalsınlar istedim. Can havliyle attığım fikrin Dicle tarafından kabul görüneceğine ihtimal bile verememiştim. Dicle önce annesini bahane etmişti. Ancak kızımın masum annesi bilmiyordu ki bu hallere düşmemize neden olan kadının annesi olduğunu, Dicle bilmiyordu ki annesinin suçluluk psikolojisiyle benim her dediğimi kabul edeceğini..


Kabul etti de. O gece Diclenin yaptığı telefon konuşması ile benim evime taşıdım onları. Koca soğuk evim bir anda sıcak bir yuvaya dönüşmüştü. İşten geldiğimde kızımın kucağıma atlaması, Diclenin yaptığı yemeklerin kokusu, hep beraber yenen akşam yemekleri.. Bunlar benim yuvamın en önemli yapı taşları haline gelmişti.


Üçümüzün odası ayrıydı ve yan yanaydı. Dicleyi misafir odalarından birine yerleştirmiştim. Kızımı öğrendiğim andan beri odasını yapmaya başladığım için kendi odasına yerleşmişti. Ona prenses pembesi bir yatak odası hazırlatmıştım. Günüm kızımla başlayıp kızımla bitiyordu. Bu bana inanılmaz bir güç veriyordu. Ne para ne statü.. Ben gücümü ailemden alıyordum.


İşlerim yolundaydı. Büyük firmalar bizimle anlaşma yaptıkça daha da büyüyüp tanınıyorduk. Hal böyle olunca kızıma daha az zaman ayırıyordum. Birkaç günlük yoğun tempoma nokta koyarak tüm günümü Dicle ile Yağmura ayırmaya karar vermiştim. Bunu sabah Dicleyi kahvaltıya çağırırken soracaktım. Ancak benim teklifimi kabul etmeyeceğini düşünerek Yağmura bu teklifi yapması için konuştum.


Kahvaltı da geçen konuşma ile günümün düğün hazırlıklarına yardımcı olmakla geçeceğini anlamıştım.


Diclenin peşinden koşturuyorduk ve ben bu telaşları daha önce yaşamadığım için saçma ve yorucu geliyordu. Ancak kızımla birlikte olduğum için katlanılabilir geliyordu tüm hazırlıklar.


Dicle tek başına bıraktığımı fark edip yanına ulaştığımda çalışan ile girdiği dialoga kulak misafiri oldum. Çalışan Diclenin gelin olduğunu düşünmüştü. Dediği şey ile Diclenin gülümseyen güzel yüzü gölgelendi. İşte o zaman bu kadında açtığım yaranın şahidi oldum.


Ben Dicleye hiçbir zaman seçme şansı vermemiştim. Yıllar önce beni arayıp pasta seçmeye çağırdığında telefonu yüzüne kapatmıştım. Sahi sonra ne olmuştu pasta seçmeye tek başına mı gelmişti yoksa dediğim gibi yapıp herhangi bir şey mi sipariş etmişti?


Aklımda bunlar geçerken arabayı kullanıyordum. Dicle kafasını yana çevirmiş dalgınca yolu izliyordu. Kızıma baktığımda elindeki tablette oyun oynuyordu. Sessizliği bozmadan araba kullanmaya devam ettim.


Nikah şekeri seçmeye geldiğimizde Diclenin gözlerindeki parlamayı gördüm. Hazırlıklar genelde herkesi yorarken Dicleyi mutlu ediyordu. Bu kadın nasıl bir şeydi ki? Kendisinin olmayan bir düğün için bile bu kadar heyecan ve umutla seçimler yapabiliyordu?


Gelin çiçeği için butiğe gireceğimiz zaman bizi karşılayan yaşlı ama güzelliğini kaybetmeyen kadın ile Diclenin konuşmalarını dinledim. Diclenin naif konuşmaları ve gülümsemelerini izlerken kadına çok değer verdiğine emin oldum. Diclenin değerlisine değer vermek adına kadının elinin üstünü öpüp iltifat ettim.


Kadının sürekli Dicle ile beni göz hapsine alması ara sıra Dicle'ye göz kırpması gözümden kaçmıyordu. Bu aralarında olan anlamını çözemediğim bir mesajdı.


Irmağın provasını unuttuğunu duyunca sinirim tavan yaptı. Dicle kendisinin olmayan bir düğün için sabahtan beri koşturup kendini yorarken kardeşim hiçbir şey yapmıyordu. Gözlerimin önüne gelen anıyla bir an dondum.


Yıllar önce Dicleyi gelinlikle gördüğüm zaman aklıma gelmişti.. İşte ben ilk kez o zaman gerçek dicleyi görmüştüm. Yıllar sonra Dicleyi beyazlar içinde görme isteğim ağır bastı bir anda. O gün bir bebek kadar masumdu. Peki şimdi?


Dicle tekrar gelinlikler içinde nasıl görünürdü ki..?


Bölüm Sonu..


Loading...
0%