Yeni Üyelik
28.
Bölüm

28. Bölüm

@dikenligul

Gözlerimi neden açmakta bu kadar zorlanıyordum? Peki ya bu boğazımdaki acıda nedendi? Vücudumdaki sızlamalarda neydi? Son bir gayretle gözlerimi açmaya çabaladım. Gözlerim ilk başlarda odağını bulamayıp beyaz tavana baktı.


"Dicle.." Duyduğum sesle gözlerimi yanıma konulan sandalyeye çevirdim.


"Çok korkuttun bizi." diyerek ellerimi tutan Lale hanıma gülümsemeye çalıştım. Ancak başaramadım. Lale hanımın arkasındaki Kenan ile göz göze geldim. Suratı onu gördüğüm zamanların aksine oldukça sert ve ciddiydi.


"Ba..bana ne oldu?" Kuruyan boğazımla zor konuşmuştum. Kenan hızla Lale hanıma pet şişedeki suyu uzattı. Lale hanımın içirdiği su ile biraz daha kendime gelmiştim.


"Sana araba çarptı. Dicle!" diye sert sesiyle konuşan Kenana Lale teyze kaşlarını çattı.


"Kızın üstüne gitme Kenan." diyerek sevecen yüzüyle bana döndü.


"Güzel kızım seni Kenan buldu. O halde gördüğü için biraz üzgün o yüzden bu kadar kaba konuşuyor." diyerek açıklamasını yaptı. Beni Kenan mı getirmişti? Fırat, o neredeydi. Odayı gözlerimle şöyle bir tarayınca Fıratın burada olmadığını anladım.


"Annemin butiğinin önünde arabamı park etmiştim. Tam içeriye girecektim ki hışımla senin çıktığını gördüm. Başta çok seslendim ancak sen duymadın. Aklını kaçırmış gibi hızla yürüyordun Dicle. Birden yola atılınca" deyip arkasını döndü. Kenanın kazadan çok etkilendiğini anlamıştım. Lale teyze dikkatimi çekerek elimi okşadı.


"Ufak bir kaza geçirmişsin kızım. Arabanın hızı yavaşmış bu yüzden çok hasar almadan hastaneye yetiştirmiş seni Kenan."


Kenan bize geri dönerken gözleri ağladığını belli edercesine kızarmıştı.


"Çok hasar almamış mı?"


"Anne kızın halini görmüyor musun? Ayağı alçıda, başı ve bileği sargılı!"


"Kenan yeter artık çık şu odadan. " Kenan annesine hayretle bakarken gözleri bana takıldı. Kenan ağzını açıp bir şey diyecekken sinirle yumruğunu sıkıp odadan çekip gitti.


Lale hanım dolan gözleri oğlunun gidişle akmaya başlamıştı. "Kusura bakma kızım. Kenan sana çok kaba davrandı. Ama onu da anlıyorum. Seni yerde öyle görünce çok korkmuş. Yıllar önceki kazayı hatırladı herhalde." Kenanın hareketleri tuhafıma gitse de aklım tamamen tek bir adamdaydı.


" Fırat nerede Lale teyze?"


"Kafeteryada. Yağmura bir şeyler yedirmeye gitti." Aklıma bu sefer kızım gelmişti. Ben ne biçim anneydim ki kızımı bile gözüm görmemiş kendimi butikten dışarıya atmıştım. Bu kadar mı derindi yaram? Kızımdan daha mı değerliydi..


"Lale teyze bana olanları anlatır mısın?" Lale teyze elleriyle saçlarımı okşayarak sandalyesini biraz daha yaklaştırdı.


"Sen butikten öyle fırlayıp gidince Fırat arkandan çıkmak istedi ancak Yağmur bir anda ağlayınca durmak zorunda kaldı. Zaten dakikalar sonra kaza haberin geldi. Hemen hastaneye geldik. Ben Yağmurun elinden tutarak gelirken Fırat önden koşarak geldi yanına. Durumunu öğrendiği o an Fıratı görmen gerekirdi kızım. Duvarları yumrukladı.."


Dudaklarım titrerken içim acıdı. Fırat benim yüzümden kendine zarar vermişti. Acaba elleri çok ağrıyor muydu?


Kapının açılmasıyla içeriye girdi canımın parçaları. Fırat, yağmurun elinden tutmuş Yağmurla konuşuyordu.


"Babaa annem uyanmış" diyerek Fıratın ellerinden kurtulup yatağıma gelen kızıma gülümseyemeye çalıştım.


"Yağmur tanem."


"Anne ben çok korktum." Dudakları titremişti kızımın. Gözlerim Fırata kaydığında onunda gözlerinin dolduğunu görmüştüm.


"Fırat. Kızımı yanıma koyar mısın?"


Yorgun gözleri anında sertleşti. "Olmaz Dicle bileğin sargıda"


Gözlerim sargıdaki koluma kayarken kolumun ezildiği için sargıda olduğunu anladım. Acaba yüzüm ne haldeydi.


"Sağlam koluma koy Fırat bir şey olmaz. " Fırat sinirli bir soluk bırakarak kızımı sağlam koluma koydu. Kızım anında bana sarılırken bende burnumda tüten kokusunu çektim içime.


..............................................................


Kolumda uyuya kalan kızımın minik kırmızı burnuna baktım. Lale teyze bizi yalnız bırakıp evine gitmişti. Şimdi onun oturduğu sandalyede Fırat vardı. Ben yağmura, o bize bakıyordu.


"Doktorla konuştum. Yarın taburcu olabilirmişiz." Kafamı sallarken kızım uyanmasın diye sessizce konuştum.


"Yağmur uyudu. Siz eve gidin ben yarın taburcu olunca gelirim"


Fırat sinirle nefes alarak dirseklerini bacaklarına yasladı. "Saçmalama Dicle. Seni bu halde tek başına bırakamam."


"Asiyi ara o zaman o bana bakar."


"Ailenden kimsenin haberi yok. Kazayı sadece biz biliyoruz"


"Neden Fırat. Aileme söylemeliyiz. Bana bu halde sadece ailem bakar" Fırat yere eğdiği başını kaldırdı. Gözleri kızarmıştı. O an onunda ne kadar yorgun olduğunun farkına vardım.


"Unuttun mu? Ben de senin ailenim." diyen sesle boğazım düğümlendi.


"Değilsin Fırat. Sen benim hiçbir şeyim değilsin. Sen bana o beyaz gelinliği layık görmeyerek, beni aşağılayarak ve canımı yakarak ailem olmadığını göstermiştin.."


Demiştim işte. İçimdeki yarayı kusmuştum Fıratın yüzüne karşı. Dediğim şey ile Fıratın yüzünde bocalama gördüm. Hareketleri tutuklaştı. Gözleri doldu. Ellerini yumruk haline getirdi. Kimeydi bu siniri bana mı kendine mi?


"Demek o yüzden gittin oradan. Sen.. Yıllar önce sana söylediklerimi hatırladın."


Gözlerimi ondan çekerek kızıma çevirdim.


"Bu yüzden bana bir daha aile olmaktan bahsetme Fırat. Şimdi çık odadan beni gerçek ailem olan kızımla yalnız bırak!" deyince elini havaya kaldırıp saçıma getirmeye çalıştığı sırada kafamı ters çevirdim.


"Çık diyorum sana!" fısıltım ile olduğu yerde kaldı. Dilimden çıkan cümlelerin Fıratta yara açtığını görmüştüm. Ancak ben hala yararı iken onun yararını saramayacaktım.


Kafasını olumsuzca iki yana salladı. "Bir daha olmaz Dicle. Bir daha sizi yalnız bırakamam. Anlıyorum seni. Gerçekten çok iyi anlıyorum. Hakta veriyorum. Ama unutturacağım her şeyi. Çektirdiğim tüm acıları unutup mutlulukla dolacak yüreğin. Şimdi daha fazla yorulma diye koridora çıkacağım. Bir şeye ihtiyacın olursa seslen. " diyerek giden adam ile gözümden bir damla yaş aktı.


İhtiyacım olan tek şey sensin.. diye arkasından fısıldadım.


...............................................................


Tüm reddetmelerime rağmen eve Fırat'ın kucağında eve girdim. Bu yüzden yüzüm asık olsa da kalbim pır pır atıyordu. Fırata böyle yakın olmak bende uyuşturucu etki yapıyordu. Ne alçılı ayağımın acısı ne de sargılı kolumun ağrısını hissediyordum. Hissettiğim tek şey karanfil kokusunun vücudumdaki yatıştırıcı etkisiydi.


Fırat beni koltuğa narince bırakırken Yağmur yanıma yerleşti. "Annem canın acıyor mu?"


Kızımın lüleli bebek saçlarını sevdim. "Acımıyor bebeğim. İyiyim bak"


"Tamam o zaman" diyerek bana sarılan kızıma sağlam kolumla karşılık verdim. Yukarıdan elinde battaniye ile inen Fırat kaşlarını çatmıştı.


"Kızım anneni rahatsız etme. Diğer koltukta uzan." Yağmur babasına omuzunu silkerek bana daha da sokuldu.


"Ben rahatsız değilim Fırat. Yağmur tanemle mutluyum." Fırat kararsızlıkla bir bana bir de yağmura bakıyordu.


"Böyle olmayacak buna bir çare bulmalıyız" diyerek gözüyle televizyon izleyen Yağmuru gösterdi.


"En azından bir haftalığına annemlere gönderelim. Sen de o sırada biraz dinlenirsin."


Gözlerim kucağımdaki kızıma kaydı. Yağmur uslu bir kız olsa da onunla uğraşmak enerji gerektirirdi. Ben iki bacağım ve iki kolumla bile kızımın enerjisine zor yetişirken şimdi tek kol ve tek bacakla nasıl yetişecektim. Fırat haklıydı.


"Tamam akşam yemeğini yiyelim. Götürürsün." demiştim. ancak kızımdan ayrılacağım için üzülmüştüm.


Fıratın sipariş verdiği pizzayı yerken konuyu açtık.


"Bebeğim deden ile babaannen seni çok özlemiş" dedim.


"Ben de onları çok özledim annem" diyerek masum bakan kızımla gözlerimi Fırata çevirdim. Ben söyleyemeyecektim çünkü.


"Yağmur gel kızım kucağıma" diyerek kucağına kızımı alan Fırata bakıyordum. "Kızım annen şimdi hasta. Onun dinlenmesi için sürekli uyuması gerekiyor. Annen sürekli uyursa da senin canın çok sıkılır. Bu yüzden seni dedenlere götüreyim. Orada dedenle oyunlar oynar babaannenle yemekler yaparsın." Yağmur bir süre düşünür gibi yaptı. Daha sonra iri mavi gözlerini bana çevirdi.


"Anne ben gidersem dinlenecek misin gerçekten?"


"Evet bebeğim. Bu halde seninle ilgilenemem canın çok sıkılır. Halan, Meriç dayınla oynarsın. Hem bana gelmek istediğinde dayına söylersen seni bana getirir. "


"Tamam annecim. Sen çokça uyu ve iyileş olur mu? Sonra lunaparka gidip, pamuk şeker alalım"


"Söz bebeğim iyileşince bu istediklerini yapacağız" diyerek kızıma sarılırdım.


.....................................................


Açılan kapı sesiyle uyandım. Fırat, Yağmuru annesine bırakmak için evden çıkmıştı. Ben de kırık bacağım yüzünden koltukta uyuyup kalmıştım.


Fırat ceketini çıkararak karşımdaki koltuğa oturdu. "İlaçlarını aldın mı?"


"Aldım"


"Saat geç oldu yatalım mı?"


Sessizce kafamı salladım. Yatalım ama ben nasıl giyinecektim. Nasıl banyo yapacak tuvalete gidecektim. En önemlisi daha ne kadar Fıratın kucağında taşınacaktım?


Bana doğru gelen Fıratı durdurdum. "Fırat bak Yağmur da yok. İkimizin aynı evde olması için bir neden de yok. En iyisi sen yarın beni annemlere bırak."


Fırat derin nefes alarak kalktığı koltuğa geri oturdu. "Olmaz Dicle. Hem sağ elini hem sağ bacağını kullanamıyorsun. Bu nedenle değnek ya da birinden destekte alamazsın. Seni o evde kim kucağında taşıyabilir ki?"


"Meriç var. Sonra Asi akıllı kız. Bir yolunu bulup ihtiyaçlarımı karşılayabilir." diye karşı çıktım.


"Meriç mi? Meriç yoğunluktan kendi düğününü bile planlayamıyor. Asinin de sürekli şehirdışı toplantılarının olduğunu biliyorum."


"Peki ya senin işin gücün yok mu Fırat? Sen de gündüzleri gideceksin ve ben o zaman da tek kalıp başımın çaresine bakacağım."


Fırat ayağa kalkarak bana doğru yaklaşmaya başladı.


"Bana acıma Fırat. Senin acımana ihtiyacım yok!" diyerek durmasını bekledim. Ancak o beni duymazlıktan gelip yaklaştı. Kolları sağlam bacağım ve kolumu kavrarken hemen kucağına aldı. Yine nefesim kesilmişti işte..


Merdivenleri çıkarken gözlerime bakıyordu. "Sana acımıyorum Dicle. Sadece senin bu halde olmanın nedeni benim. İzin ver de hatamı telafi edeyim. Ve gündüzleri kendi başının çaresine bakmana gerek yok. Bir hafta boyunca evde çalışacağım."


Ağzım Fıratın dedikleriyle açık kalırken burun deliklerim karanfil kokusunu çekerek büyüyordu.


"Artık o şirin ağzını kapar mısın? Aklıma çok farklı şeyler geliyor çünkü" diyen adamla yüzüm kızardı. Kafamı aniden göğsüne gömdüm. Kafamı gizlediğim yerde titreşim oluştu. Fırat kahkahalar ile halime gülüyordu demek.


Odaya girdiğimizi hissettim. Sırtım nazikçe yumuşak yatağa değdi. Gözlerimi açtığımda Fıratı dolabımın içine girmiş, pijamalarımı alırken gördüm.


"Hadi üstünü değiştirelim." demesiyle gözlerimi pörtlettim.


"Fırat sen bırak eşyaları yanıma ben yaparım"


"Olmaz Dicle! Yanlış bir hareket yaparak canını acıtabilirsin."


Gözlerim şok ile ona bakarken o beni umursamadan gelip oturdu yatağımın ucuna. Elleri tişörtümün eteklerini kavrayınca nefesimi tuttum. Tişörtü yavaşça koluma dikkat ederek başımdan çıkardı. Atlet giymeyi sevmediğim için önünde sütyenimle kalmıştım. Fırata baktığımda çenesini sımsıkı kapattığını ve kendisini kastığını anlamıştım. Yanındaki askılı pijama üstüne uzanarak başımdan geçirdi. Derin nefes alırken eline aldığı pijamanın minik şortuyla bakışıyordu.


"Fırat yeter bu kadar gerisini ben hallederim." dedikten sonra elinden şortu almama müsaade etmeyip elini kaldırdı.


"Bana biraz zaman ver Dicle. Yapacağım." derken ne için zaman istediğini anlamamıştım.


Alçılı ayağımın altına yastık koyarak ayağımı yükseltti. Belimi yastığa dayamış Fırat'ın hareketlerini izliyordum. Elleri önce pantolonun düğmesine gidip fermuarı indirdi. Daha sonra kaslı elleri iki yandan pantolonumu kavrayıp yavaşça aşağıya çekti. Derin nefesler aldığım sırada göğsüm inip kalkıyordu. Fırat'ı böyle yanı başımda görmek bende eski anıları canlandırıyordu. Sonunda pantolonu bacaklarımdan çıkardı. Şortu pantolondan daha kolay giydirdi. Derin nefes alarak diklenince göz göze geldik. Benim muhtemelen yanaklarım pespembeydi. Fırat ise derin nefesler alıyordu. Elleriyle yanaklarımı kavrayarak alnıma uzun bir öpücük kondurdu. Onun sıcak dudakları ile gözlerim istemsizce kapandı. Kulaklarımda sesi, tenimde teni olan adam sözleri ile beni darmadağın etti.


" Ne olur senin canın artık acımasın Dicle. Senin acıyan canın kalbimi eziyor.. "


Acıtma o zaman Fırat! Kalbimizi ezip canımızı acıtma..


Bölüm Sonu..


Loading...
0%