Yeni Üyelik
16.
Bölüm

Babam

@dikenligul

Uğur şaşkınlıkla sordu. "Aysu bu kim?"


Aysu sanki kapının arkasını görüyor gibi kapıya bakakalmıştı. Gözlerini, Uğura çevirdi. "O benim Uğurum.."


Uğur, sinirle kendini Aysu'nun üstünden kaldırdı. Neler olup bittiğini öğrenmek için hızlıca giyinmeye çalıştı. Tişörtünü başından geçirmeden önce yatakta hareketsizce duran kadına baktı. Sinirli sesiyle bağırdı. "Ne bekliyorsun giyinsene!"


Aysu, Uğurun bağırması ile sarsılarak kendine geldi. Hani bu bir rüyaydı? Niye hala uyanmıyordu? Oğlunun sesini tekrar duymasıyla gözlerindeki sisli perde aralandı.


"Anne, içeriye al beni. Korkuyorum.."


Bu bir rüya değildi! Ne çocuğunun korkulu sesi ne de karşısında giyinen adam rüya değildi. Uğur buradaydı. Gelmişti.. Sinirli mavi gözlerini üzerine dikmiş bir şeyler diyordu.


"Aysu! Sana diyorum giyin çabuk." Uğur bunu derken kapının ardında oğlunun ağlama sesleri geliyordu.


Aysu, geç gelen farkındalıkla hızla yerinden kalkarak üstünden sıyrılan geceliğini giydi. Az önce bulamadığı sabahlığı Uğur tarafından yüzüne atılınca ona kızgın bir şekilde baktı. Daha fazla vakit harcamamak için Uğura kızmayı sonraya bırakarak üstüne sabahlığını geçirdi. Kuşağını bağlarken kapıya koşar adımlarla gitti. Kapının ne zaman kilitlendiğini hatırlayamadı. Zaten şu olanların yanında bu detay hiçte önemli değildi. Kapıyı açtığı anda yere çömelerek ağlayan oğlunu gördü.


İçi cız ederken dikkatli bir şekilde yere eğilerek oğlunun ellerini tuttu. Oğlu inatla ellerini gözlerinden çekmezken Aysu, onu ikna etmeye çalıştı.


"Buradayım bebeğim, hadi aç ellerini bak bana"


Küçük Uğur, annesinin sesini duyar duymaz ellerini açarak annesinin boynuna sarıldı. Uğur şaşkınlıkla kendini az önce ateşli dakikalar yaşadığı yatağa bıraktı. Şaşkın bir şekilde karşısındaki manzaraya bakarken kafası karışmıştı.


"Anne, ben babamı gördüm. O ağlıyordu. Gözlerinden sürekli yaş akıyordu. Canı acıyordu babamın.." diyerek annesinin boynunda ağlamaya devam ediyordu küçük Uğur.


Aysu da kendisini zor tutuyordu. Oğlu gibi o da ağlamak istiyordu. "Kabus görmüşsün bebeğim. Baban çok iyi. O ağlamıyor."


Uğuralp kapalı gözlerinden akan yaşları silerken annesinin boynundan ayrıldı. "Nereden biliyorsun anne. O burada değil. Ya şimdi o ağlıyorsa, canı acıyorsa. Anne, artık babama gidelim. O gelmiyorsa biz gidelim ne olur?"


Aysu, oğlunun arkasından onu görüyordu. Uğur ona şaşkın gözlerle bakıyordu. Ne yapacaktı oğlu babasını istiyordu, Babasının ondan haberi olmadığını bilmeyerek..


Uğura güvenemiyordu ama oğlunun inadı tutmuştu bir kere.. Vardır bir hayır diyerek oğlunun yanaklarına ellerini koydu. Oğlu zar zor gözlerini açarken ona gülümsedi. "Annenin her şeyi bildiğini unuttun mu Uğurum? Babanın canı yanmıyor."


"Hayır anne! Her şeyi bilemezsin. Mesela benimle top oynayan bir babam yok diye nasıl üzüldüğümü bilmiyorsun tıpkı babamın nerede olduğunu bilmediğin gibi.." diye bağırarak annesinden uzaklaşmaya çalışan minik oğlunun kollarını tuttu Aysu.


Aysunun içi paramparça oldu. Oğlu haklıydı her ne kadar ona babasının yokluğunu aratmamak için çabalasa da yetememişti. Her zaman ki gibi gülümseyerek oğlunu sakinleştirmeye çalıştı.


"Babanın nerede olduğunu biliyorum bebeğim."


Ancak Uğuralp hırçınlaşmıştı bir kere.. "Yine yalan söylüyorsun. Babamın yerini bilmiyorsun işte."


Aysu gözlerinden akan yaşa aldırmayarak aralık kapıyı oğlunun göreceği bir şekilde sonuna kadar açtı."Baban burada Uğur böceğim. İnanmazsan arkana bak."


Uğuralp umutsuzlukla arkasına dönerek gözlerini yatakta oturan adama çevirdi. Bu adam annesinin gösterdiği resimdeki adamdı. Babasıydı.. Aysu, Oğlunun gözlerindeki parlamayı gördü. Uğuru küçük dişlerini gösterip sırıtarak ona döndü.


"Anne, doğruyu söylüyormuşsun. Babam burada!" diyerek annesinin kollarından fırladığı gibi yatakta oturan babasına koştu. Uğur kucağına atlayan çocuğu refleks olarak düşmemesi için kucakladı. Çocuğun kahkahası kulaklarına dolarken, karşısındaki ağlamaktan kızaran gözlere bakıyordu. Aysu dudaklarını kıpırdatarak ona gülümsemesini söyledi..


Uğur, kafasını sallayarak gülümsemeye zorladı kendini. Kucağında ona baba diyerek sarılan çocuğun hesabını elbette ki soracaktı Aysuya ama önceliği bu küçük çocuğu sakinleştirmekti.


Minik Uğur, babasının boynundan uzaklaşarak kucağına oturdu. Babasının gözlerini, burnunu inceleyip minik parmağıyla dokunuyordu. Babasına yakından bakmanın keyfini sürüyordu.


Uğur, kendisine büyük mavi gözleriyle bakan çocuğu izliyordu. Çocuk sanki orada olduğundan emin olmak ister gibi dokunuyordu yüzüne. Sonunda ikna olmuş olacak ki dudaklarındaki gülümsemeyle o can alıcı kelimeyi söyledi. Uğurun yıllardır diyemediği kelimeyi..


"Babamm.."


......................


Uğur ortalarında kendisine sarılarak uyuyan çocuğa gözünü kırpmadan bakıyordu. Bu çocuğun kendisinin olduğunu onun koca mavi gözlerini gördüğü an anlamıştı. Herşey çok hızlı gerçekleşti. Çocuk biraz daha onu inceledikten sonra esnemişti. Minik dudakları aralanırken gözleri kısılmıştı. Aysunun ısrarlarına rağmen odasına gitmek istemeyip burada babasıyla yatmak istemişti. Şimdi Aysunun büyük yatağında üçü birlikte yatıyordu.


Çocuğun minik nefes sesleriyle uyuduğunu anladı. Onlara arkasını dönen kadına seslenmek istese de sustu. Şimdi hesap sormanın zamanı değildi. Onun da zamanı illa ki gelecekti o yüzden gözlerini kapayıp çocuğu daha çok yakınına çekti. Yüreğindeki baba kelimesinin acısını oğlu ile kapatmak istercesine ona daha çok sarıldı. Saçlarının kokusu burnuna gelirken aynı vanilya kokusunun oğlunda olmasına şaşırmadı.


Uğur, sabah gözlerini sakallarında gezinen minik ellerle açtı. Minik kahkaha sesleri ile günü aydınlandı.


"Günaydın babam" diyerek yanağına değen minik dudaklar ile dudakları kıvrıldı Uğurun. Başta içini acıtan baba kelimesine alıştığını hissediyordu.


"Sana da günaydın ufaklık" diyerek oğlunun karışık saçlarını daha da karıştırdı. Uğuralp kıkırdayarak babasına sarıldı.


"Annem çok uykucu" diyerek kıkırdadı. Hep en son o kalkar.


Uğurun dikkatini onlara arkası dönük yatan kadına verdi. Aysunun kısa sarı saçları yastığa dağılmış, bacaklarını küçülmek ister gibi karnına çekmişti. Üstüne çarşaf çekmemişti. Bu yüzden üşümüş olacağını düşündü. Uğur kadının savunmasız haline acıdı. Ancak ne kadar acısa da ortadaki gerçek yüzünden aklı karışıktı.


Oğlunun minik yüzünü elleri arasına aldı. "Sen üstünü tek başına değiştirip tuvalete girebiliyor musun?"


Oğlu, aynı kendisi gibi ukalaca gülümsedi. "Tabiki baba ben bunları tek başıma yapıyorum her gün."


Uğur, miniğin saçını tekrar karıştırdı. "Aferin ufaklık. Hadi fırla da üstünü değiştirip kahvaltı sofrasına otur. Bizde annenle geliriz."


"Tamam baba." diyerek Uğuru yanağından öptükten sonra ayak tarafından dolanarak odadan çıktı minik.


Şimdi yüzleşme zamanıydı. Uğur, yatak başlığına sırtını yaslayarak Aysuyu sırtından dürttü.


"Aysu, uyan konuşmamız gerek." Dürtmeyi bir kaç kere tekrarladığı halde Aysu ona dönmüyordu.


"Aysu, anlatmaktan başka çaren yok. Bırak şımarıklığı da dön bana!" diyerek tekrar dürttü. Aysunun kıpırdamaması ile sorun olduğunu düşünerek Aysuyu sırt üstü çevirdi. Aysunun göz çevresi ve burnu kıpkırmızıydı. Sarı saçları terden sırılsıklam olarak alnına yapışmıştı. Elleri hızla Aysunun alnına gitti. Aysunun teni sıcacıktı.


Uğur titreyen elleriyle Aysunun yanaklarına dokundu. "Su perim, iyi misi? Beni duyuyor musun?" Aysudan ses alamayınca daha da telaş yaptı. Dolaptan bulduğu ince örtüyü Aysuya dolayarak onu kucakladı. Kapıdan hızla çıkarken karşısına dedesi çıktı.


Hulusi bey, merdivenlerden koşar adım inen Uğuru görünce "Uğur ne işin var senin burada" diyerek kızmaya hazırlanırken torununun kucağındaki baygın Aysuya bakınca her şeyi unuttu.


" Ne oldu kızıma?"


Uğur telaşla konuştu. "Durdurma beni dede. Hastaneye gitmemiz gerek. Çocuk sana emanet" diyerek evden koşar adım çıktı. Aysuyu arabasının arkasına yatırıp son gazla hastaneye sürdü.


Eve en yakın hastane olan Saygın hastanesinin aciline yanaşırken tedirgindi. Dışarıda bekleyen bakıcılara seslenerek sedye istedi. Aysu sedyede hızlıca içeriye alınırken Uğur yanından ayrılmıyordu. Telaşla anlatmaya başladı.


"Ateşi çok yüksek. Gece uyurken bir şeyi yoktu. Sabah uyanınca onu bu halde buldum"


"Tamam beyefendi sakin olun. Hastanın neyi oluyorsunuz?" diye soran hemşireye cevap verdi Uğur.


"Kocasıyım.."


"Tamam beyefendi siz giriş işlemlerini yaptırın. Aysu hanıma şimdi müdahale edeceğiz."


Uğur şiddetle karşı çıktı. "Hayır, onun yanından ayrılmayacağım."


Uğur, hemşirelerden Aysu hoca dediklerini duyuyordu. Aysuyu nereden tanıdıklarını sorgulamadan hızlı adımlarla onları takip ediyordu. Özel bir bölüme alınıp Uğura geride kalması söylenince durdu Uğur.


Odanın kapısında sağa sola giderek yürüyordu. Kimse bir şey söylemiyordu. Sinirlenmemek için derin nefesler alırken sonunda bir doktor çıkıp bilgi vermişti.


"Aysu hanımın bilinci henüz kapalı. Şu an için kan testini bekliyoruz. Ancak Yukarıdaki odalardan birine yerleştireceğiz. Kapsamlı bir muayeneye orada devam edeceğiz."


.......................................


Uğur karşısındaki kadının çarşaf altındaki narin bedenine baktı. Görmeyeli zayıflamıştı. Ancak güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Hala güzel ve naifti. Yataktaki hareketlilikle gözlerini Aysunun yüzüne çevirdi. Aysu, gözlerini bir kaç denemeden sonra açabilmişti. Boğuk sesiyle konuşmaya çalıştı.


"Ne oldu bana?"


Uğur, kendine hakim olamayarak kızdı. "Gece boyu üstün açık yatmışsın Aysu. Sahi üstünde incecik bir gecelikle tüm gece üşümeden nasıl uyuyabildin?"


Aysu, üstündeki hastane kıyafetine bakarak yüzünü buruşturdu. Yatakta diklenerek yastığa yaslandı. Kolundaki serumu çıkarırken acıyan canına aldırmadı. Uğur atıldı. "Dur canını yakacaksın!"


Aysu ruhsuzca konuştu. "Benim canım bunlarla yanmaz Uğur. Şuradaki hastane telefonunu uzatır mısın?"


Uğur ayağa kalkarak telsiz telefonu Aysuya uzattı. Bu kadın görmeyeli bu kadar soğuk mu olmuştu?


"Alo Ayşegül benim." diyerek Uğura masada duran tahlilleri işaret etti. "Onları bana uzatır mısın?" Uğur, Aysunun ne yapmaya çalıştığını anlamayarak onları da uzatarak ayakta durmaya devam etti.


"Şuan hastahedeyim. Odamdan 5018 numaralı odaya giyecek bir şeyler getirir misin? Sakin ol iyiyim ben. Ufak bir soğuk algınlığı sadece. Tamam canım görüşürüz." diyerek telefonu kapattı. Elindeki tahlillere bakarken Uğurun öksürük sesini işiterek kafasını kaldırdı.


"Anlaşılan iyisin. Artık bir açıklama bekliyorum."


Aysu omuzunu silkerek tahlillerine baktı. "Neyin açıklamasını istiyorsun?"


Uğur, karşısında kendisini umursamayan kadın ile sinirleniyordu. "Neyin olacak. Tabi ki evindeki o minik şeyin açıklamasını.."


Aysu, yarım bir gülüş sergileyerek sayfayı çevirdi." Ah demek o minik şeyi soruyorsun. O minik şeyin adı Uğuralp ve senin oğlun."


Uğur sinirle Aysuya yaklaştı. Onu kollarından tutarak sarsmak istiyordu. Hasta olduğunu aklına getirerek kendine mukayyet oldu. "Aysu! Beni delirtmek mi istiyorsun? Daha önce niye haberim olmadı?"


Asyu, karşısındaki adamın sorularıyla sakin olmaya çalışıyordu. Ancak karşısında ona suçlayıcı bakışlar atan adam ile bu hiç kolay olmuyordu. Gözlerini kağıtlardan kaldırarak tepesinde dikilen adama kızgın gözlerle baktı. "Çünkü sen bunu bilmeyi hak etmedin. Sen beni bırakıp gittiğin o gün bizi hak etmediğini gösterdin"


Uğur, Aysu'nun o gün bebeği bilerek söylemediğinin farkına vardı. Bu farkındalıkla arkasındaki koltuğa çökerek fısıldadı. "Sen biliyordun.. O gün ben İstanbul'dan ayrılırken, bebeğimizin olacağını biliyordun ve bana söylemedin.."


Bölüm Sonu..


Loading...
0%