Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Gülüşlerimin Kadını

@dikenligul

Uğur sabah kahvaltıya kalktığında masada Aysu'nun olmadığını fark etti.


"Aysu nerede?" diye boş bulanarak sordu.


Aynur hanım Uğurun daha günaydın bile demeden Aysu'yu sormasına gülümsedi.


"Aysu bu saatlerde sahilde koşuya çıkıyor az sonra gelir oğlum." Uğur suratını astı.


"Keşke bende bilseydim temiz havada koşmayı özlemişim." dedi. Masada birbirlerine bakan dedeler gülümsüyordu. Çocuklar birbirlerine alışmaya başlamıştılar.


Hulusi Bey, "Aysu gelince söyle oğlum yarın beraber koşun" dedikten hemen sonra kapının açılma sesi duyuldu.


Aysu üstündeki sporcu atleti ve spor taytıyla içeriye girdi. Elindeki poşeti sallayarak gülüyordu.


"Günaydın herkese. Size fırından yeni çıkmış sıcacık simitlerle geldim."


Hulusi bey Aysu'nun enerjik haline gülerek sordu.


"Kızım koşuya çıkmışsın darıldım sana ama. Hiç Hulusi dedem gelir misin diye sormadın bana"


Aysu gülümseyerek Hulusi beyin boynuna sarıldı. "Ya ben seni yerim Hulusi dedem. Bugünlük kusuruma bakma yarın da beraber koşalım olur mu?"


Hulusi bey kahkaha atıyordu Aysu'nun sırnaşmasına. "Yok, yok kızım aman bizden geçti koşumuş spormuş. Değil mi tertip yaşlandık. Sen benim yerime yarın Uğurla koş sonra bize yine şu mis gibi kokan simitlerden getirin"


"Tertip haklı kızım hem niye tek gidiyorsun ki koşuya yarın Uğurda sana eşlik etsin. Çocuk alışmıştır İstanbul'da spor yapmaya." Aysu, dün gece olanlardan sonra Uğurla arasına mesafe koyma kararı almışken dedelerin zoruyla sormak zorunda hissetti kendini.


"Sende gelmek ister misin?"


Uğur düşünür gibi yapsa da dedesiyle gözgöze gelince dedesinin kaşlarını çattığını gördü. " Ne düşünüyorsun ki sıpa ya bak tabi alışkın spor salonlarına gitmeye. Çık da biraz açık havada gökyüzünü koklayarak sporunu yap" dedi. Uğur ise az önce sitem eden o değilmiş gibi kendini naza neden soktuğunu kendisi de bilmiyordu. Belki de nedeni Aysu'nun yüzündeki zoraki ifadeydi. Aysu'nun bundan hoşlanmayacağını bilse de kabul etmeyi çok istiyordu.


"Olur kaçta çıkıyorsun?" Aysu çektiği sandalyeye oturdu. Poşetten masaya konan simitten bir parça kopardı. Uğurun nazının bitmesini beklerken simidinden atıştırıyordu. Simit'i ağzına attıktan sonra Uğurun sorusunu duydu. Ağzındaki lokmasıyla konuştu. "Sokozdo çokoyorom."


Uğur, Aysu'nun dolu yanaklarına bakarak kahkaha attı. Aynur hanımda kızının bu haline gülerken dedeler de Aysu gibi ağızlarını doldurmuş mis gibi simidin tadına varıyordu.


Uğur, simit yüzünden aklı başından gitmeyen tek insana Aynur hanıma eğildi.


Gülerek "Ne dedi anlamadım Aynur teyze." diye sordu. Aynur hanım masada kıtlıktan çıkmış gibi yiyen kızının tercümesinde bulundu.


"Genelde, Sabahları yedi buçukta kalkar. Sekizde koşuya çıkar. Koşudan geldikten sonra bizim için çay suyu koyup duşunu alır. Simiti çok sever hergün aldığı simitlerin yarısını bize bırakır yarısını çırağıyla dükkanda yer. Siz buradasınız diye bugün kahvaltıya kaldı. Genelde eczanede yapar kahvaltısını." dedikten sonra gülen gözlerini kızından alarak çayına döndürdü. Çayından bir yudum aldıktan sonra,


"Sabah yedi buçuk senin için erken mi oğlum? Erkense söyleyelim burada olduğun sürece beraber koşun o da geç çıksın koşuya."


Uğur gülümseyerek çayından bir yudum aldı. "Benim için sorun değil Aynur teyze. Aysu'nun programına uyarım ben" diye gülüp karşısındaki ağzını simitle dolduran kıza baktı.


'Zaman geçtikçe bende senin hakkında bir şeyler öğreniyorum su perisi. Simit ve iskenderi sevdiğini kazıdım aklıma..' diye aklından geçirdiği sırada Aysuyla gözgöze geldiler


Aysu'ya göz kırpıp Aysu'nun yediği simidi alarak ağzına attı.. Aysu elindeki boşluğa bir de Uğura baktı. Uğur kocaman simidi tek ısırıkla mı bitirmişti? Hem de Aysu'nun simidini! Aysu transtan çıkarak ayaklandı. "Kızım nereye kahvaltını bitirmedin?"


"Kahvaltım simidimin çalınmasıyla bitti annecim. Size afiyet olsun ben hazırlanayım." Diyerek yukarıya çıktı.


Aysu önce güzel bir duş aldı. Dün gecenin tüm olumsuzluklarına rağmen bugünkü koşu ona iyi gelmiş vücudundaki kötü enerjiden arınmıştı. Banyodan çıktıktan sonra üstünü giyindi. Yeşil v yakalı tişörtünü diz altı beyaz pilili eteğinin içine koyduktan sonra saçlarını maşa ile dalgalandırarak tepesinden at kuyruğu yaparak topladı. Odadan çıkmadan çantasını ve topuklu sandaletlerini eline alarak aşağıya indi.


Aşağıya indiğinde ayakkabısını eğilerek giyen bir adet taş gibi Kayalı bulmuştu. Uğur, ayakkabısını bağladıktan sonra ayağa kalkarak Aysuya döndü. Uğurun üstünde kaslarını belli eden gök mavisi tişört altında ise sıkı kalçalarını kavrayan beyaz pantolonuyla Aysu'nun gözlerine ziyafet veriyordu.


Aysu ağzının kurumasını görmezden gelerek konuştu. Sesinin titrememesi ayrı bir tebrik konusuydu."Dışarıya mı çıkıyorsun?"


"Evet, dışarıya çıkıyorum."


Bu adamın böyle giyinmiş bir şekilde başı boş dışarıda dolaşması genç kızların kalbine, yaşlı teyzelerin kolestrollerine zararlıydı. Aysu sırf insan sağlığı için(!) Uğura nereye gittiğini soracaktı.


Sırtını duvara vererek tek ayağına ayakkabısın giymek için eğildi. İşine odaklı görünse de aklında sorular dönüyordu. "Nereye gideceksin ki yani yanlış anlama gideceğin yer uzaksa arabamı vereyim. Taksiyle falan uğraşma diye yoksa banane yani" diye ilgilenmediğini göstermeye çalışarak diğer ayakkabısını giymeye koyuldu.


Uğur gülümseyerek Aysu'yu izliyordu. Kafası belli ki başka bir yerdeydi bu yüzden sandaletinin bileğindeki kemeri bir türlü kapatamıyordu. Uğur karizmatik bir edayla yere eğildi. Aysu'nun beceriksiz ellerini tuttu.


"Ben yapayım" Aysu ellerindeki sıcak ellerle kafasını kaldırdı Uğuru bu kadar yakınında bulmak onu şaşırtmıştı. O kadar çok cevaba kilitlenmişti ki Uğurun dibine kadar girip elini tuttuğunu hissetmemişti bile. Ellerini zar zor çekerek ayağa kalktı. Uğur kafasını eğerek önce sağ sonra sol bileğindeki kemeri bağlarken Aysu nefes almayı unutmuştu. Uğurun sıcak elleri ayak bileklerinde oyalandıkça Aysu'nun nefesi kesiliyor kalp atışı hızlanıyordu.


Uğur işini bitirince ayağa kalkarak Aysu'nun çantasına uzandı. Aysu Uğurla yine yakın duruyordu. Uğur kolundaki çantasından arabanın anahtarını aldı. "Aldım arabanın anahtarını" diyerek dışarıya çıktı. Aysu nefesini bırakırken akciğerleri nefessiz kalmış gibi sıkça nefes alıp verdi. Bu kadar yakınlık gün geçtikçe zor geliyordu bu zavallı kalbine..


Uğura yetişmeye çalışarak arkasından koştu. Uğur şoför koltuğunun kapısını açarken Aysu onu kolundan yakaladı. Bu kadar yakın olacaklarını tahmin edememişti Aysu. Uğur ile neredeyse burun buruna gelmişti. Derin nefes aldı ama bu kekelemesine engel olamamıştı.


"Ne..nereye gideceğini hala söylemedin?"


Uğur sanki mesafe az değilmiş gibi daha da yaklaştı Aysu'ya. Burnu, Aysu'nun kulağından saçına çıktı. Orada Aysunun kokusunu içine çeker oyalandı. Aysu içine ılık ılık yayılan adamın sesiyle ne zaman kapandığını bilmediği gözlerini açarak ayaklarına yürüme emri verdi.


"Bin arabaya eczaneye geç kaldık."


Aysu, robotik hareketlerle arabaya bindi. Araba hareket ederken hala hayret doluydu içi. Adam onu kandırmış mıydı? Aysu onu başka bir yere gidecek sanmış, Uğurda düzeltme ihtiyacını arabaya binmeye yakın yapmıştı.


"Sen eczaneye gelmek için mi hazırlandın. Yoksa dedelerimiz yüzünden mi gezme planlarını değiştirdin?"


"Hayır Aysu dedelerimizle alakalı değil, ben kendim gelmek istiyorum. Dedem yaşlı benimle gezmek istemiyor iş böyle olunca da tek başına gezmenin tadı çıkmaz. Hem senin eczane de bazen oldukça eğlenceli olabiliyor." derken alttan alta sırıtıyordu Uğur.


Aysu, sinirle emniyet kemerinin izin verdiği şekilde Uğura taraf döndü.


" Sen ne demek işitiyorsun Uğur? Eczanemin neresi komik. Oraya ilaçlarını almak için geliyor insanlar."


Uğur kahkaha atarken gözlerini saniyelik de olsa Aysu'nun yeşillerine çevirmişti. Ne kadar da masum bir kızdı. Adı gibi su perisiydi Aysu, Uğurun gözünde. " Ah su perisi ne kadar alıngansın. Ben gerçek hastaları komik bulmuyorum ki ben Fatma teyze gibi meraklı teyzeleri komik buluyorum. O gün ne olduğunu anlayamamıştım ama şu Fatma teyze amma komikmiş. Benden çıtırını bulamazsın mı demişti o?" Son cümleyi Fatma teyze gibi ince sesle taklit ederek söylemişti.


Uğurun açıklamasının ilk yarısında tekrar önüne dönmüştü Aysu.Ellerini gögüsünde birleştirmiş bir şekilde Uğurun cümlesini tamamlamasını beklerken Uğurun yaptığı taklit ile Uğurun kahkahalarına eşlik etti.


Uğur kızın yüzünde gördüğü gülümsemeyle içinde biri türlü dinmeyen kış'ın bir anda bahara döndüğünü hissetti .


Uğur, geleli bir hafta olmuştu bu bir haftayı Aysu'yla beraber dolu dolu geçiyordu. Her gün Aysu'yla sabah koşusuna çıkıyor, koşu sonrası birlikte eczaneyi açıyorlardı. Bazı günler dükkan çıkışı sahilde çay içip sahilde yürüyordular. Uğur Aysu'yu ilk kez görüyor onu daha yeni tanıdığını hissediyordu. Onun nelerden mutlu olduğunu, neleri sevmediğini öğreniyor aklına yazıyordu.


Bunun adının ne olduğunu tam olarak koyamasa da Aysuyu ölene kadar hatta sonsuza kadar mutlu etmek istiyor, bir dakika yanından ayırmak istemiyordu.


Her daim günü onunla bitirmek, güne onunla başlamak, onunla yemek, onunla içmek, onunla eğlenmek ve onunla gülmek istiyordu. Kısacası Aysu ona bağımlılık yapmıştı.


Gülmek.. gerçek gülüşleri Aysu'nun yanında keşfetmişti. Uğurun ailesini kaybettiği günden beri içten gülüşleri olmamıştı. Ne kendini sevgilisi ilan eden kadınlara ne de en yakın arkadaşlarına ne de dedesine içten bir gülümseme sergilememişti. Ama Aysu'nun yanında her an gülecek bir şey buluyordu. Ona bakınca yüreği uçacakmış gibi hissediyordu. O ağlayınca kalbinde yağmurlar yağıyor, şimşekler çakıyordu. Onu üzdüğünde kalbinde fırtınalar çıkıyordu. Gülünce de kalp denen o organında çiçekler açıyor yüreğine bahar geliyordu.


Yoksa Aysu, gülüşlerinin kadını mıydı..?


Bölüm Sonu..


Loading...
0%