Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Kalbe Miyokard Enfarktüsüsün Be Adam!

@dikenligul


Aysu dayanamayıp derin bir iç çekti bu iç çekişte buram buram özlem kokuyordu. Şimdi Uğur karşısında oturmuş ya.. Elini uzatsa tutabilir, derince solusa kokusunu duyabilirdi. Böylesine bir yakınlıktaydı. Aysu bundan başka daha ne isteyebilirdi ki. Bir kaç sene önce Uğurun fotoğrafına bakarken ettiği dua geldi aklına. Bir kere demişti. Bir kere Uğuru canlı göreyim. O yeşil gözlerinde gözlerim, ellerimde elleri olsun. Nefesine yakın olayım, kokusunda soluklanayım. Çenesindeki gamzede yaşayayım. Biliyordu imkansız şeyler istemişti ama olsun duası kabul olmuştu ya.. Şu an Uğur karşısında yemek yerken onun ellerini tutamasa, gamzesinde yaşayamasa da güzel yüzünü seyrediyordu.


Aysu'nun iç çekişini duyan Uğur, kızın sıkıldığını sandı. "Kusura bakma. Yemeği görünce unuttum seni. Konuşalım dediğim halde öküz gibi yemeğe gömüldüm değil mi?" diye mahcupca sordu.


'Sen yeterki karşımda otur. Hiç konuşmasakta olur. Ben seni ömür boyu izlerim.. ' diyemeyeceği için "Yok sorun değil, Acıkmışsındır tabi. Kaç saattir uyuyorsun." dedi.


Uğur ağzını peçeteyle silip sırtını sandalyeye yasladı. Derin bakışlarla bir süre daha sessiz kalıp Aysu'yu izledi. Aslında az önceki şaşkınlığı gitmişti. Bakınca Aysu'nun hiç değişmediğini düşündü.. Aynı sarı saçlar aynı yeşil gözler.. Ama değişik bir bakış vardı gözlerinde.. Anlamlı bakıyordu Aysu'su. Uğur Aysu'nun gözlerindeki anlamı çözememişti. O gözlerde hasret mi vardı? Yoksa bunu aklı mı uyduruyordu bilemedi. Kaç dakikadır bakıştıklarını yeni idrak eden Uğur irkilerek kendine geldi. Konuşalım dediği halde konuşmaması kızın tuhafına gitmiştir kesin. Konu bulmaya çalıştı en güzeli standart sorular sormaktı. "Nasıl gidiyor anlat bakalım."


Aysu, Uğurun gözlerine o kadar çok dalmıştı ki ortamın sessizliğini bozan sesle afalladı. Uğurun sorusunu anlamayarak "Ne nasıl gidiyor" diye sordu.


Uğurun dolgun dudaklarında bir titreme oldu. O güzel dudakları hafif bir tebessümle kıvrıldı. "Hayat Aysu.. Hayatın nasıl gidiyor. Neler yapıyorsun? Mesela sevgilin var mı? Bunları anlat işte." Aysu kulaklarına inanamıyordu. Adam kaç sene boyunca aramasın, sormasın şimdi karşısına geçip sıradan biriymiş gibi nasıl gidiyor desin. En önemli detayı da atlamamak gerek. Karşısına geçip duygusuzca sevgilin var mı? diye bir de soruyordu.


Aysu kaşlarını çattı içinden sövse de dışından, "İyi gidiyor Uğur. Yaşıyorum işte.." dedi. Sevgili sorusuna yanıt vermekten bilerek kaçınmıştı. "Senin için nasıl gidiyor, Sen yaşamından memnun musun?" diye sordu.


Uğur, Aysunun kaşlarının çatılmasıyla sorduğu ikinci sorunun cevabını alamayacağını anladı. Bunun üstünde çok durmayarak cevap verdi.


" Memnunum tabi ki misler gibi yaşıyorum" diye mutlu olduğunu göstermeye çalıştı.


Aysunun bir kaşı yukarıya kalkarken dudaklarına yalancı bir gülümseme oturttu. "Ah mutlu oldum senin adına.. Başka neler yapıyorsun?" diye sorsa da içinden geçen tek bir soru vardı..


'Küçükken verdiğimiz söz hala geçerli mi? Benimle evlenmek için mi geldin?'


Tabi ki soramazdı anca böyle sessizce düşünürdü. Uğurun konuşmasıyla içten içe üzülmelerine son verdi.


"En yakın arkadaşlarımın şirketinde mühendis olarak çalışıyorum ve hala dedemin yanında yaşıyorum. İnanabiliyor musun ben bir erkeğim ve ihtiyaçlarım var ama dedem ayrı eve çıkmama izin vermiyor. Sence haksız mıyım su perisi?" diye sorarken Aysu hayretle bakakaldı Uğurun söylediklerine. Adam kızdaki şaşkın ifadeyi görüp devam ettirmedi konuşmasını.


Aysu şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Adama bak ya sanki erkek arkadaşıyla sohbet ediyordu. İhtiyaçları varmış! Utanmadan neler söylüyordu. Hatta Aysu bir ara sinirlenip devam etmesini söyleyecekti. "Devam et lütfen içinde kalmasın. Her gece bardan kaldırdığım kızları dedemin evine götüremiyorum, otel köşelerinde helak oluyorum desene" diye içinden söylense de dilinden şunlar döküldü.. "Haklısın.. Ayrı eve çıkmak istemenden doğal daha ne olabilir ki?"


Yalan söylüyordu gözü seğirmeye de başlamıştı işte. İnanmadığı şeyleri savunmaya çalışırken hep böyle olurdu.. Önce gözü seğirir, sonra yalanını desteklemeye çalışırken saçma sapan konuşurdu ve susmayı unuturdu.


"Hem herkes ayrı eve çıkmak ister. Gerek düzeni olsun, gerek iş yerine yakınlık olsun. Hem merkeze yakınlıkta önemli. Sonra cadde.. Iım kim caddeli bir ev istemez ki.."diye devam edecekti ki Uğurun kahkahasıyla ağzı açık ayran budalası gibi Uğurun gülüşünü izledi.


Gözlerinin parlaklığı ve dudaklarındaki tebessüm ile büyülenmiş gibi Uğura bakarken aklından şunlar geçiyordu. "Akıllara zarar, kalbe Miyokard Enfarktüsü'sün be adam!"


Uğurun kahkahası yavaşça durdu. Yüzü ciddi bir hal aldı.. Kaşlarını çatarak sordu. "Ne söylediğini anlamadım. Miyokard falan ne dedin öyle sen?"


Aysu'nun kafasında tehlike sinyalleri çalmaya başladı. 'Ah Aysu! Resmen abaza gibi aşkını ilan ettin adama..' diye geçirdi içinden..


"Şey diyordum en son dedem miyokard enfaktüsü geçirdi ya onu anlatacaktım yani kalp krizi" diyerek tatlı tatlı gülümsedi. Yanaklarının kızardığını da hissediyordu.


Uğurun kafası karıştı. Konu ayrı eve çıkmak iken ne ara dedelere gelmişti. Anlayamasada Aysu'nun şirin gülümsemesi ve yanağındaki tatlı kızarıklığı Uğura her şeyi unutturdu.


"Dedeni öyle görmek seni çok korkutmuştur."


"Evet korktuk ama şükür ki geçti. İlaçlarını düzenli kullanıyor, yorulmamasına ve üzülmemesine önem gösteriyoruz "diyerek gözlerini kaçırdı.. Annesinin tembihlemeleriyle ufak bir yalan söylüyordu. Aslında tam da yalan sayılmaz. Dedesi gerçekten kalp krizi geçirmişti ama bu olay bu aralar değil, iki sene önce olmuştu.


"Hulusi dedeyi göremedim o da yol yorgunu olunca erken uyumuş" diyerek konuyu değiştirdi.


"Sabah görüşürsünüz artık. Sahi sabah kaçta açıyorsun dükkanı?"


"Normalde dokuzda açarız ama yarın öğleden sonra açacağım. Misafirlerimiz var sonuçta" diyerek gülümsedi. Uğurun gözü Aysu'nun gülümsemesine takıldı. İstanbul'da sürekli sahte gülüşler gördüğünden yapmacık olmayan doğal,samimi kadın gülüşü görmeyeli uzun zaman olmuştu. Çok dikkatli bakmayan biri göremese de Uğur, Aysu'nun gülümseyince sol yanağında oluşan hafif çukuru gördü. Bir anda kendini ateşe düşmüş gibi hissetti. Vücudundaki kanın başka yere pompalandığını hissetti. Arsız bedeninin bu kadar masum bir kıza böyle tepki vermemesi gerekirdi. Bu çok tehlikeliydi. Uğur çok iyi biliyordu ki vücudu bu kızı isterse, O da sonunda ne yapıp eder arsız arzularını dinleyip bu kızı baştan çıkarırdı. Kızı ince ince işleyip tenine katardı.


Gözlerini kızın karadeniz ormanlarına bulanan yeşillerinden çekti. "Neyse artık uyusak iyi olur." diyerek mutfaktan kaçarcasına çıktı. Kendini kaldığı odaya attı. Bir an önce soğuk duş almalıydı. O sırada aklıda başına gelse iyi olurdu..


Uğurun hızlıca mutfaktan çıkmasıyla onun kokusuyla başbaşa kaldı Aysu. Derin bir nefes çekerken içine şu kelimeler döküldü dudağından sessizce. "Kalbimde bu kadar kördüğüm olmasaydın be adam.."


...............................................


Gece boyunca uyuyamayan Aysu daha fazla yatakta dönmekten sıkılarak mutfağa indi. Saat yediydi. Kahvaltı hazırlamak için üç saat yeterdi. Önlüğünü üstüne geçirerek makarnalı börek yapmak için önce ocağa makarna suyu koydu. Böreği için ayrı mayalı puf poğaçası için ayrı hamur yapmaya koyuldu. Kaynayan suya makarnalarını döktü. Böreğinin kıymasını da tavada baharatlayıp kavurması bitince hamurlarını açmaya başladı. Böreğini bitirince önceden ısıttığı fırınına böreğini verdi. Börek pişerken kek hamuru çırpmaya başladı. Kuru üzümlü bademli kekini uzun kek kalıbına döktü. Sıradaki hamurişisi ortası çikolatalı mantar kurabiyeydi.. Soğuyan kurabiyelerinin ortasına çikolata sosu döktü. Mayalanan puf poğaça hamuruna şekil verdi. Üstüne yumurta ve çörek otunu sürerek çıkardığı kekin yerini aldı poğaçada. İşi bitince bahçedeki masayı hazırlamaya koyuldu. Bardak, çatal kahvaltılık derken çayıda masadaki yerini aldı.


Puf poğaçalarına bakarken annesi mutfağa girdi. "Kızım, bu kokular da ne?" Aysu gülümseyerek annesine sarıldı. "Günaydın Annemm." Annesinden ayrılırken bahçeyi işaret etti. "Size kahvaltı hazırladım"


"Sana da günaydın diyeceğim ama senin için gün çoktan aymış annecim. Kuzum kaç çeşit var burada sen bunları yapmak için saat kaçta kalktın?"


Aysu hiç uyuyamadım ki diyemeyeceği için "Erken uyandım işte" diyerek omuzunu silkti. "Hadi annem, dedemi uyandır" diyerek annesinin şüpheli bakışlarından kaçmak istedi ama annesi mutfak penceresinden bahçedeki masaya bakıp geri döndü. Gülümseyerek "Söyle bakayım bunları Uğur için mi yaptın?" diye sordu.


Aysu'nun eli ayağına dolaştı. "Annem şu kurabiyenin tadına bak bakayım nasıl olmuş? İnternetten görmüştüm. Yapmak bugüne kısmet oldu." Aynur hanım gülümseyerek "Yemeğini ye ve fazla konuşma diyorsun yani" dedi.


Aysu utanarak "Aşk olsun annem. Ben öyle der miyim?" dedi.


"Bende öyle diyorum ya kızım."


Aysu şu an neyi konuştuklarını anlamıyordu."Ne diyorsun annem anlamıyorum?


"Uğur ve senin için aşk olsun diyorum güzel kızım.." diye gülerek kapıdan çıktı.


Aysu kızaran yanaklarını tutarak annesinin arkasından baktı. Önündeki sandalyeye kollarını dayayarak fırın camına eğildi. Poğaçasına bakarken düşüncelere daldı. İşte anneside fark etmişti aşık ördek olduğunu. Bazen kendini bu kadar belli etmesine sinir oluyordu. Fırının sesiyle daldığı düşüncelerden sıyrıldı. Eline havlusunu alarak poğaçalarını çıkardı. Sıcak tepsiyi tezgaha koyup yüzündeki gurur ifadesiyle arkasını döndü. Kollarını göğsünde birleştirerek kapıya yaslanmış olan Uğurla gözgöze gelince irkilip havlusunu elinden düşürdü. Bu adam ne zamandır buradaydı?


Uğurun midesi mutfaktan gelen kokular sonucu sesli bir şekilde guruldadı. Sağa sola dönmesine rağmen gurultu durmadı. Midesi bir türlü uyutmuyordu. En iyisinin kalkmak olduğunu anlayıp mutfağa indi. Gördüğü manzara karşısında mide açlığını unutmuş başka bir şeye açlığı aklına gelmişti.


Aysu mutfak masasının sandalyesine kollarını dayamış, hafif eğik şekilde birşeyler düşünüyordu o eğik hali Uğuru sarsmıştı. Aysu'nun altındaki gri renkli dar eşofmanı kalçalarını sarmış zaten eğilmiş olduğu için arkadan kalçaları daha dış bükey görünüyordu. Üstüne giydiği gri salaş badisi bir omuzundan sıyrılmış, pembe südyeninin askısı görünüyorken pürüzsüz bir omuz başı Uğura görsel şölen sunuyordu.


Fırının sesini duyup mutlulukla fırından poğaçasını çıkarışı ve Uğuru eriten son Aysu'nun, yüzündeki gururlu gülümsemeyle arkasını dönmesi..


Uğur yine o belirsiz gamzeyi gördü içinde kıpırtılar oluştu. Aysunun elinden düşen havluyla eğilip havluyu eline alırken aynı anda Aysu'nun da eğilmesi ile elleri birbirine dokundu. Gözleri birbirine tutundu.


Aysu kendini şu an oda sıcaklığında bırakılmış margarin gibi hissediyordu. Uğurun parmak uçlarındaki sıcaklık yüzünden yavaş yavaş eriyordu. Duası kabul olmuştu. Uğurun elleri, elinde ve gözleri gözlerindeydi. Uğur, boğazını temizleme sesi çıkarmasa Aysu bu pozisyonda milyon yıl kalabilirdi ama her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi Uğurlu anlarında sonuna gelinmişti.


Kafasını yukarı kaldırdığında önce ayağa kalkmış olan Uğuru gördü sonra bir adet ona uzatılan Uğur'un elini. Yüzündeki aptal sırıtışa engel olamayarak elini Uğurun büyük, sıcak eline koyarak ayağa kalktı. Şu an burun buruna, nefes nefese çok yakın duruyorlardı. Aysu çocuklar gibi tepinip 'Duam kabul oldu.. Nefesi nefesime karışıyor' diye bağırası geliyordu.


"Poğaça mı yaptın sen su perisi?" diye soran Uğura, sesinin çıkamayacağını tahmin ederek sadece "Hıhı" demekle yetindi Aysu.


Uğur, Aysu'yu tezgaha yaslayıp iki kolunu tezgaha koyarak onu kıskacı altına sıkıştırdı. Aysu soğuk tezgahın vücuduna temasıyla irkildi. Uğurun yakınlığı onu kor ateşlere atıyordu.


Uğur, yüzüne doğru yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı.. Aysu gözlerini sımsıkı yumarak senelerce sakladığı dudaklarını Uğura sundu. Önce Uğurun sıcaklığı uzaklaştı sonra kokusu.. Gözlerini yavaşça açtığında Uğurun bir kaç adım uzağında ve tam karşısında kendisine bakarak poğaçadan büyük bir ısırık aldğını gördü. Aysu'nun gözleri doldu. Yanan bedenine eş utançtan kızaran yüzüyle "Ben dedemi uyandırayım" diyerek mutfaktan kaçtı


Uğur az kalsın yapacağı deliliği düşündü. Az kalsın Aysu'yu şehirli kadınlarla karıştırıp baştan çıkaracaktı. Kendisine nasıl engel olduğunu o da bilmiyordu. Aysu, çok güzel bir hediye gibi karşısında gül kurusu dudaklarını ona sunmuşken, teninden tatlı, tatlı nar kokusunu solurken, sıcaklığıyla içini eritirken.. Nasıl oldu da son saniye dudaklarını es geçip poğaçaya uzanmıştı?


Elinde poğaçayla Aysu'nun bir kaç adım uzağına çekilmiş ama gözlerini gül kurusu dudaklardan çekememişti. Aysu gözlerini açınca sanki Aysu'nun dudaklarını yiyormuş gibi ısırmıştı poğaçayı.. Kızın gözünden hayal kırıklığı geçer gibi oldu daha sonra bembeyaz teni kızardı.Başını öne eğerek mutfaktan birşeyler mırıldanarak çıkmasını izledi.


'Oğlum Uğur sen neler gördün, kimlere direndin. Bu kıza mı yenileceksin? Kendine gel o İstanbul'daki Aleve, Buseye, Güle benzemez. O kendini sevdiği adama saklar.. Onu sevecek bir adama layık senin giibi ciğeri beş para etmeze değil! Sen ezersin, üzersin.. Onun orman gözlerine yağmuru getirirsin.' diye kendini Aysu'dan uzak tutmaya çalıştı.


Aysu odasına geçip ağlamaya başladı. 'Ne olur biraz sevse çok değil! Ben onun eksikliğini onu daha çok severek tamamlarım' diye hıçkırmaya başladı. Annesi kapıyı çalınca boğuk sesiyle duşa gireceğini, onların başlamasını söyledi. Annesi ise anlayışla kapısından ayrıldı


Aysu kendini toparlamak için duşa girdi. Biraz da duşta ağladı. Rezilliğine, aşkına ve aşkının karşılıksızlığına.. Duştan çıktıktan sonra kendisini daha iyi hissediyordu. Tüm olumsuzlukları suya bırakmış daha güçlü hissediyordu ya da öyle olmaya zorluyordu.. En sevdiği yeşil bilekte olan kumaş tulumunu üstüne geçirdi. Saçlarına kalın dalgalar verdi. Güneş gözlüğünü tepesine taktı. Ağlamaktan kızaran gözlerine hafif makyaj yapıp, dudaklarına koyu kırmızı rujunu sürerek insanların dikkatini kızarık gözlerinden almayı amaçladı.


Beyaz spor ayakkabılarını kapının önüne koyarak derin nefes aldı. Yüzüne gülümsemesini oturtarak bahçeye çıktı. Hulusi bey onu görünce ayağa kalkmış kollarını açmıştı. Aysu da o kollara koşarak sığındı. "Hulusi dedem hoş geldin. Ne de güzel yaptın" diyerek yanaklarına sulu öpücüklerini bıraktı


"Hoş buldum güzel kızım o kadar hoş buldum ki anlatamam.. Biz sana küçükken mutlu ol diye su perisi diyorduk ama kızım sen gerçek bir su perisine dönmüşsün." diyerek kıza beğeniyle baktı.


"Sağ ol dedem o senin güzel gözlerinin, güzel görmesi." dedi Aysu. Hulusi dedesinin iltifatıyla mutlu olmuştu. Uğur alaycı bir ifadeyle "Bence abartıyorsun dede. Zaten kuzguna yavrusu şahin görünürmüş." diyerek sinir bozucu bir şekilde güldü. Aysu sinirle gözlerini kısarak Uğura baktı. "Uğur sen bizim muhabbetimizi keseceğine, gidip biraz kız kessene." dedi sinirle. Hulusi dedesini son kez öperek kendi dedesinin yanağına eğildi. Dedesine de kocaman bir öpücük verdikten sonra Uğurun karşısındaki aynı zamanda Hulusi beyin yanındaki sandalyeye oturdu.


Kahvaltı yapmaya başladı Aysu. "Kızım bu poğaçaları sen mi yaptın?"


Yemeğinden başını kaldıran Aysu büyükçe bir gülümsemeyle cevapladı. "Evet Hulusi dedecim ben yaptım. Beğendin mi?"


"Bayıldım kızım. Ağzıma layık olmuş"


"Kekten de ye o zaman dedem. O da güzeldir." diyerek kek tabağını Uğurun önünden çekerek Hulusi dedesinin önüne koydu. Uğurun kek almaya hazırlanan çatalı havada kaldı. Uğur alamadan önünden alınan kek için kızgın bir şekilde Aysu'ya baktı. Sandalyesine yaslanarak Aysu'yu kızdırmaya çalıştı..


"Sen yinede çok yeme dede neme lazım zehirlenirsin falan.." kahvaltısını yapmakta olan Aysu Uğurun imasıyla sinirlerinin tepesine çıktığını hissetti. Elindeki çatalı tabağına bırakarak,


"Sen ne demeye çalışıyorsun açık konuşsana" diye çemkirdi.


Uğur "Ne demek istediğimi herkes anladı Aysu. Senin anlayamaman ne yazık!"


" O zaman yanlışsam düzelt lütfen ama sen benim kekimin tadına bile bakamadan yiyeni zehirleyecek kadar kötü olduğunu mu düşünüyorsun?" derken elindeki çatalı bırakmış kollarını masaya koymuştu Aysu. Her an Uğurun üstüne atlayacakmış gibi ateş saçıyordu gözleri.


Aysu'nun sinirlenmesi Uğurun hoşuna gitti. O da Aysu gibi kollarını masaya koyarak meydan okudu."Evet şaşırtıcı bir şekilde yanlışın yok tam olarak öyle demek istedim"


Aysu derin bir nefes koyuvererek kollarını masadan indirdi. Kafasını tabağına eğerek çatalını eline aldı. Gözlerini tabağındaki kekten ayırmadan konuştu.


"Demek böyle düşünüyorsun... Aslında haklı da olabilirsin. Bak bir şey buldum ne yapalım biliyor musun? Bir daha yaptığım yemekleri önce sana yedireyim. Ona göre insanlara yedirip yedirmemem gerektiğine karar veririz." Sonra gözlerini Uğura dikerek aldığı bir parça keki kırmızı dudakları arasına atarak yavaşça çiğnedi.


Uğur karşısında alevler çıkan yeşil gözlere, kızaran beyaz tenden zevk alırken daha sonra masumiyet abidesine dönerek sakinleşen kızla neye uğradığını şaşırdı. Az önce üstüne atlayacak kadar sinirli olan kız şimdi masumca kekini yiyordu. Ancak bu işte bir terslik vardı. Masumiyet abidesi dediği kızın yeşil gözlerinde sinsi bir bakış vardı. Uğur gözlerini kızın yeşil gözlerinden alarak dolgun kırmızı rujlu dudaklara kaydırdı. O dudakların her hareketi Uğurun da aşağılarında hareketlenmeye neden oldu. Kızın çatalındaki keki yiyişini izlerken hipnotize olmuş gibi hissetti. Onu kendine getiren şey ise şüphesiz Aysu'nun ettiği hakaret olmuştu. Uğur kızın laf sokmasına bir şey diyemezken masada olan biteni sessizce dinlemeyi seçti.


"Ne iyi burada kaldığın süre boyunca benim deney farem olursun Uğur.." diyerek annesine döndü. Annesi şok olmuş bir halde kızına bakarken Aysu da tatlı tatlı gülümsedi annesine. Bu söylediği için annesinden temiz bir laf işitecekti ama olsundu Uğurun gözlerindeki yenilmişliği kahvaltıdan önce Aysu da yaşamıştı.. Uğur da öğrenmeliydi bunu.. Kim bilir hayat belki de kısasa kısastı..


Bölüm Sonu..


Loading...
0%