Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Rüya Gibi Gelen Adam

@dikenligul

5yıl Sonra...


"Sena hanımın durumu nasıl?" Diye sordu Aysu. Karşıdan aldığı cevapla devam etti.


"Tamam Ayşegül, Anlaşılan küçük hanımın gelmesine en az iki saat var."

..


"Evet canım. Eşi ile gece konuştum uçak bulmaya çalışacaktı. Açılmasını sürekli kontrol et. Ben de iki saate gelirim. Ben gelene kadar Sena hanım sana emanet." dedi Aysu. Karşıdan gelen cevaba odaklanamayarak bir an eskiye döndü. Oğlunu tek başına doğurduğu, kendini yalnız hissettiği o güne..


Kadınlar hassas varlıklardır. Bir de karnında başka bir can taşıyan kadınlar bin kat hassas olur her şeye. Kocasıyla bu anı paylaşmak ya da en azından kocasının onu kapıda beklediğini bilmek ister. İşte bu farkındalık kadını hassaslığından ayırarak güçlü kılar.

Aysunun ondan gücünü alacak bir kocası ne yanında ne de ameliyathane kapısında yoktu. Bu yüzden kendi gücünü bebeğinden alarak o doğumu yapmıştı. Şimdi ise Sena hanımın kendisini yalnız hissetmesini istemedi. Bu korkunç derecede kötü bir hissi başka bir kadının çekmesini istemiyordu. Bu yüzdendi telefonu kapamadan asistanına seslenişi..

"Ayşegül.. Eşi gelene kadar kendisini yalnız hissetmesin olur mu?"


Telefon görüşmesini sonlandırarak hızlıca bir duşa girdi Aysu. Duştan sonra makyaj aynasına oturdu. Aynadan kısa sarı saçlarına bakarak iç geçirdi. En son beş sene önce saçları uzundu. Şimdi ise daima kısa..


Aynadaki aksine bakmaya son verip ayağa kalktı. Yaz ayına yakışan turuncu elbisesini giyerek yoğun geçecek olan gününe hazırlandı.


Aşağıya indiğinde oğlunu her zamanki gibi dedesinin kucağında buldu. Oğlu dedesine yine bir şeyler anlatıyordu. Uğuralp, sürekli konuşan, dışa açık şirin bir çocuktu. Babasına benzeyen büyük gözleri vardı. Babasının esmerliğini almayıp annesinin beyaz tenini almıştı. Yaşına göre çok akıllı bir çocuktu. Aysu, yaslandığı kapıdan oğlunu izlemeyi bırakıp ayrıldı. İçeriye girerek dede, torunun yanına yürüdü.


"Günaydın dedem" diyerek dedesinin yanağına uzandı. Büyük bir öpücük kondurarak oğluna döndü. Uğurunu kucağına alıp sandalyeye oturana kadar yanaklarını, gözlerini ve gıdısını öpücüklere boğmuştu. Halinden memnun kıkırtılar sunan Uğuralp annesine tatlı itirazlarını etmeden de geri kalmıyordu.


"Ya anne ihihi.. Yapma.. ihihi"


"Neyi yapmayayım Uğur böceğim. Bunu mu?" derken oğlunun gıdısına tekrar öpücük kondurarak güldü.


Hulusi bey çocukların haline gülüyordu "Aysu, kızım hadi bırak çocuğu da kahvaltı edin."


Aysu, Uğuralp'i kucağından indirerek kalktığı sandalyeye oturttu. "Ne yapayım dedem ya görmüyor musun şunun tatlılığını? Ben kahvaltımı yaptım bu şeker ile" diyerek ayağa kalkıp oğlunun tepesine öpücük kondurdu. Oğlunun çenesini avucunun içine alarak konuştu.


"Hadi bebeğim yemeğini ye"


Hulusi bey kaşlarını çatmıştı. Aysunun her gün kahvaltıyı atlamasına kızıyordu. Bu sabahta kızmayı ihmal etmedi. "Senin de kahvaltı yapman gerekiyor Aysu."


"Dedem işe geç kaldım. Yolda alırım bir şeyler"


"Aysu kızmaya başlıyorum. Kızım kahvaltı yapmadan çıkılır mı evden? Çocuğuna kötü örnek oluyorsun"


Aysu, kafasını Uğuralp'e çevirdiğinde oğlunun dudaklarını bükerek kendisine baktığını gördü. Onun bir oğlu vardı. Çevresini sürekli gözlemleyen ve babası olmadığı için sadece annesini örnek alan bir oğlu..


Aysu saatine baktı. Doğumun başlamasına daha vardı. Bu yüzden oğlu için o masaya oturdu. "Imm.. düşündüm de bu gün biraz geç kalabilirim."


Oğlunun yüzündeki gülümsemeyle gülümseyerek dedesine döndü. "Hepimize afiyet olsun."


...................................


"Doktor hanım karımın durumu nasıl? Ben çok üzgünüm. Böyle bir günde onun yanında olamadım yalnız kaldı benim yüzümden. Nasıl insanım ben!" diyerek kendini hastane duvarına yaslanarak yere çöken adama baktı Aysu.


Akif Bey ile Sena hanımın ilk bebekleriydi. İlk günden beri bebeğin takibini Aysu yapıyordu. Akif bey, çok iyi bir eş ve iş adamıydı. Onun talihsizliği İş gezisinde olduğu zaman karısının doğum yapmış olmasıydı.


"Akif bey, Lütfen sakin olun. Karınız çok güçlüydü. Kızınızla beraber odaya alınacak. Onlara böyle görünmek istemezsiniz değil mi?"


Akif bey eğdiği başını kaldırdı. Gözleri yaşlı ve kırmızıydı. Eşinin doğum haberini gece almıştı. Bu zamandan itibaren Aysu ile sürekli irtibat halinde olarak uçak bulmaya çalışmış bütün gece çabalamıştı. Karısının iyi olduğunu öğrenince kendini toplayarak ayağa kalktı. O kapının arkasında karısı ve küçük bebeği vardı. Onları düşündükten sonra gülümseyerek Aysuya baktı. "İstemem doktor hanım. Onlar benim mucizelerim. Onları gülerek karşılayacağım"


....................


Aysu, Anne ile bebeği son kez kontrol ettikten sonra odadan çıkmak üzereyken onu durduran Senanın sesiydi. "Aysu hanım!"


"Buyurun bir sorun mu var?"


Sena, gülümseyerek kucağındaki bebeğine baktı. Kocasıyla bakışarak gözlerini tekrar doktoruna çevirdi.


"Ben size teşekkür etmek istiyorum. Ayşegül hanım, bütün gün yanımdaydı. Beni yalnız bırakmamasını siz istemişsiniz ve doğumhanede olanlar.. Aysu hanım siz bana kendimi güçlü hissettirdiniz. Size ne kadar teşekkür etsek azdır. "


Aysu, bembeyaz dişleriyle karşısındaki güzel aileye gülümsedi. " Rica ederim Senacım. Sen ve kızın hep güçlüydünüz. Ben ise sizin gücünüze ortak oldum sadece. Tekrardan Hayırlı olsun.." diyerek odadan çıktı.


............


"Bitti mi işin?" Aysu yanındaki adama gülümseyerek cevap verdi.


"Son hastamı da kontrol ettikten sonra bitecek."


"Tamam o zaman otoparkta bekliyorum. Güzel bir yemeğe çıkartacağım seni."


"Hiç hayır diyemeyeceğim. Yoğunluk yüzünden yemek yemeyi unuttum."


"Yine mi Aysu? Seni Hulusi dedeye şikayet edeceğim. Kendine hiç bakmıyorsun. Bal yanak bile senden daha kilolu."


Aysu, sahte bir kızgınlıkla elindeki telefonu cebine koyarak karşısındaki adama döndü. "Sen benim oğluma şişko mu diyorsun? Aman ha Sarp amcası Uğur böceğim duymasın bunu"


Sarp, ellerini birleştirerek özür dileme pozisyonu olarak kafasını yana eğdi. "Sakın söyleme böyle dediğimi. Bal yanağım sonra bana küser. O bana küserse ben kimin yanaklarını ısırırım ki"


Aysu, Sarpın bu şirin hallerine gülemeden edemedi. "Tamam, tamam aramızda kalsın bu." diyerek son hastasının odasına yürümeye devam ettiler. Şimdi suçlu hissetme sırası Aysu'daydı. "Bu arada haklısın bu aralar yine yemek yiyemiyorum. İçim almıyor Sarp. Boğazımda tıkanıyor yediklerim. Sabah dedem de fark etmiş yiyemediğimi. Kızdı bana. Bende oturup bir şeyler yemeye zorladım kendimi. Onun haricinde saat on olmuş daha bir şey yemedim."


Sarp, anlayışla Aysunun kolunu sıvazladı."Su kızım o zaman şu saatten sonra bana emanetsin. Seni tıka basa doyurmak boynumun borcu. Sonra koskoca Saygın hastanelerinin sahibi Sarp Saygın, doktoruna bakamıyor demesinler " diyerek göz kırptı Sarp..


Aysu, Karşısındaki adama sıcak bir bakış attı. Bu adam hayatındaki en önemli insandı. Bu adama ömrü boyunca minnettar kalacaktı..


............................


Aysu, yorgun bir şekilde eve geldi. Saat epey geç olmuştu. Anlaşılan, Sarpla saatin farkına varmadan dertleşmeyi yine abartmıştı. Evin sessizliğini dinleyerek yukarıya çıktı. Yönü önce Hulusi dedesinin odasıydı. Kapıdan içeriye bakınca Hulusi dedenin horlayarak uyuduğunu gördü. Dudaklarından kaçırdığı kıkırtı ile kapıyı kapattı. Şimdiki durağı oğlunun odasıydı. Kapıyı açtığında onu mavi bir dünya karşıladı. Oğlu, odasını babasının gözünün renginde istemişti. Bunda belki de Aysunun, Uğuru tarif edişi de etkili olmuş olabilirdi.


Uğuralp akıllı bir çocuktu. Sürekli babasının nerede olduğunu ve ne zaman geleceğini sorup dururdu. Israrlara dayanamayan Aysu, Uğurun instagramını açmış ve o zaman tekrar Uğuru uzaktan takip etme serüvenleri başlamıştı. Ancak bir farkla.. Bir zamanlar instagramda tek başına takip ettiği Uğuru, şimdi oğlu ile takip ediyordu. Uğuralp, babasını instagrama koyduğu resimler sayesinde tanıyordu. Babasının denizaşırı bir ülkede olduğunu onlara bakmak için çalıştığını sanıyordu.


Yatağında mışıl mışıl uyuyan oğluna yaklaşarak yatağın ucuna oturdu. Oğlu, yan dönmüştü. Büzük dudakları, Sarpın tasvir ettiği bal yanaklarıyla tam sevilesi duruyordu. Elini oğlunun saçlarında gezdirdi Aysu. Uğuralp kıpırdanıp "Anne" diyerek gözlerini açmaya çalışınca Aysu ona engel oldu.


"Buradayım bebeğim." diyerek Uğuralp'in pamuk elini öptü.


"Anne, babam fotoğraf koymuş mu?" diye uykulu sesiyle sordu minik Uğuru.


Aysu bu gece girmek istemedi o sayfaya. Oğlunun açılmamış gözlerine öpücük kondurdu. "Koymamış anneciğim. Hadi uyu, belki bu gece rüyana gelir baban." diyerek tekrar uykuya dalan oğlunun sırtını sıvazlayarak kendi kendine söylendi.


"Zaten babanı yalnızca rüyamızda görürüz.."


....................................


Aysu, gecenin bir köründe karşısına dikilen adam ile neye uğradığını şaşırdı. Karşısında Uğuru görmenin verdiği şaşkınlıkla kala kalmıştı. Bu gördüğü hayal miydi? En son ne yapmıştı... En son oğlunun odasındaydı. Daha sonra üstünü değiştirerek yatağına girmişti. Demek bu bir rüyaydı. Oğluna dediği gibi Uğuru yine ve sadece rüyasında gördüğü herhangi bir gecelerdendi. Kendi içinde sorgulamayı bırakıp karışışındaki adama yöneldi.


"Uğur senin ne işin var burada?"


Karşısındaki adam hiç değişmemişti. Yüzünde eskisi hatta eskisinden daha kibirli bir gülümseme vardı."Bu nasıl bir soru Aysu burası benim evim"


Aysu sinirlenmişti. "Demek senin evin.. O zaman beş senedir neredeydin be adam?"


Uğur yaptığı hatayı biliyor ve şu an bunu konuşmak istemiyordu. Aysu' yu baştan ayağa süzmeyi tercih etti. "Görmeyeli ne kadar da güzelleşmişsin su perisi"


Aysu, kıstığı gözleriyle Uğura kızgınlıkla baktı."Seni lanet adam kes şunu!"


Uğurun dudakları alayla yukarı kıvrıldı, "Tam olarak neyi kesmemi istiyorsun Su perisi? "


Aysu artık çileden çıktığını hissediyordu. Bir insan ukalalığından hiç mi bir şey kaybetmezdi?


"Bana açıkta bir yerim varmış gibi bakmayı ve bana Su perisi demeyi kes! "dediyse de Uğurun işaret etmesiyle anında üstüne baktı. Şu an gecelikle olduğunu görünce, yüzü kızarmaya başladı.


"Lanet adam! Dön arkanı, bakma bana" diye bağırırken geri geri yürüyerek üstüne sabahlığını almaya çalıştı. Arkasını görmediği ve Uğurun ukalaca sırıtmasında gözleri takılı kaldığı için yatağa düştü. Yataktan tam kalkacakken Uğurun engeliyle karşılaştı.


"N..ne yapıyorsun?" diye kekeledi.


Uğur, Aradığı fırsatın ayağına gelmesiyle bir aslan gibi Aysunun üstüne çıkmıştı. Ağırlığını kollarına vererek Aysuya bakıyordu. Aysunun kekelemesine gülerek cevap verdi.


"Karıma bakıyorum."


Aysu hem ağlamak, hem de Uğura sarılmak istiyordu. Biliyordu bu bir rüyaydı. Rüyasında, Uğuru hissetmek burnunu sızlatmıştı. Meğer ne de çok özlemişti onu. Alnına düşen yumuşak tutamlarını, kokusunu ve üzerindeki tatlı ağırlığını..


Dolu gözleriyle sordu. "Rüyasın değil mi? Bana niye bunu yapıyorsun Uğur? Uzak olduğun halde nasıl ciğerimi bu denli yakabiliyorsun?"


"Benim de ciğerim yandı Aysu.. Ama seni özlemeyi bir an bile bırakmadım. Vanilya kokulu sarı saçların, sürekli kızgın bakan gözlerin ve şu öpülesi pembe dudakların bir an bile aklımdan çıkmadı.."


Aysu, rüyaları sırf bu yüzden seviyordu. Rüyasında, Uğur ona hep iltifat ediyor. Kendisini değerli hissettiriyordu. Aysu, çok kırılmıştı. Hani derler ya saç uçlarına kadar diye.. Aysu, bir rüyalık bile olsa iyileşmek istedi. Hayali Uğurun, hayali ilgisiyle mutlu olmak istedi. Dudaklarına yaklaşan dudakları işte bu yüzden kabul etti.


Uğurun, dudakları önce dudaklarını talan etti. Daha sonra pürüzsüz omuz başlarında gezdikçe Aysu'nun içi gıdıklandı. Tüy gibi hafif dokunuşları açıkta kalan göğsünde gezerken Aysu, göğsünde bin bir parçaya ayrılan kalbinin heyecanla attığını hissetti..


Elleri, Uğurun uzun saçlarında gezerken, bacakları kaslı kalçalarında bağdaş kurmuştu. Uğuru kendine bastırarak içindeki volkandan bir an önce kurtulmak istiyordu. Uğurun erkeksi hırıltısı ise hiç yardımcı olmuyordu içindeki alevlere. Uğurun dişlerini gerdanında hissedince çığlık atmamak için kendini zor tuttu. Çok uzun zaman olmuştu böyle gerçekçi hissetmeyeli. Uğurun elleri her yerdeydi. Bir an bacağında bir an mahrem yerinde bir an göğüslerinde..

.

.


Aysu kendini Uğurun dokunuşlarına kaptırmışken zar zor kapının çaldığını duyar gibi oldu. Uğurun ellerini durdurdu. Nefes nefese "Uğur kapı çalıyor" diyerek anın verdiği boğuklukla konuşmaya çalıştı.


Uğur ise gecenin bu saati önemli birinin olmayacağını düşünerek istifini bozmadı. Şu an ki sıcak kuytudan ayrılmak istemiyordu. Geçen onca zaman sonra bu kadını bırakmak istemiyordu. En az bir hafta burada, onun kuytularında saklanmak istiyordu. Aysunun dudağına öpücüğünü kondurarak karısını tekrar kıvama getirmeye çalıştı. "Boş ver su perisi çalar, çalar gider." diyerek Aysu'nun göğüslerine tekrar kapanırken gözlerini yuvalarından çıkaran o cümleyi işitti..


" Anne! Aç kapıyı korkuyorum."


Kafasını, Aysunun dolgunluklarından çıkarırken gözleri Aysunun endişeli gözleriyle buluştu.


Bölüm Sonu..


Loading...
0%