Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Su Perisi

@dikenligul

Uğur içeriye geçerek dedesini takip etti. İçeride yıllanmış iki sıkı dostun sarılışını görünce onunda yüzünde gülümseme oluştu. Zafer Bey arkadaşıyla sarılıp hal hatır sorduktan sonra Uğur'a döndü.


"Hoş geldin oğlum" dedikten sonra babacan bir tavırla Uğuru kolları arasına aldı. Uğur ani gelen sarılışa karşılık verdikten sonra Zafer Beyin eline uzandı. Zafer Bey elini çekerek Uğurun omuzuna koydu. Yılların eskittiği yorgun gözlerindeki parıltıyla gülümsedi. "Sen git de dedenin elini öp delikanlı, O benden daha yaşlıdır ya" diyerek eski arkadaşına bakış attı.


Uğur, Zafer beyin sözüne kahkaha atarken dedesine kaydı gözleri. Dedesi kısa süre yalancı bir kızgın ifade takınsa da kahkahasını tutamayıp sonunda patlamıştı. İki yakın arkadaş birbirlerine sataşmaya başladı.


"Hadi oradan. İki ayın lafı mı olurmuş. Hem benim ruhum otuz küsür" derken Zafer bey kahkaha atarak arkadaşının sırtını sıvazladı. Uğur'un gülmekten çenesi ağrırken dedesine sataşmadan duramadı.


"Dede ne yaptın ya Eğer sen otuzlarında isen ben hiç doğmamışım o zaman" diyerek dedesini bozdu.


"Aynur kızım şu iki haylaza söyle benimle uğraşmasınlar." diyerek kafasını diğer tarafa çeviren Hulusi Bey'e destek anında geldi. Aynur gülümseyerek,


"Uğraşmayın benim Hulusi amcam ile bir kere o, otuzluk delikanlılara taş çıkarır" dedi. Sonra ayakta kaldıklarını hatırlayarak koltukları gösterdi. "Ayakta kaldık siz koltuklara buyurun ben kahvaltı sofrasındaki eksikleri tamamlayıp sizi çağırayım" diyerek mutfağa gitti.


Uğur dedesiyle ikili koltukta otururken Zafer bey karşısındaki tekli koltuğa geçti. İlk konuşmaya başlayan Uğur oldu.


"Dedemi ve haliyle bizi çok korkuttun Zafer amca."


"Korkulacak bir şey yok delikanlı. İyim sen baksana bir dandik krizle ölecek göz var mı bende?" diyerek güldü.


Hulusi'de arkadaşına gülerek "Tertip doğru söylüyor. O hepimizi gömer bu gidişle" diyerek gülüştüler. Sohbet, muhabbet derken Uğur çalan telefonunu açmak için bahçeye çıktı. Bahçede sallanan salıncağa otururken arayan Ayşe teyzenin telefonunu cevapladı.


  "Sultanımmm"


"Uğur oğlum, hiç haber vermiyorsun naptınız vardınız mı ?"


"Yeni geldik sayılır sultanım. Arayacak vakit bulamadım "


"İyi oğlum. Ee Aynur kızım nasıl, Zafer bey o da iyi mi?


"İyiler Ayşe teyze. Bir gün seni konuştururum hepsiyle"


"Tamam oğlum. Bak ben ne diyeceğim.. Deden ilaçlarını almamış."


"Unutmuş mu? Sen evden çıkmadan okadar da sormuştun oysaki "


"Yok oğlum unuttuğunu sanmıyorum. Bu aralar ilaçlarını gözüne karartmış içmekte direniyor. Sen, sana söyleyeceğim ilaçları eczaneden al da attır emi.. "


Uğur sinirle salıncağı durdurdu. Telefonu kapatmadan dedesine söylendi. "Ah dede ya, niye böyle yapıyor anlamadım ki. Neyse sen söyle sultanım. Yazıyorum telefona " diyerek ilaçların adını öğrendi. Ayşe sultanıyla vedalaşıp telefonu kapattılar.


Uğur bahçede telefonla konuştuğu sırada iki asker arkadaşı kafa kafaya vermiş fısıldaşıyordu.


"Aysu'm konusunda dertliyim tertip, biliyorsun ki Aysu üç sene önce Cerrahpaşa tıp fakültesinde okumaya başladı. Yazın ben kalp krizi geçirince borçlular sıkıştırdı. Ameliyat masrafları, ilaçlar derken çok açıldık. Çocuğun üniversite masraflarını karşılayamaz hale geldik. Hal bu olunca Aynur ile eczaneyi devretmeye karar verdik. Alıcıyla notere kadar gitmiştik sonra Aysu'nun nereden haberi olmuş bilmiyorum okulunu dondurup geldi. Devir işlemlerini durdurdu. Şimdi eczaneyi işletiyor. Okul konusu açılınca çok kızıyor. Borçları kapatana kadar okula gitmek istemiyor. Ancak Aynur ile ben onun okulundan geri kalmasını istemiyoruz. İkinci dönemi açılacak, istiyorum ki bizi düşünmeden okuluna gitsin.."


Hulusi Bey, Aysu'nun okulunu dondurmasına çok üzüldü. Küçüklükten beri doktorluk hayali kuran biri için, istediğine çok yaklışmışken bırakmak kim bilir ne kadar acıdır. Bu durumda arkadaşına çok kızdı.


"Zafer niye bana zor durumda kaldığınızı söylemedin? Sana yardım ederdim hiç olmazsa Aysu'ya burs verirdim. Aysu kadar akıllı bir kızın sene kaybetmesi kabul edilir bir şey değil. "


Zafer beyin yüzünde anlayışlı bir ifade belirdi. "Sağ ol dostum ama bilirsin ne ben borçlu kalmayı sevmem ne Aysu.. Sana diyeceğim şu ki Eğer telefonda ettiğin teklifin arkasındaysan teklifini kabul ediyoruz. Uğur ile Aysu'yu evlendirelim. Torunum yuvasını, ait olduğu yeri bilsin. Aklı bizde kalmasın."


"Sana telefonda bahsetmiştim Zafer. Ben bu çocuğun sonunu hiç iyi görmüyorum. Bir dengesi yok.. Ya her gece bara gidiyor ya da soluksuz çizim yapıyor. Yüzünde hep yapmacık bir gülüş var. O benim torunum onun gözündeki acıyı görüyorum ama acısını dindiremiyorum. Hala kendini suçluyor, bunu gözlerinden okuyabiliyorum. Belki Aysu hayatına girerse mutlu olur, geçmişte yaşamayı bırakır. Bilmiyorum arkadaşım hayır mı şer mi bilmiyorum. İkisinin mutluluğundan başka birşey dilemiyorum. Hem küçükken o değil miydi Aysu'yla evleneceğim diye tutturan. Al işte evlendiriyoruz! İnşallah sorun çıkarmaz. Bende Aysu'nun bizimle yaşamasını çok istiyorum."


"Sen ne yaptığını sanıyorsun dede" diye içeri giren uğur ile Hulisi bey bir an Uğurun konuştuklarını duyduğunu sandı. "Oğlum bak açıklayabilirim ikinizde.." derken Uğur tekrar konuştu.


"Niye ilaçlardan kaçtığını açıkla o zaman dede. İlaçlarını evde bırakmışsın, Ayşe teyze dahil hepimiz senin için çok endişeleniyoruz." Hulusi bey ile Zafer bey birbirine bakarak derin bir nefes aldı. "Yaşlılık evlat unutmuşum işte"


Uğur şüpheci bir şekilde dedesine kaşını kaldırdı. "Yani ilaçlardan kaçmıyorsun öyle mi?"


"Evet evlat unuttum dedim ya olsa içerdim" derken ile yüzünü buruşturuyordu Hulusi Bey.


Uğur ikna olmuş gibi yaptı. Dedesinin ilaçları bıraktığı için üstüne gitmemeye karar verdi. "İyi o zaman kahvaltıdan sonra ilaçlarını almaya gideyim." Hulusi bey dayanamayarak çıkıştı. "Benim o ilaçlara ihtiyacım yok. Ben turp gibiyim" o sırada Zafer Bey lafa girdi.


"Olur mu öyle devrem. Kabul etmesek bile yaşlandık artık. Çocuklarımız bizim iyiliğimizi ister bu yüzden çocukların dediğini yapalım ki uzun yaşayalım." Hulusi beyin huysuzluğu yavaştan dağıldı. Aynur hanımın onları kahvaltıya çağırmasıyla bahçedeki masaya geçtiler. Masada Hulusi bey ile Zafer Beyin atışmaları keyifli bir sohbet havası ile geçti. Kahvaltı sonrası güzel bir keyif kahvesi içmek için salona geçtiler. Aynur hanım herkese sırasıyla kahveleri dağıtmış sıra Uğura gelince onada kahvesini vermişti. Uğur kahveyi aldıktan sonra bir yudum aldı. Ağzına dağılan müthiş tatla gözleri ışıldadı. "Teşekkür ederim Aynur hanım" diyerek devam etti. "Kahvaltı da kahvede mükemmel olmuş."


Aynur hanımsa Uğurun sözüne kaşlarını çattıktan sonra karşı koltuktaki yerine geçip kahvesinden bir yudum aldı. Uğurun ona böyle seslenmesi canını sıkıyordu. Dayanamayarak Uğura döndü. "Uğur, sen benim oğlum sayılırsın. Küçüklüğünde de hep Aynur anne diye seslenirdin. Biliyorum böyle seslenmen sana zor gelir. Bu yüzden bu yaşlı kadını kırma da bari teyze de. Böyle hanımlı konuşman beni üzüyor." Uğur yaptığı hatanın farkına vardı. Nasıl ona böyle şevkatli davranan bir kadını kendinden uzak tutabilirdi ki.. Hem bir zamanlar kendisine anne şefkati gösteren bu kadını üzmek dünyada en son isteyeceği şeydi. Kadının gözlerindeki şefkati gördükçe Uğurun içi ısınıyordu. "Kusura bakma Aynur.. teyze. Ben seni üzmek istemedim. Sadece o kadar yıl sonra nasıl davranacağımı bilemedim"


Aynur hanımın yüzünde anlayışlı bir ifade belirdi "Kusur görenindir oğlum. Sen bakma bana sanırım babamdan geçti.." diyerek sessizce fısıldadı. "Onun huysuzluğu bana da bulaşmış" diye kıkırdadı.


Uğur karşısında gülen Aynur teyzesine küçüklükten beri hayrandı. Ne yaşarsa yaşasın asaletinden bir şey kaybetmezdi. Tıpkı bir kardelen çiçeği gibi zorluklara karşı dimdik dururdu. Aynur hanımın söylediklerini duyan Zafer bey "Görüyor musun tertip? Kurt kocayınca koyunların maskarası olurmuş. Senin torun, benim kız başbaşa vermiş bizi çekiştiriyorlar" Aynur hanım elindeki fincanı masaya bıraktıktan sonra babasının yanına oturup ona sıkıca sarırdı. "Hiç öyle şey olur mu babam. Siz iyi ki varsınız ve sen benim başımın tacısın" diyerek babasına öpücük verdi.


Dede ve torun, babanın kızına yaptığı nazları izleyerek gülümsüyorlardı. Aynur hanım küçüklükten beri babasına aşık bir kızdı. Annesinin erken ölmesiyle babasıyla tek yaşamışlardı daha sonra sevdalısı Mehmet askerden dönünce babası her ne kadar ondan ayrılmak istemese de kızının gözündeki sevda ateşini görüp kızını, teliyle duvağıyla sevdalısına göndermişti ama aynur hanımın mutluluğu kısa sürmüştü. kocası çalıştığı şantiyede iş kazası geçirmiş tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamıştı. Evliliğin ikinci yılında iki yaşındaki çocuğuyla babasına sığınmıştı.


Aynur hanım ne yaparsa yapsın babasının hakkını ödeyemeyeceğini bilirdi. Babası olmasa kızını bu kadar iyi yetiştiremez, ayakları sağlam yere basamazdı. Babası bu hayatta onun ve kızının çınarıydı. Bir ara kızının üniversitesi için istanbula taşınmayı düşünüşse de babası iyice yaşlandığı ve daha çok bakıma ihtiyacı olduğu için vazgeçmiştiler. Zamanında babasının ona kol kanat germesi gibi şimdide o babasına kol kanat gerip ona çocuğuymuş gibi bakıyor, sevip sayıyordu.


Aynur hanım babasının gönlünü alıp geri yerine geçti. O sıra Hulusi Bey aklına gelen soruyu sordu. "Aynur, Aysu kızım nerede?" Aysu'nun ismini duyan Uğur'un boğazına bir yumru oturdu Aysu'yu özlemişti. Aysu'ya olan düşkünlüğünü çocukluğuna vermişti ama şu an onu deli gibi görmek istediğini inkar etmiyordu. Buradan ya, Aysu'ya kapılıp giderse Bu hiç iyi olmaz diye düşündü. En iyisi fazla samimi olmamak diye karar verdi ve merakla Aynur teyzesinin vereceği cevabı bekledi "Babamın ecza dükkanını işletiyor ya ancak akşamları görebiliyoruz" "Aferin Aysu'ya onu da çok özledim arayında erken gelsin " dedi Hulusi Bey.


"Hulusi amca, Aysu bu akşam nöbetçiydi. Eczaneden geç gelir. Hem daha burdasınız görüşürsünüz elbet o da seni çok özledi."


Uzun bir süre sohbet devam etmişti sonunda Aynur Hanım yemek hazırlamak için Uğur da dedesini eksik ilaçlarını almak için kalkmıştı. Dedesinin ilaçlarını hemen atması için Aysu'nun akşam getirmesini beklemeden -ve Aysuyu görmeye hazır olmadığı için- başka bir eczaneye gidip ilaçları alan Uğur daha fazla yol yorgunluğuna dayanamayıp Aynur hanımın gösterdiği odada uykuya dalmıştı.


Gece bir gibi uyanan Uğur midesinin kazındığını hissederek odasından çıktı. Işığı açık olan mutfağa uykulu adımlarla yöneldi.. İçeriye girdiğinde kısık olan gözlerini açmaya çalıştı. Gözleri karşısındaki manzarada gezindi.


Kız, ayak bileklerine kadar uzanan beyaz geceliğiyle ocağın başında süt ısıtıyordu. Sarı uzun saçları her hareketiyle beyaz gecelikte sallanıyorken uzanarak üst raftan bardak almasıyla bembeyaz bacağının birazı görünmüştü.


"Su perisi" diye fısıldadı. Kız irkilerek bardağı düşürdü. Uğurun sesi, Aysu'nun içini titretmeye yetti. Uğur buradaydı. Heyecanlanan kalbi ile arkasını döndü. Kalbinin ağzında attığını biliyorsa da bunu Uğura belli etmemeye karar verdi. "Efendim!" dedi sakin tutmaya çalıştığı sesiyle. Gözleri yıllardır hasreti olduğu o yeşil gözlere daldı. Belki Uğur onu seneler sonra ilk kez görüyor olabilirdi ancak Aysu magazin sayfalarını okuduğu için Uğurun tüm yüz hatlarını ezberlemişti. Ancak onu yakından görmek heyecanlanmasını ve onu tekrar yakışıklı bulmasına engel değildi.


Uğur karşısındaki kızın güzelliğinden aklının uçtuğunu hissetmişti. Nasıl hissetmesin, beline kadar uzanan sarı saçları, yeşil gözü ve kıpkırmızı dudaklarıyla kızı alıp içine sokası, sarılası, sevesi gelmişti. O nasıl masum güzellikti öyle.. Bu kızın onun su perisi olduğuna inanamıyordu. Aysunun ellerini gözünün önünde sallarken görünce baya bir süredir düşüncelerinde boğulduğunu anladı. "Bir su perisi gördüm sanki" dedi ve ağzından çıkan kelimelerle yerin dibine giresi geldi. Aysu da kıkırdayarak "Eskiden de böyle derdin" dedi


Daha sonra Aysu da yüzündeki salak sırıtmayı silerek ciddi olmaya çalıştı. "Evimize hoş geldiniz. Uzun bir süredir görüşemedik"


" Evet biraz öyle oldu şeyden beri.." deyip yutkunamadı Uğur. Ne diyecekti ki Annem ile babamın ölüm haberini aldığımız günden beri mi? Uğurun kasılan çenesini gören Aysu, Uğurun yine o kara günü hatırladığını anlayarak aceleyle atıldı.


"Şey.. Yani doğum gününden beri.. " diyerek gözlerini kaçırarak etrafta gezdirdi. "Ee sen ne için geldin mutfağa?" diye sordu.


Uğur Aysu'nun aceleyle konuyu değiştirme çabasına memnun kaldı. "Yol yorgunluğu işte uyuyakalmışım. Akşam yemeğini de kaçırınca yiyecek bir şeyler bulma ümidiyle buraya geldim." Bunu desteklercesine guruldayan karnı ile mahcupça gülümseyerek sandalyeye oturdu Uğur. Aysu Uğurun mahcup gülümsemesine içi giderek bakakaldı. Daha sonra gözlerini kaçırarak, dolaba yürüdü. İçinden kara lahana sarmasını çıkarıp ocağı koydu. Ocağın ateşini yakarken sordu. "Umarım kara lahana sarması seviyorsundur" Bir cevap almayınca Uğurun gitmiş olacağını düşünerek arkasını döndü. Arkasını dönmesiyle Uğur ile burun buruna geldi..



Uğur oturduğu sandalyede Aysu'nun her hareketini izliyordu. Şu mutfak onun için dünyanın en güzel mekanı olabilirdi. Aysu'nun hareketleri onun içini ısıtıyordu. Gözlerini Aysu'nun altın sarısı saçlarından alamıyordu.Acaba kokusu nasıldı?


Yıllar içinde çok güzelleşmişti Aysu. Hoş, Aysu hiçbir zaman Uğurun gözüne kötü gelmemişti ki. Ayakları kendiliğinden onu Aysu'nun arkasına götürdü. Ona o kadar yaklaşmıştı ki saçlarının güzel kokusunu alabiliyordu. Aysu'nun ona dönmesiyle şimdi göz gözeydiler. Elleri o saçlarda gezmek, dudakları o dolgun dudakları öpmek istedi bir an.


Ancak bunları yapmak yerine gözlerinin tam içine baktı. "Severim" dedi. Aysu'nun heyecandan dizleri titriyordu. Uğur ona sevdiğini mi söylüyordu?


Uğur öksürerek az önceki cümlesini düzeltti. "Yani daha önce yemedim ama severim herhalde"


Gözlerini bir kaç kez kırpıp kendine gelmeye çalıştı Aysu. Uğurun bahsettiği şeyin kara lahana olduğunu anlayınca gözlerini kaçırarak arkasını döndü. "Sen masaya otur istersen. Ben tabağını getireceğim." diyerek Uğurun yakınlığından kurtulmayı amaçladı. Aptal Aysu.. diye içinden söylenerek arkasını döndü. Sarmaları bir tabağa koymaya başladı. Titreyen elleri işini zorlaştırsa da sonunda tabağı doldurmayı başardı. Derin bir nefes alarak arkasını döndü. Yüzüne kondurduğu gülümsemeyle tabağı Uğurun önüne bıraktı.


"Afiyet olsun inşallah seversin. İyi geceler "dedikten sonra sütünü alarak mutfaktan kaçarcasına çıkacakken Uğur'un konuşmasıyla durdu. "Biraz otursana konuşuruz. " Aysu şu an konuşmak istemiyordu ki. Konuşursa heyecandan saçmalayacağını biliyordu ama Uğurun daha ne kadar burada kalacağını bilmiyordu bu yüzden Uğurla geçireceği bir dakika bile önemliydi onun için


Sonunda sandalyeyi çekip Uğurun karşısına oturdu. Onun sarmaları yiyişini izledi. Uğur ağzındaki lokmasını zevkle çiğneyip yutarken Aysu, karşısındaki adamın her yutuşunda harekete geçen adem elmasının hareketini izledi. Keşke dedi içinden Adem elmanda yaşayabilsem, gamzenden öpebilsem, boynunda soluklanabilsem..


Zamanla ne kadarda güzel bir adam olmuştu Uğur. Kalın siyah kaşları, esmer yapılı vücudu kadınları kıskandıracak dolgun dudaklar, uzun kirpiklerle şiir gibi karşısında duruyordu. Her defasında okumaktan bıkmayacağı bir şiir gibi...


Hasret kalmışız bir birimize be adam diye geçirdi içinden..


Bölüm Sonu..


Loading...
0%