Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Yüzleşme!

@dikenligul


Aysu kavga etmek için ağzını açacağı sırada kapının tıklatılması ile sustu. Gelen hemşirelerden biriydi.


"Hocam nasılsınız?"


Aysu, Uğurdan tarafa bakmamaya çalışarak gülümsedi. "İyiyim Gülşahcım. Beni ne zaman taburcu edeceksiniz."


Hemşire utanarak kıvrandı. "Hocam.. şey.. Sarp hoca sizin burada olduğunuzu duymuş. Şu an ameliyatı bırakıp gelemiyor. Ancak yarım saate işi bitecekmiş. Onu beklemeden sizi taburcu etmemizi istemiyor. "


Aysu, sıkıntıyla ofladı. "Size inanamıyorum Gülşah. Sarpa nasıl haber verirsiniz ?"


Hemşire kızarmıştı. "Hocam eşiniz de yüksek ateş deyince havaleden korkarak haber verdik hocaya." Aysu kızın yüzüne safça bakmaya başladı. Gülşah hemşire Uğurun kocası olduğunu nereden biliyordu ki? Kızın hala beklediğini görünce gülümseyerek cevap verdi


"Tamam Gülşahcım. Sıkıntı yok Sarp gelene kadar dinlenirim bende."


Uğur arada geçen konuşmaları boş gözlerle izliyordu. Hemşirenin çıkmasıyla Aysunun sesini işitti.


"Kocam olduğunu kim söyledi?"


"Ben söyledim" dedikten sonra kafasını eğerek sessizce fısıldadı. 'Hala kocan mıyım orasını bilmiyorum..' Gözlerini Aysu'ya sabitleyerek sordu. "Peki bütün hastane niye seni tanıyor?"


Aysu, Uğur'un fısıldadığı şeyi duysa da duymamazlıktan gelmek daha çok işine geldi.


"Çünkü bu hastanenin kadın doğum doktoruyum." Diyerek Uğuru cevapladıktan sonra daha başka konuşma olmasını istemediğini belli ederek arkasını döndü. Yatağa uzanarak gözlerini kapattı.. Uğur da o saatten sonra sessizce oturup gözlerini kapadı.


Beş sene.. kocaman bir beş sene. O beş senede Aysu çok büyümüştü. Kendisini büyüttüğü gibi oğlunu da büyütmüştü..


..........................


Kapının açılmasıyla gözlerini açmadı Uğur. Şu an hiçbir şeyi görmek istemiyordu. Ta ki o hitabı duyana kadar. Bu hitap Uğurun tüylerini diken diken etmeye yetmişti.


"Su kızım neyin var?" diyerek Aysuyu alnından öpen adamı son dakika açtığı gözleriyle gördü Uğur.


Aysu, arkadaşının telaşlı haline gülümsedi. "Hiçbir şeyim yok. Turp gibiyim. Soğuk algınlığımın üstüne stresli bir olay da gelince bedenim zayıf düşmüş."


"Ne stresi, Yoksa benim bal yanağım mı üzdü annesini?"


"Hayır canım, bal yanağın bu aralar çok uslu ve mutlu."


Sarp arkasında kalan Uğuru hiç görmeden devam ediyordu muhabbetine "E ben kaç gündür uğramıyorum size. Bu bal yanak sadece beni görünce mutlu olurdu. Ne oldu da bu kadar mutlu oldu?"


Aysunun gülen yüzü solarak arkayı işaret etti. "Babası geldi."


Sarp dehşet dolu bir yüzle arkasını döndü. Uğuru koltukta otururken gördü. Odaya telaşla girdiği için onu görmemişti. Bu adamın hiçbir şey olmamış gibi burada oturuyor olmasına şaşırmıştı.

"Senin ne işin var burada?"

Uğurda en az Sarp kadar şaşkındı. Sarp'ın sorusunu o da Sarp için düşünüyordu.


Şaşkınlığını üstünden atarak cevap verdi. "Gördüğün gibi evime döndüm."

Sarp, hayretle Aysuya döndü. Aysu yorgunluğun verdiği umursamazlıkla omuzunu silkeledi.

"Sarp beni taburcu et! Çok yorgunum. Oğlumu da çok özledim"


Sarp arkadaşının yorgunluğunu görüp sessiz kalmayı seçti. " Biraz bekle su kızım. Önce bir tahlillerine bakayım."

Aysu, sıkılgan bir nefes bırakarak ayaklarını yataktan sankıttı. Sarp tahlillere bakarken kapı çaldı. Gelen asistanı Ayşegüldü.

Ayşegül telaşla içeriye girdi.

"Aysu abla nasılsın? Sen öyle arayınca çok korktum."

Aysu, güzel yüzlü asistanını görünce gülümsedi. "Gel Ayşegül'üm. İyiyim ben telaş yapmana gerek yoktu."


"Nasıl yoktu abla? Sen aradıktan sonra hızla taksiye atlayıp geldim. Odadan yedek kıyafet alıp gelene kadar içim içimi yedi. Hem bütün hastane sizi konuşuyo-"

Aysu telaşla Ayşegüle Uğuru göstererek susturdu.


"Ayşegülüm iyiyim dedim ya. Hadi bana yardım et banyoda üstümü değiştireyim."

"Ah pardon. Gidelim hadi" diyerek Aysunun koluna girdi.


Onlar banyoya gidince Uğur düşünmeye vakit buldu. Bundan sonra ne olacaktı? Çocuğunun gözlerindeki sevgi ve Aysunun gözlerindeki nefret ile nasıl baş edecekti..


Sarp, telaşla baktığı değerlerden rahatlamış bir şekilde kafasını kaldırdı. O sıra Uğurla göz göze gelince gerginliği de geri gelmişti


Kendini duvara yaslayıp kollarını göğsünde birleştirdi. "Senin ne işin var burada?"

Uğur oturduğu koltukta saçlarını karıştırarak sıkıntılı olduğunu belli etti. " Görmeyeli yaşlanmışsın Sarp. Çünkü bu soruyu ikinci kez soruyorsun?


"Belki de cevabını beğenmediğim için ikinciyi soruyorumdur. Şimdi söyle gerçek nedenin ne?"


Uğur, kendini bitik hissettiği halde bir de karşısındaki adamla uğraşmak canını sıktı. Sinirle ayağa kalktı.


"Ben çeneni dağıtmadan kapat o ağzını! Zaten kafam kazan gibi bir de sana patlamayayım."


Sarp olumsuz bir kafa sallamayla cıkladı."Hiç değişmemişsin. Hala o kendini beğenen ukala pisliğin tekisin"


"Ulan ben seni şimdi-" diyerek Sarpın yakasına yapıştığı sırada Aysu içeriye girdi. Gözlerine inanamazcasına şaşırmıştı. İkisini ne zaman yalnız bıraksa Uğuru, arkadaşının yakasına yapışmış buluyordu. Uğur, ellerini Sarpın yakasından çekerek Aysuya döndü. "Aysu ben çıkış işlemlerini yapıyorum sen de hazırlan." diyerek kendini odanın dışına attı.


Aysu "Niye delirdi yine bu?" diye sordu Uğurun arkasından bakarken


"Niye olacak. Buraya gelme nedenini sordum. Ama işte Uğur her zaman ki gibi kaba ve şerefsiz."


"Sarp lütfen!" diyerek yanında şaşkınca onlara bakan Ayşegülü işaret etti.


Ayşegül önemli bir konu olduğunu düşünerek dışarıya çıktı. Ayşegül'ün çıkmasıyla Sarp da patlamış oldu.

"Yine mi Aysu? Seni bir başına bırakıp giden o şerefsizi bana mı savunacaksın?"


Aysu başını tutarak kendini yatağa bıraktı. "Sarp! Saçmalama kimseyi savunmuyorum ben. Sadece böyle kötü sözler söylemeni istemiyorum."


Sarp Aysunun yorgun haline bakıp sakinleşmeye çalıştı. Aysu'nun yanına gidip elini tuttu. "Kusura bakma su kızım, senin hastanede olduğun haberini alınca ne kadar telaş yaptım haberin var mı? O adamın sana yine zarar vermesini istemediğim için böyle davranıyorum"


Aysu ellerine dolanan sıcak tanıdık ele ve Sarp'ın sıcak bakışlarına karşılık verdi. "Tamam Sarp. ama beni de anla ben artık kavga istemiyorum. Ne için geldiyse gelsin. Bu saatten sonra ilgilenmiyorum onunla. Benim için oğlumun mutluluğu herşeyden daha önemli."


Sarp, yatağın kenarına oturdu Aysunun elini bırkmayarak diğer eliyle okşadı. "Tamam su kızım. Sen ne diyorsan olsun. Peki bal yanak onu gördü mü?"


Oğlunun sevincini hatırlayıp güldü Aysu. "Gördü ve çok sevindi."


"Bundan sonra ne olacak?"


"Bilmiyorum Sarp. Benim de kafam karışık. Daha hiçbirşey konuşamadık."


"Sen iyi olacak mısın peki?"


"Bilmiyorum.." dediği sırada kapı açıldı ve Uğur göründü.

Uğurun gözleri önce Sarp ile Aysu arasında gidip gelirken daha sonra Aysunun elini tutan ellere döndü. Kanın beynine sıçradığını hissetti. O kapıda Aysunun hazır olmasını beklerken Aysu, elin adamıyla el ele oturuyordu.


Onları bu kadar samimi görmek sinirlerini daha da gerdi. Kaba bir şekilde konuştu.


" Aysu hatırlarsan evde seni bekleyen bir oğlun var burada onu düşünmeden daha ne kadar çene çalmayı düşünüyorsun?"


Aysu, Uğurun dediğiyle vicdan azabı duydu. Gözlerinin önüne oğlu geldi. Elini Sarpın elinden hızla çekerken ayağa kalktı.


" Sarp, Uğuralp'i unuttum ben. Hemen gitmemiz gerek."

"Tamam su kızım. Sen git. Bir daha işe gelme. Akşam uğrarım yanınıza." diyerek Aysu'yu alnından öperek Uğura hiç bakmadan odadan çıktı.


............................


Uğur bir yandan arabayı sürerken arada sırada gözü yanında oturan kadına kayıyordu. Aysu, kafasını cama yaslamış sanki dünyanın tüm yükünü üstündeymiş gibi yorgun görünüyordu.


Kafası karışıktı. Bu olanlar nasıl olmuştu? Hepsinin cevabını Aysu ile karşılıklı oturup konuşmasıyla çözüleceğini düşündü. Her şeyden önce Aysunun iyileşmesini beklemeliydi..


Eve vardıklarında arabadan çıkmadan evin kapısı açıldı. Önden minik Uğuralp çıkarken arkasında Hulusi bey de geliyordu. Hulusi bey Aysunun kapısına uzanmışken, Uğuralp babasının tarafına yönelmiş babası kapıdan çıkınca da üstüne atlamıştı.


Aysu, yorgun haliyle hulusi beyin yardımıyla arabadan inerken oğlunun babasının kucağındaki mutluluğunu görüp içinin cız etmesi bir oldu. Uğur her ne kadar şaşkın görünse de oğluna ilgili davranıyordu.


"Babaa ben seni çok özledim.. Nerde kaldınız?"


Uğur oğlunun yanağına eğilip öptü. Oğlunun kokusu ona Aysuyu hatırlattı tekrar. Ancak tek fark miniğinde vanilyaya karışan bebeksi koku vardı. Gözleri onu izleyen Aysuyu buldu.


"Annen biraz hasta olmuş. Onu doktora gösterip geldik. Sen kahvaltını yaptın mı peki?"


"Dedemle yaptık." Babasının kucağında annesine dönen Uğuralp, babasına sır veriyormuşçasına kulağına eğildi.


"Baba biliyor musun annem hiç kahvaltı yapmıyor. Dedem hep hastalanacağını söylemişti. Sence de ondan mı hasta oldu?"


"Bilmem belki de ondan hasta olmuştur. Sen yine de annene bir ara sor bunu ufaklık" diyerek kucağındaki çocukla eve yürümeye başladı. Aysu, Hulusi dedesiyle o sıra bakıştı.


Hulusi bey de çocukların hallerine şaşkındı. Ne yapılması gerektiğini o da bilmiyordu. Zamanında Aysuya, minik Uğuralpten babasına bahsetmesini çok istemişti. Ancak Aysunun inatçı tavrı ile bunu dilendirmeyi bırakmıştı. Aynı şekilde beş sene önce Uğura da gitmemesi gerektiğini söylediği halde dinlenilmemişti. Bu yüzden bu saatten sonra çocukların işine karışmamaya kararlıydı. Kozlarını karşılıklı halletmelilerdi.


Aysu, kısa bir duş alarak hastane kokusunu üstünden attı. Sarptan aldığı izin ile tüm gün dinlenip kafasını toplamayı umuyordu. Planı kapısının çalınmasıyla bozulmuştu.


"Annee! Babamla parka gidiceğim." Bu bir izin isteme değil, haber vermeydi..


Aysu, bu duruma kaşlarını çattı. "Olmaz bebeğim başına güneş geçer hava çok sıcak!"


"Ama anne-" derken bebeğinin arkasından çıkan adamla oğlu da susmuştu.


"Çocuğun canı çok sıkılmış. Biz bir kaç saatliğine parka çıkıyoruz Aysu. Sen de dinlen aklını topla. Geldiğimde uzun bir konuşma yapmamız gerek."


Karşısında iki çift birbirine benzeyen mavi gözler ondan cevap beklerken karşı çıkması imkansızdı Aysunun. Uğuralp'i babasına benzeyen gözlerini ona dikmişti. Aklını toplaması için belki de bu iyi bir fırsattı. Oğlunun önünde durup eğilerek onunla aynı boya geldi.


"Tamam bebeğim. O zaman şapkanı çıkarmak yok. Çok koşturup terlemek de yok. Dondurma yemekte yasak. Sonra bademciklerin şişiyor hasta oluyorsun."


"Tamam annem diyerek annesinin yanağına öpücük koyarak heyecanla üstünü değiştirmeye koştu Uğuralp. İlk kez babasıyla parka gideceği için minik kalbi çok hızlı atıyordu.


Uğur, Aysu çocuğa direktif verirken gözlerini ondan alamıyordu. Koskoca beş sene de Aysu çok değişmişti. Görünüş olarak değişimden ziyade olgunluğuydu onu şaşırtan. Orada oğlunun her şeyiyle ilgilenen oğlunu düşünen anne tavrı onu etkilemişti. Bir yanı bu durumu şirin bulsa da diğer yanı isyan ediyordu. Aysu oğullarını tanıyor o yüzden onu nelerin hasta edeceğini ve nelerin yoracağını biliyorken o hiçbir şey bilmiyordu. Bunu kesinlikle Aysunun suçu olduğunu düşünüyordu.


Çocuğu parka götürmesinin en önemli nedeni Aysuya zaman vermek ve büyük konuşma öncesi akıllarını toplayıp sağlıklı düşünmekti..


.


.


.


Geçen süre sonunda işte buradaydılar. Yemek masasında karşılıklı oturarak sorunlarını masaya yatırmaya hazır görünüyorlardı. Aysu tüm gücünü toplamıştı.


"Niye geldin Uğur?" diye aklında saatlerce dönen o soruyu sordu Aysu.


Uğur oturduğu yerden yüzünü sıvazladı. Gözleri kıpkırmızıydı. "Geldiğimden beri niye geldin, niye geldin? Burada tek önemli konu benim gelmem mi?" diyerek işaret parmağını sallayarak yukarıyı gösterdi. "Yukarıda uyuyan çocuğun hiç mi önemi yok?"


Aysu, sandalye de rahat edemeyerek salona yürüdü. Yürürken içten içe kendisine sakin görünmek için telkinlerde bulunuyordu. İçi yıkık bir harabe idi ama bunu Uğurun bilmesine gerek yoktu.


"İçeride uyuyan o çocuğun adı Uğuralp ve onun önemi bende tahmin edemeyeceğin kadar çok."


Uğur derin bir nefes alarak Aysuyu takip etti.. Aysunun tam karşısına oturdu. "O zaman açıkla bana Aysu. Bu çocuk nasıl oldu?"


Aysu omuzunu silkerek bacak bacak üstüne attı. Geceliğinin üstüne giydiği sabahlığından bacağı açığa çıkarken bunu umursamadı.


"Çocuğun nasıl yapıldığını sen iyi bilirsin Uğur. Hatta ne var biliyor musun? Sen çocuk yapıp sonra terk etmesini de iyi bilirsin."


Uğur, gözlerini Aysunun beyaz bacağından zor alırken Aysunun karşı atağına karşı kaşlarını çattı.


"Çocuğun nasıl yapıldığını dediğin gibi çok iyi bilirim. Bunun en önemli tanığı da sensin. Ancak benim sormak istediğim bu değil sen doktor adayıydın nasıl korunacağını çok iyi bilirken ve korunurken bu çocuk nasıl oldu?"


Aysu gözlerini kaçırırken yerinde rahatsızca kıvrandı."Ben korunmayı bırakmıştım." Bu ufak detay Uğurun kanını beynine sıçratmaya yetmişti.


Uğur duyduğu şey ile yerinden fırladı. Sinir ile Aysu'yu oturduğu yerden hırpalayarak kaldırdı. Şimdi gözlerinden ateş çıkarırken çok yakındılar. "Sen bunun kararını tek başına veremezdin. Bana da söylemeliydin bunu!" diye bağırdı.


Aysu, kolunu mengene gibi sıkan elden kurtulmaya çalışmadı. Gözlerini cesaretle kızgın mavilere dikti. "Senin kadar açıklayıcı olamadığım için kusura bakma. Herkes senin gibi cesaretli olamıyor. Sen, beni mutlu ettiğin bir gecenin sabahında utanmadan, sıkılmadan gitmek istediğini söyleyebiliyorken ben sana bir bebeğimiz olacağını söyleyemedim diye kızmamalısın bana!"


Uğur sanki yakın değillermiş gibi Aysu'yu daha çok yakınına çekti. Kolunu daha fazla sıktı. Ancak bilmiyordu ki Aysu için onsuz çektiği acılar dışında bu acı hiçbir şeydi..


"Aysu beni daha fazla delirtme! Sana bu evliliğin gerçek olmayacağını, seni sevemeyeceğimi söylemiştim. Bunları bilerek evlendin benimle. Bunları bilerek benimle olmak istedin. O gün gitmek istedim diye beni suçlayamazsın ve lanet olsun ki o gün bana bu çocuktan bahsetseydin.. Eğer hamile olduğunu söyleseydin gitmezdim. O lanet ülkeye gitmez, yanınızda olurdum!"


Aysu da şimdi sinirliydi. Her sabah o gözleri görmek için her şeyini feda ettiği adam hiç suçlu değilmiş gibi onu suçluyor, çektiği acıların tümünü üstüne bırakıyordu..


"Yanımızda olurdun öyle mi? Sen benim bile yanımda durmaya tahammül edemezken, ufacık çocuğun yanında nasıl olup onun sorumluluğunu alabilirdin ki?" diyerek kolunu sıkan elden kurtuldu. Ondan uzağa gitmeyi göze alamayıp yerinde kaldı. Elleri iki yanında yumruk olup, Uğurun göğsüne indi. Güçsüz vuruşlar indirdi adamın kaslı göğsüne.


" Ben, beni terk edip mutsuz ettiğin gibi bebeğimi de kendine alıştırıp terk etmeyeceğini, onu da mutsuz etmeyeceğini nereden bilebilirdim ki! Sen benden kaçmak istedin, istediğini verdim. Kalman için hiçbir bağ sunmadım sana. Neyin cezası bu Uğur? Neden beni hiçbir zaman sevmedin, niye bize mutlu bir evlilik reva görmedin. Kim kararttı da yüreğini onun intikamını da bana yükledin?" Aysu bunları derken ağlamaya başlamıştı. Sesi sonlara doğru zayıf çıkarken, yüzleşmeyi kaldıramayan bedeni, adamın kolları arasına yığıldı.


Bölüm Sonu..

Loading...
0%