Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bölüm

@dilanates

Sabahın ilk ışıkları ve rüzgarı açık pencereden içeri sızarken gözlerim bu gece belkide yüzüncü defa ona döndü. Sabaha kadar arkası bana dönük koltukta uyumuştu. Ben ise gözyaşlarım tükenmiş bir şekilde sabaha kadar yatakta uzanmıştım. Bir geceyi daha düşünerek bitirmiştim. Bütün gece neden bunları yaşadığımı düşünmüştüm. Tabi bir cevaba ulaşamadan sabahı etmiştim yine. Derin bir nefesi içime çektim. Yerimden sessizce kalkıp dolabımdan kendime temiz çamaşırlar ve kıyafetler aldım. Banyoya doğru yürürken o kadar boş hissediyordum ki üfleseler yıkılacaktım sanki. Üzerimdeki her şeyi çıkarıp kirli sepetine attıktan sonra duşa girdim. Akan su ile gözlerimi kapadım. Bu zamana kadar yaşadığım her şeye lanet ettim. Burnum sızladı. Boğazımda bir şey düğümlendi sanki. Ama gözyaşlarım beni terk etmedi. Bütün hepsini harcamıştım belki de. Duştan çıktığımda belki içim ferahlamamıştı ama gecenin ağırlığını üzerimden atmıştım. Hızlıca üzerimi giyinip banyodan çıktım. Çıplak ayaklarım zeminde ıslak izler bırakıyordu. Mutfağa yöneldim ve kendime bir bardak su doldurdum. Suyu içerken gözüm mutfak camından dışarı takılmıştı. Karşıdaki binada bir adam balkonda durmuş direk bana bakıyordu. Bu tanımadığım adamın bana bakması rahatsız edince mutfaktan çıktım. Odama girince Karan'ın bıraktığım şekilde uyumaya devam ettiğini fark ettim. Gözlerimi ondan çekip çantama yöneldim. İçinde cüzdanımı ararken Karan'ın koltukta hareket ettiğini gelen seslerden anlamıştım. Orada rahat uyuyamayacağını biliyordum. Beni neden yatağa taşıdıysa. Cüzdanı bulup arkama döndüğümde koltukta oturmuş bana bakıyordu. Bende onun gözlerine baktım. Çok yorgun gözüküyordu. Gözleri kızarmıştı. Halbuki tüm gece boyunca uyumayan bendim. Benimle konuştuğunda girdiğim transtan çıktım.

" Nereye sabah sabah."

" Kahvaltı için bir şeyler alacağım. Poğaça börek filan. Ne istersin sen."

" Dışarıda yiyelim. Sonrada hastaneye geçeriz. Bekle elimi yüzümü yıkayayım."

" Tamam."

O banyoda elini yüzünü yıkarken yanında çantası olmadığını fark ettim. Kaç gündür de üzerinde hep aynı şeyler vardı. Dolabıma doğru yürürken ona verebileceğim bir şeyler olabileceğini düşünüyordum. Dolabımdan aylar önce sırf rengi için aldığım erkek polarını çıkardım. Henüz bir kere giymiştim. Altına verebileceğim bir şey yoktu ama bu bile onun için büyük bir jestti bence. Şahsen ben asla rahat edemezdim aynı şeyleri giyerken. Odaya geldiğinde gözleri elime takıldı.

" Yanında eşyaların yok sanırım. Ben bunu çok beğendiğim için almıştım sadece bir kere giydim. Gerçi sana olur mu bilmiyorum. Bedeni olmayabilir."

Nedense utanmıştım. Poları elimde sıkıştırırken gözlerimle de elimdekine savaş açmıştım. Söylemesi utandırmıştı gerçekten. Karan bana doğru gelip elimden çekip aldı şekli değişmek üzere olan kıyafeti. Kıvrak bir hareketle üzerindekini çıkarıp benim verdiğimi geçirdi. Kollarını yarıya kadar sıvayıp saatini taktı. Gözlerinin rengiyle neredeyse aynı olan polar ona çok yakışmıştı. Saçlarına elleriyle şekil verirken birden bire yüz ifadesi değişti. Yüzünü kollarına getirip üzerindeki kokladı. Birden panik oldum. Kirli bir şeyi dolabıma koymazdım asla ama nedense şüpheye düşmüştüm. Umarım kirli değildir diye dua ederken kirli olması halinde nasıl kendimi yerin altına gömebileceğimi düşünmeye başlamıştım.

" Sen gibi kokuyor."

Karan'ın söyledikleri bende şok etkisi yaratmıştı. Benim kokum nasıldı ki. Kötümü yoksa iyimi anlayamıyordum. Bir an ona boş boş baktığımı fark edince durumu toparlamam gerektiğini anladım. Hafif gülerek söylediğim şeylerle oda gülmüştü.

" Erkek parfümü yok maalesef. Bilseydim bir tanede erkek parfümü beğenip alırdım. Yolda bakarız bir yerlere alırsın kendine bir tane. "

" Gerek yok kötü bir koku değil. "

Nezaketen söylediğinin farkındaydım. Ama yine de iyi gelmişti. En azından artık kötü kokmadığını anlamıştım. Odadan çıkıp kapıya yöneldik. Bende o sırada cüzdanımı çantama atmaya çalışıyordum. Binadan çıkınca arabaya geçtik. Saçlarımın ıslaklığı geçmiş hafif nemli kalmıştı ama kabarmaya başladığının farkındaydım. Kıvırcık saçların böyle bir derdi vardı. Çantada bulduğum tokayla tepemde bir topuz yapmaya çalıştım. Asi ve gür bukleler her yerden fırlıyorlardı. Göz ucuyla Karan'ın bana baktığını gördüm. Halime gülerken ona döndüm.

" Bazen şu saçlarımı kazıtmak istiyorum. O kadar inatçılar ki ne zaman toplamaya niyetlensem yorulup bırakıyorum."

" Sana yakışıyor ama. "

" Teşekkür ederim."

İlk defa duymuyordum bunları ama Karandan duymak daha özel hissettirmişti. Akın'ın arkadaşıydı o. Hayatından geçtiğim insanların beni güzel bulmasını ve hatırlamasını hep istemiştim. Sonunda topuz olmamak için inatla savaşan saçlarımla orta yolda buluşmuş ve at kuyruğu yapabilmiştim onları. Bir pastanenin önünde durunca indik arabadan. İçeri girer girmez mis gibi kokular burnuma dolmuştu anında. Arka taraflarda kalan bir masaya yerleşir yerleşmez garson tepemizde belirmişti. Siparişlerimizi verirken içeriyi inceledim. Aklıma Akın'ın aşçılık yapabileceğimi söylediği zaman şirin bir pastane açmanın hayalini kurduğum geldi. Yüzüm anında düşerken önüme dönüp peçeteyle oynama başladım. Karan ise telefonunu kurcalıyordu. Birden başını kaldırıp bana baktı.

" Bir şey soracağım Arsen. Hiç seni takip eden izleyen ya da rahatsız eden birileri oldu mu şu sıralar. "

" Bunları neden soruyorsun. Bir şey mi var." Aklıma sabah beni izleyen adam gelince yerimde kıpırdandım. Huzursuz olmuştum.

" Katili aradığımı biliyorsun. Onu aradığımı biliyor ve evime ara ara notlar bırakıyordu. Benimle oynuyor anlayacağın. Bu sabah bir not daha gelmiş. Arkadaşım gönderdi şimdi."

Telefonu bana uzattığında dikkatlice alıp ekranda açık olan resme baktım. Güzel bir el yazısıyla yazılmış bir not vardı ekranda. Yazanlar kalbimin sıkışmasına sebep olmuştu. "Küçük serçeye iyi bak. Onu yanına alman hiç bir şeyi değiştirmeyecek." Benden mi bahsediyordu. Nasıl yani benim nerede olduğumu biliyor muydu? Peki değişmeyecek olan neydi? Sararmış bir yüzle Karan'a baktım. Çok sinirliydi. Bütün bu olanların onu sinirlendirdiği açık bir şekilde belli oluyordu.

" Benden mi bahsediyor? Yerimi biliyor yani. Peki neden şimdiye kadar bir şey yapmadı?"

" Bilmiyorum. Bizimle oynadığını düşünüyorum. Belki başından beri senin yerini biliyor hatta izliyordu seni. Benim senin yanına gelmiş olmam panikletmiş olabilir. Yalnızken daha kolay bir av olurdun. Bundan sonra yanımdan ayrılmaman gerek. Birinin seni izlediğini filan fark edersen de sakin bir şekilde yani belli etmeden bana haber vermelisin."

" Aslında bir şey oldu ama tam emin değilim."

" Ne oldu? "

Merakla bana doğru eğilmişti. Az önce sinirli ama sakinliğini koruyabiliyordu. Şuan da ise sakinliğini kaybetmişti. Yanıldığımı umarak sabah olanları anlattım. Orada birinin yaşayıp yaşamadığı sordu. Perdesiz bir evin sadece bende olacağını düşünüyordum. Ev boştu. Belki de yeni taşınan biriydi ama içimden bir ses beni izlediğini söylüyordu. Derin düşüncelere dalmıştı yine. Bu sırada siparişlerimiz gelmiş ve biz kahvaltı etmeye başlamıştık. Ara ara ona bakıyordum ama o kafasını hiç kaldırmadan kahvaltısını etmeye devam ediyordu. Anlattıklarımı düşündüğü çok belliydi.

" Ne olacak şimdi Karan? "

Çatalını bırakıp sandalyede geriye yaslandı. Bir kolunu da yanındaki boş sandalyeye atmıştı. Diğer eli masada telefonunu çeviriyordu. Bir süre gözlerimin içine baktı. Şeytani pırıltılar dolaşıyordu gözlerinde. Bir süre sonra yerinde doğrulup çayını eline aldı ve bana cevap verdi. Ben dediklerinin şokunu yaşarken o çayından rahat bir yudum aldı.

" Komşumuzu ziyarete gideceğiz."

Ben daha bir şey diyemeden ayağa kalkıp hesabı ödemeye gitti. Hastaneye gideceğimizi hatırlayıp yüzüm düşerken uyuşukça yerimden kalkıp çantamı aldım ve ona doğru yürüdüm. Ben yanına ulaşınca kartını alıp cüzdanına koydu ve koluyla omzumu sarıp çıkışa yönlendirdi. Çıkarken kulağıma yaklaşıp sakin ol dikkat çekiyorsun demeyi de ihmal etmemişti. Hastane yolunda ne ben konuşmuştum ne de o. Soru sormaya cesaret edemiyordum. Nasıl olacaktı. O adamın yanına gidip konuşacak mıydık yani? Ya gerçekten katilse. O zaman ne olacaktı. Diğer yandan hastanede olacaklarda korkutuyordu beni. Ne konuşacağımı hiç bilmiyordum. Özellikle tanımadığım birine hayatımı, acılarımı, geçmişimi ve korkularımı anlatmak bana daha korkunç geliyordu. Sanırım tanımadığım halde bir tek Karan ile arkadaş gibi olabilmiştim. O da eminim ki Akın sayesindeydi. Yokken bile hayatımda bazı şeyleri değiştirebiliyordu. Araba hastanenin önünde durduğunda radyoda ki saate baktım. Karan'ın dün hastaneden çıkarken benim için aldığı randevunun saatine 20 dakika kalmıştı. Oflayarak emniyet kemerimi çözdüm. Arabadan inmeden Karan kolumdan tuttu. Ona döndüğümde dikkatle bana bakıyordu.

" Neden böylesin Arsen. Eğer o adamı kafana taktıysan korkmanı gerektirecek bir şey olmadığını bil. Sana zarar vermesine izin vermeyeceğim."

" Hayır emin ol ondan hiç korkmuyorum. Benim asıl korktuğum birazdan doktorla konuşmak zorunda olmam. Kendimle ilgili bir şeyleri paylaşmayı sevmiyorum."

" İyileşmek için bunu yapman şart. Hem dün gece benimle paylaştın Arsen. Yine aynısını yapacaksın."

Dün gece anlattıklarım için pişman olduğumu söyleyecektim bir an ama vazgeçip arabadan indim. O da inip yanıma geldi. Birlikte hastaneye girerken çok tedirgindim. Doktorun yanına girdiğimde dosyamı inceledi. Böyle şeylere aşina olduğu belliydi. Bir süre dosyama baktıktan sonra elinden bırakıp bana baktı. Yüzünde ışıl ışıl bir gülümseme vardı. Bu başlayacağımızın habercisiydi galiba. Derin bir nefes aldım ve elimden geleni yaptım. Seans bittiğinde doktorumla el sıkışmış ve bir sonraki seansın randevusunu oluşturmuştuk. Beklediğim kadar zor olmamıştı. Bazı yerlerde ağlamaktan konuşamazken beni sabırla dinlemesi çok rahatlatmıştı beni. İçeriden çıkarken Karan oturduğu yerden bana döndü. Yanıma gelirken dikkati doktorumun omzuma koyduğu elindeydi. Kaşları çatılırken yanımıza ulaştı. Doktorumla onu tanıştırırken oldukça samimiyetsiz bir gülümseme yüzünde asılı kalmıştı. Hastaneden çıktığımızda gök yüzüne bakıp derin bir nefesi ciğerlerime hapsettim. Biraz olsun başarmaya dair umudum olmuştu. Doktorun bana iyi geleceğini hissetmiştim. Söylediği bir cümle beynimde yankılanıp duruyordu.

" Sana yaşatılan her şeyin intikamını almak elinde. Onlara inat mutlu olarak bunu yapabilirsin. Mutlu olmayı öğren Arsen. Önce onu öğrenmelisin. Çünkü sen mutluluğu hala yanlış şekilde tasvir eden o küçük çocuksun. "

Belki de haklıydı. Mutluluk benim düşündüğüm gibi değildi. Kafamı Karan'a çevirdiğim de dikkatle beni izliyordu.

" İyi misin? Yani içeride her şey yolunda gitti mi?"

" Evet beklediğim kadar kötü değildi. Bir sonraki randevum haftaya."

" Anladım. Şimdi istersen eskiden çalıştığın bara gidelim. Sanırım hem özür dilemeli hemde kırdığın camın hasarını ödemelisin."

Pis pis gülüyordu bir de. Sanki bütün bunlar onun yüzünden olmamıştı. Aslında suç onunda değildi. Hiçbir şeyi hatırlamayan bendim. Bir dakika o ne demişti. Eski çalıştığım bar mı? Kovuldum mu ben şimdi. Acı acı yüzüne baktım.

" Eski mi? Kovuldum mu?"

" Arsen kovulmasan ne olur. Orada çalışmaya devam edemezsin sonuçta."

" Neden?"

" Sen farkında değilsin ama durum çok ciddi küçük serçe. Bilmem anlatabildim mi?"

Küçük serçe der demez suratım asıldı. Bir de o mevzu vardı tabi. O adam kimdi? Üstelik küçük serçe de nedir Allah aşkına.

" Küçük serçe nedir ya?"

" Akın sana hep küçük serçem derdi Arsen. Hatırlamıyor musun bunu da?"

" Hayır."

Peki ben bunu duyunca neden hatırlayamamıştım. Normalde olayları hatırlatacak şeyler yaşadığımda illa ki bir şeyler beliriyordu kafamda. Kaşlarım çatılırken beynimi zorladım. Ama bir türlü hatırlayamıyordum. Karan arabaya yönelince beni de kolumdan tutup çekti. Arabada yine sessizlik hakimdi. İhsan abiye ne diyeceğimi düşünüyordum kara kara. Çok kızacaktı bana çok.

" Ne demeyi planlıyorsun?"

" Daha önce sen gelip beni sorduğunda şüphelenip bana senin kim olduğunu sordu. Bende gerçeği söyleyemeyeceğim için ona senin eski sevgilim olduğunu söyledim. O da o yüzden korumaları uyardı seni içeri almasınlar diye. Şimdi ne diyeceğimi hiç bilmiyorum. Eski arkadaşım gelmiş desem senin kimsen yoktu diyecek. Onu demese bile bu nasıl arkadaş diyecek. Anlayacağın hiçbir şey aklıma gelmiyor."

" Tamam eski arkadaşım gelmiş. Uzun zamandır görüşmüyorduk o da eski sevgilimin bana zarar vermiş olabileceğini düşündüğü için öyle sert çıkışmış dersin. "

" Haklısın sanırım. İşten nasıl çıkacağım peki? Onunla ilgili de aklına bir şey geliyor mu acaba?"

" Bu konuda yalan söylemene gerek yok. Biz İstanbul'a döneceğiz dersin."

“ İstanbul mu? İstanbul'a dönmeyeceğiz ama değil mi?"

“ Döneceğiz Arsen."

" Ben hiç bir yere gitmiyorum Karan. Burada bir tedaviye başladım. Hatırlayabilirsem eğer katili yakalamamız daha kolay olacak."

" Benim dönmem gerekiyor Arsen. Senin de benim yanımdan ayrılmaman. Daha parlak bir fikrin var mı dönmekten başka? İstanbul da sana bir doktor bulabiliriz. Burada ki doktorun iyi olduğunu düşünmüyorum zaten."

“ Neyi varmış doktorumun. Ben sevdim. "

“ Tipini beğenmedim Arsen. Bu konuyla bir sorunun var mı? Döneceğiz dedim ve döneceğiz."

Bir süre yüzüne baksam da düşüncelerinde bir değişiklik olmamıştı. Benim üzerimde söz hakkı olduğunu düşünmesi hoşuma gitmemişti ama peşimizde ki adamdan da korkuyordum. Sesimi çıkaramıyor olmam çok sinir bozucuydu. O şehre yeniden dönmek istemiyordum kesinlikle. Bıkkınlıkla cama döndüm. Hayatım allak bullak olmuştu yeniden. O şehir benim bir numaralı kabusumdu. Başıma ne geldiyse orada gelmişti. Cehennemdi benim için orası. Tekrar dönmek her şeyi en baştan yaşamak gibi geliyordu. Ben ise bunu kaldırabileceğimi hiç sanmıyordum. Bir taraftan da belki dönersem her şeyi hatırlayabilirim diye düşünüyordum. Tek başıma bunların altından nasıl kalkacağımı ise hiç bilmiyordum. Araba durunca düşüncelerimden sıyrıldım. Tanıdık görüntü gülümsememe sebep oldu. Burası beni aylardır saklayan yerdi. Ben şarkılarımı hep bir şeyler için söylerdim ve burası bunu gizlerdi. Karanlıkta göz yaşım gözükmezdi. Bu bar benim için bir sığınak görevi görmüştü hep. Sahneye çıkınca kimse bana dokunamazmış gibi gelirdi. Güçlü olduğumu hissettiğim tek yer. Arabadan yavaşça çıktım. Henüz bir kaç gündür yoktum ama sanki değişmiş gibiydi. İçeri girerken korumalar bana şaşkınca bakmışlardı. Belki de yanımda yürüyen Karan yüzündendi bu şaşkınlıkları. İçeri girince bara yöneldim. Daha müşteriler gelmeye başlamamıştı. Barmen beni görünce önce şaşırdı sonra ise kocaman gülümsedi.

" Arsen nerelerdesin sen. Çok merak ettik seni."

" Hiç sorma Ali. İşler karışık biraz. İhsan abi yok mu? Onunla konuşmak istiyordum."

" Az önce buradaydı ama şimdi gözükmüyor. Ofise bak istersen."

" Tamam teşekkürler. Hadi sana kolay gelsin."

" Teşekkürler görüşürüz."

Ofise doğru yürürken Karan kendi kendine homurdanıyordu. Hayır yani ne bekliyordu acaba İhsan abi ile hemen konuşup çıkabileceğimizi mi? Ben aylarca burada çalışmıştım. Burada ki herkesle muhabbetim vardı. Selam vermeden geçip gidemezdim. İnsanların beni güzel hatırlamasını istiyordum. Ofisin önüne gelince kapıyı çaldım. İçeriden İhsan abinin izin veren sesini duyunca hem panik yapmış hem de günler sonra huzur bulmuştum. O benim hiç olmayan abim idi. Ona yaptığım haksızlık hoş olmasa da beni affetmesini ve beni en çokta onun güzel hatırlamasını istiyordum. İçeri süzüldüğüm de önce kafasını kaldırmadı. Daha sonra yavaşça eğildiği masadan doğruldu ve beni gördü. Gözlerim dolmuştu anında. O bana doğru gelirken bende ona doğru gitmiş ve açtığı kollarının arasına girmiştim hemen.

" Arsen sen neredesin kızım. Öldük meraktan. Her yerde aradım seni. Hastanelere sordum. Polise bile gittim. Ama hem yetişkin olduğun için hemde üzerinden uzun zaman geçmediği için ilgilenmediler. Evinde de yoktun. Ah hayırsız kız. İyisin değil mi?" Bunları söylerken Karan'ı fark etmiş ve kaşları anında çatılmıştı. Ama şuan düşündüğüm tek şey beni, önemsemiş ve bu kadar aramış olmasıydı. Bu beni o kadar mutlu etmişti ki. Ona bir kez daha minnetle sarıldım.

" İhsan abi özür dilerim. Ben her şeyi anlatacağım. Oturalım şöyle. Sen geçen gün gelen birinden bahsedince ben eski sevgilim sanmıştım ama o İstanbul dan arkadaşımmış. Uzun zamandır görüşmüyorduk buraya benim için gelmiş. Sonra siz onu içeri almayınca da başımın belada olduğunu sanmış. Gerçekten özür dilerim emin olmalıydım kim olduğundan. Benim yüzümden mekanın zarar gördü."

" Saçmalama Arsen mekan umurumda değil. Ben seni merak ettim. Kızım bir telefonunda yok ki arayalım seni. Neden gelmedin peki şimdiye kadar."

" Biraz rahatsızlandım abi. Buradan kaçtığım gün yaralanmıştım. Karan yetişti sağ olsun hastaneye filan götürdü beni. "

" Yaralandın mı? Şimdi nasılsın iyi misin?" Karan'a baktığımda sinirlenmeye başlamıştı. Tabi beyefendi kısa kesmemi istiyordu.

" İyiyim İhsan abi. Ben özür dilemek ve seninle vedalaşmak için gelmiştim."

" Ne vedası. Nereye gidiyorsun?"

" Abi ben Karan ile birlikte İstanbul'a dönüyorum. Bir arkadaşımızı kaybettik. O yüzden. Bir daha buraya gelemem belki hakkını helal et."

" Ne hakkı Arsen asıl sen hakkını helal et. Ben gitmene çok üzüldüm. İyiydik böyle güzelim. Tekrar dönmez misin?"

" Bilmiyorum abi. Hayat beni nereye sürükler bilmiyorum. Ama gitmeden sana söylemek istediklerim var. "

" Söyle tabi."

" Abi ben kimsesizler yurdunda büyüdüm. Hiç kimsem olmadı benim. Çok acılar çektim güçlü olmayı öğrendim. Belki de bu yüzden insanlardan hep şüphe duydum. Kimseye bağlanamadım kimseyi hayatıma kolay kolay almadım. Benim için insanlar sevince gidiyorlardı. Ailesinin bile istemediği bir kız çocuğunu kim sever kim isterdi ki. Ama seni tanıyınca yanıldığımı anladım. Sen farkında olmasan da bana hep umudu aşıladın. Geleceğe dair umutlarım oldu sayende. Ben senin sayende sevilebileceğimi düşündüm. Benim hiç olmamış abim hatta babamdın. Bana kattığın bütün güzel şeyler için teşekkür ederim. "

" Arsen ağlatacaksın beni kızım. Deli kız ne teşekkürü sen de benim kızımsın. Ben üç kızım var saydım sen geldiğinden beri. Gidiyorsun şimdi ama unutma senin burada bir baban var. Ne zaman canın sıkılırsa atla gel sana kapım hep açık. Ve umudunu sakın kaybetme. Mutlu olmayı hak ediyorsun ve eminim bir gün o mutluluk sana da uğrayacak."

İhsan abi ayağa kalkıp beni de kaldırmıştı. Sımsıkı sarıldım ona. Veda etmek çok zordu. Ama kaçıp gitmediğim için mutlu olmuştum. Eğer vedalaşmadan gitseydim çok pişman olacaktım. Bir kaç damla gözyaşım son defa abimin omuzlarını ıslattı. Geri çekildiğimde usulca sildi gözyaşlarımı. Ve beni bırakıp Karan' döndü. Karşı karşıyaydılar.

" Delikanlı ona iyi bak. Arsen dikkatsizdir başına bela açmasın oralarda bir başına. Önce Allah'a sonra sana emanettir kızım."

" Merak etmeyin İhsan bey."

Onlar el sıkışırken gözyaşlarımı sildim ve yüzüme muhteşem bir gülümseme yerleştirdim. Beni böyle hatırlayabilsin diye. Kapıdan çıkarken gülümsemem solmuştu. Çünkü hissetmiştim bu onu son görüşümdü. Sonuma gittiğimi hissetmiştim ben. Yine de dimdik çıktım buradan. Çünkü bu hayattan çekip gidecek bile olsam gözüm arkada kalmayacaktı. Bu dünya bana da sonunda baba şefkatini abi güvenini yaşatmıştı. Arabaya binmeden son kez dönüp bara baktım. Burayı hiç unutmayacaktım.

Araba eve doğru giderken kafam karma karışıktı. Bundan sonra ne olacağına dair hiç bir fikrim yoktu. Yaşamak istiyordum. Ama gerçekten yaşamak. Mutlu olmak mutlu etmek. Bu hayatta hiç yaşamamışken ölmek istemiyordum. Bir marketin önünde durduğumuzda Karan bana baktı. Ben de ona dönünce uzun uzun inceledi yüzümü. Sonra derin bir nefes aldı ve arabadan indi. Gelip benim kapımı açınca bende inmiştim. Bundan sonra hep böyle dip dibe mi gezecektik biz yani. Bu şimdiden sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Markete girince o bir şeyler almaya bende onun peşinde dolanmaya devam ettim. Alışverişi tamamlayınca marketin yanında ki mağazaya girdik. Karan kendine bir kaç parça kıyafet alırken ben boş boş etrafa bakmakla meşguldüm. Gelip önümde durduğunda yine aynı boşlukla ona bakıyordum şimdi.

" Kendine bir şey alacak mısın Arsen?"

" Hayır sen keyfine bak."

" Benimde alacaklarım bitti zaten. Şunları ödeyip geliyorum."

Kafamı sallamakla yetinmiştim. Kasada poşetlerini alırken mağazanın kapısından ona bakıyordum. İçimde ki boşluk giderek büyüyordu sanki. Bana doğru gelirken onunda bir şeyler düşündüğü belli oluyordu ama ne düşündüğü belli değildi. Nihayet bütün alacaklarımızı almış eve gelmiştik. O izin isteyip kendini banyoya atarken bende marketten aldıklarımızla yiyecek bir şeyler hazırlıyordum. Bir ara izlendiğimi hissettim. Göz ucuyla cama baktığımda o adamın balkondan beni izlediğini gördüm. Lanet olasıca bir perdem yoktu. Korkmuştum ve gözlerim dolmaya başlamıştı ama o tarafa da dönüp bakamıyordum. Karan her şeyden habersiz yanıma gelip doğradığım salatalıklardan birini alıp ağzına attı. Tam ona dönüp adamı söyleyecekken Karan kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Yüzüm göğsüne gelmişti. Birden bire bu sarılması beni çok şaşırtmıştı. Yüzünü eğip konuşmaya başladı.

" Arsen sende bana sarıl bir süre bu şekilde kalmalıyız. Adama dik dik bakamam."

" Fark ettin mi sende." Kollarım hemen onu sarmıştı. Bu benim aklıma gelmemişti. Dönüp bakamazdık ama bu şekilde onu görebilirdi Karan.

" Fark ettim. "

Karan başımın üstüne belli belirsiz bir öpücük bırakıp geri çekildi. Gözü hala camdaydı. Bende dönüp baktığımda adam orada değildi. Evin içinde hiç bir ışık yoktu. Boş bir daire olduğu çok belliydi. Kafamı tekrar çevirip Karan'a baktığımda sinirden gözü dönmüştü. Birden bire elimden tutup yürümeye başladığında çok korktum. Nereye gittiğimize dair sorularıma hiç bir cevap vermiyordu. Binadan çıkıp arka tarafa dolandık ve adamın bizi izlediği binayı bulup içeri daldık. Yukarı çıkarken halimize hayret ettim. Resmen ölüme gidiyorduk hızlı hızlı. Kapının önüne geldiğimizde Karan zile bastı. Ama açan olmamıştı. Kulaklarımı tıkama isteği uyandıracak bir küfür savurup etrafa baktı. Yerde kimin olduğunu bilmediğimiz bir alet çantası vardı. İçini kurcalayıp bir çubuk çıkardı. Bu ince demirden bir çubuktu. Şuan da kapıyla uğraşıyordu. Ben ise şok olmuş bir şekilde ona bakıyordum. Birilerine yakalanmaktan korkmuyor muydu? Kapının açıldığını belli eden bir ses duyunca hemen oraya baktım. Çubuğu elinden bırakıp benim elimi tuttu yine. Evin içi karanlıktı ama etrafı göremeyeceğimiz kadar değil. Tüm evi gezdik ama boştu. Balkonun olduğu odada bir kaç bira şişesi sigara izmaritleri ve beni asıl korkutan Karan'ın da elimi daha sıkı tutmasını sağlayan bir şey vardı. Yerde her tarafa dağılmış bir şekilde benim fotoğraflarım vardı. Yeni değildi bir çoğu. Ben yurttan çıktıktan bir süre sonra çekilmiş ve buradayken çekilmiş bir sürü fotoğrafım vardı. Hepsinde yalnızdım. Beni izliyordu. Karan eğilip bir fotoğrafı eline aldı. Barda şarkı söylüyordum. Bir tanesinde de akşam vakti bomboş sokakta muhtemelen bara doğru yürüyordum. Karan fotoğrafı sinirle fırlatıp saçlarını çekiştirmeye başladı. Bu adam ne zamandan beri beni takip ediyordu. Gözyaşlarım benden izinsiz yüzümden süzülürken yere çöküp hepsini toplamaya başladım. Hem ağlıyor hem de fotoğraflarımı topluyordum.

" Arsen ne yapıyorsun. Bırak onları gidelim hadi."

" Olmaz Karan bunları incelemeliyiz. Belki bir ipucu vardır. "

Dediğim mantıklı gelmiş olacak ki oda toplamaya başladı. Arada ettiği küfürleri duyabiliyordum. Gel benimde fotoğrafımı çek sıkıyorsa dediğinde bu kadar korkmuş olmasam gülebilirdim. Nihayet oradan çıktığımızda hızla eve doğru yürüdük. İçeri girince Karan her yeri aradı. Biz yokken içeri girmiş olabileceğinden şüphelenmişti muhtemelen. Her yeri kontrol ettikten sonra kapıyı kilitleyip mutfağa yöneldi. Bende elimde ki fotoğrafları masaya bırakıp hazırladıklarımı masaya yerleştirmeye başladım. Oturduğumda yemeye başladık. Ama gözüm hep onlara gidiyordu. Nihayet yemeğimiz bittiğinde Karan yerinden kalkıp bize kahve yapmaya başladı bende o sıra masayı topladım. Kahvelerde hazır olunca fotoğrafları da alıp odama geçtik. Yatağımın üstüne bağdaş kurup fotoğrafları ortaya koydum. O da karşıma geçip kahvemi uzattı. Hepsini tek tek inceledik. Hiç birinde bir iz yoktu. Sadece birinde fotoğraf çekilirken benim karşımdaki aynadan kolu yansımıştı. Kolunda boydan boya bir dövme vardı. Karanlık olduğu için yüzünü seçememiştik. Sabah daha dikkatli bakmadığım için kendime çok kızdım. Karan bardakları eline alıp mutfağa gidince bende yatağımın üzerine yayılmış fotoğrafları toplayıp çekmeceme tıktım. Çantamdan sigaramı alıp mutfağa yöneldim. Çok yorgundum. Ama uyuyabileceğimi hiç sanmıyordum. Bir şeyler içmek en iyisi olacaktı. Dolaptan aldığım biraları masaya dizip oturdum. Karan bana yine ne yapıyor bu kız der gibi bakmıştı. O kadar çok bira çıkarmıştım ki.

" Arsen ne yapacaksın bunları."

" İçeceğim Karan. Sende alsana bir tane."

"Bari hepsini çıkarmasaydın ısınacaklar."

" Çok haklısın. Kafam hiç yerinde değil." İki tanesini bırakıp diğerlerini tekrar dolaba attım. Karan içmeye başlamıştı bile.

" Sarhoş olursan ilgilenmem ona göre Arsen."

" Yok sarhoş olmam. Genelde çok içince sızıyorum. Bu zamana kadar kimseye zorluk çıkarmadım."

" Kimse derken?"

" Bardakiler işte. İhsan abi fazla kaçırınca uyuyorsun hemen derdi."

" Bağımlılık mı? Yoksa içmeden de yaşayabilir misin?"

" Hayır bağımlı değilim. Hem bu nereden çıktı bağımlıya benzer bir halim mi var?"

Nedense sinirlenmiştim. Bunun bağımlılıkla ne alakası vardı. Elbette ki içmeden de durabilirdim. Neredeyse her gün içtiğim doğruydu ama bu bağımlı olduğumu göstermezdi. Şuan da burada durmuş bunları konuşuyor olmakta ayrı sinirlendiriyordu beni. Bir çok defa bırakmayı düşünmüştüm ama kendime zarar verecek kadar içmiyordum. Üstelik bir kaç tane içince daha rahat uyuduğumda bir gerçekti. Bağımlı olamazdım. Bütün bunların içinde bir de bu durumla baş edemezdim.

" Arsen bırakmayı düşündün mü hiç?"

" Elbette ki ama kendime zarar verecek kadar içmediğim için sorun olmadığını düşündüm. Daha rahat uyumamı sağlıyor. Hem neden bunları konuşuyoruz şimdi. Bana bakınca bir bağımlı mı görüyorsun?"

" Hayır öyle demek istemedim ama yine de rahatsız etti bu durum. Sen farkında değilsin ama sana zarar veriyor alkol."

" Merak etme bağımlı değilim."

Konuyu kapatmak en iyisiydi. Konu uzadıkça sinirleniyordum çünkü. Elimde ki birayı içerken kaşlarım çatıldı. Düşündüğü olamazdı değil mi? Bağımlı gibi hissetmiyordum kendimi. Üstelik bağımlı olmak için daha uzun süredir içmem gerekmiyor muydu? Ben son beş aydır içiyordum sadece. Onun öncesinde alkol kullandığımı hiç hatırlamıyorum. Bağımlı olamazdım. Olmamalıydım. Hayatımda bağımlılığa yer yoktu. Benim için bir felaket olurdu bu. Bunu araştırmaya karar verdim. Eğer böyle bir durum varsa önlemimi almalıydım. Gerekirse içmeyi bırakırdım. Ama gerek yok gibi geliyordu.

" İstanbul'a dönmemiz gerek. Adamı da yakalayamadık. "

" Ne zaman gideceğiz. "

" Eşyalarını toplamaya başla. Sadece özel eşyalarını al. Gerekli olanları. Kalanını orada ben halledeceğim."

" Orada nerede kalacağım peki. İş bulmam gerekiyor üstelik."

" Şimdilik çalışmanı tavsiye etmiyorum Arsen. Özellikle de ortada bulunmamış ve sana saplantılı bir katil varken."

" Benden ne istiyor olabilir sence? Yani yurttan çıktıktan sonra bir çok kez fotoğrafımı çekmiş. Benimle ne derdi olabilir?"

" Bilmiyorum. Ben başından beri Akın'ın tartıştığı biri olduğunu düşündüm. Yani iş yerinde kuyruğuna bastığı biri. Ama anlaşılan Akınla değilmiş problemi."

" Nasıl yani Akın benim yüzümden mi öldü?"

Bu canımı acıtmıştı. Eğer gerçekten benim yüzümden öldüyse kendimi asla affetmeyecektim. Benim yüzümden birinin ölmesi hele ki bu çok sevdiğim biriyse beni daha büyük bir kabusun içine sokacaktı. Bundan kurtuluşum yoktu. Ne olursa olsun benim yüzümden birinin ölmesini kabullenemezdim. Böyle ağır bir yükü kaldırmamış olmayı diledim. Her şeyi yanlış anlamış olmayı istedim. Gözyaşlarım yüzümde ki yerlerini alırken içimden bir şeyin kopup çıkacağını sandım. Sanki kalbim kaynıyordu göğsümde. Eğer tüm bunlar bu şekilde olmuş ise ben bunu nasıl atlatacaktım. Atlatamaz, unutamazdım.

" Ağlama Arsen. Bu hiçbir şeyi çözmeyecek. Belki de yanılıyoruzdur. Her ihtimal olabilir. Akın'ı seninle tehdit etmek için bütün bunları yapmış olabilir. Her şey mümkün. Bizim güçlü olmamız ve ne olursa olsun onu bulmamız lazım. Sonrasını ben halledeceğim zaten." Son cümlesini kurarken gözlerinde ölümü gördüm. Maviliklerinde bir katilin kana susamışlığı vardı. Tahmin edebiliyordum ne demek istediğini ama yine de onun ağzından duymak emin olmak istedim. Eğer düşündüğüm şey ise buna engel olacaktım. O pislik cezasını çekecekti ama bu yolla değil. Karan'ın da hayatının kararmasına izin veremezdim.

" Sen nasıl halledeceksin?"

" Orasını boş ver önce onu bulalım da."

" Boş veremem Karan. Bu hiç mantıklı değil. Onu öldürecek misin? Hayatının onun yüzünden kararmasına izin mi vereceksin. Akın'ı öldürdü seni de hapse mi gönderecek. "

" Sen karışma Arsen. Öldüreceğim demedim üstelik. "

O kadar kararlıydı ki bir şey diyemedim. Ama kendi kendime söz verdim. İleride böyle bir durumla karşı karşıya kalırsak buna engel olmak için elimden geleni yapacaktım. Karan hapse girmeyecekti. Hayatını bitirmesine izin vermeyecektim. Kalan birayı kafama dikip yerimden kalktım. Uyumak iyi olacaktı. Aklıma gelenle arkama dönüp ona baktım tekrar.

" Benim tedavim ne olacak Karan. "

" Orada bir doktor ayarlarım ben sana takma kafana bunları. Sen elinden geleni yap yeter. Her şeyi hatırlaman çok önemli Arsen bunu aklından çıkarma."

Bunları söyleyip giderken arkasında düşünceli bir ben bırakmıştı. Ben elbette ki farkındaydım önemli olduğunun ama söyleyiş tarzı tuhaf gelmişti. Ama haklıydı. Her şeyi hatırlamam çok önemliydi. O gece gördüklerim her detayıyla işimize yarayabilirdi. Üstelik Akın ile ilgili her şeyi hatırlamak istiyordum. Hatırlayamayışım ona saygısızlıkmış gibi geliyordu. Onun ile olan anılarım değerliydi. O benim çocukluk arkadaşım dostumdu. Yurttan sonra bana evini açmış korumuştu beni. Her anıyı hatırlamak istiyordum. Mutfağın ışığını kapatıp yatak odasına yürüdüm. Yatağa girerken göz ucuyla ona baktım. Koltukta bana arkasını dönmüş uyuyordu. Belki de düşünüyordu bilmiyorum. Bende uzanıp gözlerimi açık pencereye diktim. İçimde ki boşluk dolmuyordu. Bir girdapta gibiydim. Ben direndikçe daha çok savruluyor ve daha büyük bir yıkım yaşıyordum. Düşüncelerimin üzerine puslu bir hava çökerken kendimi uykuya teslim ettim.

Bu sabahta çok şükür kabuslarım eşliğinde uyanmıştım. O kadar alışmıştım ki bu şekilde uyanmaya bir gece görmesem muhtemelen korkardım. Doğrulduğumda Karan'ın yerinde olmadığını fark ettim. Neredeydi sabah sabah. Tüm evi dolaşmış ama ondan bir iz bulamamıştım. Üstelik dış kapıyı da üzerime kilitlemişti. Yedek anahtarım vardı ama bunu yapmasında ki amacın beni korumak ve evden çıkmamı engellemek olduğunu tahmin ettiğim için açmadım kapıyı. Küçük bir sandviçle karnımı doyurup eşyalarımı toplamaya başladım. Öyle çok eşyam yoktu zaten. İki büyük bavul yetmişti bana. Kirlileri yıkayıp balkona astım gidene kadar kurumaları için. Daha sonra duş alıp uzun zamandır uzak olduğum bir şeyi yaptım. Kitap okurken zaman nasıl geçti anlayamamıştım. Kapının sesini duyunca yerimden kalkıp oraya doğru gittim. Karan oldukça yorgun bir şekilde içeri girince yüzüme baktı. Hiç iyi gözükmüyordu.

" Karan iyi misin?"

" İyiyim merak etme. Ne yaptın bütün gün?" Bunları söyleyip mutfağa yönelmişti. Dolaptan bir şeyler çıkardım yiyecek bir şeyler hazırlamak için.

" Eşyalarımı topladım kirlileri yıkadım filan. Sen neler yaptın. Çok erkenden çıkmıştın merak ettim."

" Gitmeden bir kaç yere bakayım dedim. Güvenlik kamerası olsaydı bizim adamı inceleyecektim. Ama hiç bir yerde yoktu."

" Anladım."

Sesi hem üzgün hem de düşünceli çıkıyordu. Yemeğimizi yerken de neredeyse hiç konuşmadı. Masayı toplayıp ikimiz için birer kahve hazırladım.

" Kahve yaptım. Balkonda içelim mi? Bu saatlerde hava çok güzel olur. Gitmeden son kez tadını çıkaralım."

" Tamam olur." Balkona doğru yürüdüm. Arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum. Temiz havaya çıkar çıkmaz kendime bir sandalye çekip oturdum. O da karşıma oturunca yüzümü gökyüzüne diktim. Bugün tertemiz bir gökyüzü vardı. Yıldızlar her yeri kaplamıştı.

" Ne zamandır şarkı söylüyordun o barda?" Konuşmasıyla daldığım yıldızlardan gözümü çektim.

" 6 ay olmuştu."

" Akın sever mıydı sesini? "

Bunları o kadar acı çekerek söylemişti ki bütün bu yaşadıklarımıza tekrar lanet ettim. Bizler iyi insanlardık. Bize biçilen bu acıları hak edecek bir şey yapmamıştık. Ama bu hayatı yaşamaya mahkum edilmiştik. İçeri gidip gitarımı aldım. Tekrar balkona çıktığımda sandalyemi daha rahat bir konuma getirdim. Çalmaya başlarken bu gece için çok uygun bir şarkı seçmiştim. İkimizin de acısına ayna tutacak bir şarkıydı.

"Kaybet bu öfkeni

İçinde sakladığın

Terk et o derdini

Benden almadığın"

Şarkıya başlar başlamaz Karan kafasını kaldırıp gözlerime bakmıştı. Bu şarkıyı seçmem onu şaşırtmış gibiydi. Öylece durmuş gözlerime bakarken gözlerinin dalgalandığını görebiliyordum. Çok acı çekiyordu. Ben söylemeye devam ediyordum zaman akıyordu ama Karan ilk duyduğunda hissettiklerinde kalmıştı hala biliyordum.

"Sabret sonu aynı değil

Söylüyorum

Dinle, rüyaların her gün aynı

Olmayacak"

Gözyaşlarım şarkıya eşlik ederken içimin kanadığını hissedebiliyordum.

"Şimdi vazgeçersen geriye döneceksin

Gitme! Kaybedince daha çok seveceksin

Biliyorum, hiç bir anlamı yok

Yokluğunda, yokluğunda, yokluğunda..."

Şarkı bittiğinde gitarı kenara bıraktım. Gözlerimi göğe dikip Allah'a yalvardım içimden. İçimizde ki bu acıyı almasını diledim. Bizim de mutlu olacağımız bir yer mutlaka olmalıydı. Bizi bir an önce oraya kavuşturması için yalvardım.

" Sesin çok güzelmiş. "

" Teşekkür ederim. Akın da severdi." Gülümseyip yüzümde ki yaşları sildim.

" Bu gitarı bana o almıştı hatta. O zamanı hatırlıyorum. Onun eski bir gitarı vardı. Çalmak için çok ısrar etmiştim ama telleri kopabilir ve kendimi yaralayabilirim diye korkup vermemişti ve bana gidip bunu almıştı. Onun yanına ilk taşındığım zamanlardı. "

Karan yüzünde buruk bir gülümsemeyle yerinden kalkıp içeri girdi. Ben bir süre daha burada oturmaya devam ettim. Onunla ilgili her hatırladığım anım da biraz daha yas havasına boğuluyordum. Eskiden sadece ölüm gecesi vardı ve ben onunla bile yaşayamazken şimdi yaşadıklarımız omzuma yük misali yükleniyordu. Son defa yıldızlara baktım. Ve Akın'ın orada bir yerde beni izlediğini hayal ettim. İçeri geçip yatağa girdiğimde Karan çoktan uyumuştu. Hatırladıklarımı tekrar tekrar kafamda canlandırıp uykuya öyle daldım. Belki de uzun zaman sonra ilk defa bu kadar huzurlu bir şekilde uyumuştum.

Bu ses neydi? Gözlerimi açmamak için direniyordum. Daha fazla dayanamayıp gözlerimi açtığımda yataktan kalktım. Karan'ın duşta olduğu gelen su sesinden anlaşılıyordu. Ses ise telefonundan geliyordu. Göz ucuyla baktığımda Barış diye birinin aradığını gördüm. Suyun sesi kesilmişti. Hızla yatağıma gittim ve gözlerimi kapattım. Yaklaşan adım sesleriyle birlikte telefon tekrar çalmıştı. Karan telefonu açmadan önce biraz beklemişti. Sanki uyuduğumdan emin olmak ister gibi. Bu beni çok rahatsız etmişti.

" Efendim Barış. Evet geleceğim. Her şey hazır mı? Peki tamam. Bir hata istemiyorum. Tamam. Görüşürüz."

Telefon kapandığında keşke orada ki kişinin dediklerini de duyabilseydim dedim kendi kendime. Akın ile ilgili bir şey mi çok merak ediyordum. Tekrar ayak sesleri geldiğinde odadan çıktığını anladım. Biraz daha o şekilde kalıp düşündüm. Ne hazırlığından bahsetmişti. Hiçbir şey anlayamıyordum. Düşünerek tekrar uykuya daldığımı Karan gelip beni dürttüğünde fark ettim. Kahvaltı hazırlamış beni çağırıyordu. Kalkıp banyoya yöneldim. Elimi yüzümü yıkarken hala aklım karman çormandı. Ama düşünmeyi kendime yasakladım. Her şeyi Akın'a yormam saçmalıktı. Mutfağa giderken gelen kokudan omlet yaptığını anlamıştım. Masaya oturduğumda kahvaltımıza başladık. Kahvaltının bitmesine yakın Karan'ın sesiyle ona döndüm.

" Akşam yola çıkıyoruz. Kahvaltını yap ev sahibinle görüşelim."

" Bunu ben tamamen aklımdan çıkarmıştım."

" Tamam hallederiz."

Üzerimi giyinir giyinmez çıkmıştık. Önce ev sahibiyle konuşmuştum. Her ne kadar habersiz evden çıktığım için suratını assa da pek bir şey dememişti. Oradan çıktığımızda evdeki kıyafetlerim için bavul bakmaya bir yere gidiyorduk. Buraya çokta uzak değildi. Daha kısa olduğu için girdiğimiz yolda arkamızdan birinin geldiğini hissettim. Dönüp bakamıyordum. Karan'a baktığımda hiçbir şey yokmuş gibi yürüyordu.

" Neden arabayla gelmedik Karan."

" Uzun yola çıkacağız. Bir yere bıraktım kontrol etsinler diye. Tekerler sağlam olmazsa yolda kalırız. Neden yoruldun mu? Taksi çevirebiliriz."

Ben daha neler olduğunu anlatamadan biri Karan'a saldırmıştı. Başka biride beni arkadan yakalayınca çığlık atmaya başladım. O anda ağzıma bastırılan mendil ile beni bayıltmaya çalıştıklarını anlamıştım. Kendimi boşluğa bırakırken son gördüğüm Karan'ın yerde yatıyor olduğuydu. Ölüm soğuk bir dostumdu. Her an yakamdaydı. Biz katili arıyorduk ama o bizim yerimizi zaten biliyordu. Ve sonunda sobelenmiştik. Şimdi sıra oyunu tekrar başlatmaktaydı. Bu sefer oyun kurucu ben olacaktım ama.

Bazı şeyler zamansız gelişir. Hayatta böyle değil midir zaten? Her zaman hazırlıklı olamazsın. Bir şeyleri önceden bilip önlem almak tabi ki güzel olurdu. Ama benim hayatımda buna yer yoktu. Ben kendi hayatımda hep figüran olmuştum. Birileri karar vermiş bende uymak zorunda kalmıştım. Yaşantımın en önemli sahnelerinde yan rolde olmak artık canımı sıkmaya başlamıştı. Başkalarının benimle ilgili kurduğu planları bozmak ve bana verilen repliklerin aksine kendi cümlelerimi kurmak istiyordum. Şuan bir çanta gibi içine atıldığım arabanın arka koltuğunda uzanmış camdan yıldızlara bakarak bunları düşünüyordum. Muhtemelen uyandığımdan haberdar değillerdi. Ben de bir şey sormamış ellerimi çözmeye çalışmamış sadece gökyüzünü izliyordum. Çünkü artık soru sormaktan ve onların gerekli gördüğü yanıtları almaktan bıkmıştım. Kısacası umurumda değildi artık. Hayatım için çabalayacak ellerinden kurtulmanın bir yolunu bulacaktım. Bulamazsam ise yine onların istediği olmayacaktı. Beni öldürmek mi istiyorlardı. Zaten yaşamamış birini öldüremezlerdi. En fazla acı içinde yüzen ruhumu serbest bırakırlardı. Ama bu saatten sonra buna izin veremezdim. Bu girdiğimiz yolda Karan'ın omuzlarına daha fazla yük yüklemeye niyetli değildim.

Araba bir süre daha ilerledikten sonra durdu. Gözlerimi kapadım ve baygın taklidi yapmaya başladım. Bu yurtta öğrendiğim en güzel şeydi. Geceleri uyuyor taklidi yapmak çok işime yarıyordu ve bunu yetenek haline getirmiştim. Adamlardan biri arka kapıyı açıp beni kucağına alırken onların da buna inandığını anladım. Karan neredeydi çok merak ediyordum. Eğer onu da buraya getirdilerse iş karışırdı. O zaman kaçıp kurtulmak zafer kazandırmazdı bana. Onun kurtulması gerekiyordu. Kafamdaki düşüncelerle savaşırken beni bir şeyin üzerine oturtmaya çalıştıklarını hissettim. Koltuk gibi bir şeydi. Vücudumu serbest bırakmıştım. Tüm kaslarım gevşemişti. Dik durmam numara yaptığımı anlamaları anlamına geliyordu. Beni oturttukları gibi kendimi hafif yan bıraktım. Biri kolumdan tutup koltuğa sabitledi. Ayaklarım ve ağzım bağlı değildi. Ellerimde ki iplerden de kurtulmak kolay olurdu. Ama bir süre bekleyip atmosferi koklamalıydım. Karan burada mı bilmiyordum şuan da. Onun iyi olduğunu bilmeden kaçamazdım. Kulağımı seslere verdim. İleride iki kişinin kendi aralarında konuştuklarını duyabiliyordum. Ama bizimle ilgili şeyler değildi. Başka bir yerde birinin bir sandalyede oturmuş ayaklarıyla tempo tuttuğunu fark ettim. Başka ses yoktu. Soğuk bir yerdi. Bizi kaçırdıklarında gün ortasıydı. Şuan akşam olduğuna göre şehirden daha yüksek yerlere gelmiş olmalıydık. Bu da havanın soğukluğunu açıklıyordu. Burnuma gelen bira kokusu da buranın bira yapılan bir yer olduğunu belli ediyordu. Bütün her şeyi topladığımda eski bir bira fabrikasında bulunduğumuzu anladım. İhsan abi ile olan bir konuşmamız aklıma geldiğinde daha farklı bir koku almaya çalıştım ama varla yok arası gibi bir şeydi. İhsan abinin bir keresinde şehrin çıkışında kalan bir bira fabrikasında çıkan yangından sonra uzun bir süre birayı farklı illerden temin etmek zorunda kaldık demesini hatırlıyordum. Burada da hafif bir kül kokusu vardı ama emin olamıyordum. Yeni olmuş bir şeyde olabilirdi. O sırada içlerinden biri telefonla biriyle konuşmaya başladı.

"Buyur abi. Evet buradalar ikisi de. Ayrı odalarda tutuyoruz abi. Tamam emrini bekliyoruz."

Karan'ın burada olduğunu anlamıştım. Ve konuştuklarından yaşadığını da anlamıştım. Şimdi geriye bir plan kurmak kalmıştı. Bira fabrikasında olduğumuzu varsayarak düşünüyorum -ki bu bizim için çok kötü olurdu çünkü buradan neredeyse hiç araç geçmez- önce durumu anlayıp Karan'ı yanıma getirmelerini sağlamalıyım. Böylelikle ona durumu anlatıp kurtulması için yardım edebilirim. Tabi baygın değilse. Daha sonra dikkatlerini dağıtmalı ve Karan ile bir kaçış planı yapmamız gerekiyordu. Aklıma başka bir şey gelmiyordu. Bu plan da kusursuz değildi ama şansımızı denemekten başka çare de yoktu. Yeni kendime geliyormuş gibi inlemeyle karışık bir ses çıkardım. Ve sanki bir yerimde ağrı varmış gibi gözlerimi açmadan önce kaşlarımı çatıp yüzümü buruşturdum. Buradan sonra iyi rol yapmam gerekiyordu. Yavaşça gözlerimi açtığımda benden yirmi adım ileride duran adamlar bana çevirdiler başlarını. Üçünü de daha önce görmediğime emindim. İçlerinden biri yarım ağız gülmeye başladı.

" Neredeyim ben siz kimsiniz?"

" Biz senin bakıcılarınız şimdilik güzelim. Patron gelene kadar bize emanetsin."

" Patronunuz kim? Benden ne istiyorsunuz. Karan nerede?" Tüm bunları yavaş yavaş soruyor onlara sanki takatim yokmuş gibi davranıyordum. Benim güçsüz olduğumu düşünmeleri işime gelirdi. Kaçmamız kolay olurdu.

" Çok soru soruyorsun gerçekten. Karan bey de içeride. O senden daha iyi durumda. O kadar dayak yemesine rağmen hala kükreyip duruyor. Dur dinletelim sana da."

O bunları söyleyip sol tarafta kalan bir kapıya doğru yürürken tek düşündüğüm Karan'ın çok hırpalanmış olmasıydı. Bir diğer fark ettiğim şey ise düşüncelerimi onaylamıştı. İhsan abinin bahsettiği fabrikaydı burası. Duvarlarında ki yanıklar bunu gösteriyordu. Adam kapıya ulaşınca kilidi çevirdi ve kapıyı açtı. Aynı anda kulağıma Karan'ın bağırışları geldi. Bağırıp küfrediyordu. Ellerim bağlı olmasa kulaklarımı tıkardım. Küfürler o derece yaratıcıydı. Adam kahkaha atıp kapıyı kapattı ve yanıma gelip karşıma bir sandalye çekip oturdu. Gözlerim dolmuştu. Ama korkudan değil Karan'ın bağırırken bile sesinden belli olan acısından dolayı. Karşımda ki adam bir süre yüzümü inceledikten sonra bana doğru eğilip kollarını dizlerine dayadı.

" Patron çok zevkli adamdır aslında. Sende ne buldu çok merak ediyorum."

" Patronunuz kim? "

" Tanımıyorsun ama tanıyacaksın prenses merak etme. "

" Öldürecek misiniz bizi?" Bunları söylerken sesimi titretmiştim. Onlardan korktuğumu düşünmelerini istiyordum. Ama asıl amacım Karan'a zarar verip vermeyeceklerini öğrenmekti. "

"Valla patron ne yapar bilinmez ama ben içeride ki lavuğu öldürmeyi çok istiyorum."

" Biz kimseye zarar vermedik bizden ne istiyorsunuz?"

" Ah tatlım emir kuluyuz desem inanır mısın?"

Bunları söyleyip kahkaha atarken kendi içimde tartışmaya girmiştim. Bizi öldürmeye niyetleri olduğu çok belliydi. En azından Karan'a karşı kibar davranmayacakları belliydi. Bizi kurtarmalıydım.

" Karan'ı da yanıma getirir misiniz? Bunu son isteğim sayın isterseniz. Yalvarırım onu da yanıma getirin."

Onun yanına gitmeyi teklif etmemiştim çünkü tutulduğu odanın nasıl olduğunu bilmiyordum. Ama benim tutulduğum yer girişti ve hem kapı hem de koca koca pencereler vardı. Adam bir süre yüzüme baktı. Ağlamak üzere olan gözlerimden bir kaç damla yaş yüzümden boynuma doğru sızarken adamın duvarlarının yıkıldığını anlaya biliyordum. Biraz daha düşündükten sonra bu halimle bir şey yapamayacağımı fark etmiş olacak ki ayağa kalkıp Karan'ın tutulduğu odaya doğru yürüdü.

" Normalde yapmamam gerek ama sabahtan beri aslan gibi kükreyen herifin senin yanına gelince nasıl miyavlayacağını görmek istiyorum. Eğlenceli olacak ha ne dersin?"

Kapıyı açtığında Karan'ın bağırışları buraya gelmişti yine. Adam bir şeyler söyledikten sonra ise sustu. Karan'ı kaldırıp yanıma getirirken hemen hasar tespiti yapmaya başladım. Dudağının kenarı ve bir kaşı patlamıştı onun dışında bir hasar yoktu görünürde ama yürürken zorlanmasından bacaklarına vurduklarını anlamak zor olmamıştı. Yanıma gelirken onunda beni taradığını fark etmiştim. Bu gülümsememe sebep oldu. Yanıma fırlattıklarında sarsılmış olacak ki bağlı ellerini karnına bastırdı. Hayvan herifler Allah bilir nasıl vurmuşlardı. Karan bana dönünce bir kaç damla daha göz yaşımı salıp kollarımı başından geçirip ona sarıldım sarılırken yalandan sızlanmayı da unutmamıştım. Ama kulağının dibine gelince asıl söylemem gerekenleri fısıldamıştım.

" Karan şehrin dışında kalan bir bira fabrikasındayız. Buradan araç filan geçmez. Patron dedikleri şerefsiz burada değil ve ben şimdiye kadar sadece üç kişi gördüm. Burada bir kapı ve pencereler var. O şerefsiz birazdan-"

Daha çok şey söyleyecektim ama adamlar gelip beni ondan ayırdılar. Karan'ın gözlerinde ki parıltıdan bir şeyleri kafasında canlandırdığını anlamıştım. Yüzümü iyice taradı. Eğilip alnımı öptü önce. Adamlar kendi aralarında konuşup gülüşüyorlardı. Geri çekildiğinde ona gülümsedim.

" İyi misin Arsen. Bir şey yapmadılar dimi güzelim?"

" İyiyim Karan merak etme sen nasılsın? Canın çok yanıyor mu?"

" İyiyim merak etme. Yanmıyor canım."

Karan bağlı elleriyle yüzümü tutup her yerini kontrol etti. Daha sonra önce onların tarafa denk gelen yanağımdan öptü. Daha sonra diğer tarafıma geçtiğinde koşabilir misin diye sordu. Geri çekildiğinde bana bir şey söylediğini anlamamaları için Karan'ın elini tutup gülümsedim ve sadece onun anlayabileceği bir cümle kurdum.

" Yanında olacağım hep." Karan'ın gözleri dalmış yüzüme bakıyordu. Bir süre birbirimize baktık öylece. Ne düşündüğünü anlayamıyordum ama plan yaptığını umuyordum. Daha sonra az önce bizi ayıran adam yine yanımıza geldi ve onun elini elimden itti.

" Birbirinize bu kadar yapışmayın. Patron bir saate gelecek seni kızın dibinde görürse öldürmeyeceği varsa da öldürür."

Pis pis gülüyordu. Karan kasılmıştı. Adamlar tekrar kendi aralarında konuşmaya başladıkların da biri telefonla konuşarak dışarı çıktı. Bu belki de tek şansımız olacaktı. Hiçbirinin dikkati bizde değildi. Karan kıvrak bir hareketle ellerini benimkinin üzerine koyup ellerimi çözdü. Ama bağı tam açmamıştı. Kollarımı ayırsam ip kendiliğinden düşecek şekilde bırakmıştı. Adamları kontrol edip bende onun elini çözdüm. Kulağıma eğilip " Koş dediğim anda arkana bakmadan koş Arsen. Ve bana güven seninle olacağım" dedi. Hafifçe başımı salladım. Fazla adrenalin gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Kalbim kulaklarımda atıyordu sanki. Adam tekrar içeri girdiğinde diğerlerinin yanına doğru gitti. Bize baktıklarında gözlerimi hafifçe kıstım. Uyumak üzere gibi duruyordum. Adam konuşmaya başladığında tüm dikkatim üzerlerindeydi.

" Yiyecek bir şeyler almaya gidiyorum. Patronun gelmesi biraz uzun sürecekmiş. Bunlara yiyecek almamı söyledi."

" Ne gerek var sanki. Ölecekler sonunda zaten." Bunu söyleyen adam gülerken diğerleri de ona eşlik etti. Bu sinirimi bozmuştu.

" Ben bilmem artık. Demek ki hemen ölmelerini istemiyor."

Adam dışarı çıktıktan bir süre sonra araba sesi gelince rahatladım. İki kişi kalmışlardı. Kurtulma şansımız artmıştı artık. Adamlardan bir diğeri de telefonu çalınca Karan'ı tuttukları odaya doğru gitti ama odaya girmemişti. Arkası bize dönüktü. Karan'a baktığımda çok yakınımızda olan demir parçasına bakıyordu. Adamlara döndüğümde dünyadan haberleri yoktu. Ona tekrar döndüğümde gülümseyip gözlerini kırptı. Bu beklediğim işaretti. Ellerimi açtığım gibi demire doğru gidip elime aldım. O sırada Karan adamlardan birine doğru yürüyordu. O adama ulaşmadan adam kafasını kaldırdı ama geç kalmıştı. Karan kafasını adamın burnuna geçirmişti bile. Diğer adam seslere dönünce bize doğru koşmaya başladı. Karan'ın yanına ulaşınca demiri eline tutuşturdum. Bana koş diye bağırdı ve diğer adama doğru gidip demiri başına geçirdi. Kapıdan çıkarken arkama baktım. Adam bayılmıştı ama burnu kırılan Karan'a doğru gidiyordu. Kendimi bağırırken buldum.

" Karan arkanda!"

Karan dönüp diğer adama da demirle vurmaya çalıştı ama başaramadı. Adam biraz sendeledikten sonra tekrar yerinden doğruldu. Karan'ın yorulduğunu fark ediyordum. Çok fazla hırpalanmıştı ve demir fazla ağırdı. Sağıma soluma baktım ve kenarda duran sandalyeyi gördüm. O an hiç düşünmedim. Sandalyeyi kaptığım gibi adama doğru koştum ve Karan ne olduğunu anlamadan elimdekini adamın kafasına geçirdim. O kadar sert vurmuştum ki sandalye elimde dağılmıştı. Kolumda hissettiğim yanma hissi kendimi yaraladığımı gösteriyordu ama şuan durup bunu düşünmek en son işti. Karan kendine gelip adamlardan birinin yanına çöktü ve ceplerini karıştırmaya başladı. Bende aynısını diğer adama yaptım. Bir araba anahtarı bulduğum da çok sevinmiştim. Aslında iki araba olduğunu tahmin etmiştim çünkü Karan ile beni ayrı ayrı getirmişlerdi. Elimden tutup benimle birlikte koşmaya başladı. Dışarı çıkar çıkmaz arabaya bindik. Çalıştırdığımızda gaza yüklendi. Arkaya baktığımda kimse yoktu. Karan son hız arabayı sürerken canım o kadar acıyordu ki korkudan koluma bakamıyordum. Bir caddeye çıktığımızda yoldaki ışıklardan arabanın içi aydınlandı. Koluma baktığımda bileğime saplanmış tahta parçası şaşırmama sebep olmuştu. Ben sadece kesik olduğunu düşünüyordum ama çokta küçük sayılmayacak bir tahta parçası resmen koluma saplanmıştı. Arabanın camını açtım önce. Daha sonra da torpido gözünü karıştırmaya başladım. Bu tahtayı çıkarıp kolumu sarmalıydım. Nereden baksan daha iki-üç saatlik yolumuz vardı. Bu şekilde kan kaybından bayılmam an meselesiydi. Karan birden bire arabayı durdurdu ve bana eğildi. Kafamı kaldırdığımda yüz yüze gelmiştik. Ama o yüzüme değil koluma bakıyordu. Birden bire sinirle kafasını kaldırınca korkup geriye kaçtım.

" Arsen kolunun bu halde olduğunu ne zaman söyleyecektin? Nasıl oldu bu neden susuyorsun?"

" Karan önemli bir şey değil. Az önce sandalye elimde kırılınca oldu. Şimdi sararım ben."

Bunu söylerken bir yandan da kolumu çekmiştim. Tahta parçasını tuttum çıkarmak için ama o izin vermedi. Arabanın tavan ışığını açıp beni kendine çevirdi. Kolumu eline alıp uzun uzun inceledi. Daha sonra da tahta parçasını dikkatle çıkardı. Canım o kadar yanmıştı ki çığlık atmamak için dudaklarımı birbirine bastırmam gerekmişti. Küçük kıymıklar vardı ama hala. Çıkarabildiklerini tırnağıyla çıkartıp hırkasının içine giydiği t-shirt'ü çıkartıp onun ile kolumu sardı. Tekrar hırkasını üzerine geçirip yola çıktı. Karnında ki morluklar suratımı buruşturmama sebep oldu. Şimdiden morarmaya başlamışlardı. Dönüş yolu Karan sayesinde beklediğimden daha çabuk bitmişti. Çok hızlı kullanmıştı arabayı. Hastanenin önünde durunca acelece indi. Ben daha kemerimi çözemeden yanıma ulaşmıştı. Bende arabadan inince elimden tutup hastaneye çekiştirmeye başladı. Acile girer girmez ortalığa bağırıp çağırmaya başlamıştı bile.

" Karan sakin ol artık. Bak ilgileniyorlar."

" İki saat bekledik Arsen. Kan kaybettiğini söylediğim halde hem de."

Aşırı sinirliydi. Bunun en çokta bu şekilde kaçırılmış olmamızdan kaynaklandığını biliyordum. Gururuna yediremiyordu. Bir ara orada ki hasta bakıcılardan birinin telefonunu isteyip birini aradı. Yanıma döndüğünde kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki sormaya halim yoktu. Yorgunlukla gözlerimi kapattım. Ama kapatmam ile açmam bir oldu. Karanlığa gömülür gömülmez aklıma tüm olanlar gelmişti. Uyumamak için inat ediyordum şuan da resmen. Karan bana bakıyordu. Birden derin bir nefes aldı. Konuşacağını anlamıştım.

" Arsen biraz uyumayı dene istersen?"

" Yok ben iyiyim böyle." İnandırıcı olmak için gülümsemiştim ama gözlerimden uyku akıyordu. Fark ettiğine emindim. Biraz bana yaklaşıp kollarını dizlerine dayadı. Biraz düşündükten sonra konuşmaya başlamıştı ama gözlerime bakamıyor gibiydi.

" Bugün kötü şeyler yaşadık farkındayım. Bu konuyla ilgili konuşmak ister misin?" Benim için endişelenmişti. Bütün bunların sorumlusu olarak kendini görüyor ve bu yüzden gözlerime bakamıyordu. Böyle düşündüğüne inanamıyordum. Şaşkınlığım sesime de yansımıştı.

" Karan bugün ne yaşadıysak beraber yaşadık. Hatta sen daha kötü muamele gördün. Ben senin gibi hırpalanmadım. Evet çok kötü ve korkunçtu. Ama bunun için kendini sorumlu hissedersen daha korkunç olur. Sakın kendini suçlama. Ben iyiyim sende iyisin. Hem kendimizi çok çabuk kurtardık değil mi. Her şey bitti."

Bunları duyunca gözleri benimkileri buldu. Ne düşündüğü ne hissettiği belli olmuyordu. Ama sanki benim söylediklerim biraz olsun rahatlatmıştı onu. Bir süre daha böyle durmaya devam ettik. Karan daha sonra yerinden kalkıp camın önüne gitti. Aklım onun yaralarındaydı. Hastaneye geldiğimizde baktırmasını istemiştim ama inat etmişti. Son bir defa şansımı deneyecektim. Tam ben konuşacakken bir hemşire girdi içeri ve kolumu kontrol etti. Kan testi yapılmıştı ve sonucunu bekliyorduk.

" Pardon sonuçlar ne zaman çıkar acaba? Arkadaşımda bende çok kötü bir gün geçirdik. Daha fazla burada kalmak istemiyoruz." Bunları söylerken asıl amacım eve giderken bir eczaneden Karan için krem filan almaktı.

" Doktorunuz birazdan gelecek Arsen hanım. O sizi bilgilendirir."

" Çok teşekkürler."

Hemşire çıkınca Karan yanıma geldi. Koltuğa yayılıp gözlerini kapadı. Canının yandığına emindim ama inatçı adam bir türlü dinlemiyordu beni.

" Karan şu yaralarına baktırsan ne olur sanki. Karnın çok kötü durumda gelirken gördüm. En azından bir ilaç sürerlerdi. Ağrı kesici verirlerdi."

" Arsen ben iyiyim. Hadi sen uyu biraz. Doktor gelince uyandırırım ben seni."

" Uyumayacağım ben. Sen uyu."

Ters ters suratıma baktı ama bir şey söylemedi. Şuan resmen tavır yapıyordum ona ama hak etmişti. Sinir ediyordu beni bu vurdumduymaz halleri. Bir süre kendi kendime homurdanıp durdum. Kapının açılmasıyla o tarafa döndüm. Gelen doktordu. Koltukta uyuya kalmış olan Karan'a bakıp gülümsedikten sonra gelip koluma baktı. Test sonuçlarımı inceledi daha sonra da.

" Arsen hanım biraz kan kaybınız var. Bunun için kan ilacı yazacağım. Onun dışında kolunuz iyi durumda. Bir kaç dikiş var ama iz kalmayacak merak etmeyin. Arkadaşınız hastaneyi birbirine kattı ama olsun." Doktor bunları söyleyip kıkırdamıştı. Belli ki anlayışlı biriydi. Ama ben yine de mahcup olmuştum.

" Kusura bakmayın. İkimizde çok kötü bir gün geçirdik ve üzerine bu olayda olunca sinirleri bozuldu onun."

" Önemli değil. İnsanlar değer verdikleri kişiler zarar gördüğü zaman böyle olabiliyorlar. Ben anlıyorum genç adamı."

Karan'ın bana değer verdiğini söylüyordu. Düşününce haklı olduğunu farkettim. Karan gerçekten bana değer veriyordu. Onun yerinde başkası olsa beni bulmazdı muhtemelen. Geldiğinden beri sürekli beni koruyordu. Hatta burada değilken bile beni koruduğunu hissettiriyordu. Dönüp yüzüne baktım. O kadar yorgundu ki ve o kadar acı çekiyordu ki uykusunda bile huzurlu değildi.

" Peki biz çıkabilir miyiz artık? O çok yorgun eve gitsek iyi olur." Bunları söylerken koltukta uyuyan Karan'a bakmıştım tekrar.

" Tabi ki çıkabilirsiniz. Danışmadan reçetenizi isterseniz onlar verirler. Ben yazacağım şimdi."

" Çok teşekkür ederim Doktor bey."

" Rica ederim. Geçmiş olsun."

Doktor dışarı çıkınca yatakta doğruldum. Başım dönmüştü bir anlığına. Bütün gün doğru dürüst bir şey yememiş üstüne kaçırılmış ve yaralanmıştım. Bütün günün yükü üzerimdeydi adeta. Bir an önce eve gidip korkmadan uyumak istiyordum. Burada kaldıkça tedirginliğim geçmiyordu. Sanki adamlar içeri girip bizi götüreceklermiş gibi hissediyordum. Karan'a seslendim bir kaç defa. Sonuncusunda gözleri açtı aniden. Beni yatakta oturur pozisyonda görünce odayı yokladı. Onunda tedirgin olduğunu anlamıştım.

" Doktor geldi. Çıkabilirmişiz. Danışmadan reçetemi alacağız sadece."

" Beni neden uyandırmadın. İyi misin doktor ne dedi?"

" İyiyim merak etme. Ufak bir kansızlık dışında hiç bir sorun yokmuş."

" İki saat bekletmeseler kansızlık olmayacaktı."

" Karan tekrar başlama lütfen. Artık eve gidip uyumak istiyorum. Çıkalım şuradan."

" Tamam dur sana yardım edeyim."

" Sana çok fazla yük olmaya başladım. Sürekli hastanede buluyorum kendimi." Bunu utanarak söylemiştim. Gerçekten çok mahcup hissediyordum kendimi sürekli bela açtığım için.

" Saçmalama Arsen."

Beni sağlam kolumdan tutup yataktan indirdi. Daha sonra o koluma girip odadan dışarı çıkardı. Birinin benimle bu şekilde ilgilenmesine alışkın olmadığım için bu çok tuhaf gelmişti. Danışmaya gidip çıkış işlemlerini yaptıktan sonra reçetemizi alıp dışarı çıktık.

" Çantamı almışlardı. Kimliğimi nereden buldun sen."

" Bizim bindiğimiz arabanın arkasındaydı eşyalarımız. Senin koluna dikiş atarlarken gelip aldım. Sen fark etmedin mi arabadayken?"

" Hayır görmedim. Biraz olsun şansımız var en azından yani."

" Hiç sorma. Her yerimizden şans akıyor resmen. Hadi gidelim şuradan. Arabayı burada bırakalım. Taksiyle döneriz."

" Tamam."

Taksiye bindiğimizde Karan tekrar kabuğuna çekilmişti. Ama şu anda onun hareketlerinin analizini yapamayacak kadar yorgundum. Bu yüzden onu kendi haline bıraktım. Camdan dışarıyı izlemeye başladım. Sözde bu gece yola çıkacaktık. Oturduğum binanın önüne gelince taksinin ücretini ödeyip indik. Merdivenleri çıkarken çok sessizdik. Evin içine girince Karan direk yatak odasına yöneldi ve telefonunu şarja taktı. Bu da hastane de neden başkasının telefonunu kullandığını anlamamı sağlamıştı. Daha sonra banyoya girdi. Aklıma ona krem almadığımız gelince sinirlendim. Kendime dalıp unutmuştum. Saat çok geçti ve dışarı çıkmaya cesaret edemiyordum. Yarına kalmıştı bu mesele.

Mutfağa doğru giderken ayakta durabiliyor olmama şaşırıyordum. Bütün günün hareketi kesilince yorgunluğum kendini belli etmişti. Bir şeyler atıştırıp uyumalıydım. Ama bu düşüncelerim mutfağa girip ışığını yakınca uçup gitmişti. Hayatımın belli zamanlarında beni çok korkutan şeyler yaşamıştım. Bu da o anlardan biriydi muhtemelen. Masanın üzerinde kanlı bir bıçak duruyordu. Kimin kanıydı bu. Korkuyla geri geri yürümeye başladım. Evde biri mi vardı. Banyoya doğru koşarken kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi hissediyordum. Banyonun kapısını yumruklarken Karan da bunu fark etmiş olacak ki aceleyle çıktı dışarı. Ağladığımı o söyleyene kadar fark edememiştim bile.

" Arsen neler oluyor. Neden ağlıyorsun?"

" Karan burada mutfakta. Kanlı bıçak."

Söylediklerim mantıklı bir bütün oluşturmuyordu ama Karan bir sorun olduğunu anlamış ve elimi tuttuğu gibi mutfağa yönelmişti. Böyle bir durumda bile beni bırakmıyordu. Ona ilk defa minnet duydum. Mutfağa girince her tarafı taradı. Sonra masaya yaklaştık. Ben sürekli arkamıza bakıyordum. Biri gelip arkadan saldıracakmış gibi hissediyordum. Masada bıçağın yanında bir de not vardı. Karan notu alıp bakınca bende görebilmek için ona yanaştım. Kağıtta yazanlar nefesimi kesmişti.

" Bu kanın nereden geldiğini merak ettiniz değil mi? Küçük bir serçeden. Şimdilik başka bir serçeyi kullanmam gerekti ama bu uzun sürmeyecek. Sizin kaçtığınızı sandığınız dakikalarda burada sizi bekledim. Geç kalmanız çok ayıp oldu. Ama Arsen'in yaralandığını duyunca sizi affettim. Ona iyi bak Karan. Ben onu senden alana kadar iyi bak. "

Ölüm hep yanımdaydı benim. Ama hiç bu kadar gerçekliğini hissedememiştim. Akın öldüğünde bile. Küçük bir serçenin ölümü bana hissettirmişti bunu. Belki de ölen korunmasız ve masum bir beden olduğu içindi. Belki de kendime benzettiğim içindi.


Bölüm nasıldı sizce. Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim ❤️

Loading...
0%