Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6.Bölüm

@dilanates

Küçükken okulda ki çocuklar çok ilgimi çekerdi. Aile kavramını orada öğrenmiştim. Sırf ben üzülmeyeyim diye öğretmenimin sınıftaki diğer öğrencilere tatilde ne yaptıklarını veya aileleri ile nereleri gezdiklerini sormadığını fark ettiğimde ailesizliğin yükünün üstüne bir de sınıf arkadaşlarımın bu gibi şeyleri anlatamamasının yükü eklenmişti. Başlarda her şey çok normaldi. Bir ailem yoktu evet ama bunu yüzüme vuran insanlarda yoktu. Ama çocuklar çok acımasız olabiliyorlardı. Teneffüslerde babalarının onlara aldığı ayakkabıları anneleri ile çıktıkları alışverişleri anlatıyorlardı. Bu çok sorun değildi aslında. Daha önce yaşamadığım bir şeyin yokluğu çokta acı vermiyordu o zamanlar. Ama hiç unutmam adı Melis olan bir kız abisi ile oynadıkları oyunları anlatıyordu bir gün. Çocukluk işte bende onlara katılmak istedim. Ve yurtta Akın ile oynadığımız oyunları anlattım. Tabi Akından abim diye bahsetmemin beni yalancı durumuna sokacağını hiç düşünmemiştim. Akın o zamanlar yeni gitmişti ve ben bu şekilde anılarımı taze tutuyordum. Çocuklar benimle alay etmeye başlamışlardı. Kimsesiz olduğumu ve bir abim olamayacağını söyleyip duruyorlardı. Ben ise inatla Akın'ın abim olduğunu söylüyordum. Çünkü kan bağı diye bir şey olduğunu bilmiyordum. Bana göre Akın benim abimdi. Ama Melis bunu kabul etmiyor ve bütün sınıfın içinde beni sözleriyle eziyordu. Sonuç o gün yalancı ilan edildim. Bu o kadar zoruma gitmişti ki deli gibi ağladığımı hatırlıyorum. Sonrasında sınıf öğretmenimizin beni susturma çabalarını. O gün her şeyi anlattığımda öğretmenim Melis'in velisini çağırmıştı. Ve annesinin hepimizin içinde ona bağırması son nokta olmuştu. Bütün sınıf bana cephe aldı o günden sonra. Kimse benimle konuşmuyordu. Bu olaydan sonra Akından abim olarak bahsetmedim hiç. Ve arkadaş edinmeyi denemedim bir daha.

Ortamda ki sessizlik ve hatırladığım şeyler canımı yakmıştı. O gece sadece Akın değil aslında bu oda da Akın'ın hayatına dokunduğu herkesin geçmişi ölmüştü. Serhan ile olan arkadaşlığım çok güzeldi elbet ama onu ailem olarak görmemiştim hiç. Benim için sadece iyi bir arkadaştı. Ama Akın ailemdi. Her ne kadar hatırlayamasam da o benim hem geçmişim hem de geleceğimdi. Çocukluğumdu. Sessizliğe ilk darbeyi şoktan çıkan Serhan attı.

" Nasıl yani? Ben anlamıyorum."

Ben de anlayamıyorum diye çığlık çığlığa bağırmak istedim. Anlayamıyor bütün bu yaşadıklarımızı bir mantığa oturtamıyordum. Ama tabi bunu Serhan'a anlatamazdım.

" Aslında çok karışık. Geceydi ve bir yere gidiyorduk. Kim olduğunu bilmediğimiz biri ateş etti. Kaza kurşunu anlayacağın. Orada öldü."

Söylediklerimden sonra Karan'a baktım. Gözlerindeki ifadeden iyi gittiğimi anlamıştım. Yalan söylüyor olmak özellikle de Serhan'a karşı hiç hoşuma gitmese de buna mecburdum. En çokta Serhan'ı korumak için ona gerçekleri söyleyemezdim. Serhan'ın hem üzüldüğü hem de inanamadığı her halinden belliydi. Bir şeyler söylemek istiyor ama ne söylemesi gerektiğine karar veremiyordu. Bir süre sonra tekrar konuştu. Sesi az öncesine kıyasla daha üzgün çıkmıştı.

" Ben çok üzüldüm Arsen. Başınız sağ olsun. Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum."

" Teşekkür ederiz Serhan. Diyecek pek bir şey yok zaten."

" Peki sen neredeydin Arsen. Yani bunca zaman bana neden hiç ulaşmadın? Neden yanında olmama izin vermedin. ”

" Akın'ın vurulduğu gece bende oradaydım. Olaydan sonra uzaklaşmak istedim. Ama sonunda rahatsızlandım ve geri gelemedim."

" Ne hastalığı? Şimdi iyi misin?"

" Anksiyete bozukluğu. Travmaya bağlı bir durummuş. Hafızam kayıp maalesef. Bir sabah uyandığım da son iki yılım kayıptı. Şu an bir tedavi görüyorum. Yeni geldim İstanbul'a daha. Bir hastaneye gideceğim."

" Ben çok üzüldüm güzelim. Gerçekten bunları yaşamana çok üzüldüm. Peki hep burada mı kalacaksın yoksa geçici süre için mi geldin?"

Serhan'ın sorusuyla Karan'a döndüm. İlerisi ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. İşin kötü tarafı ileride bir yaşantımın olabileceğinden bile emin değildim. Ben hayatın hep yanlış yerinde duran bir kızdım. Doğru yerim olmamıştı. Hiçbir yere ait değildim. Bu yüzden Serhan'a cevap veremiyordum. Ne kalacağım demeye ne de gideceğim demeye dilim varmıyordu. Gitsem nereye gidecektim. Kalsam ne değişecekti. Bu da benim hayatımın arafıydı. Karan ile bakışmamız onun gözlerini kaçırıp Serhan'a cevap vermesi ile kesildi.

" Şu anlık kesin bir şey yok birader. Ama burada olacağız bir süre."

" Siz sevgili misiniz?"

" Hayır onu da nereden çıkardın?"

" Arsen'in çıktığı bir adam vardı o sensin sandım. O yüzden sordum. ”

Şok olmuş bir şekilde Serhan'a bakmaktan kendimi alamıyordum. Bir sevgilim mi vardı benim? Ama bu nasıl olurdu? Bu çok önemliydi. Çünkü peşimizde ki adam belki de eski sevgilimdi.

" Nasıl yani? Benim bir sevgilim mi vardı Serhan?"

" Onu da mı hatırlamıyorsun? "

" Hayır tabi ki. Kimdi adı neydi?"

" Valla adını hiç söylemedin Arsen. Daha çok yeniydi sen ortalıktan kaybolduğunda. Bir hafta önce filan. Seni ziyarete gelmiştim. Akın ofisine kapanınca gizlice anlattın bana. Tek bildiğim Akından gizlediğin ve gerçekten çok hoşlandığındı. Yeni çıkmaya başlamıştınız. Daha fazla şey anlatacaktın ama Akın geldi ve yarım kaldı. Sonra da görüşemedik bir daha. "

" Karan sen biliyor muydun bunu? Yani hayatım da birinin olduğunu."

" Hayır."

Bu duruma şaşırmadan edemiyordum. Kimdi bu adam? Daha da önemlisi neden Akından gizlemiştim bu durumu. Üstelik Karan bana yalan söylüyordu. Ona soru sorduktan sonra cevap verirken bir saliselik bir zaman diliminde gözlerini kaçırdığını fark etmiştim. Üstelik bu durumdan çok rahatsız olmuştu. Böyle bir şey olmasa bile peşimde bir adam olduğunu ve bana yaklaşmaya çalıştığını zaten biliyorduk. Ve bugün Serhan'dan öğrenmek istediğimiz tam da buydu. Peki Karan'ı rahatsız eden neydi? Yalan söylemesine sebep olan neydi?

“ Bu çok kötü bir durum güzelim. Doktor tedavi için ne dedi? Yani düzelecek mi hastalığın? "Serhan iç dünyamdan habersiz bana üzülmekle meşguldü. Ama beni düşürdüğü dehşet halini bilmiyordu. Yine de ona bir şey yansıtmadım. O gittikten sonra Karan'a bunun hesabını soracaktım.

“ Evet tedaviyi aksatmazsam düzeleceğim. Serhan sana bir şey soracağım. O zamanlar sana başka bir adamdan bahsettim mi? Yani bana ilgisi olan başka birinden. ”

“ Hayır neden ki? ”

“ Hiç sadece bir süredir biri benimle ilgileniyor. Beni önceden tanıdığını söyledi ama hatırlamadığım için inanamıyorum. ”

“ Aslında çok ilginç. ”

“ İlginç olan nedir? ”

“ Yani Arsen senden bahsediyoruz. O dönem dışarı bile çıkmıyordun. Akın izin vermiyordu buna. ”

“ Anlamadım. Akın benim dışarı çıkmama izin vermiyor muydu? ”

" Evet. Zaten bir sevgilin olduğunu bu yüzden gizliyordun. Biri ile nasıl tanıştığını ve sevgili olacak kadar nasıl ilerlediğinizi bilmiyorum. Aslında sana çok şaşırıyordum. Yanlış anlama ama sürekli kötüydün yani hasta. Evin içinde bile kalın kıyafetler giyip sürekli uyuyordun. Ve Akın seni resmen eve kapatmıştı. Dışarı çıkman yasaktı ve senin onu bu şekilde dinlemen beni çok şaşırtıyordu. Benimle görüşmene bile ayda bir izin veriyordu. "

" Anlamıyorum. Akın beni neden eve kapatsın ki?"

" Bilmiyorum. Bunları konuşmaktan hep kaçıyordun."

Serhan'ın söylediklerini anlamakta güçlük çekiyordum. Yani Akın beni eve kapatıyordu ve ben buna izin mi veriyordum? Ama neden? Bunun sebebi neydi ki? Sonra aklıma Karan'ın bir gece önce bana dedikleri geldi. Akın ile kavga ettiğimiz bir anımı hatırladığımı düşünmüştü. Bakışlarım şaşkınlıkla ona dönerken bana bakmıyordu. Gözlerini halıya dikmişti. O bunları biliyordu. Ama Barış oldukça şaşkın gözüküyordu. Sinirden gözlerim dolmaya başladı ama henüz ağlama zamanım gelmemişti.

" Peki neden sürekli hastaydım Serhan?"

" Arsen bunları anlatmam doğru mu bilmiyorum. Tedavin de bir soruna yol açmaz değil mi?"

" Anlatma birader sorun olabilir." Karan birden bire araya girmişti. Sanki Serhan'ın anlattıklarını baştan engelleyemediği için kendine kızıyordu. Huzursuzluğu gözlerinden okunuyordu tam olarak.

" Sorun olacağını sanmıyorum Karan. Neden sorun olsun ki?" Ben cevap verince gözleri bana kaydı. Gözlerimde ki kızgınlığı görünce daha fazla bir şey diyemedi. Sınırı aşmıştı bu sefer. Benden bir şeyleri gizlemesi yeni bir durum değildi elbette ama bu gizlediği hiç normal değildi.

" Hayır Serhan bir sorun olmaz sen anlat lütfen."

" O zaman tamam. Ama beni yanlış anlama lütfen. Olaylarla ilgili hiçbir şey anlatmıyordun o yüzden neler olduğunu bilmiyorum kesin olarak. Tek bildiğim senin başını bir belaya soktuğundu ve Akın evden çıkmana izin vermiyordu. Zaten çok sık görüşemiyorduk seninle. Görüştüğümüz zamanlarda da genelde çok halsiz oluyordun. Uyku problemin çok ilerlemişti. Akın'ın seni götürdüğü doktor bir işe yaramamıştı. Bütün bildiklerim bunlar."

" Başımı nasıl bir belaya sokmuştum ki?"

" Oturduğunuz apartmanda bir kız ölmüştü Arsen. Ve sen o kızın öldürüldüğünü söyleyip duruyordun. Bir gün seni görmeye geldiğimde yüzünde yaralar vardı. Kızı öldürdüğünü düşündüğün adamla yani sevgilisiyle konuşmaya gitmişsin ve adam sana saldırmış. O zaman sana çok kızmıştım gerçekten. Çok sorumsuzca hareket etmiştin. Zaten o olaydan sonra dışarı çıkman tamamen yasak oldu. Akın'a bir yerde hak veriyordum. Ama tabi dışarı yasağı çok fazlaydı."

Gerçekten bütün bunlara inanamıyordum. İşin kötü tarafı hiç birini hatırlayamıyor olmamdı. Karan hala yere bakıyordu. Serhan'ın telefonu çalınca o tarafa baktım. Telefonda konuştuğu kişiye hemen geleceğini söyleyip kapattı. Büyük bir mahcubiyetle bana bakıyordu.

" Güzelim benim acil gitmem gerekiyor. Yine görüşelim mutlaka. Ben seni ararım olur mu?"

" O numara benim değil kendime hat alacağım. Ben seni ararım."

" Ara ama mutlaka."

" Söz veriyorum arayacağım."

Serhan ayağa kalkıp hepimizle vedalaştı. Kapıda gidişini izlerken gücümün son kırıntılarını kullanıyordum. Kapıyı kapar kapamaz içeri yöneldim. Sanırım birinin bana tüm bunları açıklamasının zamanı gelmişti. Salonun ortasında durup Karan ve Barış'a baktım. İkisinin de bir şeyler bildiği o kadar belliydi ki. Benden bunca zaman gizlemişlerdi her şeyi.

" Bir sevgilim varmış arkadaşlar duydunuz mu? Tabi siz bunu zaten biliyordunuz. Anlamadığım ne biliyor musunuz? Peşimde bir adam var. Ve bu adam belki de benim eskiden sevgilim dediğim adam. Ama siz benden bunu sakladınız."

" Arsen bizim bir şey sakladığımız yok."

" Yalan söylüyorsun Karan! Ya inanamıyorum bu adam belki de benim sevgilimdi. Bunu nasıl gizlersin benden. "

" Arsen bağırma bana! Yalan söylemiyorum. Akın bana hiçbir şey anlatmıyordu. Bir kaç kez eve erken gitmesi gerektiğinde Arsen bekliyor derdi. Seninle ilgili bildiğim tek şey onunla yaşıyor olmandı. Bir gün çok sarhoş bir halde yanıma geldi. Tek söylediği onu mahvettim oldu. Sonra sızdı kaldı. Uyandığında sordum ama cevaplamadı. Ama benim içime bir şüphe düşmüştü. Birgün Akın dışarıdayken size geldim. Bu Akın ölmeden bir süre önceydi. Kapıyı açmadın. Daha doğrusu açamadın. İçeriden bana seslenip yardım istedin. İşte o zaman bir boklar olduğunu anladım ve Akın ile kavga ettim. Sonrası malum zaten. Bildiğim tek şey Akın'ın seni zorla tutuyor oluşuydu. En azından son zamanlarda. "

" Akın beni evde zorla mı tutuyordu yani. "

Anlayamıyordum. Nasıl olurdu bu. Akın beni neden zorla tutuyordu. Doğru olamazdı ki bu. Bunu yapmasının ne gibi bir sebebi olabilirdi. Başım dönüyordu. Dünyam başıma yıkıldı cümlesinin öznesi bendim şuan da. Benim onunla ilgili hislerim hep güzeldi. Şimdi ise içime bir karanlık yerleşmişti. Az önce avaz avaz bağırırken şimdi durulan bir su gibi sakinleşmiştim. Bu olanlara anlam veremiyordum. Kafam patlayacak gibiydi. Serhan arkasında bir fırtına bırakmıştı bana. Her şey o kadar çok karışmıştı ki. Sürekli hasta olduğumu söylemişti. Öldürülen kız ve sevgilisi vardı birde. Benim sevgilimi unutmamak gerekirdi tabi. Sahi birde ev hapsinde olduğumu öğrenmiştim ki bu daha ilginçti. Bunu zorlasam da bir kalıba oturtamıyordum. Akın beni neden eve hapsetsin.

" Akın beni neden eve hapsediyordu Karan? Neler oluyor biri bir şey anlatsın artık delireceğim!"

" Arsen öğrenmen gereken her şeyi öğreneceksin ama zamanı var. Şimdi değil. Artık zorlama."

Karan bunları söyleyip bir hışım evden çıkmıştı. Tüm bu olanlara gerçekten inanamıyordum. Bunu yapıyor olmasına inanamıyordum. Gözlerim dolunca Barış'a döndüm. Çok üzgündü. Kafasını sağa sola sallayıp ayaklandı ve evin içinde bir odaya girdi. Daha bir saat öncesine kadar ben bu insanlarla oturmuş kahve içiyordum. Hayatım benden çalınmıştı. Anılarım benden alınmıştı. Ve etrafımdaki herkes benden bir şeyler gizliyordu. Bomboş bir sayfa gibiydim. Aslında bomboş değildim. Ortalığa bulaşan mürekkep dışında anlamlı hiçbir şey yoktu sadece. Koltuğa çökünce birkaç damla gözyaşı kendilerini yanaklarıma bıraktı. Ellerimi alnıma yaslayıp bir kaç dakika izin verdim kendime. Bana anlatmadıkları çok şey vardı. Ve artık bunu beni korumak için yaptıklarından emin değildim. Ben burada uçurumun kenarında durmuş etrafa bakıyor bir şeyler arıyordum. Onlar ise arkamda hayatımın sahnelerini canlandırıyorlardı. Gözlerimi kapayınca bir görüntü belirdi önümde. Bir şeyler karalıyordum. Hayır yazıyordum. Bir deftere bir şeyler yazıyordum. Şaşkınlıkla gözlerimi araladım. Günlük tutuyordum. Akın ile birlikte aldığım günlüğü hayal meyal hatırlar gibiydim. Peki o neredeydi. Eğer bu gerçekse oraya her şeyi yazmış olmam gerekirdi. Bir an durdum. Sonra cansız kelimeler beynimden sızdı. Sesli konuştuğumun sonradan farkına vardım.

" Akın'ın evi."

O ev Akın'a aitti. Kira değildi ve eğer öldükten sonra satılmadıysa aynı şekilde duruyordu. Çantama gidip küçük gözü açtım ve içinde ki anahtarı çıkardım. Bu anahtarı bana ona taşındığım ilk gün Akın vermişti. Ve ben oradan ayrılırken yanıma bir tek bunu almıştım. Eğer oraya gidersem günlüğü bulabileceğimi düşünüyordum fakat şöyle bir sorun vardı ki tek başıma gitmeye korkuyordum. Karan ile gidemeyeceğim de çok açıktı. Ama Serhan ile gidebilirdim. Bu düşünce mantıklıydı. Evet tehlikeliydi. Peşimde ki adam Serhan'a zarar verebilirdi ama onun arabası vardı. Hiç zarar görmeden gidip gelebilirdik. Geriye arkadaşımı aramak kalmıştı. Barış'ın girdiği odanın önüne gelince bir kaç saniye tanıdım kendime. Daha sonra kapıyı çaldım. Gir komutuyla kafamı içeri uzatıp Barış'ı aradım. Çalışma masasında sabah ki adamı araştırıyordu. Yanına gidip ekrana baktım ama bir şey anlayamıyordum. Bir süre sonra vazgeçip Barış'a döndüm.

" Telefonunu alabilir miyim Barış. Serhan buradan çok ani çıktı onu arayıp bir problem olmadığından emin olmak istiyorum."

" Tabi ki bak yatağımın üstünde."

" Teşekkürler işim bitince geri getiririm."

" Tamamdır."

Odadan çıkıp kapıyı kapattım ve kendi kaldığım odaya yöneldim. Odanın en uzak köşesine geçip Serhan'ı aradım. Birkaç çalıştan sonra açmıştı.

" Efendim."

" Serhan benim Arsen. Çok ani çıktın bir problem yok değil mi?"

" Hayır güzelim. Okula imza atmaya gittim. Sen ne yapıyorsun?"

" Aslında senden bir şey isteyeceğim işin yoksa."

" Tabi ki söyle."

" Benim Akın'ın evine gitmem gerek Serhan. Ama bundan kimsenin haberi olmamalı."

" Neden saklıyorsun anlamadım. Hem o ev duruyor mu hala?"

" Ev Akın'ındı ve kimsesi yoktu. Yani satılmamış olabilir. Oradan almam gerekenler var. Sana anlatacağım her şeyi ama lütfen dediğimi yap. Ben birazdan buradan çıkacağım beni alabilir misin?"

" Şey tamam ama hemen çıkma. Benim oraya gelmem 20 dakika sürer. "

" Tamam ben telefonu Barış'a geri vereceğim. Sakın arama sen. 20 dakika sonra evin arka tarafında buluşalım."

" Tamamdır güzelim."

Telefonu kapatır kapatmaz Barış'ın odasına geri döndüm. Karan evde değildi ama her an geri dönebilirdi. Benim yokluğumu fark etmemesi gerekiyordu. Benden ne gizlediklerini bilmiyorum ama bunu günlükten öğrenebileceğimi düşünüyordum. Hep böyle yapardım. Çocukluğumdan beri sürekli günlük tutardım. Barış işiyle uğraşırken telefonu bıraktım ve biraz uyuyacağımı söyleyip çıktım odasından. Şansım varsa odama gelmezlerdi. Üzerime kapüşonlu bir hırka giyip sırt çantamı aldım. Odamda ki camda demir olmasa buradan çıkardım fakat korumalığı vardı ve benim sessizce ön kapıdan çıkmam gerekiyordu. Kapıya ilerleyip ayakkabılarımı giydim ve sessizce çıktım evden. Karan görünürlerde yoktu. Koşmaya başladığımda kapüşonu kafama örtüp güneş gözlüğümü taktım. Fazla adrenalin yüzünden kalbim patlayacak gibiydi. Evin arkasına gelince durup etrafıma baktım. Serhan birazdan gelirdi ama benim yine de bir yerlere saklanmam gerekiyordu. Bir binanın boşluğuna girince sırtımı duvara yaslayıp sokağı izlemeye başladım. Zaten çok uzun değil bir kaç dakika sonra Serhan'ın arabası sokağın başında göründü. Yerimden çıkıp arabaya doğru yürüdüm. İçeri girer girmez Serhan'a hareket etmesini işaret ettim ve etrafı kolaçan ettim. Karan'ın en azından bir süre beni bulmaması gerekiyordu. O günlüğü bulmalı ve okumalıydım.

" Arsen neler oluyor? Kötü bir durum mu var? "

" Hayır yani evet. Nasıl anlatacağımı bilmiyorum Serhan. Karan benden bir şeyler gizliyor. Bunların ne olduğunu bulmalıyım. Eve günlüğümü bulmak için gidiyorum."

" Günlük mü? Sence içine ne yazdın günlüğün kötü bir şey mi? Bak Arsen istersen seni benim evime götürebilirim. Eğer o adamlar seni zorla tutuyorsa söylemen yeterli. "

" Hayır Serhan zorla tutmuyorlar. Karan benim arkadaşım ama benden bir şeyler gizliyor. Beni korumak için yaptığına eminim. Yine de öğrenmek istiyorum."

" Tamam eve yaklaştık sayılır. Anahtarın vardır umarım."

" Var evet."

Araba biraz daha ilerledikten sonra tanıdık binanın önünde durdu. Gözlerime yaşlar batıyordu. Boğazımda düğümlenen bir şeyler vardı. Buraya tekrar geleceğimi hiç düşünmemiştim. Bu bir yıl içinde değişen tek şey binanın girişinde ki bahçe olmuştu. Bir süre arabadan inmeden binayı izledim. Burada neler yaşadığımı hatırlamaya çalıştım. Ama geldiğim ilk zamanlar dışında aklıma gelen başka bir şey yoktu. Anılarım benim için birer kara deliğe dönüşmüştü. İçine çekiliyor fakat doğru dürüst bir bilgi bulamıyordum. Etrafa bakıp arabadan indim. Binaya giderken neredeyse bayılacaktım. Serhan sessizce beni takip ediyordu. İçeri girip direk asansöre yöneldim. Yukarı çıkınca bir süre kapıda durup içeriyi dinledim. Hiç ses yoktu. Daha sonra önlem amaçlı zile bastım. Evde biri var mı emin olmalıydım. Ses gelmeyince anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. Geçmişime giriyordum sanki.

Kapı açılınca evin satılmadığını anlamıştım. İçeri yönelince ilk dikkatimi çeken kötü koku olmuştu. Evin uzun zamandır kullanılmadığı belli oluyordu. Ama farklı bir koku daha vardı. Sigara kokusu. Serhan'a elimle dur işareti yaptım. Bu koku çok tazeydi. Bizden önce eve giren başka biri vardı. İçeride hiç ses yoktu ama birinin bizi beklediğini hissetmiştim. Bütün kanımın bedenimden çekildiğini hissettim bir an. Peşimde ki adam olabilirdi bu. Kapının yanında duran büyük demir ayakkabı çekeceğini elime aldım ve Serhan'ı kapının dışına itip kapıyı kapattım. Bunu yaparken sessiz olmasını işaret ettim. İçeri girerken çok temkinliydim. Evet içeri de bir katil olabilirdi ve eğer öyleyse ölmeden önce onu görmek istiyordum. Sanki beni alırsa başkalarına zarar vermez gibi hissediyordum. Bu belki deli cesaretiydi bilmiyorum ama Serhan'ı eve sokmadığım için pişman değildim. Biraz daha ilerleyince mutfağı gördüm. Ve orada masaya oturmuş bana bakan kişiyi. Elimdeki demir yere düşünce bir kaç damla gözyaşı da yanağıma süzüldü. Deli gibi korktuğumu o zaman anladım. Serhan kapıyı yumrukluyordu artık. Sabrı buraya kadar sürmüştü.

" Buraya gelmek istediğini söylesen ben getirirdim seni güzelim. Evden kaçmana gerek yoktu."

" Karan!"

" Kapıyı aç Serhan bütün binayı başımıza toplamadan önce."

Hala şaşkındım ama ne yalan söyleyeyim içim rahatlamıştı biraz. Kapıya gidip canım arkadaşımı içeri aldım. Gerçekten bütün bina başımıza toplanacaktı. Serhan korkuyla yüzüme bakıyordu.

" Arsen kafayı mı yedin sen? İçeri de biri var değil mi? Çekil önümden nerede o?"

Serhan hışımla içeri girdi etrafa bakmaya başladı. En son mutfağın kapısında donup kalınca onun da Karan'ı gördüğünü anladım. Yanına gidip kolunu tuttum. Serhan'ın buradan gitmesi gerekiyordu çünkü birazdan büyük kavga olacaktı.

" Serhan sen gitsen iyi olur. Yarın buluşalım ama. Her şeyi anlatacağım söz veriyorum."

" Arsen neler oluyor?"

" Gerçekten önemli bir şey değil. Anlatacağım. Yarın."

" Tamam ama mutlaka ara beni. Telefonunu bekliyorum aramazsan kapıya dayanırım ona göre."

" Tamam."

Gülümseyip Serhan'a sarıldım. O iyi bir arkadaştı. Bütün bu yalanları hak etmiyordu. Ama şöyle bir gerçek var ki ölmeyi de hak etmiyordu. Gerçekleri öğrendiği takdirde hayatının tehlikeye gireceğini biliyordum. Onun hayatında bile olmamalıydım belki de. Acı gerçekler birer birer yüzüme vuruyordu. Serhan'dan ayrılıp onu gönderdim. Aklımda ki düşüncelerle mutfağa doğru yürüdüm. Kapıda bir süre Karan'a baktıktan sonra eskiden benim odam olan odaya yöneldim. Kapının kolunu tutup aşağı indirince içimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Burada iki yılım geçmişti. Ama hiçbir şey hatırlamıyordum. Yatağın üzerine atılmış bir kazak vardı. Acaba bunu daha sonra toplarım diye mi orada bırakmıştım. Masam da içerisinde ayraç olan bir kitap ve tarak vardı. Hayatım ansızın yarım kalmış gibiydi. Biraz daha içeri ilerleyip dolabıma yöneldim. İçini açınca kıyafetlerimin çoğunun olmayışı kaşlarımı çatmama sebep oldu. Bu dolabın daha dolu olduğunu anımsıyordum. Üst tarafta arkada kalan kısma uzandım ama günlük orada değildi. Panikle elimi dolaştırmaya başladım. Yoktu. Buraya koyduğumu hatırlıyordum. Üzüntüyle ve biraz da hayal kırıklığıyla arkama dönünce Karan'ın kapıya yaslanmış beni izlediğini gördüm. Bir süre daha baktıktan sonra arkadan elini çıkardı. Elinde ki şey benim günlüğümdü.

" Bunu mu arıyordun?"

" Karan onu bana ver! O bana ait."

" Evet öyle ama bu alabileceğin anlamına gelmiyor."

" Ne demek bu ya?"

" Şu demek Arsen buraya boşu boşuna geldin. Bunu sana vermeyeceğim."

“ Neden? Neden bunu yapıyorsun Karan. Ne saklıyorsun benden. Ya belki de o günlükte katilin kim olduğunu bulacağım. " İkimizde birbirimize bağırıyorduk.

“ Çünkü hazır değilsin lanet olasıca. Anladın mı? İçinde yazanları okumaya hazır değilsin."

Karan'ın dediği şeyle gözlerim büyüdü. Ne demek istemişti. Bana doğru yürümeye başlayınca bir adım geri çekildim. Ama kaçtığım Karan değil gerçeklerdi. Tam önümde durunca bana bakmaya başladı. Yüzümü ezberliyordu sanki. Daha sonra bir elini kaldırıp yüzüme yasladı.

“ Seni korumaya çalışıyorum Arsen. Tek amacım bu. Sevgilin kimdi ve ya peşinde ki adam kim bilmiyorum ama sana söz veriyorum hepsini bulacağım. Senden sadece bana güvenmeni istiyorum. ”

“ Sana güvenmeyi çok istiyorum. Tek yakınım sen kalmışsın gibi hissediyorum. Halbuki yakın bile değildik Karan. Ama ben yinede sana güvenmeyi çok istiyorum. Ama korkuyorum. Anlıyor musun? Karanlığın içindeyim. Tek bir ışık damlası için çırpınıyorum Karan. Yapayalnızım orada. Ben sana güvenmeyi istiyorum ama o kadar yalnızım ki korkuyorum.”

Ağlamam şiddetlenmişti ki ne zaman ağlamaya başladığımı bilmiyordum. Sanki kalbim patlayacaktı. Bütün bunları kaldıramıyordum. Karan usulca yanıma çöküp bir süre bana baktı. Daha sonra da beni kendine çekip sımsıkı sarıldı. Ağlamam iyice artmıştı.

" Özür dilerim Arsen. Çok özür dilerim. "

" Özür dileme Karan. Bunların hiçbiri senin suçun değil."

Gözlerimi kapattım usulca. Hayatım gitgide tuhaflaşıyordu. Daha sonra gözlerimi açtığımda karşımda yatağın altında bir karaltı gördüm. Korkuyla geriye sıçradım. Karan kaşlarını çatıp kafasını arkasına çevirdi ve benim gördüğüm şeyi görmesiyle biraz geriye kaydı. Orada yatağın altında biri vardı. Kafası duvara dönük olduğu için kim olduğunu göremiyorduk. Hareketsiz bir şekilde uzanıyordu. Karan kendine gelince yatağa doğru ilerledi. Bir an şoktan çıkıp onun kolunu tuttum. Bu bir tuzak olabilirdi.

" Karan bunu yapma. Bu bir tuzak olabilir? Farkında değil misin o yaşamıyor?"

" Tamam dolaptan bir şey ver bana."

Dolaptan elime geçen kazağı ona uzattım. Karan tekrar ama bu sefer daha temkinli bir şekilde yatağa doğru ilerledi. Eline sardığı kazak ile adama dokundu. Ama herhangi bir hareket olmadı. Karan kolundan tutup biraz çekiştirdi. Böylece orada yatan kişinin ölü olduğu kesinleşmiş oldu. Yatağın altından çıkan kafayı görmek için oraya doğru yöneldim ve belki de şaşkınlıktan küçük bir çığlık attım. Bu sabah bilgisayarda gördüğümüz adamın ta kendisiydi. Dudakları morarmaya başlamıştı. Ne zaman öldüğünü anlamak imkansızdı ama yeni olduğu belliydi. Karan'a dönünce umutsuzca yerine çöktü. Bu adamı bulmak belki de en büyük şansımızdı bizim. Benimle ne ilgisi olduğunu öğrenebilseydik her şey çorap söküğü gibi çözülecekti. Ama o umudumuz karşımızda ölü olarak yatıyordu.

Adamı daha dikkatli incelediğimde boynunda bir morarma olduğunu gördüm. Biri boğazına bir şey sarıp boğmuş olmalıydı. Daha sonra aklıma ceplerini karıştırmak geldi. Ama dokunup parmak izi filan bırakamazdım. Biraz düşündükten sonra yerimden kalkıp mutfağa ilerledim ve çekmeceleri karıştırmaya başladım. Bir poşet çok işime yarardı. En alt çekmecede bir eldiven kutusu bulunca gözlerim ışıldadı. İçinden bir kaç taneyi avuçlayıp tekrar odaya döndüm. Karan adama dikmişti gözlerini. Tamam bende kötü hissediyordum ama şu anda bu şekilde vakit kaybedemezdik. Onu buraya kim koyduysa her an polisi başımıza dikebilirdi. Eldivenlerden iki tanesini Karan'ın kucağına atıp kendiminkileri elime geçirdim ve adamın üzerini aramaya başladım. Cepleri boştu ama ceketinin iç tarafında bir cd kutusu buldum. Karan'a uzatınca eline alıp içini açtı. Bir cd vardı ve üzerinde herhangi bir şey yazmıyordu. Biraz daha adamın üstünü kontrol ettikten sonra bir şey olmadığına emin olup eldivenleri çıkardım. Karan da çıkarınca hepsini çantama tıktım. Daha sonra ayağa kalkıp etrafa bakındım.

" Karan bunu buraya bırakan polisi gönderebilir. Bu eve bir daha giremeyeceğiz muhtemelen bu yüzden almamız gereken bir şey varsa alalım."

" Haklısın. Benim Akın'ın odasından almam gerekenler var. Sende evde sana dair şeyleri topla. Yani senin daha önce burada yaşadığın bilinmemeli. DNA barındıran her şeyi toplamalısın. Bavul filan var mı?"

" Bu oda da yok ama Akın'ın odasında olabilir. Şey ben o odaya girmeye hazır değilim sen bakar mısın?"

" Tabi. Bekle burada."

Karan odadan çıkınca eldivenlerimi geri takıp dolabın içini tamamen boşalttım ve kapaklarını kapattım. Yatağın üzerinde ki çarşafı yere serip odada bana ait olan her şeyi üstüne attım. Yastık kılıfını çıkarıp yastığı yatağın üzerine geri attım. Karan bir kaç dakika sonra geri geldiğinde dolabın dokunduğum yerlerini silmekle meşguldüm. Hayatım polisiye dizilere dönmüştü resmen. İki bavul bulmuştu. Eşyalarımı onlara doldururken o tekrar gitti. Oda ile işim bitince banyoya ilerledim. Bana ait olduğunu düşündüğüm ne varsa boş bavula atmaya başladım. Kirli bir şey yoktu Allahtan.

Bir sonra ki durağım mutfak olmuştu ama mutfak önlüğü ve dolabın üzerine mıknatıs ile tutturulmuş bir fotoğraf haricinde buradan alabileceğim bir şey yoktu. Daha sonra salona gitmeye karar verdim. İçeri girince etrafa bakındım. Bu odada oturuyor televizyon izliyorduk belki de. Ama artık cansızdı her yer. Sanki evin sahibiyle beraber evde ölmüştü. Sehpanın üzerinde duran kitaba ilişti gözüm. Kitabı alıp açınca içinden bir fotoğraf düştü. Eğilip yerden aldım ve arkasını çevirdim. Ve gördüğüm şeyle bacaklarım beni taşıyamaz oldu. Bu fotoğrafta ki kişi bendim. Ama bu nasıl olurdu. Ellerim arkadan bağlanmıştı ve odamda yatağımın üzerinde oturuyordum. Ağzım bir bant ile kapatılmıştı ve ağlamaktan gözlerim kızarmıştı. Koltuğa çökünce anılar da üzerime çöktü. Gözyaşlarım fotoğrafa akarken kilitlenmiş gibi elimdekine bakıyordum.

Akın. Akın benim hayatımda hep iyi yerlere sahip olmuştu. Bana sahip çıkmış beni korumuştu. Hiç olmayan ailem olmuş hiç tatmadığım şefkati tattırmıştı. Yani ben öyle sanıyordum. Şimdi bu fotoğrafa bakarken anılarımın benim düşündüğüm gibi temiz olmadığını anlıyordum. Gözlerimin önünde Akın'ın fotoğrafımı çekişini görebiliyordum. Ailem dediğim adamın bana acı çektirip bunu izleyişini hatırlıyordum. Beni eve kapatmasını, insanlara anlatmamam için tehdit etmesini, yaptığı işkenceleri hatırlıyordum. Bir şeyler yerine oturuyordu artık. Serhan'ın söyledikleri bunları açıklıyordu. O gece bu yüzden Akından kaçıyordum. Karan neden oradaydı. Ve silah sesi. Elimdeki fotoğrafı buruşturup daha sesli ağlamaya başladım. İçim kanıyordu adeta. Kalbimden bir şeyler sökülüyordu. Ben bunları hatırlamak için mi çabalıyordum. Karan sesimi duyup odaya girince ona baktım. Karan neden yanımdaydı peki. Akın için mi? Akın'ın bana yaptıklarını kimseye anlatmayayım diye mi? Anlatsam da ne değişecekti ki. Neden bana bunları yaptığını bile bilmiyordum. Canım hiç bu kadar yanmamıştı belki de. Karan'ın benim için değil de başka bir sebep için yanımda olduğunu düşünmek beni çok üzmüştü. Her şeyden çok buna üzülmüştüm belki de.

“ Arsen iyi misin ne oldu?”

“ Neden söylemedin Karan?”

“ Neyi söylemedim?”

“ Akın'ın bana şiddet uyguladığını. Biliyordun. Bildiğine eminim. O gece o sokakta olmanın başka bir açıklaması olamaz.”

Karan şok olmuş bir şekilde gözlerime bakarken ben anılarımın bende açtığı yaralara şaşırıyordum. Elim istemsizce boynuma, oradan başlayıp belime kadar devam eden yaraya gitti. Bunun olduğu günü anımsadım ve mümkünmüş gibi ağlamam daha fazla şiddetlendi. Nefes alıp vermekte zorlanıyordum. Gözlerim kararmaya başladığında Karan'ın bana yaklaştığını gördüm. Ve en sonunda kendimi boşluğa bıraktım. Karanlıktan yakınıyordum az önce. Ama asıl olmam gereken yer orasıydı. Ben karanlığa aittim. Ben bir katildim. O gece Akın'ı vuran bendim.

Bu güneş de nereden çıktı? İnsan kış mevsiminden biraz soğuk hava ile yağmur bekliyor doğrusu. Tepedeki güneşin hangi ayda olduğumuzdan haberi yok anlaşılan. Adımlarımı hızlandırıp dinlenebileceğim bir gölge aramaya başladım. Birazdan güneş kafamı yakacaktı çünkü. İleride bir ağaç görünce neredeyse sevinçten uçacaktım. Daha fazla hızlanıp ağacın altına sığındım. Biraz gölge gerçekten iyi gelmişti. Yere çöküp bacaklarımı uzattım. Çok yorgun hissediyordum. Daha sonra etrafımı taradım ve kaşlarım benden izinsiz çatıldı. Ben burada ne arıyordum ki. Etrafta herhangi biri ve ya bir ev yoktu. Göz alabildiğine yeşillik ve güneş. Ocak ayında buranın bu kadar yeşil kalması nasıl mümkün olabilir ki. Ayağa kalkıp etrafımda döndüm ve her yeri dikkatle inceledim. Hiçbir iz yoktu. Birden bire tanıdık bir his içimi kapladı. Bu hayatım boyunca peşimi hiç bırakmayan o histi. Altında durduğum ağaçtan yaprak hışırtıları geliyordu fakat bir damla rüzgar yoktu. Bakışlarımı usulca yukarı kaydırdım ve ağaçta yaprak yerine sallanan ölüleri gördüm. Korkuyla geriye kaçarken ağacın büyüklüğü altında ezilmiştim adeta. Her dalı bir ölüye mesken olmuş gibiydi. Çoğu tanımadığım kadın ve adamların içinde iki kişi vardı ki kanımın donmasına sebep olmuştu.

Bana dokunan ellerini yakmak istemiştim. Çocuk bedenime uzanan ellerini yakmak. Ama adı üstünde henüz bir çocuktum. Korkudan sinip kalmıştım. Daha sonra ise o gitmiş ve ben onu unutmuştum. Unuttuğumu sandığımı şimdi karşımda bir yaprak gibi rüzgarda sallanırken anlamıştım. Gözleri kapalıydı ve rengi bembeyazdı ama onu hemen tanımıştım. Bu yurtta beni taciz eden güvenlik görevlisiydi. Ölmüştü. Ama beni asıl dehşete düşüren o değildi. Onun biraz ilerisinde gözleri açık bir şekilde sallanan Akın idi. Ellerim ile ağzımı kapatıp çığlığımı içimde boğdum. Bu nasıl olabilirdi. Gözleri hala parlıyor ve bana bakıyordu. Daha sonra onun bir ölü olmadığını fark ettim. Bu birkaç adım daha geriye gitmeme sebep oldu. Ağaçta sallanan herkesin aksine onu tutan bir ip yoktu. Birden bire ellerini serbest bıraktı ve toprağa bastı. Nefes almaya korkar olmuştum.

" Neredeydin Arsen? Seni çok bekledim."

" Bu sen olamazsın. Bu gerçek olamaz!"

" Neden? Yoksa beni öldürdüğün için mi?"

Akın bunları söyleyip kahkaha atmaya başlamıştı. Ben ise rengim solmuş bir halde ona bakıyordum. Ben bir katildim. Ama isteyerek olmamıştım. Bana yaşattığı acılar beni bunu yapmaya itmişti.

" Benim bir suçum yoktu anlıyor musun? Hepsi senin yüzünden! Canımı acıttığın için Akın!"

" Canını mı acıttım? Peki sen benim canımı acıtmadın mı Arsen?"

" Ben sana hiçbir şey yapmadım!"

Avaz avaz bağırıyordum ama sesim aniden çıkan ve zaman geçtikçe şiddetlenen rüzgar yüzünden havada kayboluyordu. Akın bana doğru bir adım attığın da gözlerinde gördüğüm o tanıdık öfke ve delilik birkaç adım daha gerilememe sebep oldu. O ise bunu görünce bana doğru hızla gelmeye başladı. Gözlerim dehşetle açıldılar. Canımı yakacaktı. Arkamı dönüp hızla koşmaya başladım. Nereye gittiğim konusunda bir fikrim yoktu ama kaçmak kurtulmak zorundaydım. Attığım her adımda ayaklarımın altındaki yerin yavaş yavaş çöktüğünü hissediyordum. Ama durmak bir yana daha fazla hızlanmaktan başka bir şey düşünemez olmuştum. Hata yaptığımı arkamda uzak bir mesafeden bana bağıran Akın ile anladım. Durup geriye baktığımda benim saplandığım bataklığın dışında panikle bana bakıyordu. Soluk soluğa etrafıma bakınca bataklığın beni içine çektiğini fark ettim. Benim hayatımı tam anlamıyla resmeden bir duruma düşmüştüm. Şaşırmıyor aksine beklediğim bu durum karşısında çaresiz bir kabullenişle son saniyelerimi karşımda bana acıyarak bakan adamın gözlerinin içine bakarak geçiriyordum.

" Neden canımı yaktın Akın? Ben sana güveniyorken."

" Arsen bana doğru gel. "

" Benim şansım yok Akın. "

" Hayır! Arsen canını yakmak istemedim. Özür dilerim. Yalvarırım bana gel!"

" Hoşçakal Akın. Ben seni öldürmek istemedim. Ben katil olmayı istemedim. Hoşçakal."

" Arsen hayır!"

Bataklık beni tamamen yutarken tek düşündüğüm katil olduğum ve bu şekilde ölmeyi hak ettiğimdi. Ben doğmuş terkedilmiş ve beni sonunda bir katile çeviren bu yaşamı yaşamıştım. Belki hiç birini hak etmemiş belki de başıma gelen her şeyi hak etmiştim. Bunu şu anda bile bilmiyordum. Bildiğim tek şey ben bir cana kıymış ve bedelini en ağır şekilde ödemiştim.

Gözlerimi açtığımda karanlık bir odada yatakta yatıyordum. Gördüğüm rüyanın etkisini uzun bir süre üzerimde taşıyacaktım belki. Ama şu anda değil. Yorgundum. Çok yorgun. Bir süre tavanı izledim. Kendimi içi boşaltılmış bir balon gibi hissediyordum. Ben sanki her saniye yıkıcı duygularla doldurulan bir balondum ve muhtemelen bir kaç saat önce bütün o duygular dışarı taşmıştı. Gözlerim kararana kadar ağladığımı hatırlıyorum. Karan'a sorduğum soruyu ve onun dehşete kapılışını. Ama sonrası yoktu. Muhtemelen bayılmıştım. Peki Karan'ı dehşete düşüren neydi? Zaten bilmiyor muydu yaşananları? Benim bir katil olduğumu. Unuttuğumu sandığım güzel anılarımın aslında hiç var olmamış olduğunu zaten bilmiyor muydu? Amacı neydi peki? Neden benim yanımda durmuştu?

" Uyanmışsın. Bizi çok korkuttun Arsen iyi misin?"

Dalgın bir şekilde sesin geldiği yere döndüm. Gelen Barıştı. Bana gerçekten durumu mu merak eder gibi bakıyordu. Ama ben artık hiçbir şeyin gerçekliğine inanamıyordum. Karan geçmişi hatırlamam için beni doktora götürmüş benimle ilgilenmişti. Şimdi tüm bunları düşününce onun intikam oyununa alet olduğumu fark ediyordum. Her şeyi hatırlamamı istemişti. O acıları en baştan yaşamamı. Belki de haklıydı. Ona kızmaya hakkım yoktu. Akın onun yakın arkadaşıydı. Onun için ne kadar üzüldüğünü görmüştüm. Derin bir nefes alıp tekrar tavana çevirdim bakışlarımı. Konuşmak gelmiyordu içimden. Tamamen boş hissediyordum. Belki de ben bugün en yıkıcı fırtınamı yaşamıştım. Ve artık toparlanmaya bir şeyleri yeniden inşa etmeye gücüm yoktu. Kimsenin beni görmediği bir yere gitmek hayatımın sonuna kadar tüm karmaşalardan ve sahteliklerden uzak kalmak istiyordum. Ama bu mümkün değildi. Asıl sahte olanın kendi hayatım olduğunu göz önünde bulunduracak olursam benim için sessizlik imkansızdı.

" Ben sana yiyecek bir şeyler getireyim en iyisi. Sen kalkma dinlen biraz daha."

Barış ona cevap vermeyeceğimi anlamıştı. Aslında tavrım ona değil kendimeydi. Ben ilk defa kendimden nefret etmiştim. Akın'ın bana yaptığı bazı şeyleri hatırlıyordum. Çok canımı yakmıştı. Ama bu onu öldürmüş olmamı haklı çıkarmıyordu. Nereden elime geçirdiğimi hatırlamadığım o silahı Akın'a doğrulttuğumu hatırlıyordum. O merminin gerçekten isabet edeceğine hiç inanmamıştım. Ama etmişti.

O an korku ve anın verdiği adrenalin ile silahı ateşlemiştim. Yapmamalıydım. Bir cana kıymamalıydım. Ben bu değildim ki. Boynumda ki yara sızlayınca elim oraya gitti. Akın'ın vücudum da bıraktığı tek iz buydu. Boynumda başlayıp sırtımda belime kadar iniyordu. Bunu yaptığı gün gözümün önüne gelince aynı acıyı tekrar hissettim. Aynı korkuyu. Ama ruhumda bıraktıklarının yanında bu bir hiçti. Aslında bir hiç olan bendim. İçeriye ışık sızınca kapının tekrar açıldığını anladım ama gözlerimi açmadım. Görmek, duymak ve ya hissetmek içimden gelmiyordu. Ben acılarımdan ve bu acıların sonunda katil olmuş olmam gerçeğinden utanıyordum. Yanıma bir sandalyenin çekildiğini zeminde bıraktığı sesten anlamıştım. Gelen kişinin Karan olduğunu ise kokusundan.

" Konuşmayacak mısın?"

Sesinde ki duygusuzluk canımı yaktı. Evet belki nefret yoktu ama bu kadar hissiz olması bende kalbimi söküp önüne koyma isteği uyandırmıştı. Nefret daha kabul edilebilirdi.

" Bir şeyler yemelisin Arsen. Sabahtan beri hiçbir şey yemedin."

Beni düşünmesi ya da düşünüyormuş gibi yapması daha fazla yıkılmama sebep oluyordu. Bağırmalı bana nefretini kusmalıydı. Ben onun yakın arkadaşını öldüren katildim. Günlerdir onu bulduğunda intikamını alacağını söylüyordu. Bunu yapmalıydı. Beni öldürmeli ve ikimizi de kurtarmalıydı. Ama onun katil olmasını istemiyordum.

" Ne yapmamı istiyorsun Arsen söyler misin? O benim en yakın arkadaşımdı sen ise. Ne yapmalıyım söylesene!"

" Banyoya gidebilir miyim?"

Sesim boğuk çıkmıştı. Ona cevap vermemiştim. Veremezdim zaten. Sen ise dediği an benim için her şey bitmişti. Beni bir yere koyamıyordu. Ben 2 yıl önce bir tek Akın'ı değil hepimizi öldürmüştüm. Karan bir süre sessizce yüzüme baktıktan sonra ayağa kalkıp elini bana doğru uzattı. Ama elini es geçip yerimden doğruldum. Gözlerine bakmaya cesaretim yoktu ama elini tutmadığım için bir süre duraksadığını fark etmiştim. Banyoya doğru giderken peşimden geldi. İçeri girip kapıyı kapattım ve sessizce kilitledim.

" Kapının önüne temiz çamaşır bırakacağım Arsen. Duş al ve mutfağa gel. Yemek yiyeceksin."

Lavabonun önüne gidip aynada yansımama baktım. Çökmüş haldeydim. Yüzümde geçmiş acılarımın izleri vardı. Karan'a bu acıları yaşatmaya hakkım yoktu. Arkadaşını öldürmüştüm. Benden nefret etmeliydi. Ama o benim çektiğim acıları da bildiği için ne hissedeceğini bilmiyordu. Onu ikilemde bırakmaya hakkım yoktu. O katil olmayacaktı. Gözüm aynanın yanında ki banyo dolabına ilişti ve sabah gördüğüm jileti elime aldım. Karan'ı kurtaracaktım. Benim yaşamam ona acı verecekti ama bana bir şey yapamıyordu. Yapmasını da istemiyordum. O katil olmamalıydı. Yaşaması gereken bir hayat vardı. Benim için Akın için en çokta kendi için yaşaması gereken bir hayat.

Ben zaten yeterince yara almıştım. Bu hayatta canımı hiçbir şey yakamaz dedikçe hep daha fazlasını yaşamıştım. Akın bana şiddet uygulamıştı. Sebebini hatırlayamıyordum. Ama daha fazlasının olmuş olmasından korkuyordum. Ben ise Akın’ı öldürmüştüm. Sebebi çektiğim acılardı belki ama yine de yapmamalıydım. Karan ise o gece orada neden bulunduğunu bilmiyordum ama aramızda ki en masum kişiydi belki de.

Kendime verdiğim sözü hatırladım. Bu hayatta sevilmeden ölmek istemiyordum. Ama sevilmeyecek biri olduğumu artık kabul ediyordum. Son kez aynada kendime bakıp burukça gülümsedim. Belki cesaret bulmak içindi belki de son kez gülümseye bilmenin tadına bakmak içindi. Daha sonra kararlı bir şekilde duşa kabinin içine girip suyu açtım. Ilık su başımdan aşağı dökülüp üzerimde ki giysileri ıslatırken sırtımı duvara yaslayıp yavaşça yere çöktüm. Titreyen ellerime inat jileti bileğime yaklaştırdım. Ve akan bir kaç damla göz yaşıyla beraber bileğimi kestim. Aynısını diğer bileğime de yapıp jileti elimden bıraktım. Canım çok yanıyordu. Biraz daha cesaretim olsaydı boğazımı keserdim ama yapamamıştım. Bileklerimden akan kan zemini kaplarken Akın'ın söylediği bir cümle kafamda yankılanıyordu.

" Senin sonun olacağım Arsen."

Gerçekten öyle olmuştu. O benim sonum olmuştu. Beni sevdiği için yaptığını söylediği her işkence sonun başlangıcı onu öldürmem ise sonum olmuştu. Gözlerim kararıyor oturduğum zemin altımda kayıyordu. Bilincimi kaybetmeden önce bir şeylere tutunma ihtiyacı hissettim. Ölürken biri yanımda olsun isterdim. Ama benim için ölüm bile yalnızken mümkün olmuştu. Ellerimi kaldırıp kendi bedenime sarılmak istedim ama kollarımda o gücü bulamadım. Kafamı geriye yasladım ve gözlerimi yumdum. Ölümün soğukluğu sinmişti her yere. Son defa derin bir nefes aldım ve bilincimi açık tutmak için verdiğim çabayı bıraktım. Ölüm. Sonunda yenilgimi kabul edip gidiyordum.


Bölüm nasıl olmuş sizce? Oy verip yorum yazarsanız çok sevinirim şimdiden teşekkürler ❤️


Loading...
0%