Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7. Bölüm

@dilanates

Karan


Ben sokakların acımasız olduğunu öğrendiğimde henüz çocuktum. Küçük bir çocuk. Anne babam öldükten sonra gönderildiğim kimsesizler yurdundan kaçtığım ilk gün şanssızlık eseri girdiğim sokakta karşılaştığım sahne sayesinde hayatımın bu şekilde devam edeceğini daha o zaman anlamıştım. Kaç çocuk bir ceset ile karşılaşır ki. Ama ben zaten ilk cesedimi göreli çok olmuştu. Saatlerce anneme bakmıştım. Onu öldürdükten sonra kendisini de silahıyla vuran babam umurumda olmamıştı. Annemi izlemiştim saatlerce. Şimdi ise gördüğüm o sokaklardan beraber kurtulduğum çocukluk arkadaşımdı. Her şey saniyeler içinde olup bitmişti. Onun bağırması, Arsen'in o an ben farkına varamadan çıkardığı silahla alıp onu vurması. Her şey birkaç saniye içinde olmuş ve bitmişti. Akın hastaydı. Tedavi görmesi gerekiyordu. Arsen'e yaptığı işkencelerin elbette farkındaydım. Ama bu onu öldürmesini haklı çıkarmıyordu. O benim kardeşimdi. Sonrası ise hızlı çekimde gerçekleşmişti. Polis çağırmak için bir sokak ileride ki karakola koşmam, Arsen'in deli gibi ağlaması ve döndüğümde ikisinin de ortalıkta olmayışı. Polisler yerde ki kana rağmen bana inanmadılar. Bende kendim bulmak istedim. İstediğim ve planladığım şey Arsen'i bulmak ve Akın'ı nereye götürdüğünü öğrenmekti. Ama işler çok farklı gelişti. Şimdi geldiğimiz noktaya baktığımda her şeyin benim planım dışında geliştiğini fark ediyordum. Arsen'in hastalığı, Akın'ı onu saklamamış olması, peşimizde ki adam. Nasıl bu duruma geldiğimizi anlayamıyordum.


Başlarda Arsen'e inanamadım. Hafızasının kaybolması bana çok şüpheli geldi. Ama hastane de ben kimim diye ağlaması. O zaman ne yalan söyleyeyim içimde bir şeylerin kanadığını hissettim. İlk gördüğüm zaman daha küçük bir çocuk gibiydi. Çok ürkek ve güvensizdi. Şimdi ise karşımda güçlü bir kadın duruyordu. Ama içinde ki çocuğu hala görebiliyordum. Akın onu yanına aldığında çok kızmıştım. Çünkü hastaydı. Zarar vereceğini biliyordum ama bunu bir türlü Akın'a anlatamıyordum. O saplantı haline getirmişti Arsen'i. Akın için sevgi demek zarar vermek demekti. Şuan verdiği zararı düşününce kendimi dövmek istiyordum. Arsen'e üzülüyor, acıyordum o zamanlar. Neredeyse her gün Akın ile konuşuyor ve Arsen’i bırakması için dil döküyordum. Tabi onu zorla tuttuğunu ve işkenceleri bilmiyordum. Düşündüğüm sadece psikolojik şiddetti. Ta ki evlerine gidipte Arsen kapının ardından bana yalvarıp yardım isteyene kadar. O zaman anlamıştım işin renginin tahmin ettiğimden daha kötü olduğunu. Akın ile konuşmam fayda etmeyecekti bu saatten sonra. Arsen’i oradan çıkarmam ve Akın’ın tedavi görmesi için birşeyler yapmam gerekiyordu. Bu şekilde yeterince koruyamıyordum ikisini de. Keşke Arsen'i götürmek yerine eve sağlık ekipleri çağırıp Akın'ı götürmelerini sağlasaydım. En büyük hatamı bunu yapmayarak yapmıştım. Ondan sonra da her şey çorap söküğü gibi gelmişti.


" Karan ne düşünüyorsun?" Derin düşüncelerden Barış'ın sesi ile sıyrıldım.

" Ne yapacağımı bilmiyorum Barış. Ona ne yapacağımı bilmiyorum!"

" Karan en başta bana geldiğinde sana onu öldürmeyeceğini söyledim. Bak haklısın Akın'ı öldürmemeliydi. Ama o da bir mağdur Karan. Bunu anlaman gerek. Sen sadece onun anlattığı ya da hissettiğin kadarını biliyorsun. Arsen'in o evde 2 yıl neler yaşadığını ikimizde bilmiyoruz tam olarak. Söylesene Arsen'in boynunda ki izi bir tek ben mi gördüm. Onu araştırdım Karan! Yurttan çıktığında böyle bir yarası yoktu. "

" Lanet olsun bunları biliyorum! Tabi ki onu öldürmeyeceğim. Ama elimde değil onu affedemiyorum! Bana güvenmesini söylemiştim Barış. O gece Akın'ın silahını bozmuştum. İstese de bize zarar veremezdi. Yani Arsen'i kurtaracaktım. Ama o beni dinlemedi. "

" Bak sakin olup düşünmeliyiz. Peşinizde kim olduğunu bilmediğimiz bir adam var ve o yeterince sizi öldürmeye kafayı takmışken birbirinize zarar veremezsiniz. Bunu kendinize yapmayın. "

" Biliyorum bütün bunları. Ama bilmediğim şeyler daha çok canımı sıkıyor. O gece o silahı Arsen’e kim verdi mesela. Ya da Arsen’in sevgilisi kim? Serhan’a da tam güvenemiyorum nedense. Yani Arsen’in bir sevgilisi nasıl olabilir Barış. Akın onu gözünün önünden ayırmazken."

" Bunları Arsen hatırlamadan bilemeyiz."

" Kafam davul gibi oldu."

" Bu arada Arsen banyoya gireli 1 saati geçti. Bir bak istersen."

" Tamam. Sende yiyecek bir şeyler sipariş et. O yemek diye yaptığın şeyleri bana yediremezsin."

" Emriniz olur beyefendi."

Banyoya doğru giderken kafamda birşeyleri yerine oturtmaya çalışıyordum. Arsen’e nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. En önemlisi de herşeyi hatırlamış olabileceği gerçeği. Eğer hatırladıysa bazı şeyleri daha çabuk çözecektik. Kapıya gelince içeriden gelen su sesi kaşlarımı çatmama sebep oldu. Bu kız bir saattir banyo ediyor olamazdı. Kapıyı tıkladım. Ses gelmeyince kulpu çevirdim ama kilitlemişti. Birden bire panik soğuk bir zehir gibi damarlarımda tırmandı. Kapıya yumruk atmaya başladım bu sefer. Sesimi duyan Barışta gelmişti yanıma.

" Barış cevap vermiyor. Kapıyı kilitlemiş aptal! Bir şeyler yapmalıyız."

" Karan kır kapıyı! "

Barış arkasını dönünce kapıya sağlam bir tekme geçirdim. Bir kez daha vurunca kapı hızla geriye gidip duvara çarptı. Ama ben yerimden kıpırdayamıyordum. Sanki biri hareket yeteneğimi almıştı elimden.

" Karan durum nedir döneyim mi?"

Barış konuşuyordu ama söylediklerini kavrayamıyordum. O orada kanlar içinde otururken mantıklı hiçbir şeyi yapamıyordum. Kendini öldürmüştü. Gözlerim acımaya başlayınca bulunduğum ana geri döndüm. Aynı zamanda gerçekleşmişti dizlerimin üstüne çöküşüm.

" Lan neler oluyor! Karan kalk çabuk yerinden. Karan sana kalk diyorum."

Barış çoktan Arsen'in yanına koşmuştu. Bana bağırıyor beni çağırıyordu ama bende bunu yapacak güç yoktu. Öldürmüştü kendini. İçinde yükselen çığlıkları duyamamıştım. Bütün bunlar olurken geçmiş yavaş yavaş süzüldü önümde. Akın'ı öldüren kişiyi bulmaya çalışmam ve sürekli intikam almaktan bahsetmem bıçak gibi saplandı derime. Bunu ben mi yapmıştım. Onu öldürmeyeyim diye kendini öldürmüştü. Ben bunun olmasını istemiyordum ki. Ölmesini istememiştim. Gözyaşlarım yavaş yavaş beni terk ederken bulanıklaşan görüntü yüzünden hiçbir şey göremiyordum. Ama Barış'ın suyu kapatmasını duyabilmiştim.

" Karan çabuk kalk dedim! Oğlum kız yaşıyor ama nabzı çok yavaş. Hastaneye gitmeliyiz Karan!"

" Yaşıyor mu?" Bu kelimeler dudaklarımdan dua gibi çıkmıştı. Onun da ölmesine dayanamazdım. O yaşamalıydı.

" Evet yaşıyor ama çok fazla zamanımız yok acele et bu yüzden. Hadi!"

" Tamam ben Arsen'i alayım havlu filan ver bileklerine saralım. Sende arabayı sür. Kendime güvenemiyorum kaza yapabilirim." Panik sesime ve hareketlerime yansımıştı.

" Tamam bak bu havluları bileklerine bağla. Ben arabayı çıkarıyorum."

Barış birkaç tane havluyu üzerime atıp acele ile çıktı. Bileklerini sıkıca havlu ile sarıp bağladım. En zoru onu kucağıma almaktı. Kuş gibiydi bedeni. Bu hali daha çok üzmüştü beni. Acele ile arabaya koştum. Arabanın içi sıcaktı Allahtan. Çünkü Arsen'in bedeni buz gibi olmuştu şimdiden.

" Karan nabzını kontrol et."

" Ben bunu yapamam Barış. Ben bunun olmasını istememiştim. Aptal kız aptal! Niye böyle bir şey yaptı ki?"

" Sen gerçekten salaksın Karan. Günlerdir intikamdan bahsediyorsun kıza. Ne yapmasını bekliyordun."

" Ama ben-"

" Tamam geldik hastaneye. "

Barış arabadan çıkar çıkmaz acilin kapısından girdi bağırarak. Bende kucağımda Arsen ile arabadan indim. Bacaklarımı hissetmiyordum sanki. Barış çok geçmeden sağlık görevlileri ile geri döndü. Getirdikleri sedyeye Arsen'i yatırırken elini bırakamamıştım. Kanlar içinde kalmış elleri buz gibiydi. Sedye hızla içeri girerken peşlerinden koşuyordum. Her şey bir kaç saniye içinde oldu. Arsen'i kapalı kapılar ardına almış sürekli koşturuyorlardı. Orada dışarıda kalmış olmak gelen giden her hemşire ve doktorda yüreğimin ağzıma geldiğini hissetmek çok zordu. En zoru ise içeriden çıkıp hızla başka bir yere koşan doktoru görmek olmuştu. Üstü başı kan içindeydi. Bu Arsen'in kanı mıydı? Yerimden hızla kalktım. İçeri girmeye çalışıyordum ama Barış beni bırakmıyordu. Bu sırada çıkan bir hemşirenin önünü kestim. Sinirlerim iyiden iyiye bozulmuştu.

" Biriniz bir şey söyleyin artık! O iyi mi?"

" Beyefendi bırakın işimizi yapalım. Hastaya kan bulmaya gidiyorum. İzin vermezseniz sevgiliniz ölecek!"

Ne kadar kolay söylemişti. Ölecek! Öylesine bir şeyden bahseder gibi çıkmıştı ağzından kelimeler. Söyleyip çekip gitmişti. Biliyor muydu acaba hayatımın her anına yayılan ölümlerden bıktığımı? Biliyor muydu onu da kaybedersem ayakta duramayacağımı? Bilse böyle rahat olmazdı herhalde? Beni ayakta tutanın Barış olduğunu ellerini çekince anladım. Kapının dibine yere çökerken Arsen'e yaptıklarımı düşündüm. Buraya gelirken arabada iyi olacaksın demişti. Benim iyi olmamı istiyordu. Bir kez bile kendi iyiliğini düşünmemişti. Şimdi ise ölüyordu. Bağırıp kalk demek istedim. Kalk yoksa iyi olamam demek. Ama ağzımdan tek bir kelime çıkmadı. Sırtımı yasladığım duvardan gelen gideni izledim. Yakınlarını kaybedenlerin acısını gördükçe bunun tanıdıklığıyla titredim. Bu anı tekrar yaşama düşüncesi bile içimi kavurdu. Ben ona kıyamazdım ki. Sadece hatasını anlasın istemiştim. Biraz acı çekmesini, yaptığı şey ile yüzleşmesini. İyi bir hayatı olacaktı söz vermiştim. Ama şimdi burada asıl hayatını tekrar kana ve acıya bulayanın kendim olduğunu görebiliyordum.

" Karan kardeşim kalk bir elini yüzünü yıka."

Barış'a çevirdim bakışlarımı. O da yıkılmıştı. Baştan beri Arsen'in zarar görmesini hiç istememiş beni hep o frenlemişti. Ama yine de başarılı olamamıştı. Bugün kendine zarar vermemişti aslında Arsen. Bunu ona yapan bendim. Onu resmen intihara sürüklemiştim. Yaşadığı şeylere yaptıklarına karşı güçlü olamamıştı. Ve ben yine sözümü tutamamıştım. En başından beri Arsen'i korumak istemiş ama ona en büyük zararı yine ben vermiştim.

" Kendimi hiç affetmeyeceğim Barış! Bunu ona ben yaptım. Onu intihar etmeye sürükledim. "

" Saçmalama Karan. Kalk şuradan ve toparlan. Arsen sapasağlam çıkacak buradan ve ben eminim ki sen bütün her şeyi telafi edeceksin. Güçlü olmalısın ki ona yardım edebilesin."

Barış konuştukça Arsen'in iyileşmesine dair umudum büyüyordu. Yavaşça ayağa kalktım ve ellerimle yüzümü sıvazladım. Kendime gelmeliydim. O küçük hanım uyandığında onunla görülecek bir hesabımız vardı. İntihar edip beni burada tek başıma bırakmayı düşündüğü için ona kızacaktım. Aklına bir daha kendine zarar vermek gelemeyecekti.


Biraz kendime gelmek ve her yerime bulaşan kanı en azından fizikten temizleyebilmek için lavaboya ilerledim. Musluğu açtığımda ellerimin titrediğini yeni fark ediyordum. O kadar çok kayıp vermiştim ki. Her seferinde alıştığımı düşünüyor ve yanılıyordum. Bir saattir Arsen’i görmüyordum. Bir saattir tekrar birini kaybedersem nasıl ayakta kalacağımı düşünüyordum. Hiç değişmiyordu acı. Ama bu sefer ki farklıydı. En son annemde bu kadar yıkıldığımı anımsıyordum. Belki de Arsen de masum olduğu içindi. Barış’ın yanına ilerlerken acı damarlarım da geziniyordu. Ben bunları düşünürken az önceki hemşire yanımıza geldi.


" Doktor bey birazdan gelip size bilgi verecek ama şunu söyleyebilirim ki hastanız yaşıyor. Geçmiş olsun."


Hemşire bunları söyleyip tekrar gitmişti. Hayatımda ilk defa güzel bir haber almış gibi hissediyordum. Barış bana sarılınca bir süre anın getirdiği şoktan ellerim hareket etmedi ama daha sonra sıkı sıkı sarıldım dostuma.

" Duydun mu bak yaşıyor. Şimdi ona nasıl davranmamız gerektiğini düşünelim."

" Ben biliyorum nasıl davranacağımı. O küçük hanıma intihar etmenin ne demek olduğunu göstereceğim."

" Karan sen iflah olmaz bir odunsun kardeşim. Kız ölümden döndü ve sen ona ceza vermeyi düşünüyorsun. "

" Bir daha intihar etmemeli Barış. Aynı şeyleri tekrar yaşayamam anlıyor musun? "

" Bunun için konuşman da yeterli olur. Onu korkutman şart değil."

" Neyse hele bir uyansın da bakarız."

İçeriden çıkan bir doktor bize doğru yönelince aceleyle yanına gittim.

" Arsen Safir'in yakınları sizler misiniz?"

" Evet doktor bey. Durumu nasıl?"

" Geldiğinde çok kan kaybetmişti. Kan verdik ve kesikleri diktik. Şu anda durumu stabil. Ama psikolojik destek alması şart. Bu gibi durumlarda hasta tekrarlar intiharı. Bunun olmasını engellemeliyiz. Çünkü bu sefer kurtarmayı başaramayız. Uyandığı zaman hastanemizin psikiyatri bölümünden bir meslektaşım kontrole gelecek. Şimdi normal odaya alıyoruz kendisini. Geçmiş olsun."

" Çok teşekkürler doktor bey."

Doktor giderken sesim çıkmamıştı. Barış teşekkür ederken ben arkamda kalan sandalyeye attım kendimi. Çok şükür iyiydi ama tekrar edebilir demişti doktor. Bu sefer kurtaramayız demişti. Başımı ellerimin içine aldım ve düşünmeye başladım. Bunun tekrarlanmasını engellemeliydim. Arsen'i sedyeyle odadan çıkardılar. Kirpikleri yanaklarına düşmüş yatıyordu. Bembeyazdı. Bir an yaşayıp yaşamadığından emin olma isteğiyle yanıp tutuştum. Elimle elini tuttum. Minicik ellerinde hafif bir sıcaklık vardı. Yaşıyordu. Derin bir nefesi ciğerlerime çektim. Onu götürürlerken kendimi tekrar sandalyeye attım ve arkalarından izledim onları.

" Karan bundan sonra çok dikkat etmeliyiz kardeşim. Gece gündüz yanında olmalıyız onun. "

" Tekrarlanmayacak bir daha. Yanımdan hiç ayırmayacağım onu. Odasına doğru gidelim bizde hadi."

" Dur danışmadan öğreneyim ben odayı."

Barış danışmaya doğru giderken derin bir nefesi ciğerlerime doldurdum. Güçlü olacak ve Arsen'i koruyacaktım. Gerekirse kendinden bile.

" 309 numaralı oda Karan hadi gidelim."

" Tamam."

Asansöre binip yukarı çıktık. İndiğimizde koridorda iki tane polis memuru karşıladı bizi. Bu benim aklımdan tamamen çıkmıştı. İfade alacaklardı bizden. Onlardan önce Arsen ile konuşup uyarmalıydım. Polisler fark etmeden Barış'a doğru eğildim.

" Barış onlardan önce Arsen ile konuşmalıyım. Oyala onları bir süre tamam mı?"

" Tamamdır kardeşim o iş bende."

Odanın önüne ulaştığımızda yüzüme acı çeker bir ifade yansıttım. İnandırıcı olmam tek şansımdı şu anda. Ama o an farkında olmadığım şey çabalamama gerek yoktu zaten. Ben iliklerime kadar acı çekiyordum.

" İyi akşamlar memur bey. Kız arkadaşım için mi geldiniz?"

" Arsen Safir'in yakınları mısınız?"

" Evet ben erkek arkadaşıyım. Bu da benim yakın arkadaşım Barış."

Kız arkadaşım diyince Barış dönüp bana bakmıştı. Bunu dememi beklemiyordu. Aslında ben bile dedikten sonra fark etmiştim.

" Hastayı siz mi getirdiniz?"

" Evet biz bulduk onu çok şükür ki zamanında yetişebildik buraya. Uyanmış mı siz konuştunuz mu?"

" Hayır henüz uyanmadı. Sizin de ifadelerinizi alacağız."

" Tabi ki yardımcı olmayı çok isterim.. Arsen ile biz Mersinden 2 gün önce geldik. Şu sıralar birkaç psikolojik problemi vardı. Çocuk yetiştirme kurumunda büyüdü ve yaşadığı şeyler onda bir travma yarattı. Geçmişinin bir bölümünü hatırlamıyor. Bunun için tedavi görüyordu hatta kayıtlarda filan vardır. Buraya geldiğimizde durumu daha da kötüleşti. İçine kapandı iyice. Bu akşam duş almak için banyoya girdi. Bir saati geçince endişelenip yanına gittim. Kapı kilitliydi kırınca yerde kanlar içinde yattığını gördüm. Sonra da buraya geldik zaten."

" Peki daha önce intihar teşebbüsü olmuş muydu?"

" Çocukken yurtta bir kez daha intihar etmiş ilaç içerek. O zaman da hastaneye götürmüşler. Doktoru tekrarlaya bileceğini söyledi bu yüzden psikolojik destek almasını sağlayacağım."

" Tamamdır isminiz neydi bu arada."

" Karan Çakır."

" Tamamdır. Sizin ekleyeceğiniz var mı Barış bey."

" Hayır bütün olayı arkadaşım aktardı."

" Pekala uyandığı zaman Arsen hanımın da ifadesini alacağız."

" Tamam ben içeri girebilir miyim? Üzerini değiştirmedilerse değiştireyim. Üstü ıslaktı hasta olmasın daha fazla."

" Tabi ki girebilirsiniz."

Barış'a bakıp içeri girdim. Üzeri değiştirilmemiş bir hastane önlüğü bırakılmıştı yanına. Ona doğru ilerleyip yüzünü avuçlarım içine aldım. Sanki yüzü bile ufalmıştı. Rengi bembeyazdı. Yavaşça eğilip dudaklarımı alnına bastırdım. Neyse ki vücut sıcaklığı bir nebze olsun artmıştı. Üzerindeki battaniyeyi kaldırıp pantolonunu ve üzerine baygınken giydirdiğim kazağı çıkardım. Yatağın içinde çocuk gibi kalmıştı zayıf bedeniyle. Hemen hastane önlüğünü giydirip battaniyeyi tekrar örttüm. Yanına oturup elinden tuttum. Birden bire aklıma ölmüş olma düşüncesi düştü. Ellerini bir daha tutamamayı düşündüm. Düşüncesi bile kalbimi biri sıkıyormuş gibi hissetmeme sebep olmuştu. Elimde bir kıpırtı hissedince daldığım yerden çıktım ve Arsen'in yüzüne baktım. Yavaş yavaş kendine geliyordu.

" Arsen güzelim aç gözlerini hadi."

" K-karan."

" Evet güzelim benim yanındayım. Nasıl hissediyorsun?"

" Başaramadım özür dilerim."

Bunu söyleyip ağlamaya başlamıştı. İnanamıyordum. Ölmediği için benden özür diliyordu. Bir kez daha kendimden nefret ettim. Yüzünü tekrar avuçlarım arasına alıp eğildim ve gözyaşlarının yüzünde iz bıraktığı yerden öptüm. Kafamı çok fazla uzaklaştırmadan gözlerine baktım. Gözlerinde acı vardı.

" İyi ki başaramadın Arsen. İyi ki ölmedin. Bunu bir daha sakın yapma güzelim. Beni bu bok çukurunda bir başıma bırakıp gitmedin iyi ki. Asıl ben özür dilerim. İstemeden seni buna ittiğim için. Kendimi hiç affetmeyeceğim. ”

“ Senin hiçbir suçun yok Karan. Ben ölmeyi hakediyorum. Ben bir katilim. Ellerimde kan var benim.”

“ Sakın bir daha böyle konuşma anladın mı? Her şeyin üstesinden geleceğiz Arsen. Daha gerçekleri bilmiyoruz. Akın kayıptı. Belki de senin attığın kurşunla ölmemiş olabilir. Onu götüren kişi öldürmüş olabilir. Birşeyler hatırlıyor musun?”

“ Ben sen gidince kaçtım. Kimseyi görmedim. Özür dilerim Karan. Özür dilerim. ”

“ Şşt tamam. Sakin ol ağlama. Halledeceğiz. Şimdi dışarı da polisler var ifadeni alacaklar. Onlara birşey söyleme Arsen. Ben psikolojik sorunların ve travmandan bahsettim. Kendini bu yüzden öldürmeye çalıştığını söyleyeceksin. ”

" Polisler mi?"

" Evet intihar vakalarında ifade alıyorlar. "

" Ne söyleyeceğim. Ben her şeyi itiraf edeceğim. Ölmeyi başaramadım ama cezamı çekeceğim."

" Saçmalama Arsen sakın böyle bir şey yapma! Eğer bunu yaparsan yemin ediyorum bütün suçu ben üstlenirim."

" Karan ne diyorsun? Ceza mı çekmeliyim."

" Arsen polislere benim dediklerimi söyleyeceksin. Bunun aksini yaparsan olacaklardan ben sorumlu değilim."

Bunu söyleyip her şeyi anlattım. Bir kez de tekrar ettirdim. Bunu yapmayı istemiyordu ama mecburdu. Daha sonra kapıya çıkıp polisleri çağırdım. İçeri girdiklerinde Barış ve beni dışarı çıkardılar. Bu biraz paniklememe sebep oldu. Ona söylediğim şeyler dışına çıkmaması için dua etmeye başladım içimden. Akın'ın cesedi ortalıkta yoktu suçlanmazdı belki ama akılda kalırdı. İleride başımıza bela açardı bu durum. Polisler içerden çıkınca derin bir nefes alıp yanlarına ilerledim.

" Ben kendisiyle konuşamadım bu konuyu memur bey doktorundan önce konuşmak istemedim ama size anlatmıştır. İyi mi sizce?"

Bunu sormakta ki amacım nabız yoklamaktı. Neyse ki korktuğum gibi olmamıştı.

" Psikolojik destek sonrası iyi olacağına eminim. "

" Teşekkürler. Yanına girebilir miyiz şimdi."

" Tabi ki. Geçmiş olsun."

" Teşekkürler."

Polislerin ardından odaya ilerledik Barış ile. Arsen hala ağlıyordu. Barış yanına gidip sarıldı. Art niyet aramam yanlış olurdu ama bunu yapması sinirimi bozmuştu.

" Arsen abicim niye yaptın bunu? Öldük ikimizde burada. Sakın yapma bunu tekrar tamam mı?"

" Ben özür dilerim. Sizi üzmek istememiştim."

" Neden yaptın bunu?"

" Ben ölürsem herkes için daha iyi olacağını düşündüm. Karan'ın katil olmasını istemiyorum. Bu yüzden yaptım."

Duyduklarım ile canım bir kez daha yandı. Kendimi asla affetmeyecektim.

“ Bir daha böyle bir aptallık yapmayacaksın Arsen. Kızım sen salak mısın? Sana mı kaldı benim yerime beni düşünmek.”

“ Karan kardeşim sakin ol tamam. Arsen zaten iyi değil.”

Barış haklıydı ama elimde değildi. Bunu yaptığı için kızmıştım ona. En çokta kendime. Bağırmak çözüm değildi belki ama en azından Arsen’in benim böyle bir planımın olmadığını farketmesini sağlayabilirdi. Kendime biraz zaman tanıdım. Gerçekten kafayı yemek üzereydim. Arsen'e baktığımda kafasını cama çevirmiş sessizce ağlıyordu. Gözlerinde bitkinlik vardı. Göz altları beyazlamış tenine inat ağlamaktan kızarmıştı. Ve burnunun ucu muhtemelen silmekten kıpkırmızıydı. Sevmeye başlamıştım onu. Canı yanınca canım yanacak kadar çok. Ne zaman başladı bilmiyordum. Ama bunu söyleyemiyor itiraf edemiyordum. En büyük etken de Akın'a olmuş olanlardı. Arsen'i affedemiyordum bir türlü. Canının yanmasını istemiyor aynı zamanda sevmeyi de istemiyordum. Ne zaman kalbimin ona olan sevgiden çarptığını hissetsem gözümün önüne Akın'ın yere yığılması geliyordu. Ama kıyamıyorum da. O böyle ağlarken benim içim parçalanıyordu. Derin bir nefesi ciğerlerime çekip onun yanına ilerledim. Yanına oturduğumda ürkekçe bana baktı. Onu korkutmaktan nefret ediyordum ama kendime engel olamıyordum.

" Arsen bak güzelim. Bu böyle olmaz. Sana bağırmak ya da kızmak istemiyorum. Ama bunu bir daha yapmaya kalkarsan işte o zaman kork benden. Anladın mı?"

" T-tamam anladım. Ben özür dilerim."

" Bu arada şu saçma düşünceleri de sil at kafandan. Seni öldürmek gibi bir niyetim hiç olmadı."

" Tamam."

" Güzel. Şimdi doktorunu çağıralım."

" Ben çağırırım abi. Sen Arsen ile kal."

" Sağ ol kardeşim."

Barış odadan çıkıp doktoru bulmaya gitmişti. Arsen yerinde doğrulmaya çalışıyor ama bileklerinden dolayı bunu başaramıyordu. Yanına gidip ona yardım ettim. Bu kadar yaklaşınca kokusu burnuma vurdu. Arsen’in kokusu silinmiş yerini kan ve hastane kokusu almıştı. Sinirden dişlerimi sıktım. Bir şey demeyecektim. Üzmeyecektim onu. Sakin olmalıydım.

" Buradan çıkar çıkmaz banyo edeceksin. Kan kokuyorsun ve bu beni sinir ediyor."

" Tamam ben yıkanırım."

Yine çenemi tutamamıştım. Asıl üzücü olansa Arsen'in korkudan bana itaat ediyor olmasıydı. O eski ürkek haline geri dönmüştü. Günlerdir yanımda olan kız gitmişti yine. Kapı açılınca oraya döndüm. Gelen iki doktorla Barıştı.

" Geçmiş olsun Arsen hanım. Nasıl hissediyorsunuz?"

" Biraz bileklerim acıyor. Ama bunu hak ettim zaten değil mi?"

" Neden böyle düşünüyorsunuz?"

" Bileklerimi keserek bunu hak ettim. "

Gelen diğer doktor bir ajandaya not alıyordu. Bu psikiyatri doktoru olmalıydı. Zaten hemen sonrasında söze girince bu kesinleşmiş oldu.

" Biz biraz yalnız kalalım mı Arsen Hanım ile?"

" Tabi ki biz dışarıdayız. "

Dışarı çıkınca kapıyı çektim. Açıkçası yanlarında kalmayı tercih ederdim ama doktorun buna izin verecek gibi bir hali yoktu. Yaklaşık yarım saat sonra doktor odadan çıktığında ayağa kalkıp onun yanına ilerledim. Odanın kapısını kapatıp bana döndü.

" O iyi mi doktor Hanım? "

" Arsen hanım pek iyi değil. İntiharıyla ilgili konuşmuyor sadece özür diliyor. Her şeyden kendini suçladığı bir dönemden geçiyor. Bir süre tedavi görmesinde fayda olduğunu düşünüyorum. "

" Anladım. Randevu alalım o halde. En kısa zamanda size getireceğim yine onu. "

" Randevuyu sekreterimden alabilirsiniz Karan Bey. Benim servise gitmem gerek. Odam 4.katta. "

" Çok teşekkür ederim. Kolay gelsin."

" Teşekkürler. Geçmiş olsun. "

" Teşekkürler. "

Doktor giderken odaya doğru ilerledim. İçeri girdiğimde Arsen tekrar kafasını cama çevirmiş ağlıyordu. Konuşmak iyi gelebilirdi ama hiçbir şey anlatamadığı için konuşamıyordu. Bu durum canımı çok sıktı. Bu konuda birşey yapmam gerekiyordu. Barış’ın sesiyle dikkatim dağıldı.

“Arsen nasılsın abicim. ”

“ İyiyim. Ne zaman çıkacağız hastaneden. ”

“ Bu gece buradasın fıstık. Ben şimdi eve gidip senle Karan’a giyecek birşeyler getireceğim. Yemekte alacağım. Ne yemek istersin. Kan kaybettin etli bir yemek söyle.”

“ Aç değilim. Karan’a al sadece.”

“ Yemek yiyeceksin Arsen. Aç değilim deyip sıyrılamazsın. Barış hafif birşeyler al çorba filan. ”

“ Tamamdır kardeşim. Ben gidiyorum o zaman birşey lazım olursa ararsın. İki saate kadar dönerim en geç.”

Barış giderken onunla birlikte dışarı çıktım. En azından bir süre Arsen’i bazı konulardan uzak tutmak istiyordum. Biraz kendini toparlamalıydı.

“ Barış evi bir kontrol et üstün körü. Bizden sonra biri girmiş olabilir. Anasını satayım ev bile güvenli değil artık.”

“ Merak etme kardeşim. Başka yere gideceğiz. ”

“ O ne demek lan. Nereye gideceğiz. ”

“ Büyükannemden kalma bir ev. Şehrin dışında biraz. Orası tapuda benim değil. Daha önce gitmedim de. Kimse bilmez o yüzden. ”

“ İyi akıl ettin kardeşim. Bu çok iyi olur. Arsen’e de iyi gelir belki. ”

“ Aynen öyle. Şimdi ben gidiyorum. Sen ona dikkat et. Sinirlerine de hakim ol. ”

“ Tamam kardeşim. Bu arada hiç söylemedim ama eyvallah. Sen olmasan tek başıma altından kalkamazdım bu gecenin.”

“ Duymamış olayım. Sen nasıl kardeşimsen o da öyle. Ona birşey olmasına izin veremem. Hele ki sen onu böyle seviyorken.”

Barış gülerek uzaklaşırken arkasından şaşkınca bakakaldım. Anlamıştı. Anlaşılıyordu. Arsen farkında değildi bir tek. Fark etmesi de iyi olmazdı. Bizden olmazdı. Özellikle de aramızda Akın’ın hayaleti yatarken. Benim de bir an önce kendime gelmem gerekiyordu. Ne Arsen ne de ben böyle birşeye hazır değildik. Odaya girerken kendime bunu tembihleyip duruyordum. Sevmemeliydim. Hatta aramıza biraz mesefe koysam daha iyi olurdu. Tabi bütün bu düşüncelerim Arsen’i açık pencerenin önünde ayakta görene kadardı.

“ Arsen ne yapıyorsun orada. Hemen uzaklaş oradan. ”

“ Ben sadece dışarı bakıyordum. Yemin ederim başka birşey yapmayacaktım Karan. ”

Kendi kendime küfür ettim. Birden bire paniklemiştim. Birde uzak duracaktım kızdan. Ne ara gelipte onu kendime çektiğimi bile farkedememiştim. Benim bu kızdan uzak durmam imkansızdı.

“ Ben özür dilerim yanlış anladım. ”

Saçmalıyordum. Gerçekten saçmalıyordum. Arsen de farkındaydı bunun. Onu yatağına götürüp uzanmasına yardım ettim. Konuşmamız gereken şeyler vardı ama ne ben başlayabiliyordum ne de o.

“ Karan.”

“ Efendim güzelim.”

“ Bana neden sürekli güzelim diyorsun.”

O bunu söyleyene kadar farkına varamamıştım. Ona sürekli güzelim diyordum. Güzelimdi o benim. Yasaktı ama güzelimdi. Ama ona bunu bu şekilde söyleyemezdim.

“ Bilmiyorum. Öyle çıkıveriyor ağzımdan. Rahatsızsan söylemem.”

Söylemek istiyordum. Ona güzelim demek istiyordum ama Arsen bunu istemezse söyleyemezdim.

“ Söyle. Bende alıştım. Ben aslında sana başka birşey diyecektim. ”

“ Tabi söyle. ”

” Ben herşeyi hatırlıyorum Karan. Biliyorum çok sorun var. Herşeyi öğrenmek istiyorsun. Ama bana biraz izin verir misin? Önce benim kabullenmem lazım. Bütün bu olanları sindirmem için zamana ihtiyacım var.”

“ Sen hazır olana kadar hiçbir şey sormayacağım Arsen. Önce senin iyi olman lazım. Beklerim ben. Hem bol bol vaktimiz var. Barış bizi başka bir eve götürecek. Şehrin dışında bir yer. Biraz kafamızı dinleyebiliriz. ”

“ Neden gidiyoruz ki? Yanlış anlama şehirden uzak olacak olmak güzel ama kötü birşey yok değil mi?”

“ Yok yok sadece önlem amaçlı. Sen şimdi boşver bunları da biraz uyu dinlen. Barış gelene kadar en azından.”

“ Tamam.”

Arsen tamam deyip gözlerini kapatmıştı hemen. Yorgun olduğu her halinden belliydi. Nasıl toparlayacaktım onu. Hatırladığı şeyler neydi bilmiyorum ama çok acı verici olduğunu tahmin edebiliyordum. Hatırlamasa daha iyiydi belki de. Hiç değilse bu kadar acı çekmiyordu. Şimdi eskisinden daha çok karanlıktaydı.

Kapı açılıpta Barış içeri girene kadar düşüncelere bu kadar daldığımı farketmemiştim. Saatler geçmişti ve ben sadece Arsen’i nasıl toparlayacağımı düşünüp durmuştum.

“ Uyuyor mu? İyi olmuş. Şimdi söyleyeceklerimi duymasa daha iyi olur.”

“ Ne oldu?”

Tehdit çanları çalıyordu yine. Bu sinirimi bozdu.

“ Eve gittiğim de ev karman çormandı. Birşey aranmış belli. Benim eşyalarım tamdı seninkiler de öyle. Ama Arsen’in herşeyi kayıp. Biri ona ait ne varsa alıp götürmüş. Bu kağıdı da senin yattığın yere bırakmışlar. ”

Panikle Arsen’e baktım. Düzenli nefes alışverişinden uyuduğu belli oluyordu. Barış’ın elinde ki kağıdı aldım usulca. Akın öldüğünden beri bu şekilde kağıtlar alıyordum. Ama son zamanlarda bu durum iyice artmıştı. Bunun Arsen’i yanıma almış olmamla ilgisi olduğuna emindim. Gözlerim kağıtta yazanları taradı. Daha sonra farketmeden sesli bir şekilde küfrettim. Arsen uykusunda sıçramıştı. Onu bu şekilde uyandırmam iyi olmamıştı. Üstelik elimde ki kağıdı saklamaya da zamanım olmamıştı.

“ Nedir o? Not mu bırakmışlar yine.”

Arsen’in bunu normal birşey gibi söylemesi kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Ruhu çekilmiş gibiydi. Notu saklayamazdım bu saatten sonra. Ondan birşeyler gizlemek anlamsızdı artık.

“ Evet not bırakmışlar. Bütün eşyaların da kayıp.”

“ Eşyalarım mı? Ne alaka.”

“ Notta sebebi yazıyor. ”

Notu ona uzattım ve bir tepki bekledim. Ama yoktu. Sadece okuyup bana baktı. Bu kabullenişti. Arsen herşeyi kabulleniyordu. Başına gelebilecek herşeye hazırdı.

“ Yapma bunu.”

“ Neyi yapmayayım.”

“ Bunu işte Arsen. Kabulleniyorsun. Başına gelecek herşeyi kabul etme. ”

“ Hak etmiyor muyum? ”

“ Hayır hak etmiyorsun! ”

Kendimi yine bağırırken bulmuştum. Bu kız beni delirtecekti.

“ Karan ben onu öldürdüm. Bu adam kim bilmiyorum ama belli ki ceza mı bu adamın elinden çekeceğim. Sen kabul et ya da etme. Ben bir katilim. ”

Diyecek birşey bulamadım bir an. Haksızsın demek istiyordum. Sana birşey olmayacak demek istiyordum. Ama dilim lâl olmuştu. Arsen ise bunu yanlış anlamıştı. Ona hak verdiğimi düşünüyordu. Bakışlarında ki yenilmişlik hissinden anladım bunu.

“ Sana birşey olmasına asla izin vermeyeceğim anladın mı beni. Seni almak istiyorsa önce beni öldürmeli. Sakın bir daha bu şekilde konuşma Arsen. ”

Arsen sessiz kalırken elinde ki not kağıdını alıp yırttım. Bunu kabul etmiyordum. Arsen vazgeçmiş olabilirdi. Ama ben devam edecektim. Hem onu koruyacak hemde herşeyi çözecektim. Parçalanmış kağıdı çöpe atarken yazanlar gözümün önünden geçti. Bu iş yeni başlıyordu. O herif kimse bulacak ve öldürecektim onu.

“ Kendini öldürmeye çalışman hiç hoş olmadı Arsen. Ben iki yıldır senin güçlenmeni bekliyorum. Sana izin veriyorum bir süre. Tekrar güçlen kendine gel. O zaman alacağım seni. Sen gelene kadar kıyafetlerin eşlik edecekler bana. ”


Bölümü nasıl buldunuz. Sizce Arsen ve Karan’ı neler bekliyor? Oy verip yorum yazarsanız çok sevinirim şimdiden teşekkürler ❤️


Loading...
0%