@elf_brn18
|
Baba, gel... Nolursun ben, ben yapamıyorum. Olmuyor! Çabalasam da olmuyor! Sensiz herşey beni zorluyor, tahammül edemiyorum. Hep ben kaybediyorum baba. Öğrenirsin dediğin hayatın oyunlarına kanıyorum. Sonra ne oluyor? Çikolatası elinden alınmış bir çocuk gibi ağlama lüksüm olmadığı için çabalamaya devam ediyorum. Baba... Ben en son seninle ağladım, cansız bedenine sarılarak. Sonra göz yaşlarım durdu, bir daha hiç ağlamadım. Hep ağlamak istedim, bağıra bağıra, hıçkıra hıçkıra, tüm öfkemi, üzüntümü yaşamak istedim. İnsanların duyguları olurdu ve bu duyguları bazen ağlayarak, bazen gülerek gösterirlerdi. Aslında ben, insan olduğumu hatırlamak istedim. Duygularım olduğunu, gözlerimden yaşların döküle bildiğini hatırlamak istedim. Baba, ben sana sarılıp ama çok sıkı sarılıp bütün gün ağlamak istedim. Keşke, keşke göz yaşlarım ile bir okyanus yapsam ve okyanus beni sana getirse. İşte o zaman ağlaya bildiğim kadar ağlardım. Ağlamak için kendime işkence etmem gerekirse, kendimi cellada teslim eder yine de yapardım. Ben sadece seni istedim baba, sen yokken annem bile bana zor geldi. Ama yine de yılmadım biliyor musun? Hâlâ annem için çabalıyorum, ne isterse yapıyorum ve hâlâ gözünün içine baktığım da kalbimin titremesine neden olan, beni korkutan annemin beni tebrik etmesini bekliyorum. Çok küçük bir şey için bile olsa tebrik etmesini, aferin demesini bekliyorum. Hâlâ annemin tercihlerine göre yaşıyorum, sonuçta hayatta herkes seçimler yapar. Bu seçimlerin sonuçları vardır. Sonuçlar ya iyidir ya kötüdür. Bende bazı seçimler yaptım, ne kadar iyi seçimlerdi bilemiyorum ya da bu seçimleri gerçekten ben mi seçtim? Emin değilim. Hayatımı anneme adadım, öyle yapmam gerekti. Onun seçimleri, istekleri benimkilerden öncelikliydi. Çoğu zaman onun istediklerini yaptım, bu işe annem istediği için başladım. O, istediği için devam ettim. Onun için iki işte çalıştım, tarihi eser kaçakçılığını saymıyorum bile. Fakat yinede benim seçimim de olsa, başkalarının istekleri de olsa sonuçlarına katlanmalıydım. Seçimlerimin sonuçlarını kadere iteleyemezdim. Dün, bir karar aldım. Teklifi kabul ettim. Sonucu iyi mi olur - hiç sanmıyorum- kötü mü bilemiyorum fakat yinede yapacağım işte. İstanbul'dan çoktan çıktım. Yine o nefes kesen Koca binanın önündeyim. Yine her bakışım da içim kararıyor, fakat yinede içeriye doğru adımlıyorum. Belki sonunda pişman olacağım fakat yine de yapacağım. Her zaman şöyle düşünürüm; insanlar, sevdiği kişiler için hayatta bazen kendilerini ortaya koymalılar. Evet, bu böyle olmalı fakat genelde bu tür şeyler karşılıklı olur. Sen, onu seversin. O, senin için bir şey yapar. O, seni sever. Sen, onun için bir şey yaparsın. İkiniz de birbirinize değer verdiğinizde Kendinizden feda etmeye korkmazsınız. Fakat, annemle benim aramdaki mevzu öyle değil. Ben onu seviyorum, ben çabalıyorum. Ben onu seviyorum, ben kendimi feda ediyorum. Ben, kendimi sevmeyi unutmuştum. Ben, anneme hep değer verdim. Kendime değer vermeyi unuttum. Yine de, onun Annem olduğunu her zaman kendimi hatırlattım. O, Benim annemdi. Beni sevmese de, bana değer vermese de, annemdi. Ona değer vermeliydim, veriyordum da. O bana vermese de. Onun için, onun zevkleri için bazı şeylerden vazgeçmeliydim. Kimisine göre bu saçmalık Ötesi fakat annemin yalnızca "aferin" demesi için ülkeyi yakmaya hazırdım. Hep bana sarılsın istedim, saçımı okşasın istedim, küçük yaşımdan beri herkesin çektiği saçlarımı okşasın istedim."Üzülme" demesini istedim, beni desteklemesini istedim. Şu an, 28 yaşında bir kadınım ve hala onun takdirini kazanmak için çabalıyorum. Bunu yapmaktan vazgeçeceğimi düşünmüyorum. Hâlâ ondan güzel bir söz bekliyorum. Saçlarım gri çıkana kadar, yüzümde kırışıklıklar belirene kadar, artık kalbur olmaya başlayıp yürümekte zorlandığım zamana kadar, annem yaşayana kadar onun için çabalamaya devam edeceğim. İşte bu yüzden teklifi kabul ettim. çok para kazanacağım kesindi ve kazandığım bu paralarla annem son moda çantalara sahip olabilirdi ya da önceden görüp parası yetmediği için alamadığı elbiselere veya artık o tiksindiği mahallede yaşamak zorunda kalmayabilirdi. Bunlar benim için önemli şeyler değildi. Yeni çıkan bir ayakkabı veya bir kolye beni dikkatimi çekmezdi, umursamazdım. Fakat annem için önemliydi ve eğer onu mutlu eden şeyler bunlarsa, annemin bunlara ulaşmasını sağlamalıyım. İçeride biraz yürüdükten sonra, beni bekleyen Samet Bey'i gördüm. Bana birkaç sayfalık yazılar verdi. Bunları okumamı istediğini söyledi. Ekipmanlar hazırlanıyormuş ve yarım saat sonra beni en çok ürküten an gerçekleşecekmiş. Çip'in beyin ile eşleşecek bir konuma takılması. Semih Bey, bana sakin olmamla ilgili birkaç telkin verdi, aynı zamanda teklifi kabul ettiğim için beni tebrik etti. Çalışanların kullandığı bir dinlenme bölümü vardı. O, bölüme gidip bu sayfaları okumamı istediğini söyledi. O kısma gidip sayfaları karıştırdığımda kılığına gireceğim gece'nin hayatının yazılı olduğunu gördüm. Hayatının, gece'nin becerilerinin yazılı olduğu bir sürü sayfa ve gerçekten de güzel kurgulanmış. Evet ,gerçekten de gece isminde ölen biri olduğunu öğrenmiştim fakat rolünü oynayacağım gece'nin hayatı, becerileri tamamen kurguydu. Gece, iyi bir aileye sahipti, durumları da iyidi fakat ortaokuldayken maddi yetersizlikler ortaya çıktığı için Black gruptan burs almıştı. lisede ailesinin durumu düzelmişti. iyi bir üniversite bitirmiş, lisanslar yapmıştı. İngilizce, ispanyolca, Arapça ve Japonca biliyordu. Tüm bunların yanında Türkiye'de yapılan birçok kazı çalışmasında yer almıştı. CV o kadar güzel hazırlanmıştı ki, Hem bu kadar güzel bir cv'nin olamayacağını düşünüp gerçekçi bulmayacaklarmış gibi hissediyordum. hem de yalan olamayacak kadar güzel olduğunu düşünüp inanacaklarını varsayıyordum. Seçmelerine katılacağım arkeoloğun da böyle bir CV karşısında ne tepki vereceğini merak ediyordum. Hakikaten ben bu adamı hiç araştırmamıştım. Telefonumu cebimden çıkartıp arama motoruna girdim. Ama arkeoloğun adını hatırlamıyordum. arama kısmına, 'Yurt dışından gelen arkeolog' yazdım çıkan sonuçlara baktığımda bazı haberlerin yer aldığını gördüm. "Gelecek vâd eden arkeolog Yakında Türkiye'ye dönecek!" "Türkiye'de bulunan kazı çalışması için, Ulaş Yankaya bir ekip kuracak!" gibi haberler gördüm. Doğru ya adamın adı Ulaş Yankaya idi. Haberlerden birine tıkladım ve detaylarına baktım. 5 gün sonra seçmeler yapılacaktı ve Ankara'da olacaktı. Bu demek oluyordu ki seçmeler için Ankara'ya gitmem gerekiyordu. Yarım saatin çoktan dolduğunu fark ettiğimde ayaklandım. Her ne kadar korksam da zamanı gelmişti. Ameliyat masasında yatacağımı ve garip küçük bir çipin vücuduma yerleştirileceğini beynimden atmam çok zor ama yine de yapmalıyım. Semih Bey'in yanına gittiğim de herşey'in hazır olduğunu gördüm. Doktorlar gelmişti, ışıklar kurulmuştu, neşterler hazırdı. Tüm bu hazırlık ve duyduğum korkunun sonunda peki ya elemeyi geçemezsem? O zaman ne olacaktı? "Semih Bey, aslında merak ettiğim birşey var. Olurda elemeyi geçemezsem o zaman ne olacak?" "Elemeyi geçiceksin, unutma sen rol yapacaksın, ajanlık yapacaksın. Arka planda ki işleri biz halledeceğiz, jürilerden biri bizden anlayacağın elemeyi kolaylıkla geçeceksin sadece harika bir arkeolog gibi davran." Bu kadardı işte, hepsi bu kadardı. O masaya yattım, ışıklar tepemde yakıldı, narkoz veridi ve gözlerim kapandı. Belki de saatlerce süren işlem yalnızca gözümü kapayıp açmam ile sonlandı. Artık yapmam gereken belliydi, bileğime ait olan ve beynim ile eşleşen bu çip ile yaşamam gerekiyordu. Hayır! Ölmem, ölmem gerek, ben ölmeliyim. Ben ölmeliyim ve Gece yaşamalı. Ayşıl Nüfus da ölü olarak gösterilecek, Gece ismin de yeni biri ise onun hayatını yaşayacak. Hiç var olmayan biri sanki 28 yıldır hayattaymış gibi nefes alıp yürüyecek, Ayşıl ise morg da dâhi olmayan, mezarı olmayan cansız bir beden, cansız bir ruh, cansız bir insan olacak. Ay batacak, gece ise Dünya'ya hakim olacak. ____ Yarım saat sonunda kendime geldiğimi hissediyordum, yattığım yatakta biraz doğruldum ve baş ucumda ki komidinin üzerine bırakılmış kimlik ve kartları gördüm. Gece Saran adına ; Kimlik, ehliyet, motor ehliyeti, ilkokul'dan liseye kadar ki tüm karneleri ve mezuniyet belgesi, birkaç ödül, bir kredi kartı, araba anahtarı, ev anahtarına benzeyen bir anahtar ve bir kart daha fakat bunun üzerinde yazan isim farklı. Gece Saran değil Ayşıl Ekici yazıyor. Adımın yazdığı tek şey bu, adımın Ayşıl olduğunun tek kanıtı buydu. Herkes beni Gece Saran olarak bilecekti ve adım yalnızca burada yazacaktı. Sanki, benliğimi unutmamam içindi bu Gece değil, Ayşıl olduğumun unutmamam içindi. Fakat ev ve araba anahtarını çözememiştim. İçeri Semih Bey girdiğinde ona odaklandım. "Kendine geldin mi? İyi misin?" "Evet, iyiyim." "Şunlara baktın mı?" "Evet, ama şunlar ne?" Ev ve araba anahtarından bahsediyordum, Semih Bey anahtarları eline alıp konuşmaya başladı. “Çalışmalar. Konya'da olacak orada bu evde yaşayacaksın ve bu arabayı kullanacaksın. 2 ay' ın sonunda bunlar senin olacak. " evin ve arabanın anahtarını havaya kaldırıp salladı. " Ayrıca, şu adının yazdığı kartta senin, paranı oraya yatıracağız. Ölmüş çalışanımız ailesini geçindirdiği için ardında bıraktığı ailesi için sorumluluk duyduk. Anlarsın ya. Elemeler sonuçlanana kadar, Ankara'da kalacaksın. Otel ayarladık bile." "Peki." "Sana kıyafetler verilecek, mülakatta giyinmen için, arasından istediğini seçersin." "Tamam, ölçülerimi vereyim mi?" "Aldık." "Nasıl aldınız?" "Uyurken terzi gelip ölçülerini aldı. Sana uygun birkaç takım hazırlayıp evine yollayacaklar." Takımların evime gitmesini istemezdim. Hemde hiç! Eve gitmek dâhi istemiyorum. En iyisi Cemre'nin evine yollamak. "Tamam, takımları vereceğim adrese yollayın evime değil." "Emredersiniz, hanımefendi. Başka bir isteğiniz." Gitmek istiyordum yalnızca gitmek, karşımda duran bu sinir bozucu adamdan olabildiğince uzaklaşmak. Alayla bana bakıyordu. Benden yaşça büyüktü ve küçükken belli bir yaşa kadar da olsa okumam için bana yardım ettiğinden dolayı ona kesinlikle hayrandım, fakat büyüdükçe fark ettim ki iyi biri değildi. Beynimde ki çip de, başımda ki ağrıda umrumda değil sadece buradan çıkmak istiyorum. Karşımda soğuk adam cevap vermediğimi görünce tekrar konuşmaya başladı. "Yarın sabah gelde çip'i test edelim." "Nasıl test edeceğiz ve bu şey nasıl çalışıyor?" "Çip, beynin ile eşleşmiş durumda ve bizde çip'i bilgisayar ile eşledik gerekli arkeolojik bilgileri ve dil bilgisini herhangi bir sıkıntı çıkarsa dâhi çalışması için çip'e kayıtlı." "Nasıl yani, mesela birden ispanyolca mı konuşacağım?" "Mülakatta üzerinde bir kayıt cihazı olacak, senden ne isterlerse bilgisayar ile çip'e uyarı yollayacağız ve çip'de beynin ile eşleştiği için istediklerini sunabileceksin." "Robot gibi olacağım yani?" "Hayır, robotların bilgileri zaten kodlanmış durumda bilgisayar ile uyarı vermeye gerek yok." Sence kast ettiğim bu mu? Dercesine yüzüne bakıyordum. Bu adam gün geçtikçe aklından bir avuç daha kaybediyor galiba. "Her neyse, gidiyorum. Yarn geldiğimde deneriz." "Söylede seni bıraksınlar, motorla gitme. Kafan çok sarılmasın." "Tamam." Sonunda o kasvetli koca binanın içinde değil dışındayım. Tüm duvarları kapkara olan bu berbat yerin camları da berbattı. Baktıkça.. İnsan'ın tüm acizliğini gösteriyordu. Duvara doğru her adımım da kendime biraz daha yaklaşıyordum. Dağınık saçlarımın berbat göründüğünü fark ediyorum, bileğimi görüyorum, sargı bezi ile sarılmış bileğimi. Sargı bezinin altında dikiş izleri var ve onun altında bir metal, küçük ama etkisi büyük bir metal. İnsan olduğumu hatırlamak isterken beni bir robottan farksız yapan küçük bir metal. Bir de baktıkça kendimi görüyorum. Gerçek kendimi. Ayşıl'ı. Bana korku dolu gözlerle bakıyor. "yapma!" diye çığlık çığlığa bağırıyor. "Sen bu değilsin!" diyor. "Sen Ayşılsın, Gece değil. Sen insansın, robot değil. Sen kötü biri değilsin! Olmamalısın. Ne yapıyorsun? Kendini çiğneyerek ne yapıyorsun? Ayşıl'ı bir kenara fırlatıp Gece oluyorsun, yapma!" Dinlemiyorum. Bana yaş dolu gözler ile bakan kendimi de dinlemiyorum. O yaş dolu gözlerden öte hırs var şimdi gözlerim de. Tüm yaşantıma, herkes ve her şeye öfke ve kin var kalbim de. Tek istediğim annem, gerçek bir annemin olması. Ben, eski ve gerçek Ayşıl olmaya bilirim ama Gece' de olsam Ayşıl'da gerçek bir anneye ihtiyacım var. Ay'ın Güneşe ihtiyacı var! Ve eğer güneş sırtını dönerse, Ay onun için çabalayacak. Ay'ın Güneş'e ihtiyacı var, her zaman olduğundan daha çok. |
0% |