Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@elfhikayelerii

27.05.2021

Okulumuzdaki reviri sürekli kullanan bir sen vardın, bir de ben. Senin bedenin hastalığın yüzünden çok çabuk yorulduğundan, neredeyse her gün oradaydın. Ben ise haftada en az iki gün, kalp çarpıntısı nedeniyle. Bu bizim için artı bir yöndü. Belki aynı zamana denk düşer, konuşur, tanışırız diye düşünmüştüm. Düştük de zaten. Revirdeki iki yatakta, yan yana yattık.

Ama tek kelime dahi etmedin. İlk defa orada duydum sesini. Basit bir onaylama kelimesi söylemiş olsan bile duydum ve hayran kaldım. Kesinlikle hayran kaldım. Benimle değil, oradaki görevliyle konuştun ama benimle konuşmuşsun gibi sevindim. Kalp çarpıntım arttı. Hastanelik bile oldum. Onca olan şeye rağmen, nasıl dikkatini çekemedim aklım almıyor. İnsan nasıl sevdiğiyle göz göze bile gelemez?

Hastaneden çıktıktan sonra bile sesin kulaklarımda, sanki adımı söylüyormuşsun gibi duyuyor, adımlarımı düzgün atamıyordum. Bir sarhoş gibi. Ama bir sana ayyaş. Annem o halimi görünce, 'Aşık mısın kızım?' diye gülüp dalga geçmişti ve ben sadece gülümsemekle yetinmiştim.

Evet, aşıktım. İlk defa. Ve son defa. Son defa olduğuna adım kadar emindim.

Tuhaf bir histi. Seninle yaşadığım her şey bana tuhaf hissettiriyordu. En mükemmel pozitif tanımlama bile az kalırdı. Ne denir bilmiyordum bu hisse. Tuhaftı.

Koridorda seni her gördüğümde, kalp çarpıntım artıyor ve haftada birkaç gün uğradığım revire her gün uğrar oluyordum. Pek bir şikayetim de yoktu bundan. Revirdeki abla benden bıkmış bir hâlde bir şeyimin olmadığını söyleyip geri gönderiyordu ama kesinlikle bir şeyler vardı. Belki kalbim hızlı atmaktan eskimişti. Olabilirdi tabi. Kalbimi eskitmiştin. Ama beni nasıl bilmiyor, nasıl tanımıyordun hâlâ?

Günlerce düşünüp, kendimi hazırlamaya çalıştım. Karşına çıkma konusunda. Ama bir yanım hep korkuyordu. Şu anki konumumda bile olamamaktan. Kaldı ki, seni henüz tanımıyordum bile. Kötü biri olmadığını içten içe biliyordum ama korktum işte. Hasta olduğun için beni dışlamandan. Belki beni sevememenden. Seni tanımadığım gibi sen de beni tanımıyordun. Bilmiyordun. Belki daha önce hiç görmemiştin.

Ancak sana karşı olan korkaklığım, kendime karşı bir suçluluk duygusuna dönüştü. Belki beni fark etmiştin. Gözünde, takıntılı bir psikopattım ve rahatsız oluyordun. Bu yüzden beni görmezden geliyor, yüzüme bile bakmıyordun. Olabilirdi. Her şeyi düşünebilirdim bir noktada. Bu yüzden senden uzaklaştım. Gözlerim seni aramadı bir müddet. Şimdi o süreyi mumla arıyorum. Keşke yanımda olsa, ona bakmamak için direnmem asla diyorum kendi kendime ama bir yandan da biliyordum. Benden rahatsız olduğunu anlasam, bir işaret versen bana hemen o an vazgeçerdim senden. Sevmekten değil elbet ama bakmaktan. Gözlerimle bile incitmekten korkardım çünkü o zayıf bedenini.

Sana bir gün kavuşacak olan, seni korkutmaktan korkan o küçük kız.

Asena

Artık sınava bir ay kalmıştı. Güneş kendini tamamen göstermiş, yazın getirdiği rahatlama hissiyle başa çıkarken aynı zamanda bizi büyük bir sınava tabi tutmuş oluyordu. Biz de bu sıcak gün için ona sövüyorduk. Naz, öğrendiğinden beri yazdığım her şeyi okuyan tek insandı. Ona okuturken rahatsızlık duymuyordum çünkü Naz her yaşadığımı biliyordu zaten. Ona her şeyi anlatmıştım ve yaşanırken de çoğunlukla yanımdaydı.

Bazen Naz benimle aynı durumda olsa, onun için bir şey yapamamak beni nasıl hissettirir diye düşünüp üzülüyordum. Bu yüzden hiç kavuşamadığım ama kavuşmak için can attığım çocuk için üzüldüğümü ona belli etmemeye çalışıyordum. Çünkü o benim için kesinlikle ulaşılmazdı. Bunu iliklerime kadar hissediyordum. Onunla gülüp onunla ağlamıştım çocukluğumdan beri. Eminim benim için bu konuda endişeleniyordu. Ben olsam, ben de endişelenirdim onun için.

Arada bana sebepsizce sarılıyor, sırtımı okşuyordu. Bunun bana iyi geleceğini zannediyordu ama işin aslı bu hareket beni mahvediyordu. Gözyaşlarımı harekete geçiriyordu ama kendimi sıkıyordum. Güçlüymüşüm gibi.

Ve sonra ders çalışıyorduk. Hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam ediyorduk. İyi bir gelecek için. Ama onsuz nasıl iyi bir geleceğe sahip olunur bilmiyordum. İyi olurdu ama mutlu bir gelecek olmazdı benim için. Arada hatırlayacağım ve acı çekeceğim basit bir hoşlantı değildi. Bunu, onu en son bir sene önce görmem rağmen hâlâ dışarı çıktığımda dahi onu arayan gözlerimden biliyordum. İyi bir geleceği arzulamam kendim için bile değildi sanırım. Belki yaşamak için değildi. Ailem içindi. Çünkü onların hiçbir şeyden haberi yoktu.

"İşte, burayı kök içine alırsan sonuca ulaşırsın." Gülümseyip dediğini yaptım. "Aferin. Yükseldi netlerin. Benimkiler de yükseldi sonunda. Az kaldı ama başardık gibi. Şimdi tek sorunumuz, sınav esnasında stresten midemizin bulanmaması için ne yapacağımız. Çünkü ben o sabahı düşündükçe, geberecek gibi oluyorum."

"Al benden de o kadar." Ofladım ve kafamı masaya koydum. "Neden kütüphanede hep buraya oturuyoruz biz. Gerçi yeri çok iyi. Bağırarak konuşmadığımız sürece bizi kimse duyamıyor. Aramızda mesafe var diğerleriyle." Kafamı kaldırıp gözlerine baktım.

"O hep buraya otururdu." Sustu. Kalakaldı mı demeliydim?

"Ben, özür dilerim."

"Saçmalama." dedim. "Bunda özür dileyecek ne var? Hem, bu günlüğü tamamladığımda, ona olan hislerim de bitecek. Buna eminim. Son kez. Ona hiçbir şey borçlu değilim ama onun için bunu yapmak istiyorum."

Evet onun için bunu yapıyordum ve hayır, onu asla unutamazdım. Bunu onu unutmamak için yapıyordum.

Belki, bu günlük bittiğinde kendimi kandıracaktım. Kendimi ve Naz'ı.

Ama adım kadar iyi biliyordum ki, nefes almayı unutsam bile onu unutamazdım.

Onu, bilmeden hissettirdiklerini ve yine bilmeden yaşattıklarını.

Asla unutamazdım.

28.05.2021

Sınıfta dersleri en iyi olan sendin. Seni geçmeye çalışan, kıskanan onlarca arkadaşın vardı ama onları umursamıyordun bile. Ders çalışmaya başladığımda fark ettim. O tür bir başarı elde etmek ve o başarıyı korumak, gece gündüz çalışmayı gerektirir. Hastalığına rağmen neden hâlâ çalışıyordun? Hem de ağır bir şekilde. Sana sormak istediğim bir soruydu bu da diğerleri gibi. Umut ettiğini sandım. Belki yaşarım diye düşünmüş olabilirdin sonuçta. Yaşayıp, iyi yerlere gelmeyi arzulamış olabilirdin. Aklına girebilmek, aklından geçen her bir düşünceyi bilebilmek isterdim. Sana sormak istediğim o milyonlarca soruyu, sen cevap vermeden bilebilmek isterdim. Ne çok şey istiyorum ben böyle?

Her kapı, okula gidip gelmen, derslerine bu kadar asılman, tedavi görmen, her kapı umuda çıkıyordu. Hayattan elini ayağını kesmiş bir insan bunların hiçbirini yapmazdı çünkü. Ama gördüm. Duvarlara nasıl baktığını, başını göğe kaldırıp nasıl ağladığını gördüm. Sen beni görmedin. Arkan dönüktü çünkü. Sesini bile zor duyduğum çocuk hıçkıra hıçkıra ağladı. Bu beni şaşırttığı kadar mahvetmişti de aynı zamanda. Omuzlarının nasıl sarsıldığı hâlâ aklımda. O kadar dolmuştun ki. Sanki, bebekliğinden bu yana ağlamamışsın gibi. Yanına gelmek, sana sımsıkı sarılmak istedim. Düştüğün yerden kaldırmak. Ama dedim ya. Ben bu dünyadaki en korkak insanım. Sana sahip olmamışken henüz, üstünlük taslayıp kaybetmekten korktum.

Yangın merdivenlerindeydik. Kimse yoktu. Sadece ikimiz vardık. Aramızda yalnızca bir kat vardı. Sen merdivenlere çöktün. Başını demir korkuluklara yasladın. Senin yaptığın her şeyi ben de yaptım. Sanki yaptıklarını yapsam yanındaymış, seni anlıyormuş gibi hissedecektim. Dahası, sen de beni hissedecektin. Ama sen hiç bilmedin. Ne sen o merdivenlerde unufak olurken nasıl ağladığımı, ne sana bakarken yanan içimi. Hiçbirini bilmedin. Seni suçlamıyorum. Bu, benim suçum. Beni kabul edebilme ihtimalin varken bile sana sarılmadığım için.

Sana bir gün kavuşacak olan, dünyanın en korkağı olan o küçük kız.

Asena.

Loading...
0%