Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@elfhikayelerii

"Çok az kaldı Asena. Yemin ederim çok az kaldı." dedi Naz panikle. Nefes almakta güçlük çekiyordu. Ona, astım ilacını uzattım. Kullanmasında yardımcı oldum.

"Sakin ol, sakin ol. Halledeceğiz. Kendine güven. Sen elinden geleni yaptın. Bol bol dua edelim." Naz kendine gelir gelmez ders çalışmaya devam etti. Benden çok daha azimli olduğu aşikardı.

Sınava son bir haftamız kalmıştı. Biz de, son haftanın verdiği sinir ve stresle kütüphaneye gelmiş, son âna kadar ders çalışma kararı almıştık. Naz arada panik atak geçiriyor, onu sakinleştirmek için hep aynı şeyleri söylüyordum ve o da fazla uzatmadan sakinleşmeye çalışıyordu. Son düzlükte olduğumuzdan sakin kalmak zordu. Eksik konularım vardı. Her birini teker teker halletmek istiyordum. Fazla önemli, kesin çıkar dediğim konular değildi ama içimin rahat etmesini istiyordum.

"Sen ne çalışacaksın?"

"Sosyal çalışayım diyorum. Ne olur ne olmaz. Coğrafyam çok kötü." Naz beni onaylayıp önündeki fen testine yoğunlaştı.

"Güzel geçecek Naz. Hissediyorum. İkimiz de hak ediyoruz bunu."

19.06.2021

Sınavıma çok az kaldı. Sana söz verdim. İçimden. Kimse duymadı. Kendi kendime verdim bu sözü. Kazanacağıma yemin ettim. Nasıl geçer, nereyi kazanırım inan kestiremiyorum ama başaracağım. Sen geçen sene girdin sınava. Sınavın nasıl geçti bilmiyorum. Çünkü okuldan, sınavdan bir ay önce ayrılmıştın. Belki şu an bir üniversitelisin. Belki de aynı dönemde, aynı şey için endişeleniyoruz. Bu bile kalbimin hızlanmasında etkili. İçim yaptım seni. Bana şans getir. Güzel yerlere gidelim. Güzel şehirlere.

Sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki. Ama aynı zamanda da yok. Böyle işte. Anlattığım gibi. Bir hastanede vuruldum sana. Sonra okulda gördüm. Takip ettim. Her gün, her dakika. Sınıfındakiler bile tanıdı beni ama bir sen tanımadın. Bir sen anlamadın, bir sen fark etmedin beni. Tüm hareketlerini ezberledim. Bakışlarından ne hissettiğini anlayacak kadar. Hastalığının nereni ağrıttığını fark edecek kadar. Gözlerin gözlerime değmese bile, sevdim. Çok sevdim hem de.

Günlüğü, sınavdan önce bitirme kanısındayım. Sınavdan hemen bir gece önce de yazacağım ama bu son olacak. Seni son görüşüm gibi. Çünkü seni son kez gördüğümde ne olduğunu hatırlamıyorum. Tıpkı, bir insanın ölüm yokmuşçasına yaşaması gibi. Seni her gördüğümde bir daha göreceğim diye düşünüp doyamıyordum sana. Gerçi, son olduğunu bilsem de doyamazdım.

Bendeki son durum bu.

Seni çok özledim.

Sana bir gün kavuşacak olan o özlem dolu küçük kız.

Asena

"Yat!" dedim Naz'ı oturduğum koltuğa yatırmaya çalışarak. "Sakinleş yoksa pataklayacağım şimdi seni."

"Yapamıyorum." dedi kesik kesik. Astım ilacını kullandı. "Çok stresliyim. Elimde değil. Kusura bakma, sen de etkileniyorsun. En iyisi ben gideyim artık."

"Saçmalama kızım!" dedim kolundan yakalayıp. "Birlikte atlatacağız dedik. O zaman birlikte atlatacağız. Yanındayım ben senin. Hem, senin yüzünden strese falan da girmiyorum. Benim psikolojim o kadar zayıf değil."

Midem bulanıyordu.

"Senin de stresli olduğunu görebiliyorum Asena. Dudağını yiyorsun." Kaşlarımı çattım. "Strese girdiğinde hep dudaklarını yersin. Ayaklarınla ritim tutarsın." Gözlerimi devirip ritim tuttuğum ayağımı durdurdum.

"İnsanlık hâli. Bize sınavımız olduğunu unutturacak bir şeyler izleyelim."

"Winks!" dedi Naz. "Lütfen! Bu sınav illetinin bize yapışmadığı günlerdeki gibi."

"Dur açayım."

Evet, bizim stres atma yöntemlerimiz biraz değişikti ama sorun değildi.

İstediği bölümü, neredeyse tüm bölümleri ezbere biliyorduk, açtım ve yerime kuruldum. Başını bacağıma yaslayıp izlemeye daldı.

25.06.2021

Ben geldim. Sana son kez geldim. Son kez yazacağım. Son kez öpeceğim gözlerinden.

Yarın, sınavım var. Stresli olmadığımı düşünüp kendimi kandırıyorum ama öylesine stresliyim ki. Delirecek gibi oluyorum. Yatmadan önce yazıyorum bunları. Hiç uykum da yok. Kesin uyuyamayacağım. Zihnimin çok yorgun olmasına rağmen.

Sana, son bir şey anlatmak istiyorum.

O hastanede, yalnızca bir kez birlikte aynı anda bulunmadık. Ayrılmamıza yakın, durumunun fenalaştığını öğrendim sınıf arkadaşlarından. Yattığın hastaneye kadar bir şekilde bilgileri edindim. Sonra, seni ziyarete geldim. Neyse ki durumun stabildi. Ancak o illet, seni benden alıp götürüyordu zamanla. Bunu hissediyordum.

Saçlarını kazıtmıştın. Sana dair bir özellik eksilmişti. Arada elin saçlarına gidiyordu ama büyük bir hayal kırıklığıyla geri indiriyordun elini. Oysa, senin her hâlin mükemmeldi benim gözümde. Her hâlin. Bunu sana hissettiremediğim için o kadar pişmanım ki.

Seni ziyarete geldiğimde, bir demet papatya almıştım. Neden papatya bilmiyorum. İçimden gelmişti. Odana girmek için büyük bir operasyon düzenlemiştim. Annenden gizli girmek çok zor olmuştu ama beş dakika elde edebilmiştim.

Papatyaları öylece yanı başına bıraktım. Diğer çiçeklerin yanına. Annenin fark edip, ölmemelerini sağlamasını umarak. Sonra, bilinçsiz bedenine baktım. Biraz ağladım. Elini tuttum. "Buradayım uyan!" diye fısıldadım defalarca. "Yanındayım!"

O kadar üzgündüm ki, bayılacağım sandım. Annen tuvalete kadar gitmişti ama beni yakalasa da umrumda değildi. Seni görmek, gözlerini açana kadar yanında kalmak istiyordum.

Sen gözlerini açmadın. En azından ben oradayken. Tamamen dökülen saçlarına baktım. Bir deri bir kemik kalmış bedenine. Senden defalarca kez özür diledim. Bu kadar korkak, bu kadar bencil olduğum için. Beni seveceğinin garantisi yoktu belki ama benim sevgimin garantisi vardı. Belki yalnız olmadığını hissettirmek sana iyi gelirdi diye düşündüm. Pişman oldum. Ama sen, okulda o kadar dimdiktin ki. Ayaktaydın yani. Bu şekilde yatalak değildin. Seni öyle görünce, aklımı yitireceğimi sandım.

Annen gelmeden gözyaşlarımı akıttım defalarca. Yüzünü okşadım. Nabzını kontrol ettim, inip kalkan göğsünü izledim. Çok güzel nefes alıyordun. Yemin ederim çok güzeldi. Nefeslerini dinledim. Sonra biraz daha ağladım. Seninle konuşmaya çalıştım ama çıkmadı sesim. Bunun için de senden özür dilerim.

Annenin geleceğini nasıl anladım bilmiyorum ama seni son kez yanağından öpüp çıkarken, ki bunu tamamen masumca yapmıştım, arkamdan iz bırakmamak için bulanık görüş yetimle etrafıma bakınmak zorunda kalmıştım. O öpücük ileride kendimle olan kavgamı harlayacaktı. Bunu biliyordum. Bir sapık gibi seni öpmek üstelik bunu, buna rızan olup olmadığını bilmeden yapmak beni öylesine suçlu hissettirdi ki senin gibi yataklara düştüm. Evet, doğru okudun. Seni rahatsız ediyor olma düşüncesi beni içten içe yok etti. Ateşim yükseldi. Günlerce tıpkı senin gibi yatmak zorunda kaldım.

Sonra her şey aynı şekilde devam etti. Okula gidip geldik. Ama içten içe bir çekingenlik, beni paramparça ediyordu. Bana yapılsa asla affetmeyeceğim o hareketi, gözümden sakındığı birine yapmıştım.

Umarım beni affedersin. Umarım tüm bunların nedenini anlayabilmiş, biraz olsun hak verebilmişsindir. O yüce gönlüne yalvarıyorum. Beni affet. Bu saçma sapan hareketlerim yüzünden kızdıysan eğer, affet.

Sana bir gün kavuşacak olan, seni sonsuza kadar seven o küçük kız.

Sana, beni asla tanımamış olan sana.

Asena.

Yanağımdan damlayan gözyaşı, 'kavuşacak' kelimesinin üzerine damladı ve onu dağıttı. Bu daha da ağlamama neden oldu ama kendimi dizginledim.

Yarın, sınavım vardı.

Ve bir de, söz verdiğim birisi.

Loading...
0%