Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Bölüm 3

@elizinhikayeleri

Doğan'ın anlatımı ile

 

Sude'nin fırsatı kullanarak kaçmasını beklemiyordum. Kendisi saniyeler içinde ortadan kaybolmuştu. Elinde sonunda konuşmaya vaktimiz elbet olacaktı.

 

Demir'in beni gördüğünde şaşırdığının farkındaydım fakat kardeşime sadece güzelsin demesini kendime yedirememiştim. Lafa atılarak "oğlum ben buradayım bir süre konuşuruz sen gelinin ile ilgilen güzelsin diye geçiştirirsen vermem kızı zaten içim gidiyor can parçam evleniyor" dedikten hemen sonra Demir'in omzuna vurarak "hadi oğlum siz biraz yalnız kalın." diyerek çıktım odadan hava almak için dışarı doğru ilerledim.

 

Dışarıda olacağını düşünememiştim. Arkası dönük bir şekilde kısa elbisesinin içinde bir Barbie bebek gibi duruyordu.

 

Yurt dışına gittiğim günden beri içimde beni kavuran bu aşkı saklamak için her ne kadar saklamak istesem de yıllar sonra beklemediğim bir anda onu görmek içimde ki yangının şiddetini arttırmıştı.

 

Seneler geçmişti gideli büyümüştük, olgunlaşmıştık ve değişmiştik. Fakat o hala aynı Sude'ydi. Beni sevmeyen, nefret eden belki de iğrenen aynı Sude...

 

Bu yüzden sadece izledim. Onu izledim. Gizli gizli, öylesine, çaresizce, uzaktan ve sessizce izledim.

 

"Şşt Doğan? Ne öküzün trene baktığı gibi bakıyorsun aynı noktaya saatlerdir?" diye duyduğum sesle anında arkamı döndüm.

 

"Vay Alperen bey" diyerek senelerdir görmediğim kardeşimden daha yakın gördüğüm tek kişiye sarıldım.

 

"Olum nerelerdesin arama sorma yok öldün mü kaldın mı haberimiz yok çok değişmişsin" diyen Alperen'e gülümseyerek "hayat olgunlaştırdı diyelim kardeşim" dedim.

 

"Sude'yi mi dikizliyordun sen?"

"Hayır olum, ne alaka?" diye sordum kendimi temize çıkarmaya çalışarak.

 

"En son yanıp tutuşuyordun aşkından olum unutmadım" dedi gülerek.

 

"Emma ne oldu?" diye sordum birden. Konuyu değiştirmek için aklıma başka bir şey gelmiyordu.

 

"İyi kardeşim ne olsun mesajlaşıyoruz baya zamandır bir şey yok hala" dedi.

 

Tam bir sessizlik çökmüştü ki Alperen "senin manita geliyor kardeşim Allah kurtarsın" diyerek yanımdan gitti.

 

Oralı olmamak için uğraşırken bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Ve birden aklıma gelen fikir ile elimi takım elbisemin cebine atarak arabamın anahtarını çıkararak beyaz meleğime doğru ilerledim.

 

Arkamdan adımın seslenmesi ile durdum ve kafamı çevirdim.

 

Karşımda dimdik, güçlü, tuttuğunu koparan bir kadın gibi duran Sude'ye baktım.

 

Sesi, duruşu kadar iddialı değildi.

 

Ağlamaklı, isyan edercesine "Doğan" diye başladı sözüne.

 

Bana doğru iki adım daha atarak "Doğan sen beni sevmiyordun bu aşk nereden çıktı?" diye sordu.

 

Gözlerimi bir an kendisinden ayırmadan lafa girmek istedim fakat cümlelerim boğazıma düğümlenmiş gibiydi. Ne söyleyecek bir laf aklıma geliyordu, ne başka bir şey.

 

Kafamı bir an yere eğerek kendimi toparlamaya çalıştım ve tekrar Sude'nin gözlerinin içine baktım.

 

"Bilmiyorum." Dedim sadece. Sude'min anlamsız bakışlarının altında eziliyordum resmen. Derin bir nefes alarak "bilmiyorum Sude. Belki başından beri seviyorumdur? Belki yenidir. Çocuktum hatırlamıyorum." dedim.

 

"Ben hatırlıyorum. Çocuktum, hatırlıyorum. Saçımı çektiğin günden, bana çirkinsin dediğin her şeye kadar hatırlıyorum." Dedi anında, her kelimesini bana acı çektirmek için söylemiş gibi.

 

"Çocuktum, çocuktuk Sude'm. Hatırlamıyorum" dedim kendimi tekrarlayarak.

 

"Peki, ne değişti Doğan Türkmen?"

İşte beklediğim soru buydu. Gülümseyerek cevap verdim.

 

"Ben değiştim. Biraz değiştim. Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar..."

 

Bu sefer gülümseyen o oldu. "Can Yücel, Biraz değiştim diyorsun yani?" diye sordu.

 

"Diyorum.' Dedim gülümsemeye devam ederek.

 

"Peki, benden ne istiyorsun Doğan?"

 

"Ben senden sadece seni istiyorum ve unutmadan arada sırada beni sevmeni istiyorum."

 

"Doğan" diye duyduğum ses ile arkamı döndüm. Yanımıza doğru gelen Alperen'i şuan boğabilirdim.

 

Yanlış zamanda yanlış yerdeydi. "Ne var Alperen" dedim.

 

"Funda ile Demir salona giriş yapacakta görmek istersin diye düşündüm."

 

"Geliyorum." Dedim ve Alperen'in uzaklaşmasını bekledim.

 

"Öyle işte Sude, benim düşündüklerim belli. Biliyorsun artık. Karar senin." Diyerek arkamı dönerek salona doğru ilerledim.

Arkamdan geldiğini hissettiğim an adımlarımı yavaşlattım.

 

Yanıma vardığında "bunun hesabını sana çok kötü soracağım Doğan Türkmen" diyerek beni geçti ve salona ilerledi.

Arkasından sadece "ne zaman istersen Sude Durukan" dedim.

 

Gecenin geri kalan saatleri halayda ki Sude'yi izleyerek geçti. Düğünün sonlarına vardığımızda bizim çete hariç herkes gitmişti.

 

Gecenin yorgunluğundan kendini bir sandalyeye atan Demir, yanımda oturan Funda ve Alperen karşımızda ki masada sırtı bana dönük olan Sude ve kız kardeşi Şule, çocukluk arkadaşlarımızdan Ufuk, Egemen, Tolga ve düğünde olmaması gereken Çağla.

 

Alperen her zaman olduğu gibi yine ortaya bir laf atarak "hadi hazır tüm gençlik buradayken bir şişe çevirmece oynayalım." Dedi. Şule bunu duyunca hemen ayağa kalkarak "ben varım, ben varsam ablam var" dedi. Hoşuma gitmemişti değil.

 

Anında masamızda ki boş rakı şişesini alarak Alperen'in eline verdim ve tüm masa örtüsünü toplayarak içindekiler ile arka masaya bıraktım.

 

"Hadi gençlik sandalyeleri alalım buraya doğru" dediğimde ilk gelenin Sude olması beni şaşırtmıştı.

 

Demir "ilk Alperen çevirirse işimiz var kesin bana denk getirir" dediği an Alperen şişeyi çevirmişti ve Demir'e denk gelmişti.

 

"Kardeşim kusura bakma ama doğruluk mu cesaret mi" diye sordu Alperen.

 

"Ne desem riskli, hele de yeni evlenmişken" dedi olayı dalgaya vererek. Ve herkesi şaşırtarak "cesaret diyorum hadi bakalım" dedi.

 

Ve tüm ağız herkes bir dilden "öp, öp, öp" dedi. Demir'in ayağa kalkıp Funda'yla öpüşmesini bir an Sude ve ben olarak düşünmüştüm.

 

Ben düşüncemin içinde boğulurken Demir şişeyi çevirmişti.

 

"Doğan? Doğruluk mu cesaret mi?" diye sordu.

 

Düşünmeden "doğruluk" dedim.

Demir'in sorusunu duyduğumda onu öldürme planlarıma çoktan başlamıştım fakat kendisi kavgacı sinirli vurdumduymaz biri olduğu için olay çıkmasına izin veremezdim.

 

"Ee Doğan? Hayatında kaç kızla birlikte oldun? Cevap bekliyoruz" dediğinde benim gözlerim Sude'nin gözlerindeydi. Kendisine bir cevap borçlu muydum bilmiyorum fakat benden bir cevap beklediği kesindi. Gözleri beni sorgularmış gibi adeta gözlerimin içine bakıyordu.

 

"Hiç. Hiç olmadım" dedim dürüstçe. Cevabım kimseye yetmemiş gibi duruyordu ki kendimi açıkladım.

 

"Öpüştün mü derseniz evet, sevgilin oldu mu derseniz evet fakat başka bir şey yok." Dediğimde karşımda ki güzellik cevabımdan hoşnut duruyordu.

 

Şişeyi çevirdim ve bu sefer top Alperen'i vurmuştu.

 

"Sen hiç sorma ben doğruluk diyorum" dedi ve soruma odaklandım. "Emma'yla bir gelecek düşünüyor musun?" dediğimde gözlerini tavana dikerek "ben düşünüyorum fakat hanımefendi pek sıcak değil" dedi.

 

Şişeyi çevirdiğinde sıra Sude'ye gelmişti. Soruyu soracak olanın Alperen'in olması hiç hayra alamet değildi. "Evet Sude hanım, doğruluk mu cesaret mi' diye sordu.

Sude biraz düşünerek herkes gibi kendini riske atmadı ve "doğruluk diyeyim bari" dedi.

 

Ve Alperen o an bombayı patlattı.

 

"Doğan'a karşı bir şey hissettin mi veya hissediyor musun?"

 

Ve 3. Bölüm sonu :)

 

Sizce Sude'nin cevabı ne olur?

 

Hikaye nasıl ilerliyor?

 

Severek okuyor musunuz?

 

Bir daha ki bölümde görüşmek üzere! ❤

• Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin •

 

 

Loading...
0%