Yeni Üyelik
1.
Bölüm

🌺 Giriş 🌺

@elizinhikayeleri

Elimdeki puroyu yavaşça küllüğe bıraktım. Duman, ağır ağır tütüyor, odayı kaplamaya başlamıştı.Bu işlerin bu kadar sinir bozucu hale gelmesine alışkın değildim. Kâğıtları önümdeki masaya yaydım; nakliye, teslimatlar, gemi hareket saatleri...

 

Her şey gayet basit görünüyordu. Parayı almak, yükü gemiye doldurmak, sonra sessizce geri dönmek.

 

Planın kendisi bir çocuk oyuncağıydı.

 

Yine de içimde bir huzursuzluk vardı, karnımda bir düğüm. Sanki bir şeylerin ters gideceğini biliyordum.

 

Sonra telefon çaldı. Tanıdık bir sesti, biraz telaşlı, biraz titrek. Elimde olmadan iç çektim. Demek yine bir aksilik vardı. İşi düzgün yapan bir adamla çalışmak ne kadar zor olabilir ki?

 

"Alo patron? Aldık parayı," dedi adam, sesi bir garipti, sanki hemen arkasında büyük bir bela duruyordu.

 

"Tamam," dedim, soğukkanlıydım. Yılların verdiği alışkanlık bu, panik yaparsan, insanlar zayıf olduğunu düşünür. "Güzel. Bir an önce gelin, geminin dolu bir şekilde geri gitmesi lazım."

 

Sessizlik. Telefonun diğer ucundan derin bir nefes alma sesi geldi. Bu işlerin yolunda gitmediğinin bariz bir işaretiydi. Bekledim. Beni daha fazla oyalamamaları gerektiğini bilmeliydiler. Sonunda sesi yeniden duyuldu, ama bu sefer daha tereddütlü, daha gergindi.

 

"Şey, patron..." dedi. Sesi titriyordu. Tanrım, bu adamın sorunları bitmiyordu. Dişlerimi sıktım, öfke yavaşça damarlarımda dolaşmaya başlamıştı.

 

"Yine neyi beceremediniz?" Sesim buz gibiydi. Kontrolümü kaybetmek istemiyordum, ama bu adamların beceriksizliği sabrımı taşırıyordu.

 

Adam birkaç saniye sessiz kaldı. Sonra kelimeler ağzından döküldü, sanki kendi söylediği şeye bile inanamıyordu. "Patron... konteynerlardan birinden... sesler geliyordu."

 

Bir an duraksadım. Ne demek istiyordu? Sesler mi? Konteynerdeki yüklerimiz... Sessizlik olurdu, sessiz ve soğuk. Sesler falan çıkmazdı.

 

"Ne saçmalıyorsun?" dedim, sesim her zamankinden daha sert çıkmıştı. Ama adam devam etti, sanki elinde başka seçenek yokmuş gibi. Sesi hızlanıyordu, paniklenmişti.

 

"Biz de anlamadık, patron. Bir şey sıkıştı sandık önce, belki bir hayvan falan... Ama konteyneri açtık ve... patron, içinden bir kadın çıktı."

 

Kalbim bir anlığına durdu. Ne? Bir kadın mı? Beynim durumu kavramaya çalışırken, sinirlerim iyice gerildi. Nasıl olurdu bu? Bir kadın nasıl olurdu? Bu işin bir parçası değildi. Kadınlar işimize karışmazdı, hele ki konteynerın içinden çıkan kadınlar asla.

 

Sakinliğimi kaybetmeden önce birkaç saniye daha durdum, ama bu aptallık beni deli ediyordu. Birden öfkeyle patladım.

 

"Lan!" diye bağırdım, sesim odayı doldurdu, sanki duvarlar bile korkmuş gibiydi. "Siz kız mı kaçırdınız lan?"

 

Adamdan çıt çıkmadı. Tüm oda sessizdi, telefonun diğer ucundaki nefes bile duyulmaz olmuştu. Lanet olası aptallar! Kafamın içinde hızlıca çözümler arıyordum. Bu işi toparlamamız gerekiyordu. Yoksa hepsi, bu kadın yüzünden tepetaklak olabilirdi.

 

Derin bir nefes aldım, kendimi toparlamaya çalıştım. Bu işlerin profesyonelce halledilmesi gerekiyordu. Panik, kaos yaratır. Kaos, hata getirir. Ve hata, benim dünyamda ölüm demekti.

 

"Tamam," dedim soğukkanlılıkla. "Kadını saklayın. Kimseye göstermeyin. Sakın birini çağırmayın. Bir şeyler düşüneceğim. Oraya geliyorum. Sakın kimseye bir şey belli etmeyin, yoksa hepimiz yanarız."

 

Telefonu kapattım. Masaya bir yumruk attım, derin bir öfke yüzüme yayıldı. Kendi içimde fırtınalar kopuyordu. Bu iş... işler böyle olmamalıydı. Ama şimdi elimde olan bu. Ve çözmem gereken bir sorun var. Bu kadın, bu lanet kadın... işleri raydan çıkarmadan önce ne yapacağımı bulmalıydım. Hem de hızlıca.

 

Puroyu tekrar elime aldım, derin bir nefes çektim ve yola koyuldum.

Loading...
0%