@elizinhikayeleri
|
Sabahın köründe hava-liman köşelerinde uyuklamamın tek nedeni Doğan bey'in isteği sonucuydu. Hayır diyememiştim, elimde valizim ile esneye esneye etrafımda koşuşturan kişileri izliyordum. Cebimde ki telefonun titremesi ile oturduğum yerden kalkarak telefonumu cebimden çıkararak ekranına baktığımda gelen mesajı içimden okumaya başladım. Mesajı yollayan Suskun Erdemoğlu'ydu. Nerede olduğumu soruyordu, numaramı Doğan bey'den almış olmalıydı. Karşısına vardığımda, onu hızlıca baştan aşağı süzmeye de vaktim olmuştu. Lacivert bir takım giymişti. İçinde beyaz, mükemmel bir şekilde ütülenmiş bir beyaz gömlek vardı. Gömleğinin üzerinde ki bordo kravatının üzerinde minik beyaz kareli işlemeler vardı. Altın renkli de bir kravat tokası takmıştı. Son olarak, kıyafetine aşırı yakışmış olan toz pembeye çok yakın renkte olan bej mendili, ceketinin cebinden görünecek şekilde çıkarmıştı. Takımının altında ise kahverengi ayakkabılar vardı. "Hazırsak gidelim mi artık?" demesi ile kafamı yüzüne doğru kaldırdım. Güneş gözlüğü de vardı. Siyah camlarının yansımasında kendimi görüyordum. "Ekim kime diyorum ben?" dediği sırada kendime geldim. Onu izlediğimi fark etmiş miydi? Adamı baştan aşağı süzmüştüm resmen. Tam rezillik! Sorusuna cevap vermek için dudaklarımı araladığımda ağzımdan tek kelime çıkmamıştı, kendimden aşırı utanıyordum şu an. Gözleri üzerimdeydi bir cevap bekliyordu. Bıkmış olacak ki, "Tanrım bu yolculuk çok ama çok güzel olacak" diyerek bize yaklaşık yedi yüz metre uzaklıkta olan uçağa doğru yürümeye başladı. "Suskun bey şey, valizim?" demem ie bana döndü. Anlamamış gibi bir hali vardı. Gözünde ki gözlüğü çıkardığında ise benden ne istiyorsun bakışları mevcuttu. "Yani içeri vermiyor muyuz?" Burnundan derin bir nefes aldı ve "Ekim sen hiç özel jete binmedin mi?" demesi ile olumsuz şekilde kafamı salladım. "Özel jetin yanından geçmeye çalışsam terorist diye beni içeri atarlar Suskun bey ne özel jeti..."
Ağzımı sıkı sıkı kapatsaydı ısırabilirdim bile ama, sadece üzerine koymuştu. Bir adım geri atarak elinden kurtuldum. Tekrar derin bir nefes aldı. Gözlerini gözlerime dikti ve "bana sakın bir daha biz yalnızken Suskun bey deme Ekim'ciğim tamam mı?" dedi ve elimde ki valizi elimden çekip aldıktan sonra uçağın merdivenlerini çıkmaya başladı. "Pe...Peki" demek ile yetinerek çatık kaşlarım ile uçağın merdivenlerini çıktım ben de. Şerefsiz hödük. Ben senelerdir tanıdığım Doğan bey'e bey diyorum. Sen kimsin angutlar kralı? Uyuz adam. 'Ekim uçak sensiz gidecek buralarda kalıvercen Doğan bey seni yönetim katından aşağı kağıt uçak gibi atacak..' diyen iç sesime hak vererek uçağa doğru ilerledim. Yaklaşık iki saat uçak, yarım saat araba yolculuğundan sonra otele varmıştık. Tüm yolculuk boyunca sessiz bir şekilde geçirmiştik saatlerimizi. Uçakta Suskun bey, arabada ben uyuya kalmıştım. Geldiğimiz otelin mimarisi aşırı güzeldi. Suskun bey odaları ayırttığı sıra tek oda alır diye ödüm kopmuştu. Hava-limanından olanlardan sonra beklerdim. Hâlâ anlam verememiştim olanlara, ki bir anlamıda yoktu, bir hödük ile yurtdışındaydım. Tanrım... ilk defa yurt dışına çıkıyordum. Ve oturup Suskun beyi düşünmek yerine tadını çıkarmak istiyorum. Odamın kapısını elimde ki kart ile açarak karşımda ki görüntü ile şoka girdim. Odanın metre karesi evimin iki katıydı! Odam kadar yatak vardı. Yavaş yavaş odaya ilerledim şaşkınlık ile. Çok güzel dekore edilmişti ve çok büyüktü. Elimde ki çantamı yere bırakarak kendimi kocaman yatağa attım. Öyle yorgundum ki, bıraksalar saatlerce uyuyabilirdim. Fakat çalmaya başlayan telefonum buna izin vermemişti. Saat akşam dokuza yaklaşıyordu, arayan kim olabilir diye düşünürken ekranda Doğan bey'in ismini gördüm. Açar açmaz nasıl olduğumu ve yolculuğun nasıl geçtiğini sordu. Kısa bir görüşmeden sonra telefonu kapatacağı sırada "Suskun'a dikkat et Ekim," diyerek telefonu kapattı. Hemen ardından telefonumu yanıma bırakarak bir süre tavanı izledim. Tam üstümde kocaman bir avize duruyordu boncukları parıl parıl parlıyordu. Aklıma istemsizce Kadir Ezildi gelmişti, bunu burada görse kıız bunları bunu nasıl temizliyordur bir kova su bir bez olacak silicez bir bunu derdi kesin. Kafama düşer miydi? Düşerse avize gazabına uğradı öldü diye haberlerim çıkardı... Ölme korkusu ile yataktan kalkıp odanın balkonuna çıktım. Lambalar ile aydınlatılmış bahçe ve havuz çok güzel duruyordu ve nedense çok sakindi dışarısı. Hava serin olduğu için olabilirdi belki de. Odamın manzarası denize bakıyordu. Simsiyah uçsuz bucaksız duruyordu uzaktan, çok korkutucuydu. Fransa'nın hangi şehirinde olduğunu bile bilmiyordum ki, birden gelen şarkı sesi ile kafamı sol tarafa çevirdim, hemen sonra ise sağıma. Kimse yoktu. Fakat birilerinin Türkçe şarkı dinlediğine emindim. Gurbet ellerde Türkçe duyan Ekim, ufo görmüş kötü misali şarkının geldiği yeri aramaya çalışıyordum resmen. Tam ayırt edemiyordum sözleri. Bir kaç saniye sonra ses yükselmişti. Bu sefer emindim, hatta çalan şarkı Can Bonomo'nun şarkısı Bitmedi Hikayem'di. Dinleyen kişi ise bir kaç saniye sonra kendini belli etti. Elinde bir bardak parmak uçlarında sigara ile balkona çıktı. Sigarası yanmıyordu henüz. Sadece dudaklarına doğru götürdü ve karşısında ki manzaraya bakmaya başladı. Bir kaç saniye sonra balkonun demirlerine yaklaştı ve kollarını demirlere yerleştirerek etrafı izlemeye başladı. Beni görmemesi için içimden dualar ediyordum. Üzgün duruyordu. Sanki hayatında ki bazı şeyler yerinde değilmiş gibi. Bunları düşünürken iç sesime kulak verdim ve belki de bu sefer kendisi haklıydı. Adamın özel jeti var ne derdi olabilir ki diyordu. Kendi iç sesime haklısın diyerek minik bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Kafamı tekrar Suskun bey'e çevirdiğimde beni fark ettiğini ve izlediğini gördüm. Allah'tan onu izlerken yakalanmamıştım! Bir gülümseme ile cevap verdi bana, diyecek bir şeyim olmadığı için ben de gülümsedim. Konuşmaya o girdi. Doğan bey ile görüşüp görüşmediğimi sordu. Verdiğim cevaptan tatmin olmuş gibi kafasını salladı. Birden kafamda acil durum sirenleri çalan konu aklıma geldi. Hakan Erdemoğlu. Tüm cesaretimi toplayıp yan balkonumda ki adama Hakan Erdemoğlu'nun kim olduğunu sordum. Soğuk bir ses tonu ile babam dedi. Anladım dedikten sonra aramızda geçen konuşmayı anlattım. Yüzünde soğuk bir ifade vardı. Gözlerini bana dikti ve hiç bir şey yapamayacağını korkmamam gerektiğini söyledi. Peki diyerek geçiştirmeme rağmen bana aç olup olmadığımı sordu. Cevabımı beklemeden kendi sorusuna kendi cevap verdi. Hatta bana emir bile verdi. İtiraz etmeme imkan bırakmadan odasına geri döndü. Ben de mecburen içeri girerek üstümü değiştirdim ve beni kapımda bekleyen adam ile yemeğe indim.
|
0% |