@emmabrokstone
|
"Öyle söyleme. Zaten bir kız yardım etti. İsmi Su muymuş neymiş. Kız tam psikopat çıktı. Fakat..." Dedi ve gözleri yine gözlerimle buluştu. "Senden güzel olmadığı kesin." Dedi.
"Ne?"
"Herkes birbirine benzer ama hepsi sen etmez." İç çekti. "Begüm bak biz seninle yıllardır arkadaşız. Fakat-" telefonunun çalmasıyla sözü kesilmişti. "Alo. Hıhı- anladım hemen geliyorum." Telefonu kapatırken Begüm'e bakıyordu.
"Üzgünüm gitmem lazı-"
"Birlikte gidelim mi?"
"Gerçekten mi?
"Evet. Hem seni zor buldum bırakmak istemiyorum." Sesi hiç ummadığı kadar ciddi ve netti.
"Peki." Dedi ve elini tuttu.
Arabaya bindiler ve yola koyuldular. Begüm dışarıyı izliyordu. Nereye ve ne için gittiklerini tahmin edebiliyordu. Bir süre sonra Yankı benzin istasyonunun orda durdu ve bir şey isteyip istemediğini sordu. Begüm kafasını istemiyorum anlamında salladı ve onu beklemeye başladı. Ta ki o çocuğu görene kadar. Çocuğun üstü, her ne kadar kaliteli olsa da, bir o kadar da kirliydi. Begüm çocuğu gözüne kestirdi ve arabadan indi. Minik kız, arkası dönük bir şekilde yere oturmuştu. Begüm yavaşça kıza yaklaştı ve; "Merhaba minik kız? Kayıp mı oldun?"
"Hayır abla. Ben buranın çocuğuyum. Peki sen?"
"Ah bende kayıp değilim... Of boşversene." Dedi ve kızın yanına oturdu. "Bazen hayat çok sıkıcı ve saçma olabiliyor."
"Acımasız ve kötü olmasından iyidir." Diye devam etti minik kız.
"Sen bu yaşında neler yaşadın bakalım." Dedi ve yüzünü kıza döndü.
"Abla... Ben amansız bir hastalığa yakalanmıştım ve orda bir abla vardı. Kendisi doktor değildi ama bana o kadar güzel tavsiyeler ve güzel öğütler verdi ki..." İç çekti ve devam etti. "Onu çok özledim ben. Belki kurtulamayacaktım ama o ablayla tanıştığıma çok mutlu olmuştum. Şimdi ise bu aptal virüs çıktı ve herkes teker teker ölüyor." Kafasını eğdi ve ağlamaya başladı. "Sen... Sen hiç dönüşmüş birini gördün mü?" Yüzünü Begüm'e çevirmişti. Al al yanakları ve masmavi gözleri vardı. Masmavi gözlerinden yaşlar süzülüyordu. "Hayır. İnsanlar dönüşüyor muymuş ya." Korkusuzca devam etti. "Sen gördün mü?"
"Gördüm... Önce annem..." Hıçkırarak ağlamaya başladı. "Önce annem gözlerimin önünde değişti ve babama saldırdı. Babam da beni ve abimi korumak için kendini feda etti. Korkmuştum. Hemde o kadar korkmuştum ki... Abimle bir şekilde dışarı çıktık. Fakat komşular bizi bırakmadı. Tek başınıza nereye gidiyorsunuz diye. En büyük sorun da buydu."
"Neden?" Diye sözünü kesti.
"Çünkü biz tek katlı bir evde yaşıyoruz ve çevremizde yakın binalar veya insanlar yok. Onlar da dönüşmüş bir insandı. Kendilerini gizliyorlardı. Abim benim için kendisini feda etti. Onları bir yere çekti ve bana koşmamı söyledi. O kadar korkmuştum ki..." Bir anda Begüm'e sarıldı ve hüngür hüngür ağlamaya devam ediyor etti. "Abla ben abimi çok özledim!"
Begüm, önce geri çekildi. Sonra kıza sarıldı. "Peki burda napıyorsun?"
Kız göz yaşlarını sildi ve; "Boş boş takılıyorum. Gidecek bir yerim yok. Hiç kimseye de güvenmiyorum."
"İstersen bizimle gel."
"Güvenmiyorum."
"Niye?"
"Ya sende dönüşmüş bir canavarsan?"
"Seni şu zamana kadar yemem veya ısırmam gerekirdi."
"Yanılıyorsun." Dedi ve gözyaşlarını sildi. Bir anda ayağa kalktı ve; "Onlar önce piskolojiyle yaklaşır ve seni manipüle eder. Ardından yavaşça seni ele geçirir ve içlerine alırlar."
"Ne-"
"Begüm gitmemiz lazım! Arabaya bin!" Yüzümü Yankı'ya çevirmiştim.
"Ne! Noluyor!?" Bir adım geri gider.
"Gitmemiz lazım! Soru sorma ve arabaya bi- DİKKAT ET!" Dedi ve koşarak Begüm'ün yanına geldi.
Bu sırada kız Begüm'ün elini tutmuştu. Kıpkırmızı gözlerini Begüm'e döndü ve; "Benimle gelmeye ne dersin Begüm?"
"Ne!?" Korkuyla kızın elini bırakmak istemişti. Fakat kız elini o kadar sıkı tutuyordu ki bırakmak dahi istemiyordu.
"Benimle gel! Sen bana aitsin! Ha yoksa yine katil mi olmak istiyorsun!?"
"B-ben katil değilim!"
"Katil değil misin!? DEĞİL MİSİN!? O ZAMAN BENİ KİM ÖLDÜRDÜ!?"
"BEN ÖLDÜRMEDİM!"
"SEN BANA... SEN BANA ARABAYLA ÇARPAN ABLASIN! ABLA DEĞİL KATİLSİN!"
"HAYIR HAYIR BEN KATİL DEĞİLİM!" Bu sırada Yankı, Begüm'ün kolunu tutup arabaya bindirmişti.
Son sürat arabayı sürüyordu. Bu sırada Begüm kızın, gözlerinin normale döndüğünü gördü ve ikinci bir şoka girdi. Kız normale dönüyordu ve ağlamıyordu. Üstünde o kanlı üstü ve ezilmiş bacakları yoktu.
Her şeyi merak ediyor musun? Hazır ol. Başlıyorum o zaman.
Sene 2021. Liseye yeni başlamıştım ve hala instgram'ı yüklememiştim. Bir gün o kadar patladım ki, indirmeye karar verdim ve indirdim. Yine bir sürü hesap açtım sildim. Açtım sildim. Bu süreçte bir grupla tanışmıştım ve herkese kendimi Ellie olarak tanıtmıştım. Asıl ismim Su. Su Çağlar. Öz babamın bizi terk ettiğinden bu yana o kadar değiştim ki. Herkesi öldürmek istedim. Bu süreçte de gruptakiler asla ama asla beni takmadı ve takmamaya devam ettiler. Gözüm o kadar dönmüştü ki. Büyüyünce en yakın arkadaşım, kardeşim dediğim kızın yanına yani Begüm'ün yanına gitmek için yola koyuldum. Fakat hava sisli ve yağmurluydu. Yine annem gitmeme izin vermedi ve onu yittim. Ona ne olduğunu bilmeden, arkama bakmadan yürüdüm. Kendime önce uçak bileti, sonra da otobüs bileti aldım. Bu süreçte onunla o kadar güzel ve samimi konuştum ki. Bana yaşadığı her şeyi ve her bilgisini verdi. Bu durumları olgunlukla karşıladım ve plana sadık kaldım. Önce yaşadığı şehire vardım ve evini buldum. Bir süre onunla, kardeşim dediğim kızla başka biriymiş gibi konuştum. Her şey çok iyiydi. Bana sevgililerinden ve ne kadar yaptığı kötülüklerden bahsediyordu. Amacım ona zarar vermek değildi. Sadece önce yabancı biri gibi sonra da gerçek kimliğimi açıklayacaktım ve onunla aynı evde kalacaktık. Yani hayalimiz böyleydi. Ta ki onun nasıl biri olduğunu anlayana kadar. Meğersem kendisi benim arkamdan iş çeviriyormuş. Ona bütün ailevi sorunlarımı anlatmıştım ve anlatıyordum. Çünkü o benim sadece yakın arkadaşım değil kardeşimdi. Fakat o her şeyi amcama anlatıp onunla iş birliği yapmış. Ben her bokumu ona anlattığım için amcamın orda çalıştığımı da anlatmıştım. Başındandır ona yardım etmiş ve babamın annemi aldatması, kimsenin beni sevmemesi ve namussuz demesi ve sayamayacağım çok şey. Bunların hepsini kahkahalar atarak anlatıyordu. Yavaş yavaş ona kin besledim ve bilerek bir kızı arabanın önüne attım. Kendisi yeni sevgilisi ile gezerken benim burda acı çekmeye hakkım yoktu. Yine her zamanki gibi bana da güzel sözler söyleyip beni takmıyordu. Sinirlendim ve onlar sarhoş sarhoş araba kullanırken, bir kızı önlerine attım ve başlarına bela getirdim. Gidiceğim anda o cümleleri duydum.
"Ah... K-katil mi olduk-"
"Begüm tut şunu kıza bakacağım."
"Nefes alamıyor."
"Hey uyansana! Biz katil değiliz!"
"Ne ölmüş mü?"
"Begüm sakin ol Begüm!" Bayılan kızı tutuyordu.
O gün kendimle hem gurur duydum hem de nefret ettim. Ben böyle biri değildim ve asla olmayacaktım. Ta ki o güne kadar. O günden sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etti. Bazenleri kızın mezarını ziyaret etsek de. Yani ziyaret etse de bir şey değişmiyordu. Onu öldürmüştü. Bu süreçte onun yanında hizmetçi olarak kaldım ve ondan yavaş yavaş intikam almaya başladım. Her şey o kadar güzeldi ki. Önce annesi öldü. Sonra da babası kumara başladı ve sonra da sevgilim dediği insanlar teker teker gitti. Bu süreçte sürekli Su olarak ona destek çıktım. Fakat Ellie olarak kin kustum. Gün geçtikçe grupla da aram bozuldu. Tabiki onları da seviyordum ve hala seviyorum. Sonuçta ne olduysa olsun hepsi benim suçum dimi? Şey aslında onların suçları yoktu. Ben sadece fazla onların üstüne gitmiştim. Hemde çok fazla. Begüm çok geçmeden çöküşe düştü ve bu sırada da bu virüsün yayılmasına sebep oldu. Amcam olacak şerefsiz yine, her zamanki gibi ondan bilgi alınca tekmeyi koymuştu. Ben ise bu sırada aniden ortalıktan kayboldum ve hastaneden kovulduğumu öğrendim. Yeni kimlikle, yeni kişilikle Japonya'ya gittim ve ummadığım kişilerle karşılaştım. Gruptaki herkesle! Yankı da oradaydı, Coşkun hoca da ve önemsiz kişiler de. Yankı Begüm'ün arkadaşıydı. Ya da bir işler çevirdiği kişi. Coşkun hoca ise lise hocalarımdan birydi. Siz zaten bunları biliyorsunuz. Hem de hepsini ama anlam veremiyorsunuz. Bizim bu gruptaki "E" denen kişi yani Poyraz, her şeyi biliyormuş ve bize bilgiler sızdırmaya başlamış. Biz de ne bilelim normal bir şey diye umursamadık. Hele ki ben! Benim hiç alakam yoktu ama en çok canı yanan bendim. Bunu da Begüm gruba geldiği için öğrenmiş ve amcama anlatmış. Senin neler yaptığını biliyorlar diye. Şerefsiz biliyor önce virüs yaşayıp sonra da depreme maruz kaldığımızı. Baktı ölmedik. Bu sefer kendisi virüs üretmeye başlamış. Bu süreçte ben gruba nadiren bakıyordum. Ben bunları Ellie'yken, Yankı ve Begüm'ün konuşmasıyla duydum. Aptal herif bir de gülerek söylüyor. Neyse ki başka şeyler de öğrendim. Begüm'ün katil olduğu gün arabada iki kişi daha varmış. Cemile ve Suat diye birisi. Bilin bakalım Cemile kim! Önce sanaldan tanışıp, gerçekte karşılaşıp arkadaş olduğumuz kız! Suat denen kişi de onun sevgilisi yani eniştem! Yankı bütün suçu Suat'a yıkmış ve Cemile'yle tehdit etmiş. O da korkudan bütün suçu üstlenmiş ve hapse girmiş. O gün arabayı kullanan Begüm'müş ama yanında Cemile varmış. Yanındaki koltukta ve Suat'a Cemile benim dikkatimi dağıttı demiş. Çünkü Cemile ve Begüm tartışıyormuş. Konu da benmişim! Yok Suyla konuşma yok benim arkadaşım yok şöyle böyle! Ben böyle itiraflar ve bilgiler öğrenince hırsım daha da artı ve bir anda arkadaşlarımın yanına döndüm. Her şey normalmiş gibi davrandım. Ta ki Cemile ve Begüm'ü yüzyüze görene kadar. Yankı da her şeyi öğrenmiş ve benim yanıma geliyormuş. Begüm de gelmek istemiş ama nereye gittiklerini bilmiyormuş. Yankı ona söylememiş ve benzin istasyonununda durmuşlar. Begüm'de o sırada çarptığı ve öldüğünü düşündüğü kızı görmüş. Önce benziyordur diye sakin kalmış ve kızın yanına gitmiş. Bu sırada Yankı benzin istasyonunundaki adamın garip davrandığını anlamış ve oradan uzaklaşmak için dışarı çıkmış. Begüm ve o kızı görmüş. Kızı hemen tanımış ve Begüm'ün yanına koşmuş. Onu kurtarmak istemiş fakat kurtaramamış. Kız onu kendine çekmiş ve yavaşça onu ele geçirmiş. Begüm kendi kendine, arabaya bindiğini ve her şeyin güzel olduğunu görse de, bir yanılma. Hepsi bir yanılma. Zaten virüsü kapanlar da böyle yaşar. Bedenleri saldırgan ama kendileri çok sakin ve çok normal. Yankı kendini kurtarmak için arabaya binip gitmiş. Bu arada Hülya ve Bengü de hemşire değildi. Olmak istedikleri meslek hemşire olduğu için öyle gördüler kendilerini. Aynı şekilde Sare ve Yiğit de öyle. Cemre ve Sarin. Eda ve Ali. Sayamayacağım nice kişiler... Ben onları ilk gördüğümde normal gibi gözükseler de hepsi virüsü kapmıştı. Hemde teker teker. Ben... Ben hiçbirini kurtaramadım. İçlerinden sağ kalan Poyraz, Coşkun Hoca ve Yankı'ydı. En sonunda Coşkun Hoca her şeyi itiraf edip komaya girmiş. Yani itiraf ettiğini ben duymadım. Poyraz söyledi. Ta lisedeyken iş birliği yapıyormuş amcamla. Hatta bu yüzden okuldan ayrılınca beni engellemiş ve iletişimini kesmiş. Poyraz ise, her şeyi kendi başlattığı için iş birliği yapıyormuş. Ben bunları son sürat bana gelirken, çarpan Yankı'dan öğrendim. Fakat bana değil Cemile'ye çarpımştı. Bu sırada bende Cemile'yi bulmuştum ve onunla hesaplaşlıyordum. Aslında onun alakası yokmuş ama sırf Suat'ı hapisten çıkartmak için iş birliği yapmış. Kalemin kırılmasıyla görevliye seslendim. "Görevli Esila hanım! Kalem!"
"Yeter be! Ne kadar uzun yazıyorsun sende! Kalem kalmadı kıra kıra! Ne olurdu şu suçunu mektupla değil de normal itiraf etsen. Seni şurda ne için tutuyoruz belli değil!"
"Carlanma ve ver şu kalemi!" Dedim ve kalemi aldım. Ardından yazmaya devam ettim.
Cemile hastaneye kaldırıldı ama komada. Coşkun Hoca yıllar sonra komadan çıktı ve hayatına devam ediyor. Kızı hastalıklı olduğu için onunla görüşemiyor ama bir şekilde ona yardım ediyor. Kim bilir belki o da yaptıklarından pişmandır. Belki bu virüsün tedavisi bulunur. Belki amcam hapse girer. Belki annem yaşıyordur. Belki babam ölür. Belki... Belki Begüm yaşıyordur. Bu arada... Bu arada Yankı'nın öz kız kardeşi Merve'ymiş. Zavallı kız öz abisinin yaptıkları yüzünden bu durumda. Yüzümü tanıdık sesle döndüm.
"Senden nefret ediyorum, Su, Ellie, Emma... Artık ne kadar karakterin ve kişiliğin varsa." "Bende sana bayılmıyorum. Poyraz. Ha yoksa E mi demeliydim. Veya Yankı'yla Merve için anlaşan adam." "Ne!? Sen ne saçmalıyorsun!? Ben-" "Evet sen!" Dedim ve demir parmaklıklardan destek alarak ayağa kalktım. Elimdeki kağıt ve kalemi yere koydum. "Sen bize Merve'yi bıraktılar diye anlattın. Ama sen Merve'yi bilerek ve zorla öz ailesinden kopardın. Çok yazık ya! Bende benim için kavga ettiniz sanmıştım. Az da olsa sevildiğimi sandım! Az da olsa sayıldığımı sandım!" "Saçmalama!" "Asıl sen saçmalama! Hepsi senin yüzünden! Sırf sana aşık oldum diye amcamla iş birliği yaptın! Yankı'yı da zorla destekçin yaptın! Peki ya Coskun Hoca!? O nalaka!?" Derince iç çekti ve ellerini ellerimin üstüne getirdi. "Senin de o grupta yani bizim grupta olduğunu öğrenmiş ve senden bir kaç bilgiler alıp bizim yanımızda oldu. Çünkü her ne kadar zengin olsa da kızı hastaydı. Amcanla zaten bu konuda anlaşmışlar..." Gözlerim doluyordu. Ve dolmuştu. Taşmıştı da... Çok geçmeden Poyraz gitti. Coşkun Hoca geldi. Yine aynı üst, aynı şapka ve aynı saç stili... Üstündeki yakasında "Coşkun Bulut" yazıyordu. Gözyaşlarımı sildim ve ona baktım. "Sen... Bana çok yakındın..." "Özür dilerim..." "Dileme... Bak senin yüzünden kızın. Öz kızın Eda da virüsü kaptı." "Biliyorum... Özür dilerim. Su lütfen bana yardım et. Ben kızımı görmek, onunla vakit geçirmek istiyorum..." "Hayır! Sende herkes de cezasını çekecek!" Gözyaşlarını sildi ve; "Ne-" "Her şeyi bu yerdeki kağıda." Bir elimle yerdeki kapıyı gösteriyordum. "Bu yerdeki kağıda yazdım! Ben de dahil herkes cezasını çekecek! Sen de öyle!" Kağıtı katlayıp görevli Esila hanıma verdim. Bu sırada Coşkun hocayı zorluk çıkarıldığı için dışarı çıkardılar. İlk defa mutlu bir şekilde yere bağdaş kurarak oturdum ve olacakları izledim. İki dakika içinde her her kavgaşaya dönmüştü. Mutluydum. Artık her şey çözülmüştü. :) Belki de; Ayrı Olanlar değil, Ayrı Olan vardır.
Şuan kafam o kadar karışık ki bu bölüm aniden gelişti. Bölümlerde veya bölümde saçmalıklar veya abartılar olabilir özür dilerim. İlk defa böyle yazıyorum ve ilk defa baskılanacak.
DEVAM EDECEK....
|
0% |