@emosunhayalleri_1
|
Başlama Tarihi:15 Eylül 2024, Pazar.
"Bu kitap tüm acılarını bir tebessüme saklayanlara gelsin..."
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Giriş
{Hayatın Adaletsizliği...}
14 Ekim 2024- Pazartesi "Eslem hadi kalk kantine gidelim." "Eslem kalk." "Eslem!" "Ya kalksana!" "ESLEM KALK!" "Ananı avradını!"
Kulağımın dibinde bağıran Asya sayesinde altıma ediyordum. "Ödüm patladı Asya ya! İnsan böyle mi uyandırılır?!" Asya klasik side eye bakışını attı ve "Kanka ben sana insan gibi seslendim, uyanmadın." Dedi. Ofladım.
"Niye uyandırdın beni?" "Kantine gidelim diye."
Popomla bütünleşmiş sıramdan kalktım. "Gidelim." Dedim.
Asya ile sınıftan çıktık. Koridorda ilerlerken Asya bir şeyler anlatıyor, bende dinliyormuş gibi yapıyordum. Kantinin önüne geldiğimizde"Hı hı kanka geldik,hadi." Dedim ve kolundan tutarak kantine girdim. Hemen sıraya geçtik. Asya hiç susmadan bir şeyler anlatmaya devam ediyordu.
"Asya." "İşte kanka sonra ben buna ' Hayırdır?' dedim." "Asya!" "O da bana ' Hayırın yolu bayırdır." Dedi." "LAN ASYA!" "Ne bağırıyorsun be!" "Lütfen konuşma. Sessiz sedasız alacaklarımızı alalım gidelim, lütfen." "Çok mu konuştum yine?" "Çok mu? Yarım saattir hiç nefes almadan konuşuyorsun. Yemin ederim seni Guinness Rekorlar Kitabına ' En Çok Konuşan İnsan!' Diye yazarlar, ünlü olursun." "Ünlü olmak için Guinness Rekorlar Kitabına girmeme gerek yok canım. Ben zaten ünlüyüm!"
Gözlerimi devirdim. "Ego tavan." Küçük elini yumruk yaptı ve omzuma vurdu.
Küçük dediğime bakmayın bir koydumu koca adamı devirir.
"Şaka yapıyorum ya! Ben kim, ünlü olmak kim."
Acıyan omzumu tuttum. "Yalnız vurmasan iyiydi." "Ay çok mu acıdı?"
"Yok acımadı." Dedim ve önüme döndüm. Yiyeceklerimizi aldık ve bir masaya oturduk.
Elimdeki çikolatalı pudingi açarken sordum.
"Kanka kaç ders kaldı okulun bitmesine?" "Bir ders."
Oha! Öğleden sonra full uyumuşum! Allahtan Rehberlik ve Fizik dersi vardı da hoca uyumama izin verdi. Rehberlik ve Fizik hocası aynıydı ve kendisine bayılırdım. Dersinde uyumamıza izin veriyor daha ne olsun! Asya ile yiyeceklerimizi yedikten sonra geri sınıfa çıktık. Son dersi de yarı uykulu dinledikten sonra zil çaldı ve eşyalarımı topladığım gibi dışarı çıktım. Asya koridorun başında beni beklerken tebessüm ettim. Yanına vardığım anda koluna girdim. Birlikte okuldan çıktıktan sonra sohbet ede ede yürümeye başladık. Aynı mahallede yaşıyorduk. Asya'nın evi mahallenin başında, benim evim ise mahallenin sonlarına yakındı.
Asya'yı evine bıraktıktan sonra kendi evime doğru ilerledim. Kaldırımdan ilerlerken yerde gördüğüm kediyi sevmeye başladım.
Hayvanlara karşı zaafım vardı. Gördüm mü hemen sever, mutlu olurdum. Tüyleri bembeyazdı. Ben yere çökmüş kediyi severken kedi rahtsız olmuş, ve kaçmıştı. Ben arkasından bakarken kedi yola doğru koşmaya başladı ve yoldan geçen lüks, siyah bir araba kediye çarptı. Kedi güçlü bir çığlık attı. Çarpan araba ise az ileride durdu ve içinden 20'li yaşlarda bir adam çıktı. Bembeyaz tüyleri kana bulanmıştı ve gözleri açıktı. Gözümden bir damla yaş akarken iki parmağımla kalbinin atışını hissetmeye çalıştım.
Kedi ölmüştü.
Arabadan inen adam yanıma çöktü ve cansız yatan kediye baktı. "Ölmüş mü?" Sinirle gözümden akan yaşları sildim ve adama baktım.
"Ölmüş. Nasıl araba kullanıyorsunuz lan siz! Dikkatli sürenize! Küçücük zararsız hayvanın canını aldınız!" "Birden yola atladı, duramadım." "Yavaş sürseydin lan o zaman!" "Yavaş sürüyordum zaten! Birden atladı! Bilerek yapmadım! Boşu boşuna bağırıp durma!" "Boşu boşuna mı! Lan hayvan öldü, öldü! Hiç mi acıma duygun yok! Cani Adam!" "Eeh yeter be!"
Adam ayağa kalktı ve etrafına baktı. Daha sonra kenarda duran kutuyu aldı ve ölü kediyi içine koydu. Ayağa kalktım ve göz yaşlarımı sildim. Adam elindeki kutu ile arabasına doğru gitti ve kutuyu arka koltuğa koydu. Kendisi de sürücü koltuğuna geçti ve arabayı sürmeye başladı.
Arkasından " Cani Adam!" Diye bağırdım. Arkamdan bir korna sesi geldi. Doğru ya yolun ortasındayım.
Kenara geçerken korna çalan adama "Al çekildik be!" Diye çemkirdim. Etrafımdaki insanlar bana bakarken onları umursamadım. Yerde duran çantamı aldım ve hiçbir şey olmamış gibi yoluma devam ettim.
O Cani Adam'ın yüzünü ve yavru kedinin çığlığını asla unutmayacaktım.
Evimin önüne geldiğimde çantamdan anahtarını çıkardım ve kapıyı açtım. Annem ve babam işten geç geldikleri için şanslıydım. Direkt odama girdim ve çantamı masamın yanına koydum. Üzerimi değiştirdim ve rahat bir şeyler giydim. Odamdan çıktım ve mutfağa yöneldim. Annem ve babam çalıştıkları için geç geliyorlar ve bende onlara yemek yapmak zorunda kalıyordum. Yine de işime geliyordu.
Çünkü annem erken gelse bile bana yemek hazırlamazdı...
Akşam yemeğini hazırladıktan sonra tekrar odama çıktım. Yatağıma uzandım ve telefonum ile uğraşmaya başladım. Bir saat sonra kapının zili çaldı. Hemen kapıyı açtım.
Annem "Naber sürtük." Deyip içeri girince derin bir nefes aldım.
Evet,annem bana sürtük diyordu.
O günden beri bir kere bile kızım demedi. Hoş, ondan önce de demiyordu da.
Babamda bir şey demeden içeri girdi. İkisi de kendilerini salondaki koltuklara attılar. Tekli koltuğa oturdum. Annemin yüzünde güller açıyordu. Bir şey olmuş belli.
Annem " Valla bugün kimse keyfimi bozamaz!" Dedi koltuğa biraz daha yayılırken. Babam anlamaz bakışlarla anneme baktı. "Niye hayatım?" Dedi.
Annem"Çünkü bu sürtükten kurtuluyoruz hayatım!" Deyince başımdan aşağı kaynar su dökülmüş gibi hissettim.
Ne demek kurtuluyoruz? Öldürecekler mi? Keşke...
Ben anneme büyümüş gözlerle bakarken babam" Valla ha mı?" Dedi ve kahkaha attı. Boğazımda yumru oluştu. Dolan gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldım. Sakin ol Eslem. Sakin ol.
Ağlama isteğimi bastırmak için yüzümde acı bir tebessüm oluşturdum. Sonunda konuşacak cesareti bulup "Nasıl?" Diye sordum.
Annem bana bakıp " Hastaneden aradılar. Doğduğun gün başka bir bebek ile karıştırılmışsın. Sonunda kurtuluyorum senden!"
Annem ile babam aynı anda kahkaha atarken sesleri uğultu gibi geliyordu.
Ben... 17 yıl boyunca... Yanlış... Bir ailede mi büyüdüm?
Ben bu kadar acıyı boşuna mı yaşadım? Benim on yedi yıl boyunca anne ve baba dediğim kişiler gerçekten anne ve babam değilmiymiş?
Annem " Yarın sabah hastaneye gidip test yaptırılacak. Geceden bavulunu hazırla." Dedi. Kafamı salladım. "Şimdi odana çık ve hazırlan, yemek saatinde de aşağı in." Tekrar kafamı salladım.
Koşarak odama çıktım. Odaya girdiğim gibi kapıyı kapatıp yere çöktüm. Sırtımı kapıya yasladım.
Göz yaşlarım akmaya başlarken ben yaşadığım on yedi yılı düşündüm. Acılarımı, annem ve babam sandığım kişilerin bana yaşattıklarını, o geceyi düşündüm.
Hepsini bir karışıklık yüzünden mi yaşadım?
Hayatta hatalar yapılır. Zaman ise bu yapilan hataları cezalandırır.
Ben hata yapmadım ki. Niye cezalandırıldım?
Bu hayatta her yapılan hatanın bir cezası vardır ve bu ceza masumlardan çıkarılır.
Mesela; bir baba hata yapar, hapse düşer. Cezasını babasız kalan çocukları çeker. Bir adam hata yapar, birini öldürür. Cezasını ölen adamın çocukları çeker. Bir adam hata yapar, arabayı hızlı kullanır. Cezasını minik bir kedi çeker.
Hata yapanlar ise, hata yaptıklarıyla kalırlar. Hayat her zaman adaletli değildir.
Masumlar acı çekmeye mahkum... Kötüler ise acı çektirmeye...
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Selam canimmm.(noktalı ı ile)
Omg ben ne yazdım böyle.
Ben bu kitabı Wattpadde yayınlamıştım hatta 5 bölümünü de yayinladim ama malum kapattılar.
Buraya geçtik artık ama Vpn ile wattpade giriyorum. Ordan da paylaşıcam.
Wattpad hesabim: Emosunhayalleri
Ordan da takip edebilirsiniz.
Klasik Gerçek Ailem kurgusu.
ama mükemmel fikirlerim var bu kitapla ilgili.
neyse giriş bölümümüzü nasıl buldunuz?
neyse baaay
Ben hemen yolun ortasında cansız yatan kedinin yanına koştum.
|
0% |