@erlsema
|
*** BU KİTAP ŞEHADET ŞERBETİNİ İÇMEYE ANT İÇMİŞ KOCA YÜREKLİ MEHMETÇİKLERİMİZ , ŞEHİT , GAZİ VE ANDINI YERİNE GETİRMEYE DEVAM EDEN TÜM ASKERLERİMİZ ADINA YAZILMIŞTIR. KOCA YÜREKLİ ANNE BABALARIN , KOCA YÜREKLİ EVLATLARI , BU VATAN SİZİ UNUTMAYACAK !*** 🇹🇷 Başlama tarihlerinizi buraya yazabilirsiniz.
Yazım Tarihi : 29.10.2024 / Salı 🌼🌼🌼
Hayata ilk gözümüzü açtığımızda , çığlık çığlığa , ağlayarak adım atarız. İlk ağlayışımız olur o çığlıklar. Lakin devamının geleceğini bilmeyiz , o küçücük bedenimizde. Doğduğumuz için ağlarken , ölen birinin ardından ağlayacağımızı da bilmezdik. Tâ ki ölüm bizi bulana dek. 🇹🇷
08.12.2006 Küçük kız bağdaş kurduğu yatağından , camın ardında gözüken arkadaşlarını izliyordu. Dirseklerini camın soğuk mermerine yaslamış , yüzünü ise avuçlarının içine almıştı. Okyanus mavisi gözleri dolu doluydu , ıslak bakıyordu. Ama bir damla yaş da düşürmüyordu yanağına. Direniyordu , o küçücük bedende ağlamamak için kendini tutuyordu. Çünkü , onlara ağlamanın zayıflık olduğu öğretilmişti. “ Laçin !” Camın ardında görünen arkadaşlarından Maysa ona el sallıyordu. Çekinerek hemen camın önünden ayrılıp yatağının içine girdi. Yorganını da başına kadar çekip gözlerini kapattı , çünkü biliyordu Maysa birazdan gelecek ve onu zorla dışarı çıkaracaktı. Ama Laçin istemiyordu , onun için sosyal olmak Maysa ’ya göre daha zordu. Tahmin ettiği gibi birkaç dakika sonra Maysa odaya girmişti. “ Laçin , näme edýärsiň? “ Maysa , Laçin’e ne yaptığını soruyordu. Laçin’in cevabı ise yorganını daha fazla üstüne çekmek olmuştu. Maysa , Laçin gibi olan küçük bedenini hızla onun yanına götürdü ve Laçin’in yorganını çekmeye çalıştı. “ Maysa , Men gelmerin ! “ Laçin inatla gelmeyeceğini söylese de , Maysa onu dinlemiyordu. “ Weöne oýun oýnaýarys, geliň, haýyş !“ (Ama oyun oynuyoruz , hadi. Lütfen!) Maysa ne yapsa da Laçin bir türlü yerinden kıpırdamıyordu. Maysa pes edip gidecekken , aklına gelen fikirle sinsice gülümsedi. Hemen kendi yatağının olduğu tarafa gidip , yastığının altından küçük davulunu çıkardı. Küçük adımlarla Laçin’in yatağına gidip tam baş ucunda durdu. Küçük davulunu kafasının üstüne getirip hiç düşünmeden sopasıyla çok sert bir şekilde vurdu. Yorganın altından hızla fırlayan Laçin neye uğradığını şaşırırken , Maysa çoktan odadan kaçmaya başlamıştı. Laçin de hızla hemen arkasından koşup onu yakalamaya çalıştı. “ Maysa , Men seni tutup, saçyňy çekerin ! “ Laçin , Maysa’nın en nefret ettiği şeyin saçının çekilmesi olduğunu bildiği için , onu saçını çekmekle tehdit ediyordu. Bu kelimeleri duyan Maysa daha hızlı koştu. “ Men de seni saçyňy keserin !” Maysa ise Laçin’i saçını kesmekle tehdit ediyordu. İki küçük kız , Yetimhanenin soğuk merdivenlerinde birbirini kovalarken tam o sırada bu gürültüyü duyan Gülnare hanım odasından çıktı. “ Maysa , Laçin !” İki küçük beden de anında durdu. Gülnare hanım iki küçük kızı da yanına çağırdı , az evvel kavga eden bu küçük kızlar , şimdi yan yana usulca Gülnare hanımın diyeceklerini bekliyorlardı. “ Yine neden kavga ediyorsunuz ?” Maysa ve Laçin birbirine baktı. Türkmen asıllı bu iki küçük kız , yaklaşık iki yıldır bu yetimhanedeydi. Onlarla birlikte bir de erkek çocuğu vardı , adı Omar’dı. Omar bu iki küçük kıza göre daha sakin ve uysaldı. Odasından çıktığı ise pek görülmezdi. Bu üç küçük çocuk iki yıl önce askerler tarafından bulunmuştu. Türkmenistan sınırlarında , teröristlerin elinden kurtarılmışlardı. Aileleri ise çoktan katledilmişti. Sadece bu üç küçük çocuk değil sekiz çocuk daha kaçırılmıştı , Laçin , Maysa ve Omar’ın aksine o sekiz yavrucağın ailesi bulunmuş ve çocuklar ailelerine teslim edilmişti. Bu üç küçük ise , onları kurtaran askerlerden ayrılmamış , onlar ile birlikte Türkiye’ye dönmüşlerdi. Lakin askerler her ne kadar bu üç haylazı sevseler de , onlara daha fazla bakamazlardı , bundandır ki yetimhaneye bırakmışlardı. Ama yine de bu çocukları unutmamış ve her görev dönüşü onları ziyarete geliyorlardı. “ Gülnare ejem , Maysa meni rahat goýmaýar” ( Gülnare anne , Maysa beni rahat bırakmıyor.) Ejem , anne demekti Türkmence de , Burada herkes Gülnare hanıma anne dediği için , onlarda kendi dillerinde anne diyorlardı. Türkçe’yi anlıyor , lakin fazla konuşamıyorlardı. Bildikleri birkaç kelimeyi cümlelerinin arasına sıkıştırıyorlardı. Gülnare hanım küçük kızın sitemine hafifçe gülümsedi ve sahte bir kızgınlıkla Maysa’ya döndü. “ Maysa, neden Laçin ‘i rahat bırakmıyorsun kızım. “ Maysa , yeşil gözlerini kırpıştıra kırpıştıra baktı Gülnare hanıma. “ Gülnare ejem , Laçin menimle oynamıyor , hep penjireden bakıyor.” “ Men oyun oynamak islämok , Maysa !” Laçin hafifçe sesini yükseltmişti. Tek istediği yatağına girip oturmak ve dışarıyı seyretmekti ama Maysa buna izin vermemişti. Bu yüzden sinirliydi. “ Laçin , birbirimize bağırmıyoruz , öyle değil mi canım ?” “ Bagyşlaň , Gülnare ejem. “ Gülnare hanım , bu içine kapanık kızın saçlarını hafifçe okşadı. “ Benden değil, Maysa’dan özür dile canım.” Laçin utana sıkıla Maysa’ya döndü. “ Bagyşlaň Maysa.” “ Mende Bagyşlaň Laçin.” Maysa da yaptığı şeyden dolayı kendini üzgün hissetmiş ve Laçin’den özür dilemişti. Sonuçta burada olan tek arkadaşları Omar ve Laçin’di , ikisini de kaybetmek istemezdi. Ama ne Laçin’in ne de Maysa’nın bildiği bir şey vardı , birkaç saat sonra ikisi de birbirinden kopacak ve belki de bir daha birbirlerini göremeyeceklerdi. Yetimhane’ye bir kadın ve eşi gelecek , Laçin’i , Omar ve Maysa’dan ayıracaktı. Memleketine ait olan son parçaları da kaybedecekti Laçin. Hatta günü gelecek , bugünleri özleyecekti. Çünkü onun asıl evi burasıydı. Kopuklar Yetimhanesi. Saatler ilerlemiş ve akşam dördü bulmuştu. Maysa ne yapıp etmiş , Laçin’i dışarı çıkarmaya ikna etmişti. Laçin ise sırf bir tek o olmasın diye Omar’ı kolundan sürüklemiş ve bahçeye çıkarmıştı. Omar’ın bu iki kız dışında bir arkadaşı daha vardı. Onun aksine gayet enerjik ve eğlenceli biriydi. Sürekli Omar’a Türkçe öğretmeye çalışıyor ve onu eğlendiriyordu. Dahası sürekli yetimhanenin kapısının önünde , gök kubbeyi delecek bir kuvvetle dalgalanan al bayrağı seyrediyor ve içini çekip , “ Büyüyünce Asker olacağım.” Diyordu. Ayda bir kez muhakkak bu üç afacan için gelen Türk Askerlerinin de , bu küçük çocuktaki hayallerinde bir katkıları vardı. O dev cüsseli askerlere bakarken hayran kalıyordu. İleride onlar gibi olmak istiyordu. Vatanı ve milleti için hayırlı bir evlat , şehadet şerbetinden içmek için can atan bir mehmetçik olmak istiyordu. Olacaktı da. Omar bu afacan arkadaşını da yalnız kalmamak için yanına çağırmıştı. Asker sevdalı küçük çocuk ise hiç inkâr etmeden kabul etmiş , Omar ve bu iki kızın peşine takılmıştı. Tuğrul tam tamına on iki yıldır bu yetimhanedeydi. Kendini bildi bileli Gülnare hanım onun annesi , buradaki çocuklar ise kardeşleri olmuştu. Henüz on yaşındayken üç kardeşi daha olmuştu. Omar ve Laçin nasıl suskunsa , Maysa ve Tuğrul bir o kadar hareketliydi. Maysa’nın kına rengi , kıpkızıl saçları vardı , yeşil çekik gözleri ve yüzünde evreni taşıyan çilleriyle , Omar’ı o küçücük yaşında etkiliyordu. Üstelik Omar örgü örmeyi bildiği için , o küçücük bedeniyle sürekli Omar’ın yanına gidip saçını ördürüyordu , Omar o kına saçlı küçük kızı , nasıl sevmesindi ki ? Laçin ise daha sessizdi. Okyanustan taşma mavi gözleri vardı. Saçlarıysa toprak misaliydi. Yazın ayağını bassan üzerine , kavrulurdun sıcaktan. Lakin bir kokusu vardı , öyle bir kokuydu ki , kışın yağan yağmurun , karın ardında kalan kokusunu almak için can çekiştiren türdendi. Tuğrul böyle düşünüyordu bu Türkmen kızı için. Ona göre bu kız çok güzeldi. Gözleri , saçları , kokusu... Her şeyiyle güzel bir kızdı Laçin ama çok suskundu. Keşke bir kerecik konuşsaydı onunla. Kızlar önde giderken , Omar ve Tuğrul onları takip ediyordu. Bilmiyorlardı. Gelecekte de bu şekilde bu iki minik kızın ayak izlerinin ardında gideceklerini bilmiyorlardı. Nihayet bahçeye çıktıklarında , bahçede oynayan çocuklardan öğrendikleri bir oyunu oynuyorlardı şimdi. Bir ebe seçmişlerdi ve o ebe şimdi topu havaya atıp ‘ İstop’ diyecekti. Ebe bunu söylediğinde hepsi olduğu yerde duracaktı. Ebe bir renk söylediğindeyse , hepsi o rengi bulmak için koşturacaktı. Rengi bulamayan birini ise ebe topla ebeleyecekti ve sıradaki ebe o olacaktı. Maysa’nın dediğine göre Renkli istopmuş bu oyunun adı. Laçin bu oyunu çok sevmişti çünkü koşmayı çok seviyordu. Ve şimdiye kadar da hiç ebe olmamıştı. Renkleri bulmada ve yakalanmamakta üstüne yoktu. “ İstop !” Herkes bir anda koşmayı bırakmış ve ebenin söyleyeceği kelime için ağzına bakıyordu. Laçin ise hemen etraftaki renkleri inceliyordu. Eğer ebenin söylediği rengi önceden görürse , direkt oraya koşacaktı. “ Yeşil !” Laçin ve diğerleri rengi duyduğu gibi koşturmaya başladılar. Herkes yeşil rengini ararken , Laçin az ileride duran Tuğrul’un üzerindeki tişörte baktı ve hızla oraya koştu. Tuğrul ise üzerindeki tişörtün rengini unutmuş vaziyette , “ Yeşil yok !” diye bağırıyordu. Sonra bir anda bir şey fark etti. Biri ona doğru koşuyordu. O daha ne olduğunu anlayamadan , Laçin üzerine düşmüş , “ Buldum , buldum !” diye sevinç naraları atıyordu. Tuğrul kendinden dört yaş küçük kıza baktı. Küçük kız minik elini onun tişörtünden ayırmadan , ayakları üzerinde gülerek zıplıyordu. Tuğrul’un minik kalbi heyecanla attı , aynı anda yüzü de kızarmıştı. Küçüktü ve bunun nedenini bilmiyordu. Ama gelecekte öğrenecekti ve o hissin peşini asla bırakmayacaktı. Laçin hâlâ zıplarken bir anda durdu ve Tuğrul’un sağ yanından dış kapıya baktı ve tam o an , o minik kızın kalbi de tıpkı Tuğrul’unki gibi attı. Komutan Aker gelmişti ! Tuğrul’un tişörtünü bırakıp Aker Komutana doğru koştu. Bu sırada da “ Serkerdesi !”(Komutan!) diye bağırıyordu. Tuğrul bu minik kızın sevincine şaşırdı. Bu suskun kız bir tek Askerler gelince böyle heyecanlı ve konuşkan oluyordu. Laçin ona kollarını açıp , dizlerini yere koymuş askerin kucağına zıplayıp , ona sıkıca sarıldı. “ Geldin !” Yüzbaşı ona sarılan minik kızın saçlarını okşadı. Bu minik kızı gördüğü ilk günden beri kendi kızı gibi görüyordu. Hiç çocuğu yoktu , olmuyordu da. Ondandır ki bu küçük kız onun manevi çocuğu olmuştu. Bugün ise bu minik kızı , evlat edinmek için gelmişti. Laçin kollarını çekip parıldayan gözlerle Yüzbaşına baktı. Sonra yanındaki , kahverengi gözlü , gözleriyle aynı renk saçları olan esmer tenli kadına baktı. Bu kadını ilk kez görüyordu. Daha önce görmemişti. “ Men seni özledim , Serkerdesi. “ Yüzbaşı eğilip boncuk gözlü kızın yanaklarından öptü. “ Ben de seni özledim , Laçin’im. Maysa ve Omar nerede ?” Oyuna kendilerini kaptırmış olan Maysa ve Omar henüz yüzbaşını fark etmemişti. “ İstop’ oynuyorlar.” Yüzbaşı ayağa kalkarak küçük kızı kucağına aldı. Bu sırada ona kıskançlıkla bakan çocuğu fark etmemişti Yüzbaşı. Tuğrul , her ne kadar askerleri sevse de , Laçin’i kucağına alan bu Asker’e çok sinirlenmişti. Küçük ellerini yumruk yaparak iki yanında tutuyordu. Neden onu kucağına almıştı ki ! Yüzbaşı kucağında Laçin ile birlikte çocukların arasına girdiğinde , Maysa ve Omar’da nihayet onları fark etmiş ve koşarak Yüzbaşına sarılmışlardı. “ Aker Amca !” iki bücür ona sarılınca , komutan’ın içi bir anda sıcacık olmuştu. Mahrum kaldığı evlatları sanki bu çocuklardı. “ Çocuklar!” Diyerek onları da kucağına alıp sarılmıştı komutan. Diğer yandan da eşi Buğlem Neşe aldığı çikolataları çocuklara dağıtıyordu. Yüzbaşı bahçede biraz oyalandıktan sonra , yaklaşık altı aydır Laçin’i evlat edinmek için uğraştığı gerekli belge ve dokümanlarla , Gülnare hanım’ın odasına doğru ilerledi eşi ile birlikte. İçeri girdiklerinde , kapıya iki kez vurup açtılar. Gülnare hanım gelen kişileri görünce , gururdan kabaran göğsüyle ayağa kalktı. “ Hoş geldiniz Yüzbaşım. “ dedi. Yüzbaşı da aynı şekilde tebessüm edip , “ Hoş buldum , Gülnare hanım.” Eşi ile birlikte karşılıklı koltuklara oturup , gerekli belgeleri Gülnare hanımın önüne koydular. Gülnare hanım dosyalara şöyle bir baktıktan sonra , yüzündeki buruk tebessümle , “ Demek vakit geldi ha ?” Dolan gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Buradaki her çocuk onun kendi çocuğu gibiydi. Ne zamanki vasi olmak isteyen çiftler gelse , acı bir sızı yerleşirdi yüreğinin tam ortasına. Evlatları gibi gördüğü bu çocukları , bir başkasına vermek onun için azap gibiydi. “ Eğer bir sorun olmazsa , Laçin’i bugün alıp gitmek istiyoruz.” Gülnare hanım derin bir nefes alıp tebessüm etti. “ Nasıl isterseniz , ama öncesinde Laçin ile konuşmanız gerek.” Çift birbirine baktı. Yüzbaşı Laçin’i seviyordu. Laçin de onu seviyordu , onunla gitmeyi kabul edecekti. Bunu biliyordu. O gün her şey tam tıkırında ilerledi. Laçin Yüzbaşı ile gitmeyi başlarda kabul ermedi , Omar ve Maysa’yı bırakmak istemedi ama Yüzbaşı’nın verdiği söze güvenmiş ve onlarla birlikte gitmeyi kabul etmişti. Her hafta gelecekti arkadaşlarını görmeye , Yüzbaşı ona söz vermişti. Şimdi ise bahçedeydi. Bir elini Yüzbaşı , diğer elini ise Yüzbaşı’nın eşi tutmuştu. Arkadaşlarına dolu gözlerle bakıyordu. Nedense onlardan tamamen kopmuş gibi hissediyordu. Sanki bir daha hiç onları göremeyecekmiş gibi... “ Laçin , bizi ýatdan çykarma we gelmäge gel .“ ( Laçin , bizi unutma ve ziyaretimize gel.)) Maysa’nın ona söyledikleriyle , Yüzbaşı ve eşinin elini bırakıp koşarak Maysa’ya sarıldı. Omar da yanlarına gelip onlara sarılmıştı. “ Men sizi hiç haçan ýatdan çykarmaryn. Siz de Meni ýatdan çykarmayın. “ ( Sizi asla unutmayacağım. Siz de beni unutmayın) O üç küçük arkadaş birbirine veda ederken , uzaktan onları izleyen bir küçük beden daha vardı. O zamanlar adı sadece Tuğrul iken , gelecekte ise Tuğrul Ganiev olacaktı. Yüzbaşı Tuğrul Ganiev , Dağların korkulu rüyası olacaktı. Dolu gözleriyle küçük kızın gidişini izledi. Onu çok özleyecekti. Günü gelecek , ardında bıraktığı minik bir tavşan deseni olan kolyeye sarılarak uyuya kalacaktı. Tuğrul bilmiyordu ama o kolye bir gün gelecek , Laçin'i ona getirecekti.
🌼
Merhabalarr.
Öncelikle hepimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutlarım. Başta , Önder Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarını rahmet ve saygıyla anıyoruz.
Bize bu Vatanı emanet eden Atalarımıza müteşekkirlerimi yolluyor , gerekirse kanımızı dökmekten çekinmeyerek bu Vatanı yaşatmaya ant içiyoruz.
Kurgunun giriş bölümü olduğu için yazar anlatımıyla anlatıldı , ilk bölümden itibaren karakterimiz , Laçin Sağdıç tarafından anlatılacaktır.
Kurguma şans veren herkese çokça teşekkür ediyorum. 💠✨
|
0% |