Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@ern07_

Her şeyin başlangıcıydı, bir zamanlar basit ve zararsız görünen küçük bir hırsızlık..."


11 Ekim 2014


Çocuklukla gençlik arasında bir yerlerde olmalıydı, büyük bir sakinlikle mermer döşeme koridoru adımlıyordu. Aslında hayır sakin değildi. Sadece, ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu.


 Gözlerini yavaşlıkla koridorda dolaştırdı. Siyah ve gri tonlarında mermerden döşenmiş yerden aynı şekilde boyanmış duvarlar yükselmişti. Etrafta lekeler vardı. Kan lekeleri... Mavileri o lekelerde süzüldü, süzüldü ve sonunda bir yere kondu. Büyük gri bir kapı. Kan lekelerinin ne olduğunu bildiği gibi o kapının ardında da ne olduğunu biliyordu. Babasının elini sıktı. Babası ona güven vermek istermişçesine elinin üstünü baş parmağıyla okşadığında içine sakinliğin nefesleri üfledi. 


Nihayet kapının önüne vardıklarında kız başta tereddüt etti. Ama babası yanındaydı ve ona bir şey olmayacaktı. Babasına her şeyden çok güveniyordu. Onunla ölüme bile yürürdü aslında fakat o bunu bilecek bir yaşta değildi. Kapı açıldığında gözlerini babasının gri gömleğine dikti ve yürümeye başladı. Etrafta olanları iyi biliyordu ama yaptıklarına bakmak istemiyordu. Burnuna gelen metalik kan kokusuyla yüzünü buruşturdu. Babası elini bıraktığında hafifçe eğilip nazik bir hareketle kızının kafasını kaldırdı. Gözlerinde hiçbir duygu yoktu. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Bir ölünün içi doldurulmuş ve mekanizmayla hareket ediyormuş gibiydi. Fakat o bu yargıyı kırıp derin bir nefes aldı. Gözlerini yavaşça odaya çevirdi. 


Odada bir sürü sedye vardı hepsinin üzerinde ise bir adam onların üzerinde ise kurumuş kan lekeleri, bedenlerini terk eden kanları ve organları vardı. Kimisi acı acı inleyip yardım dileniyordu. Kimisi durmaları için yalvarıyordu. Kimisinin gözleri kapalıydı. Kimi ise çoktan hayatın nefesini bırakıp ebediyete gözlerini yummuştu. 


Kızın gözleri birkaç sedye ilerideki adamı buldu. Babasını geride bırakıp o adama doğru ilerlemeye başladı. Vücudu çıplaktı.Sadece mahrem bölgesinde beyaz bir örtü vardı.Her ne kadar kana bulanmış olsa da beyazdı. Gövdesi tamamen açılmıştı, iç organları gözüküyordu.Daha çok gençti, 20 yaşlarında olmalıydı. Kumral saçları ışıkta hafifçe parlıyordu. Gözleri kapalıydı ama bazen hafifçe titriyordu göz kapakları. Soluk aldığı çok belirsizdi, sanki ölmüş gibiydi. Kız bir adım daha yaklaşıp adamın sedyeden düşen eline baktı. Bir bileklik tutuyordu. Kararsızlıkla adama baktı, bilekliği merak etmişti. Geçen birkaç dakikanın ardından büyük bir hızla bilekliği adamdan çekti.İpten işlenmiş bir bileklikti. Bir bülbül motiflenmişti, gül dalında dururken motiflenmişti. Bilekliği çevirip daha ne özelliği olduğunu bulmaya çalıştığında derinden gelen acılı bir fısıltı duydu.


"Geri ver."


Gözlerini adama dikti. Ölümün ellerindeyken bile tek derdi bileklikte miydi? Adam aynı şeyi tekrar fısıldadı, yavaşça gözlerini aralamaya çalıştı. Nefes almak istiyor gibiydi. Son bir kez daha aynı şeyi dediğinde kız bilekliği aldığı yere geri koydu. Adamın yüzüne yaklaşıp dikkatlice incelemeye başladığında zihninin bir duvarına kazınmış anılar gün yüzüne çıktı. Birkaç hafta önce onu ölümden kurtaran adamdı bu. Her şey babasının sözünden çıkıp dışarıya kaçmasıyla başlamıştı. Babasının en azılı düşmanlarından birisiyle karşılaşmış ve kaçmaya çalışmıştı. O sırada korumaları gelip o kızı oradan uzaklaştırmıştı. Büyük bir çatışmaydı, o zaman belki korkmuştu ama korkmadığını söylüyordu. Düşmanların sayısı arttığında kalanlar kaçmaya çalışmıştı. Onu olduğu yerden kurtarmaya gelen adam sadece o olmuştu. Fakat kurtarmasına rağmen kızın omzunu sıyırıp geçen kurşun onu babasının elinden kurtaramamıştı. Kafasını babasına çevirdi. Yeşil gözleri kızının üzerindeydi, bazen kızının omzundaki sargıya da bakmıyor değildi. Kız  dudaklarını araladı fakat babasın konuşmasına izin vermedi.


"Onların bu halde olmasının sebebi sensin biliyorsun değil mi?"


Kız kafasını salladı ve yavaşça etrafına baktı.


"Onlara iyi bak çünkü bu senin suçun. Bunu kabullen ve bir daha böyle işler yapma."


Kızıyormuş gibi yapmaya çalışıyordu ama başarısız oluyordu. Aslında mutluydu çünkü kızının cesur olabildiği anları görmeyi seviyordu. Kapı aniden açıldığında yardımcısının korku ve endişeli gözlerle ona bakmasını beklemiyordu.


"Haluk yerimizi buldu! Buradan bir an önce çıkmalıyız."


Adam endişeyle kızına dönüp ne yapması gerektiğini düşündüğünde kız arkasını dönüp onu kurtaran adamı incelemeye başladı. Nihayet kararını vermişti. Cebindeki nüfus kağıtlarını çıkartıp kızına adımladı.


"Bunları yanına al. Biri senin biri de ablanın. Servet Abin sizi güvenli bir yere götürecek orada bizi bekleyin."


Kızının alnından öpüp elini tuttu ve çıkışa koştular. Kızı tüm bunlardan saniyeler önce kaşla göz arasında adamın elindeki bilekliği alıp avucuna saklamıştı. Adam arkada acıyla inliyor, sesini duyurabildiği kadar onu geri vermesini istiyordu. Herkes karmaşadan dolayı onu duyamıyor olsa da kız onu duyuyordu. Bir süre sonra o bilekliği aldığına pişman olacaktı.


Adam ellerinin arasından kayıp giden bileklikle mırıldandı. Ona ihtiyacı vardı, o olmadan yapamazdı. Servet geldiğinde ve kız gittiğinde ise gücü yettiğince bağırmaya çalıştı ama nafileydi. Kız onu duyduğu halde geri dönmüyordu. İhanet etmişti bir bakımdan. Onun canını kurtarmasına rağmen o, ondan en değerlisini ve geriye kalan tek şeyini çalmıştı. Bunu unutmayacaktı.


"Türkiye'nin mafya çete lideri olan ve organ kaçakçılığı yapan Salih Görece 11 Ekim tarihinde çıkan çatışmada hayatını kaybetti. Çete çökertilip suçlular yakalanırken Salih Görece'nin sağ kolu olarak bilinen Servet Adamcı ise Salih Görece'nin kızları ile kayıplara karıştı. Çetenin kurbanı olan insanlar ise hastanede tedavi ediliyor."


Devam Edecek...


Loading...
0%