Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@ern07_

Nefes nefese kalmıştım. Maçın bitmesine 2 dakika vardı ve durum 1-1'di. Beraberlik durumunda 15 dakikalık bir uzatma vereceklerdi ve gene berabere kalırsak liderlik sıralamasında birinci olduğumuz için biz kazanacaktık. Ama maçı kazanmak istiyordum ben şampiyonayı değil. Son bir güçle kendimi toplayıp topa atıldığımda karşı takımın oyuncusuyla karşı karşıya gelmiştim. Hamlelerimi ustaca savuruyor beni ezip geçiyordu. Bu bu kadar yorucu olmamalıydı. Duyduğum sesler arasına tekrar onun naif sesi eklendiğinde onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum. Çocuk topu kendi takım arkadaşına paslayınca hızlı bir atakla yeni çocuğa atıldım. Güzel, şimdi top benim ayağımdaydı. Atılarak ve Efe'yle paslaşarak karşı kaleye ilerlediğimizde artık bitmek üzereydi. Kaleyi hedeflemiş bir şekilde topar bir şut çekerken duyduğum düdük sesiyle hayal kırıklığına uğradım. Sadece saniyeler önce topu alsam şimdiye maçı kazanmıştık. Efe'nin sesiyle iç sesimden kurtulup takıma döndüm.

"Harika ilerliyorsunuz çocuklar, tek yapmanız gereken bir gol. Bakın sizden çok bir şey istemiyorum tek gol. Lütfen bizi buraya kadar taşıdınız şimdide taşımanızı istiyorum."

"Tamamdır Koç."

"Aferin aslanlarıma haydi sahaya!"

"Efe, Arda siz durun."

"Efendim Hocam?"

"İkinizde çok iyi oynuyorsunuz, uzatmalarda size oynayacaklar dikkatli olun."

"Oluruz."

Koşarak yerlerimize geçtiğimizde gözlerim Selin'i buldu. Umut dolu gözleriyle beni izliyordu. Artık iş benden çıkmıştı. Konu Selin'inde hayal kırıklığına uğramamasıydı. O bana inanıyordu onun bu güvenini sarsamazdım. Düdük tekrardan çalmış maç başlamıştı. Hızlı bir atakla topu sürmeye başladığımızda Efe'yle anlaşarak karşı sahaya geçtik. Mert topu direk bana pasladığında karşımda iri yarı bir çocuk vardı. İşte sakatlanmam şimdi olasıydı. Topu Efe'ye atıp kaleye ilerlediğimde karşımdaki çocuktan kurtulmaya çalışıyordum. Stresli ve heyecanlı bir şekilde top bana geldiğinde sert bir şut çektim.

O an zaman yavaşlamış gibiydi. Sanki zaman adımlarını yavaşlatmış ve etrafıma zincirler örmeye başlamıştı. Beni içine hapsedecek, içeride kaldığım sürece bana hep acı çektirecek bir ana beni zincirlerle kilitliyordu. Herkes topu izliyordu. Takım topu izliyordu. Zaman topu izliyordu. Ben ise onu izliyordum. Masum bir şekilde soluna dönmüş suyunu içiyordu. Yanındaki arkadaşları şok içerisine onun omzuna dokunduğunda artık her şey için çok geçti. Selin'in gözleri beni buldu. Masum masum beni izliyordu. Fark etmemişti gülümsedi ve dudaklarını araladı. Ama ne dediğini duyamadım, göremedim. Gözlerine odaklanmıştım. Yeşil yeşil doğayı bakan gözleri çok güzeldi. Top yüzüne çarptığında acıyla haykırdım sanki ne olacağını biliyordum. Top yavaşça yüzünden ayrıldı ve kucağına düştü. Dudaklarından acı bir çığlık patladı ve kalbime saplandı. Gözlerinden kanlar akıyordu. Artık yeşil gözlerini göremiyordum. Gözlüğünün camları patlamıştı. Yeşillerine saplanmıştı.

"SELİNNN!!"

Haykırarak yere düştüğüm de şokla ona bakıyordum. Bu olmuş olamazdı. Bunu ona yapmış olamazdım. O top ona gitmiş olamazdı. Kalbime dolanan zincirler beni müthiş bir sıklıkla sarıp sarmalayarak kalbimi ağrıtıyordu. Dudaklarımdan acı bir hıçkırık kaçtı. Her şeyi mahvetmiştim. Bitmişti işte olmayacaktı bir şey. Benden nefret edecekti.

Doğrulup ona doğru koşmaya başladım. Etrafında bir kalabalık vardı. Herkes ambulansı arayın diye bağırıyordu. Onun çığlıklarını duyuyordum. Sanki kulaklarım sağır oluyordu. Tribünlere atlayıp onun yanına ulaşmaya çalıştığım da korkuyordum. Çok korkuyordum. Ona büyük bir zarar gelecek diye çok korkuyordum. Etrafımdaki insanlar beni tutup çekiştiriyor ondan uzak tutmaya çalışıyordu. Bazıları bana tiksinti dolu bakışlar atıyordu. Mahvetmiş her şeyi elime yüzüme bulaştırmıştım.

...

Açılan kapıyla ayağa kalkıp o tarafa doğru baktım. Doktor elindeki dosyaları tutarak Selin'in ailesine bilgi veriyordu. Canan Teyze ağlayarak yere çöktüğünde Selin'in abisi ve ablası donuk bakışlarla doktoru izliyordu. Hakan Amca anlamamış gibi doktora bir şeyler soruyor inat ediyordu. Bir şeyden korkuyordu. Onlardan gelen ses yükselmeye başladığında korkuyla kıpırdandım. Yüreğime ince ince bir sızı işleniyordu. Adımlarım beni onun bulunduğu kapıya doğru götürürken duyduğum cümleyle yerimde put kesildim.

"Maalesef Hakan Bey, kızınız bir daha göremeyecek bunu kabullenin."

Zaman zincirleri sıkıştırıp bana tekrar o anı hatırlattığında orada duramayacağımı fark ettim. Koşarak hastaneden çıktığımda ağlıyor ve panikle etrafa bakıyordum. Şimdi ne yapacaktım? O bir daha göremeyecekti ve buna ben sebep olmuştum. Bu acıyla nasıl yaşayacaktım? O bu durumla nasıl yaşayacaktı? Görmesi için hiç mi şansı yoktu? Sarsak ve korkak adımlarla yürümeye başladığımda nereye gideceğimi bilmiyordum. Açıkçası hiçbir şeyi bilmiyordum. Annemin sesini duyduğumu hayal edince kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Annem koşarak, ağlayarak bir yandan da benim ismimi bağırarak bana geliyordu. Pes etmiş bir şekilde kendimi bana gelen anneme bıraktığımda beni omuzlarımdan tutarak ayakta kalmamı sağladı.

"Bebeğim, aşkım lütfen-"

"Anne o bir daha göremeyecekmiş."

Annem sessizleşip bana sarıldığında kollarımı güçsüz bir şekilde ona doladım ve yüzümü boynuna gömüp ağlamaya başladım. Annem beni sıkıca sarmalarken bir yandan saçımı okşuyor bir yandan da ağlayarak beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Arada biz ne yapacağız gibi kendi kendine düşünüyor sonra tekrar beni avutuyordu.

"Anne o bir daha göremeyecekmiş, ben bununla nasıl yaşayacağım?"

"Seni anlıyorum bebeğim, bununla yaşamayı öğrenmen gerekiyor."

"Anne."

"Şşş sakin ol lütfen Arda, lütfen bebeğim. Seni bu halde görmek istemezdi o."

"Göremiyor zaten anne göremeyecekti."

"Allah'tan ümit kesilmez. Küçükte olsa bir umudu varsa görecek diye düşün bir tanem."

Kafamı sallayıp burnumu çektiğimde rahatlamış olduğunu hissediyordum.

"Eve gidelim mi?"

"Gidelim."

O an diyemedim benim evim Selin, benim evim o diyemedim...

-DEVAM EDECEK-

Loading...
0%